Tâ, Hâ. Tâ-Hâ, 1. / Ki onda tartışma içindedirler. Nebe’, 3./Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir. Nebe’, 17. Sûra üfürüldüğü gün, bölükler halinde geleceksiniz. Nebe’, 18. Gök açılmış, kapı kapı oluvermiştir. Nebe’, 19./Azgınlar için bir barınak. Nebe’, 22./ Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır. Sâd, 11. / Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı. Nebe’, 27./"Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız." Nebe’, 30./Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman'dır. O'nun huzurunda söze cüret edemezler. Nebe’, 37./O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler. Nebe’, 38./İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun! Nebe’, 39./Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: "Keşke toprak olsaydım!" Nebe’, 40./ Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara, Nâzi’ât, 1./ Bir anda hepsi uyanıp ortaya geliverir. Nâzi’ât, 14./ De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı. Ahzâb, 17. / De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık/az bir süre nimetlendirilirsiniz." Ahzâb, 16./Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık; Ahzâb, 7./Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir. Ahzâb, 9./Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır. Ahzâb, 21./Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi Allah'ındır. Dönüş Allah'adır. Nûr, 42./Görmedin mi, göklerdeki ve yerdeki şuurlular da bölük bölük olmuş kuşlar da Allah'ı tespih etmektedir. Her biri kendine özgü duasını, kendine özgü tespihini bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilmektedir. Nûr, 41./Öyle erler vardır ki, bir ticaret de bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden/Kur'an'ından, namazı/duayı yerine getirmekten, zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar. Nûr, 37./Allah, tüm canlıları sudan yarattı. Onlardan kimileri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde... Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir. Nûr, 45./Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa çıkacaklar. De ki: "Ant içmeyin! Örfe uygun bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır." Nûr, 53./Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik. Tâ-Hâ, 4./ Nice yurtları ve medeniyetleri yere batırdık biz. Öyle ki, geceleyin yahut öğlen uykusu uyumakta oldukları bir sırada azabımız tepelerine iniverdi. A’râf, 4./Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o. A’râf, 11./Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir. En’âm, 34./De ki: "Bir düşünün bakalım! Allah'ın azabı yakanıza yapışsa yahut o saat gelip çatsa, Allah'tan başkasına mı yakarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!" En’âm, 40./İçine ürperti düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah'a güvenin." Mâide, 23./Fetva istiyorlar senden. De ki: "Allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'Çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. Böyle bir kişi, çocuğu olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir.' Allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. Allah, her şeyi gereğince bilmektedir. Nisâ, 176./Ne Mesih Allah'ın bir kulu olmaktan çekinir ne de Allah'a yakınlaştırılmış melekler. Allah'a kulluk ve ibadetten çekinerek kibre saplanan bilsin ki, Allah onların tümünü huzurunda haşredecekir. Nisâ, 172./Göklerin de yerin de mülkü/yönetimi Allah'ındır. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter. Âl-i İmrân, 189./ ve ben karanlıklarda , tehlikerlde korkmadan yuruyeçeğim ve Rabbim beni gözetleyip koruyaçatır . / Yoksa, "Yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz, O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir. Şûrâ, 24.
El-Kadir ./ Er-Rahman ./ El-Hamid ./ En-Nafi . / El-Hadi ./ El-Evvel ./El-Bedi ./ Zü’l -Celal-I-Ve’l-İkram ./ El-Baki./ El-Ahir ./El-Zahir ./ El-Batan ./El-Vali ./El-Ganiyy./ Es-Sabur ./ Er-Reşid./El-Kayyum ./El-Vacid ./El-Macid./ El-Muhsi ./El-Mücib ./El-Hakim./El-Vedüd ./ El-Celil ./El-Hasib ./El-Mukit ./El-Alim ./El-Azim ./El-Halim ./El-Habir ./El-Latif ./El-Hafiz./El-Aziz ./El-Cebbar ./El-Muheymin ./El-Fettah ./ El-Adl ./El-Mü’min ./Er-Rezzak ./El-Hakem ./Es-Selam ./El-Basir ./ Es-Semi ./ El-Kuddüs./El-Kahhar ./Es-Semi ./ El-Kebir ./Er-Rahim ./ El-Melik ./El-Bari ./ Er-Rafi./El-Gafur ./ 🌈./ Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz huzur ve rahatlık bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. Enfâl, 10./İşte gördünüz! Hadi tadın onu! Küfre sapanlar için ateş azabı da var. Enfâl, 14./Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak yahut başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Varacağı yer cehennemdir onun. Ne kötü varış yeridir o! Enfâl, 16./Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir. Enfâl, 17./Gördünüz ya, Allah küfre sapanların tuzağını fersiz bırakır. Enfâl, 18./ Küfre batmışlar sizlere karşılaştıklarında zor duruma düşerse, arkalarını dönüp kaçarlar . /Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!" Enfâl, 1./Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için. Enfâl, 4. / Dediler: "Onları diline dolayan bir genç duymuştuk. Kendisine 'İbrahim' deniyor." Enbiyâ, 60./Dedi: "Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer konuşabiliyorlarsa!" Enbiyâ, 63./ Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık. Enbiyâ, 70./İsmail, İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi. Enbiyâ, 85./Hepsini rahmetimize soktuk. Onlar hak ve barış için çalışanlardandı. Enbiyâ, 86./Sâd. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki, Sâd, 1./Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar. Sonunda azabım hak oldu. Sâd, 14./ Alemlerin Rabbi dilemedikçe sizler dileyemezsiniz ./ İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!... Bakara, 175./Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına Kalem, 1./Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır. Bakara, 164./ Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır. Bakara, 168. /( Bakara 168 ayeti son sıralar çok geliyor ona göre daha dikkatli olunuz yemeklerde , helal ve haramda. / De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü, güzel, temiz ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında onlar, inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindir onlar." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz. A’râf, 32./ De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: "İğrençlikleri-görünenini, gizli olanını-günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi." A’râf, 33./Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız." A’râf, 25./Ey âdemoğulları! Şu bir gerçek ki size, edep yerlerinizi örtecek giysi de indirdik, süs ve gösterişe yarayacak giysi de... Ama korunup sakınmaya yarayan giysi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor. A’râf, 26./Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz." A’râf, 29. / Bir helal ve haram denetimi olmalıdır , gida mühendisleri tarafından örneğin ./ "Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir." Hûd, 90./Dedi: "Ey toplumum! Sizce kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve onurlu! Allah'ı arkanıza atıp dışlanmış hale getirdiniz. Rabbim, yapıp ettiklerinizi çepeçevre kuşatmıştır." Hûd, 92./"Ey toplumum! Elinizden geleni yapın, ben görevimi yapıyorum. Yakında bileceksiniz rezil edici bir azabın kime geleceğini, yalancının kim olduğunu! Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetliyorum." Hûd, 93./Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler. Hûd, 94./ "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın." Hûd, 85. /"Eğer inananlar iseniz, Allah'ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim." Hûd, 86./Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana, lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum." Hûd, 88./"Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil." Hûd, 89./"Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir." Hûd, 90./Biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kadiriz. Mü’minûn, 95./En güzel olan neyse onunla sav kötülüğü. Onların nasıl nitelendirme yaptıklarını biz daha iyi biliriz. Mü’minûn, 96./Ve de ki: "Rabbim, şeytanların dürtüklemelerinden sana sığınırım!" Mü’minûn, 97./"Onların, başıma üşüşmelerinden de sana sığınırım Rabbim!" Mü’minûn, 98./Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?" Mü’minûn, 86./"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?" Mü’minûn, 87./Şunu da sor: "Eğer biliyorsanız söyleyin. Kimdir o, her şeyin melekûtu/aslı-esası elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?" Mü’minûn, 88./De ki: "Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve içindekiler kimindir?" Mü’minûn, 84./"Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?" Mü’minûn, 85./Hayır, hayır! Biz onlara hakkı getirdik ama onlar tam anlamıyla yalancıdırlar. Mü’minûn, 90./Allah, çocuk edinmemiştir. O'nunla beraber herhangi bir ilah da yoktur. Eğer böyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını yok ederdi ve mutlaka biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah'ın şanı onların nitelendirmelerinden yücedir, arınmıştır. Mü’minûn, 91./ El-Fatiha ./ "Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum." Şu’arâ, 77./
İki güzel insan Allah çabanızı artırsın yolunuz açık olsun
Tâ, Hâ.
Tâ-Hâ, 1. / Ki onda tartışma içindedirler.
Nebe’, 3./Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir.
Nebe’, 17. Sûra üfürüldüğü gün, bölükler halinde geleceksiniz.
Nebe’, 18. Gök açılmış, kapı kapı oluvermiştir.
Nebe’, 19./Azgınlar için bir barınak.
Nebe’, 22./ Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.
Sâd, 11. / Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı.
Nebe’, 27./"Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız."
Nebe’, 30./Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman'dır. O'nun huzurunda söze cüret edemezler.
Nebe’, 37./O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.
Nebe’, 38./İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun!
Nebe’, 39./Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: "Keşke toprak olsaydım!"
Nebe’, 40./ Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
Nâzi’ât, 1./ Bir anda hepsi uyanıp ortaya geliverir.
Nâzi’ât, 14./ De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı.
Ahzâb, 17. / De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık/az bir süre nimetlendirilirsiniz."
Ahzâb, 16./Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;
Ahzâb, 7./Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Ahzâb, 9./Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.
Ahzâb, 21./Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi Allah'ındır. Dönüş Allah'adır.
Nûr, 42./Görmedin mi, göklerdeki ve yerdeki şuurlular da bölük bölük olmuş kuşlar da Allah'ı tespih etmektedir. Her biri kendine özgü duasını, kendine özgü tespihini bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilmektedir.
Nûr, 41./Öyle erler vardır ki, bir ticaret de bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden/Kur'an'ından, namazı/duayı yerine getirmekten, zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar.
Nûr, 37./Allah, tüm canlıları sudan yarattı. Onlardan kimileri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde... Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir.
Nûr, 45./Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa çıkacaklar. De ki: "Ant içmeyin! Örfe uygun bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır."
Nûr, 53./Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.
Tâ-Hâ, 4./ Nice yurtları ve medeniyetleri yere batırdık biz. Öyle ki, geceleyin yahut öğlen uykusu uyumakta oldukları bir sırada azabımız tepelerine iniverdi.
A’râf, 4./Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
A’râf, 11./Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir.
En’âm, 34./De ki: "Bir düşünün bakalım! Allah'ın azabı yakanıza yapışsa yahut o saat gelip çatsa, Allah'tan başkasına mı yakarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!"
En’âm, 40./İçine ürperti düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah'a güvenin."
Mâide, 23./Fetva istiyorlar senden. De ki: "Allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'Çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. Böyle bir kişi, çocuğu olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir.' Allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. Allah, her şeyi gereğince bilmektedir.
Nisâ, 176./Ne Mesih Allah'ın bir kulu olmaktan çekinir ne de Allah'a yakınlaştırılmış melekler. Allah'a kulluk ve ibadetten çekinerek kibre saplanan bilsin ki, Allah onların tümünü huzurunda haşredecekir.
Nisâ, 172./Göklerin de yerin de mülkü/yönetimi Allah'ındır. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter.
Âl-i İmrân, 189./ ve ben karanlıklarda , tehlikerlde korkmadan yuruyeçeğim ve Rabbim beni gözetleyip koruyaçatır . / Yoksa, "Yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz, O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir.
Şûrâ, 24.
El-Kadir ./ Er-Rahman ./ El-Hamid ./ En-Nafi . / El-Hadi ./ El-Evvel ./El-Bedi ./ Zü’l -Celal-I-Ve’l-İkram ./ El-Baki./ El-Ahir ./El-Zahir ./ El-Batan ./El-Vali ./El-Ganiyy./ Es-Sabur ./ Er-Reşid./El-Kayyum ./El-Vacid ./El-Macid./ El-Muhsi ./El-Mücib ./El-Hakim./El-Vedüd ./ El-Celil ./El-Hasib ./El-Mukit ./El-Alim ./El-Azim ./El-Halim ./El-Habir ./El-Latif ./El-Hafiz./El-Aziz ./El-Cebbar ./El-Muheymin ./El-Fettah ./ El-Adl ./El-Mü’min ./Er-Rezzak ./El-Hakem ./Es-Selam ./El-Basir ./ Es-Semi ./ El-Kuddüs./El-Kahhar ./Es-Semi ./ El-Kebir ./Er-Rahim ./ El-Melik ./El-Bari ./ Er-Rafi./El-Gafur ./ 🌈./ Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz huzur ve rahatlık bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
Enfâl, 10./İşte gördünüz! Hadi tadın onu! Küfre sapanlar için ateş azabı da var.
Enfâl, 14./Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak yahut başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Varacağı yer cehennemdir onun. Ne kötü varış yeridir o!
Enfâl, 16./Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir.
Enfâl, 17./Gördünüz ya, Allah küfre sapanların tuzağını fersiz bırakır.
Enfâl, 18./ Küfre batmışlar sizlere karşılaştıklarında zor duruma düşerse, arkalarını dönüp kaçarlar . /Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!"
Enfâl, 1./Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
Enfâl, 4. / Dediler: "Onları diline dolayan bir genç duymuştuk. Kendisine 'İbrahim' deniyor."
Enbiyâ, 60./Dedi: "Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer konuşabiliyorlarsa!"
Enbiyâ, 63./ Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.
Enbiyâ, 70./İsmail, İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi.
Enbiyâ, 85./Hepsini rahmetimize soktuk. Onlar hak ve barış için çalışanlardandı.
Enbiyâ, 86./Sâd. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki,
Sâd, 1./Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar. Sonunda azabım hak oldu.
Sâd, 14./ Alemlerin Rabbi dilemedikçe sizler dileyemezsiniz ./ İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!...
Bakara, 175./Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına
Kalem, 1./Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır.
Bakara, 164./ Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır.
Bakara, 168. /( Bakara 168 ayeti son sıralar çok geliyor ona göre daha dikkatli olunuz yemeklerde , helal ve haramda. / De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü, güzel, temiz ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında onlar, inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindir onlar." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.
A’râf, 32./ De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: "İğrençlikleri-görünenini, gizli olanını-günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi."
A’râf, 33./Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."
A’râf, 25./Ey âdemoğulları! Şu bir gerçek ki size, edep yerlerinizi örtecek giysi de indirdik, süs ve gösterişe yarayacak giysi de... Ama korunup sakınmaya yarayan giysi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.
A’râf, 26./Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz."
A’râf, 29. / Bir helal ve haram denetimi olmalıdır , gida mühendisleri tarafından örneğin ./ "Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir."
Hûd, 90./Dedi: "Ey toplumum! Sizce kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve onurlu! Allah'ı arkanıza atıp dışlanmış hale getirdiniz. Rabbim, yapıp ettiklerinizi çepeçevre kuşatmıştır."
Hûd, 92./"Ey toplumum! Elinizden geleni yapın, ben görevimi yapıyorum. Yakında bileceksiniz rezil edici bir azabın kime geleceğini, yalancının kim olduğunu! Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetliyorum."
Hûd, 93./Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.
Hûd, 94./ "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın."
Hûd, 85. /"Eğer inananlar iseniz, Allah'ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim."
Hûd, 86./Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana, lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum."
Hûd, 88./"Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil."
Hûd, 89./"Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir."
Hûd, 90./Biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kadiriz.
Mü’minûn, 95./En güzel olan neyse onunla sav kötülüğü. Onların nasıl nitelendirme yaptıklarını biz daha iyi biliriz.
Mü’minûn, 96./Ve de ki: "Rabbim, şeytanların dürtüklemelerinden sana sığınırım!"
Mü’minûn, 97./"Onların, başıma üşüşmelerinden de sana sığınırım Rabbim!"
Mü’minûn, 98./Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"
Mü’minûn, 86./"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?"
Mü’minûn, 87./Şunu da sor: "Eğer biliyorsanız söyleyin. Kimdir o, her şeyin melekûtu/aslı-esası elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"
Mü’minûn, 88./De ki: "Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve içindekiler kimindir?"
Mü’minûn, 84./"Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?"
Mü’minûn, 85./Hayır, hayır! Biz onlara hakkı getirdik ama onlar tam anlamıyla yalancıdırlar.
Mü’minûn, 90./Allah, çocuk edinmemiştir. O'nunla beraber herhangi bir ilah da yoktur. Eğer böyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını yok ederdi ve mutlaka biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah'ın şanı onların nitelendirmelerinden yücedir, arınmıştır.
Mü’minûn, 91./ El-Fatiha ./ "Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."
Şu’arâ, 77./