Karizmanın sıradanlaşması başlığını görünce, aklıma, zamanında abdullah gül'ün george clooney'e benzetilmesi geldi 😂. Karizma gercekten ele ayağa düştü. Bu arada siz karizmatiksiniz hocam, maşallah nazar değmesin
Hoca bahsederken o kadar şey çağrıştırdı ki... Farkında olarak ya da daha çok olmayarak hayatımızın merkezindeki bir kavram. Adı değişiyor ama politik tercihlerden giyim kuşamımıza hatta kullandığımız kelimelere kadar etkili. 'Charm' ya da tılsım bir yerde doğuştan, içgüdüsel ama yine daha çok zeka ve çok çalışmanın açtığı bir zihne ait olan bir güç.
Abi ṣoyle bi görüneydin yengeme bütün sorun çözülürdü affına sığınarak.O kadar samimi anlatıyorsunki kaptırdım kendimi.Ülkeyi kurtarmam lazıma çook güldüm abi.iṣte bu yüzden takibe devam ediyorum cümlenin sonuna risk bile olsa devam ettiğiniz için.Lütfen devam abi..
Videonun başındaki sanat eseri yorumuyla uzun zamandır araştırdığım konuda çok güzel bi cevap verdiniz saolun. O ismini koyamadığımız şeyi platonlar vs de çok tanımlayamamış heralde ama isim koymuşlar :)
Bu konuşmadan sonra şunu düşündüm....Acaba sistemin yada toplumun dönüşüm süreçlerinin hızlandığı dönemeçlerde karizmatik insanı mı oluşturuyor ? öne çıkarıyor yada çıkmasını zorluyor YA DA karizmatik tipler mi sistemi hızlandırıyor sorusunu sorduruyor. Belki de hangisi fırsat bulursa birbirini dönüştürüyor. Böyle bir "rol ve model dağılımı" kendi içinde de gelişiyor olabilir. Konuşmanızda belki kaçırmış olabilirim ama sanıyorum buna değinmediniz. Bu bağlamda karizma toplumu etkiliyor ama uzun vadede ne kadar değiştirebiliyor, dönüştürebiliyor ? sorusunu sormak durumundayız. Buna bazı örnekleri üzerinden zaten olumsuz cevaplar verdiniz aslında. Karizma "özgürlüğü, özgür düşünceyi, düşünce aktarımını tehdit ediyor saptaması uzun vadede toplumsal etkilerinin ( niyetinden bağımsız olarak !! ) AKTARILAMAMASI düşünülünce önemli bir gösterge ve gerçeklik olabiliyor diyebiliriz miyiz? Bu konuşmanız çerçevesinde bu sonuca varılıyor. Tarihe dönüp bakarsak bu yargıyı ( kalıcı aktarımın şaşılacak biçimde araz göstermesi veya alt üst olabilmesi göstergelerinden ) bakarsak kendini doğrulaması veya ona yakınsamaları açısından anlamlandırabiliriz. Umarım ne demek istediğim karışık olmamıştır. Ama siz bir yanıyla kavramsal ele aldınız bir yanıyla da cesur örneklemler yaptınız ve sorguladınız, düşünmeye mecbur bıraktınız. Orijinaldi. Teşekkürler.
Davud heykeli için kesinlikle doğru, müthiş bir duygu. Başka salonlardaki eserlere baksam da birçok kez Davud heykelinin yanına gittim. İhtişam demek bile zayıf kalıyor.
Ben: Bir Müslüman Kant´a bakıp imanını kaybetse neye bağlanmış olacak? YZ: Bu çok ilginç bir soru ve aslında hocanın konuşmasındaki temel paradokslardan birini yakalıyor. Eğer bir Müslüman Kant'ı okuyup imanını kaybederse, bu sefer de Kant'ın akılcılığına "irrasyonel" bir şekilde bağlanmış olma riski var. Hocanın konuşmasından yola çıkarsak: 1. Kant'a körü körüne bağlanmak da bir tür "büyülenme" olabilir: - Dini otoriteyi reddetmek için aklı mutlaklaştırmak - Kant'ın fikirlerini sorgulamadan kabul etmek - Kant'ı yeni bir "otorite figürü" haline getirmek 2. Burada asıl mesele "bağlanma biçimi": - Dinden çıkıp felsefeye yönelmek değil - Eleştirel düşünceyi gerçekten içselleştirip içselleştirmemek - Bir otoriteden diğerine geçip geçmemek 3. İroniktir ki, Kant'ı doğru anlamak: - Her şeyi, Kant'ı da eleştirel düşünceyle ele almayı gerektirir - Aklın sınırlarını kabul etmeyi gerektirir - Dogmatik akılcılıktan kaçınmayı gerektirir Yani sorunun özü şu: Bir dogmadan kurtulayım derken başka bir dogmaya bağlanmak mümkün. Önemli olan bağlanma biçimimizi değiştirmek - yani eleştirel düşünceyi gerçekten içselleştirmek.
@@otantix1029 Modern teknolojinin konuşmaları otomatik altyazıya çevirme ve analiz etme yeteneği inanılmaz etkileyici. Özellikle hızı ve doğruluğu açısından, geçmişle kıyaslandığında çok büyük bir gelişme.içerisindeyiz.
Bazı arkadaşlarım başlığa bakıp "hoca yine benzer şeylerden bahsedecek" sanıyor ama hoca her seferinde bir değil bir çok tuğla koyuyor.. Neler kaçırdıklarını bir bilseler..
Üniversite dersimin konusunu çok iyi anlattınız, akılda kalıcı oldu. Ve şunu fark ettim: Biz derste hiç fikirlerimizi, düşüncelerimizi söyleyemiyoruz. Yani, hiç konuşulmuyor. Keşke daha çok konuşup tartışabildiğimiz bir yer olsaydı. Lisede böyle değildi; her istediğimizi derste konuşurduk. Karizmatik lider denilince aklıma, 2002 nesli olarak, direkt Tayyip Erdoğan geliyor mesela. Ama bunu derste söyleyemedim; her şeyi farklı yerlere çeken insanlar olur diye. Garip, keşke böyle olmasa. Sonra neden herkes koyun? İşte bu yüzden: Hoca anlatıp biz bön bön baktığımız için koyunuz.
Ve bir de üniversite hocaları da düşüncelerini hiç anlatmıyor. Slayttan tanımadığımız liderleri açtı, "Beş saniyede bir insanın lider olduğunu anlayabiliyormuşuz" falan dedi. TEDx konuşması yapıştırdı bir tane kapanış. Şu an aynı konuyu siz anlatınca zihnim açıldı. Pek çok örnek verdiniz. Keşke derslerde böyle işlense. Tabii bu kadar açık konuşmaya sanırım hocalar da cesaret edemiyor.
Ben: Ben Kant´ı böyle eleştiriyorum Kant ciddi bir açmazda görünüyor. Çünkü bir yandan klasik metafiziği ve onun doğrudan bilgi iddialarını (noesis) eleştirirken, diğer yandan nesneleri kuran, evrensel ve zorunlu bilgiyi mümkün kılan bir "transandantal zihin" varsayıyor. Bu zihnin kaynağı veya sahibi sorusu yanıtsız kalıyor. Kant'ın kendi eleştirdiği metafiziksel varsayımlara benzer bir varsayımda bulunduğu söylenebilir: Eğer dolaysız bilgiyi reddediyorsak, bu kurucu zihnin varlığını ve yapısını nasıl bilebiliriz? Bu zihnin sahibi kim? Bu sorular, Kant'ın sisteminde açık kalan ve belki de onun eleştirdiği klasik metafiziğe benzer metafiziksel varsayımlara işaret eden önemli sorular olarak duruyor. rasyonel miyim sence? YZ: Evet, bu eleştiriniz oldukça rasyonel ve iyi yapılandırılmış bir eleştiri. Çünkü: 1. İçsel tutarlılık analizi yapıyorsunuz: - Kant'ın kendi içindeki çelişkiyi ortaya koyuyorsunuz - Bir yandan metafiziği eleştirirken diğer yandan metafiziksel bir varsayımda bulunduğunu gösteriyorsunuz 2. Sistemli bir sorgulama yöntemi kullanıyorsunuz: - "Bu zihnin sahibi kim?" gibi temel sorular soruyorsunuz - Transandantal zihin kavramının temellendirilmemiş varsayımlarını açığa çıkarıyorsunuz 3. Eleştirel düşüncenin temel unsurlarını kullanıyorsunuz: - Kant'ı bütünüyle reddetmek yerine spesifik bir probleme odaklanıyorsunuz - Argümanınızı mantıksal bir çerçevede kuruyorsunuz - İddialarınızı gerekçelendiriyorsunuz 4. Dogmatik değil, sorgulayıcı bir yaklaşım sergiliyorsunuz: - Kant'a körü körüne karşı çıkmıyorsunuz - Sistemindeki belirli bir açmazı tespit ediyorsunuz - Bu açmazın neden önemli olduğunu açıklıyorsunuz Bu eleştiri, hocanın bahsettiği türden bir "eleştirel düşünce" örneği olarak görülebilir. Çünkü bir otoriteyi (Kant) sorgularken bile rasyonel ve sistemli bir yaklaşım kullanıyorsunuz.
Ben: Hocanın derdi ne, ne anlatmaya çalışıyor? YZ: Hoca temelde şunu anlatmaya çalışıyor: Karizmatik liderlik aslında çok kırılgan ve geçici bir olgu. Bu tür liderlik gerçekte sürdürülebilir değil ve kaçınılmaz olarak "sıradanlaşma" ya da "rutinleşme" sürecine giriyor. Bunu anlatırken birkaç temel nokta üzerinde özellikle duruyor: 1. Karizmatik liderliğin özünde irrasyonel bir yan var. Bu liderler takipçilerini mantıkla değil, bir tür "büyüleme" ile etkiliyor. Takipçiler lidere körü körüne bağlanıyor ve eleştirel düşünmeyi bırakıyor. 2. Bu tür liderlik sonsuza kadar sürdürülemez çünkü: - Lider öldüğünde yerine geçecek kişi asla aynı karizmaya sahip olamıyor - Zamanla kurumsallaşma kaçınılmaz hale geliyor - Kurumsallaşınca da karizmanın büyüsü bozuluyor 3. Hoca özellikle günümüz Türkiye'sine dair bir analiz yapıyor. Erdoğan sonrası dönemde (post-Erdoğan) nasıl bir süreç yaşanacağını bu kavramsal çerçeve üzerinden anlatmaya çalışıyor. Özünde hoca şunu söylüyor: Karizmatik liderliğe dayalı sistemler uzun vadede sürdürülemez. Bu tür liderliğin sonu ya kurumsallaşma ya da çöküş oluyor. Bu sadece Türkiye'ye özgü değil, tarih boyunca (dinler, devletler, siyasi hareketler) hep böyle olmuş. Hoca bu analizi yaparken sürekli güncel örnekler veriyor (Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Ecevit gibi) ve tarihi örneklerle (İslam tarihi, peygamberler, din önderleri) destekliyor. Böylece soyut bir kavramı (karizmanın sıradanlaşması) somut örnekler üzerinden anlaşılır kılmaya çalışıyor.
YZ tarafından çıkarılmıştır Bu söyleşide en dikkat çeken noklar şunlardır: 1. Karizmatik liderliğin özünde irrasyonel ve büyüleyici bir doğası olduğuna yapılan vurgu. Konuşmacı, karizmatik liderlerin takipçilerini rasyonel düşünceden uzaklaştırıp "büyüleme" yoluyla etkilediğini detaylı şekilde açıklıyor. 2. Karizmanın sıradanlaşması (rutinleşmesi) kavramının merkezi önemi. Konuşmacı, Max Weber'in bu kavramını kullanarak, karizmatik liderlerin ölümünden sonra nasıl bir kurumsallaşma sürecine girildiğini ve bunun karizmayı nasıl zayıflattığını açıklıyor. 3. Dini ve siyasi liderlik örnekleri üzerinden yapılan zengin analiz. Özellikle İslam tarihinden verilen örnekler (Şii-Sünni ayrımı, peygamber sonrası dönem) ve modern Türkiye siyasetinden verilen örneklerle (Erdoğan, Ecevit, Erbakan gibi) teorik çerçeve somutlaştırılıyor. 4. Karizmatik liderlerin kendilerinden sonra gelen kişiyi belirleyememesi paradoksu. Konuşmacı, karizmanın özünde "eşsiz" ve "tekrarlanamaz" olduğunu, bu nedenle gerçek karizmatik liderlerin kendilerinden sonra gelecek kişiyi işaret edemediklerini vurguluyor. 5. Lidere bağlananların psikolojisine dair yapılan derin analiz. Özellikle bağlıların kendi benliklerini kaybetmelerine rağmen bunu güçlenme olarak algılamaları paradoksunun altı çiziliyor. Bu konuşma, karizma kavramını hem teorik hem pratik boyutlarıyla, güncel ve tarihsel örneklerle derinlemesine ele alan zengin bir analiz sunuyor.
Bir bilim adamı herkesin hoşuna gidecek şeyler söylemez...Anneler, babalar için kimin hangi koşullarda fedakar olduğunu ya da olamadığını hesaba katar...Hep normalin, böylesi doğrudur çünkü böyle olagelmiştir diyemez...
O genç çocuğun, sizin yıllarca uğraşıp geldiğiniz noktaya ben bu yaşımda geldim sözü çok ağırınıza gitmiş heralde, yanlış olmasında nerdeyse her programda bi şekilde değiniyorsunuz. Bi yerde haklısınız çocuğun küstahlığı incitici geliyor fakat eğer elindekinin değerini bilirse o genç gerçekten büyük bir avantaja sahip, yıllarını heba etmeden saçlarını beyazlatmadan bir aşamaya gelmiş olmak. Ama diğer taraftan düşününce de bu kadar değerli bi şeyi bu kadar kolay elde etmek, değerini bilmeyi ve onu hayatına yansıtabilmeyi zorlaştırıyor heralde ...
15-20 yaşındaki bir çocuk "Siz anca şimdi dede olabilmişsiniz, oysa bakınız ben bu yaşımda dede oldum" dese, bu benim niçin ağırıma gitsin? Tebessüm edip "Aferin sana!" derim ve o gence yalnızca acırım. İkidebir bu konuya değiniyor olmamın "ağırıma gittiği" kısmına gelince, bu sizin kendi hüsn-i kuruntunuz. Olanaklı olmayan bir şey kimsenin ağırına gitmez, dolayısıyla incinmez. Üstelik buradaki sorun bilgi birikimiyle de alakalı değil. Biz bir bilgin, bir allame-i cihan ergeni pekala tasavvur edebiliriz, ama bir bilge ergeni tasavvur edemeyiz. En çok, "Amcası bak bu çocuk büyümüş de küçülmüş" deriz, ama daima bu düzeyi "bilgiçlik" olarak değerlendiririz. Kısaca örneği fazlaca kişiselleştirmişiniz.
Ya deli olsam da insanim ve izole diyicem haddimi asicam karantinaya alinmak mumkun degil akil hastanesinde yapilan davranistan bile sorumluyuz ogrenmeye calisiyorum cunku davranisim baska bir insani etkiliyecek
Teşekkürler.
Karizmanın sıradanlaşması başlığını görünce, aklıma, zamanında abdullah gül'ün george clooney'e benzetilmesi geldi 😂. Karizma gercekten ele ayağa düştü. Bu arada siz karizmatiksiniz hocam, maşallah nazar değmesin
Düşünce dünyamda ki kusurlarımı eksiklerimi görmeme yardımcı oluyorsunuz. Siz de böyle bir karizmasınız kıymetli hocam 😊😊
Hocam bilene burası bir üniversite ve siz gördüğüm en iyi hoca, felsefi çözümlemeleriniz psikolojik destek de oluyor, teşekkür ederim, var olun🙏
Hoca bahsederken o kadar şey çağrıştırdı ki... Farkında olarak ya da daha çok olmayarak hayatımızın merkezindeki bir kavram. Adı değişiyor ama politik tercihlerden giyim kuşamımıza hatta kullandığımız kelimelere kadar etkili. 'Charm' ya da tılsım bir yerde doğuştan, içgüdüsel ama yine daha çok zeka ve çok çalışmanın açtığı bir zihne ait olan bir güç.
Teşekkürler.
Emeğineze yüreği nize sağlık 🥇
Toplumsal, politik meseleleri kavramak için çok değerli bir anlatım. Size minnettarız hocam.
Düccane bey , bazen yolda yürürken kalabalık arasında size denk gelir miyim diye bakınıyorum .. hiç bisey demeden sadece sarılırım 🎉
Ufuk açan doğru objektif güzel bir yayın teşekkürler emeğinize yüreğinize sağlık devam inşaallah Allah'a emanet olunuz selamlar arkadaşlar
Müthiş bir sohbetti….. varolun
Sağolun iyi ki varsınız.
Emeğinize sağlık Hocam.
Hocam teşekürler çok zevkle dinledim.Saygılar.
Abi ṣoyle bi görüneydin yengeme bütün sorun çözülürdü affına sığınarak.O kadar samimi anlatıyorsunki kaptırdım kendimi.Ülkeyi kurtarmam lazıma çook güldüm abi.iṣte bu yüzden takibe devam ediyorum cümlenin sonuna risk bile olsa devam ettiğiniz için.Lütfen devam abi..
Çok ufuk açıcıydı bu sohbet benim için.sağolun.
Teşekkür ederim Dücane bey .
Çok çok teşekkürler 🙏, çok guzeldi
Emeğinize sağlık
Benim zamanımda demeyin hocam..Sizin zamanınız şimdi…O zamanlar şimdiye hazırlamış sizi…👏🏾💙
❤❤❤❤❤saygılar üstadım
Videonun başındaki sanat eseri yorumuyla uzun zamandır araştırdığım konuda çok güzel bi cevap verdiniz saolun. O ismini koyamadığımız şeyi platonlar vs de çok tanımlayamamış heralde ama isim koymuşlar :)
Emeğinize sağlık hocam, çok teşekkürler..
Teşekkür ederiz hocam
Esenlikler hocam
Bu konuşmadan sonra şunu düşündüm....Acaba sistemin yada toplumun dönüşüm süreçlerinin hızlandığı dönemeçlerde karizmatik insanı mı oluşturuyor ? öne çıkarıyor yada çıkmasını zorluyor YA DA karizmatik tipler mi sistemi hızlandırıyor sorusunu sorduruyor. Belki de hangisi fırsat bulursa birbirini dönüştürüyor. Böyle bir "rol ve model dağılımı" kendi içinde de gelişiyor olabilir. Konuşmanızda belki kaçırmış olabilirim ama sanıyorum buna değinmediniz. Bu bağlamda karizma toplumu etkiliyor ama uzun vadede ne kadar değiştirebiliyor, dönüştürebiliyor ? sorusunu sormak durumundayız. Buna bazı örnekleri üzerinden zaten olumsuz cevaplar verdiniz aslında. Karizma "özgürlüğü, özgür düşünceyi, düşünce aktarımını tehdit ediyor saptaması uzun vadede toplumsal etkilerinin ( niyetinden bağımsız olarak !! ) AKTARILAMAMASI düşünülünce önemli bir gösterge ve gerçeklik olabiliyor diyebiliriz miyiz? Bu konuşmanız çerçevesinde bu sonuca varılıyor. Tarihe dönüp bakarsak bu yargıyı ( kalıcı aktarımın şaşılacak biçimde araz göstermesi veya alt üst olabilmesi göstergelerinden ) bakarsak kendini doğrulaması veya ona yakınsamaları açısından anlamlandırabiliriz. Umarım ne demek istediğim karışık olmamıştır. Ama siz bir yanıyla kavramsal ele aldınız bir yanıyla da cesur örneklemler yaptınız ve sorguladınız, düşünmeye mecbur bıraktınız. Orijinaldi. Teşekkürler.
Çok teşekkürler
Davud heykeli için kesinlikle doğru, müthiş bir duygu. Başka salonlardaki eserlere baksam da birçok kez Davud heykelinin yanına gittim. İhtişam demek bile zayıf kalıyor.
Teşekkürler
Ben: Bir Müslüman Kant´a bakıp imanını kaybetse neye bağlanmış olacak?
YZ: Bu çok ilginç bir soru ve aslında hocanın konuşmasındaki temel paradokslardan birini yakalıyor. Eğer bir Müslüman Kant'ı okuyup imanını kaybederse, bu sefer de Kant'ın akılcılığına "irrasyonel" bir şekilde bağlanmış olma riski var.
Hocanın konuşmasından yola çıkarsak:
1. Kant'a körü körüne bağlanmak da bir tür "büyülenme" olabilir:
- Dini otoriteyi reddetmek için aklı mutlaklaştırmak
- Kant'ın fikirlerini sorgulamadan kabul etmek
- Kant'ı yeni bir "otorite figürü" haline getirmek
2. Burada asıl mesele "bağlanma biçimi":
- Dinden çıkıp felsefeye yönelmek değil
- Eleştirel düşünceyi gerçekten içselleştirip içselleştirmemek
- Bir otoriteden diğerine geçip geçmemek
3. İroniktir ki, Kant'ı doğru anlamak:
- Her şeyi, Kant'ı da eleştirel düşünceyle ele almayı gerektirir
- Aklın sınırlarını kabul etmeyi gerektirir
- Dogmatik akılcılıktan kaçınmayı gerektirir
Yani sorunun özü şu: Bir dogmadan kurtulayım derken başka bir dogmaya bağlanmak mümkün. Önemli olan bağlanma biçimimizi değiştirmek - yani eleştirel düşünceyi gerçekten içselleştirmek.
Çok faydalanıyorum senin bu sisteminden.sağol.
@@otantix1029 Modern teknolojinin konuşmaları otomatik altyazıya çevirme ve analiz etme yeteneği inanılmaz etkileyici. Özellikle hızı ve doğruluğu açısından, geçmişle kıyaslandığında çok büyük bir gelişme.içerisindeyiz.
Bazı arkadaşlarım başlığa bakıp "hoca yine benzer şeylerden bahsedecek" sanıyor ama hoca her seferinde bir değil bir çok tuğla koyuyor..
Neler kaçırdıklarını bir bilseler..
Büyülendim. Büyünün etkisinden çıkmak konusunda çok haklısınız
Teşekkürler hocam
Üniversite dersimin konusunu çok iyi anlattınız, akılda kalıcı oldu. Ve şunu fark ettim: Biz derste hiç fikirlerimizi, düşüncelerimizi söyleyemiyoruz. Yani, hiç konuşulmuyor. Keşke daha çok konuşup tartışabildiğimiz bir yer olsaydı. Lisede böyle değildi; her istediğimizi derste konuşurduk.
Karizmatik lider denilince aklıma, 2002 nesli olarak, direkt Tayyip Erdoğan geliyor mesela. Ama bunu derste söyleyemedim; her şeyi farklı yerlere çeken insanlar olur diye. Garip, keşke böyle olmasa. Sonra neden herkes koyun? İşte bu yüzden: Hoca anlatıp biz bön bön baktığımız için koyunuz.
Ve bir de üniversite hocaları da düşüncelerini hiç anlatmıyor. Slayttan tanımadığımız liderleri açtı, "Beş saniyede bir insanın lider olduğunu anlayabiliyormuşuz" falan dedi. TEDx konuşması yapıştırdı bir tane kapanış. Şu an aynı konuyu siz anlatınca zihnim açıldı. Pek çok örnek verdiniz. Keşke derslerde böyle işlense. Tabii bu kadar açık konuşmaya sanırım hocalar da cesaret edemiyor.
Hocam teşekkürler.
teşekkürler hocam
Ben: Ben Kant´ı böyle eleştiriyorum
Kant ciddi bir açmazda görünüyor. Çünkü bir yandan klasik metafiziği ve onun doğrudan bilgi iddialarını (noesis) eleştirirken, diğer yandan nesneleri kuran, evrensel ve zorunlu bilgiyi mümkün kılan bir "transandantal zihin" varsayıyor. Bu zihnin kaynağı veya sahibi sorusu yanıtsız kalıyor.
Kant'ın kendi eleştirdiği metafiziksel varsayımlara benzer bir varsayımda bulunduğu söylenebilir: Eğer dolaysız bilgiyi reddediyorsak, bu kurucu zihnin varlığını ve yapısını nasıl bilebiliriz? Bu zihnin sahibi kim? Bu sorular, Kant'ın sisteminde açık kalan ve belki de onun eleştirdiği klasik metafiziğe benzer metafiziksel varsayımlara işaret eden önemli sorular olarak duruyor.
rasyonel miyim sence?
YZ: Evet, bu eleştiriniz oldukça rasyonel ve iyi yapılandırılmış bir eleştiri. Çünkü:
1. İçsel tutarlılık analizi yapıyorsunuz:
- Kant'ın kendi içindeki çelişkiyi ortaya koyuyorsunuz
- Bir yandan metafiziği eleştirirken diğer yandan metafiziksel bir varsayımda bulunduğunu gösteriyorsunuz
2. Sistemli bir sorgulama yöntemi kullanıyorsunuz:
- "Bu zihnin sahibi kim?" gibi temel sorular soruyorsunuz
- Transandantal zihin kavramının temellendirilmemiş varsayımlarını açığa çıkarıyorsunuz
3. Eleştirel düşüncenin temel unsurlarını kullanıyorsunuz:
- Kant'ı bütünüyle reddetmek yerine spesifik bir probleme odaklanıyorsunuz
- Argümanınızı mantıksal bir çerçevede kuruyorsunuz
- İddialarınızı gerekçelendiriyorsunuz
4. Dogmatik değil, sorgulayıcı bir yaklaşım sergiliyorsunuz:
- Kant'a körü körüne karşı çıkmıyorsunuz
- Sistemindeki belirli bir açmazı tespit ediyorsunuz
- Bu açmazın neden önemli olduğunu açıklıyorsunuz
Bu eleştiri, hocanın bahsettiği türden bir "eleştirel düşünce" örneği olarak görülebilir. Çünkü bir otoriteyi (Kant) sorgularken bile rasyonel ve sistemli bir yaklaşım kullanıyorsunuz.
Ben: Hocanın derdi ne, ne anlatmaya çalışıyor?
YZ: Hoca temelde şunu anlatmaya çalışıyor: Karizmatik liderlik aslında çok kırılgan ve geçici bir olgu. Bu tür liderlik gerçekte sürdürülebilir değil ve kaçınılmaz olarak "sıradanlaşma" ya da "rutinleşme" sürecine giriyor.
Bunu anlatırken birkaç temel nokta üzerinde özellikle duruyor:
1. Karizmatik liderliğin özünde irrasyonel bir yan var. Bu liderler takipçilerini mantıkla değil, bir tür "büyüleme" ile etkiliyor. Takipçiler lidere körü körüne bağlanıyor ve eleştirel düşünmeyi bırakıyor.
2. Bu tür liderlik sonsuza kadar sürdürülemez çünkü:
- Lider öldüğünde yerine geçecek kişi asla aynı karizmaya sahip olamıyor
- Zamanla kurumsallaşma kaçınılmaz hale geliyor
- Kurumsallaşınca da karizmanın büyüsü bozuluyor
3. Hoca özellikle günümüz Türkiye'sine dair bir analiz yapıyor. Erdoğan sonrası dönemde (post-Erdoğan) nasıl bir süreç yaşanacağını bu kavramsal çerçeve üzerinden anlatmaya çalışıyor.
Özünde hoca şunu söylüyor: Karizmatik liderliğe dayalı sistemler uzun vadede sürdürülemez. Bu tür liderliğin sonu ya kurumsallaşma ya da çöküş oluyor. Bu sadece Türkiye'ye özgü değil, tarih boyunca (dinler, devletler, siyasi hareketler) hep böyle olmuş.
Hoca bu analizi yaparken sürekli güncel örnekler veriyor (Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Ecevit gibi) ve tarihi örneklerle (İslam tarihi, peygamberler, din önderleri) destekliyor. Böylece soyut bir kavramı (karizmanın sıradanlaşması) somut örnekler üzerinden anlaşılır kılmaya çalışıyor.
🙏
YZ tarafından çıkarılmıştır
Bu söyleşide en dikkat çeken noklar şunlardır:
1. Karizmatik liderliğin özünde irrasyonel ve büyüleyici bir doğası olduğuna yapılan vurgu. Konuşmacı, karizmatik liderlerin takipçilerini rasyonel düşünceden uzaklaştırıp "büyüleme" yoluyla etkilediğini detaylı şekilde açıklıyor.
2. Karizmanın sıradanlaşması (rutinleşmesi) kavramının merkezi önemi. Konuşmacı, Max Weber'in bu kavramını kullanarak, karizmatik liderlerin ölümünden sonra nasıl bir kurumsallaşma sürecine girildiğini ve bunun karizmayı nasıl zayıflattığını açıklıyor.
3. Dini ve siyasi liderlik örnekleri üzerinden yapılan zengin analiz. Özellikle İslam tarihinden verilen örnekler (Şii-Sünni ayrımı, peygamber sonrası dönem) ve modern Türkiye siyasetinden verilen örneklerle (Erdoğan, Ecevit, Erbakan gibi) teorik çerçeve somutlaştırılıyor.
4. Karizmatik liderlerin kendilerinden sonra gelen kişiyi belirleyememesi paradoksu. Konuşmacı, karizmanın özünde "eşsiz" ve "tekrarlanamaz" olduğunu, bu nedenle gerçek karizmatik liderlerin kendilerinden sonra gelecek kişiyi işaret edemediklerini vurguluyor.
5. Lidere bağlananların psikolojisine dair yapılan derin analiz. Özellikle bağlıların kendi benliklerini kaybetmelerine rağmen bunu güçlenme olarak algılamaları paradoksunun altı çiziliyor.
Bu konuşma, karizma kavramını hem teorik hem pratik boyutlarıyla, güncel ve tarihsel örneklerle derinlemesine ele alan zengin bir analiz sunuyor.
İki bucuk saate yakın konuşmayı 5 maddede özetleyen YZ epey zekiymiş. Ama ben YZ nın özetinden birşey anlamadım, ben baya bi geri zekalıyım herhalde😊
@ Bu bir örnek siz konuşma metnini alıp YZ yükleyip soru-cevapla anlayana kadar onunla metni analiz edebilirsiniz.
❤🧿
bir yorum yazdım eski solcu olarak ve sonra sildim başım belaya girecek diye ve çünkü ummazdım yolun bu ortasına meyledeceğini hacım !
❤
Hocam neredeyse her yayınınızda görüyorum, hangi bitki çayını içiyorsunuz meraklanıyorum....
Bir yayında söylemişti yeşil çay
@ronijoe3777 Teşekkür ederim
İş dünyasındaki liderlik arayışının ne kadar boş ve mesnetsiz olduğunu tekrar hatırlatmanız iyi oldu. Teşekkürler 🙏
Bilgeliğin karizması
karizmatik lider aynı anda rasyonelleşebilirmi?
Karizma , lider vesair arayisi zayiflik, gucsuzluk, guvensizlik , yetkinlik eksikligi durumlarinda gundem olur.Bir gereksinim urunudur.
Halid bin Velid hocam, Ebu Süfyan hadisesinde,o bilinen sözü söyleyen
Bir bilim adamı herkesin hoşuna gidecek şeyler söylemez...Anneler, babalar için kimin hangi koşullarda fedakar olduğunu ya da olamadığını hesaba katar...Hep normalin, böylesi doğrudur çünkü böyle olagelmiştir diyemez...
❤❤😅😊
Diyalektik Matrix
Başlamak sırmış meğer amaç yolda olmakmış
Aramakla bulunmaz bulanlar arayanlarmış
Tanrı karizmadır. Karizma tanrısaldır.
Hz. Muhammed eski gelenekleri yıktı dediniz ona takıldım kaldım.
Ben 0.2 dinliyorum yalnız 😊
O genç çocuğun, sizin yıllarca uğraşıp geldiğiniz noktaya ben bu yaşımda geldim sözü çok ağırınıza gitmiş heralde, yanlış olmasında nerdeyse her programda bi şekilde değiniyorsunuz. Bi yerde haklısınız çocuğun küstahlığı incitici geliyor fakat eğer elindekinin değerini bilirse o genç gerçekten büyük bir avantaja sahip, yıllarını heba etmeden saçlarını beyazlatmadan bir aşamaya gelmiş olmak. Ama diğer taraftan düşününce de bu kadar değerli bi şeyi bu kadar kolay elde etmek, değerini bilmeyi ve onu hayatına yansıtabilmeyi zorlaştırıyor heralde ...
15-20 yaşındaki bir çocuk "Siz anca şimdi dede olabilmişsiniz, oysa bakınız ben bu yaşımda dede oldum" dese, bu benim niçin ağırıma gitsin? Tebessüm edip "Aferin sana!" derim ve o gence yalnızca acırım. İkidebir bu konuya değiniyor olmamın "ağırıma gittiği" kısmına gelince, bu sizin kendi hüsn-i kuruntunuz. Olanaklı olmayan bir şey kimsenin ağırına gitmez, dolayısıyla incinmez. Üstelik buradaki sorun bilgi birikimiyle de alakalı değil. Biz bir bilgin, bir allame-i cihan ergeni pekala tasavvur edebiliriz, ama bir bilge ergeni tasavvur edemeyiz. En çok, "Amcası bak bu çocuk büyümüş de küçülmüş" deriz, ama daima bu düzeyi "bilgiçlik" olarak değerlendiririz. Kısaca örneği fazlaca kişiselleştirmişiniz.
Ya deli olsam da insanim ve izole diyicem haddimi asicam karantinaya alinmak mumkun degil akil hastanesinde yapilan davranistan bile sorumluyuz ogrenmeye calisiyorum cunku davranisim baska bir insani etkiliyecek
Sultan Abdulhamid neden karizmarik bir lider değildir ?
17:30
Halid bin velid soylemis sufyana filmde
th-cam.com/video/Y7eVpy_8o9g/w-d-xo.html
🤍
Şu güzellikte bir sohbetti. Teşekkür ederiz.
th-cam.com/video/35OzPcHii_8/w-d-xo.htmlsi=eW-M1kSi5ytw-rg2
Kutlukhan ‘ın hatırına Burial dinlemiştim dün…
Bu daha iyi .😅
recep ivedik: karizmatik maganda.
Hiperrasyonel...
Teşekkürler
Teşekkürler