Kalplerin Keşfi - 4. Bölüm - Nefsin arzuları ve terbiyesi

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 15 มี.ค. 2011
  • Cenab-ı Hak (cc) Musa a.sa şöyle vahyetti:
    - Ey Musa! Eğer benim sana; konuştuğun sözün diline, kalbinden geçenlerin kalbine, ruhunun bedenine, görme gücünün gözüne ve işitme duygunun kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Hazret-i Muhammed (sav)'e çokça salat ve selam getir!
    Allah Teala bir ayette şöyle buyurur:
    "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr, 18)
    Burada yarından kastedilen kıyamet günü için yapılması gereken hazırlıktır.
    Ey insan, şunu iyi bilmelisin ki; şiddetle kötülüğü emreden nefis, senin için İblisten daha büyük bir düşmandır. Zira şeytan ancak nefsin heva ve azgın istekleri ile sana üstünlük sağlayabilir. Sakın ola, nefsin seni kuruntu ve boş emellerle aldatmasın! Çünkü nefis, yapısı gereği kendini güvende görür; gaflet içinde, rahat, tembel ve vurdumduymaz bir hayat sürmek ister. Sürekli olarak boş ve batıl şeylerin peşinde koşar. Ondan kaynaklanan her şey yanlış ve aldatıcıdır. Eğer nefsin isteklerini kabul eder ve onlara tabi olursan seni helake sürükler. Onun ince hesaplarından gafil olursan gaflet deryasında boğulursun. Nefsin arzularına dur deyip ona karşı gelmezsen, seni doğru cehenneme götürür.
    Nefis için asla hayra dönme ümidi yoktur. O, bütün belaların başı, rezaletlerin kaynağı, İblis'in hazinesi ve bütün kötülüklerin yuvasıdır. Onu, gerçek manasıyla ancak yaratıcısı tanıyabilir: "Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr, 18)
    Yani insanların işlediği hayır ve şerlerin hepsini bilmektedir. İnsan, ahiret yurdu için neler yaptığı hususunda ömrünün geçen kısmı üzerinde şöyle bir düşünürse; bu tefekkür onun için kalbini yıkayıp temizleme yerine geçer.
    Nitekim Rasul-i Ekrem (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur:
    "Bir saatlik tefekkür, bin yıllık ibadetten hayırlıdır!"
    (Yukarıdaki ifadeler Ebu'l-Leys'in tefsirinden alınmıştır.)
    Akıllı kişiye yaraşan şudur; geçmiş günahlarına tevbe etmeli, ahirette kendisini kurtaracak ve Allah'a yaklaştıracak amelleri düşünüp araştırmalı, uzun emelleri bırakmalı, tevbede acele etmeli, Allah'ı çokça zikretmeli, yasak ve haramları terk etmeli, nefsin meşru olmayan isteklerine sabretmeli ve onu sabra alıştırmalı! Nefis gerçekte bir puttur, nefsine kulluk eden gerçekte puta kulluk etmektedir. Allah'a (c.c) ihlasla ibadet eden kişi de nefsi tepelemiş demektir!
    Rivayet edildiğine göre bir gün Malik b. Dinar (rh.a) Basra çarşısında yürüyordu. Dükkanın birinde incir gördü ve canı çekti. Parası olmadığı için ayakkabısını çıkardı ve dükkan sahibine uzatarak şöyle dedi:
    - Bana incir ver!
    Bakkal ayakkabıyı görünce "Bu bir şey değmez!" diyerek incir vermedi. Bunun üzerine Malik gitti. Sonra orada bulunanlar bakkala:
    - Bu kişinin kim olduğunu biliyor musun? diye sordular. Bakkal "Hayır bilmiyorum!" dedi. Oradakiler, o kişinin Malik b. Dinar (rh.a) olduğunu söyleyince, bakkal bir tabak incir doldurup hizmetçisine verdi ve;
    - Eğer bu inciri senden alıp kabul ederse sen hürsün! diyerek gönderdi. Malik b. Dinar'ın peşinden yetişen hizmetçi tabağı uzatarak;
    - Buyurun! dedi. Malik'in almakta tereddüt ettiğini görünce;
    - Buyurun, lütfen kabul edin, benim hürriyetim bunu kabul etmenize bağlı! dedi. Malik b. Dinar (rh.a) ona şöyle cevap verdi;
    - Kabul etmem senin azat edilmeni sağlayacak fakat benim azap görmeme sebep olacaktır! Gencin ısrar etmesi üzerine dedi ki;
    - Ben, dinimi incir karşılığında satmamaya ve kıyamete kadar incir yememeye yemin ettim!
    Yine anlatıldığına göre Malik b. Dinar (rh.a) döşeğinde yatıyordu. Canı, bir bardak ballı süte sıcak pideyi bandırarak yemek istedi. Hizmetçisi gidip istediğini getirdi. Malik b. Dinar (rh.a) onları eline aldı ve bir süre onlara baktıktan sonra;
    - Ey utanmaz nefis! Otuz sene sabrettin, şurada azıcık bir ömrün kaldı! dedi ve elindeki bardağı fırlattı, nefsinin isteğine karşı sabretti ve vefat etti.
    İşte peygamberlerin, velilerin, sadıkların, aşıkların ve zahidlerin halleri böyle idi.
    Süleyman a.s. şöyle der: "Nefsini tepelemiş olan kimse, tek başına bir şehri fetheden kişiden daha büyük kahramandır."
    Hazret-i Ali (k.v) der ki:
    "Ben ve nefsim, çoban ile koyun sürüsüne benzeriz. Çoban sürüyü bir taraftan topladığında diğer taraftan dağılır. Nefsini öldüren kimse rahmet kefenine sarılır ve keramet toprağına gömülür. Kalbini öldüren kimse lanet kefenine dürülür ve azap toprağına gömülür."
    || Mükâşefetü'l Kulûb : Nefsin Arzuları ve Terbiyesi

ความคิดเห็น •