"Oku!" Kâinatın Efendisini hayret ve korku sardı. Yüreği ürperiyordu! "Ben okuma bilmem." diye cevap verdi. Hazret-i Cebrâil, kendilerini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra, tekrar, "Oku!" diye seslendi. Fahr-i Kâinat aynı cevabı verdi: "Ben okuma bilmem!" Hazret-i Cebrâil, ikinci kere Kâinatın Efendisini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra yine seslendi: "Oku!" Bu sefer Fahr-i Kâinat: "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım?" dedi. Bunun üzerine melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği Alâk sûresinin ilk 5 ayetlerini başından sonuna kadar okudu: '' YARAN RABBİNİN İSMİYLE OKU ! '' '' O , İNSANI ALAK ' TAN (asılıp tutunan zigottan) YARATTI . '' '' OKU ! RABBİN SONSUZ KEREM SAHİBİDİR . '' '' O , KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETENDİR . '' '' İNSANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETENDİR . '' Kasdolunan mana , alışageldiğimiz türde bir okuma değildir . Nitekim , Muhammed aleyhissalâtu vesselam , Mekke ' ye döner dönmez okuma - yazma dersi almaya başlamaz . Çünkü ayetin devamı kasdolunan okumanın satırdan değil , sadırdan okuma olduğunu bildirir . İşte arkadaşlar Kur'an evreni yazılmaya devam eden büyük bir kitap olarak bize sunuyor . Vahiy buranın sadece bir cisim değil bir kitap olduğunu öne sürüyor . Ve bu yüzden daha ilk emir olarak "Oku!" diyor . Mesele kainatın bir kitap olduğu ve yaratan Rabbinin adıyla okunması gerektiği mesajıydı . Son olarak şunu da belirteyim : Peygamber Efendimiz ( sav ) bu okuma emrinden sonra ilk önce bu ayetleri kendi nefsine okudu . Üç-beş gün değil ; bazı rivayetlere göre aylar boyu , başka bazı rivayetlere göre ise yaklaşık 3 yıl süren bir haldir bu . Üç yıl boyu , kendi nefsini uyarır , kendi duygularını mutlak anlamda uyandırır . Üç ağır , hüzünlü ve zor yılın ardından gelen ikinci vahyin '' EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN ! '' hitabıyla başlamasının bir sırrı , galiba budur . Bu hitapla , aylar ve yıllar boyu ' örtüsüne bürünen ; ' hakikatın satıcısı değil , talibi ve talebesi olduğunu vahyin kesilmesi gibi çok ağır bir imtihanla belgeleyen Muhammed-i ArabÎ ' nin iman hakikatlarını önce kendi duygularına sindirme tavrını bu uzun süre zarfında tereddütsüz ve kesintisiz sürdürdüğü anlaşılmaktadır . '' EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN ! '' '' KALK VE UYAR ! '' '' RABBİNİ YÜCELT ! ... '' KAYNAK : KIRMIZI ASA 6. BÖLÜM , METİN KARABAŞOĞU ' nun '' KURAN OKUMALARI 1 '' kitabından ve '' Sorularla İslamiyet '' sitesinden alıntı yaptığım bazı yerler .
Allah razı olsun
Allah razı olsun hocam
Allah Amelinizi Salih Etsin Insallah
allah razı olsun
"Oku!"
Kâinatın Efendisini hayret ve korku sardı. Yüreği ürperiyordu!
"Ben okuma bilmem." diye cevap verdi.
Hazret-i Cebrâil, kendilerini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra, tekrar,
"Oku!" diye seslendi.
Fahr-i Kâinat aynı cevabı verdi:
"Ben okuma bilmem!"
Hazret-i Cebrâil, ikinci kere Kâinatın Efendisini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra yine seslendi:
"Oku!"
Bu sefer Fahr-i Kâinat:
"Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım?" dedi.
Bunun üzerine melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği Alâk sûresinin ilk 5 ayetlerini başından sonuna kadar okudu:
'' YARAN RABBİNİN İSMİYLE OKU ! ''
'' O , İNSANI ALAK ' TAN (asılıp tutunan zigottan) YARATTI . ''
'' OKU ! RABBİN SONSUZ KEREM SAHİBİDİR . ''
'' O , KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETENDİR . ''
'' İNSANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETENDİR . ''
Kasdolunan mana , alışageldiğimiz türde bir okuma değildir .
Nitekim , Muhammed aleyhissalâtu vesselam , Mekke ' ye döner dönmez okuma - yazma dersi almaya başlamaz .
Çünkü ayetin devamı kasdolunan okumanın satırdan değil , sadırdan okuma olduğunu bildirir .
İşte arkadaşlar Kur'an evreni yazılmaya devam eden büyük bir kitap olarak bize sunuyor .
Vahiy buranın sadece bir cisim değil bir kitap olduğunu öne sürüyor .
Ve bu yüzden daha ilk emir olarak "Oku!" diyor .
Mesele kainatın bir kitap olduğu ve yaratan Rabbinin adıyla okunması gerektiği mesajıydı .
Son olarak şunu da belirteyim : Peygamber Efendimiz ( sav ) bu okuma emrinden sonra ilk önce bu ayetleri kendi nefsine okudu . Üç-beş gün değil ; bazı rivayetlere göre aylar boyu , başka bazı rivayetlere göre ise yaklaşık 3 yıl süren bir haldir bu . Üç yıl boyu , kendi nefsini uyarır , kendi duygularını mutlak anlamda uyandırır .
Üç ağır , hüzünlü ve zor yılın ardından gelen ikinci vahyin '' EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN ! '' hitabıyla başlamasının bir sırrı , galiba budur . Bu hitapla , aylar ve yıllar boyu ' örtüsüne bürünen ; ' hakikatın satıcısı değil , talibi ve talebesi olduğunu vahyin kesilmesi gibi çok ağır bir imtihanla belgeleyen Muhammed-i ArabÎ ' nin iman hakikatlarını önce kendi duygularına sindirme tavrını bu uzun süre zarfında tereddütsüz ve kesintisiz sürdürdüğü anlaşılmaktadır .
'' EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN ! ''
'' KALK VE UYAR ! ''
'' RABBİNİ YÜCELT ! ... ''
KAYNAK :
KIRMIZI ASA 6. BÖLÜM , METİN KARABAŞOĞU ' nun '' KURAN OKUMALARI 1 '' kitabından ve '' Sorularla İslamiyet '' sitesinden alıntı yaptığım bazı yerler .
❤❤❤
Allah cc razı olsun hocam
Allah razı olsun hocam