Dünyanın en mükemmel şiiri, bıkmadan usanmadan okurum. Dünyanın em mükemmel şiir yorumlaması, bıkmadan usanmadan dinlerim. Duygularından öpüyorum Didem Madak, güzel hisli kadın huzurlu uyu.. Sesinize ve emeğinize sağlık, şiirin hakkını verebilmişsiniz.
1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik vazoyu kırıyor Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başrolde kadınlar. Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı’nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi, Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah...dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Kapının arkasında yokum demiştim Ve divanın altında da. Bulamazsınız ki artık beni, Hayatın ortasında. Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Beni kimse bulamazdı Tanrı’nın arkasına saklansam. O Kocamandı, en kocamandı o. Bir kız çocuğunun hayalleri kadar. Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan Sonunda ben de alıştım. Ah...dedim sonra, Ah! Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, İçim sıkılmasa o kadar Tek bir satır bile okumazdım. Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı Bir derdi var derdim. Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim. Ninni derdim, ninni bebeğim! Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini. Plastik gözkapaklarının ardında, Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin, Gözyaşları da. Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına. Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı, Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa. İnsan çıtır ekmeği ısırdığında, Kırıklar dolar kucağına, İşte orası umudun tarlasıdır. Ve orada başaklar ağırlaştığında, Sayısız ah dökülür toprağa. İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o. Ah! Bıçağın ucundaydı insanların hafızası ‘İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır.’ Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah! Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte. Ve etimoloji Eti’lerden kalma Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam. Ve yanılmıyorsam yalnız insanların, Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman. Mesela o zamanlar Mutsuz olduğunda insanlar, Yok olurmuş bazı dakikalar. Gülümsedim o sıra, Bazen sevinirim, Sevinmek nedense hep yedi yaşında Ve ah... dedim sonra, Ah! Bazen ah diyorum durmadan, Şimdi ben ahlatın başında, Otuz iki yaşımda. Ahlar ağacı gibi. Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi, mor, kırmızı ve yeşil, İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim.Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlar ağacıyım, gibisi fazla. Başka bir şey istemem Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, Hesabımı vermekten başka. Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta. At arabasıyla kağıt toplardı Her sabah çingene kadınlar. Üst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar Şaşırırdım Kadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman? Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı. Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana, Yeniden doğmuş olurdum oysa, Öldüğümü sandıklarında, Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak. Vasiyetimdir: En güçlülerinden seçilsin Beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, Yükleri ağırlaşsın diye iyice, Tabutumun içinde tepineceğim. 2- Bir göl vardı evimizin karşısında, Mavi gözleri olan, Kara yağız bir şehirde yaşamışım meğer yıllarca. Ya siz, Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? Nasıldı Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak? İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç Annem sevindiydi hatırlarım. Ah demişti. Ah! Üç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona. Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Annem çok sevinmelerin kadınıydı, Sıcak yemeklerin. Başına diktikleri o taş, Ne zaman dokunsam soğuktur oysa. Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz. İç ses! Bu bahsi kapa! Mutfağa gidip domates çorbası pişirdim. Çoktandır öksüz olan mutfakta Buğulandı ve ağladı camlar, Gözyaşlarını kuruladım perdelerin ucuyla. Çoktandır öksüz olan dünyaya baktım, Allah babasıyla baş başa kalmış insanlara, Poşetin tamamını beş bardak suya boşaltınca, Sanki biraz rahatladım. Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki, Artık kimse mutsuz olmayacaktı. Ah...dedim sonra, Ah! İç sıkıntımla çektirdiğimiz bu fotoğrafta, Aynı vampir gibi çıkacağız. Kırmızı çorbama ekmek doğrayınca, Sanki biraz ferahladım. Karıştırdım ve iç ses diye fısıldadım: Hala aç mısın? Bir tren geçti yine tam o sıra Ustura gibi kara, Düdük çala çala, Geçti şiirimin ortasından. Kes şunu dedim, kes artık! Oldu olacak, Kan kardeşi olsun ruhumla yollar. Merak ederdim, Kesik başları ve sarı ışıklarıyla Nereye gider bu insanlar? Raylar uzanırdı içimde kilometrelerce Bir kara yılan gibi, Bilemezdim menzil neresi? Ah...dedim sonra Ve acilen makas değiştirdim. İç ses, diye söylendim, Raydan çıkma bundan sonra. Kuyruk sallardı, annemden kalma maaşım her üç ayın sonunda. Sevinirdi, Kocaman bir kara kediyi okşamış gibi ellerim. Sarımsak kokulu fötr şapkalı amcalarla, Muhabbet ederdik kuyrukta. Bizler sarımsak kokan uzun bir dizenin, Fötr şapkalı kelimeleriydik, Çürük dişlerimizle bizler, Dökülmüş harfler gibi kelimelerden, Saf ve pembe gülümserdik. Bizler her üç ayın sonunda yeniden doğan bebeklerdik. Neden ilerlemiyor bu kuyruk derdik, Neden hep aynı yerdeyiz, Hayattan söz edilirdi, Zor denirdi, Ve ardından susulurdu mutlaka. Fötr şapkalı amcalardan biri Ah derdi sonra, Ah! Kuyruk öfkeyle kıpırdanırdı o zaman. 3- “Bir Arap şairi şöyle demiş, Savaşta yenilen halkına, Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır” Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, Sorardı: Daha yazacak mısın? Hayır derdim, Artık yazmayacağım. Ama şöyle denir: Kılıç çeken kılıçla ölür. Ama şöyle denir: Kaderden kaçılmaz. Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında. Aşık olduğumda, Çikolata kokardı kırmızı yazgım. hayatıma hayat diyemem artık. sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla, ömür yaptı. Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık. Kara yazgımı şimdi kim bilir Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım? Ah.. dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim, Başımda rüzgar vardı Başımda uğultular... Kalbim usulca kıpırdardı Ve ses çıkarırdı dokununca Çan çiçeğiyle karıştırırdı onu belki Bir başkası olsa. Başımda rüzgar vardı, Yine esiyordum Hızla dönmeye başladı kalbim Rüzgargülüyle karıştırırdı onu belki Bir başkası olsa. Başımda uğultular... Fırtına çıktı sonra, Yaşadığını anladı kalbim, Böyle yaşanamaz derdi Bir başkası olsa. Bir zamanlar meydan okumak isterdim. Kaç meydanını okudum da bu hayatın. Yalnızca iki harfini öğrendim: A H! Ah benim nergis kokulu cehaletim... Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda Anlatmak isterdin kendini durmadan Bir bardağa bile olsa. Ne diyecektin, ne söyleyecektin Şairlerin şahı olsan, Bir AH’dan başka. Ah benim nergis kokulu cehaletim Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin. AH! Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım tanrının eliydi, Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan, Çok şey geçmiş gibi başımdan Ah dedim sonra, Ah! İç ses, diye söylendim. Gel! Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla. Vasiyetimdir: Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...
Ruhum acıyor Çoğu şey bana değmeden geçmiş gibi Sevilmek, sokağıma uğramamış Sevmek ise hep karşılıksız kalmış Hayatta fazlalıkmışım gibi Sevgim fazla, acım fazla Öfkem fazla... Unutulmuş gibiyim Bu kadar fazlayken nasıl unutulur insan Bilmiyorum...
Çok üzülüyorum Madak çok. Çok geç tanıştık seninle. Daha erken tanışsaydım daha farklı olurdu belki her şey. Ve ben annemden sonra ilk kez bir kadın için ağladım. O da sensin Madak. İyi ki geçmişsin bu dünyadan...
Ah benim nergis kokulu cehaletim.. Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda Anlatmak isterdin kendini durmadan Bir bardağa bile olsa. Ne diyecektin, ne söyleyecektin Şahirlerin şahı olsan,bir Ah 'dan başka. Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin. Ah!
"Bilmediğim bir şarkının delice dilime takılması gibiydi ona olan hislerim. Bilmiyorum. Sorsalar,söyleyemem ne olduğunu. Ama sürekli zihnimde.." Frankfurt’tan herkese selamlar
Sanki gerçek bir Roman ve Roman'ın Şiirleştirilmiş şaheser hali. Didem Madak, ruhu şad, mekanı cennet olsun. FERİT bey, Paylaşımlarınız için teşekkürler. Emeğinize sağlık ve saygı ile.
Hani sen söylüyorsun ya Gökay, Tüm yürek zılgıtını bir çırpıda, Öyle amansız dökülüyor yürekten, Toprakta yüzyıl beklemiş Eser gibi duygular.. Şiir okunur elbet, Belki düz bir yol gibi sıradan, Sen patika yollarda, Bize dağı çayırı Ve Havayı solutuyorsun ya sesinle, Dilinden düşmesin mısralar, Yüreğin hep aydın, Ömrün çok olsun Gökay..
Keşke Didem madak yasiyor olsada oturup saatlerce dinleme fırsatı bulunsa diye düşünüyorum sonra aklima Eser gökay geliyor belki birgün onu dinlerim diye
Kendi sayfasindaki tum videolar yoruma kapali yazamiyorum hic birsey belki denk gelirde burdan okur. Eser abi sen ne guzel adamsin ne guzel okuyosun her siiri yuregine saglik her gece uykuma sesinle yoldaşsın. İse giderken yoluma yoldaşsın. Ben Didem Madak siirlerini kimse okusun istemezdim, cunku kimse hakkini veremez o duyguyu veremez diye dusunurdum. Taaki seni dinleyinceye kadar omrun uzun olsun, olsun ki cokca siir okuyasin.
hayatımda bir kadın için ağladım. o da sensin be madak. çok geç tanıştık çok geç. sen şimdi melekler gibi uyuyorken ben kaldığın yerlerden yaşamaya çalışıyorum. ama nasıl olacak bilmiyorum.
En sevdiğimmm şiir ilk defa 13 yaşinda dinlemiştim ezberledim ve şuan 16 yaşindayim 3 yildir bisey kaybetmemişim her dinledigimde ayni seyleri hissederim....
Güzel kız, dökme yüzünü, darılma hayata. Anlayamadım seni ama bir kız çocuğunun hayalleri kadar sevdim. Unutacağız belki, gidecek hayat yolunda. Güleceğiz, rengarenk ipler bağlayacağız ahlar ağacının dallarına. Olduk olmadık düğümlenmeyecek boğazımız, gözlerimiz dolmayacak. İyi midir bu bilmem, iyi midir ağlamayı unutmak, iyi midir dudaklarındaki gülleri, gözlerindeki gün batımını unutmak... Kızmıyorum sana, kendime üzülüyorum. Sonra olanlar oldu diyorum, Tanrım, tüm bu olanların ağırlığından beni koru. Eğer kalbinin tohumları benim toprağımda yeşerecekse, huzur bulamazsın uzak diyarların sokaklarında. Şimdilik ağlama sevgilim, darılma hayata. R~R
Kesinlikle saheser olmus. Tesekkur ederim. Sayenizde ilk defa tanistim Didem Madak'in siiriyle. Tesekkur ederim. Icime bir seyler kattiniz ama sanki onlar hep ordaydi... Tesekkur ederim
Ah dememek için; Sen elinde her ne varsa Sana ait olan her şeye sıkı sıkı Sarıl. Sarıl onlara, sarıl ki sonradan içinden kocaman dağlara denizlere sığmayan, içinde sonradan kocaman bir "ah" yükselmesin... Babamı kaybettim. Şimdi onun ile yaşadığım ve yaşayamadığım zamanlar geliyor aklıma da Yaşayamadıklarımdan "ahhh" diyorum.
Didem Didem Didem Didem bütün sözleri bütün sözleri kelimeleri cümleleri bitiren kadın kelimelerin üzerine Bu şiirin üzerine ne büyüksün teşekkür ederim teşekkür ederiz bu şiiri insanlığa kazandırdığı için büyük kadın
En sevdiğim şairin en sevdiğim şiiri. Dinlemeden önce dedim ki kimse bu şiirde benim hissettiklerimi hissedemeyeceği için duygusu eksik gelecek ve beğenmeyeceğim. Fakat beni yanılttınız güzel seslendirme olmuş. Özellikle sonlara doğru rahatladığınızı hissettim ve muhteşem bir şey ortaya çıktı. Defalarca dinledim ve dinlerim. Teşekkürler...
Ahhhh kalbim şair dokundu seslendiren dokundu ruhu yıkayan şiirler var oldukça insanoğlu için umut da hep var olacak şaire seslendiren ve paylaşana minnet ve sevgiyle🙏❤️
"Ah' lar ağacı"nın kalbini duyuyorum bu gece... Kalbi rengarenk olan bir kız çocuğunun sesinden şiirler okuyorum/sessizce... Duyuyor musunuz? Dünü, bugünü ve yarını birkaç satıra sığdırmak ustalık işi, dedim kendi kendime. Ben acemi, biraz da deliyim..... Akıllı şeyler icat edemem dedim yüksek sesle. Sordum şaire; -Her mısrasında, kuşları doyuran şiirler kalbimi neden aç bırakır? Halbuki ben hep sır taneliyorum sizlere ... Duyuyor musunuz? Sibel Özince...
Ah, yazık; çok yazık, ahhh... Ahlat ağacının köklerini sımsıkı sarmış toprakta yatan güzel insan, ince bir ozan Didem Madak'ı rastlantıyla yeni tanıdım. Ah, keşke çok önceden tanısaydım... Ah, neyse, geç olsa da iyi ki tanıdım...
AH'LAR AĞACI VE PULBİBER MAHALLESI KITABI EFSANE YA KİTAPLARI BILENLER VARSA BIRINDE "KÜÇÜKKEN ELEKTRIKLER KESILSIN ISTERDIM MASAL ANLATIRDI ANNEM OZAMAN" EFSANE YA
Ah ah yıllar hep acı hikaye ve dıram bıraktın Huzur vermedin Sefalet ve cahillik verdin yolun yarısına ahlarla geldik geri kalan üç beş gün belli değil ne olacak
Kardeşim kusura bakma dua güzel ama Rabbim Allah ım demelisin Dua nın sebebi her ne ise 3yıl yeter bana diil En hayırlı bi zaman da Sen bilirsin ben diil Nasip eyle bana demelisin Ukalalığimi bağışla Bildiklerinizi nakledin diye ayet var ona güvendim kusura bakma
Arkadaşlar ABONE olur musunuz lütfen? 1000 abone sınırını geçmem gerekiyor bir gelir sağlayabilmem için.
464. Abone
Fon müziğini söyleyebilir misin
+1
506. Olsun bakalım
Abone 👍 filizceşiirler abone 🙏
Kendimi arama yolunda, karşılaştığım tesadüfsün sen Didem Madak. Keşke her tesadüf senin kadar anlamlı olabilse.
th-cam.com/video/OVtcl-t5jHw/w-d-xo.html bu şiiri dinlemediyseniz eğer tavsiye ederim. Birbirini tamamlayan iki şiir bence.
"Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, tırnaklarıyla düzeltemiyor insan."
Sayın babam seksen yaşında ahlarıyla hesaplanıyor ben üzerine çiçekler diktim yoluma devam ettim acimadan
Kısacık ömrüne neler sığdırdın koca yürekli kadın ahhh... Ah'lar birikiyor bizim de içimizde Rabbimize her halimiz ayan...
Bugüne dek okuduğum en güzel şiir. Yerin ışık olsun Didem Madak !
"İnsan unutandır ve insan unutulmaya mâhkum olandır."
Dünyanın en mükemmel şiiri, bıkmadan usanmadan okurum. Dünyanın em mükemmel şiir yorumlaması, bıkmadan usanmadan dinlerim. Duygularından öpüyorum Didem Madak, güzel hisli kadın huzurlu uyu.. Sesinize ve emeğinize sağlık, şiirin hakkını verebilmişsiniz.
1-
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
İç ses diye söylendim,
Ardından Yıldırım Gürses...
Aptal aptal güldüm bir de buna.
Ayşecik vazoyu kırıyor
Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından.
Karnabahar kızartmıyordu asla
Başrolde kadınlar.
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
İç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
İçim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
İşte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
İç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
Dallarına salıncak kurardı çocuklar,
Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar.
Meyveleri tatsızdı
Eski bir lanetten dolayı
Herkes dişlerdi acı meyvelerini,
Ve herkes söverdi ona.
İsmini yazardı herkes onun bağrına,
Ah derdi o. Ah!
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
‘İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah!
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
Ulaşılamazdı,
Sen sarılmak istesen ona,
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman:
Ah!
Ahlat ahların ağacıydı,
Yaşlanmaya başlayanların,
İtiraf edilememiş aşkların,
Evde kalmış kızların.
Ahlat ahların ağacıydı,
Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
Öyleydi işte.
Ve etimoloji Eti’lerden kalma
Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam.
Ve yanılmıyorsam yalnız insanların,
Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman.
Mesela o zamanlar
Mutsuz olduğunda insanlar,
Yok olurmuş bazı dakikalar.
Gülümsedim o sıra,
Bazen sevinirim,
Sevinmek nedense hep yedi yaşında
Ve ah... dedim sonra,
Ah!
Bazen ah diyorum durmadan,
Şimdi ben ahlatın başında,
Otuz iki yaşımda.
Ahlar ağacı gibi.
Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma,
Mavi, mor, kırmızı ve yeşil,
İstedim, hep istedim,
Sen iste derdim, iste yeter ki
Vereyim.
Her istediğimi verdim.Arttım, fazlalaştım,
Eksikli yaşamaktan.
Ahlar ağacıyım, gibisi fazla.
Başka bir şey istemem
Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma,
Hesabımı vermekten başka.
Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
At arabasıyla kağıt toplardı
Her sabah çingene kadınlar.
Üst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar
Şaşırırdım
Kadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman?
Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı.
Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma
Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana,
Yeniden doğmuş olurdum oysa,
Öldüğümü sandıklarında,
Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak.
Vasiyetimdir:
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yükleri ağırlaşsın diye iyice,
Tabutumun içinde tepineceğim.
2-
Bir göl vardı evimizin karşısında,
Mavi gözleri olan,
Kara yağız bir şehirde yaşamışım meğer yıllarca.
Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?
İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç
Annem sevindiydi hatırlarım.
Ah demişti.
Ah!
Üç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı.
Bazen sevinince annem gibi,
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı,
Sıcak yemeklerin.
Başına diktikleri o taş,
Ne zaman dokunsam soğuktur oysa.
Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz.
İç ses!
Bu bahsi kapa!
Mutfağa gidip domates çorbası pişirdim.
Çoktandır öksüz olan mutfakta
Buğulandı ve ağladı camlar,
Gözyaşlarını kuruladım perdelerin ucuyla.
Çoktandır öksüz olan dünyaya baktım,
Allah babasıyla baş başa kalmış insanlara,
Poşetin tamamını beş bardak suya boşaltınca,
Sanki biraz rahatladım.
Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki,
Artık kimse mutsuz olmayacaktı.
Ah...dedim sonra,
Ah!
İç sıkıntımla çektirdiğimiz bu fotoğrafta,
Aynı vampir gibi çıkacağız.
Kırmızı çorbama ekmek doğrayınca,
Sanki biraz ferahladım.
Karıştırdım ve iç ses diye fısıldadım:
Hala aç mısın?
Bir tren geçti yine tam o sıra
Ustura gibi kara,
Düdük çala çala,
Geçti şiirimin ortasından.
Kes şunu dedim, kes artık!
Oldu olacak,
Kan kardeşi olsun ruhumla yollar.
Merak ederdim,
Kesik başları ve sarı ışıklarıyla
Nereye gider bu insanlar?
Raylar uzanırdı içimde kilometrelerce
Bir kara yılan gibi,
Bilemezdim menzil neresi?
Ah...dedim sonra
Ve acilen makas değiştirdim.
İç ses, diye söylendim,
Raydan çıkma bundan sonra.
Kuyruk sallardı,
annemden kalma maaşım
her üç ayın sonunda.
Sevinirdi,
Kocaman bir kara kediyi okşamış gibi ellerim.
Sarımsak kokulu fötr şapkalı amcalarla,
Muhabbet ederdik kuyrukta.
Bizler sarımsak kokan uzun bir dizenin,
Fötr şapkalı kelimeleriydik,
Çürük dişlerimizle bizler,
Dökülmüş harfler gibi kelimelerden,
Saf ve pembe gülümserdik.
Bizler her üç ayın sonunda yeniden doğan bebeklerdik.
Neden ilerlemiyor bu kuyruk derdik,
Neden hep aynı yerdeyiz,
Hayattan söz edilirdi,
Zor denirdi,
Ve ardından susulurdu mutlaka.
Fötr şapkalı amcalardan biri
Ah derdi sonra,
Ah!
Kuyruk öfkeyle kıpırdanırdı o zaman.
3-
“Bir Arap şairi şöyle demiş,
Savaşta yenilen halkına,
Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır”
Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma
Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi,
Sorardı:
Daha yazacak mısın?
Hayır derdim,
Artık yazmayacağım.
Ama şöyle denir:
Kılıç çeken kılıçla ölür.
Ama şöyle denir:
Kaderden kaçılmaz.
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
Yıllarca biriktirdim
rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında.
Aşık olduğumda,
Çikolata kokardı kırmızı yazgım.
hayatıma hayat diyemem artık.
sarı yazgım her sonbahar onu
biraz daha fazla, ömür yaptı.
Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.
Kara yazgımı şimdi kim bilir
Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım?
Ah.. dedim sonra
Ah!
İç ses, diye söylendim,
Başımda rüzgar vardı
Başımda uğultular...
Kalbim usulca kıpırdardı
Ve ses çıkarırdı dokununca
Çan çiçeğiyle karıştırırdı onu belki
Bir başkası olsa.
Başımda rüzgar vardı,
Yine esiyordum
Hızla dönmeye başladı kalbim
Rüzgargülüyle karıştırırdı onu belki
Bir başkası olsa.
Başımda uğultular...
Fırtına çıktı sonra,
Yaşadığını anladı kalbim,
Böyle yaşanamaz derdi
Bir başkası olsa.
Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın.
Yalnızca iki harfini öğrendim:
A
H!
Ah benim nergis kokulu cehaletim...
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda
Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şairlerin şahı olsan,
Bir AH’dan başka.
Ah benim nergis kokulu cehaletim
Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
AH!
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım tanrının eliydi,
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
Çok şey geçmiş gibi başımdan
Ah dedim sonra,
Ah!
İç ses, diye söylendim.
Gel!
Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla.
Vasiyetimdir:
Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...
Tuba Borak Eline Sağlık kardesim
Uykunuz gelince dinleyin sabaha kadar uyumama garantisi :/
Emeğine sağlık
Toprağa Kalsın💧
Teşekkür ederim
Bu şiiri bize dinlettirecek kadar çok sevdiğimiz insanlar umarım bir gün böyle bir şiir yazacak duruma gelirsiniz..
'Gördüğüm şeylere karşı,elimden bir şey gelmediği için kendimden nefret ettim, duyulmayan sesimden,delirmeyen aklımdan nefret ettim.' - Joseph Conrad
bir kadın ne kadar güzel olabilir diye ne zaman düşünsem aklıma gelirsin madak;sonra ah derim,aah!
dinledikçe ah'larım çoğalır ve çoğaldıkça dinlerim bu şiiri..
Ruhum acıyor
Çoğu şey bana değmeden geçmiş gibi
Sevilmek, sokağıma uğramamış
Sevmek ise hep karşılıksız kalmış
Hayatta fazlalıkmışım gibi
Sevgim fazla, acım fazla
Öfkem fazla...
Unutulmuş gibiyim
Bu kadar fazlayken nasıl unutulur insan
Bilmiyorum...
Çok üzülüyorum Madak çok. Çok geç tanıştık seninle. Daha erken tanışsaydım daha farklı olurdu belki her şey. Ve ben annemden sonra ilk kez bir kadın için ağladım. O da sensin Madak. İyi ki geçmişsin bu dünyadan...
"Nasıldı öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?" Dünya hassas kalpler için cehennem..
olanlar oldu tanrım, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla .. nasıl güzel bir duadır bu
Gerçekten bu mu anlaşılıyor? Ben mi farklı bir boyutta dinliyorum dünyanın kelimeleri en güzel kullanan kadınını?
Gerçekten çok güzel bir dua. Kendi dilinde ve ezberlenmiş kalıpların dışında
Ah benim nergis kokulu cehaletim..
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şahirlerin şahı olsan,bir Ah 'dan başka.
Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
Ah!
"Bilmediğim bir şarkının delice dilime takılması gibiydi ona olan hislerim. Bilmiyorum.
Sorsalar,söyleyemem ne olduğunu.
Ama sürekli zihnimde.."
Frankfurt’tan herkese selamlar
Sanki gerçek bir Roman ve Roman'ın Şiirleştirilmiş şaheser hali.
Didem Madak, ruhu şad, mekanı cennet olsun.
FERİT bey, Paylaşımlarınız için teşekkürler. Emeğinize sağlık ve saygı ile.
Hani sen söylüyorsun ya Gökay,
Tüm yürek zılgıtını bir çırpıda,
Öyle amansız dökülüyor yürekten,
Toprakta yüzyıl beklemiş Eser gibi duygular..
Şiir okunur elbet,
Belki düz bir yol gibi sıradan,
Sen patika yollarda,
Bize dağı çayırı
Ve
Havayı solutuyorsun ya sesinle,
Dilinden düşmesin mısralar,
Yüreğin hep aydın,
Ömrün çok olsun Gökay..
+Yılmaz Karagöl öyle güzel dediniz ki.. şu sesi veren rabbe hamd olsun.
*berbattı, bir şiire böyle başlanmazdı*
Hakklısın. berbattı, bir hayatta böyle başlanmazdı. Düzelteceğim🍀
"Yapıştırsam da parçalarını hayatımın,
Su sızdırıyordu çatlaklarından."
Daha güzel nasıl anlatılır acaba?
Ne çok dikeni vardı tanrım, ahlat ağacının sen sarılmak istesen ona
O sana sarılmazdı
Ne çok dikeni vardı, ne çok isterdim sana sarılamazdım...
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım.
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla.
Günde en az üç kez dinlemeden bırakmadığım video.. şiir güzel yorum güzel daha ne olsun👍👍
Keşke Didem madak yasiyor olsada oturup saatlerce dinleme fırsatı bulunsa diye düşünüyorum sonra aklima Eser gökay geliyor belki birgün onu dinlerim diye
Kendi sayfasindaki tum videolar yoruma kapali yazamiyorum hic birsey belki denk gelirde burdan okur. Eser abi sen ne guzel adamsin ne guzel okuyosun her siiri yuregine saglik her gece uykuma sesinle yoldaşsın. İse giderken yoluma yoldaşsın. Ben Didem Madak siirlerini kimse okusun istemezdim, cunku kimse hakkini veremez o duyguyu veremez diye dusunurdum. Taaki seni dinleyinceye kadar omrun uzun olsun, olsun ki cokca siir okuyasin.
İçim sıkılmasa bu kadar,Tek bi satır bile okumazdım..
-Sesinize,yüreğinize sağlık.Varolsun sesinizin o güzel tınısı.
Dinlemeye doyamıyorum ... Her "Replay" tuşunda bir Ah çekiyorum ...Bir "Ah ..."
İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır. 🍃
''Vasiyetimdir:
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yükleri ağırlaşsın diye iyice,
Tabutumun içinde tepineceğim''
Kelimeleri en güzel manalarla giydirmiş,saçlarını taramış, hüzün dolu kokular sürmüş Didem hanım. Ruhun şad olsun
Fav şiirlerimdendir. Kaç kez dinledim acaba yıllardır
hayatımda bir kadın için ağladım. o da sensin be madak. çok geç tanıştık çok geç. sen şimdi melekler gibi uyuyorken ben kaldığın yerlerden yaşamaya çalışıyorum. ama nasıl olacak bilmiyorum.
#esergökay bu içten ses yaralı kalplere adeta bir dil oluyor sanki
bir hayat bir şiire bu kadarmı yakın olur ne kadar da güzel yorumlanmış
bütün şiirleri güzel yorumluyor eser gökay
"Vasiyetimdir
Daldınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta"
Hepimizin hayatında bir ah vardır, kimimiz ahlat ağacına yükleniriz kimimizde hayatımızdaki ah lara........
En sevdiğimmm şiir ilk defa 13 yaşinda dinlemiştim ezberledim ve şuan 16 yaşindayim 3 yildir bisey kaybetmemişim her dinledigimde ayni seyleri hissederim....
Güzel kız, dökme yüzünü, darılma hayata. Anlayamadım seni ama bir kız çocuğunun hayalleri kadar sevdim. Unutacağız belki, gidecek hayat yolunda. Güleceğiz, rengarenk ipler bağlayacağız ahlar ağacının dallarına. Olduk olmadık düğümlenmeyecek boğazımız, gözlerimiz dolmayacak. İyi midir bu bilmem, iyi midir ağlamayı unutmak, iyi midir dudaklarındaki gülleri, gözlerindeki gün batımını unutmak... Kızmıyorum sana, kendime üzülüyorum. Sonra olanlar oldu diyorum, Tanrım, tüm bu olanların ağırlığından beni koru. Eğer kalbinin tohumları benim toprağımda yeşerecekse, huzur bulamazsın uzak diyarların sokaklarında. Şimdilik ağlama sevgilim, darılma hayata. R~R
Olanlar oldu Tanrım, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla ..
İnsan unutandır ,
insan unutulmaya mahkûm olandır...
Kesinlikle saheser olmus. Tesekkur ederim. Sayenizde ilk defa tanistim Didem Madak'in siiriyle. Tesekkur ederim. Icime bir seyler kattiniz ama sanki onlar hep ordaydi... Tesekkur ederim
Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum kaybolmak o dalgınlıkta..
Yalnızlığınıza 🍷
Ah dememek için;
Sen elinde her ne varsa
Sana ait olan her şeye sıkı sıkı
Sarıl.
Sarıl onlara, sarıl ki
sonradan içinden kocaman
dağlara denizlere sığmayan,
içinde sonradan
kocaman bir "ah" yükselmesin...
Babamı kaybettim.
Şimdi onun ile yaşadığım ve yaşayamadığım zamanlar geliyor aklıma da
Yaşayamadıklarımdan "ahhh" diyorum.
Bana bu şiiri armağan eden adam,unutmayacağım seni. Zaten yirmi dört saat aklımdayken nasıl unuturum ki ben seni?
Küçük ve kirli yüreğim kanıyor.
Didem Didem Didem Didem bütün sözleri bütün sözleri kelimeleri cümleleri bitiren kadın kelimelerin üzerine Bu şiirin üzerine ne büyüksün teşekkür ederim teşekkür ederiz bu şiiri insanlığa kazandırdığı için büyük kadın
Yapıştırsan da parçalarını hayatımın
su sızdırıyordu çatlaklarından...
özkan sünbül en guzel yeri!!!
mekanın cennet olsun güzel kadın. Keşke bütün kadınlar senin kadar narin, duygularını böyle güzel dile getirebilen insanlar olsaydı..
Ahh derimm her seferinde...bir yürek bu kadar mı cömertçe sunulur dizelere...bur kadın bu kadar mi harika olabilir...ahh...
Vasiyetin toprağa kalsın desende madak yüreğime ektiğin tohumlar can bulacak adı hayatt💞
Yüreğimdeki ahlar beynime hücum ettikçe burda bulurum gözyaşları içinde kendimi.
En sevdiğim şairin en sevdiğim şiiri. Dinlemeden önce dedim ki kimse bu şiirde benim hissettiklerimi hissedemeyeceği için duygusu eksik gelecek ve beğenmeyeceğim. Fakat beni yanılttınız güzel seslendirme olmuş. Özellikle sonlara doğru rahatladığınızı hissettim ve muhteşem bir şey ortaya çıktı. Defalarca dinledim ve dinlerim. Teşekkürler...
unuttuysan şiiri tekrar dinlemeni isterim :)
Buraya sadece bir "ahh" bırakıyorum..
Ahhhh kalbim şair dokundu seslendiren dokundu ruhu yıkayan şiirler var oldukça insanoğlu için umut da hep var olacak şaire seslendiren ve paylaşana minnet ve sevgiyle🙏❤️
...
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından...
"Vasiyetimdir, 1000 ahım'ın hakkı Toprağa kalsın. Toprak'a kalsın..."
Yaşadığın hayatta kaybolup, kendini, benliğini şiirlerde bulmak. 🌹
Güzin ablası kitaplar olan bir kizdim. içim sıkılmasa o kadar, tek bir satır bile okumazdim.
Didem Madak üç yıl önce-çok geç olsa da- hayatımın kadını oldu. Nur içinde yat. Dua ile...
Yüreğimizde ince bir sızı ile birimizin acısı ötekinin mutluluğu oldu.
"Ah' lar ağacı"nın kalbini duyuyorum bu gece...
Kalbi rengarenk olan bir kız çocuğunun sesinden şiirler okuyorum/sessizce...
Duyuyor musunuz?
Dünü, bugünü ve yarını birkaç satıra sığdırmak ustalık işi, dedim kendi kendime.
Ben acemi, biraz da deliyim.....
Akıllı şeyler icat edemem dedim yüksek sesle.
Sordum şaire;
-Her mısrasında, kuşları doyuran şiirler kalbimi neden aç bırakır?
Halbuki ben hep sır taneliyorum sizlere ...
Duyuyor musunuz?
Sibel Özince...
31.05.2020 ve ben bu yüreği güzel insanla yeni tanışıyorum, yazıklar olsun bana...
+1 yazıklar da bana gelsin o zaman
Eser gökay sen mükemmel bir ADAMsın
tabiki
Ah benim nergiz kokulu cehaletim, bana yıllarca bunca sözü boşa söylettin...
Ah ah nasıl geçecek bu acı..nasıl bitecek içimde...
Kaç meydanını okudum da bu hayatın yalnızca iki harfini öğrendim: ah!
Ah benim nergis kokulu cehaletim bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.
Tanrım, bana hiç erimeyen kırmızı bir bonbon şekeri yolla!
Bu gece de yaktık sigaraları... Huzurla uyu güzel kadın.
Ah benim nergis kokulu cehaletim. Bana yıllarca bunca sözü boşa söylettin, Ah. Vasiyetimdir: Bin ahımın hakkı toprağa kalsın...
Benim yokluğumdan dünyaya bir elbise çıkar sanmıştım...
😍😍😍Sevgililer günün kutlu olsun Didem Madak. Yalnızlar yalnızların halinden anlar😪
İnsan unutulmaya mahkum olandır...
Ah, yazık; çok yazık, ahhh...
Ahlat ağacının köklerini sımsıkı sarmış toprakta yatan güzel insan, ince bir ozan Didem Madak'ı rastlantıyla yeni tanıdım.
Ah, keşke çok önceden tanısaydım...
Ah, neyse, geç olsa da iyi ki tanıdım...
şiirlerinde yaşa sen, ışıklarda uyu sen Sevgili DİDEM...
Nasıl kötü birisiyle tanıyabilirim böyle güzel şeyleri?
Ölmek üzere olanın dünyasıyla çok sevdiğini toprağa verenin dünyası çok benziyo
AH'LAR AĞACI VE PULBİBER MAHALLESI KITABI EFSANE YA KİTAPLARI BILENLER VARSA BIRINDE "KÜÇÜKKEN ELEKTRIKLER KESILSIN ISTERDIM MASAL ANLATIRDI ANNEM OZAMAN" EFSANE YA
grapon kağıtlarıda güzel
Ayşecik vazoyu kırıyor dediğinde aklıma onun sakarlıkları geldiğinde yüzümü alan tebessüm 😊 Çok özledim...
Merhaba , Kanalımda Şiir Seslendirmeleri Yapıyorum , Müsait Olursanız Dinler misiniz ? Teşekkürler.
Ah ah yıllar hep acı hikaye ve dıram bıraktın Huzur vermedin Sefalet ve cahillik verdin yolun yarısına ahlarla geldik geri kalan üç beş gün belli değil ne olacak
Gidenler nerede kaldılar, gülüşlerini özledim
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. İki dünyayı da bildiğine şahidim ben onun.
İnsan çıtır ekmeği ısırdığında, kırıklar dolar kucağına,
İşte orası umudun tarlasıdır...
Merhaba , Kanalımda Şiir Seslendirmeleri Yapıyorum , Müsait Olursanız Dinler misiniz ? Teşekkürler.
Saat 06.46 burada bunu dinliyorum nereden bilecektim beni uzaklara götüreceğini...
Bitmeyen sızının yağmurusun. Ah diyorum Ahhh birden çok kemik sızıntısıyla
*Yapıştırsam da parçalarını, hayatımın; su sızdırıyordu çatlaklarından.*
Olanlar oldu Tanrı'm, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Sadece üç yıl yeter bana...🥀
Kardeşim kusura bakma dua güzel ama
Rabbim Allah ım demelisin
Dua nın sebebi her ne ise
3yıl yeter bana diil
En hayırlı bi zaman da
Sen bilirsin ben diil
Nasip eyle bana demelisin
Ukalalığimi bağışla
Bildiklerinizi nakledin diye ayet var ona güvendim kusura bakma
Bir şiir her dinlediğinde aynı hissi yaşatır mı diyordum. Yaşatıyormuş....
Bir kadının duygusunu en iyi bir kadın anlatırmış.
Şifa gibi bir şiir .
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın, su sızdırıyordu çatlaklarından.
aaaaah Madak Mutlu Uyu Güzel Kadın ❤
Ah benim nergis kokulu cehaletim.. 🌼
'Kaç metredir benim yokluğum....'♡
çok şey geçmiş gibi başımdan
ah dedim sonra
ah
Yaşadığını anladı kalbim
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası.”İnsan unutulandır ve insan unutulmaya mahkum olandır.”
Keşke bazı anları - birinin böyle mükemmel şiirleri bize okuduğu zamanları- tablo yapsak çivileyebilsek hiçbir yere gidemeseler
Nur içinde yat Didem Madak !!
Dönüp dönüp burada buluyorum kendimi 😏