ÇAĞIN HASTALIĞI ENANİYET - Prof. Dr. Nevzat TARHAN

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 21 ต.ค. 2024
  • Açıklayan : Prof. Dr. Nevzat TARHAN
    Okunan Konu: ÇAĞIN HASTALIĞI ENANİYET
    Kayıt tarihi: 27.10.2021
    İhlas olan bir kimsede enaniyet olamaz. Yani enaniyet ile ihlas aynı anda bulunamaz. Biri ateş biri barut gibi bunların. Bir insanda enaniyet varsa ihlas zayıflıyor.
    *“Şimdi iki türlü enaniyet vardır. Biri gizli enaniyet, biri aşikâr enaniyet. Aşikâr enaniyet kibir, gurur şeklinde biliniyor. Bir de gizli enaniyet var. Ona da temkinli enaniyet, temkinli kibir deniyor. Kişi bu durumda tamamen mütevazı rolünü oynuyor. Bu durumun temkinli kibir olmasının sebebi de şu kişi çok güzel mütevazıdır fakat aslında zarar görmemek için bu şekilde kendini saklama ihtiyacı hisseder. İyi gözlemler, çok sessiz sakin davranır genelde ağzı var dili yok dersiniz, mütevazı da gözükür her şeye evet der fakat sonra yani konuşmaya başladığı zaman hep böyle kendisi ile egosunu parlatan, kendisini ön plana çıkartan, sorduğu sorularda bile kendisinin olduğunu görürsünüz. Kendi egosunu koruma dürtüsü vardır. Yani bu durumda savunmacı enaniyet var. Diğerinde de görünür enaniyet vardır… Ama savunmacı enaniyetler çoğu zaman gizleniyor ve aldatılıyor. Kişi sinsice insanları etkiliyor.”
    “İhlas olan bir kimse enaniyetli olamaz. Yani enaniyet ile ihlas aynı anda bulunamaz. Biri ateş biri barut gibi bunların. Bir insanda enaniyet varsa ihlas zayıflıyor. İhlasın enaniyetinde üç noktası var. Birincisi kişinin cömertlik tarzında karşılığı, yani enaniyetli insan vermek istemez egosu yüksek bir insan ise hep almak ister. Eğer kişi yüzde elliden azını verebiliyorsa o insana ‘sehavet’ deniyor. Sahip olduğu, infak edeceği şeyin yüzde elliden bile fazlasını veriyorsa buna ‘Cûd’ deniliyor. Eğer her şeyi verebiliyorsa îsâr hasleti deniyor. Bir gün o îsâr ile ilgili Ayet-i Kerimelerin nazil olma mebeb-i nüzuluna baktığımız zaman îsâr hasleti gece evine misafir geliyor, yemek yiyecek sahabe. Fakat evinde de bir kişilik yemek var. Işıkları kapatıyor misafiri yediriyor kendisi yemeği yer gibi yapıyor ama sadece su içiyor. Ertesi gün îsâr hasleti ile ilgili bu Ayet-i Kerime nazil oluyor. O zaman Resulullah diyor ki ‘siz ne yaptınız da bu ayet nazil oldu?’. Yani aslında îsâr hasleti İslamiyet’in bu temel ahlakını, kişinin enaniyetini ikinci plana alabilmesini gösteriyor.”
    ***

ความคิดเห็น • 2

  • @muhittinselcukgoksu1327
    @muhittinselcukgoksu1327 ปีที่แล้ว

    Hocam, ne kadar fıtri bir muhabbet dersi yapıyorsunuz. Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Üstadımızın dört gözle beklediği ehli ilimden talebelere ne kadar güzel bir örneksiniz. Allah razı olsun.

  •  3 ปีที่แล้ว +1

    * İhlas olan bir kimsede enaniyet olamaz. Yani enaniyet ile ihlas aynı anda bulunamaz. Biri ateş biri barut gibi bunların. Bir insanda enaniyet varsa ihlas zayıflıyor.
    *“Şimdi iki türlü enaniyet vardır. Biri gizli enaniyet, biri aşikâr enaniyet. Aşikâr enaniyet kibir, gurur şeklinde biliniyor. Bir de gizli enaniyet var. Ona da temkinli enaniyet, temkinli kibir deniyor. Kişi bu durumda tamamen mütevazı rolünü oynuyor. Bu durumun temkinli kibir olmasının sebebi de şu kişi çok güzel mütevazıdır fakat aslında zarar görmemek için bu şekilde kendini saklama ihtiyacı hisseder. İyi gözlemler, çok sessiz sakin davranır genelde ağzı var dili yok dersiniz, mütevazı da gözükür her şeye evet der fakat sonra yani konuşmaya başladığı zaman hep böyle kendisi ile egosunu parlatan, kendisini ön plana çıkartan, sorduğu sorularda bile kendisinin olduğunu görürsünüz. Kendi egosunu koruma dürtüsü vardır. Yani bu durumda savunmacı enaniyet var. Diğerinde de görünür enaniyet vardır… Ama savunmacı enaniyetler çoğu zaman gizleniyor ve aldatılıyor. Kişi sinsice insanları etkiliyor.”
    * “İhlas olan bir kimse enaniyetli olamaz. Yani enaniyet ile ihlas aynı anda bulunamaz. Biri ateş biri barut gibi bunların. Bir insanda enaniyet varsa ihlas zayıflıyor. İhlasın enaniyetinde üç noktası var. Birincisi kişinin cömertlik tarzında karşılığı, yani enaniyetli insan vermek istemez egosu yüksek bir insan ise hep almak ister. Eğer kişi yüzde elliden azını verebiliyorsa o insana ‘sehavet’ deniyor. Sahip olduğu, infak edeceği şeyin yüzde elliden bile fazlasını veriyorsa buna ‘Cûd’ deniliyor. Eğer her şeyi verebiliyorsa îsâr hasleti deniyor. Bir gün o îsâr ile ilgili Ayet-i Kerimelerin nazil olma mebeb-i nüzuluna baktığımız zaman îsâr hasleti gece evine misafir geliyor, yemek yiyecek sahabe. Fakat evinde de bir kişilik yemek var. Işıkları kapatıyor misafiri yediriyor kendisi yemeği yer gibi yapıyor ama sadece su içiyor. Ertesi gün îsâr hasleti ile ilgili bu Ayet-i Kerime nazil oluyor. O zaman Resulullah diyor ki ‘siz ne yaptınız da bu ayet nazil oldu?’. Yani aslında îsâr hasleti İslamiyet’in bu temel ahlakını, kişinin enaniyetini ikinci plana alabilmesini gösteriyor.”