- Jeon Jungkook İle Hayal Et| Mafya Lideriyle Anlaşmalı Evlilik Yaparsın| Smut seri 2/? - Jeon Jungkook & Min Valeriya - Aurora'nın Kaleminden - Serinin devam etmesini istiyorsanız Like ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. - Keyifli Okumalar! - Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim. Dikişleri Açılan Yara 2. Bölüm: Kanlı İntikam Satırları 🦋 "Kıpırdanan kelebek gözlerini açtı. Ateş ruhlu ejderhanın kalbi bir kez daha çarptı."🐉 ` Daha ne olduğunu anlamadan, başımı pencereye çevirmemle karşı binanın çatısındaki keskin nişancı bakış açıma girdi. Gözlerim bizi hedef alan keskin nişancının gözlerinde durdu. Bedenimi saran kasvetle, dudaklarımı babama eğilmesi için aralayacaktım ki, tüm evi saracak bir görültü koptu. Kulağı sağır edecek yükseklikte yankılanan bu sesle, tüylerim diken diken olurken çığlık ve bağırış sesleri aynı anda yankılandı. Bu ses o kadar şiddetli ve yüksekti ki, koskoca malikanenin bombalanmış gibi sallandığını hissedebiliyordum. Kopan bağırış ve çığlık seslerinin içine patlayan silah seslerinin de eşlik etmesi saniyeler içerisinde gelişmişti. Ne olduğunu anlamış bile değildim. Gözlerimi keskin nişancıdan çekip, aceleyle babama döndüm ve bağırdım. "Baba!" Babam olan bitenleri anlamış olmalıydı ki, onu uyarmama gerek dahi kalmadan masanın altına eğilmiş bir vaziyetteydi. Tam o anda karşı camdan bir mermi babamın arkasındaki kitaplığın camına isabet etti. Cam büyük bir gürültüyle patlayarak babamın üzerine yağarken kendimi yere çömelmiş bir şekilde buldum. Keskin nişancının ateş ettiği o tüfekten ardı ardına mermiler gelmeye başlayınca pencerenin ve kitaplığın tuz buz olduğunu görebiliyordum. Sikeyim. Kitaplığın parçalanan camları babamın üzerine yağıyordu "Baba!" Yere tamamiyle çömelerek sürüne sürüne babamın yanına ilerlemeye başladım. Şuan ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bir çatışmanın içerisindeydik. Evden delicesine çığlık ve patlayan silah sesleri geliyordu. Babamın çalışma odasını aydınlatan sadece bir masa lambası vardı, ki o da yediği mermiyle patlayıvermişti. Dolunayın yansıttığı ışıkla, oda tam anlamıyla karanlık olmasada, boğuk gri bir hava vardı. Mermileri yağdırmaya devam eden siktiğimin herifi, büyük ihtimalle karanlık olduğu için isabet ettiremiyordu. Hızlı bir o kadar da rahat bir şekilde laminat parkenin üzerinden sürünmüş, sonunda babamın önünde eğildiği koltuğun yanına varabilmiştim. Ellerime ve dizlerime camlar batıp canımı yaksada bu kesinlikle umrumda değildi. Tek derdim babamın iyi olmasıydı. Üzerine camlar yağan bedeni bakış açıma girdiğinde derin ve rahat bir nefes aldım. Her ne kadar sırtına gelen camlar bez ceketine batsada, elleriyle başını koruduğu için hayati bir tehlikesi yoktu. Bundan emin olduğum için korkum biraz da olsa azalmıştı. Babam yaşı ilerlediği için böyle bir durumdayken kesinlikle kendini savunamaz, hareket dahi edemezdi. Bu sebeple onu burada bırakıp aşağı kata inmeliydim.Aşığıda ne olup bittiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Aileme bir şey olma düşüncesiyle içimi sarmaya başlayan kasvete ve endişeye boyun eğmek istemesemde böyle bir durumda boyun eğmemek mümkün değildi. Babam ne düşündüğümü hissetmiş olmalıydı ki ellerini başından çekmeden, olduğu yerden biraz saha sürünerek önü kapalı olan masanın altına girdi. Masanın önü kapalı olduğu için gelen mermiler babama hiçbir şekilde isabet edemezdi. Babam kendini güvenli bir bölgeye çektikten sonra hiç vakit kaybetmeden masanın solunda kalan kapıya doğru sürünmeye başladım. Ellerime ve dizlerime saplanan cam parçalarının her ilerleyişte derimde daha derine saplanıp, kanattığını hissedebiliyordum. Sürüne sürüne sonunda kapıya varabildiğimde ayağa kalkıp, kapıyı açıp ve çıkmam saniyeler içerisinde gerçekleşti. Kapıyı arkamdan kapatmadan, koridordan merdivenlere doğru koşmaya başladım. Birkaç metrelik koridordan sonra merdivenler karşımıza çıkıyor, oradan da yemek yediğimiz odaya iniyorduk. Ev kapkaranlıktı. Büyük ihtimalle bu saldırıyı düzenleyen her kimse bunu önceden planladığı için şantelleri indirmeyi de ihmal etmemişti. Aşağıdan gelen silah sesleri yavaş yavaş kesiliyordu. Adımlarımı hızlandırarak merdivenlerden aşağıya inmeye başlamamla ışıklar tekrardan geldi. Bakış açıma giren görüntü karşısında gözlerim açıldı. Gözleri hariç tüm vücutları siyah bir giysiyle kaplı olan, on beşten fazla adam yere serili bir vaziyette yatıyorlardı. Yemek masasındaki tüm her şey yerdeydi. Kan gölüne dönmüştü oda. Bakışlarım evin içerisinde gezinirken adımlarımı hızlandırdım ve merdivenlerden inmeyi başarabildim. Evet başarabilmiştim. Ellerime ve bacaklarıma batan camlar canımı yakıyordu çünkü. Tam o sırada açık olan kapıdan içeriye, Taehyung ve Angelina önde olmak üzere, adamlarım ellerinde silahlarla doluşmaya başladı. Korumalarim ellerinde silahlarla evin içine dağılmaya başladığında, cesetlerin üzerinden geçerek silah tutan Taehyung ve Angelina'nın yanına geçtim. İkisininde bakışları bende durdu. İkisi de aynı anda silahları arka cebine soktu. "Oruspu evlatları! Bu ne cesaret lan?!" diye bağıran kişi Taehyung'du. Sanki az önce savaş yerine dönen yer burası değilmiş gibi tüm sesler kesilmişti. Hiç kimse yoktu ben ,Taehyung ve Angelina'dan başka. Taehyung öfkeden delirirken, Angelina'nın küfürler edip ellerini saçlarından geçirdiğini gördüm. Tüm hayatım boyunca ilk kez böylesine şoka uğramış hissediyordum. Babamın alnında o kırmızı noktayı gördükten sonra kendimi kaybetmiştim ve şimdi aklıma başıma geliyordu. Bakışlarımı evden, tekrardan bana tepkisizce bakan Taehyung ve Angelina'ya çevirdim. Sadece bir kaç dakika süren bu saldırı neyin nesiydi? Annemler neredeydi? O patlama sesi nerden gelmişti? Babam iyi miydi? En önemlisi kim böyle bir şeyi yapmaya cesaret edebilmişti? Çene kasım yavaş bir şekilde gerildiğinde, bedenime, tam sırtımın ortasından başlayan bir elektrik dalgası yayıldı. Elektrik dalgası sırtımdan yavaş yavaş vücuduma dağılıp titrememe sebep oldu. Sağ elim yumruk şeklini alıp, kaşlarım çatıldı. Bakışlarım Angelina'ya gitti ve şoktan tutulan dudaklarım aralandı. "Tüm ev halkının güvenliğini sağla ve hiçbir şeylerinin olmadığından emin ol. Adamları iki katına çıkar. Evin her yerine dağılsınlar. Çatı katıda dahil." Dedim sesim sinir ve öfkeden titrerken. Annemler ortada olmadığına göre, güvenli bir yere götürülmüşlerdi. Beni bölmek isteyen Taehyung'a fırsat vermeden konuşmamı devam ettirdim. "Siktiğimin evini adam gibi temizlettir. Yerde yatan heriflerin yaşayıp yaşamadığından da emin ol. Yaşayanları depoya götürsünler. Ölenlerin ise külü dahi bulunmayacak. Anlaşıldı mı?" diye devam etmiştim. Sesim bir yandan titriyor bir yandan da o kadar sert çıkıyordu ki, kendimi sıkmaktan çenemin kırılması an meselesiydi. Angelina donuk bir şekilde başını aşağıya yukarı salladı. Koluma dolanan elle Taehyung'a döndüm. "Jeongguk..." "O patlama sesi nereden geldi Taehyung?" diye onu böldüm. "Belli mi?" Evden gelmediği kesindi. "Jeon..." Adımı 'Sakin ol' dercesine fısıldaması beni daha da çileden çıkarmaya yettiğinde, kolumu savurarak elinden kurtardım ve bağırdım. "Sana bir soru sordum, Taehyung! O patlama nerede gerçekleşti?!" Gür ve sert çıkan sesimle bir adım geriye çekildi ve benim aksime daha sakin bir şekilde araladı dudaklarını. "Jeon...Üstün başın kan içinde. Ellerinde ve dizlerinde cam parçaları var. Yaralarını temizleyelim önce. Bende en az senin kadar sinirliyim. Ama bu gece bir şey yapamayacağımızı da biliyorsun." dedi benim aksime daha kısık bir şekilde. Bunları diyebildiğine inanamıyordum. Bu dediklerinin beni çileden çıkaracağını biliyordu. Üstelik sakin kalmamı istiyordu. Beni hiç mi tanımamıştı? "SANA BIR SORU SORDUM TAEHYUNG! O SES NEREDEN GELDİ?" Sesim evde büyük bir yankı yaptığında bu halime derin bir iç çekerek başını hafifçe sağa sola salladı. "Depo...Uyuşturucu deposunu patlatmışlar." İstemeye istemeye kurduğu bu cümleyle yumruk yaptığım elim daha da sıkı bir hale geldi. Sağ elimdeki cam parçası elime saplanıp, daha da canımı yakıyordu fakat duyduğum sinirden bunu bile umursayamıyordum. Elimden akan kan zemine damlıyordu.
Devam 1 Patlama sesinin bu kadar yakından gelmesinin sebebi bu olmalıydı. Bu evimiz şehir merkezinden uzak, daha çok tenha bir alanda kalıyordu. Etrafımızda bir kaç ev vardı sadece. Bu evlerde, sektörde yer alan isimlerin evleriydi. Uyuşturucu depomuz ise evimize 5 dakikalık uzaklıktaydı. Patlama olduğunu tahmin etmiştim ama depoyu hedef aldıklarını tahmin etmemiştim. "Jeongguk, Maranoya ve ekibi oraya gönderdim zaten. Tüm her yeri detaylıca baktıracaklar. Kim olduklarını bilmiyoruz. Adamlar tanıdık değil. Elimizden bu gece bir şey gelmez zaten. Hem annemlerde çok korktu. Onları sakinleştirmek bizim elimizde." diye devam etti. Taehyung'un beni sakinleştirme çabalarının bir işe yaramayacağının benimle birlikte o da farkındaydı. Böyle bir durumda sakin kalmam imkansızdı. Koskoca Jeon ailesi birden bire saldırıya uğruyordu. Üstelik daha önce görmediğimiz ve bilmediğimiz adamlardan. Nasıl sakin kalabilirdim ki? Bu cesaret nasıl geliyordu onlara? Kim Jeon Aran'ı ortadan kaldırmaya cüret edebilirdi ki? Yürek yemiş diye buna denirdi. Evime saldırı düzenleyecek kadar beni tanıyor olmaları gerekiyordu. Madem beni bu kadar iyi tanıyorlardı, onlara cehennemi yaşatacağımı da çok iyi biliyor olmalılardı. Derin bir nefes soludum sakin kalmak, kendime hakim olmak, mantıklı düşünmek, kısacası her şey adına. Derin bir nefes aldım. Tonlarca uyuşturucu demek milyonlarca para demekti. Büyük bir zarar ettiğimizin farkındaydım. Ama bu zarar umrumda değildi. Umrumda olan tek şey ailemi ortadan kaldırmak isteyen orupsu evladı veya evlatlarıydı. Taehyung'un dediğine göre adamlar tanıdık değildi. Bu da demek oluyordu ki burayı avuç içi gibi bilen birisi de bu işin içinde olmalıydı. Bundan sonra ne olacağı ve kimin ne yapacağı sikimde değildi. Bildiğim tek bir şey vardı. Bu sektörü onların başına yıkacağım gerçeğiydi. Avuç içim yavaş yavaş aralandı. Elimi sıktığım için etimi paramparça eden cam parçası yavaş yavaş tenimden ayrılıp yere çarptı. Tenim acıyı yeni yeni idrak ettiği için sızım sızım sızlıyordu. Bakışlarım birkaç dakika süren sessizliğin ardından önce Taehyung'un gözlerinde durdu, daha sonra Angelina'nın gözlerine gitti. "Dediklerim anlaşılmıştı değil mi?" dedim kendimden kararlı bir şekilde. Başını salladı itiraz etme çabasına girmeden. Çünkü Taehyung kadar Angelina'da biliyordu, kendi bildiğimi yapacağımı. Taehyung'un derin bir iç çektiğini hissetmemle ona döndüm. Onunda bakışları bende durdu. Birbirimizle kısa bir süreli bakışmaya girdiğimizde konuşmak için dudaklarım aralayacaktım ki, duyduğum nefes ve ve adım sesleriyle üçümüzünde bakışları kapıya gitti. Maranoya nefes nefese bir şekilde kapıdan içeriye girdikten sonra yanımıza koşarak geldi. Elinde küçük bir kağıt tuttuğunu fark ettim. Kumral saçları dağılmış, dudağı ve sağ patlamıştı. Üstelik kıyafetleri kan, çamur ve kar içerisindeydi. Tam önümde duraksadı ve hiçbir şey demeden elindeki kağıdı bana doğru uzattı. Kaşlarım çatılırken elindeki kare şeklindeki minik not kağıdını aldım ve yazılanı sesli bir şekilde okumaya başladım. "Hırsın ve öfken, sonunun gelmesi için büyük bir çaba içerisinde. Her patlayacak silahta öfkenin, her isabet eden mermide hırsının önüne geçemeyeceksin ve sonunu kendi ellerinle getireceksin. Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Çünkü Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor." 🐉 Sonuna konan ejderha baskısında gözlerim gezindiğinde başımı kaldırdım. Kaşlarım daha da çatıldı. Taehyung ve Angelina tepkisiz bir şekilde bana bakarken, Maronaya'da durdu gözlerim. İki dudağının arasında boşluk oluştu. "Deponun önündeki ağacın dalında, asılı bir kutunun içerisinde bulduk, Jeon Bey." Diye açıklamada bulunduktan sonra bir adım geriye çekilerek sessizleşti. Okuduklarımdan sonra dördümüzünde aynı düşünceler içerisinde olduğundan emindim çünkü birbimize kilitlenmiştik. Kızıl Ejderha... Kızıl Ejderha ailemizi emsil eden resmi bir semboldü. Bu ailenin bir ferdi isen eğer, Kızıl Ejderha dövmesinin bedeninin bir yerinde olması gerekiyordu. Herhangi bir yer. Fark etmezdi. Ama taşımak zorundaydın. Bu eski zamanlardan beri Atalarımızdan gelen, gelenek tarzı bir şeydi. Bakışlarım Taehyung'a kaydığında dudaklarında alaycı bir gülüş belirdi. "Dalga geçtikleri o kadar belli ki. 'Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor' ne lan? Film mi canlandırıyoruz burada. Herife bak sen. Aptallığın en dibine vurmuş. Kim olduğu ortaya çıkınca, götüne sokacağım bu dalgasını. O zaman böyle davranmaya cesaret edebilecek mi bakalım?" Taehyung'un öfke dolu sesinden sonra etrafı kısa bir sessizlik sarmıştı. Elimdeki kağıda tekrardan baktım. Gözlerim 'Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Çünkü Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor.' cümlesinde gezinmeye başladı. Soylu her ailenin kendine haz bir simgesi vardı. Bu Atalarımızdan gelen bir inançtı. Gözlerim cümlenin üzerinde gezine dururken, beynim çoktan düşünmeye başlamıştı bile. Kızıl Ejderha bizim soyumuzu temsil ediyorsa eğer, Mavi Ejderha kim olabilirdi ki? Üstelik bu sektörde hiçbir zaman Mavi Ejderha simgesi kullanılmamıştı. Yani, herhangi soylu bir aileyi simgelemiyordu, emindim. Peki kimdi bu? Gözlerim sonuna konan ejderha baskısında durduğunda, kaşlarım çatıldı. Ejderha sembolünün ağız kısmından ateş püskürttüğünü görmüştüm. Fakat orada minik bir sembol daha vardı. Fark edilemeyecek kadar minik. Baş parmağımı sembolün üzerinde hafifçe gezdirip, gözlerimi iyice kıstım, görebilmek adına. Biraz daha kağıdı yüzüme yaklaştırmıştım ki, sembolü fark etmemle kağıdı geriye çekmem bir oldu. Çatılan kaşlarım tek bir çizgi halini aldığında, gözlerim aralanıverdi. Ve bakışlarım Taehyung'a gitti. "Sikeyim. Burada başka bir sembol daha var."
Devam 2 Dedim sesimin yüksek çıkmasına engel olamadan. Taehyung'da bana baktığında alaycı bir gülüş attı, bu dediğimin üzerine. "Vahşi doğaya döndü lan bu konu. Mavi Ejderha'yı anladık. Sırada ne var?" diye sordu. Ciddiye almadığı, her halinden belli oluyordu. Almaması da gayette doğaldı. Çünkü Mavi Ejderha simgesi hiç kimsede görülmemişti bu ana kadar. Ki görülemezdide. Bu eski zamanlardaki bir efsaneye dayanıyordu. Rivayete göre: Dünya iki ejderhanın savaşı üzerine düzen sürmekteymiş. Biri mavi ejderha diğeri kızıl ejderha, savaşı hangi ejderha kazanırsa onun düzeni hüküm sürermiş. Mavi ejderha huzuru ve barışı, kızıl ejderha ise savaşı ve ölümü temsil edermiş. Yüzyıllar önce iki ejderhanın savaşında kızıl Ejderha galip gelmiş ve tüm dünyaya hükmetmiş. Bu sebeple Jeon Ailesinin simgesi olarak biz gösteriyorduk. Kazanan ve hükmeden. Mavi Ejderha simgesi ise, yüzyıllar önce Kızıl Ejderha karşısında mağlup geldiği için, ortadan kaldırılmıştı ve simgesi hiçbir ailede kullanılmamıştı. Asıl soru şuydu? Kim veya kimler kendini bu sembolle ifade edip, bize savaş açmaya kalkışabilirdi ki? Daha doğrusu kutsal bir simgeyi kendi kendine sahiplenmiş olmanın yanında, tüm sektörü yöneten Jeon Ailesine saldırmayı ve bundan sonrada savaş açacağını ilan edebilirdiki? Evet Taehyung haklıydı. Gerçekten komik ve gülünecek bir durum söz konusuydu. Taehyung'a bakıp dururken sorduğu soruyu cevaplamak için dudaklarım aralandı, fakat kalbim neden birden bire çarpmaya başlamıştı ki? Kalbimin feci bir şekilde çarpmasının üzerine önce derin bir şekilde soludum ve konuşmaya çalıştım. "Kelebek." dedi dudaklarım. Sesim bir fısıltıdan farksızdı. Taehyung bana bakarken yüksek bir kahkaha attı fakat benim kalbim deliler gibi çarpmaya devam ediyordu. "Kelebek mi?" dedi kahkahasının arasından. "Bildiğimiz normal kelebek?" diye tekrardan sordu. Duyduklarına inanmak istiyormuş gibi tek kaşını kaldırmıştı. Başımı salladım. "Vahşi doğaya dönüyor derken ciddiydim. Bunu yazan her kimse fazla belgesel izliyor sanırım." Tekrardan güldüğünde tepkisizce ona baktım. Bu bakışımla birlikte gülmesine bir son verdiğinde dudaklarını daha sakin bir şekilde araladı. "Dalgayı bir yana bırakıyorum ama gerçekten çok saçma ve anlamsız geliyor, Jungkook. Mavi Ejderha ve Kelebek diye bir simge var olmuş bile değil. Herhangi soylu ve güçlü bir aile bu simgeleri taşımıyor. Bu notu yazan kişinin kendi kendine bir savaş içerisine girdiği o kadar belliki. Tek derdi bizimle oynamak. Kim olduğunu birkaç gün sonra hatta belki yarın bulmuş olacağız. Buna kafa yormak bile mantıksız geliyor. Düşünmemiz gereken daha önemli mevzular var." Daha sakinleşmiş bir şekilde kurduğu cümleler, Buradan bakarsak mantıklıydı. Evet, haklıydı. Bu simgeler belirli soylu ailelere bahşediliyordu. Demek istediğim inancımız böyleydi. Üstelik Kelebek ve Mavi Ejderha simgesi daha önce hiç kimsede görülmemişti. Bunu yazan kişi belliki bizimle küçük bir oyun oynamak istiyordu. Ama aklım her ne kadar mantıklı ve doğru düşünsede, kalbim tam tersiydi. Garip bir şekilde hızlı ve bir o kadar da yoğun bir şekilde çarpıp duruyordu. Bu saçmalığa bir son vermek adına derin bir nefes çektim. Elimdeki kağıdı buruşturarak yere attıktan sonra Angelina'ya çevirdim başımı. "Angelina..." dedim sesim kısık bir o kadar da derin çıkarken. Sembol saçmalığı sikimde bile değildi. Bu kutsal bir inançtı ve her kimse dalga geçtiği belli oluyordu. Bunu takmak bile anlamsızdı. Fakat bu demek olmuyordu ki, bedel ödenmeyecekti. Ailemi ortadan kaldırmak ve bizimle oynayan her kimse onu bulacak, bedelini en iyi şekilde ödetecektim. "Dediğim her şeyi harfiyen yerine getir. En önemlisi herkesin sağlıklı olduğundan emin ol. Özellikle babamın. Bir şey olduğu gibi beni ara. Eğer bana ulaşamazsan Maranoya'yı ara." diye ikinci bir kez daha açıklama yaptım. Angelina bir şey demeden başını salladı. Ondan onay aldıktan sonra çelik kapıya ilerlemeye başladım. Arkamdan Taehyung ve Maranoya'nın geldiğini, duyulan adım seslerinden anlamak zor değildi. "Jeongguk! Tanrım sen bana mukayyet ol. Neden beni dinlemezsinki?! Üstün başın kan içinde! Arsız herif!" Taehyung hem saydırıyor, hemde peşimden geliyordu. Her ne kadar Abim olsada kimsenin sözünü dinlemeyeceğimi en iyi o biliyordu. Böyle bir durumda sağlığım umrumda değildi. Hiçbir şey umurumda değildi. Umrumda olan tek şey o herifi veya herifleri bulup, pert etmekti.
Devam 3 Kim böyle bir şeye cesaret edebilirdi, hala anlayamıyordum. Bu nasıl bir yürek yemişlikti? Babamın alnında ki o nokta aklıma geldikçe delirmiş hissediyordum. Üstüne bir oyunun içerisindeymişiz gibi not bırakarak bizimle dalgayı geçmeleri daha da çileden çıkarmaya başlıyordu beni. Bacaklarımda ki ve sağ elimdeki acıyı umursamadan daha da hızlandım. Kapıdan çıkmamla birlikte bakış açıma yere serili bedenler girdi. Kimisi yüz üstü, kimisi kan içinde, kimisi uvuzu koparılmış bir şekilde kara gömülüydü. Siyah maske olduğu için yüzleri pek belli olmuyordu. Adamlarımızdan olmadıklarından emindim. Bizim adamlarımız özel dikim takım elbiselerle gezerlerdi. Bu durumun rahatlığıyla derin bir nefes alabilmiştim. Ne olursa olsun can sağlığı her şeyden çok daha önemliydi. Taehyung ve Maranoya hızıma yetişiklerinde, çoktan bahçe kapısına yol almıştım bile. "Bana her şeyi baştan sona anlatın. Neler oldu?" dedim. Bir yandan da hızlı hızlı, yerdeki cesetlere basmamaya dikkat ederek ilerliyordum. Ilk önce Maranoya'nın sesi duyuldu. "Bahçedeydik, Bay Jeon. Emriniz üzerine, silah sevkiyatını yapmayan İspanyol'ları ziyaret etmek için hazırlık yapıyorduk. Her şey normaldi. Önce arka bahçeden gelen sesleri fark ettik. Sonra ise her şey karanlığa gömüldü. Silah patlama sesleri yükseldiğinde, saldırıya uğradığımızı anlamamız çok sürmedi. Biz çatışmaya girerken, bazıları çoktan içeriye girmişti bile. Hem arka bahçeden, hem de ön bahçeden." dedikten sonra Taehyung lafa girdi. "Dışardan sesler geldiği gibi anladım zaten. Annemleri hemen misafir odasına kapattım, Jeongguk. Sonra elektrikler kesildi. İçerideki ekip büyük bir çatışmaya girdiğinde, tam da o anda bir patlama sesi yükseldi. Angelina ile dışarı çıkacaktık ki dakikalar içerisinde çatışma durdu. Sanki bir şey olmamış gibi. Sonrasını biliyorsun zaten." onun devam ettirmesiyle başımı salladım. "Ölen heriflerin yüzüne baktım, Jeongguk. Tanıdık değillerdi. Kesinlikle daha önce görmediğimize emindim." Tahmin ettiğim gibiydi. Birisi bizimle büyük bir oyun oynuyordu. Kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu şuanlık. İşbirliği yapan iki aile olabilirdi, bizi bitirmek isteyen bir herif olabilirdi. Başka ülkeden birileri olabilirdi. Her şey olabilirdi. Fakat o nottaki yazılanlar aklımda dönüp dolaşıyordu. Öfke ve hırsım hakkında söylenenler. Kelebeği yakan bir ejderha sembolü. Tüm bunlar neyin nesiydi? Sonunda bahçe kapısından çıkabilmiştik. İçerisinden bir farkı yoktu. Kanlar, cesetler, mermiler... Ellerimden ve dizlerimden damlayan kanlarda karı kırmızıya boyuyordu. Başımı kaldırıp karşıya baktığımda adımlarım yavaş yavaş dururken bedenim kaskatı kesildi. Taehyung ve Maranoya'da benimle birlikte duraksadı. Evimizin metreler ötesinde kalan uyuşturucu deposu cayır cayır yanıyordu. Adamlarım etrafındaydı fakat yapılacak bir şey yok gibi görünüyordu. Mal zerre umurumda değildi. Milyonlarca zarar etmiştik ama sikimde bile değildi. Öfkemi tetikleyen tek şey bir gecede bu hale gelmemizdi. Bunlara cesaret edebilenlerin, yürek yemişliğiydi. Bizim canımıza kast edilmesiydi. Gözlerim ateşlerin üzerinde gezine dursun, sağ elim çoktan yumruk halini almıştı. Bunun acısını kendi bedenimden çıkarmak istiyordum. İçimde en az bu ateş kadar yanıyordu. "Maranoya..." Dudaklarım kendiliğinden aralanmıştı. Bakışlarımı karşıdan çekmeden tekrardan araladım dudaklarımı. "Adamları toparla. Peşimizden büyük depoya gelin." Bakışlarımı karşıdan çektim. Bakmanın bir anlamı yoktu zaten, olan olmuştu. Hiçbir şeyin geri dönüşü olmayacaktı. Evin önünde duran Jiplerden en büyüğüne ve hasar almamış olana yürümeye başladım. Maranoya diğer Jipe geçerken, Taehyung peşimden geliyordu. Öfke dolu sesi yine duyuldu. "Aklından ne geçiyor?" Jipe doğru ilerlemeye devam ediyordum. Sürücü koltuğunun kapısına ilerleyeceğim sırada bana engel olup kendisi sürücü koltuğuna ilerledi. Ben de dolanarak, yönümü değiştirdim. "Bu halinle nasıl araba kullanacaksın?" Gelen soruları şuan cevaplayamayacak kadar doluydu, beynim. İkimizde arabanın kapısını aynı anda açıp içeriye geçtiğimizde, yine aynı anda kapattık. Taehyung'un arabayı çalıştırmak için cebimdeki anahtara uzandığı sırada dudaklarım aralandı. "Büyük depoya sür." dedim. Anahtarı cebimden aldıktan sonra arabayı çalıştırdı. "Depoda ne yapacağız Jeon? Elimizden şuan hiçbir şey gelmiyor." dedi. Öfkesini dizginlemek istiyordu. Başarıyordu da. Taehyung benim aksime daha sakin birisiydi. Öfkelendiği zaman gözü dönmüyordu en azından. Ben kendimi kaybediyordum. "Elimizden ne geliyorsa onu yapacağız, Taehyung. Babamın üzerine yağan o mermilerden sonra boş boş duracağımı düşünüyor musun?" Sesim sakin bir şekilde çıkmıştı. Fakat içim tam tersiydi. Mahşer alanıydı. Taehyung arabayı geri geri sürerken birden duraksadı. "Ne?" diyen Taehyung'a baktım. Gözleri açılmış bir şekilde bana bakıyordu. Tabiikide babamın keskin nişancı tarafından hedef alındığını bilmiyordu. Her şey birbirine girdiği için bunu ona diyememiştim bile. "Bay Aran..." Lafını böldüm.
Devam 4 "Saldırı olmadan saniyeler önce, bir keskin nişancı bizi hedef olarak almıştı. Daha doğrusu babamı. Eğer biraz daha geç fark etseydik, olacakları tahmin dahi edemiyorum." Şaşkınlığı daha da büyürken, yola döndü. Eminim ki onun da benim gibi dudakları tutulmuştu. "Peki planın nedir?" diye sordu. Yavaş bir şekilde konuşması, şaşkınlığının hala devam ettiğinin bir göstergesiydi. Aklımda geçen her şeyi dökmeye hazırdım. Çünkü bende hala mantıklı bir sonuca varamamıştım. Yol üzerine çıktığında dudaklarımı araladım. "Aklımdan binbir düşünce geçiyor, Taehyung." diye lafa girdim. Elimdeki ve dizlerimdeki kan artık arabanın zeminine damladığı için, kenarda duran peçeteye uzandım. Sağ elime sarmaya başladım. "Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ailemin saldırıya uğraması, o not kağıdı ve içinde yazılanlar, deponun patlatılması, evin mahşer alanına dönmesi en önemlisi buna cüret eden veya edenler." Derken bir yandandan elimi sarıyordum. "Eden veya edenler derken?" diye sordu,Taehyung. Bir yandanda yola bakıyordu. "Adamlar tanıdık değil dedin. Bu durumda iki ihtimal var. Ya bu işi çeviren kişi tanınmamak için yeni adamlar getirtmiş, yada bu sektördeki birisiyle işbirliği içinde." "Onlarca adam vardı. Ne yaptıklarını bilmiyormuş gibiydiler. Tek yaptıkları silah sıkmaktı. Demem o ki sanki birden bire bu görev onlara verilmiş gibiydi." Başımı salladım ona karşılık olarak. Bir yandan da kanayan dizlerime peçete sarıyordum. Gecenin bir vaktiydi ve etraf kapkaranlıktı. Orman yolundan geçiriyorduk. Hava bir o kadarda soğuktu. "Ellerine ve dizlerine ne oldu?" diye sordu. "Cam parçaları. Ciddi bir şey değil." "Yine de baktırmak lazım." dedi ve devam etti konuşmaya. "O anın etkisiyle birlikte kafamız karışıktı ama bu herifi veya herifleri bulmak kolay olmayacak gibime geliyor. Her ne kadar dalgaya vursakta o notta yazılan mavi ejderha dikkatimi çekti. Bu sembol hiçkimse de bulunmuyor. Nereden çıktı bu? Aklımızı karıştırmak istedikleri belli." Evet öyleydi. Kafamızı karıştırmak istiyorlardı belkide. "Jeongguk? Dikkatimi çeken bir başka şeyde,'Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor' cümlesinde, sanki bu saldırıların devamı gelecek denmek istemiş. Kendisini Mavi Ejderha yerine koyuyor, ruh hastası. Ne düşünüyorsun?" Diye kendi fikrini ortaya attı. Çıkardığı bu anlamla birlikte bedenim hareketsizleşti. 'Hırsın ve öfken, sonunun gelmesi için büyük bir çaba içerisinde. Her patlayacak silahta öfkenin, her isabet eden mermide hırsının önüne geçemeyeceksin ve sonunu kendi ellerinle getireceksin.' Cümlesi gözlerimin önüne perde gibi indi. Birkaç saniye duraksadığımda, bakışlarımı Taehyung'a çevirdim. Evet. Bu nottan çıkartılacak çok fazla anlam vardı her ne kadar önemsiz bir şey gibi gelsede. Onlar bize saldırmaya devam edeceklerdi ve devam ettikçe yükselen hırsım ve öfkemin önüne geçemeyecektim. Bu da içimdeki o ateşi körükleyecekti. O ateş ise körüklendikçe intikam alma isteğim artacaktı. Ve ölümler yaşanacaktı. Bu denmek istenmişti. Dudaklarımda alay dolu bir gülüş belirdi. "Siktiğimin herifleri." Taehyung gözlerini yoldan bana çevirdi ve başını ne oldu dercesine salladı. Taehyung'un tam gözlerinin içine baktım. "Haklısın, Taehyung. Bizimle oynamak istiyorlar. Bize de o oyuna ayak uydurmak düşer." dedim. Kaşları çatıldı. "Ne demek bu?" "Dediklerin doğru demek. Biz onları bulana kadar bizimle oynamaya devam edecekler. Yani saldırmaya, canımızı almaya. Biz de onlara ayak uyduracağız. Rivayettede olduğu gibi: Dünya iki ejderhanın savaşı üzerine düzen sürmektedir. Biri mavi ejderha diğeri kızıl ejderha, savaşı hangi ejderha kazanırsa onun düzeni hüküm sürer." Şuan elimizden gelen tek şey, korunmayı yükseltmekti ve güvenliğimizi sağlamaktı. Onlar hamle yaptıkça, her şey ortaya çıkacaktı, zamanla. İkimizinde bakışları birbirinde kesişti. Bana güven verircesine bakmasına, karşılık olarak bende ona öyle baktım. Yine sırt sırta, yine yüz yüzeydik. En önemlisi birbimizin yanındaydık. ... Depodaki, toplantı odasına giriş yapmıştık. Ekip liderleri de peşimizden giriş yaptığında kapı büyük bir gürültüyle kapanırken herkes büyük masanın etrafına geçip oturmuştu. Ben masanın en başına geçmiştim. Taehyung sağımda, Maranoya solumda yer alıyordu. Ayakta dikilir bir vaziyetteydim. İçerde hafif bir loşluk vardı. Tüm ekip liderlerinin bakışları bendeydi. "Saatler önce uğramış olduğumuz saldırı üzerine belli kararlar aldım." diye lafa girdim. Herkes müthiş bir dikkatle bana odaklıydı. "Saldırının kim tarafından olduğunu bilmiyoruz.Fakat bu saldırıların devamı gelecek, bundan eminim. Herifler arkalarından hiçbir iz bırakmamış. Bu sebeple elimizden bir şey gelmez. Bizim ise elimizden gelen şey, korumayı ve güvenliği arttırmak." diye devam ettim. Not kağıdı gibi detaylı şeyleri bilmelerine gerek yoktu diye düşünüyordum.
Devam 5 Ailemi korumakla yükümlü olan ekipler ve onların başında olan liderler vardı. Her ekip farklı bir şeyler ilgileniyordu. Örneğin Maxim, silah alım-satım yapmakla ilgilenen ekibin lideriydi. Yada tam karşımda duran yabancı uyruklu Marco, Herhangi bir çatışmada kullanılacak malzemeleri düzenleyen ekipteki liderdi. Her lider kendi ekibinden sorumluydu. "Herkes ekibindekinin iki katı kadar fazla adam alacak. Adamların da tecrübeli olduğundan emin olacaksınız. Yapılan her iş özenle ve büyük dikkatle yapılacak. Gelen silah ve bombalar özenle kontrol edilecek, kullandığınız depoların yanından geçen bir kuştan dahi haberiniz olacak. Şirketlere uğrayan herkesin doğduğu yere kadar araştırılacak. Evi korumakla yükümlü olan ekip, siz ise her dakika başı tetikte olacaksınız. Anlaşıldı mı?" Sert bir şekilde kurmuştum tüm cümlelerimi. İçimde öyle bir yangın birikmişti ki, her an dışarıya sıçrayacakmış gibi. Beni onayladıklarında hepsine teker teker baktım ve dudaklarım tekrardan aralandı. "Gece boyunca tüm depolara, tüm evlere, tüm şirketlere güvenlik sistemleri döşeyeceğiz." ... SABAH SAATLERİ "Hiçbir şeyde eksik yok değil mi?" Sabah saatlerine çoktan girmiştik. Güneş çoktan doğmuş, gökyüzü aydınlanmıştı. Sabahın yedisi diye tahmin ediyordum. Tüm gece boyunca depolara, evlere, şirketlere kısacası bize ait ve bize bağlı olan her şeye, son teknoloji güvenlik sistemleri kurmuştuk. Çıkacak bir aksilikte veya olacak herhangi bir çatışmada işimizi garantiye almalıydık. Önceden kurduğumuz güvenlik sistemleri yeterli gelmiyor diye düşünüyordum. Ki yeterli gelsede daha fazlasını yapmaya hazırdım. Hiçbir şeyi riske atmak istemiyordum. Karşımda dikilen liderler beni onayladıklarında rahat bir nefes aldım. Dünkü yaşanan çatışmadan sonra işimizi garantiye aldığımızı bilmek ister istemez rahatlatmıştı beni. Yorgun bir şekilde minik bir tebessüm ettim. Önümde saygıyla eğilip arabalarına ilerlerken ben, Taehyung ve Maranoya'da deponun önünde ki jipe doğru ilerlemeye başladık. Hava kapalı değildi. Sadece hafif bir sabah ayazı vardı. Parıldayan karların üzerine basa basa ilerliyorduk. Sonunda Jipe vardığımızda, Maranoya sürücü koltuğuna, Taehyung arka koltuğa, bende Maranoya'nın yanındaki koltuğa geçmiştim. Kapı kapanırken dudaklarım bana araba aynasından bakan Taehyung için aralandı. "Babamın durumu iyi değil mi?" diye sordum. "Evet. Angelina yaklaşık yarım saat önce tekrardan aradı. Bay Aran'da dahil herkes iyi. Evi toparlamışlar. Kahvaltı masasıda kurulmuş. Bizi bekliyorlarmış." "Kahvaltı masası mı kurulmuş?" diye sordum şaşkınlık içerisinde. Taehyung gülerek başını salladı. "Hadi ama Jeon, her zaman ki Bay Aran. Sektörü başına yıksalar bile yine umursamaz. Bu yönüne hayranım." Taehyung'a göz devirmem üzerine yine güldü. Haklıydı. Babam umursamaz bir insandı. Ama bu kadarını da beklemiyordum. Geçmişi dolu dolu bir adamdı, babam. Benim küçük olduğum zamanlarda, çok daha korumacı ve garantici bir insandı. Yaşı ilerledikçe neden bilmiyorum ama bu özelliği yavas yavaş kaybolmuştu. Her şeyi salmıştı adeta. Dün yaşanan çatışmadan tut ölümle burun buruna gelmesini bile umursamamıştı, eminim. Bir şey demeyip sessizleştiğimde eve doğru yaklaştığımızı fark ediyordum. Bulunduğumuz depoda evimize yine yakındı. Arada bir kaç dakikalık mesafe vardı. Evimize yakın olan iki depo vardı zaten. Birisi dün patlatılan uyuşturucu deposu, diğeri ise araba lastikleri gibi küçük ihtiyaçların bulunduğu, biraz önce bulunduğumuz depoydu. Eve yaklaştıkça, dün geceden kalma kan lekeleri kar üzerinde daha da belirgin hale geliyordu. Birkaç metrelik mesafeyi kapatıp, evin önünde durduğumuzda hiç vakit kaybetmeden arabadan aşağıya indik kapıyı sert bir şekilde çarpmam üzerine, bahçe kapısındaki korumların bakışları bizde durdu. Korumalar bizi fark ettikleri gibi selamlarken, ben ve Taehyung önde, Marona'ya arkada ilerlemeye başladık. Üstümüz başımız kan ve çamur içerisindeydi. Ellerimdeki ve dizlerimdeki kanlar kurumuştu. Saçım başım dağılmıştı. Maranoya'nın da benden farkı yoktu. Saçı başı dağılmış, üstü başı kan içerisindeydi. Üstelik dudağı ve kaşı patlamıştı. Aramızda, bize göre daha iyi durumda olan kişi Taehyung'du. Sadece kıyafetleri çamur içerisindeydi. Bir. çizik dahi almamıştı. En az benim kadar tecrübeliydi. Ondan öğrendiğim çok şey vardı. Cesetlerden arınmış bahçeden geçip eve açılan çelik kapıya vardığımızda zile bir kaç kez bastım. Saniyeler içerisinde açılan kapıyla birlikte, hizmetli Maria bizi karşıladığında hemen içeriye geçmiştik. Bakışlarım, arkamızdan kapanan kapının ardından evin içerisinde gezinmeye başladı. Her şey istediğim gibi toparlanmış, tertemiz hale getirilmişti. Sanki dün kan gölüne dönen ev burası değildi. Gözlerim evde gezinirken son olarak masanın etrafındaki sandalyelerde oturan ailemin bakışlarında durdu. Annem telaşla oturduğu yerden ayaklanırken, bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. Babam ise masanın başında, her zamanki yerinde oturuyordu. Masadaki ellerinin üstünde ve kafasında pansuman olduğunu fark ettim. Onun dışında ciddi bir durum yok gibi görünüyordu. Angelina ve Afra'da kendi yerlerindeydi. Annemin önce Taehyung'a sonra bana sarılmasını ardından yüzümü avuçları arasına alarak ona bakmamı sağladı. Telaşlı ve ne kadar endişelenmiş olduğunu her halinden görebiliyordum. "Oğlum...Çok şükür iyisiniz." Duygu dolu sesine karşı tebessüm edip yüzümdeki eline öpücük kondurdum. "İyiyiz annem. İyiyiz. Merak etme." dedim endişesini az da olsa gidermek için. Yanağımı okşadıktan sonra Maranoya doğru ilerledi. Maranoya'yıda en az ben ve Taehyung kadar seviyor, değer veriyordu. Annem, Maranoya ile sarılırken, babamın sesi yankılandı kulaklarımda ve bakışlarım ona gitti. Ayakta zor duruyordum. Her an bayılacak gibiydim. "Evlat. Güzelce duş al. Şu yaralarına da Maria pansuman yapsın. Taehyung, oğlum sende aynı şekilde. Sonra Maranoya girsin duşa. Kahvaltıya öyle başlayalım." Babamın sesinde rahatlık bekliyordum ama sanki bizi bir daha göremeyecekmiş gibi korku ve duygu doluydu sesi. Endişelenmiş olmalıydı. Minik bir tebessüme büründü dudaklarım. Başımı hafifçe salladım. ...
Arkaya koyduğun şarkıdan kurgunun insanda bıraktığı etkiye kadar herşey o kadar güzel kii.. özenle yazıldığı her şekilde belli olan bir kurgu. Ellerine sağlık güzelim, devamı için sabırsızlanıyorum''
Bu bölümü okurken sen polisiye kurgu yazan kitap yazarlarını anımsatıyosun notta yazanlar bir sürü okuduğum gerilim polisiye romanlarındaki gibi meraklandırıyo ve geriyo insanı bir katilin eve saldırısı gibi aşırı iyiydi çok beğendim 💗(kitap çıkarsan dediğim türdekilerden alır okurdum 😉)
Mükemmel olmuş genelde anlaşmalı evlilik kurgularında hep başta birbirlerini sevmiyolar sonradan aşık oluyolar ve artık sıkıyo seninki bambaşka ve çok güzel olmuş❤❤❤❤❤
Tam da fonksiyon çalıştığım zamana denk geldi... Birkaç soru daha çözüp geleceğimm. Hem senin kurguları gece uyumadan önce okumak daha zevkli oluyor kdkdkdkmsdnm.
Ağağağağağağa harikaaa yaa 😭😭 sonunda zamandan okuya bildim çıldırarak beklediğim kurguya 5 gün gec okumamm böyle işin işine Şarıkaaa bakkk 🎉🎉 bu mükemmel bir hikaye ❤❤❤
ABİ BİRAZİNİ OKUYABİLDİM DERSLERDEN AMA BU GECE DERSLERİ BİTİRİR BİTİRMEZ KALDİĞİM YERDEN DEVAM EDECEĞİM🎀 ASİRİ İYİSİN BASARİLİSİN YETENEKLİSİN BİRAKMA HELİİİN🤍🖤
Selam uzun bir süredir hikayelerini okuyorum ve onlarda senin gibi mükemmeller ama mükemmel oldukları kadar akıcılarda ve bu yüzden çabuk bitiyorlar. Senden bir ricam var yapıp yapmamak sana kalmış üzücü olmayan tek bölümlük hikayeler yazabilir misin yani pek söylemek istemiyorum ama evlilik tarzı şeyler tabii sana kallmış bir şey yapsanda yapmasanda teşekkürlerr
Çok ayrıntılı yazdığım için bolumlerin hemen bittiğini düşünmüyorum ayrıca kanalımda tek bölümlük kurgular var Şuan seri üzerinden gittiğim için tek bölümlük yayınlama düşüncem yok Beğendiğine sevindim
Ellerine sağlık ilk önce harika olmuşşş 🔥🔥🔥🤌🤌🤌❤️🔥❤️🔥❤️🔥 3. Bölüm ile ilgili tahmin sayılırmı bilmiyorum ama Taehyung un yara almaması, Min Valeriya yı nerden tanıyorsun sorusu hakkında Jungkook un yalan demesi sanki Taehyung un düşman olduğunu düşünmeme sebep oldu. Yani acaba Taehyung'un babası bir anda ortaya çıktı güçlendi Taehyung da babasının tarafına geçmiş olmasın. Belki de o sembol Taehyung'un babasına aittir. Ayrıca o ailede çoğu şeyden Jungkook sorumlu Jungkook daha yüce gibi Taehyung'un yerinde olsam bende babamın tarafına geçerdim bu durumda. Birde Angelina dan da şüphelenmedim değil. Çok mu saçma oldu. 😕
Yara almaması güçlü ve kendini koruduğu için Taehyung'un Bay Aran yalan söyleme sebebi Jungkook ve Valeriya'nin geçmişinin Bay Aran bilmemesi Burada bir nevi Taehyung Jk korudu Babası öldü Taehyung'un Ve Angelina yıllardır orada Jungkook yüce değil sadece Taehyung'dan çok daha ön planda Doğrular bunlar Beğenmene sevindim
Off şimdi saçma sapan şeyler yazıp yorum sınırını doldurasim varrr. O değilde hafta sonu aticam dedin yeni bölümü ki kalp o zamana kadar asla dayanmaz. Ama sormak istediğim eğer sınır erken dolarsa bölüm de erken gelir mi kız. Bide sınır kaçtı onuda söyle akşam yatmadan bi sürü yorum yazım😁
@AurorasssJ1 ama attığın postta ne kadar erken sınır dolarsa o kadar erken bölüm gelir demiştin. Hmm herneyse sen bilirsin tab yinede. Bende o yüzden sormuştum ztn
- Jeon Jungkook İle Hayal Et| Mafya Lideriyle Anlaşmalı Evlilik Yaparsın| Smut seri 2/?
- Jeon Jungkook & Min Valeriya
- Aurora'nın Kaleminden
- Serinin devam etmesini istiyorsanız Like ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
- Keyifli Okumalar!
- Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
Dikişleri Açılan Yara
2. Bölüm: Kanlı İntikam Satırları
🦋 "Kıpırdanan kelebek gözlerini açtı. Ateş ruhlu ejderhanın kalbi bir kez daha çarptı."🐉
`
Daha ne olduğunu anlamadan, başımı pencereye çevirmemle karşı binanın çatısındaki keskin nişancı bakış açıma girdi. Gözlerim bizi hedef alan keskin nişancının gözlerinde durdu. Bedenimi saran kasvetle, dudaklarımı babama eğilmesi için aralayacaktım ki, tüm evi saracak bir görültü koptu.
Kulağı sağır edecek yükseklikte yankılanan bu sesle, tüylerim diken diken olurken çığlık ve bağırış sesleri aynı anda yankılandı. Bu ses o kadar şiddetli ve yüksekti ki, koskoca malikanenin bombalanmış gibi sallandığını hissedebiliyordum. Kopan bağırış ve çığlık seslerinin içine patlayan silah seslerinin de eşlik etmesi saniyeler içerisinde gelişmişti. Ne olduğunu anlamış bile değildim. Gözlerimi keskin nişancıdan çekip, aceleyle babama döndüm ve bağırdım.
"Baba!"
Babam olan bitenleri anlamış olmalıydı ki, onu uyarmama gerek dahi kalmadan masanın altına eğilmiş bir vaziyetteydi. Tam o anda karşı camdan bir mermi babamın arkasındaki kitaplığın camına isabet etti. Cam büyük bir gürültüyle patlayarak babamın üzerine yağarken kendimi yere çömelmiş bir şekilde buldum. Keskin nişancının ateş ettiği o tüfekten ardı ardına mermiler gelmeye başlayınca pencerenin ve kitaplığın tuz buz olduğunu görebiliyordum. Sikeyim. Kitaplığın parçalanan camları babamın üzerine yağıyordu
"Baba!"
Yere tamamiyle çömelerek sürüne sürüne babamın yanına ilerlemeye başladım. Şuan ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bir çatışmanın içerisindeydik. Evden delicesine çığlık ve patlayan silah sesleri geliyordu.
Babamın çalışma odasını aydınlatan sadece bir masa lambası vardı, ki o da yediği mermiyle patlayıvermişti. Dolunayın yansıttığı ışıkla, oda tam anlamıyla karanlık olmasada, boğuk gri bir hava vardı. Mermileri yağdırmaya devam eden siktiğimin herifi, büyük ihtimalle karanlık olduğu için isabet ettiremiyordu.
Hızlı bir o kadar da rahat bir şekilde laminat parkenin üzerinden sürünmüş, sonunda babamın önünde eğildiği koltuğun yanına varabilmiştim. Ellerime ve dizlerime camlar batıp canımı yaksada bu kesinlikle umrumda değildi. Tek derdim babamın iyi olmasıydı.
Üzerine camlar yağan bedeni bakış açıma girdiğinde derin ve rahat bir nefes aldım. Her ne kadar sırtına gelen camlar bez ceketine batsada, elleriyle başını koruduğu için hayati bir tehlikesi yoktu. Bundan emin olduğum için korkum biraz da olsa azalmıştı. Babam yaşı ilerlediği için böyle bir durumdayken kesinlikle kendini savunamaz, hareket dahi edemezdi. Bu sebeple onu burada bırakıp aşağı kata inmeliydim.Aşığıda ne olup bittiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Aileme bir şey olma düşüncesiyle içimi sarmaya başlayan kasvete ve endişeye boyun eğmek istemesemde böyle bir durumda boyun eğmemek mümkün değildi.
Babam ne düşündüğümü hissetmiş olmalıydı ki ellerini başından çekmeden, olduğu yerden biraz saha sürünerek önü kapalı olan masanın altına girdi. Masanın önü kapalı olduğu için gelen mermiler babama hiçbir şekilde isabet edemezdi. Babam kendini güvenli bir bölgeye çektikten sonra hiç vakit kaybetmeden masanın solunda kalan kapıya doğru sürünmeye başladım. Ellerime ve dizlerime saplanan cam parçalarının her ilerleyişte derimde daha derine saplanıp, kanattığını hissedebiliyordum. Sürüne sürüne sonunda kapıya varabildiğimde ayağa kalkıp, kapıyı açıp ve çıkmam saniyeler içerisinde gerçekleşti. Kapıyı arkamdan kapatmadan, koridordan merdivenlere doğru koşmaya başladım. Birkaç metrelik koridordan sonra merdivenler karşımıza çıkıyor, oradan da yemek yediğimiz odaya iniyorduk. Ev kapkaranlıktı. Büyük ihtimalle bu saldırıyı düzenleyen her kimse bunu önceden planladığı için şantelleri indirmeyi de ihmal etmemişti. Aşağıdan gelen silah sesleri yavaş yavaş kesiliyordu. Adımlarımı hızlandırarak merdivenlerden aşağıya inmeye başlamamla ışıklar tekrardan geldi. Bakış açıma giren görüntü karşısında gözlerim açıldı. Gözleri hariç tüm vücutları siyah bir giysiyle kaplı olan, on beşten fazla adam yere serili bir vaziyette yatıyorlardı. Yemek masasındaki tüm her şey yerdeydi. Kan gölüne dönmüştü oda. Bakışlarım evin içerisinde gezinirken adımlarımı hızlandırdım ve merdivenlerden inmeyi başarabildim. Evet başarabilmiştim. Ellerime ve bacaklarıma batan camlar canımı yakıyordu çünkü. Tam o sırada açık olan kapıdan içeriye, Taehyung ve Angelina önde olmak üzere, adamlarım ellerinde silahlarla doluşmaya başladı. Korumalarim ellerinde silahlarla evin içine dağılmaya başladığında, cesetlerin üzerinden geçerek silah tutan Taehyung ve Angelina'nın yanına geçtim. İkisininde bakışları bende durdu. İkisi de aynı anda silahları arka cebine soktu.
"Oruspu evlatları! Bu ne cesaret lan?!" diye bağıran kişi Taehyung'du.
Sanki az önce savaş yerine dönen yer burası değilmiş gibi tüm sesler kesilmişti. Hiç kimse yoktu ben ,Taehyung ve Angelina'dan başka. Taehyung öfkeden delirirken, Angelina'nın küfürler edip ellerini saçlarından geçirdiğini gördüm. Tüm hayatım boyunca ilk kez böylesine şoka uğramış hissediyordum. Babamın alnında o kırmızı noktayı gördükten sonra kendimi kaybetmiştim ve şimdi aklıma başıma geliyordu. Bakışlarımı evden, tekrardan bana tepkisizce bakan Taehyung ve Angelina'ya çevirdim.
Sadece bir kaç dakika süren bu saldırı neyin nesiydi?
Annemler neredeydi?
O patlama sesi nerden gelmişti?
Babam iyi miydi?
En önemlisi kim böyle bir şeyi yapmaya cesaret edebilmişti?
Çene kasım yavaş bir şekilde gerildiğinde, bedenime, tam sırtımın ortasından başlayan bir elektrik dalgası yayıldı. Elektrik dalgası sırtımdan yavaş yavaş vücuduma dağılıp titrememe sebep oldu. Sağ elim yumruk şeklini alıp, kaşlarım çatıldı. Bakışlarım Angelina'ya gitti ve şoktan tutulan dudaklarım aralandı.
"Tüm ev halkının güvenliğini sağla ve hiçbir şeylerinin olmadığından emin ol. Adamları iki katına çıkar. Evin her yerine dağılsınlar. Çatı katıda dahil."
Dedim sesim sinir ve öfkeden titrerken. Annemler ortada olmadığına göre, güvenli bir yere götürülmüşlerdi. Beni bölmek isteyen Taehyung'a fırsat vermeden konuşmamı devam ettirdim.
"Siktiğimin evini adam gibi temizlettir. Yerde yatan heriflerin yaşayıp yaşamadığından da emin ol. Yaşayanları depoya götürsünler. Ölenlerin ise külü dahi bulunmayacak. Anlaşıldı mı?" diye devam etmiştim.
Sesim bir yandan titriyor bir yandan da o kadar sert çıkıyordu ki, kendimi sıkmaktan çenemin kırılması an meselesiydi. Angelina donuk bir şekilde başını aşağıya yukarı salladı. Koluma dolanan elle Taehyung'a döndüm.
"Jeongguk..."
"O patlama sesi nereden geldi Taehyung?" diye onu böldüm. "Belli mi?"
Evden gelmediği kesindi.
"Jeon..."
Adımı 'Sakin ol' dercesine fısıldaması beni daha da çileden çıkarmaya yettiğinde, kolumu savurarak elinden kurtardım ve bağırdım.
"Sana bir soru sordum, Taehyung! O patlama nerede gerçekleşti?!"
Gür ve sert çıkan sesimle bir adım geriye çekildi ve benim aksime daha sakin bir şekilde araladı dudaklarını.
"Jeon...Üstün başın kan içinde. Ellerinde ve dizlerinde cam parçaları var. Yaralarını temizleyelim önce. Bende en az senin kadar sinirliyim. Ama bu gece bir şey yapamayacağımızı da biliyorsun." dedi benim aksime daha kısık bir şekilde.
Bunları diyebildiğine inanamıyordum. Bu dediklerinin beni çileden çıkaracağını biliyordu. Üstelik sakin kalmamı istiyordu. Beni hiç mi tanımamıştı?
"SANA BIR SORU SORDUM TAEHYUNG! O SES NEREDEN GELDİ?"
Sesim evde büyük bir yankı yaptığında bu halime derin bir iç çekerek başını hafifçe sağa sola salladı.
"Depo...Uyuşturucu deposunu patlatmışlar."
İstemeye istemeye kurduğu bu cümleyle yumruk yaptığım elim daha da sıkı bir hale geldi. Sağ elimdeki cam parçası elime saplanıp, daha da canımı yakıyordu fakat duyduğum sinirden bunu bile umursayamıyordum. Elimden akan kan zemine damlıyordu.
Devam 1
Patlama sesinin bu kadar yakından gelmesinin sebebi bu olmalıydı. Bu evimiz şehir merkezinden uzak, daha çok tenha bir alanda kalıyordu. Etrafımızda bir kaç ev vardı sadece. Bu evlerde, sektörde yer alan isimlerin evleriydi.
Uyuşturucu depomuz ise evimize 5 dakikalık uzaklıktaydı. Patlama olduğunu tahmin etmiştim ama depoyu hedef aldıklarını tahmin etmemiştim.
"Jeongguk, Maranoya ve ekibi oraya gönderdim zaten. Tüm her yeri detaylıca baktıracaklar. Kim olduklarını bilmiyoruz. Adamlar tanıdık değil. Elimizden bu gece bir şey gelmez zaten. Hem annemlerde çok korktu. Onları sakinleştirmek bizim elimizde." diye devam etti.
Taehyung'un beni sakinleştirme çabalarının bir işe yaramayacağının benimle birlikte o da farkındaydı. Böyle bir durumda sakin kalmam imkansızdı. Koskoca Jeon ailesi birden bire saldırıya uğruyordu. Üstelik daha önce görmediğimiz ve bilmediğimiz adamlardan.
Nasıl sakin kalabilirdim ki?
Bu cesaret nasıl geliyordu onlara?
Kim Jeon Aran'ı ortadan kaldırmaya cüret edebilirdi ki?
Yürek yemiş diye buna denirdi.
Evime saldırı düzenleyecek kadar beni tanıyor olmaları gerekiyordu. Madem beni bu kadar iyi tanıyorlardı, onlara cehennemi yaşatacağımı da çok iyi biliyor olmalılardı.
Derin bir nefes soludum sakin kalmak, kendime hakim olmak, mantıklı düşünmek, kısacası her şey adına. Derin bir nefes aldım.
Tonlarca uyuşturucu demek milyonlarca para demekti. Büyük bir zarar ettiğimizin farkındaydım.
Ama bu zarar umrumda değildi. Umrumda olan tek şey ailemi ortadan kaldırmak isteyen orupsu evladı veya evlatlarıydı. Taehyung'un dediğine göre adamlar tanıdık değildi. Bu da demek oluyordu ki burayı avuç içi gibi bilen birisi de bu işin içinde olmalıydı.
Bundan sonra ne olacağı ve kimin ne yapacağı sikimde değildi.
Bildiğim tek bir şey vardı.
Bu sektörü onların başına yıkacağım gerçeğiydi.
Avuç içim yavaş yavaş aralandı. Elimi sıktığım için etimi paramparça eden cam parçası yavaş yavaş tenimden ayrılıp yere çarptı. Tenim acıyı yeni yeni idrak ettiği için sızım sızım sızlıyordu. Bakışlarım birkaç dakika süren sessizliğin ardından önce Taehyung'un gözlerinde durdu, daha sonra Angelina'nın gözlerine gitti.
"Dediklerim anlaşılmıştı değil mi?" dedim kendimden kararlı bir şekilde.
Başını salladı itiraz etme çabasına girmeden. Çünkü Taehyung kadar Angelina'da biliyordu, kendi bildiğimi yapacağımı. Taehyung'un derin bir iç çektiğini hissetmemle ona döndüm. Onunda bakışları bende durdu. Birbirimizle kısa bir süreli bakışmaya girdiğimizde konuşmak için dudaklarım aralayacaktım ki, duyduğum nefes ve ve adım sesleriyle üçümüzünde bakışları kapıya gitti.
Maranoya nefes nefese bir şekilde kapıdan içeriye girdikten sonra yanımıza koşarak geldi. Elinde küçük bir kağıt tuttuğunu fark ettim. Kumral saçları dağılmış, dudağı ve sağ patlamıştı. Üstelik kıyafetleri kan, çamur ve kar içerisindeydi. Tam önümde duraksadı ve hiçbir şey demeden elindeki kağıdı bana doğru uzattı. Kaşlarım çatılırken elindeki kare şeklindeki minik not kağıdını aldım ve yazılanı sesli bir şekilde okumaya başladım.
"Hırsın ve öfken, sonunun gelmesi için büyük bir çaba içerisinde. Her patlayacak silahta öfkenin, her isabet eden mermide hırsının önüne geçemeyeceksin ve sonunu kendi ellerinle getireceksin.
Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Çünkü Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor." 🐉
Sonuna konan ejderha baskısında gözlerim gezindiğinde başımı kaldırdım. Kaşlarım daha da çatıldı. Taehyung ve Angelina tepkisiz bir şekilde bana bakarken, Maronaya'da durdu gözlerim. İki dudağının arasında boşluk oluştu.
"Deponun önündeki ağacın dalında, asılı bir kutunun içerisinde bulduk, Jeon Bey."
Diye açıklamada bulunduktan sonra bir adım geriye çekilerek sessizleşti.
Okuduklarımdan sonra dördümüzünde aynı düşünceler içerisinde olduğundan emindim çünkü birbimize kilitlenmiştik.
Kızıl Ejderha...
Kızıl Ejderha ailemizi emsil eden resmi bir semboldü.
Bu ailenin bir ferdi isen eğer, Kızıl Ejderha dövmesinin bedeninin bir yerinde olması gerekiyordu. Herhangi bir yer. Fark etmezdi. Ama taşımak zorundaydın. Bu eski zamanlardan beri Atalarımızdan gelen, gelenek tarzı bir şeydi.
Bakışlarım Taehyung'a kaydığında dudaklarında alaycı bir gülüş belirdi.
"Dalga geçtikleri o kadar belli ki. 'Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor' ne lan? Film mi canlandırıyoruz burada. Herife bak sen. Aptallığın en dibine vurmuş. Kim olduğu ortaya çıkınca, götüne sokacağım bu dalgasını. O zaman böyle davranmaya cesaret edebilecek mi bakalım?"
Taehyung'un öfke dolu sesinden sonra etrafı kısa bir sessizlik sarmıştı. Elimdeki kağıda tekrardan baktım. Gözlerim 'Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Çünkü Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor.' cümlesinde gezinmeye başladı.
Soylu her ailenin kendine haz bir simgesi vardı.
Bu Atalarımızdan gelen bir inançtı.
Gözlerim cümlenin üzerinde gezine dururken, beynim çoktan düşünmeye başlamıştı bile.
Kızıl Ejderha bizim soyumuzu temsil ediyorsa eğer, Mavi Ejderha kim olabilirdi ki?
Üstelik bu sektörde hiçbir zaman Mavi Ejderha simgesi kullanılmamıştı. Yani, herhangi soylu bir aileyi simgelemiyordu, emindim.
Peki kimdi bu?
Gözlerim sonuna konan ejderha baskısında durduğunda, kaşlarım çatıldı.
Ejderha sembolünün ağız kısmından ateş püskürttüğünü görmüştüm. Fakat orada minik bir sembol daha vardı. Fark edilemeyecek kadar minik. Baş parmağımı sembolün üzerinde hafifçe gezdirip, gözlerimi iyice kıstım, görebilmek adına. Biraz daha kağıdı yüzüme yaklaştırmıştım ki, sembolü fark etmemle kağıdı geriye çekmem bir oldu. Çatılan kaşlarım tek bir çizgi halini aldığında, gözlerim aralanıverdi. Ve bakışlarım Taehyung'a gitti.
"Sikeyim. Burada başka bir sembol daha var."
Devam 2
Dedim sesimin yüksek çıkmasına engel olamadan. Taehyung'da bana baktığında alaycı bir gülüş attı, bu dediğimin üzerine.
"Vahşi doğaya döndü lan bu konu. Mavi Ejderha'yı anladık. Sırada ne var?" diye sordu.
Ciddiye almadığı, her halinden belli oluyordu. Almaması da gayette doğaldı. Çünkü Mavi Ejderha simgesi hiç kimsede görülmemişti bu ana kadar. Ki görülemezdide. Bu eski zamanlardaki bir efsaneye dayanıyordu.
Rivayete göre:
Dünya iki ejderhanın savaşı üzerine düzen sürmekteymiş. Biri mavi ejderha diğeri kızıl ejderha, savaşı hangi ejderha kazanırsa onun düzeni hüküm sürermiş. Mavi ejderha huzuru ve barışı, kızıl ejderha ise savaşı ve ölümü temsil edermiş. Yüzyıllar önce iki ejderhanın savaşında kızıl Ejderha galip gelmiş ve tüm dünyaya hükmetmiş.
Bu sebeple Jeon Ailesinin simgesi olarak biz gösteriyorduk.
Kazanan ve hükmeden.
Mavi Ejderha simgesi ise, yüzyıllar önce Kızıl Ejderha karşısında mağlup geldiği için, ortadan kaldırılmıştı ve simgesi hiçbir ailede kullanılmamıştı.
Asıl soru şuydu?
Kim veya kimler kendini bu sembolle ifade edip, bize savaş açmaya kalkışabilirdi ki?
Daha doğrusu kutsal bir simgeyi kendi kendine sahiplenmiş olmanın yanında, tüm sektörü yöneten Jeon Ailesine saldırmayı ve bundan sonrada savaş açacağını ilan edebilirdiki?
Evet Taehyung haklıydı. Gerçekten komik ve gülünecek bir durum söz konusuydu.
Taehyung'a bakıp dururken sorduğu soruyu cevaplamak için dudaklarım aralandı, fakat kalbim neden birden bire çarpmaya başlamıştı ki? Kalbimin feci bir şekilde çarpmasının üzerine önce derin bir şekilde soludum ve konuşmaya çalıştım.
"Kelebek." dedi dudaklarım.
Sesim bir fısıltıdan farksızdı. Taehyung bana bakarken yüksek bir kahkaha attı fakat benim kalbim deliler gibi çarpmaya devam ediyordu.
"Kelebek mi?" dedi kahkahasının arasından.
"Bildiğimiz normal kelebek?" diye tekrardan sordu. Duyduklarına inanmak istiyormuş gibi tek kaşını kaldırmıştı. Başımı salladım.
"Vahşi doğaya dönüyor derken ciddiydim. Bunu yazan her kimse fazla belgesel izliyor sanırım."
Tekrardan güldüğünde tepkisizce ona baktım. Bu bakışımla birlikte gülmesine bir son verdiğinde dudaklarını daha sakin bir şekilde araladı.
"Dalgayı bir yana bırakıyorum ama gerçekten çok saçma ve anlamsız geliyor, Jungkook. Mavi Ejderha ve Kelebek diye bir simge var olmuş bile değil. Herhangi soylu ve güçlü bir aile bu simgeleri taşımıyor. Bu notu yazan kişinin kendi kendine bir savaş içerisine girdiği o kadar belliki. Tek derdi bizimle oynamak. Kim olduğunu birkaç gün sonra hatta belki yarın bulmuş olacağız. Buna kafa yormak bile mantıksız geliyor. Düşünmemiz gereken daha önemli mevzular var."
Daha sakinleşmiş bir şekilde kurduğu cümleler, Buradan bakarsak mantıklıydı.
Evet, haklıydı.
Bu simgeler belirli soylu ailelere bahşediliyordu. Demek istediğim inancımız böyleydi. Üstelik Kelebek ve Mavi Ejderha simgesi daha önce hiç kimsede görülmemişti. Bunu yazan kişi belliki bizimle küçük bir oyun oynamak istiyordu.
Ama aklım her ne kadar mantıklı ve doğru düşünsede, kalbim tam tersiydi. Garip bir şekilde hızlı ve bir o kadar da yoğun bir şekilde çarpıp duruyordu. Bu saçmalığa bir son vermek adına derin bir nefes çektim.
Elimdeki kağıdı buruşturarak yere attıktan sonra Angelina'ya çevirdim başımı.
"Angelina..." dedim sesim kısık bir o kadar da derin çıkarken.
Sembol saçmalığı sikimde bile değildi. Bu kutsal bir inançtı ve her kimse dalga geçtiği belli oluyordu. Bunu takmak bile anlamsızdı.
Fakat bu demek olmuyordu ki, bedel ödenmeyecekti.
Ailemi ortadan kaldırmak ve bizimle oynayan her kimse onu bulacak, bedelini en iyi şekilde ödetecektim.
"Dediğim her şeyi harfiyen yerine getir. En önemlisi herkesin sağlıklı olduğundan emin ol. Özellikle babamın. Bir şey olduğu gibi beni ara. Eğer bana ulaşamazsan Maranoya'yı ara." diye ikinci bir kez daha açıklama yaptım.
Angelina bir şey demeden başını salladı.
Ondan onay aldıktan sonra çelik kapıya ilerlemeye başladım. Arkamdan Taehyung ve Maranoya'nın geldiğini, duyulan adım seslerinden anlamak zor değildi.
"Jeongguk! Tanrım sen bana mukayyet ol. Neden beni dinlemezsinki?! Üstün başın kan içinde! Arsız herif!"
Taehyung hem saydırıyor, hemde peşimden geliyordu. Her ne kadar Abim olsada kimsenin sözünü dinlemeyeceğimi en iyi o biliyordu. Böyle bir durumda sağlığım umrumda değildi. Hiçbir şey umurumda değildi. Umrumda olan tek şey o herifi veya herifleri bulup, pert etmekti.
Devam 3
Kim böyle bir şeye cesaret edebilirdi, hala anlayamıyordum. Bu nasıl bir yürek yemişlikti?
Babamın alnında ki o nokta aklıma geldikçe delirmiş hissediyordum.
Üstüne bir oyunun içerisindeymişiz gibi not bırakarak bizimle dalgayı geçmeleri daha da çileden çıkarmaya başlıyordu beni.
Bacaklarımda ki ve sağ elimdeki acıyı umursamadan daha da hızlandım. Kapıdan çıkmamla birlikte bakış açıma yere serili bedenler girdi. Kimisi yüz üstü, kimisi kan içinde, kimisi uvuzu koparılmış bir şekilde kara gömülüydü. Siyah maske olduğu için yüzleri pek belli olmuyordu.
Adamlarımızdan olmadıklarından emindim. Bizim adamlarımız özel dikim takım elbiselerle gezerlerdi. Bu durumun rahatlığıyla derin bir nefes alabilmiştim. Ne olursa olsun can sağlığı her şeyden çok daha önemliydi.
Taehyung ve Maranoya hızıma yetişiklerinde, çoktan bahçe kapısına yol almıştım bile.
"Bana her şeyi baştan sona anlatın. Neler oldu?" dedim. Bir yandan da hızlı hızlı, yerdeki cesetlere basmamaya dikkat ederek ilerliyordum. Ilk önce Maranoya'nın sesi duyuldu.
"Bahçedeydik, Bay Jeon. Emriniz üzerine, silah sevkiyatını yapmayan İspanyol'ları ziyaret etmek için hazırlık yapıyorduk. Her şey normaldi. Önce arka bahçeden gelen sesleri fark ettik. Sonra ise her şey karanlığa gömüldü. Silah patlama sesleri yükseldiğinde, saldırıya uğradığımızı anlamamız çok sürmedi. Biz çatışmaya girerken, bazıları çoktan içeriye girmişti bile. Hem arka bahçeden, hem de ön bahçeden." dedikten sonra Taehyung lafa girdi.
"Dışardan sesler geldiği gibi anladım zaten. Annemleri hemen misafir odasına kapattım, Jeongguk. Sonra elektrikler kesildi. İçerideki ekip büyük bir çatışmaya girdiğinde, tam da o anda bir patlama sesi yükseldi. Angelina ile dışarı çıkacaktık ki dakikalar içerisinde çatışma durdu. Sanki bir şey olmamış gibi. Sonrasını biliyorsun zaten." onun devam ettirmesiyle başımı salladım.
"Ölen heriflerin yüzüne baktım, Jeongguk. Tanıdık değillerdi. Kesinlikle daha önce görmediğimize emindim."
Tahmin ettiğim gibiydi.
Birisi bizimle büyük bir oyun oynuyordu. Kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu şuanlık. İşbirliği yapan iki aile olabilirdi, bizi bitirmek isteyen bir herif olabilirdi. Başka ülkeden birileri olabilirdi.
Her şey olabilirdi.
Fakat o nottaki yazılanlar aklımda dönüp dolaşıyordu.
Öfke ve hırsım hakkında söylenenler.
Kelebeği yakan bir ejderha sembolü.
Tüm bunlar neyin nesiydi?
Sonunda bahçe kapısından çıkabilmiştik. İçerisinden bir farkı yoktu. Kanlar, cesetler, mermiler...
Ellerimden ve dizlerimden damlayan kanlarda karı kırmızıya boyuyordu. Başımı kaldırıp karşıya baktığımda adımlarım yavaş yavaş dururken bedenim kaskatı kesildi. Taehyung ve Maranoya'da benimle birlikte duraksadı. Evimizin metreler ötesinde kalan uyuşturucu deposu cayır cayır yanıyordu. Adamlarım etrafındaydı fakat yapılacak bir şey yok gibi görünüyordu. Mal zerre umurumda değildi. Milyonlarca zarar etmiştik ama sikimde bile değildi. Öfkemi tetikleyen tek şey bir gecede bu hale gelmemizdi. Bunlara cesaret edebilenlerin, yürek yemişliğiydi. Bizim canımıza kast edilmesiydi.
Gözlerim ateşlerin üzerinde gezine dursun, sağ elim çoktan yumruk halini almıştı.
Bunun acısını kendi bedenimden çıkarmak istiyordum.
İçimde en az bu ateş kadar yanıyordu.
"Maranoya..."
Dudaklarım kendiliğinden aralanmıştı. Bakışlarımı karşıdan çekmeden tekrardan araladım dudaklarımı.
"Adamları toparla. Peşimizden büyük depoya gelin."
Bakışlarımı karşıdan çektim.
Bakmanın bir anlamı yoktu zaten, olan olmuştu. Hiçbir şeyin geri dönüşü olmayacaktı. Evin önünde duran Jiplerden en büyüğüne ve hasar almamış olana yürümeye başladım. Maranoya diğer Jipe geçerken, Taehyung peşimden geliyordu. Öfke dolu sesi yine duyuldu.
"Aklından ne geçiyor?"
Jipe doğru ilerlemeye devam ediyordum. Sürücü koltuğunun kapısına ilerleyeceğim sırada bana engel olup kendisi sürücü koltuğuna ilerledi. Ben de dolanarak, yönümü değiştirdim.
"Bu halinle nasıl araba kullanacaksın?"
Gelen soruları şuan cevaplayamayacak kadar doluydu, beynim. İkimizde arabanın kapısını aynı anda açıp içeriye geçtiğimizde, yine aynı anda kapattık. Taehyung'un arabayı çalıştırmak için cebimdeki anahtara uzandığı sırada dudaklarım aralandı.
"Büyük depoya sür." dedim.
Anahtarı cebimden aldıktan sonra arabayı çalıştırdı.
"Depoda ne yapacağız Jeon? Elimizden şuan hiçbir şey gelmiyor." dedi.
Öfkesini dizginlemek istiyordu. Başarıyordu da.
Taehyung benim aksime daha sakin birisiydi. Öfkelendiği zaman gözü dönmüyordu en azından. Ben kendimi kaybediyordum.
"Elimizden ne geliyorsa onu yapacağız, Taehyung. Babamın üzerine yağan o mermilerden sonra boş boş duracağımı düşünüyor musun?"
Sesim sakin bir şekilde çıkmıştı. Fakat içim tam tersiydi. Mahşer alanıydı. Taehyung arabayı geri geri sürerken birden duraksadı.
"Ne?" diyen Taehyung'a baktım. Gözleri açılmış bir şekilde bana bakıyordu. Tabiikide babamın keskin nişancı tarafından hedef alındığını bilmiyordu. Her şey birbirine girdiği için bunu ona diyememiştim bile.
"Bay Aran..."
Lafını böldüm.
Devam 4
"Saldırı olmadan saniyeler önce, bir keskin nişancı bizi hedef olarak almıştı. Daha doğrusu babamı. Eğer biraz daha geç fark etseydik, olacakları tahmin dahi edemiyorum."
Şaşkınlığı daha da büyürken, yola döndü. Eminim ki onun da benim gibi dudakları tutulmuştu.
"Peki planın nedir?" diye sordu.
Yavaş bir şekilde konuşması, şaşkınlığının hala devam ettiğinin bir göstergesiydi. Aklımda geçen her şeyi dökmeye hazırdım. Çünkü bende hala mantıklı bir sonuca varamamıştım.
Yol üzerine çıktığında dudaklarımı araladım.
"Aklımdan binbir düşünce geçiyor, Taehyung." diye lafa girdim.
Elimdeki ve dizlerimdeki kan artık arabanın zeminine damladığı için, kenarda duran peçeteye uzandım. Sağ elime sarmaya başladım.
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ailemin saldırıya uğraması, o not kağıdı ve içinde yazılanlar, deponun patlatılması, evin mahşer alanına dönmesi en önemlisi buna cüret eden veya edenler."
Derken bir yandandan elimi sarıyordum.
"Eden veya edenler derken?" diye sordu,Taehyung.
Bir yandanda yola bakıyordu.
"Adamlar tanıdık değil dedin. Bu durumda iki ihtimal var. Ya bu işi çeviren kişi tanınmamak için yeni adamlar getirtmiş, yada bu sektördeki birisiyle işbirliği içinde."
"Onlarca adam vardı. Ne yaptıklarını bilmiyormuş gibiydiler. Tek yaptıkları silah sıkmaktı. Demem o ki sanki birden bire bu görev onlara verilmiş gibiydi."
Başımı salladım ona karşılık olarak. Bir yandan da kanayan dizlerime peçete sarıyordum. Gecenin bir vaktiydi ve etraf kapkaranlıktı. Orman yolundan geçiriyorduk. Hava bir o kadarda soğuktu.
"Ellerine ve dizlerine ne oldu?" diye sordu.
"Cam parçaları. Ciddi bir şey değil."
"Yine de baktırmak lazım." dedi ve devam etti konuşmaya.
"O anın etkisiyle birlikte kafamız karışıktı ama bu herifi veya herifleri bulmak kolay olmayacak gibime geliyor. Her ne kadar dalgaya vursakta o notta yazılan mavi ejderha dikkatimi çekti. Bu sembol hiçkimse de bulunmuyor. Nereden çıktı bu? Aklımızı karıştırmak istedikleri belli."
Evet öyleydi. Kafamızı karıştırmak istiyorlardı belkide.
"Jeongguk? Dikkatimi çeken bir başka şeyde,'Kızıl Ejderha'nın ruhunu Tanrı kutsasın. Mavi Ejderha uykusundan uyanıyor' cümlesinde, sanki bu saldırıların devamı gelecek denmek istemiş. Kendisini Mavi Ejderha yerine koyuyor, ruh hastası. Ne düşünüyorsun?"
Diye kendi fikrini ortaya attı.
Çıkardığı bu anlamla birlikte bedenim hareketsizleşti. 'Hırsın ve öfken, sonunun gelmesi için büyük bir çaba içerisinde. Her patlayacak silahta öfkenin, her isabet eden mermide hırsının önüne geçemeyeceksin ve sonunu kendi ellerinle getireceksin.' Cümlesi gözlerimin önüne perde gibi indi. Birkaç saniye duraksadığımda, bakışlarımı Taehyung'a çevirdim.
Evet.
Bu nottan çıkartılacak çok fazla anlam vardı her ne kadar önemsiz bir şey gibi gelsede.
Onlar bize saldırmaya devam edeceklerdi ve devam ettikçe yükselen hırsım ve öfkemin önüne geçemeyecektim. Bu da içimdeki o ateşi körükleyecekti. O ateş ise körüklendikçe intikam alma isteğim artacaktı. Ve ölümler yaşanacaktı. Bu denmek istenmişti.
Dudaklarımda alay dolu bir gülüş belirdi.
"Siktiğimin herifleri."
Taehyung gözlerini yoldan bana çevirdi ve başını ne oldu dercesine salladı. Taehyung'un tam gözlerinin içine baktım.
"Haklısın, Taehyung. Bizimle oynamak istiyorlar. Bize de o oyuna ayak uydurmak düşer." dedim.
Kaşları çatıldı.
"Ne demek bu?"
"Dediklerin doğru demek. Biz onları bulana kadar bizimle oynamaya devam edecekler. Yani saldırmaya, canımızı almaya. Biz de onlara ayak uyduracağız. Rivayettede olduğu gibi: Dünya iki ejderhanın savaşı üzerine düzen sürmektedir. Biri mavi ejderha diğeri kızıl ejderha, savaşı hangi ejderha kazanırsa onun düzeni hüküm sürer."
Şuan elimizden gelen tek şey, korunmayı yükseltmekti ve güvenliğimizi sağlamaktı. Onlar hamle yaptıkça, her şey ortaya çıkacaktı, zamanla.
İkimizinde bakışları birbirinde kesişti.
Bana güven verircesine bakmasına, karşılık olarak bende ona öyle baktım.
Yine sırt sırta, yine yüz yüzeydik.
En önemlisi birbimizin yanındaydık.
...
Depodaki, toplantı odasına giriş yapmıştık. Ekip liderleri de peşimizden giriş yaptığında kapı büyük bir gürültüyle kapanırken herkes büyük masanın etrafına geçip oturmuştu. Ben masanın en başına geçmiştim. Taehyung sağımda, Maranoya solumda yer alıyordu. Ayakta dikilir bir vaziyetteydim. İçerde hafif bir loşluk vardı. Tüm ekip liderlerinin bakışları bendeydi.
"Saatler önce uğramış olduğumuz saldırı üzerine belli kararlar aldım." diye lafa girdim.
Herkes müthiş bir dikkatle bana odaklıydı.
"Saldırının kim tarafından olduğunu bilmiyoruz.Fakat bu saldırıların devamı gelecek, bundan eminim. Herifler arkalarından hiçbir iz bırakmamış. Bu sebeple elimizden bir şey gelmez. Bizim ise elimizden gelen şey, korumayı ve güvenliği arttırmak." diye devam ettim. Not kağıdı gibi detaylı şeyleri bilmelerine gerek yoktu diye düşünüyordum.
Devam 5
Ailemi korumakla yükümlü olan ekipler ve onların başında olan liderler vardı. Her ekip farklı bir şeyler ilgileniyordu. Örneğin Maxim, silah alım-satım yapmakla ilgilenen ekibin lideriydi. Yada tam karşımda duran yabancı uyruklu Marco, Herhangi bir çatışmada kullanılacak malzemeleri düzenleyen ekipteki liderdi. Her lider kendi ekibinden sorumluydu.
"Herkes ekibindekinin iki katı kadar fazla adam alacak. Adamların da tecrübeli olduğundan emin olacaksınız. Yapılan her iş özenle ve büyük dikkatle yapılacak. Gelen silah ve bombalar özenle kontrol edilecek, kullandığınız depoların yanından geçen bir kuştan dahi haberiniz olacak. Şirketlere uğrayan herkesin doğduğu yere kadar araştırılacak. Evi korumakla yükümlü olan ekip, siz ise her dakika başı tetikte olacaksınız. Anlaşıldı mı?"
Sert bir şekilde kurmuştum tüm cümlelerimi. İçimde öyle bir yangın birikmişti ki, her an dışarıya sıçrayacakmış gibi.
Beni onayladıklarında hepsine teker teker baktım ve dudaklarım tekrardan aralandı.
"Gece boyunca tüm depolara, tüm evlere, tüm şirketlere güvenlik sistemleri döşeyeceğiz."
...
SABAH SAATLERİ
"Hiçbir şeyde eksik yok değil mi?"
Sabah saatlerine çoktan girmiştik. Güneş çoktan doğmuş, gökyüzü aydınlanmıştı. Sabahın yedisi diye tahmin ediyordum. Tüm gece boyunca depolara, evlere, şirketlere kısacası bize ait ve bize bağlı olan her şeye, son teknoloji güvenlik sistemleri kurmuştuk. Çıkacak bir aksilikte veya olacak herhangi bir çatışmada işimizi garantiye almalıydık. Önceden kurduğumuz güvenlik sistemleri yeterli gelmiyor diye düşünüyordum. Ki yeterli gelsede daha fazlasını yapmaya hazırdım. Hiçbir şeyi riske atmak istemiyordum.
Karşımda dikilen liderler beni onayladıklarında rahat bir nefes aldım. Dünkü yaşanan çatışmadan sonra işimizi garantiye aldığımızı bilmek ister istemez rahatlatmıştı beni. Yorgun bir şekilde minik bir tebessüm ettim. Önümde saygıyla eğilip arabalarına ilerlerken ben, Taehyung ve Maranoya'da deponun önünde ki jipe doğru ilerlemeye başladık. Hava kapalı değildi. Sadece hafif bir sabah ayazı vardı. Parıldayan karların üzerine basa basa ilerliyorduk. Sonunda Jipe vardığımızda, Maranoya sürücü koltuğuna, Taehyung arka koltuğa, bende Maranoya'nın yanındaki koltuğa geçmiştim. Kapı kapanırken dudaklarım bana araba aynasından bakan Taehyung için aralandı.
"Babamın durumu iyi değil mi?" diye sordum.
"Evet. Angelina yaklaşık yarım saat önce tekrardan aradı. Bay Aran'da dahil herkes iyi. Evi toparlamışlar. Kahvaltı masasıda kurulmuş. Bizi bekliyorlarmış."
"Kahvaltı masası mı kurulmuş?" diye sordum şaşkınlık içerisinde.
Taehyung gülerek başını salladı.
"Hadi ama Jeon, her zaman ki Bay Aran. Sektörü başına yıksalar bile yine umursamaz. Bu yönüne hayranım."
Taehyung'a göz devirmem üzerine yine güldü.
Haklıydı. Babam umursamaz bir insandı. Ama bu kadarını da beklemiyordum.
Geçmişi dolu dolu bir adamdı, babam. Benim küçük olduğum zamanlarda, çok daha korumacı ve garantici bir insandı. Yaşı ilerledikçe neden bilmiyorum ama bu özelliği yavas yavaş kaybolmuştu. Her şeyi salmıştı adeta. Dün yaşanan çatışmadan tut ölümle burun buruna gelmesini bile umursamamıştı, eminim.
Bir şey demeyip sessizleştiğimde eve doğru yaklaştığımızı fark ediyordum. Bulunduğumuz depoda evimize yine yakındı. Arada bir kaç dakikalık mesafe vardı. Evimize yakın olan iki depo vardı zaten. Birisi dün patlatılan uyuşturucu deposu, diğeri ise araba lastikleri gibi küçük ihtiyaçların bulunduğu, biraz önce bulunduğumuz depoydu. Eve yaklaştıkça, dün geceden kalma kan lekeleri kar üzerinde daha da belirgin hale geliyordu. Birkaç metrelik mesafeyi kapatıp, evin önünde durduğumuzda hiç vakit kaybetmeden arabadan aşağıya indik kapıyı sert bir şekilde çarpmam üzerine, bahçe kapısındaki korumların bakışları bizde durdu. Korumalar bizi fark ettikleri gibi selamlarken, ben ve Taehyung önde, Marona'ya arkada ilerlemeye başladık. Üstümüz başımız kan ve çamur içerisindeydi. Ellerimdeki ve dizlerimdeki kanlar kurumuştu. Saçım başım dağılmıştı. Maranoya'nın da benden farkı yoktu. Saçı başı dağılmış, üstü başı kan içerisindeydi. Üstelik dudağı ve kaşı patlamıştı. Aramızda, bize göre daha iyi durumda olan kişi Taehyung'du. Sadece kıyafetleri çamur içerisindeydi. Bir. çizik dahi almamıştı. En az benim kadar tecrübeliydi. Ondan öğrendiğim çok şey vardı. Cesetlerden arınmış bahçeden geçip eve açılan çelik kapıya vardığımızda zile bir kaç kez bastım. Saniyeler içerisinde açılan kapıyla birlikte, hizmetli Maria bizi karşıladığında hemen içeriye geçmiştik. Bakışlarım, arkamızdan kapanan kapının ardından evin içerisinde gezinmeye başladı. Her şey istediğim gibi toparlanmış, tertemiz hale getirilmişti. Sanki dün kan gölüne dönen ev burası değildi. Gözlerim evde gezinirken son olarak masanın etrafındaki sandalyelerde oturan ailemin bakışlarında durdu. Annem telaşla oturduğu yerden ayaklanırken, bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. Babam ise masanın başında, her zamanki yerinde oturuyordu. Masadaki ellerinin üstünde ve kafasında pansuman olduğunu fark ettim. Onun dışında ciddi bir durum yok gibi görünüyordu. Angelina ve Afra'da kendi yerlerindeydi. Annemin önce Taehyung'a sonra bana sarılmasını ardından yüzümü avuçları arasına alarak ona bakmamı sağladı. Telaşlı ve ne kadar endişelenmiş olduğunu her halinden görebiliyordum.
"Oğlum...Çok şükür iyisiniz."
Duygu dolu sesine karşı tebessüm edip yüzümdeki eline öpücük kondurdum.
"İyiyiz annem. İyiyiz. Merak etme." dedim endişesini az da olsa gidermek için.
Yanağımı okşadıktan sonra Maranoya doğru ilerledi. Maranoya'yıda en az ben ve Taehyung kadar seviyor, değer veriyordu. Annem, Maranoya ile sarılırken, babamın sesi yankılandı kulaklarımda ve bakışlarım ona gitti. Ayakta zor duruyordum. Her an bayılacak gibiydim.
"Evlat. Güzelce duş al. Şu yaralarına da Maria pansuman yapsın. Taehyung, oğlum sende aynı şekilde. Sonra Maranoya girsin duşa. Kahvaltıya öyle başlayalım."
Babamın sesinde rahatlık bekliyordum ama sanki bizi bir daha göremeyecekmiş gibi korku ve duygu doluydu sesi. Endişelenmiş olmalıydı. Minik bir tebessüme büründü dudaklarım. Başımı hafifçe salladım.
...
Yt yorum çekiyor kızlar
Düşüncelerinizi son topluluğa yazabilirsinizz
Arkaya koyduğun şarkıdan kurgunun insanda bıraktığı etkiye kadar herşey o kadar güzel kii.. özenle yazıldığı her şekilde belli olan bir kurgu. Ellerine sağlık güzelim, devamı için sabırsızlanıyorum''
@@gemmabecamegemm074 Beğenmene sevindim
Bu bölümü okurken sen polisiye kurgu yazan kitap yazarlarını anımsatıyosun notta yazanlar bir sürü okuduğum gerilim polisiye romanlarındaki gibi meraklandırıyo ve geriyo insanı bir katilin eve saldırısı gibi aşırı iyiydi çok beğendim 💗(kitap çıkarsan dediğim türdekilerden alır okurdum 😉)
Beğenmene sevindimm
Mükemmel olmuş genelde anlaşmalı evlilik kurgularında hep başta birbirlerini sevmiyolar sonradan aşık oluyolar ve artık sıkıyo seninki bambaşka ve çok güzel olmuş❤❤❤❤❤
Beğenmene sevindimm
Tam da fonksiyon çalıştığım zamana denk geldi... Birkaç soru daha çözüp geleceğimm. Hem senin kurguları gece uyumadan önce okumak daha zevkli oluyor kdkdkdkmsdnm.
Abi en heycanli yerinde butti hemen yeni bolum gelsin lutfen efso olmuss
Jungkook ve Valeriyanın geçmişini çok merak ediyorumm. Gerildikce gerildim aynı zamanda. Harika olmuşşş
Beğenmene sevindim
Sen yazıyorsun sonuçta
Beğenmemek mümkün değil🫠@@AurorasssJ1
Ağağağağağağa harikaaa yaa 😭😭 sonunda zamandan okuya bildim çıldırarak beklediğim kurguya 5 gün gec okumamm böyle işin işine
Şarıkaaa bakkk 🎉🎉 bu mükemmel bir hikaye ❤❤❤
ABİ BİRAZİNİ OKUYABİLDİM DERSLERDEN AMA BU GECE DERSLERİ BİTİRİR BİTİRMEZ KALDİĞİM YERDEN DEVAM EDECEĞİM🎀 ASİRİ İYİSİN BASARİLİSİN YETENEKLİSİN BİRAKMA HELİİİN🤍🖤
Teşekkür ederimmm
Selam uzun bir süredir hikayelerini okuyorum ve onlarda senin gibi mükemmeller ama mükemmel oldukları kadar akıcılarda ve bu yüzden çabuk bitiyorlar. Senden bir ricam var yapıp yapmamak sana kalmış üzücü olmayan tek bölümlük hikayeler yazabilir misin yani pek söylemek istemiyorum ama evlilik tarzı şeyler tabii sana kallmış bir şey yapsanda yapmasanda teşekkürlerr
Çok ayrıntılı yazdığım için bolumlerin hemen bittiğini düşünmüyorum ayrıca kanalımda tek bölümlük kurgular var
Şuan seri üzerinden gittiğim için tek bölümlük yayınlama düşüncem yok
Beğendiğine sevindim
Geldi Geldi😱. Çabucak okuyorum. Eminimki çok güzel olmuşdur ❤
WAAAAA COK IYIYDII LUTFEN DIGER BOLUMDE BU KADAR UZUN OLSUNNN
Beğenmene sevindim
@@AurorasssJ1 NASI BEGENMİYEM KABKA MUHTESEM
Mükemmel olmuş yeteneğine hayranım gerçekten çok güzel yazıyorsun ellerine sağlık 3.bölümüde heyecanla bekliyorummm❤
Teşekkür ederim
Helinimm ellerine kalbine sağlık yaaa harika buu çokk merak etdimm şimdi aralarında ki gecmişii 🎀🎀🎀
Bildirimi tesadüf eseri gördüm ve bölüme bayıldım, Valeriya ile Jeon'un geçmişini cidden merak eder oldum.. 🤗💜 ellerine sağlık 👏👏
Beğenmene sevindimm
@@AurorasssJ1 beğenilmeyecek gibi değil çünkü
Çok güzel bayıldım harika yazıyorsun gercekten
Aşkım mükemmel olmuş ellerine sağlık devamını bekliyorumm...💞💋♥️♥️🔥
Beğenmene sevindim
Harika umarım yeni bölümü hemen gelir seriye aşık oldum
Ya yeni bölüm ne zaman gelicek artık ben birazcık sabirsizimda
Ellerine sağlık ilk önce harika olmuşşş 🔥🔥🔥🤌🤌🤌❤️🔥❤️🔥❤️🔥
3. Bölüm ile ilgili tahmin sayılırmı bilmiyorum ama Taehyung un yara almaması, Min Valeriya yı nerden tanıyorsun sorusu hakkında Jungkook un yalan demesi sanki Taehyung un düşman olduğunu düşünmeme sebep oldu. Yani acaba Taehyung'un babası bir anda ortaya çıktı güçlendi Taehyung da babasının tarafına geçmiş olmasın. Belki de o sembol Taehyung'un babasına aittir. Ayrıca o ailede çoğu şeyden Jungkook sorumlu Jungkook daha yüce gibi Taehyung'un yerinde olsam bende babamın tarafına geçerdim bu durumda.
Birde Angelina dan da şüphelenmedim değil.
Çok mu saçma oldu. 😕
Yara almaması güçlü ve kendini koruduğu için
Taehyung'un Bay Aran yalan söyleme sebebi Jungkook ve Valeriya'nin geçmişinin Bay Aran bilmemesi
Burada bir nevi Taehyung Jk korudu
Babası öldü Taehyung'un
Ve Angelina yıllardır orada
Jungkook yüce değil sadece Taehyung'dan çok daha ön planda
Doğrular bunlar
Beğenmene sevindim
@@AurorasssJ1Heeee aydınlandım ellerine sağlık yenidennn 🔥
Helin çıldıracagım yorumlarımı görmüyor musunn
Bunu gördüm
@@AurorasssJ121.02 de yaptığım gözükmemiş
#ytyorumumusilme
Bayildimm 🎉🎉🎉❤❤❤❤❤❤❤
Ellerine sağlık hayatım yine harikulade olmuş🤍🤍
Beğenmene sevindim
Off şimdi saçma sapan şeyler yazıp yorum sınırını doldurasim varrr. O değilde hafta sonu aticam dedin yeni bölümü ki kalp o zamana kadar asla dayanmaz. Ama sormak istediğim eğer sınır erken dolarsa bölüm de erken gelir mi kız. Bide sınır kaçtı onuda söyle akşam yatmadan bi sürü yorum yazım😁
Hayır erken gelmez
Ayrıca yorum siniri yok
@AurorasssJ1 ama attığın postta ne kadar erken sınır dolarsa o kadar erken bölüm gelir demiştin. Hmm herneyse sen bilirsin tab yinede. Bende o yüzden sormuştum ztn
@lun.m0_0n Ama cuma gününden önce gelemz diye belirtmistim
@@AurorasssJ1 haa orayı atlamışım demek ki. Tmmdir hafta sonuna kadar beklicez o zmn :)
@lun.m0_0n Kız sakin olun aaaa
Sabır seviyenize hayranınım pqnaknskqjs
Ciddiyim bu arada dalga değil
Çok iyi klas ama ikilini bir arada görmek istiyordum.. 💋
Diğer bolumm
@AurorasssJ1 💋❤️🔥
Yaa çok iyi olmuş askım🎀🌷🌺🦢🖤
Mükemmell olmuss güzelimm
Beğenmene sevindim
Sen yazdın tabiki beğenirimm
Evet yine ve yine çok güzel bir hikaye...
Beğenmene sevindimm
❤❤❤❤
Mükemmel ellerine saglik
Teşekkür ederimmm
200 like almış🎉
@@NurtajHuseynova-f7d evet
Çok çok iyiiii😮
Beğenmene sevindim
hemen geldim
Woww 💋
Lan yb gelmiş haberim yok
#Ytyorumsilme
Uçtummmmm okuyunca düzenleme yapıcam
Devamkeeee
Gebendim çok guzell
AY VALLAHİ DÜŞÜB BAYILICAMM
?
@AurorasssJ1 hikayeyeee
@@Kulanicikapatdi Ne olmuş hikayeye
@@AurorasssJ1 tam yemelikkkkkkkkkk
Güzel ellerine sağlıkk. Her zamanki gibi MÜKEMMELL olmuş🤍🤍
🤍
Taehyung ile hayal et istiyorum#3
Ahaaaah muhteşem bayildim
Beğenmene sevindimm
❤❤❤