•Kurgudur. ... Anna "Buradan gitmek zorunda mısın?" Sorduğum soru ona göre garip gelebilirdi. Çoktan gitmek için hazırlanmıştı ve kapının önünde onu caydırmaya çalışmam yetersiz olacaktı, biliyorum. Jeongguk "Güvenliğini sağlamak için elimden geleni yapacağım, burada kalmalısın. Benim başında olmam gereken işlerim var Anna. Bizi korumak için." Ağzımı araladığım vakit bana ardını dönerek kapıyı araladı. Elim ile kapıyı tutmak için bir hamle yaptığımda çoktan evden çıkarak çelik kapıyı tok sesiyle kapamıştı. Dün büyük bir saldırıya uğramıştık, ev değiştirmiş ve ıssız ormanın içinde küçük bir kulübeye sığınmıştık. Geceyi burda yaşlı bir kadınla geçirmiştik ve sabah olduğunda Jeongguk aniden evden gitmişti. Ürküyordum. Gece ki silahlı saldırının içinden, kurşunların arasından kıl payı kurtulmuş olsakda hala etkisinden çıkamamıştım. Güven hissetmek istiyordum ve tanımadığım yaşlı kadının yanında Jeongguk yokken rahat olamayacaktım. "Kahvaltı etmeyecek misiniz?" Duyduğum yaşlı ve körelmiş sese doğru döndüm. Elindeki değneği ile zar zor gören gözlerini kısarak bana bakıyordu. Yetmiş ila seksen yaşları arasında olmalıydı. Beyaz saçlarının üzerine taktığı bandanası, boncukları rengarenk kolyesi ve onunla takım küpeleriyle süslü, tatlı bir nineyi öne sürüyordu. Anna "Ah, size eşlik edeceğim." Verdiği nefesin sesini işitiyordum, öyle ki ayakta durmak onu yoruyor olmalıydı. Yardım etmek için yanına gittim ve sol koluna girdim. "Peki ya Jeongguk. O gelmeyecek mi?" Anna "Az önce çıktı, işi olduğunu söyledi." Kıkırdadı ve sol tarafına döndü, onunla birlikte döndüğümde karşımda küçük bir mutfak gördüm. "Deli oğlan, aç kalmasa bari." Yavaşça mutfağa doğru adım atmaya başladığında onunla birlikte adım attım. Yaşlılara karşı duygusal bir bağım vardı ve ninenin koluna girdiğim an henüz tanımasam bile sıkıca sarılmak istedim. Benim de başımda bir yaşlı vardı, dedem... Son bir kaç yıldır onu göremiyordum belki ama çok da özlüyordum. Yerde kurulu olan sofraya eğildi ve elindeki değneği bırakarak mindere oturdu, ona yardım ettim. Ardından karşısına geçerek oturdum. Oh! Gerçekten çok açım, kasemdeki erişte iştahımı kabartıyordu. "Yaşlı olmak zordur. Sandalyelere oturamıyorum." Gülümsedim. Anna "Hiç sorun değil." "Ah, o halde başla bakalım yemeye." Bunu bekliyormuş gibi elime aldığım çubukları erişte daldırdım. Tanrım kokusu çok hoş~. "Sen Jeongguk'un eşi oluyorsun değil mi kızım?" Ağzıma aldığım erişteyi yutuverdim. Anna "Evet efendim." "O serserinin böylesine güzel bir kızla evleneceği aklımdan geçmezdi." Bu söylediği beni gülmem için tetikliyordu. Bir kahkaha bıraktığımda o da benimle birlikte güldü. Sanırım Jeongguk ile olan evliliğimizin anlaşma üzerine olduğunu bilmiyordu. Ailesi dahi bilmiyordu fakat ben bu nineyi daha önce hiç görmemiştim. Jeongguk ile neredeyse bir yıldır evliyiz. Anna "Peki... Siz Jeongguk'un nesi oluyorsunuz?" Biraz durdu, düşünür gibiydi ve nihayetinde konuşmaya başladı. "Jeongguk'un babası, süt oğlum olur. Arada Jeongguk küçük iken vakit buldukça gelirdiler, o gün bu gündür uğrar buralara." Jeongguk'un babasının küçüklüğüne dayanıyordu bu yakınlık demek. Böyle bir yadigarla beni tanıştırdığı için sevinmeli miyim? Anna "Ah, bu çok hoş. Size çok güveniyor olmalı ki gece geçirdiğimiz talihsiz olay sonucunda burada huzur bulacağını düşündü." Buruşmuş teni gerildi ve bir tebessüm etti. "Herkese kolay kolay güvenmez o, annesini kaybettikten sonra beni annesi yerine koydu. Babası bizi tanıştırdığında annesini henüz yeni kaybetmiş sayılırdı." Annesini kaybetmiş ha? Konusunu açmaması bundan sebep olmalı. Ah, ona çok üzüldüm. Anna "Peki ya annesi nasıl öldü?" Merak ediyordum. Onda tramva bırakacak kadar çok mu kötüydü ölümü?... Soruma cevap vermek için ağzını araladığı sıra kapı çaldı. Anna "Bu da kim?" "Buraya kimse uğramaz, Jeongguk oğlum gelmiştir." Elimdeki çubukları sofraya bıraktım. Anna "Kapıya bakayım o halde." Ayağa kalktım ve mutfaktan çıktım. Kapının kulpuna tutundum, fakat açmadım. Korkuyordum, ya Jeongguk değilse? O zaman ne yapacağım. Ah! Kapıda onca insan varken ondan başkası olamaz sanırım... Hızla kapıyı açtım, karşımda siyah kıyafetleri ve bir eli belinde tuhaf adama rastladığımda gözüm ilk önce arkasına kaydı. Görünürde hiçbir koruma yokken içimi kemiren korku aldığım nefesi hızlandırdı. Anna "S-sen de kimsin?" Her iki yan taraftan sürüyle adam yığıldığında bir adım geriye gittim. Bu hareketim önümdeki adamın kolayca içeri girmesine sebep olduğunda belinden silah çıkararak bana doğrulttu. Anna "N-ne oluyor?!" -"Lütfen sorun çıkarmadan benimle gelin bayan Anna." Adımı bilmesine şaşırmaya kalamazken ardımdan yaşlı bir ses işittim. Olamaz! "Neler oluyor? Siz de kimsiniz?" Silah tutan adamın emiriyle birlikte iki kişi yaşlı kadına doğru ilerlemeye başladığında, cesurca silaha sırtımı döndüm. Hızla kollarından tuttukları yaşlı kadının değneği elinden düşmüş, körelmiş gözleri şaşkınca etrafta gezinmişti. Anna "Rahat bırakın onu!" -"Ah, hadi ama!" Kolumda bir el hissettiğimde beni kapıya doğru savurarak enseme silah dayamıştı. Korkuyordum, çok korkuyordum. Jeongguk neredeydi? Anna "Bırak beni!" Nihayetinde beni evden dışarı çıkardığında, ayaklarımı yere sürterek gitmeyi engelliyordum. Sinirlenmişe benziyordu ve cebinden kumaş parçası çıkardı, ne yapacağını biliyordum fakat hiçbir tepki gösteremeden burnumda derin bir sızı hissettim. Ardından bedenim uyuşarak kendini serbest bıraktı. .... Gözlerimi büyük bir baş ağrısıyla araladığımda etrafıma bakındım. Bir bodrum katı veya depo olmalıydı ki pas kokusunun, benzin kokusuyla olan karışımı midemi bulandırıyordu. Bedenimi yerden kaldırdım. Adım atacaktım fakat ayak bileğimdeki zincir buna engel oluyordu. Buradan nasıl çıkacağım? Yere oturarak bacaklarımı kendime doğru çektim. Ah! Yaşlı kadın! Ona ne oldu? Umarım hala sağ salim duruyordur. -"Bayan Anna." Duyduğum ses ile etrafıma daha dikkatle bakınmaya başladım. Burada benden başka birimi vardı? Birden spot ışıklar yandı, gözlerimi alıyordu. -"Sizi böylesine ağırlamak ne büyük bir şeref." Adım sesleri duyuyordum. Gittikçe yaklaşıyordu ve nefesim kesiliyordu. Ürküyordum. Anna "Kimsin!" Diğer yorum☟︎︎︎
Kısık çıkmıştı sesim. Arkamı dönemiyordum, ne ile karşılacağımı bilmiyordum ki. -"Siz Jeon Jeongguk'un eşi olmalısınız değil mi? O halde benden korkmanıza lüzum yok. Ah! Ya da İsterseniz korkun, tabii isterseniz." Anna "Ne saçmalıyorsun sen?!" -"Size insanların özgürlüğünü desteklediğimi söylemek isterim. Bay Jeon, o bundan yararlanan ilk kişiydi." Ne saçmalıyordu bilmiyorum fakat fazlasıyla boş konuşuyordu. Adım sesleri durduğunda boynumda sıcak bir nefes hissetmem ile vücudum kaskatı kesildi. -" Bayan Anna. Sizi uyarmak isterim ki, büyük bir yanlışın içindesiniz." Hiçbir karşılık veya tepki vermiyordum. Söylediklerinden gram anlamıyordum ve sesi bi hayli ürkütücü, sakin ve fısıltılı geliyordu. Saçlarıma dolanan el birden başımı geriye attığında gözlerimi kapayarak derin bir inleme bıraktım. Tanrım! Neler oluyor?! -"Benim yanlışımın içinde olduğunuzu hatırlatmak için burada bulunuyoruz. Sen ve o işe yaramaz kocan! Bunun bedelini ödeyeceksiniz!" Dişlerinin arasından çıkan her bir kelime korku bırakıyordu. Jeongguk neredesin?! Büyük bir gıcırtıyla açılan kapı sesinin ardından, başımı savurarak bıraktığında elimi saçlarına götürerek önüme doğrulttum bakışlarımı. Bir adam geliyordu buraya doğru. Ardından kapı tekrar kapandığında, biraz olsun bana yaklaşmıştı bedeni. Bu, b-bu Jeongguk! Hemen solumdan bir silah sesi duyduğumda, Jeongguk yere çökmüştü. Anna "Jeongguk!" diyerek bağırmıştım. Sesim yankılanırken, acıyla yere düşen Jeongguk bacağını tutarak bana dönmüştü yüzünü. Jeongguk "A-Anna." ağzının oynadığını ve adımı sayıkladığını gördüm. Bana şaşkınca bakıyordu, uysal bir bakış ardından derin bir kin. Jeongguk "Seni şerefsiz!" Gür çıkan sesi ile ayağa kalkarak bir adım attığında, bir silah sesi daha duyuldu. Bacağının vurulduğu yerinden, bir kurşun daha yediğinde, ağlamaya başladım. Artık göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Anna "J-Jeongguk." -"Dram mı? Film mi oynuyor burda Tanrı aşkına?! Mmm, dram sevmem, korku ve şiddet olsun!" Mızmızlanarak kurduğu cümle ile solumda duran adama çevirdim bakışlarımı. Tiksindirici sırıtışı, yüzündeki façası, giydiği gömlekten dahi anlaşılan serseri görünümüyle mide bulandırıcıydı. -"BM!" "Buyur patron." -"Kanal değiştir yavrum." "Emredersin patron." Gözlerim sadece Jeongguk'un üzerindeydi. Acıdan kıvranıyordu fakat dizlerinin üzerinde yürümek için direniyordu. Bana doğru gelecekti. Onu acı içinde görmek daha çok ağlamama sebep oluyordu. Anna "J-Jeongguk, iyimisin?" Sorduğum soru ile gözlerini bana çevirdi. Kan kırmızısıydı gözleri, acı ve öfke görünüyordu. Jeongguk "Korkma Anna. Iyiyim, sende iyi olacaksın. Korkma tamam mı?" Hızlıca kafamı salladım. O bu hale nasıl düşmüştü bilmiyorum fakat burdan çıkmak istiyorum. Bir kaç metal sesi işittim, tam arkamda. -"İlk önce kendimi tanıtarak başlamak istiyorum, öyle daha çok keyfi çıkıyor biliyor musun Jeon?" Jeongguk "Ona zarar verirsen, sana yeminim olsun ki yerde gökte yatacak yerin olmaz!" Anna "J-Jeongguk." tutulmaya yakın dilim ile ağlayarak adını sayıklıyordum. Neler oluyor anlayamıyorum fakat Jeongguk'un bakışları beni ürkütüyordu. -"Oh, her neyse. Adım Min Yoongi, yirmisekiz yaşlarında, genç bir delikanlıyım ayrıca neden böyle oldu bilmiyorum bir an heyecanlandım atmosfere bağlayın, kusura bakılmasın lütfen. Jeon Jeongguk'un üvey kardeşiyim, daha doğrusu o üvey oluyor da soy ağacına gerek yok diye düşünüyorum. Öyle değil mi Jeon?" Jeongguk "Kes sesini p!ç herif!" -"Her bir hakaret faiziyle ödenecektir." Karnımda büyük bir acı hissettim. Ne ara eline aldı bilmiyorum fakat elindeki demir sopayla karnıma vurmuştu. Neydi adı? Min yoongi. Ağlamam daha da artarken yerde kıvranmaya başladım. Jeongguk "Anna!!.. Anna!!" -"Gürültü yapmayı kes sersem! Odaklanamıyorum!" Jeongguk "Buradan çıktığım an seni geberteceğim. S!k!p köpeklerin önüne atmazsam namerdim Min Yoongi!!" -"Hakarete karşı affımız yoktur Jeon Jeongguk!!" Yere eğilerek, yüzüme bir yumruk geçirmişti, çok sert ve acı vericiydi. Dudaklarımı aralamış nefes almaya çalışırken ağzıma sıvı doluşmuştu. Burnum kanıyor olmalı. Jeongguk "Anna!!" Bağırışlarını zor geliyordu kulağıma. Jeongguk, burada ya öleceğim, ya da seninle birlikte sağ çıkacak ömrümü sana adayacağım. Söz veriyorum... Onu seviyordum ve artık kaybedecek hiçbir zamanımın olmadığını biliyorum, başımızda ki belalardan yarına çıkabilirmiyim diye düşünürken bu yediğim yumruklar bana örnek oluyordu. Benden nefret ettiğini söylerdi fakat yarı baygın gözlerimle görüyorum ki beni kurtarmak için yerde sürükleniyordu. Bu benim için çok şey ifade ediyor. Karnımdan üst üste darbe almaya başlamıştım. Her biri fazlasıyla sertti ve sertliğini artırıyordu. Jeongguk'un yalvarış ve yakarışları kulağıma doldukça kendimi binbir düşünceyle ayık tutuyordum. Jeongguk "Bırak onu!! Yoongi bırak onu!!" -"Bu daha başlangıç Jeon Jeongguk! Benden aldıklarınla bu kadar ucuz kurtulamacaksın!" Tekmeler kesildiğinde ellerimi karnıma koyarak yuvarlanmaya başladım. Üzerimdeki uzun kollu tişörtün inceliği ve altımda ki geniş kot pantolonumun kemeri her tekme yediğimde daha çok acı yüklüyordu. Anna "G-Gguk" ağlıyordum ve onun adını sayıklamayı bırakamıyordum. Tahminimce o da ağlıyordu, bağıran sesi titrek ve ürkek çıkıyordu. Boynuma bir ip geçirildiğinde bedenim halsizce yatıyordu, yer soğuktu ve titretiyordu. Üzerimde bir ağırlık hissettim. Bedenimi bacaklarının arasında sıkıştırmıştı, ellerimi tutarak başımın üzerinde birleştirdiğinde yüzlerimiz yakındı ve o tiksindirici sırıtışını daha yakından görüyordum. Başımı sağ tarafıma çevirerek Jeongguk'a baktım. Ağlayarak nihayetinde ayağa kalkabilmişti. Anna "Gguk." -"Kes sesini! Onun adını değil, benim adımı söyleyeceksin!" Onu dinlemeden, sadece Jeongguk'a bakıyordum. Buraya doğru gelmeye çalışıyordu fakat etrafını saran adamlar bunu engelledi. Jeongguk "Bırak onu!! Ona zarar vermeyeceksin Yoongi!! Seni gebertirim anlıyor musun?!!" -"Bunun için çok geç Jeongguk. Ha bu arada bu kız seni hiç hak etmiyor." Jeongguk "Yoongi!!" haykırışları kulağımı çınlattıyordu, daha çok ağlıyordum. Anna "Bırak beni." bitkindi sesimi anca o duyabilirdi. Tüm gücümü toplamaya çalıştım. Ellerinden kurtularak omuzlarından tuttum, var olan gücüm onu itelemeye yetmiyordu. Gülümsedi ve parmaklarını yanağımda gezdirdi. -"Bana gücün yetmez güzelim... Biliyor musun? Seninle bambaşka bir dünya da tanışmak isterdim. Jeon Jeongguk'suz bir dünya da." SON Daha önce yersiz bir zamanda atmıştım hikayeyi neredeyse izlenmmemişti. O zamanda söylemiştim ; devam etmemi isterseniz edebiliirm. Hoşçakalın ☃︎
Çok iyi lan aşk var kavga var acı var dram var var ki var.Devamı gelsin lütfen sadece rica ediyorum bi sonraki bölüm t#ciz sahnelerine girilmeden olsun.Emeklerine sağlık❤
Yorumlarda yazdığım kurguyu görürseniz anlarsınız. Sanırım ilk defa kurgu yazan bir hesaba rastlamış olmalısınız, lütfen okumaya meyilli değilseniz daha fazla kurcalamayın.
•Kurgudur.
...
Anna "Buradan gitmek zorunda mısın?"
Sorduğum soru ona göre garip gelebilirdi. Çoktan gitmek için hazırlanmıştı ve kapının önünde onu caydırmaya çalışmam yetersiz olacaktı, biliyorum.
Jeongguk "Güvenliğini sağlamak için elimden geleni yapacağım, burada kalmalısın. Benim başında olmam gereken işlerim var Anna. Bizi korumak için."
Ağzımı araladığım vakit bana ardını dönerek kapıyı araladı. Elim ile kapıyı tutmak için bir hamle yaptığımda çoktan evden çıkarak çelik kapıyı tok sesiyle kapamıştı.
Dün büyük bir saldırıya uğramıştık, ev değiştirmiş ve ıssız ormanın içinde küçük bir kulübeye sığınmıştık. Geceyi burda yaşlı bir kadınla geçirmiştik ve sabah olduğunda Jeongguk aniden evden gitmişti.
Ürküyordum. Gece ki silahlı saldırının içinden, kurşunların arasından kıl payı kurtulmuş olsakda hala etkisinden çıkamamıştım. Güven hissetmek istiyordum ve tanımadığım yaşlı kadının yanında Jeongguk yokken rahat olamayacaktım.
"Kahvaltı etmeyecek misiniz?"
Duyduğum yaşlı ve körelmiş sese doğru döndüm. Elindeki değneği ile zar zor gören gözlerini kısarak bana bakıyordu. Yetmiş ila seksen yaşları arasında olmalıydı. Beyaz saçlarının üzerine taktığı bandanası, boncukları rengarenk kolyesi ve onunla takım küpeleriyle süslü, tatlı bir nineyi öne sürüyordu.
Anna "Ah, size eşlik edeceğim."
Verdiği nefesin sesini işitiyordum, öyle ki ayakta durmak onu yoruyor olmalıydı. Yardım etmek için yanına gittim ve sol koluna girdim.
"Peki ya Jeongguk. O gelmeyecek mi?"
Anna "Az önce çıktı, işi olduğunu söyledi."
Kıkırdadı ve sol tarafına döndü, onunla birlikte döndüğümde karşımda küçük bir mutfak gördüm.
"Deli oğlan, aç kalmasa bari."
Yavaşça mutfağa doğru adım atmaya başladığında onunla birlikte adım attım. Yaşlılara karşı duygusal bir bağım vardı ve ninenin koluna girdiğim an henüz tanımasam bile sıkıca sarılmak istedim. Benim de başımda bir yaşlı vardı, dedem... Son bir kaç yıldır onu göremiyordum belki ama çok da özlüyordum.
Yerde kurulu olan sofraya eğildi ve elindeki değneği bırakarak mindere oturdu, ona yardım ettim. Ardından karşısına geçerek oturdum. Oh! Gerçekten çok açım, kasemdeki erişte iştahımı kabartıyordu.
"Yaşlı olmak zordur. Sandalyelere oturamıyorum."
Gülümsedim.
Anna "Hiç sorun değil."
"Ah, o halde başla bakalım yemeye."
Bunu bekliyormuş gibi elime aldığım çubukları erişte daldırdım. Tanrım kokusu çok hoş~.
"Sen Jeongguk'un eşi oluyorsun değil mi kızım?"
Ağzıma aldığım erişteyi yutuverdim.
Anna "Evet efendim."
"O serserinin böylesine güzel bir kızla evleneceği aklımdan geçmezdi."
Bu söylediği beni gülmem için tetikliyordu. Bir kahkaha bıraktığımda o da benimle birlikte güldü. Sanırım Jeongguk ile olan evliliğimizin anlaşma üzerine olduğunu bilmiyordu. Ailesi dahi bilmiyordu fakat ben bu nineyi daha önce hiç görmemiştim. Jeongguk ile neredeyse bir yıldır evliyiz.
Anna "Peki... Siz Jeongguk'un nesi oluyorsunuz?"
Biraz durdu, düşünür gibiydi ve nihayetinde konuşmaya başladı.
"Jeongguk'un babası, süt oğlum olur. Arada Jeongguk küçük iken vakit buldukça gelirdiler, o gün bu gündür uğrar buralara."
Jeongguk'un babasının küçüklüğüne dayanıyordu bu yakınlık demek. Böyle bir yadigarla beni tanıştırdığı için sevinmeli miyim?
Anna "Ah, bu çok hoş. Size çok güveniyor olmalı ki gece geçirdiğimiz talihsiz olay sonucunda burada huzur bulacağını düşündü."
Buruşmuş teni gerildi ve bir tebessüm etti.
"Herkese kolay kolay güvenmez o, annesini kaybettikten sonra beni annesi yerine koydu. Babası bizi tanıştırdığında annesini henüz yeni kaybetmiş sayılırdı."
Annesini kaybetmiş ha? Konusunu açmaması bundan sebep olmalı. Ah, ona çok üzüldüm.
Anna "Peki ya annesi nasıl öldü?"
Merak ediyordum. Onda tramva bırakacak kadar çok mu kötüydü ölümü?... Soruma cevap vermek için ağzını araladığı sıra kapı çaldı.
Anna "Bu da kim?"
"Buraya kimse uğramaz, Jeongguk oğlum gelmiştir."
Elimdeki çubukları sofraya bıraktım.
Anna "Kapıya bakayım o halde."
Ayağa kalktım ve mutfaktan çıktım. Kapının kulpuna tutundum, fakat açmadım. Korkuyordum, ya Jeongguk değilse? O zaman ne yapacağım.
Ah! Kapıda onca insan varken ondan başkası olamaz sanırım... Hızla kapıyı açtım, karşımda siyah kıyafetleri ve bir eli belinde tuhaf adama rastladığımda gözüm ilk önce arkasına kaydı. Görünürde hiçbir koruma yokken içimi kemiren korku aldığım nefesi hızlandırdı.
Anna "S-sen de kimsin?"
Her iki yan taraftan sürüyle adam yığıldığında bir adım geriye gittim. Bu hareketim önümdeki adamın kolayca içeri girmesine sebep olduğunda belinden silah çıkararak bana doğrulttu.
Anna "N-ne oluyor?!"
-"Lütfen sorun çıkarmadan benimle gelin bayan Anna."
Adımı bilmesine şaşırmaya kalamazken ardımdan yaşlı bir ses işittim. Olamaz!
"Neler oluyor? Siz de kimsiniz?"
Silah tutan adamın emiriyle birlikte iki kişi yaşlı kadına doğru ilerlemeye başladığında, cesurca silaha sırtımı döndüm. Hızla kollarından tuttukları yaşlı kadının değneği elinden düşmüş, körelmiş gözleri şaşkınca etrafta gezinmişti.
Anna "Rahat bırakın onu!"
-"Ah, hadi ama!"
Kolumda bir el hissettiğimde beni kapıya doğru savurarak enseme silah dayamıştı. Korkuyordum, çok korkuyordum. Jeongguk neredeydi?
Anna "Bırak beni!"
Nihayetinde beni evden dışarı çıkardığında, ayaklarımı yere sürterek gitmeyi engelliyordum. Sinirlenmişe benziyordu ve cebinden kumaş parçası çıkardı, ne yapacağını biliyordum fakat hiçbir tepki gösteremeden burnumda derin bir sızı hissettim.
Ardından bedenim uyuşarak kendini serbest bıraktı.
....
Gözlerimi büyük bir baş ağrısıyla araladığımda etrafıma bakındım. Bir bodrum katı veya depo olmalıydı ki pas kokusunun, benzin kokusuyla olan karışımı midemi bulandırıyordu.
Bedenimi yerden kaldırdım. Adım atacaktım fakat ayak bileğimdeki zincir buna engel oluyordu. Buradan nasıl çıkacağım?
Yere oturarak bacaklarımı kendime doğru çektim. Ah! Yaşlı kadın! Ona ne oldu? Umarım hala sağ salim duruyordur.
-"Bayan Anna."
Duyduğum ses ile etrafıma daha dikkatle bakınmaya başladım. Burada benden başka birimi vardı? Birden spot ışıklar yandı, gözlerimi alıyordu.
-"Sizi böylesine ağırlamak ne büyük bir şeref."
Adım sesleri duyuyordum. Gittikçe yaklaşıyordu ve nefesim kesiliyordu. Ürküyordum.
Anna "Kimsin!"
Diğer yorum☟︎︎︎
Kısık çıkmıştı sesim. Arkamı dönemiyordum, ne ile karşılacağımı bilmiyordum ki.
-"Siz Jeon Jeongguk'un eşi olmalısınız değil mi? O halde benden korkmanıza lüzum yok. Ah! Ya da İsterseniz korkun, tabii isterseniz."
Anna "Ne saçmalıyorsun sen?!"
-"Size insanların özgürlüğünü desteklediğimi söylemek isterim. Bay Jeon, o bundan yararlanan ilk kişiydi."
Ne saçmalıyordu bilmiyorum fakat fazlasıyla boş konuşuyordu. Adım sesleri durduğunda boynumda sıcak bir nefes hissetmem ile vücudum kaskatı kesildi.
-" Bayan Anna. Sizi uyarmak isterim ki, büyük bir yanlışın içindesiniz."
Hiçbir karşılık veya tepki vermiyordum. Söylediklerinden gram anlamıyordum ve sesi bi hayli ürkütücü, sakin ve fısıltılı geliyordu.
Saçlarıma dolanan el birden başımı geriye attığında gözlerimi kapayarak derin bir inleme bıraktım. Tanrım! Neler oluyor?!
-"Benim yanlışımın içinde olduğunuzu hatırlatmak için burada bulunuyoruz. Sen ve o işe yaramaz kocan! Bunun bedelini ödeyeceksiniz!"
Dişlerinin arasından çıkan her bir kelime korku bırakıyordu. Jeongguk neredesin?!
Büyük bir gıcırtıyla açılan kapı sesinin ardından, başımı savurarak bıraktığında elimi saçlarına götürerek önüme doğrulttum bakışlarımı.
Bir adam geliyordu buraya doğru. Ardından kapı tekrar kapandığında, biraz olsun bana yaklaşmıştı bedeni.
Bu, b-bu Jeongguk!
Hemen solumdan bir silah sesi duyduğumda, Jeongguk yere çökmüştü.
Anna "Jeongguk!" diyerek bağırmıştım. Sesim yankılanırken, acıyla yere düşen Jeongguk bacağını tutarak bana dönmüştü yüzünü.
Jeongguk "A-Anna." ağzının oynadığını ve adımı sayıkladığını gördüm. Bana şaşkınca bakıyordu, uysal bir bakış ardından derin bir kin.
Jeongguk "Seni şerefsiz!"
Gür çıkan sesi ile ayağa kalkarak bir adım attığında, bir silah sesi daha duyuldu. Bacağının vurulduğu yerinden, bir kurşun daha yediğinde, ağlamaya başladım. Artık göz yaşlarım akmaya başlamıştı.
Anna "J-Jeongguk."
-"Dram mı? Film mi oynuyor burda Tanrı aşkına?! Mmm, dram sevmem, korku ve şiddet olsun!"
Mızmızlanarak kurduğu cümle ile solumda duran adama çevirdim bakışlarımı. Tiksindirici sırıtışı, yüzündeki façası, giydiği gömlekten dahi anlaşılan serseri görünümüyle mide bulandırıcıydı.
-"BM!"
"Buyur patron."
-"Kanal değiştir yavrum."
"Emredersin patron."
Gözlerim sadece Jeongguk'un üzerindeydi. Acıdan kıvranıyordu fakat dizlerinin üzerinde yürümek için direniyordu. Bana doğru gelecekti. Onu acı içinde görmek daha çok ağlamama sebep oluyordu.
Anna "J-Jeongguk, iyimisin?"
Sorduğum soru ile gözlerini bana çevirdi. Kan kırmızısıydı gözleri, acı ve öfke görünüyordu.
Jeongguk "Korkma Anna. Iyiyim, sende iyi olacaksın. Korkma tamam mı?"
Hızlıca kafamı salladım. O bu hale nasıl düşmüştü bilmiyorum fakat burdan çıkmak istiyorum.
Bir kaç metal sesi işittim, tam arkamda.
-"İlk önce kendimi tanıtarak başlamak istiyorum, öyle daha çok keyfi çıkıyor biliyor musun Jeon?"
Jeongguk "Ona zarar verirsen, sana yeminim olsun ki yerde gökte yatacak yerin olmaz!"
Anna "J-Jeongguk." tutulmaya yakın dilim ile ağlayarak adını sayıklıyordum. Neler oluyor anlayamıyorum fakat Jeongguk'un bakışları beni ürkütüyordu.
-"Oh, her neyse. Adım Min Yoongi, yirmisekiz yaşlarında, genç bir delikanlıyım ayrıca neden böyle oldu bilmiyorum bir an heyecanlandım atmosfere bağlayın, kusura bakılmasın lütfen. Jeon Jeongguk'un üvey kardeşiyim, daha doğrusu o üvey oluyor da soy ağacına gerek yok diye düşünüyorum. Öyle değil mi Jeon?"
Jeongguk "Kes sesini p!ç herif!"
-"Her bir hakaret faiziyle ödenecektir."
Karnımda büyük bir acı hissettim. Ne ara eline aldı bilmiyorum fakat elindeki demir sopayla karnıma vurmuştu. Neydi adı? Min yoongi. Ağlamam daha da artarken yerde kıvranmaya başladım.
Jeongguk "Anna!!.. Anna!!"
-"Gürültü yapmayı kes sersem! Odaklanamıyorum!"
Jeongguk "Buradan çıktığım an seni geberteceğim. S!k!p köpeklerin önüne atmazsam namerdim Min Yoongi!!"
-"Hakarete karşı affımız yoktur Jeon Jeongguk!!"
Yere eğilerek, yüzüme bir yumruk geçirmişti, çok sert ve acı vericiydi. Dudaklarımı aralamış nefes almaya çalışırken ağzıma sıvı doluşmuştu. Burnum kanıyor olmalı.
Jeongguk "Anna!!" Bağırışlarını zor geliyordu kulağıma.
Jeongguk, burada ya öleceğim, ya da seninle birlikte sağ çıkacak ömrümü sana adayacağım. Söz veriyorum...
Onu seviyordum ve artık kaybedecek hiçbir zamanımın olmadığını biliyorum, başımızda ki belalardan yarına çıkabilirmiyim diye düşünürken bu yediğim yumruklar bana örnek oluyordu. Benden nefret ettiğini söylerdi fakat yarı baygın gözlerimle görüyorum ki beni kurtarmak için yerde sürükleniyordu. Bu benim için çok şey ifade ediyor.
Karnımdan üst üste darbe almaya başlamıştım. Her biri fazlasıyla sertti ve sertliğini artırıyordu. Jeongguk'un yalvarış ve yakarışları kulağıma doldukça kendimi binbir düşünceyle ayık tutuyordum.
Jeongguk "Bırak onu!! Yoongi bırak onu!!"
-"Bu daha başlangıç Jeon Jeongguk! Benden aldıklarınla bu kadar ucuz kurtulamacaksın!"
Tekmeler kesildiğinde ellerimi karnıma koyarak yuvarlanmaya başladım. Üzerimdeki uzun kollu tişörtün inceliği ve altımda ki geniş kot pantolonumun kemeri her tekme yediğimde daha çok acı yüklüyordu.
Anna "G-Gguk" ağlıyordum ve onun adını sayıklamayı bırakamıyordum.
Tahminimce o da ağlıyordu, bağıran sesi titrek ve ürkek çıkıyordu.
Boynuma bir ip geçirildiğinde bedenim halsizce yatıyordu, yer soğuktu ve titretiyordu.
Üzerimde bir ağırlık hissettim. Bedenimi bacaklarının arasında sıkıştırmıştı, ellerimi tutarak başımın üzerinde birleştirdiğinde yüzlerimiz yakındı ve o tiksindirici sırıtışını daha yakından görüyordum. Başımı sağ tarafıma çevirerek Jeongguk'a baktım.
Ağlayarak nihayetinde ayağa kalkabilmişti.
Anna "Gguk."
-"Kes sesini! Onun adını değil, benim adımı söyleyeceksin!"
Onu dinlemeden, sadece Jeongguk'a bakıyordum. Buraya doğru gelmeye çalışıyordu fakat etrafını saran adamlar bunu engelledi.
Jeongguk "Bırak onu!! Ona zarar vermeyeceksin Yoongi!! Seni gebertirim anlıyor musun?!!"
-"Bunun için çok geç Jeongguk. Ha bu arada bu kız seni hiç hak etmiyor."
Jeongguk "Yoongi!!" haykırışları kulağımı çınlattıyordu, daha çok ağlıyordum.
Anna "Bırak beni." bitkindi sesimi anca o duyabilirdi.
Tüm gücümü toplamaya çalıştım. Ellerinden kurtularak omuzlarından tuttum, var olan gücüm onu itelemeye yetmiyordu.
Gülümsedi ve parmaklarını yanağımda gezdirdi.
-"Bana gücün yetmez güzelim... Biliyor musun? Seninle bambaşka bir dünya da tanışmak isterdim. Jeon Jeongguk'suz bir dünya da."
SON
Daha önce yersiz bir zamanda atmıştım hikayeyi neredeyse izlenmmemişti.
O zamanda söylemiştim ; devam etmemi isterseniz edebiliirm.
Hoşçakalın ☃︎
Devamı plsssss
Devamı gelmezse ölüyormuşum
Hesabıma bakarsan bulabilirsin
Bence devam etmeliii sonunu merak ediyorumm
ÇOK İYYİİİİİİİİ LÜTFEN DEVAMI GELSİN
Devamı gelsin yeni abonenim ama kurtulsunlar yaaaa
Çok iyi lan aşk var kavga var acı var dram var var ki var.Devamı gelsin lütfen sadece rica ediyorum bi sonraki bölüm t#ciz sahnelerine girilmeden olsun.Emeklerine sağlık❤
Devamı gelsin lütfen 😢
Bu burda bırakılmamalı yazarımmm devam ett😢
Edeceğim :)
@@Mr.jeonss biriciksin ❤🖤
devami gelirse hatirlatir misiniz?
NOLUR YENİ BÖLÜMÜ GELSİN 😭😭😭
Devamı gelsiiiinn lütfen
Sadece resimne var bunde
Yorumlarda yazdığım kurguyu görürseniz anlarsınız. Sanırım ilk defa kurgu yazan bir hesaba rastlamış olmalısınız, lütfen okumaya meyilli değilseniz daha fazla kurcalamayın.
Devami gelicek mi takipteyimmmm ❤
Gelecek :)
@@Mr.jeonss sağol aşk 😘💜
Devamı gelsin lütfen