Tanzimattan sonra girdiğimiz yol, taklitçilikten ibarettir. Her alanda bu böyle. Dikkat ediyorum da çeyrek aydınlarımız tartışırken birbirlerine fikirlerini(!) kabul ettirmek için Avrupayı referans gösteriyor. Örneğin biri ortaya bir şey atıyor, itirazlar gelmeye başlayınca ''Avrupa'da böyle yapıyorlar'' dediği anda itirazlar kesiliyor. Resmen çıt çıkmıyor.. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, bildiğiniz bitmişliğimizin resmidir. Akıl yürütemiyoruz, fikir üretemiyoruz. Felsefe zaten yok ki diyalektik bilelim. Diyalektik yoksa zaten estetik olmaz.. Her alanda çirkinleşmemizin sebebi kanımca budur. Tek çaremiz, halkın anlıyacağı dilde bir felsefe dili geliştirmek. Lakin aynı hatayı burada da yapılacağından nedense eminim. Çünkü bizde felsefe, bir görüşe kapılıp onu sorgulamadan savunmaktır. Bu bile taklitçilikte kalıyor.. Size ilginç gelecek ama şunu fark ettim; bizim diyalektiğimiz tasavvufta.. Son zamanların gettolaşmış tasavvuf anlayışlarını kastetmiyorum. 12-15 yüzyıl arası yaklaşımda muazzam bir derinlik var. Zaten bizim medeniyetimiz bu derinlikten kendi estetiğini çıkartmıştır. Biz, işte buralara olan bağımızı koparttığımız için bugün hiçbir sahada adam çıkartamıyoruz. Büyük bir hazinenin üzerinde oturuyoruz ama bu hazineden gafiliz, anlamıyoruz.. Gelecek çağın yeni insan tarifini Avrupa buradan alır ve bu kaynağı keşfederse belki biz o sıra gene taklit ederek oraya geçeriz.. Tıpkı Attila İlhan'ın Fransız gazetelerinden alınan yazısı gibi. Türkiye'de yazsa itibar görmezdi.. Elit tabakamız ve devlet sistemimizle içine düştüğümüz bu girdaptan kurtulmak imkansızdır. Tek çare devrim! Hiçbir fikrin devrimi değil, kendi özümüzün devrimi olmalı bu.. Kıyısı köşesi sorgulanmış ve sorgulanmaya devam eden, hiçbir karanlık köşesi kalmamış ve kalmaması için içne kapanmayan bir düşüncenin devrimi olmalı bu.. Muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hamlesi Mustafa Kemal'(de) bırakılamıyacak kadar büyüktür.. Bizim Mustafa Kemal'de anlamadığımız nokta tamda burası. Gazi, bu hamlenin bir neferidir. Biz, hamleyi Gazi'nin kerameti olarak aldık ve Gazi'ye yatır muamelesi yaptık/yapıyoruz. Kabahatimiz budur..
Birşey ya gerçektir ya da sahtedir. Ya bilimseldir ya da değildir. Biz bilimsel olanı, gerçeği değil etrafımızda sükse yapacak olanı arıyoruz, onun peşindeyiz her zaman... Bunu günlük hayatta her tarafta görüyorum. En yakınımda bile buna ufacık bir eleştiri getirsem kıyamet kopuyor....
ülkemizin sorunu tam son cümlenizde Mustafa Kemal'i anlayamamak, okumamak okumadığı için düşünce ve fikirlerini anlayamayıp kuru kuruya cahilce savunan ile ondan daha cahil olup siz ona tapıyorsunuz diyenlerin kuru sıkı savaşı ve bir düşünce geliştirmeyip Gazinin yaptıklarına bir çivi çakmayıp karşıt dülüncelerin birbirlerini hırpalaması. bu ülkenin konumu çok farklı tam ortada doğuda gericiler çekerken aşağı batıda avrupa yükselmemizi istemediğinden olduğumuz yerde kalıp doğu ile batı kültürü arasında tampon olmamızı sağlıyor. bu durumdan ancak gençliğe hitabede yazan ve ülkenin iç savaşı sonrası şekilleneceğine inanmaktayım. revülyonist zihniyet kazanırsa batıyı geçer bağnazlar kazanırsa ortadoğunun dibine iner
Sentezin ne olduğunu çok net kübik ev, sakız ev ihtiyacında açıklamış. Yani sentez, senin için bilimsel olarak senin koşullarına en uygun olan içerik. Şekilçilik değil yani.
günümüzde de ülkemizde çin politikası uygulanmaya çalışılıyor bakalım bunun zararları ne olacak? nede olsa biz sobanın sıcaklığını ellemeden anlayamıyoruz....
özet: şaka maka az daha evi yakıyordum, sinema merakı, rejisör aydın arakon, yasaklanan arap filmleri boşluğunu yeşilçam doldurdu, italyan melodramları, gazetecilik merakı, 17 yaşında gazete çıkarmak, çığlık, asım bezirci, sinema eleştirmeni, yabancı gazeteleri taklit, l'express dergisi, kıbrısta ne oluyor, halkın güldüğü sahneleri senaryolaştırmak, magazin haberleri, yabancı gazete ve dergiler toplanıyor, çevriliyor, halikarnas balıkçısı, medeniyet tabiatta olmayan, insan düşüncesinin ona eklediği şey, aydınlanma devrimi, akıl, metot, sentez, bizde metot yok, dünyada sömürge olmamış iki millet, iran ve türkiye, bir ansiklopedi bir eser değildir, bilgileri topluyor, sentez yok, kitap bir sentezdir, milli sentezimizi yapamadık, din, yedigün dergisi, mimarlık sayfasında kübik evler, güneşli geçen gün sayısı akdenizde 300 gün, kuzey avrupada 30 gün, sakız evler, cumhuriyet ulusal aydını yaratamadı, batı taklidi, halit ziya, mavi ve siyah, haklımıyım haksız mıyım karar sizin.
Seni seviyorum Atilla İlhan
ilk ve tek aşkımsın gençlik çağımda
Mekanın Cennet Olsun. Tam Bağımsız Türkiye. Ne Mutlu Türküm Diyene.
Haklısın!
👏 👏 👏 👏 🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Tanzimattan sonra girdiğimiz yol, taklitçilikten ibarettir. Her alanda bu böyle. Dikkat ediyorum da çeyrek aydınlarımız tartışırken birbirlerine fikirlerini(!) kabul ettirmek için Avrupayı referans gösteriyor. Örneğin biri ortaya bir şey atıyor, itirazlar gelmeye başlayınca ''Avrupa'da böyle yapıyorlar'' dediği anda itirazlar kesiliyor. Resmen çıt çıkmıyor.. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, bildiğiniz bitmişliğimizin resmidir. Akıl yürütemiyoruz, fikir üretemiyoruz. Felsefe zaten yok ki diyalektik bilelim. Diyalektik yoksa zaten estetik olmaz.. Her alanda çirkinleşmemizin sebebi kanımca budur. Tek çaremiz, halkın anlıyacağı dilde bir felsefe dili geliştirmek. Lakin aynı hatayı burada da yapılacağından nedense eminim. Çünkü bizde felsefe, bir görüşe kapılıp onu sorgulamadan savunmaktır. Bu bile taklitçilikte kalıyor.. Size ilginç gelecek ama şunu fark ettim; bizim diyalektiğimiz tasavvufta.. Son zamanların gettolaşmış tasavvuf anlayışlarını kastetmiyorum. 12-15 yüzyıl arası yaklaşımda muazzam bir derinlik var. Zaten bizim medeniyetimiz bu derinlikten kendi estetiğini çıkartmıştır. Biz, işte buralara olan bağımızı koparttığımız için bugün hiçbir sahada adam çıkartamıyoruz. Büyük bir hazinenin üzerinde oturuyoruz ama bu hazineden gafiliz, anlamıyoruz.. Gelecek çağın yeni insan tarifini Avrupa buradan alır ve bu kaynağı keşfederse belki biz o sıra gene taklit ederek oraya geçeriz.. Tıpkı Attila İlhan'ın Fransız gazetelerinden alınan yazısı gibi. Türkiye'de yazsa itibar görmezdi.. Elit tabakamız ve devlet sistemimizle içine düştüğümüz bu girdaptan kurtulmak imkansızdır. Tek çare devrim! Hiçbir fikrin devrimi değil, kendi özümüzün devrimi olmalı bu.. Kıyısı köşesi sorgulanmış ve sorgulanmaya devam eden, hiçbir karanlık köşesi kalmamış ve kalmaması için içne kapanmayan bir düşüncenin devrimi olmalı bu.. Muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hamlesi Mustafa Kemal'(de) bırakılamıyacak kadar büyüktür.. Bizim Mustafa Kemal'de anlamadığımız nokta tamda burası. Gazi, bu hamlenin bir neferidir. Biz, hamleyi Gazi'nin kerameti olarak aldık ve Gazi'ye yatır muamelesi yaptık/yapıyoruz. Kabahatimiz budur..
Birşey ya gerçektir ya da sahtedir. Ya bilimseldir ya da değildir. Biz bilimsel olanı, gerçeği değil etrafımızda sükse yapacak olanı arıyoruz, onun peşindeyiz her zaman... Bunu günlük hayatta her tarafta görüyorum. En yakınımda bile buna ufacık bir eleştiri getirsem kıyamet kopuyor....
ülkemizin sorunu tam son cümlenizde Mustafa Kemal'i anlayamamak, okumamak okumadığı için düşünce ve fikirlerini anlayamayıp kuru kuruya cahilce savunan ile ondan daha cahil olup siz ona tapıyorsunuz diyenlerin kuru sıkı savaşı ve bir düşünce geliştirmeyip Gazinin yaptıklarına bir çivi çakmayıp karşıt dülüncelerin birbirlerini hırpalaması. bu ülkenin konumu çok farklı tam ortada doğuda gericiler çekerken aşağı batıda avrupa yükselmemizi istemediğinden olduğumuz yerde kalıp doğu ile batı kültürü arasında tampon olmamızı sağlıyor. bu durumdan ancak gençliğe hitabede yazan ve ülkenin iç savaşı sonrası şekilleneceğine inanmaktayım. revülyonist zihniyet kazanırsa batıyı geçer bağnazlar kazanırsa ortadoğunun dibine iner
çok güzel yazmışsınız
Maalesef bugün de sacma sapan kore film ve dizileri tıpatıp alınıp tvlerde yayınlanıyor hic bi şey değişmemiş
Sentezin ne olduğunu çok net kübik ev, sakız ev ihtiyacında açıklamış. Yani sentez, senin için bilimsel olarak senin koşullarına en uygun olan içerik. Şekilçilik değil yani.
Attila İlhan'ın anlattıklarını anlamak için "Karşı Devrim-Çetin Yetkin" kitabı okunmalı.
günümüzde de ülkemizde çin politikası uygulanmaya çalışılıyor bakalım bunun zararları ne olacak? nede olsa biz sobanın sıcaklığını ellemeden anlayamıyoruz....
özet: şaka maka az daha evi yakıyordum, sinema merakı, rejisör aydın arakon, yasaklanan arap filmleri boşluğunu yeşilçam doldurdu, italyan melodramları, gazetecilik merakı, 17 yaşında gazete çıkarmak, çığlık, asım bezirci, sinema eleştirmeni, yabancı gazeteleri taklit, l'express dergisi, kıbrısta ne oluyor, halkın güldüğü sahneleri senaryolaştırmak, magazin haberleri, yabancı gazete ve dergiler toplanıyor, çevriliyor, halikarnas balıkçısı, medeniyet tabiatta olmayan, insan düşüncesinin ona eklediği şey, aydınlanma devrimi, akıl, metot, sentez, bizde metot yok, dünyada sömürge olmamış iki millet, iran ve türkiye, bir ansiklopedi bir eser değildir, bilgileri topluyor, sentez yok, kitap bir sentezdir, milli sentezimizi yapamadık, din, yedigün dergisi, mimarlık sayfasında kübik evler, güneşli geçen gün sayısı akdenizde 300 gün, kuzey avrupada 30 gün, sakız evler, cumhuriyet ulusal aydını yaratamadı, batı taklidi, halit ziya, mavi ve siyah, haklımıyım haksız mıyım karar sizin.
Bu şekilde dogru değil, telif hakları firmamız Digital Kültür'e aittir. Tamamını HD restorasyonunu yapıp yayınlayacağız..
23:25
Lütfen kaldırınız..
Firmamız ait yasadışı olarak yayınladığınız bu videoyu derhal kaldırın. Aksi takdirde yasal işlemlere başvuracağız. DİGİTAL KÜLTÜR
SOLARIS Siz yayınlayın, sizden izleyelim.