Mutsuzluğun Filozofları - Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori - Aykırı Bir Bilim: Sosyoloji 35

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 22 พ.ย. 2024

ความคิดเห็น • 40

  • @wienzeiler
    @wienzeiler 8 หลายเดือนก่อน +2

    "bir evin, bir araban dahi olmayacak..." cümlesi yetmemiş bir de üstüne "dahi" kelimesi, toplumun yüce sığlığının en kısa ve öz anlatımı olmuş. Tebrikler, güzel yakalamışsınız.

  • @muberracan9662
    @muberracan9662 8 หลายเดือนก่อน +1

    iki saat sonra bu konuda sunum yapmam gerekiyor ve yeterince açıklayıcı bir kaynak bulamamıştım resmen imdadıma yetiştiniz çok teşekkürler emeğinize sağlıkk

  • @NazanÇeliksöz
    @NazanÇeliksöz 2 หลายเดือนก่อน

    Teşekkür ederim

  • @selviyeozdemir3501
    @selviyeozdemir3501 8 หลายเดือนก่อน +1

    Emeğinize sağlık Hocam

  • @UlaşKara-n7g
    @UlaşKara-n7g 8 หลายเดือนก่อน

    emeğinize sağlık çok acıklayıcı ve akıcı bir anlatım

  • @NazanÇeliksöz
    @NazanÇeliksöz 2 หลายเดือนก่อน

    Guzel bır paylaşım olmuş elinize sağlık

  • @cilemozcelik7589
    @cilemozcelik7589 8 หลายเดือนก่อน

    Emeğinize sağlık

  • @14thsomebodyelse
    @14thsomebodyelse 5 หลายเดือนก่อน

    eline emeğine sağlık dostum çok yararlı bir video serisi cidden

  • @oktaydegirmenci5379
    @oktaydegirmenci5379 8 หลายเดือนก่อน +1

    6:23’üncü dakikadayken bir yorum daha yazma gereği duydum. “Marx, gördüğümüz şeylerin tamamen gerçeği yansıtmadı diye bir şeyden söz etmez. Bu tür soyut felsefi tartışmalara girmez. Verdiğiniz örnek, Marx’ın “yabancılaşma” kavramına bir örnektir. İşçinin ürettiği ürüne yabancılaşması meselesi. O ürünün üretim aşamasının sadece küçük bir aşamasında görev aldığı için ürettiği şeye yabancılaşır.

    • @bazdiyar101
      @bazdiyar101 8 หลายเดือนก่อน

      Kardeş adam bunu bilmiyor mu sence ? Vikipedi bilgileri sıkıştırınca ne oluyor yani ?

    • @berkaygorkemcoskun
      @berkaygorkemcoskun  8 หลายเดือนก่อน +6

      Bu yorumunuza katılmıyorum. Çünkü Das Kapital boyunca yaptığı analiz bu düşünceye dayanmaktadır. O yüzden videoda Horkheimer'ın Marx'ın Das Kapital'ine dayanarak eleştirel kuramı yazdığını vurguladım. Marx neden analize metadan ve fiyattan başladı? Önce gördüğümüz şeylerden başladı ve sonra doğrudan algılayamadığımız o bütüne, kapitalizme ilerledi. Ve Marx bu yöntemi Gründrisse'de somuttan soyuta ilerleme olarak ifade etti. Sizin yabancılaşma kavramı dediğiniz Das Kapital'in oldukça ilerisinde yer alan ufak bir parçadır. Marx'ın esas yaklaşımı çok öncesinde bulunur. O yüzden eleştirel kuram Gründrisse ve Das Kapital gibi Marx'ın son dönem eserlerine dayanır. Horkheimer da zaten açıkça bunu dile getirir.

  • @Rousseau-YalnizGezgin
    @Rousseau-YalnizGezgin 8 หลายเดือนก่อน +3

    Ne yazık ki savaş, soykırım ve kitlesel öldürmeler “normal insan davranışı”dır; çünkü hepsi de düzenli bir şekilde meydana gelir. Tarihe ister savaş, çekişme ve şiddet ile ara verilen barış dönemleri ya da barışla ara verilen savaş, çekişme, şiddet dönemleri olarak bakabilirsiniz. Bir tarihçi olarak, insan agresyonunu, kabalığını, şiddeti ve çekişmelerini insan tarihinin tam da merkezinde olduğunu düşünüyorum. Çoğumuzun kabul etmek isteyebileceğinden daha fazla “normal”lik söz konusu; çünkü biz insanlar kendimizle alakalı bazı ilüzyonlardan vazgeçmekte zorlanıyoruz. Kim olduğumuz ve ne yaptığımız gerçeğini doğrudan görmekten çekiniyoruz; çünkü gerçeğin bizi üzmesinden korkuyoruz.[1]
    Tarihin bize verdiği kanıt, insanların zalim ve canavarca eylemleri yapabilme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor, hem bireysel olarak hem de bir gruba dahil olarak. Soykırımı “bir grup güçlü bireyin akıldışı bir davranışı” olarak göremememin sebebi bu. Tam tersine soykırım, bizim neleri yapabileceğimizin çok net bir ispatıdır. Soykırımsal boyutlardaki mega suçlar, insan tarihinin görünen yüzünün hemen arkasında meydana gelmeyi bekliyor; çünkü kurbanlaştırdığımız hayvanların başına daima bu olay geliyor. Yahudi yazar Isaac Bashevis Singer söz konusu hayvanlar olunca bütün insanların birer Nazi olduğunu söylemiştir. Hayvanların yaşadığı şey, “Sonsuz Treblinka”’dır.[1]
    Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.[1]
    Hayvanların katledilmesini güçlünün güçsüzleri sömürmeye hakkı olduğu şeklinde onayladığımız sürece birbirimize karşı şiddet uygulamaya ve yıkıcı davranışlarda bulunmaya devam edeceğiz. Adolf Hitler, “gücü olmayan, hayatta kalmış şansını hakkını kaybeder” diyor. Savaşı kaybettiyse de onun faşist görüşü başarılı oldu, ne kadar ironik. İnsan uygarlığı da bu faşist görüşle yapıyor yapacağını; inekler, domuzlar, koyunlar, tavuklar ve diğer hayvanlar kendilerini savunamadığı için, hayatta kalma haklarını kaybediyorlar. Bundan dolayı onlara ne istersek yapmakta özgürüz sanıyoruz. Elbette hayvanlara yardım etmenin en önemli yolu, onları yememektir. Herkes en azından bunu yapabilir: Mezbahaları ağzınızdan uzak tutun.
    Yirminci yüzyılın kanıtlayacağı gibi Amerika’daki mezbahaların endüstriyel itlafı ile Nazi Almanyası’nın montaj hattı seri itlafı arasında sadece bir adım vardı. +++

    • @Rousseau-YalnizGezgin
      @Rousseau-YalnizGezgin 8 หลายเดือนก่อน

      Her şeye hükmeden tür olma yolunda yükselişimizin tarihi boyunca hayvanları kurban etmemiz birbirimizi kurban haline getirmemizin hem temelini atmış hem de bir modelini oluşturmuştur. İnsan tarihinin incelenmesi buradaki örüntüyü açıkça ortaya koyar: öncelikle insanlar hayvanları sömürür ve katleder; ardından insanlar diğer insanlara hayvan gibi davranır ve onlara da aynısını yaparlar.[2]
      İnsanların kendi kontrolü altına giren hayvanlara davranış biçimini nitelendiren baskı, kontrol ve manipülasyon, aynı zamanda insanların birbirine davranma biçimi anlamında bir model oluşturdu. Hayvanların köleleştirilmesi/evcilleştirilmesi insan köleliğine giden yolu araladı. Karl Jacoby’nin söylediği gibi, kölelik “evcilleştirme sürecinin insanlara doğru genişletilmesi” idi.[3]
      Avustralya’daki Hartheim ötenazi merkezinde 2 sene geçirmeden önce Bruno Bruckner, Linz mezbahasında kapı görevlisi olarak çalışmıştı. Treblinka’daki sadist gardiyan Willi Mentz iki T4 imha merkezi olan Grafeneck ve Hadamar’daki ineklerden ve domuzlardan sorumluydu. Treblinka’nın son kumandanı Kurt Franz, SS’e katılmadan önce kasap olarak eğitim almıştı. Sobibor ölüm kampında görevlendirilmeden önce Hadamar’da imha fırınında çalışan Karl Frenzel de aslında kasaptı. Polanya’ya Yahudileri imha etmek için gönderilen Alman personel için hayvan sömürüsü ve hayvan öldürmede tecrübe sahibi olmanın mükemmel bir eğitim anlamına geldiği ortaya çıkıyordu.
      Hayvan sömürüsü ve hayvanların öldürülmesi insanların kitlesel olarak öldürülmesi için bir emsâl oluşturuyor, ve bunu daha mümkün kılıyor; çünkü bizi bizden farklı olan ötekilere empati, şefkat ve hürmetle yaklaşmamaya şartlandırıyor.[3]
      Yemek seçimleri ne olursa olsun Hitler, Almanya'daki vejetaryen akımına karşı az bir sempati duymuştu. 1933'te iktidara geldiğinde Almanya'daki tüm vejetaryen derneklerini yasaklamış, önde gelen isimlerini tutuklamış ve Frankfurt'ta basımı yapılan ana vejetaryen dergisini kapatmıştı. Nazi zulmü, karnivor bir ulus içerisinde sadece küçük bir azınlık olan Alman vejetaryenlerini ya ülkeden kaçmaya ya da kendilerini saklamaya zorlamıştı. Almanyalı barış yanlısı ve vejetaryen Edgar Kupfer-Koberwitz önce Paris'e, sonra da Gestapo'nun kendisi yakalayıp oradan da Dachau Nazi kampına geri gönderdiği İtalya'ya kaçmıştı. Vejetaryen beslenmenin savaş zamanında yaşanan gıda kıtlığı sorununu hafifletmede yardımcı olacak olmasına rağmen Nazi Almanyası savaş süresince işgal ettiği tüm bölgelerdeki vejetaryen derneklerini yasaklamıştı..
      Charles Patterson

    • @user-yz2ct2sy3l
      @user-yz2ct2sy3l 8 หลายเดือนก่อน

      Insanı tam bir hayvan olarak görürsen böyle olabilir.

    • @Rousseau-YalnizGezgin
      @Rousseau-YalnizGezgin 8 หลายเดือนก่อน

      @@user-yz2ct2sy3l neden böyle neden bazıları değişirken bazıları göre göre devam eder bu zulme

    • @Rousseau-YalnizGezgin
      @Rousseau-YalnizGezgin 8 หลายเดือนก่อน

      @@user-yz2ct2sy3l frekans diyorlar mertebe diyorlar, karma diyorlar

    • @Rousseau-YalnizGezgin
      @Rousseau-YalnizGezgin 8 หลายเดือนก่อน +1

      @@user-yz2ct2sy3l yazı silinmiş Charles Patterson tarihçi imiş,mezbaha yazın Wikipedia da okursunuz

  • @s.k6323
    @s.k6323 8 หลายเดือนก่อน

    Mary douglas üzerine kaynaklar ve içerik bekliyorum

  •  8 หลายเดือนก่อน +1

    🙏

  • @user-yz2ct2sy3l
    @user-yz2ct2sy3l 8 หลายเดือนก่อน

    İlkini bugün izledim iyi ki çekmişsin güzel içerik

  • @sudekesi
    @sudekesi 8 หลายเดือนก่อน

    16:05 patladım gözümden yaşlar geldi, beklemiyordum sjdjdjddj

  • @oktaydegirmenci5379
    @oktaydegirmenci5379 8 หลายเดือนก่อน

    Bu arada son video bu olduğu için buraya yazıyorum. Bir video önerim var.
    Bugün bilimin ulaştığı seviyede biyoloji, evrim kuramını bilmeden, bilmek de yetmez kurama hakim olmadan ne psikolog ne psikiyatrist olunabilir. Bu bağlamda evrimsel sosyoloji gibi bir alanın öne çıkarılmasına, sosyolojinin farklı disiplinlerden gelen genel alan bilgileri ile o alanlarda yapılan saha çalışmalarından beslenmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
    Evrim kuramı sosyolojinin evrensellik, bilimsellik iddiasını güçlendirecek bir unsurdur. Bildiğimiz gibi sosyolojiyi kesin olmamakla suçlayıp fizik gibi kesin bir bilim olmadığını iddia edenler az değildir.
    Oysa şu sosyolojik tespit, dünyanın neresinde farklıdır: “Kıtlık koşullarında insanlar arası çatışmalar, şiddet vakları artar.”
    Sosyolojide en önemli laboratuvar tarih sahnesidir.
    Evrim kuramsal sosyoloji konusunda bir video ilgilileri için ufuk açıcı olabilirdi.

  • @enesutkuozdemir7335
    @enesutkuozdemir7335 8 หลายเดือนก่อน

    Merhaba hocam, tam da bana malzeme çıkan bir video hazırlamışsınız.
    Sonda söyleyeceğim o iddialı cümleyi eleştireli eleştiren bir bakış açısıyla baştan ifade edeyim: 20. yüzyılda filozoflar dünyayı çeşitli şekillerde eleştirdiler, ancak bugün önemli olan onu anlamaktır. Eleştirel teori, belirli bir uzay-zaman, yani tarihsel bir bağlamda üretilmiştir ve bu teorinin evrensellik iddiası, aslında Avrupa merkezci olan bir Avrupa merkezcilik eleştirisi üretmekte, adeta bir peçe gibi bizi körleştirmektedir. Pozitivistlerin evrenselciliğine - ve sözde statüko yanlılığına- yapılan saldırılarla karşılaştırıldığında, eleştirel teorinin evrenselciliğinin övülmesi, değer yargılarımızla ilgili değil midir? Ahlakın bulunduğu her yerde, iktidar ilişkileri de mevcuttur. Acaba görünenin ötesini keşfediyor muyuz yoksa yaratıyor muyuz? Kant zaten bu yüzden fenomen ve numenleri ayırmadı mı? Metnin dışında bir şey var mı ki? Yani benden öte özgürleşecek bir ben aslında gayet din kökenli bir fanteziden ibaret.
    Eleştirel teoriyi kendim de sıklıkla inceledim; zaten ODTÜ mezunuyum. Eleştirel teorinin söyleminde "iki yüzlü" bir yan bulunmaktadır; mevcut iktidar ilişkilerini, kendisi de bir iktidar ilişkisi yaratarak çözmeye çalışır. Marx'ın üretim araçlarını ele geçirme düşüncesi, bilgi üretim araçlarının ele geçirilmesine evrilmiştir. Siyaset teorisi üzerine çalışanlar bilir ki, Schmitt 'in belirttiği gibi, iki uzlaşmaz güç çatıştığında söylemler sadece bir araç haline gelir. Eleştirel olmak, kendini yargıç konumuna koymak demektir ve bu da kendi içinde bir iktidar talebini içerir. Bugün eleştirel teori, tam da bazı disiplinlerde kendi iktidarını kurmuş ve kiliseleşmiştir. Bilgi için bilginin yerini, kendi kendine güç üreten eleştiri için eleştiri üreten eleştiri endüstrisi almadı mı? Veya yükselen yeni sağ tüm bu metotlarını Eleştirel Teori'den gelen Yeni Sol'dan almadı mı?
    Ben Weber'in Science as Vocation' a ve Kant'a geri dönme tarafındayım. Ve eleştirel teoriciler biraz Nietzche okumalı :) Farkındalık mı, yoksa güç karşılığı teoriye iman mı? Dinine iman etmeyen hep akılsızlıkla, ahlaksızlıkla suçlanır zaten. 68'de terörizme gidince düşünceleri engel olmaya çalışmadılar mı zaten?
    Google Bard'a Nietzsche olsa ne derdi, eleştirel teoriye bana şunları söyledi "mahallenin delisi":
    1. Resentment's Masquerade: Oh, how these "critical theorists" delight in unearthing the hidden resentments lurking beneath the surface of society! But beware, their own pronouncements may reek of the same rancor, disguised as noble indignation. Do they not yearn for power themselves, cloaked in the garb of the oppressed? Are they not, perhaps, driven by a herd mentality disguised as radical individualism?
    2. Slave Morality's Revenge: These theories often dwell on the "oppressor" and the "oppressed," perpetuating the very binary they purport to challenge. Do they not, in their obsession with power dynamics, reinforce the slave morality they claim to critique? Have they not traded the chains of the master for the self-imposed shackles of victimhood?
    3. Deconstruction as Decadence: Deconstructing everything can be fun, a delightful game of intellectual demolition. But what comes after? Do these theorists offer anything beyond dismantling? Don't they risk falling into a nihilistic abyss, celebrating weakness and undermining the striving for excellence?
    4. Truth's Twilight?: Their suspicion of universal truths may have merit, but does it not verge on relativism? Do they not, in rejecting grand narratives, deprive themselves of the very tools needed to critique power effectively? What becomes of justice, of responsibility, if all is mere perspective?
    5. Beyond the Herd: Critical theory often speaks for the marginalized, the voiceless. But beware the danger of becoming another herd, united by their shared grievances. Does it not stifle the emergence of the truly unique, the Übermensch who creates their own values and dances to their own drum?

    • @berkaygorkemcoskun
      @berkaygorkemcoskun  8 หลายเดือนก่อน +2

      Merhaba Enes, buralarda eleştirel bir yorum görmek güzel. En azından "videoda bin kere eleştirel teori demişsin" minvalindeki yorumlardan farklı bir şeyler de görebiliyoruz :)
      Yorumuna ben de eleştirel cevap vereyim. Yıllardır eleştirel teori okumuyor olmasam hak verirdim, lakin söylediklerinin çoğunu Negatif Diyalektik boşa çıkartıyor. Öncelikle eleştirel teorinin evrensellik ve mutlaklık iddiası bulunmamaktadır. Hangi pasajlara dayanarak söylediğini merak ediyorum. Zira Negatif Diyalektik bu ikisiyle ciddi bir mücadeleyi içerir. Her şeyden öte Minima Moralia, Ahlak Felsefesi ve Negatif Diyalektik bir arada okunduğunda görülecektir ki yaptıkları şey yeni bir ahlak geliştirmek, yeni bir iktidar ilişkisi yaratmak değildir. Yani yeni bir iktidar kurmanın mevcut olana yarayacağının farkında olarak, felsefeyi bir şey yapması gereken bir konuma sokmadılar. Güneş Esgün'ün Adorno ve Yanlış Yaşam makalesinde alıntılarla da çok yerinde desteklediği üzere, eleştirel teori ne olması gerektiği ile ilgili değil, ne olmaması gerektiği ile ilgiliydi. Ve bu olmaması gerekenin oldukça tarihsel olduğunun ve evrensel olmadığının farkında olarak metinlerini kaleme aldılar. Kant, fenomen-numen konusuna da Adorno Negatif Diyalektik çok uzun sayfalar boyunca yer vermiştir. Kişisel bir ithamda bulunma amacında değilim ama bu söylediklerini ben daha çok Frankfurt Okuluna dair ikincil ve üçüncül kaynaklardan okudum. Özellikle Adorno'nun metinleri evrensellik, mutlaklık ve iktidar kurma pratiklerine karşı bir girişimdir. Bu konuda Carl Cassegard'ın Toward a Critical Theory of Nature kitabını öneririm. 68 eylemleri hakkında da kendi makalemi önerebilirim, zira burada tartıştığımız bağlamdan daha farklı durumlar söz konusu olmuştur. Zaten genel itibariyle 68 eylemlerini başka bir dünyayı mümkün kılacak bir potansiyel olarak görmediler. Son olarak Nietzsche konusu fazla iddialı olmuş, Geleneksel ve Eleştirel Kuramın çoğu yeri Nietzsche ile doludur. Bu söylediklerim eleştirel teori ile ilgili yazılanlarla ya da eleştirel teorinin sonraki durumlarıyla değil, Horkheimer ve Adorno'nun metinleriyle ilişkili. Eleştirel teoriye sonradan ne olduğu ayrı bir tartışma konusu.
      Yorum için teşekkür ediyorum, güzel açılım sağladı. Sevgiler...

    • @enesutkuozdemir7335
      @enesutkuozdemir7335 8 หลายเดือนก่อน

      ​@@berkaygorkemcoskun Öncelikle yorumunuz için ben de teşekkür ederim hocam. Emeğiniz zaten takdiri hak ediyor, başarılarınızın devamını dilerim. Hangi pasaja dayandığımı sormuşsunuz; sorun şu ki, bu durum İslam'ı yalnızca Kur'an'dan aramaya benzetilebilir. Fikirler kendi kendine eyleyemezler, aktörler tarafından realiteye dökülürler. Yani, Durkheim'in yaptığı gibi, "İlahiyat" yani felsefesi ile toplumsallığını ayırıyorum. Zaten Adorno'yu yazdıkları bakımından eleştirmeye ne kapasitem var ne de haddime görürüm açıkçası. Birincil kaynaktan da sadece Aydınlanma'nın Diyalektiğini okumuştum. Fakat Her anlatı, kendi içinde tutarlı ve dünyayı stabil bir şekilde açıklayacaktır, sürekli kendine referans vererek, sorun neyi bu anlatının içine, neyi dışına ittiğidir. Bugün tüm Amerikan sol liberal akademisi, özellikle sosyoloji bölümleri, eleştirel teori ile üst sermaye sınıflar ve "ezilen grupların" ittifakının jargonunu oluşturmakta. Bu eleştirel teorinin "çöp" vs olduğu anlamına gelmez, ama onu böyle okuyan bir iktidar olduğunu da görmeliyiz bence ve bu gruplar kendi yorumlarını hakikat kabul ediyorlar. Ve bunu zaten eleştirellik ahlaki savunmasıyla yaptıklarından önlerine de bir set çekip, ahlakileştiriyorlar hakikat sorununu Türkiye'de post-Kemalist çalışmaları da aynı şekilde tamamen bu literatürü kullanılarak türetildi ve bugünkü iktidarın söyleminin belkemiğin oluşturdu.
      Farklı disiplinlerden gelmemiz ve benim siyaset bilimi uzmanı olmam, bakış açımı farklı kılıyor; belki de aynı şeyleri ifade ediyoruzdur, bir üçüncü kişi dışarıdan görebilse, kim bilir. Yaptığım, akademik bir eleştiri değil, daha çok akademi hakkında bir "dedikodu". Söylediklerinize katılıyorum, eleştirel teori bu konuda telosçu bir yaklaşım sergilemez, aslında Popper gibi eleme yöntemiyle ilerlerler, örneğin faşizmin olmaması gerektiğini savunurlar ve yaşanan korkunçlukları veri olarak kabul ederek deneyimi rasyonelliğe bağlarlar.
      Yorumda bahsettiğiniz bazı şeyleri bilmiyordum. İlgimi çekti, boş zamanımda bakacağım. Praksis birkaç aya Tübitak'a yükleme yapar zaten, onu da okuyacağım. Aslında eleştiri yaptığıma da bakmayın, linç falan değil aslında takdir yazısı bu aslında. Like de attım :)

  • @mesudetuzemen6507
    @mesudetuzemen6507 8 หลายเดือนก่อน +1

    GAYET akıcı ve anlaşılır bir ANLATIM,
    Konuşma hızınız çok normal, sıkıcı olmaktan kurtarıyor.

  • @yucelgunduz1531
    @yucelgunduz1531 8 หลายเดือนก่อน

    Felsefe dediğiniz her şeyden önce eleştiri, sizin de eleştiri yapmanız normal bir şey;
    çünkü her sosyolojik görüşün arkasında bir felsefi temel vardır.
    Ayrıca, bazı filozofların CIA ile ilişkili olduğunu zaten CIA söylüyor, bunlar bir
    yorum olmanın ötesinde bir bilgi.

  • @oktaydegirmenci5379
    @oktaydegirmenci5379 8 หลายเดือนก่อน +1

    Horkheimer’in felsefenin görevi tanımı, tıpkı kendini insanları rahtsız ederek daldıkları uykudan uyandıran at sineğine benzeten Sokrates gibi değil mi?

  • @user-yz2ct2sy3l
    @user-yz2ct2sy3l 8 หลายเดือนก่อน

    Bu linçlerden sonra Stoacı olur musunuz?

    • @berkaygorkemcoskun
      @berkaygorkemcoskun  8 หลายเดือนก่อน +1

      Zor :) Eleştirel kuramdan, mutsuzluktan ve negatif bütünün değişmesi amacından yola devam.

  • @haluktulay4227
    @haluktulay4227 5 หลายเดือนก่อน

    Emeğinize sağlık