"Âşık Mahsuni Şerif'in bütün besteleri ve şiirleri 1985 yılında kitaplaştırılmıştır. Fakat Abdurrahim Karakoç’a ait 5 adet şiir de sanki Mahsuni’ninmiş gibi kitabın içinde yer almıştır. Durumu öğrenen Avukatı olayı Abdurrahim Karakoç’a açıklayarak; 'Yaptığı ayıp sen bana vekâletini ver Mahsuni’nin canına okuyayım' der. Avukat vekâleti aldıktan sonra hem yayınevine hem de Mahsuni’ye bir noter protestosu çekerek ne cevap geleceğini beklemeye koyulur. İki hafta sonra Mahsuni’den cevap gelmiştir. Özetle şöyle demektedir. 'Kitabı hazırlayan akademisyen arkadaşın hatasıdır. Benim bu durumdan kitap yayınlandıktan sonra haberim oldu. Sen bir Ağrı Dağısın Karakoç Baba, bense yanında küçük bir tepe. O kitaptaki bütün şiirlerin okkası darası bir ‘İsyanlı Sükût’ etmez. Boşver mahkemeyi, hâkimi cezamı sen kes. Karakoç’un şeriatına boynum kıldan incedir'. Ve bu satırların altında da muhteşem bir şiir: KARAKOÇ BABA’YA 'Elbistan yiğidi Karakoç Baba Kumanyalar bizde azık değil mi? Bizim yöremizin gerçek diliyle Haksıza gözümüz kızık değil mi? Atına binmeyi bilmeyen tatar Kendi hayalinde ciritler atar Beşimiz tok, on binimiz aç yatar Böyle bir sisteme yazık değil mi? Sülâlem sermemiş yırtılmış sergi Vallahi dediğim değildir yergi Hırsıza kaç kurtul, mazluma vergi Böyle bir adalet kazık değil mi? Az değildir Karakoç'dan aldığım Boşa mıydı Mahzunîlik bulduğum? Sen, ben söylemezsek kurban olduğum Bizdeki ozanlık bozuk değil mi?' Avukat Bey Abdurrahim Karakoç’un yanına varıp mektubu uzatarak: 'Mahsuni Şerif beni mahvetti, sıra sen de Ağabey' der. Karakoç mektubu eline alınca daha ilk satırlarında gözleri buğulanarak, mahcubiyetten elleri titreyerek okumaya başlar. Sıra şiire geldiğinde hisleri aynen satırlardaki gibidir. Sanki bir bulut kaynadı Nurhak Dağları’ndan, oradan oraya savruldu ve gelip Karakoç’un başına çöreklendi. Sadece elleri değil konuşurken sesi de titriyordu: 'Keşke bu işe avukatı, mahkemeyi, noteri karıştırmasaydık.' Rahmetli ozanımız ve şairimizin makamları cennet olsun. Saygı ve rahmetle anıyoruz. Yukarıda adı geçen Abdurrahim Karakoç'un 'İsyanlı Sükût' şiiri... İSYANLI SÜKÛT Gitmişti makama arz-ı hal için, 'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını. Bir azar yedi ki oldu o biçim... 'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını. Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı, Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı... Bir baktı konağa alttan yukarı. 'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını. Çekti ayakları kahveye vardı, Açtı tabakasın, sigara sardı. Daldı..neden sonra garsonu gördü, 'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını. İçmedi masada unuttu çayı; Kalktı ki garsona vere parayı, Uzattı çakmağı ve sigarayı 'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını. Döndü gözlerinde bulgur bulgur yaş, Sandım canevime döktüler ateş. Sordum: 'memleketin neresi gardaş?' 'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını. Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden, Ağzına küfürler doldu zehirden; Salladı dilini..vazgeçti birden, 'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını."
Allah rahmet eylesin.. Tertemiz yüzlü, tertemiz sözlü Anadolu ozanı.
Nurlar içinde uyu, güzel yürek. Abdurrahim Karakoç. Yerin cennet olsun inşallah...
geç bulup erken kaybettigim iki degerli insan ABDURRAHİM KARAKOÇ-MUHSİN YAZICIOGLU mekanınız cennet olsun iki güzel insan iki dürüstlük abisedi
Aynen
" Ben dağlara çıktığım zaman yüreği dopdolu olurum...."
Allah rahmet eylesin.⚘
Hayattayken tanışıp elini öpmek istediğim nadir insanlardan biriydi Allah rahmet eylesin
Büyük Üstada Saygi, Sevgi ve Minnetler....
Babam aklima geldi Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşaallah
"Âşık Mahsuni Şerif'in bütün besteleri ve şiirleri 1985 yılında kitaplaştırılmıştır. Fakat Abdurrahim Karakoç’a ait 5 adet şiir de sanki Mahsuni’ninmiş gibi kitabın içinde yer almıştır. Durumu öğrenen Avukatı olayı Abdurrahim Karakoç’a açıklayarak;
'Yaptığı ayıp sen bana vekâletini ver Mahsuni’nin canına okuyayım' der.
Avukat vekâleti aldıktan sonra hem yayınevine hem de Mahsuni’ye bir noter protestosu çekerek ne cevap geleceğini beklemeye koyulur. İki hafta sonra Mahsuni’den cevap gelmiştir. Özetle şöyle demektedir.
'Kitabı hazırlayan akademisyen arkadaşın hatasıdır. Benim bu durumdan kitap yayınlandıktan sonra haberim oldu. Sen bir Ağrı Dağısın Karakoç Baba, bense yanında küçük bir tepe. O kitaptaki bütün şiirlerin okkası darası bir ‘İsyanlı Sükût’ etmez. Boşver mahkemeyi, hâkimi cezamı sen kes. Karakoç’un şeriatına boynum kıldan incedir'.
Ve bu satırların altında da muhteşem bir şiir:
KARAKOÇ BABA’YA
'Elbistan yiğidi Karakoç Baba
Kumanyalar bizde azık değil mi?
Bizim yöremizin gerçek diliyle
Haksıza gözümüz kızık değil mi?
Atına binmeyi bilmeyen tatar
Kendi hayalinde ciritler atar
Beşimiz tok, on binimiz aç yatar
Böyle bir sisteme yazık değil mi?
Sülâlem sermemiş yırtılmış sergi
Vallahi dediğim değildir yergi
Hırsıza kaç kurtul, mazluma vergi
Böyle bir adalet kazık değil mi?
Az değildir Karakoç'dan aldığım
Boşa mıydı Mahzunîlik bulduğum?
Sen, ben söylemezsek kurban olduğum
Bizdeki ozanlık bozuk değil mi?'
Avukat Bey Abdurrahim Karakoç’un yanına varıp mektubu uzatarak:
'Mahsuni Şerif beni mahvetti, sıra sen de Ağabey' der.
Karakoç mektubu eline alınca daha ilk satırlarında gözleri buğulanarak, mahcubiyetten elleri titreyerek okumaya başlar. Sıra şiire geldiğinde hisleri aynen satırlardaki gibidir. Sanki bir bulut kaynadı Nurhak Dağları’ndan, oradan oraya savruldu ve gelip Karakoç’un başına çöreklendi.
Sadece elleri değil konuşurken sesi de titriyordu:
'Keşke bu işe avukatı, mahkemeyi, noteri karıştırmasaydık.'
Rahmetli ozanımız ve şairimizin makamları cennet olsun. Saygı ve rahmetle anıyoruz.
Yukarıda adı geçen Abdurrahim Karakoç'un 'İsyanlı Sükût' şiiri...
İSYANLI SÜKÛT
Gitmişti makama arz-ı hal için,
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim...
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı.
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı..neden sonra garsonu gördü,
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi masada unuttu çayı;
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım canevime döktüler ateş.
Sordum: 'memleketin neresi gardaş?'
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden;
Salladı dilini..vazgeçti birden,
'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını."
NURLAR İÇİNDE YAT BÜYÜK USTA MEKANIN CENNET OLSUN
'CAGIMIZIN ENDER INSANLARIN' DAN. 'ALLAH RAHMET EYLESIN KABIRI NUR MEKANI CENNET OLSUN INSALLAH GUZEL INSAN.
Anlamak için gayret sarfediyoruz.. Lütfen şu yüksek müzikten vazgeçin. Fon müziği çook gerilerden gelmeli..
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun nurlar içinde yatsın inşallah
Salam wa alikoum 🌴 dommage pas de traduction ☹️
müzigin ön planda olmasından konusmaları anlayamıyorsunuz bile
Rahmet olsun büyük üstad..
Senin yaşadığın Aşk sa bizimkisi neydi aceba
Gerçek bir ülkücüydü abdurrahim hoca mekanı cennet olsun 🤲
Koca yürekli insanlar Allah rahmet eylesin mekanı cennet Ali bahçesi olsun inşallah amin FATİHA AMİN AMİN❤ AMİNNNNN Esselamünaleyküm🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲
Can adam ruhun sadolsun sevenlerine sabır diliyoruz
Aminnn
Böyle değerli insan artık. yetişmiyor
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah
♥️♥️♥️♥️😭😭😭😭🤲🏼🤲🏼🤲🏼🌹🌹🌹
Arif olan arifi anlar her haltan ..tertli olan.. tertini bilir..
bu fon müzigi ne ya sesizce anlatılsaydı
büyük şairde duysaydı kesnlikle rahatsız olurdu
14. Dk fon müzik?
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah