Mutluluk dış sebeplere bağlı değil, insan içinde kendi üretir mutluluk sebebini, bu öğrenilen bir durumdur, der psikoloji bilimi. Hem yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak, hem yaşamak için sebep bulmaktır mutluluk.
Hayatın, yaşamın anlamını oldukça anlamlı ve ince dokunuşlarla bize özenle yazan, anlatan Tolstoya selam olsun. Tercüme edenlere selam olsun, Seslendiren Akın Altan beyimize selam olsun, Okuyan, dinleyen, ders alan yoldaşlarada selam olsun. Evet hayatın manası kendini bulmaktır. Kendini bulan kendini bilen hakkı bulur, Mutluluğuda bulur. Ey adem oğlu-kızı kendine gel:)
Seslendirme için teşekkürler.... Tolstoy, Rusyadaki bir Türk köyünü ve ailesini anlatmış.... Maalesef.. Bizim Türkiye'deki birçok kişi, Rusya da Türk olduğunu, bile bilmez.... Bilenlerde, her ne nedense, yeterince dile getirmez.... Teşekkürler Tolstoy....
Ben Gencken Bakide cok Okumusdum orta mektebdede hep okurduk Tolstoyu, Onun eserleri cok cana yakin durustu, aceba dusunuyordum Islami tanidimi , tanidiysa kabul ettimi. Musluman gibi ole bildimi.💕Tesekur ederim elerine sesine saglik.
dikkatimi çeken, tolstoyun bu hikayeyi bir müslümanın gözü aktarması ikincisi ise müslüman oaln kişilerin at eti yemesi ve kımız içmesi oldu. emeğinize yüreğineze sağlık.
Eskiden bütün malın sahibiyim derlerken de,gerçek sahibi ALLAH idi. Sonra sahibi alınca,hiçbirşeyimiz yok dediler anladılar. Zenginken de gerçek sahibi bilselerdi bu kadar dert etmezlerdi. Evin sahibi ALLAH. Ona hizmetkâr olsalardı,şükür edip teşekkür etselerdi malım gidecek diye tasalanmazlardı . Herşeyin sahibi var iken,sahiplenmeye kalkarsak,gidene benimdi dersek,gelen de benimdi demiş oluruz. Bu hayatta benim hiçbirşeyim yok diyebilenlere selam olsun...
Gerçek mutluluk sağlıktır .gerçek mutluluk huzurdur .gerçek mutluluk .her kezin eşit olduğu bir dünyadır . ..ayna yansıması gibi ..kalbi ruhu güzel se yüzü de güzel dir kalp bi çirkin se yüzü de nur suz dur..kalp lerimizi hep güzel ve iyi tutalım .🛡.aynalara gülümseyerek .insanlara gülümseyerek bakalım .
Akın Bey ne zaman sessizlik olsa ve bir isim varsa sizin kısa bir hikayelerinden açıyorum dinliyorum çok güzel lütfen bizi sesinizden mahrum etmeyin sevgilerle❤
Tolstoy kafayı yemiş fakat kimse farkında değilmiş, insan başkasının yanında çalışarak üstelik yaşlıyken Mutlu olabilir mi bir de Güngörmüş insan alacak! Mutlu Olsa bile ben buna köle mutluluğu derim, En büyük mutluluk insan kendi kendine yönetmesidir ne çok olsun şaşırsın ne de az olsun yorulsun. Cenabı Hak Bir bedende bile sağ eli sol ele muhtaç etmesin
Zenginler mutludur demiyorum yani burada herseyini kaybetmiş iki ihtiyar ın hikayesini anlatıyor günümüze gelelim fakirlerin devlet hastanesi acil kapısında sabaha kadar yada günlerce çektiği acılara ne denir mutluluk bir insanın hayatını enaz acıyla gecirmesidir diye buyurdu Zerdüşt
Yazmakta olduğum bu hikayeyi de seslendirseniz keşke😊 Bankda bir gece.. 1- Haziranın sonları,belki de temmuzun başı..Hatırladığı tek şey yanına aldığı suyun tahmin ettiğinden erken bittiği,zaten öğlen arasında,güneş en tepedeyken çıkılan yolda 2saat sonra su kan gibi olmuştu bile.Ferahlatmak şöyle dursun içtikçe daha da yakıyordu sanki içini.Hiç mola vermeden yürüyerek geçen üçüncü saat de artık sıcak suyu taşıyıp yük etmenin anlamı kalmamıştı,yol boyunca sağlı sollu uzanan yeşil düzlüklere bakmak daha çok ferahlatıyordu içini,Ya da öyle kandırıyordu kendini.. İstemeyerek de olsa yeşilliklere doğru fırlattı şişeyi,omuzunda ki bir tüyün dahi yükünü hissedebilecek kadar yorulmuştu artık,ama durup biraz dinlenecek olsa güzel bir rüyadan uyanacak gibi hissediyordu.. Dördüncü saat.. artık epey uzaklaşmış olmalıyım,ılerde görünen evler de nihayet kasaba olmalı diye düşünürken susuzluk ve yorgunluğa birde açlık eklenince, az önceki olumlu tüm düşünceler kayboldu birden.. "10km görünüyordu haritada ama" diye içinden söylenirken kendi kendine,yol levhalarına göre çoktan 14km yolu yürümüştü 4saatden fazla sürede.. Nihayet ılerde görünen evler kasaba olmalıydı,belki gerçekten hala uzakta sayılırdı,belki de adım atacak gücü kalmadığından uzak görünüyorlardı.. "Bunca yol geldim size ulaşmak için,neden daha önce çıkmadınız karşıma be kardeşim" dedi,araçlarını hemen yanında durdurup hızlıca yanına gelen polislere. Polisler onun dediğini hiç anlamadı muhtemelen,ama o polislerin ne sorduğunu az da olsa anlıyordu,belki normal zaman olsa çat pat anlaşabilirdi. Bu bitkin haldeyken hiç sırası değil diye düşündü, Neredensin?uyruğun nedir? Pasaportun/kimliğin var mı? Gibi sorulara cevap vermeye çalışmanın.. Pilastik kelepçe,prosedürler.. Gözünde büyüyen o yol polis minibüsüyle çabucak bitmişti.. Dışardan bakınca nüfus memurluğuna benzeyen,bir polis karakolu olduğunu kapıdaki araçlardan anlayabileceğin taş bir yapı,yola çıkalı neredeyse 6saat oldu ve tertemiz ve bomboş bir nezarethane..karakola girer girmez su ikram ettikleri için,geriye şehirden gelecek tercümanı beklemek kaldı.. Uykusuzluk ve yorgunluk açlığa tam galip gelecekken demir kapının boy hizasında ki küçük,sürgülü mazgalı açıldı. Gözlüklü,kirli sakallı orta yaşlarda bir polis memuru içeriye seslendi "Du bist müslim,oder? Für essen" "Dinlendikçe almanca yerine geliyordu yavaş yavaş demek ki" Müslüman olup olmadığını soruyordu polis,ona göre yemek siparişi vereceklerdi.. Medeniyet ve saygı böyle birşeydi demek.. "Ja müslim" demesi yeterli olmuştu polis memuruna,sürgü kapandı tekrar. (Devamı sonra😉)
Bankda bir gece.. 2- Doğru düzgün açılıp kapanmayan,Amerikan panjurlu pencerelerden içeri giren güneş,uykusuz birini dahi uyutmayacak kadar rahatsız edecek derecedeydi. Uykusunu almıştı almasına ama birşeylerin ters gittiğini de anlamıştı o an. "zamana karşı mücadele veriyoruz arkadaşlar,o yüzden gerekirse erken kalkıp geç yatacağız" uzunca bir süre diyen despot müdüre rağmen,gün doğmadan o ireti sesiyle; -haydi kahvaltıya Diye bağıran aşçının sesini duymadan,saat 9a kadar uyumuş olmaları,muhataplarından beklenmeyecek bir iyi niyet göstergesiydi sonuçta.. "Neyse ne yemekhanede anlaşılır nasılsa" diye düşündü elini yüzünü yıkayıp,üzerini giyinip aşağıya inmeye hazırlanırken. Herkes oradaydı nihayet tam 58kişi,genç bekar işçiler,evli işçi ve ustalar,mühendisler ve de; "Arkadaşlar,aşçımız artık aramızda olmayacak,durum polise bildirildi,onunla artık Alman polisi ilgilenecek" derken, sinirden titreyen sesi ve ellerine rağmen bir yandanda bu beklenmedik ve boktan vaziyete de hakim olmaya çalışan müdür dahil herkes yemekhanedeydi,şaşkındı ve de açlardı.. Herkes oradaydı evet orada olmasına da,bu şaşırmış halde müdüre bakan 57çift göz aynı zaman da açtı.Aşçı yoksa kahvaltı yok,öğlen yemeği yok,akşam yemeği de yok..hatta biraz obur ve yüzsüzlere kileri açıp gece 11-12arası ekmek arası verecek birisi de yok demek oluyordu bu.. Detaylar çabucak yayıldı fısıltı gazetesinde,aşçıyı (bizler gibi) ucuza çalıştırabilmek için buraya gelmeden 1hafta önce memleketten gazete ilanıyla bulmuşlar,üstelik aşçının Avusturyaya daha önce gelip Türkiye ye dönmüşlüğü ve orada da yakın akrabaları varmış.10gün boyunca da onların müsait olup,gelip kendisini almaları için katlanmış bize..İlk gün gelselermiş yani akrabaları ilk gün yaşanacakmış mevcut durum.. "Dünyayı sel alsa,ördeğe göre ne var" mantalitesinde ki biri olarak ellerini göğsünde birleştirerek o kendini beğenmiş müdürün içinde bulunduğu acziyetini izlerken zevk aldığını farketti birden..Yok o kadar da gaddar olamazdı hem olmamalıydı da.. "Arkadaşlar" diye tekrar cümleye başlayan müdürün sonra ki kelimelerini artık dinlediği söylenemezdi,vızıltı gibi geliyordu konuşmalar,işçilerden yaşı büyük olanlar homurdanıyor,küçüklerse fısıldaşmaya başlamıştı bile çoktan,müdürü pür dikkat dinleyen olsa olsa 3-4 tıfıl mühendisti galiba.. " Evet olabilir tabi ki; Onur arkadaşımız kim? Elini kaldırabilir mi Rica etsem?" Bir dakika...müdür,Onur diyor,ekipte başka Onur da yok..rica ediyor bir de.. "Efendim müdürüm benim",diyebildi kısık bir sesle,oturduğu sandalyeden yarı kalkar gibiydi,ayağa kalkmalı mıydı? Onu da bilemeyerek,sağ kolu da yarım havada.. Onurcuğum,diye başladı söze müdür. "Aşçımız,sorunlarının olduğunu belirttiği bir mektup bırakarak hiç istemeyeceğimiz bir şekilde malesef aramızdan ayrıldı.Sen de daha önce çalışmışsın,bu işlerden anlıyormuşsun madem,kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz artık.. Merak etme her türlü desteği bizzat kendim sağlayacak,yardımcı olacağım sana bu işte" dedi babacan ve az önce ki o stresli hali az da olsa düzelmiş,sanki boğulmak üzereyken bir anlığına da olsa oksijene kavuşmuş biri gibiydi bunları söylerken o despot müdür.. (Ee ne de olsa, "deveye ot lazım olunca boynunu yıka yıka gelirmiş" der atalar..) 24saatimizi orada geçirdiğimiz için,molalarda ya da iş sonrası fabrikanın bulunduğu köyün içinde az da olsa gezip dolaştığımız anlarda sohbet ederdik arkadaşlarla..ordan burdan,daha önce ne iş yapıyordun,nerelisin vs klasik boş muhabbetler işte..Zaten yaşı büyük olan ustalar iş harici pek muhattap olmazlardı bizimle..Demek ki;Erdal dengesizi söyledi benim 17yaşındayken sadece 3ay süreliğine 30kişinin çalıştığı bir yerin mutfağında aşçıya yardım ettiğimi..Demek ki;pek dinlemediğim kısımda müdür mutfaktan anlayan birini sorup arıyormuş yana yana.. "Ama müdürüm...ben sadece 3ay hepi topu 30 kişiye öğlen yemeği çıkan biryerde patates soğan soyup,bulaşık yıkadım..üstelik yardım ettiğimde aşçı değil yemek yapmayı bilen emekli bir amcaydı.Burada sabah kahvaltı,öğlen ve akşam yemeği var gece yüzsüzleri de cabası..üzgünüm yapamam" demeyi ne çok isterdim.. Hoş desem ne değişecekti ki; homurdananlar susmuş,fısıldaşanların dağılan dikkatleri tekrar toplanmış,müdür ise sanki ipten dönmüş gibi beti benzi hala soluk olsada,gözleri yeniden eski cin bakışlarına dönmüştü.. "Evet arkadaşlar,artık yeni aşçımız Onur bundan sonra,sizden istirhamım O na yardımcı olalım,zaten zamana karşı mücadele veriyorduk bakın içerden bir kişi de eksilmiş olduk ( halâ kendi derdinde narsist/despot) o yüzden sizlere çok iş düşüyor.." Az önce ki kasvetli,stresli ortam birden yumuşamış,yemekhaneyi bir uğultu kaplamıştı.Şakalaşanlar,gülüşenler, durumun kritiğini yaptığını zannederken boş boş konuşanların arasından geçip müdürle birlikte mutfağa geçtik. Kendisinin daha önce hiç girmediğine emin olduğum ama işte mutfağın bölümlerini,kileri vs bana O gezdirdiği için sanki ondan öğreniyormuşum gibi yaptığım saçma bir zaman aralığından sonra saat 11e geliyordu neredeyse. "Hadi Onurcuğum ben yanına birkaç kişi vereyim de aperatif hızlıca birşeyler hazırlayalım da işimize bakalım,bugün öğlen yemeğini 3gibi yeriz artık" deyip uzaklaşmıştı müdür.. (Bir zaman sonra,sabah 4buçukda O nu uyandırıp,henüz ayılamamışken daha ; "ekmek geldi,fırıncı para istiyor..bu arada gerekirse ben yıkarım bulaşıkları demiştinya ,sen zaten yıkamazsın da,kaç kez adam istedim senden vermedin,bugün son kez yaparım yemeğinizi 20saat çalıştıracak başka birini bulun siz kendinize" diyeceğimi her ikimizde bilmiyorduk...)
Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter demişler herşeyin emanet olduğunu bilmek lazım
Tolstoy adını söyleyisini 3 kez dinleyip öyle devam ediyorum. Bir isim ancak bu kladar DOLU DOLU söylenir...
Benim gibi buna dikkat eden başka biri var mıdir diye düşünürdüm olması sevindirici.
Abartma
Allah Tolstoy'u cennetle şereflendirsin bize çok şey öğretiyor, sanki o bizden biri
Müslüman olarak ölmüştür kendisi =)
Hem zengin, hem mutlu olmanın da yolu illa ki var, fakirlik mutluluk getirir safsatasına inanmak da bir tercihtir.
Evet var mutlu olursun ama huzur bambaşka birsey onu da kavrayacak kafa malesef sende yok bak iste paran olsada fakirsin
Mutluluk dış sebeplere bağlı değil, insan içinde kendi üretir mutluluk sebebini, bu öğrenilen bir durumdur, der psikoloji bilimi. Hem yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak, hem yaşamak için sebep bulmaktır mutluluk.
aynen aga bize verse misal güzel allahım mutlulğumuzu gör
@@dusuncelimilitan6679 Fakir tesellisi :D
@@dusuncelimilitan6679öyle
Bana kalırsa orta yolu bulmalı. Gerektiği kadar kazan, fazlasını dağıt ihtiyacı olana. Işte sırat-ı müstakim yolu budur.
Hayatın, yaşamın anlamını oldukça anlamlı ve ince dokunuşlarla bize özenle yazan, anlatan Tolstoya selam olsun.
Tercüme edenlere selam olsun,
Seslendiren Akın Altan beyimize selam olsun,
Okuyan, dinleyen, ders alan yoldaşlarada selam olsun.
Evet hayatın manası kendini bulmaktır.
Kendini bulan kendini bilen hakkı bulur,
Mutluluğuda bulur.
Ey adem oğlu-kızı kendine gel:)
❤
Seslendirme için teşekkürler.... Tolstoy, Rusyadaki bir Türk köyünü ve ailesini anlatmış.... Maalesef.. Bizim Türkiye'deki birçok kişi, Rusya da Türk olduğunu, bile bilmez.... Bilenlerde, her ne nedense, yeterince dile getirmez.... Teşekkürler Tolstoy....
Teşekkürler çok güzeldi..
Yalnızca şunu merak ediyorum Urfa ilinde diyor ya neden öyle diyor Rusya da bir Türk köyü ise
@@runlu9842 yanlış söylüyor urfa değil o
@@runlu9842 ufa o
Kitabin adi nedir acaba?
Abdullah Reha kardeşim;
muhteşem bir bakış açısı /
varolan ❤
Çok tşk ler .Emeğinize sağlık. Evet gerçek mutluluk sahip olduklarımıza şükür ederek yaşamak....
Gerçek mutluluk sevdiklerinle yaşamaktır.... Sevgi ısıtır... yalnızlık üşütür
Çok güzel bir öykü..
Severek dinledim..
Bayağı etkilendim...
Gerçek mutluluğu anlatıyor
Hiç bir zaman para mutluluk getirmez çok varlıklı birini tanıdım keşke kocam yanımda olsaydı çoban olaydı derdi
Hem Allah’ın bilgilerle hem kalbin bilgilerle donatılmış bir insan gerçek bir insandır
Ben Gencken Bakide cok Okumusdum orta mektebdede hep okurduk Tolstoyu, Onun eserleri cok cana yakin durustu, aceba dusunuyordum Islami tanidimi , tanidiysa kabul ettimi. Musluman gibi ole bildimi.💕Tesekur ederim elerine sesine saglik.
Zenginlikte fakirlikte bir imtihandır fakirlik daha zor bir imtihandır. Hangi halde insan Allah'a yönelirse o halde mutluluk bulur huzur bulur
Cok sevdigim bir kanal. Reklam bike yok
Gerçekten öyle
Merhabalar bu kanalı yeni keşfettim benim gibi az görenlerin çok işine yarayacak çok teşekkürler emeklerin icin
Tolstoy dünyada en iyi yazarlardan teşekür ederim hocam
Keşke tüm eserleri Akın Altan seslendirebilseydi
Kımızı içmek ne güzel kültürmüş
dikkatimi çeken, tolstoyun bu hikayeyi bir müslümanın gözü aktarması ikincisi ise müslüman oaln kişilerin at eti yemesi ve kımız içmesi oldu. emeğinize yüreğineze sağlık.
Emeğinize, sesinize sağlık teşekkürler.
Ağzına sağlık Akın abi :) Çok güzel bir hikaye daha dinlemiş olduk
Kişi malının kölesidir. Bakmasa gider. Baksa daha çok emek, çalışma ister.
Ayrıca Seslendirme çok iyi. Emeğine sağlık..
Herşeyim varken hiçbir şeyim yoktu. Hiçbir şeyim yokken herşeyim var insan yalnızlığıda “ona”varıyor. İçinde ki ateş o zaman sönüyor..
Teşekkürler bu öyküyü bizle buluşturduğunuz için. Seslendirme de çok hoş. Tebrikler 👏👏👏👏
Herşey çok güzel emeğinize sağlık. Da o nasıl bir SON demek 😂 çok odaklanmıştım. Şaşırdım 😂
Muhtesem bir ses tonu
Gormeyenlerin dunyasina isik tutduğunuz için tesekkurler
"Saâdet bir tekerlek gibi döner, kimini yukarı çıkarır, kimini aşağı düşürür."
Salam. Akibetiniz xeyir olsun. Tešekkur edirem. Severek dinleyirem. Elinize emeyinize sağlik.
Emeginize yureginize saglik
İlyas peygamber geldi aklıma.
Eskiden bütün malın sahibiyim derlerken de,gerçek sahibi ALLAH idi. Sonra sahibi alınca,hiçbirşeyimiz yok dediler anladılar. Zenginken de gerçek sahibi bilselerdi bu kadar dert etmezlerdi. Evin sahibi ALLAH. Ona hizmetkâr olsalardı,şükür edip teşekkür etselerdi malım gidecek diye tasalanmazlardı . Herşeyin sahibi var iken,sahiplenmeye kalkarsak,gidene benimdi dersek,gelen de benimdi demiş oluruz. Bu hayatta benim hiçbirşeyim yok diyebilenlere selam olsun...
Defalarca dinlediğim halde yine dinlecegim bir hikâye 🌟
Bu roman degil mi
Ayrıca çözüm bölümü ne biliyor musun
Ağzınıza sağlık. Çok güzel olmuş. 😊👍
Çok güzel seslendirme teşekkürler
Akın Hocam, teşekkürler. 🍀
Tevekkül,teslimiyyet, huzur
Emeginize sağlık
Tolstoy bir başka tam bir müslüman gibi
ortodoks hristiyanlik benziyor islama
Nefesine sağlık.Hikayede anlayana çok ders var.
Gerçek mutlulugu tostoy gozuyle gormek boyle olsa gerek...
Ýttyt56ýyýuuö9 bir de Şen Cem Adrian Zeynep
Çok güzel hocam, teşekkür ederim.
Harika insan Tolstoy..😌
Çok sağolun, var olun🌸
Emeğinize sağlık 👏👏🙌
Gerçek mutluluk sağlıktır .gerçek mutluluk huzurdur .gerçek mutluluk .her kezin eşit olduğu bir dünyadır . ..ayna yansıması gibi ..kalbi ruhu güzel se yüzü de güzel dir kalp bi çirkin se yüzü de nur suz dur..kalp lerimizi hep güzel ve iyi tutalım .🛡.aynalara gülümseyerek .insanlara gülümseyerek bakalım .
Güzel hikaye teşekkürler 😊
Tesekkürler seslendirme için Akın hocam
Ağziniza emeginize saglik basarilar dilerim👏👏👌
Bugün Tolstoy şenliği var...Çok sevindim.Çok teşekkürler....
Emiginize saglik 🙏🙏🙏
Akın Bey ne zaman sessizlik olsa ve bir isim varsa sizin kısa bir hikayelerinden açıyorum dinliyorum çok güzel lütfen bizi sesinizden mahrum etmeyin sevgilerle❤
❤️
Şehrin ismi "Urfa" değil, "Ufa" olmalı. Başkırtların yaşadığı Başkurdistanın başkenti.
Bende diyorum Tolstoy Urfa yıda biliyormuş ne güzel
Evet ufa da yaşar başkırlar
Kitabın adı ne ?
@@turkishboyMLT 🤣🤣🤣
@@taneroz6434 adds s
Huzuru,kendini, dizginlerini bulan insan zengindir evi arabası olan değil demiş yazar.
Tolstoy kafayı yemiş fakat kimse farkında değilmiş, insan başkasının yanında çalışarak üstelik yaşlıyken Mutlu olabilir mi bir de Güngörmüş insan alacak! Mutlu Olsa bile ben buna köle mutluluğu derim, En büyük mutluluk insan kendi kendine yönetmesidir ne çok olsun şaşırsın ne de az olsun yorulsun. Cenabı Hak Bir bedende bile sağ eli sol ele muhtaç etmesin
Hayvanların giyinme ve biriktirme kaygıları korkuları yoktur
sadece karın tokluğudur .
Sesin tonlaması mükemmel 👍👍👍
İzlemeden like atıyorum saygıdan dolayı
Hocam bu fotoyu nereden buldunuz ya 😀😀
@@mutlukalyoncuoglu o benim babam nasıl yakışıklı mı 😂
İnsan neyle yaşar kitabından sanırım.Çok güzel seslendirdiniz her zaman ki gibi teşekkürler :)
Hayır insan neyle yaşar da nu kısa öykü yoktur.
Sevgi neredeyse Tanrı oradadır adlı eserinden...
@Ümit Anlı Google'dan bak bir de okumadığın kitap hakkında yorum yapma diyorsun shshshsh
@@Sevil.7-l7e kitabı bende okudum orada geçiyor bu hikaye
Gerçek mutluluğu bildiğimiz halde yalan mutlulukta ısrar ediyoruz.
Tolstoy dahidir♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️
Çok güzel bu😊😊😊❤❤❤
Abi bu seslendirmeler neden spotify da yok bizi bundan mahrum bırakma
Said-i nursiye bile ilham Tolstoy büyük adam.
Çok güzeldi
İlyas evlenmese hiç bir sorunu yok aslında
Tewekkurler👍
ağzınıza sağlık
Zenginler mutludur demiyorum yani burada herseyini kaybetmiş iki ihtiyar ın hikayesini anlatıyor günümüze gelelim fakirlerin devlet hastanesi acil kapısında sabaha kadar yada günlerce çektiği acılara ne denir mutluluk bir insanın hayatını enaz acıyla gecirmesidir diye buyurdu Zerdüşt
Ses mükemmel ay mükemmel🥰
temasi cok guzel bir eser... 100 yil gecse de problemler ayni...
Bu romanın çözüm bölümünü biliyor musun
Teşekkür ediyorum
Cidden harikaydı
Herkezin bir imtihanı vardır , İlyas imtihanının farkına varmış ve kazanmış umarım bizde farkına varıp kazanırız.
Çok hoş 👍
Akin bey çok guzeldi
Super ses
Tesekkur ederim❤
Teşekkürlerrrrrrrrr
6.10 karisida perdenin arkasına geçti....... nerede şimdi böyle Müslümanlık
Abi çokguzel anatyorsun❤️👍
Bu sayfayı yeni fark ettim Valla her sabah muhakkak dinliyorum eskilerin piyesi gibi güzel hosuma gitti
Mükemmel Tolstoy Müslüman gibi bayılıyorum ağzına sağlık
Harika bir anlatım gerçekten.
Aman iyiki hatirlattin altan bey ne söylüyorsa doğrudur
Yazmakta olduğum bu hikayeyi de seslendirseniz keşke😊
Bankda bir gece..
1-
Haziranın sonları,belki de temmuzun başı..Hatırladığı tek şey yanına aldığı suyun tahmin ettiğinden erken bittiği,zaten öğlen arasında,güneş en tepedeyken çıkılan yolda 2saat sonra su kan gibi olmuştu bile.Ferahlatmak şöyle dursun içtikçe daha da yakıyordu sanki içini.Hiç mola vermeden yürüyerek geçen üçüncü saat de artık sıcak suyu taşıyıp yük etmenin anlamı kalmamıştı,yol boyunca sağlı sollu uzanan yeşil düzlüklere bakmak daha çok ferahlatıyordu içini,Ya da öyle kandırıyordu kendini..
İstemeyerek de olsa yeşilliklere doğru fırlattı şişeyi,omuzunda ki bir tüyün dahi yükünü hissedebilecek kadar yorulmuştu artık,ama durup biraz dinlenecek olsa güzel bir rüyadan uyanacak gibi hissediyordu..
Dördüncü saat..
artık epey uzaklaşmış olmalıyım,ılerde görünen evler de nihayet kasaba olmalı diye düşünürken susuzluk ve yorgunluğa birde açlık eklenince, az önceki olumlu tüm düşünceler kayboldu birden..
"10km görünüyordu haritada ama" diye içinden söylenirken kendi kendine,yol levhalarına göre çoktan 14km yolu yürümüştü 4saatden fazla sürede..
Nihayet ılerde görünen evler kasaba olmalıydı,belki gerçekten hala uzakta sayılırdı,belki de adım atacak gücü kalmadığından uzak görünüyorlardı..
"Bunca yol geldim size ulaşmak için,neden daha önce çıkmadınız karşıma be kardeşim" dedi,araçlarını hemen yanında durdurup hızlıca yanına gelen polislere.
Polisler onun dediğini hiç anlamadı muhtemelen,ama o polislerin ne sorduğunu az da olsa anlıyordu,belki normal zaman olsa çat pat anlaşabilirdi.
Bu bitkin haldeyken hiç sırası değil diye düşündü,
Neredensin?uyruğun nedir? Pasaportun/kimliğin var mı? Gibi sorulara cevap vermeye çalışmanın..
Pilastik kelepçe,prosedürler..
Gözünde büyüyen o yol polis minibüsüyle çabucak bitmişti..
Dışardan bakınca nüfus memurluğuna benzeyen,bir polis karakolu olduğunu kapıdaki araçlardan anlayabileceğin taş bir yapı,yola çıkalı neredeyse 6saat oldu ve tertemiz ve bomboş bir nezarethane..karakola girer girmez su ikram ettikleri için,geriye şehirden gelecek tercümanı beklemek kaldı..
Uykusuzluk ve yorgunluk açlığa tam galip gelecekken demir kapının boy hizasında ki küçük,sürgülü mazgalı açıldı.
Gözlüklü,kirli sakallı orta yaşlarda bir polis memuru içeriye seslendi
"Du bist müslim,oder? Für essen"
"Dinlendikçe almanca yerine geliyordu yavaş yavaş demek ki"
Müslüman olup olmadığını soruyordu polis,ona göre yemek siparişi vereceklerdi..
Medeniyet ve saygı böyle birşeydi demek..
"Ja müslim" demesi yeterli olmuştu polis memuruna,sürgü kapandı tekrar.
(Devamı sonra😉)
Bankda bir gece..
2-
Doğru düzgün açılıp kapanmayan,Amerikan panjurlu pencerelerden içeri giren güneş,uykusuz birini dahi uyutmayacak kadar rahatsız edecek derecedeydi.
Uykusunu almıştı almasına ama birşeylerin ters gittiğini de anlamıştı o an.
"zamana karşı mücadele veriyoruz arkadaşlar,o yüzden gerekirse erken kalkıp geç yatacağız" uzunca bir süre diyen despot müdüre rağmen,gün doğmadan o ireti sesiyle;
-haydi kahvaltıya
Diye bağıran aşçının sesini duymadan,saat 9a kadar uyumuş olmaları,muhataplarından beklenmeyecek bir iyi niyet göstergesiydi sonuçta..
"Neyse ne yemekhanede anlaşılır nasılsa" diye düşündü elini yüzünü yıkayıp,üzerini giyinip aşağıya inmeye hazırlanırken.
Herkes oradaydı nihayet tam 58kişi,genç bekar işçiler,evli işçi ve ustalar,mühendisler ve de;
"Arkadaşlar,aşçımız artık aramızda olmayacak,durum polise bildirildi,onunla artık Alman polisi ilgilenecek" derken, sinirden titreyen sesi ve ellerine rağmen bir yandanda bu beklenmedik ve boktan vaziyete de hakim olmaya çalışan müdür dahil herkes yemekhanedeydi,şaşkındı ve de açlardı..
Herkes oradaydı evet orada olmasına da,bu şaşırmış halde müdüre bakan 57çift göz aynı zaman da açtı.Aşçı yoksa kahvaltı yok,öğlen yemeği yok,akşam yemeği de yok..hatta biraz obur ve yüzsüzlere kileri açıp gece 11-12arası ekmek arası verecek birisi de yok demek oluyordu bu..
Detaylar çabucak yayıldı fısıltı gazetesinde,aşçıyı (bizler gibi) ucuza çalıştırabilmek için buraya gelmeden 1hafta önce memleketten gazete ilanıyla bulmuşlar,üstelik aşçının Avusturyaya daha önce gelip Türkiye ye dönmüşlüğü ve orada da yakın akrabaları varmış.10gün boyunca da onların müsait olup,gelip kendisini almaları için katlanmış bize..İlk gün gelselermiş yani akrabaları ilk gün yaşanacakmış mevcut durum..
"Dünyayı sel alsa,ördeğe göre ne var" mantalitesinde ki biri olarak ellerini göğsünde birleştirerek o kendini beğenmiş müdürün içinde bulunduğu acziyetini izlerken zevk aldığını farketti birden..Yok o kadar da gaddar olamazdı hem olmamalıydı da..
"Arkadaşlar" diye tekrar cümleye başlayan müdürün sonra ki kelimelerini artık dinlediği söylenemezdi,vızıltı gibi geliyordu konuşmalar,işçilerden yaşı büyük olanlar homurdanıyor,küçüklerse fısıldaşmaya başlamıştı bile çoktan,müdürü pür dikkat dinleyen olsa olsa 3-4 tıfıl mühendisti galiba..
" Evet olabilir tabi ki; Onur arkadaşımız kim? Elini kaldırabilir mi Rica etsem?"
Bir dakika...müdür,Onur diyor,ekipte başka Onur da yok..rica ediyor bir de..
"Efendim müdürüm benim",diyebildi kısık bir sesle,oturduğu sandalyeden yarı kalkar gibiydi,ayağa kalkmalı mıydı? Onu da bilemeyerek,sağ kolu da yarım havada..
Onurcuğum,diye başladı söze müdür.
"Aşçımız,sorunlarının olduğunu belirttiği bir mektup bırakarak hiç istemeyeceğimiz bir şekilde malesef aramızdan ayrıldı.Sen de daha önce çalışmışsın,bu işlerden anlıyormuşsun madem,kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz artık..
Merak etme her türlü desteği bizzat kendim sağlayacak,yardımcı olacağım sana bu işte" dedi babacan ve az önce ki o stresli hali az da olsa düzelmiş,sanki boğulmak üzereyken bir anlığına da olsa oksijene kavuşmuş biri gibiydi bunları söylerken o despot müdür..
(Ee ne de olsa, "deveye ot lazım olunca boynunu yıka yıka gelirmiş" der atalar..)
24saatimizi orada geçirdiğimiz için,molalarda ya da iş sonrası fabrikanın bulunduğu köyün içinde az da olsa gezip dolaştığımız anlarda sohbet ederdik arkadaşlarla..ordan burdan,daha önce ne iş yapıyordun,nerelisin vs klasik boş muhabbetler işte..Zaten yaşı büyük olan ustalar iş harici pek muhattap olmazlardı bizimle..Demek ki;Erdal dengesizi söyledi benim 17yaşındayken sadece 3ay süreliğine 30kişinin çalıştığı bir yerin mutfağında aşçıya yardım ettiğimi..Demek ki;pek dinlemediğim kısımda müdür mutfaktan anlayan birini sorup arıyormuş yana yana..
"Ama müdürüm...ben sadece 3ay hepi topu 30 kişiye öğlen yemeği çıkan biryerde patates soğan soyup,bulaşık yıkadım..üstelik yardım ettiğimde aşçı değil yemek yapmayı bilen emekli bir amcaydı.Burada sabah kahvaltı,öğlen ve akşam yemeği var gece yüzsüzleri de cabası..üzgünüm yapamam" demeyi ne çok isterdim..
Hoş desem ne değişecekti ki; homurdananlar susmuş,fısıldaşanların dağılan dikkatleri tekrar toplanmış,müdür ise sanki ipten dönmüş gibi beti benzi hala soluk olsada,gözleri yeniden eski cin bakışlarına dönmüştü..
"Evet arkadaşlar,artık yeni aşçımız Onur bundan sonra,sizden istirhamım O na yardımcı olalım,zaten zamana karşı mücadele veriyorduk bakın içerden bir kişi de eksilmiş olduk ( halâ kendi derdinde narsist/despot) o yüzden sizlere çok iş düşüyor.."
Az önce ki kasvetli,stresli ortam birden yumuşamış,yemekhaneyi bir uğultu kaplamıştı.Şakalaşanlar,gülüşenler, durumun kritiğini yaptığını zannederken boş boş konuşanların arasından geçip müdürle birlikte mutfağa geçtik.
Kendisinin daha önce hiç girmediğine emin olduğum ama işte mutfağın bölümlerini,kileri vs bana O gezdirdiği için sanki ondan öğreniyormuşum gibi yaptığım saçma bir zaman aralığından sonra saat 11e geliyordu neredeyse.
"Hadi Onurcuğum ben yanına birkaç kişi vereyim de aperatif hızlıca birşeyler hazırlayalım da işimize bakalım,bugün öğlen yemeğini 3gibi yeriz artık" deyip uzaklaşmıştı müdür..
(Bir zaman sonra,sabah 4buçukda O nu uyandırıp,henüz ayılamamışken daha ;
"ekmek geldi,fırıncı para istiyor..bu arada gerekirse ben yıkarım bulaşıkları demiştinya ,sen zaten yıkamazsın da,kaç kez adam istedim senden vermedin,bugün son kez yaparım yemeğinizi 20saat çalıştıracak başka birini bulun siz kendinize" diyeceğimi her ikimizde bilmiyorduk...)
Teşekkürler 👏👏👏
1 Mayis-Saraydaki Kaymak Tabakasina karsi -Sömürge rejimine karsi dayanisma Günü,,
Güzel bir parça olmuş elinize diline sağlık. böyle kaliteli işlerin youtube da olması güzel.
Çok teşekürler
Urfa’da Kırgızlar ne arıyor ?
Teşekkürler .
merhaba kisrak atin disisi degilmi?eti yenirmi?sutu icilirmi?
Ne anlatmak istemis Tolstoy abim burada bir anlasam l.
ben de satardım her şeyi gider dağ basina yerleşirdim
Teşekkürler...
Baş kul varmış
Tolstoyun hikayesi şimdiki tarikat liderleri dediği gibi..hizmet edelim azla mutlu olalm şükredelim ....onlarda sefa sürsün
Insan neyle yaşar 😉