VEFA Vefa'yı, haliç'in yamaçlarında Bir mahalle zanneden, Hayırsız sevgilim, Biliyorum merak etmiyorsun, Aramıyor sormuyorsun beni, Belki aklına dâhi gelmiyorumdur, Ama yine'de söyleyeyim, Akrep ile yelkovan'ın arasında bir yerlerdeyim, Ne kovalıyor, ne'de kaçıyorum birşeylerden. Unuttum vaktin ne olduğunu, öyle bir kavram yok bende artık, Üstelik, zaman sadece takvimlerde geçiyor, Ne geç kalıyorum birşeylere, Ne'de erkenciyim, Çocukluğumu'da bilmem Gençliğimi'de, Doğduğumdan beri Elli yaşındayım sanki, Yarım asırlık bir yorgunluğa Evsahipliği yapıyor, Usul usul tekleyen kalbim, Eskiden, yüzüme bakanlar anlar'dı halimden, İçim dışıma sirâyet eder'di çünkü, Şimdi, yarım yanlış çözülüp atılmış bir bulmaca gibiyim, Algılarımın hiçbir göstergesi yok, Ne sevinçli, ne'de elemliyim, Şuan, oturduğum balkon'dan daha yaşlıyım belki, Soluduğum havamı eski, benmi eskiyim çok şüpheliyim, Yaşadığım ev otobana çok yakın, Yolun uğultusu mahalleyi inletirken, gel gör'ki, Başımın içindeki uğultuyu bastıramıyor bile, Beş duyu organım tıkır tıkır çalışsa'da, Hiç birşeyi kayda geçemiyorum artık, Rüzgarın esmediği sıcak bir havada, Sıkılmadan asılmış çamaşırlar gibiyim, damla damla Hüzün döküyorum tersi dönmüş yüreğimden. Her nekadar aklımla kavgalı olsa'da' Tökezlese'de ara sıra, Yok denmeyecek kadar bir kalbim var çok şükür, Yeni alınmış, daha bir iki kez kullanılmış, Ve diğer teki kaybolmuş bir ayakkabı yalnızlığında olsa'da Atıyor sonuçta, Mehter davulu gibi, iki ileri bir geri. Şimdi bütün bunları sana Neden ve ne için anlattığımı inan hiç bilmiyorum, Bildiğim bir tek şey var, Bileti kesilmiş garip bir yolcuyum, Hangi vasıta ile, saat kaç'ta giderim Onu'da bilmiyorum. FEVZİ EMİR YILMAZ
VEFA
Vefa'yı, haliç'in yamaçlarında
Bir mahalle zanneden,
Hayırsız sevgilim,
Biliyorum merak etmiyorsun, Aramıyor sormuyorsun beni,
Belki aklına dâhi gelmiyorumdur,
Ama yine'de söyleyeyim,
Akrep ile yelkovan'ın arasında bir yerlerdeyim,
Ne kovalıyor, ne'de kaçıyorum birşeylerden.
Unuttum vaktin ne olduğunu, öyle bir kavram yok bende artık,
Üstelik, zaman sadece takvimlerde geçiyor,
Ne geç kalıyorum birşeylere, Ne'de erkenciyim,
Çocukluğumu'da bilmem
Gençliğimi'de,
Doğduğumdan beri
Elli yaşındayım sanki,
Yarım asırlık bir yorgunluğa Evsahipliği yapıyor,
Usul usul tekleyen kalbim,
Eskiden, yüzüme bakanlar anlar'dı halimden,
İçim dışıma sirâyet eder'di çünkü,
Şimdi, yarım yanlış çözülüp atılmış bir bulmaca gibiyim,
Algılarımın hiçbir göstergesi yok,
Ne sevinçli, ne'de elemliyim,
Şuan, oturduğum balkon'dan daha yaşlıyım belki,
Soluduğum havamı eski, benmi eskiyim çok şüpheliyim,
Yaşadığım ev otobana çok yakın,
Yolun uğultusu mahalleyi inletirken, gel gör'ki,
Başımın içindeki uğultuyu bastıramıyor bile,
Beş duyu organım tıkır tıkır çalışsa'da,
Hiç birşeyi kayda geçemiyorum artık,
Rüzgarın esmediği sıcak bir havada,
Sıkılmadan asılmış çamaşırlar gibiyim, damla damla
Hüzün döküyorum tersi dönmüş yüreğimden.
Her nekadar aklımla kavgalı olsa'da'
Tökezlese'de ara sıra,
Yok denmeyecek kadar bir kalbim var çok şükür,
Yeni alınmış, daha bir iki kez kullanılmış,
Ve diğer teki kaybolmuş bir ayakkabı yalnızlığında olsa'da
Atıyor sonuçta,
Mehter davulu gibi, iki ileri bir geri.
Şimdi bütün bunları sana
Neden ve ne için anlattığımı inan hiç bilmiyorum,
Bildiğim bir tek şey var,
Bileti kesilmiş garip bir yolcuyum,
Hangi vasıta ile, saat kaç'ta giderim
Onu'da bilmiyorum.
FEVZİ EMİR YILMAZ
Çok güzel yorum ve anlamlı bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ediyorum
@@imrenunutmaz2677 Ben teşekkür ederim sağolun😊
Ses tonu daha duygulu olabilir...
@@huseyinnihsah5786 Teşekkürler, Ayynen doğrudur, onu bende farkettim lakin geç oldu😊