Mustafa Kemal Paşa'nın 24 Nisan 1920 tarihinde TBMM'DE yaptığı konuşmasında Sultan Vahideddin ile ilgili şöyle diyor: *“Padişahımız Efendimiz Hazretleri edayi salât (Namaz kılmak) için Camiye gittikleri zaman kendilerini muhafaza eden kıtaatı askeriye İslâm askeri değildir. İngiliz askeridir. Bu şeraiti elimeye(can yakıcı şartlara) duçar olmuş olan Padişahımızla hususî temas dahi mümkün olamaz. Sureti umumiyede bir şey arzedeyim :* *Farzedelim ki Padişahımızla resmî ve hususî her türlü temas mümkündür. Ne anlamak istiyoruz? Bu temastan millet; istiklâlini, tamamiyeti mülikiyesini (siyasi bütünlüğünü), Makam-ı Hilâfet ve Saltanatın müstakil ve masun (bağımsız ve dokunulmaz) olmasını vicdanî bir emel telâkki etmiştir. Bunun için burada (Ankara'da) çalışıyoruz ve çalışacağız. Halife-i müsliminin bundan başka bir şey düşünmesine imkân tasavvur ediyor musunuz? Ben şahsan hiç bir şey düşünmem. Zati Şahanenin (Padişah’ımızın) ağzından işitsem mutlaka bunun icbar ve tazyik (zorlama ve baskı) altında olduğuna hükmederim. (…)* *Daha dün okuduğumuz sâniadan (iftiradan) ibaret olan fetva cümlenizin malûmudur. Hürriyetine, serbestisine sahip olan böyle bir Halife verdirir mi? Cümlenin malûmu olan Hükümetin evamiri muhtacı tefsirdir.* *Bu kabineden evvel Harbiye Nazırı Fevzi Paşa Hazretleri namus ve haysiyet ve şerefi itibarile kendisini yakından tanıyan arkadaşlarımızın tahtı tasdikında olduğu üzere şüphe ve tereddüt edilmiyecek evsafı güzideye maliktir. Bir emirde: *"İngilizlere hürmet edeceksiniz, İngilizlerin emrini dinliyeceksiniz, böyle hareket etmediğiniz takdirde mahvolacağız, bu tarzı hareketi hamiyeti vataniyenizden rica ederim" diyor ve bazı zaif muhakemeli insanlar ihtimal ki vaziyet başka türlüdür, bu kadar muhterem bir arkadaş böyle desin. Fakat biz böyle bir teeniye lüzum görmedik ve bunun düşman tarafından not edildiğine hükmettik. Kaçırdığı yaveri Salih Bey buraya geldi ve aman dedi. Harbiye Nazırı Fevzi Paşa süngü altında'dır ve İşgalciler zorla imlâ ve imza ettiriyorlar, o emre ehemmiyet vermemesi lüzumunu bildirmek için beni gönderdi dedi ve bu gün o zati şerif tahlisi giriban ediyor, Geyvede bulunuyor. Bir saat evvel kendisile kezalik Dahiliye Nazırı(İç işleri bakanı) Hazim Bey ayni tebliği ediyor. Rüesayı memurini mülkiyeye rica ediyor. "Bütün hissiyat-ı vataniyesine müracaat ederek aman ingilizlere bir şey yapmayınız" diyor. Beyefendiler; şimdi İstanbul muhitine nasıl emniyet edeceğiz ve İstanbul'un uğradığı o tazyiki elimi(can yakıcı baskılar) muvacehesinde biz dahi olsak insanız, bizim karşımıza gelen sözün düşmanlarımız tarafından işidilmiyecek ve işidildiği takdirde duçarı mehalik olmıyacağımıza emniyet ederek nasıl söyliyebiliriz?* Kaynak -------------------- T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları, 24 Nisan 1336 (1920), Devre: 1, İçtima(toplantı): 1, 2. in’ikat - 4 ncü celse, Cilt : 1, sayfa 9.
Kronoloji çok yavaş ilerliyor. Ben 12.sınıfa giden birisi olarak sizi 11.sınıftan beri takip ediyorum ve kronolojinin tamamını izledim ama her hafta 10-12 dk.lık videolar çok kısa kalıyor. Biliyorum araştırması, kaynakların taranması vs. zaman istiyot ama en azından videolar biraz daha uzun olabilir. Teşekkür ederim.
Evet dediğiniz gibi bu kronoloji biraz yavaş ilerliyor ama çok uzun yıllar kaynak olarak kullanılabilecek bir seridir. Bu yüzden kaç ansiklopedi, kaç kitap, kaç tez bitirildi bu seri için. Özellikle 2. Mahmut devrinden itibaren kaynaklarımızın sayısı oldukça artıyor, bazı haftalar video gelmemesinin ya da kısa olmasının sebebi en doğru bilgiye ulaşmak amaçlıdır.
Bu serinin sonu nerede biter acaba hocam😅.çok güzel ellerinize sağlık👍👍 2. Dünya savaşı,soğuk savaş dönemleri,muhtiralar,1961 ve 1980 darbeleri de olucak mi?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI; Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler. Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi. Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi. Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu. Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi? Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir. Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]] Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 27 Nisan 1336(1920) Kaynak: -------------- 28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
Keşke okul müfredatına göre değil de istanbul merkezli bir tarih anlatımı yapsanız. Gerçekten en çok merak ettiğim tarihi konulardan biri, itc sonrası istanbul hükümetleri ve politikaları lakin her zaman ankara hükümetinin gölgesinde kalıyor bu konu
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI; Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler. Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi. Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi. Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu. Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi? Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir. Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]] Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 27 Nisan 1336(1920) Kaynak: -------------- 28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI; Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler. Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi. Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi. Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu. Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi? Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir. Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]] Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 27 Nisan 1336(1920) Kaynak: -------------- 28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI; Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler. Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi. Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi. Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu. Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi? Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir. Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]] Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 27 Nisan 1336(1920) Kaynak: -------------- 28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
Cehalet bulaşıcı demek peki kardeş neden Osmanlı'nın parçalanıp italyan İngiliz Yunan Rus gibi devletlere bölüşülmesi varken yahudi biri neden Türk devleti kurşun ve Türk halkından türk ordusuyla anlatsana biraz o muhteşem zekanla
Hocam ben sizi 7.sınıftan beri takip ediyorum şu an 8.sınıfa başlicam sizin sayenizde kendimi tarihte geliştirdim
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK YATTIĞIN YER NUR MEKANIN CENNET OLSUN AMİN İNŞALLAH AĞZINA ❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Ben 6 sınıfta izlemeye başladım şimdi lise 1deyim bana LGS de işe yaradı bu güzel kanal ...
Vay gurban olduklarim sizlerden Allah razi olsun
Devamını heyecanla bekliyorum inşallah Allah razı olsun 😊
Emeğine sağlık
Atatürk Allah senden razı olsun 🇹🇷🇦🇿🇹🇲🇺🇿🇰🇿🇰🇬🐺
emege saygı:)
Hakettiğin yerde değilsin Ertuğrul hocam , umarım daha iyi yerlere gelirsin. Anlatımın için teşekkürler, başarılar..
Büyük türk-Atatürk❤️
@abdulsametgumus_2765 kes lan arap
Mustafa Kemal Paşa'nın 24 Nisan 1920 tarihinde TBMM'DE yaptığı konuşmasında Sultan Vahideddin ile ilgili şöyle diyor:
*“Padişahımız Efendimiz Hazretleri edayi salât (Namaz kılmak) için Camiye gittikleri zaman kendilerini muhafaza eden kıtaatı askeriye İslâm askeri değildir. İngiliz askeridir. Bu şeraiti elimeye(can yakıcı şartlara) duçar olmuş olan Padişahımızla hususî temas dahi mümkün olamaz. Sureti umumiyede bir şey arzedeyim :*
*Farzedelim ki Padişahımızla resmî ve hususî her türlü temas mümkündür. Ne anlamak istiyoruz? Bu temastan millet; istiklâlini, tamamiyeti mülikiyesini (siyasi bütünlüğünü), Makam-ı Hilâfet ve Saltanatın müstakil ve masun (bağımsız ve dokunulmaz) olmasını vicdanî bir emel telâkki etmiştir. Bunun için burada (Ankara'da) çalışıyoruz ve çalışacağız. Halife-i müsliminin bundan başka bir şey düşünmesine imkân tasavvur ediyor musunuz? Ben şahsan hiç bir şey düşünmem. Zati Şahanenin (Padişah’ımızın) ağzından işitsem mutlaka bunun icbar ve tazyik (zorlama ve baskı) altında olduğuna hükmederim. (…)*
*Daha dün okuduğumuz sâniadan (iftiradan) ibaret olan fetva cümlenizin malûmudur. Hürriyetine, serbestisine sahip olan böyle bir Halife verdirir mi? Cümlenin malûmu olan Hükümetin evamiri muhtacı tefsirdir.*
*Bu kabineden evvel Harbiye Nazırı Fevzi Paşa Hazretleri namus ve haysiyet ve şerefi itibarile kendisini yakından tanıyan arkadaşlarımızın tahtı tasdikında olduğu üzere şüphe ve tereddüt edilmiyecek evsafı güzideye maliktir. Bir emirde: *"İngilizlere hürmet edeceksiniz, İngilizlerin emrini dinliyeceksiniz, böyle hareket etmediğiniz takdirde mahvolacağız, bu tarzı hareketi hamiyeti vataniyenizden rica ederim" diyor ve bazı zaif muhakemeli insanlar ihtimal ki vaziyet başka türlüdür, bu kadar muhterem bir arkadaş böyle desin. Fakat biz böyle bir teeniye lüzum görmedik ve bunun düşman tarafından not edildiğine hükmettik. Kaçırdığı yaveri Salih Bey buraya geldi ve aman dedi. Harbiye Nazırı Fevzi Paşa süngü altında'dır ve İşgalciler zorla imlâ ve imza ettiriyorlar, o emre ehemmiyet vermemesi lüzumunu bildirmek için beni gönderdi dedi ve bu gün o zati şerif tahlisi giriban ediyor, Geyvede bulunuyor. Bir saat evvel kendisile kezalik Dahiliye Nazırı(İç işleri bakanı) Hazim Bey ayni tebliği ediyor. Rüesayı memurini mülkiyeye rica ediyor. "Bütün hissiyat-ı vataniyesine müracaat ederek aman ingilizlere bir şey yapmayınız" diyor. Beyefendiler; şimdi İstanbul muhitine nasıl emniyet edeceğiz ve İstanbul'un uğradığı o tazyiki elimi(can yakıcı baskılar) muvacehesinde biz dahi olsak insanız, bizim karşımıza gelen sözün düşmanlarımız tarafından işidilmiyecek ve işidildiği takdirde duçarı mehalik olmıyacağımıza emniyet ederek nasıl söyliyebiliriz?*
Kaynak
--------------------
T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları, 24 Nisan 1336 (1920), Devre: 1, İçtima(toplantı): 1,
2. in’ikat - 4 ncü celse, Cilt : 1, sayfa 9.
🙂👍👍
Çağdaş Türk tarihi ile ilgile video da cekseniz keşke
2 dünya Savaşı ne zaman
🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Yeni bolumu bekleriz
Azərbaycandan salamlar❤❤❤ videolar çox gözel amma izliyen az😔😔😔
Kronoloji çok yavaş ilerliyor. Ben 12.sınıfa giden birisi olarak sizi 11.sınıftan beri takip ediyorum ve kronolojinin tamamını izledim ama her hafta 10-12 dk.lık videolar çok kısa kalıyor. Biliyorum araştırması, kaynakların taranması vs. zaman istiyot ama en azından videolar biraz daha uzun olabilir. Teşekkür ederim.
Evet dediğiniz gibi bu kronoloji biraz yavaş ilerliyor ama çok uzun yıllar kaynak olarak kullanılabilecek bir seridir. Bu yüzden kaç ansiklopedi, kaç kitap, kaç tez bitirildi bu seri için. Özellikle 2. Mahmut devrinden itibaren kaynaklarımızın sayısı oldukça artıyor, bazı haftalar video gelmemesinin ya da kısa olmasının sebebi en doğru bilgiye ulaşmak amaçlıdır.
Bu serinin sonu nerede biter acaba hocam😅.çok güzel ellerinize sağlık👍👍 2. Dünya savaşı,soğuk savaş dönemleri,muhtiralar,1961 ve 1980 darbeleri de olucak mi?
tarih bölümündeim vizelere sizinle çalışıyorum
Hocam osmanlı tarihi için hangi kaynakları kullaniyodunuz lütfen söylermisiniz
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI;
Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler.
Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi.
Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi.
Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu.
Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi?
Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz.
Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir.
Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]]
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
27 Nisan 1336(1920)
Kaynak:
--------------
28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
U
36. Padişah ne zaman gelecek reis
Heyif dünyaya hüküm edən Osmsnlı devlətindən. Cok heyif...
Keşke okul müfredatına göre değil de istanbul merkezli bir tarih anlatımı yapsanız. Gerçekten en çok merak ettiğim tarihi konulardan biri, itc sonrası istanbul hükümetleri ve politikaları lakin her zaman ankara hükümetinin gölgesinde kalıyor bu konu
ingiliz mandasini kabul etmiş sevri imzalamiş istanbul hükümetinden neyden bahsedecen ki
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI;
Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler.
Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi.
Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi.
Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu.
Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi?
Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz.
Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir.
Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]]
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
27 Nisan 1336(1920)
Kaynak:
--------------
28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
cumhuriyet öncesi mustafa kemal / sonrası kemal bakalım neler olacak
Bir şey olmayacak.
@@jettv- vallahamı şeriat ve hilafeti Yunanlar kaldıracak doğru islama gökten indiği sanılan yağveler Yunan kralı diyecek demi
Çok şey olacak, bunu tarih gösterdi
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI;
Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler.
Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi.
Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi.
Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu.
Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi?
Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz.
Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir.
Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]]
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
27 Nisan 1336(1920)
Kaynak:
--------------
28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
Ne olacakmış ya? İsmimi değişecekmiş sadece ???
Kamal yahudi
Diye bağırdı, çiftliğinde ali babanın.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 28 NİSAN 1920 TARİHİNDE OYBİRLİĞİYLE ALDIĞI KARAR ÜZERE, SULTAN MEHMET VAHİDETTİN'E GÖNDERDİĞİ MECLİSİN BAĞLILIK TELGRAFI;
Halife ve Yüce Hâkânımız Efendimiz; İstanbul'un işgali ve yine yaşanan faciaları araştırıp incelemek ve Saltanatı seniyyenin hak ve hukukunu ve milli istiklâlimizi savunmak ve temin etmek maksadıyla bu defa Ankara da Büyük Millet Meclisi halinde toplandık. Anadolu'nun düşman işgali altında olmayan her köşesinden gelen ve millet tarafından olağanüstü yetkilerle seçilen milletvekilleri ittifakla aldıkları bir kararla siz Padişahımız hazretlerine bazı hakikatleri anlatmayı bir sadakat ve kulluk vazifesi bildiler.
Padişahımız: Siz Hünkarımızın malumu olduğu üzeredir ki,Osmanlı Hanedanın mübarek ve yüce atası olan Sultan Osman Gazi, milli tarihimizin mesut ve mübarek sayılan bir gecesinde hatırası nesillerden nesillere aktarılan bir rüya görmüştü. O rüyanın, üç kıta üzerine gölgesini salan ve altında yüz milyonluk bir dünya barındıran Kutsal ağacından artık bütün dallar kesilmiş ve yalnız ortada muazzam bir gövde kalmıştır. Yüce atalarımızın Rumeli de kendi başına bir Cihan olan toprakları fethedip ele geçirirken ordularını bu Anadolu topraklarından davet eder ve uzak memleketlerin büyük ana hatlarını, askeri yollarını korumak üzere yine Anadolu'dan halkları götürür ve en mühim noktalara yerleştirirdi. Bu halk Bosna-Hersek ve Mora içlerine kadar yayıldı.Basra körfezine kadar Suriye ve Filistin yollarında kısım kısım yerleştirildi.
Padişahımız: Osmanlı Devleti'nin şeref ve bekası için Anadolu halkı asırlardır hayatlarını feda etmeyi kendine Kutsi bir borç bilmiştir. Anadolu boşaldı. Anadolu viran oldu,fakat iklimlerden iklimlere uzayan Osmanlı Hakanlığımızın yüceliği ve kudreti için her sıkıntıyı,her felâketi canına minnet bildi. Osmanlı öyle bir topraktır ki; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine kadar, Kafkas eteklerinden Basra körfezine kadar, kuşak kuşak uzayıp giden uçsuz bucaksız şehitliklerle kuşatılmış, ve o şehitlikleri her yerden fazla şimdi hürriyet ve istiklâli için yeni bir halk direnişi yapan bu eski Anadolu verdi.
Yüce Padişahımız: İslâmın her tarafta hezimete uğrayan bayrakları gelip onun(İslam'ın)ufkunda toplandı. Onun ufukların da kendine sığınak ve kurtuluş aradı. İzmirin işgali üzerine Osmanlı Memleketlerinin en mamur ve mesut kısımları nasıl ateşle,yağma ve katliamlarla baştan başa harap oldu bilirsiniz. Hiçbir hakka hukuka dayanmayan ve milletinizi son yurdunda esaret altına düşürmeyi emel edinen bu vahşi akından siz Padişahımızın kalbinin duyduğu acı ve ızdırapları dünya basınına bizzat göndermiştiniz. İzmirin işgali, Adana faciaları; Bu faciaları Maraş,Antep toprakları ve onu da falaketlerimizin en büyüğü olmak üzere İstanbul'un işgali takip etti. Soyundan yetiştiğimiz bu millet, binlerce seneden beri dünyanın en muhteşem tahtlarına Sultanlar yetiştirmiş ve hür yaşamış olan bir millet sıfatıyla ne yapabiliirdi ? Siz Padişahını can yakıcı bir harp sonucu ordularını kullanmaktan engellenmiş ve yasaklanmış olarak gördüğü için kendi kendine silaha sarıldı ve nerede anavatanı saldırıya uğramışsa oraya dinî ve millî namusunu korumak için koştu.
Padişahımız, Kafkasyanın İslam kahramanları,babalarının ocaklarını, kendilerinden yüz kere daha kuvvetli bir düşmana karşı otuz sene kadın ve erkek müdafaa ettiler. Zavallı Fas on senedir Fransız işgalini tanımıyor ve silahını teslim etmiyor. Libya bir avuç toprağı ve kahramanıyla aynı mücade içindedir. Bugün İslam Dünyasının her tarafı kendini korumak için silahtan tamamen mahrum bir haldeyken, zulüm ve ihanetin boyunduruğunu atmak için ayaklanıp isyan ederken Abbasî ve Fatımî Halifeliklerinden, Selçuklu Türklerinden beri hemen hemen bin yüz seneyi aşan bir zamandır istiklâl ve hürriyet vede din için gaza eden büyük milletiniz; Asya'nın ve İslam'ın bayraktarı diye dünyaca bir şöhreti olan milletiniz, kurtuluşunu canına susamış düşmanlarının merhametinden bekler mi?
Yüce Padişah Efendimiz,Milli Müdafaamızı mübarek Padişahlık makamınıza karşı bir isyan sûretinde göstermek,ve halkı aldatmak için sürekli olarak çalışan hainler var. Onlar milleti birbirine kırdırmak ve düşman işgaline yolu açık bırakmak istiyorlar. Halbuki ölende öldürülende sizindir. Hepsi aynı derecede sizin sadık evladınızdır. Millî Müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üzerinden çekilinceye kadar terk edemeyiz. Her yeri bir büyük Hakanımız ve Padişahımızın, Allah ve Din aşkına görkemli ve heybetli bir delili olan İstanbul Camiileri etrafında düşmanlar gezdikçe, öz vatanın üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz.
Cenabı hak, atalarımızın yurdunu koruyan,halife ve Padişahının şeref ve istiklâli için uğraşan evlatlarınızla beraberdir. Kendi hükümetimiz altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına nail olacağımız huzur ve saadetten bin kere yeğdir.
Padişahımız, kalbimiz sadakat ve kulluk hissiyle dolu olarak tahtınızın etrafında herzamankinden daha sıkı gönül bağı ile toplanmış bulunuyoruz,[[ Toplantısının ilk sözü Padişahına sadakat olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını yüce kapılarınıza en büyük ta'zim ve alçak gönüllülükle arz eder.]]
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
27 Nisan 1336(1920)
Kaynak:
--------------
28 Nisan 1920 tarihli TBMM zabıtları,sayfa: 123-124
Yahudi cesaret madalyasi alan Erdoğan'ı haklısın erdogan olabilir Atatürk'e istiklal madalyasi var 😅
Cehalet bulaşıcı demek peki kardeş neden Osmanlı'nın parçalanıp italyan İngiliz Yunan Rus gibi devletlere bölüşülmesi varken yahudi biri neden Türk devleti kurşun ve Türk halkından türk ordusuyla anlatsana biraz o muhteşem zekanla
@@jettv- sg
başta izmir olmak üzere tüm ege bölgeliler utansın
Neden utanıyormuş