çok teşekkürler .Aklını kendi kullanma cesaretini gösterenlere,en azından çabalayanlara çok yardımcı oluyorsunuz ,sizden faydalanmaya çalışıyoruz tekrardan sağolun .
Hocam el kindi ve el razi hakkindada anlatim yapar misiniz. Sadik ustadan okudum cok hosuma gitti. Sizin anlatiminiz da cok iyi olur. Benim gibi yeni duymus duyacak olanlar icinde iyi olur
4 ปีที่แล้ว +15
AVERROES: SON ÇIĞLIK (1) [Söyleşinin Metni 00:43-02:32] Bu söyleşinin konusu Averroes: Son Çığlık. Özellikle İbn Rüşd başlığını koymadım, tercih etmedim. Çünkü burada ele alacağımız filozof aslında İbn Rüşd’ün Batılı kavranışı, Batıdaki öyküsü. Sadece felsefesini mi konuşacağız? Hayır. 14. yüzyılda İbn Rüşd’ün özellikle Papalığın bir karşı hamlesinin devamı olarak Floransa, Bologna, Pisa, Roma gibi İtalyan kentlerinde bir takım kiliselerde, Thomas Aquinas ile olan kavgası sonucunda yere serilmiş haliyle değişik çizimlere konu olan anlatı. Dolayısıyla bu fresklerde, altarlarda görüntülenen İbn Rüşd’ün izini süreceğiz. Tabii ki Batıda, İbn Rüşd’ün telaffuzu Averroes olarak yapıldığı için, yaygın olduğu için, biz bir anlamda İbn Rüşd’ü ve felsefesini değil Averroes’i, Batılıların kavradığı biçimiyle Averroes’i ele alacağız.
4 ปีที่แล้ว +6
[Söyleşinin Metni 02:32-10:18] İbn Rüşd’ün İslam dünyasında, ne kendi çağında ne sonrasında ne şimdi, takipçisi hiç olmadı. İbn Rüşd hiç anlaşılmadı desek sanıyorum fazla mübalağa yapmış olmayız. Halen de anlaşılmadığı, kıymetinin bilinmediğini söyleyebiliriz. Yani bir filozof Batıyı etkiledi vs. falan deniyor. Bir takım çabalar var. Ama bu çabalar hâlâ, işte, Batının başarılarının arkasında İslam dünyasının da katkıları var, bizden de bir takım çok değerli düşünürler çıktı, dolayısıyla bunlar, Batının siyasal ve düşünsel yaşamının temelinde bazı katkılarda bulundular gibi, bir aslında yine kompleksin, bir rekabetin ürettiği bir söylem vesilesiyle İbn Rüşd dile gelir. Yoksa bunu söyleyenler bile yani İbn Rüşd’ü böyle şaşalı bir şekilde adını ananlar bile İbn-i Rüşd’ün yapıtlarını okurlar mı, ederler mi burası tartışılır. Yani Türkçede İbn Rüşd’ün yapıtlarının ne kadarı çevrildi, yüzde kaçı, bunu söylemeye utanırım yani. O bakımdan İslam dünyasında, zaten Arapların İbn Rüşd ile bir alakası olmaz. Yani hangi manada söylüyorum; Sünni ve Selefiler, İbn Rüşd ile ilgilenmez. Kelamcılar, fakihler vs. Şia, Şiilik zaten İbn Rüşd’ü dışarıda tutar. Her bakımdan dışarıda tutar çünkü Aristotelesçi’dir, sadık bir Aristotelesçi’dir. (?)ulema, kelamcılar falan zaten asırlarca tanımamışlardır ve ciddiye de almamışlardır. Hakkında da genelde olumsuz ifadeler vardır. Yani İbn Haldun bile pek şey haksızlık yapmaktan çekinmez, dolayısıyla hemşehrileri bile İbn Sebin bile bir sürü laf eder durur. Dolayısıyla İbn Rüşd’ün kadri kıymeti İslam dünyasında hemen hemen hiç bilinmemiştir. Ama Batıdaki etkisi muazzamdır. İnsanlık tarihine etkisi muazzamdır. Bu nasıl oluyor? İşte biraz buna temas edeceğiz. Ama esas olarak bir daha söyleyeyim: 14. yüzyıldaki fresklerden, altar tablolarından hareketle İbn Rüşd portrelerinin serancamıyla, öyküsüyle ilgileneceğiz. Bir anlamda bu söyleşinin felsefe tarihini ilgilendiren tarafından çok sanat tarihini ilgilendiren yanı olduğunu vurgulamalıyım. Fakat tabii meselenin siyasal ve tarihsel arka planı ele alınmadan, düşünsel temeli ele alınmadan bu sanatsal temeli açıklama imkanı neredeyse yoktur. Bu konuda bir tek ciddi deneme, Ernest Renan tarafından 19. yüzyılda gerçekleştirilmiştir. 1852’de yayınlanan doktora tezi sonra 1861’de ikinci baskısını yaptı. Daha sonra Alain de Libera, yeni baskısını gerçekleştirdi falan ama içindeki hataların hiç birini düzeltmedi bile diyemem fark etmemişler bile. Hangisini kastediyorum? İbn Rüşd’ün Batıdaki portrelerinin yorumları konusunda hâlâ büyük bir cehalet sürmektedir. Türkçede yayınlanan kopyaları var. Renan'dan alelacele yapılmış kopyalarla yazılmış kitaplar. Oralarda da büyük fahiş hatalar devam etmekte. O bakımdan İbn Rüşd portrelerine ve fresklerine bir açıklık, bir aydınlık getirmek, bir açıklık kazandırmak gerekiyordu. Bu söyleşide, beni esasen motive eden taraf da burasıdır. Ancak bu öykünün 14. yüzyıla gelmeden, 14 hatta 15. yüzyıla gelmeden önce, 13. yüzyılın ilk yarısı ve ikinci yarısını ayırıyorum. Ölçünün esası, 13. yüzyıl. Ve bence insanlık tarihinin en önemli yüzyıllarından biridir. En çok ihmal edilmiş ve üzerine pek çalışılmamış. İslam dünyası zaten yetim bırakıldığı için ve Batılılar da çok fazla emek vermemiştir. Ve 13. yüzyıl, çok karmaşık fakat insanlık tarihini değiştiren, hem bilimsel açıdan hem siyasal açıdan büyük devrimlerin bütün nüvesi, hiç abartmadan söylüyorum 13. yüzyıldır, 13. yüzyılının ilk yarısıdır. İlk yarısında gerçekleşen olaylara, ikinci yarısında ve 14. yüzyılda Papalığın verdiği cevaplarla şekillenmiştir bu öykü. Temeli nedir? Bir; dinle bilimin ciddi bir şekilde ayrılması. İki; devletle dinin ayrılmasıdır. Yani laik din temellerinin atıldığı yüzyıl, tarihte, insanlık tarihinde 13. yüzyıldır. Bu nedense hiç vurgulanmaz. Bu konuda ilk kitabı yazdığı düşünülen kişi Padovalı Marsilius, bir İbn Rüşdcüdür. Biraz o bağlamda, Marsilius bağlamında söz edilir. Ama esas itibariyle İbn Rüşd’ün hangi görüşlerinin Batıda bu tür bir seküler, laik bir tutumu ortaya çıkarttığı gösterilemez. Şimdi o yüzden tarihsel arka plan, ilk bölümde, meselenin arka planı ile ilgileneceğiz. Mümkün mertebe kısa geçmeye çalışacağım. Yani bunlar temel yorumlarımı yaptıktan sonra arzu edenler tarafından araştırılabilecek konulardır. Genel kültürle araştırılabilir. Ama benim temel yorumları ortaya koymam lazım.
4 ปีที่แล้ว +6
[Söyleşinin Metni 10:19-14:50] İlk, 13. yüzyılın ilk yarısı dedim. Neden? Alman tarihinde iki tane II. Friedrich vardır: Bir tanesi; Sicilya Kralı bilinir - Almanya Kralı - zaten 1212’de Almanya Kralı olmuştur. Ama asıl, Kutsal Cermen Roma İmparatorluğunun - Roma Cermen İmparatorluğunun - imparatoru olan II. Friedrich.* Bu zat altı dil bilir. Arapça, Almanca, Fransızca ve özellikle Sicilya’nın kendi dili, bir tür Sicilya İtalyancası diyelim. Çok ilginç bir kişiliği vardır. Aydın bir kafadır ve insanlık tarihini değiştirebilecek büyük adımlar atmış ve Papalıkla esas itibari ile ilk çelişkiyi, siyasetle-din, bilimle-din arasındaki çelişkide, aydınlık tarafta yer almayı becermiştir. İkinci II. Friedrich.** Prusya İmparatoru, Kralı olarak II. Friedrich - der Große, Büyük Friedrich - olarak da bilinir. Dolayısıyla biz birinciyle ilgileneceğiz, 13. yüzyılla sadece. Ama ikisi de aydınlanmanın önemli siyasal figürleri, ayakları arasında sayılır, sayılmalıdır da. Birincisi ikincisinden daha aydınlıktı yalnız, zihin olarak, bunu söyleyebilirim. Nedir? II. Friedrich’i bu kadar değerli kılan nedir? Toledo Katedrali rahiplerinden Michael Scot’un Toledo’dan yanına gelmesiyle birlikte, Sicilya’ya - orada tabii büyük bir akademi kuruyor aslında ve çok farklı görüşte farklı dinlere mensup bilim adamlarıyla rahat diyaloglar kuruyor, onlara hediyeler gönderiyor, sorular soruyor falan - Michel Scot’a İbn Rüşd’ün bütün önemli kitaplarını tercüme ettiriyor. Asıl tercüme hareketi Toledo’da başlar, İspanya’da. İspanya’da, Toledo Başpiskoposu Raymond’un himayesiyle başlar, onun halefi John ile devam eder, Johannes ile yani, Başpiskopos Johannes ile ve önemli mütercimler yer alır. Ve büyük bir çeviri hareketi başlar 12. yüzyılda. 13. yüzyıl İbn Rüşd’ün çevrildiği yüzyıldır. Bu arada sadece şöyle bir not iletebilirim; İbranice İbn Rüşd’ün o dönemde çevrilen yapıtı, otuz sekiz adettir. Yani otuz sekiz tane İbn Rüşd’ün eseri İbraniceye çevrilmiştir o dönemde. Daha sonra bu devam edecektir. Öncesini, 12. yüzyılı belki başka bir söyleşide ele alacağız. Ama biz 13. yüzyılda Michael Scot’un çevirileri ve İbn Rüşd’ün düşüncelerinin Batıya intikali, kilisenin buna verdiği ağır tepki, 13. yüzyıldaki kavgayı izlemeye çalışıyoruz. *II. Friedrich (1194-1250) **II. Friedrich (1712-1786)
4 ปีที่แล้ว +6
[Söyleşinin Metni 14:51-20:39] Şimdi, özellikle II. Friedrich’in 1220’de Kutsal Roma Cermen İmparatoru olduğunu unutmayalım, birinci kısım burası. İkincisi; bu dönemde iki Haçlı Seferi yapılmıştır. Yani bir tanesi, üç papa, tabii üç papanın adını özellikle zikretmemiz lazım. Yani bu 13. yüzyılın ilk yarısında, II. Friedrich figürünün çevresinde bilimsel faaliyetler dışında, çok ağır siyasi, askeri hadiseler vardır. Bir tanesi Haçlı Seferleri. 5., 6. Haçlı Seferleri'dir. Şimdi, ilginç olan bu Haçlı Seferleri'nin birincisinin başarısız olması ve II. Friedrich’in Haçlı Seferleri'ne katılma konusunda direnç göstermesidir. Bu da papaları fevkalade sinirlendirmiş, rahatsız etmiştir. Ve özellikle üç papa demiştim. Birincisi; Innocentius - III. Innocentius - Bu, 1216. Yani Friedrich esas itibariyle imparator olmadan önce Almanya Kralı iken çok sıkıştırmıştır. Daha önceki Otto’yu - Alman Otto’yu - bu Innocentius aforoz etmiştir. Bu çok önemli, yani bir kralı aforoz edip onu Deccal olarak, Antichrist olarak suçluyorlar. Bu çok önemli, Antichrist tabirinin ortaya çıkışı, bir tür gavur, kafir, gavur tabiri gibi düşünülebilir. Ama aslında Antichrist; mülhit, mürtet gibi bir ağır hukuki ve siyasal sonuçları olan bir adlandırmadır. Daha sonra yani Antichrist dendiğinde birine, deccal olarak çeviriyorlar bunu. Antichrist dendiğinde; Hristiyanlığın bütünüyle düşmanı olan, Hristiyanlıktan dönmüş olabilir. O yüzden mürtet ve mülhit, zındık - bir anlamda belki Türkçeye çok şey yapmayalım - zındık, İslam dünyasındaki zındık ve mülhit anlamında kullanıldığını söyleyelim. Bunu krallara uygulamışlardır ve II. Friedrich, iki defa aforoz edilmiştir. Ve özellikle III. Honorius. Bu III. Honorius, Innocentius’un halefidir. On yıla yakın, on-on bir yıl yani 1227’ye kadar Papalıkta kalmıştır. O dönemde çok büyük çatışmalar olmuştur, büyük bir gerilim vardır. Haçlı Seferleri devam eder. Ama Alman İmparatoru - Kutsal Cermen Roma İmparatoru - katkı sağlamamaktadır. Fakat IX. Gregorius, Papalığa seçildiğinde, II. Friedrich, ordusunu Suriye’ye gönderir biraz isteksizce. Fakat savaşmamaya fevkalade itina ederek, dikkat göstererek. Ve bir anlamda Kudüs’ü de - Hristiyanlığın olduğu bölgelerde falan, biraz imtiyazlarla birlikte - bir anlamda Kudüs’ü almış gibi görünür. Ancak burada, siyasi iradeyle - Alman İmparatorunun siyasi iradesiyle - Papalığın dinî iradesi, birbirlerinin hem bilimsel kararlarını hem siyasal kararlarını çok derinden etkiledi. Ve ilk ayrışma böyle ortaya çıktı. Siyasal ve tarihsel ayrışma; 5., 6. Haçlı Seferleri'nde, Papalık ile II. Friedrich arasındaki çatışmadır.
Bu arada II. Friedrich, Sicilya’da bilimsel çeviri faaliyetlerine devam etmekte, Aristoteles’ten ve İbn Rüşd’den büyük sayıda yapıtı Latinceye tercüme edilme işini himaye ve teşvik etmektedir. Yani 12. yüzyıldaki Toledo’daki çeviri hareketi, Sicilya’ya kaymıştır, bu da önemli. Şimdi, tarihleri iyi hatırlamak lazım. Yani bir kronolojiyi zihinde tutmadıkça bu hadiselerin mantığını çözmek zor olur demiyorum imkansız olur.
“"Şimdi söyle bana," diyordu William, "niçin? Bu kitabı niçin ötekilerden daha çok korumak istedin? Kara büyüye ilişkin kitapları, içinde belki de Tanrı'nın adına sövülen sayfaları neden uğrunda cinayeti göze almaksızın sakladın da, bu sayfalar için hem kardeşlerini, hem de kendini lanetledin? Güldürüden söz eden birçok başka kitap var; gülmeyi öven birçok kitap da. Niçin bu kitap içini öylesine korkuyla dolduruyordu?" "Çünkü onu Filozof yazmıştı. O adamın yazdığı her kitap Hıristiyanlığın yüzlerce yıllık bilgi birikiminin bir bölümünü yok etti. Saygıdeğer pederler, Tanrı Sözü'nün gücüne ilişkin olarak bilinmesi gereken her şeyi söylediler; ama sonra Boethius'un Filozofu yorumlaması, Söz'ün tanrısal gizinin kategorilerden ve tasımdan oluşan bir insan parodisine dönüşmesine yetti. Yaratılış kitabı, evrenin oluşumu konusunda bilinmesi gereken her şeyi söylüyor; ama Filozofun fizik kitaplarının yeniden keşfedilmesi, evrenin donuk ve yapışkan bir maddeden yapıldığının tasarlanmasına, Arap İbni Rüşt'ün, dünyanın sonsuzluğuna neredeyse herkesi inandırmasına yetti. Kutsal adlara ilişkin her şeyi biliyorduk; ama Abbone'nin gömdüğü -Filozofun baştan çıkardığı- Dominiken,(Dipnot : Ermiş Aquino'lu Tommaso) doğal usun kendini beğenmiş yollarını izleyerek onları yeniden adlandırdı. Böylece, Areopagus(Dipnot: Eski Atina yüksek meclisi) üyesi için, örnek oluşturan ilk nedenin aydınlık çağlayanına nasıl bakılacağını bilenlere, kendini açıklayan evren, dünyasal kanıtların barınağı oldu; bu kanıtlardan yola çıkılarak soyut bir etkenliğe ulaşılıyor. Eskiden, maddenin çamuruna çatık kaşlı bir bakış atmaya gönül indirerek, gökyüzüne bakardık; şimdi yeryüzüne bakıyoruz; gökyüzüneyse dünyasal kanıttan ötürü inanıyoruz. Filozofun, artık ermişlerle peygamberlerin bile ant içerken kullandıkları her sözü, dünyanın imgesini altüst etti. Ama Tanrı' nın imgesini altüst etmeyi başaramadı. Eğer bu kitap yoruma açık bir duruma gelecek olursa... gelmiş olsaydı, son sınıfı da aşmış olurduk."” “UMBERTO ECO-GÜLÜN ADI” adlı kitaptan alıntıdır.
Slmlar Dücane bey..eşimle sizi sürekli takip etmekteyiz ve büyük bir zevkle izkemekteyiz..bir ricamiz vardi..bu wideonuz(son çiğlik) da ki fragman müziğinizin kime ait oldugunu yazarsaniz cok mutlu oluruz..simdiden tesekkür ederiz ve basarilarinizin devamini dileriz
Ernest Renan, lbn-i Rüşd ve İbn-i Rüşdcülük üzerine yazdığı güzel kitabında, Yahudiler dışında kimsenin İbn-i Rüşd'ü ciddiye almadığını söylemiştir. Bu tümüyle yanlıştır. İbn-i Rüşdcülük Ortaçağ ile Yenidendoğuşta(Ronesans) çok önemli bir rol oynamıştır. Yeniçağ Biliminin Doğuşu/Alexandre Koyré
çok teşekkürler .Aklını kendi kullanma cesaretini gösterenlere,en azından çabalayanlara çok yardımcı oluyorsunuz ,sizden faydalanmaya çalışıyoruz tekrardan sağolun .
Hocamızın tane tane sindire sindire anlatım tarzı ayrı bir güzellik katıyor konuşmaya
Yaşamıma kattıgınız her bilgi için yüreginize emeginize saglık🙏😍
DÜCANE HOCAM, bilginizden, fikirlerinizden fevkalede istifade ediyoruz, Allah razı olsun. Sizden müzik tavsiyesi de bekleriz.
Gerçekten alkislanacak bir yaklaşımla sıradışı bir Alımı sıradışı anlatmaniz olağanüstü
Merhabalar videonun başında ki klasik müziğin ismini bilen var mı?
Hocam el kindi ve el razi hakkindada anlatim yapar misiniz. Sadik ustadan okudum cok hosuma gitti. Sizin anlatiminiz da cok iyi olur. Benim gibi yeni duymus duyacak olanlar icinde iyi olur
AVERROES: SON ÇIĞLIK (1)
[Söyleşinin Metni 00:43-02:32]
Bu söyleşinin konusu Averroes: Son Çığlık.
Özellikle İbn Rüşd başlığını koymadım, tercih etmedim.
Çünkü burada ele alacağımız filozof aslında İbn Rüşd’ün Batılı kavranışı, Batıdaki öyküsü.
Sadece felsefesini mi konuşacağız?
Hayır.
14. yüzyılda İbn Rüşd’ün özellikle Papalığın bir karşı hamlesinin devamı olarak Floransa, Bologna, Pisa, Roma gibi İtalyan kentlerinde bir takım kiliselerde,
Thomas Aquinas ile olan kavgası sonucunda yere serilmiş haliyle değişik çizimlere konu olan anlatı.
Dolayısıyla bu fresklerde, altarlarda görüntülenen İbn Rüşd’ün izini süreceğiz.
Tabii ki Batıda, İbn Rüşd’ün telaffuzu Averroes olarak yapıldığı için,
yaygın olduğu için,
biz bir anlamda İbn Rüşd’ü ve felsefesini değil
Averroes’i,
Batılıların kavradığı biçimiyle Averroes’i ele alacağız.
[Söyleşinin Metni 02:32-10:18]
İbn Rüşd’ün İslam dünyasında, ne kendi çağında ne sonrasında ne şimdi, takipçisi hiç olmadı.
İbn Rüşd hiç anlaşılmadı desek sanıyorum fazla mübalağa yapmış olmayız.
Halen de anlaşılmadığı, kıymetinin bilinmediğini söyleyebiliriz.
Yani bir filozof Batıyı etkiledi vs. falan deniyor.
Bir takım çabalar var.
Ama bu çabalar hâlâ, işte,
Batının başarılarının arkasında İslam dünyasının da katkıları var, bizden de bir takım çok değerli düşünürler çıktı, dolayısıyla bunlar, Batının siyasal ve düşünsel yaşamının temelinde bazı katkılarda bulundular gibi,
bir aslında yine kompleksin, bir rekabetin ürettiği bir söylem vesilesiyle İbn Rüşd dile gelir.
Yoksa bunu söyleyenler bile yani İbn Rüşd’ü böyle şaşalı bir şekilde adını ananlar bile
İbn-i Rüşd’ün yapıtlarını okurlar mı, ederler mi burası tartışılır.
Yani Türkçede İbn Rüşd’ün yapıtlarının ne kadarı çevrildi, yüzde kaçı, bunu söylemeye utanırım yani.
O bakımdan İslam dünyasında, zaten Arapların İbn Rüşd ile bir alakası olmaz.
Yani hangi manada söylüyorum;
Sünni ve Selefiler, İbn Rüşd ile ilgilenmez.
Kelamcılar, fakihler vs. Şia, Şiilik zaten İbn Rüşd’ü dışarıda tutar.
Her bakımdan dışarıda tutar çünkü Aristotelesçi’dir, sadık bir Aristotelesçi’dir.
(?)ulema, kelamcılar falan zaten asırlarca tanımamışlardır ve ciddiye de almamışlardır.
Hakkında da genelde olumsuz ifadeler vardır.
Yani İbn Haldun bile pek şey haksızlık yapmaktan çekinmez, dolayısıyla hemşehrileri bile İbn Sebin bile bir sürü laf eder durur.
Dolayısıyla İbn Rüşd’ün kadri kıymeti İslam dünyasında hemen hemen hiç bilinmemiştir.
Ama Batıdaki etkisi muazzamdır.
İnsanlık tarihine etkisi muazzamdır.
Bu nasıl oluyor?
İşte biraz buna temas edeceğiz.
Ama esas olarak bir daha söyleyeyim:
14. yüzyıldaki fresklerden, altar tablolarından hareketle İbn Rüşd portrelerinin serancamıyla, öyküsüyle ilgileneceğiz.
Bir anlamda bu söyleşinin felsefe tarihini ilgilendiren tarafından çok sanat tarihini ilgilendiren yanı olduğunu vurgulamalıyım.
Fakat tabii meselenin siyasal ve tarihsel arka planı ele alınmadan, düşünsel temeli ele alınmadan bu sanatsal temeli açıklama imkanı neredeyse yoktur.
Bu konuda bir tek ciddi deneme, Ernest Renan tarafından 19. yüzyılda gerçekleştirilmiştir.
1852’de yayınlanan doktora tezi sonra 1861’de ikinci baskısını yaptı.
Daha sonra Alain de Libera, yeni baskısını gerçekleştirdi falan ama içindeki hataların hiç birini düzeltmedi bile diyemem fark etmemişler bile.
Hangisini kastediyorum?
İbn Rüşd’ün Batıdaki portrelerinin yorumları konusunda hâlâ büyük bir cehalet sürmektedir.
Türkçede yayınlanan kopyaları var.
Renan'dan alelacele yapılmış kopyalarla yazılmış kitaplar.
Oralarda da büyük fahiş hatalar devam etmekte.
O bakımdan İbn Rüşd portrelerine ve fresklerine bir açıklık, bir aydınlık getirmek, bir açıklık kazandırmak gerekiyordu.
Bu söyleşide, beni esasen motive eden taraf da burasıdır.
Ancak bu öykünün 14. yüzyıla gelmeden, 14 hatta 15. yüzyıla gelmeden önce,
13. yüzyılın ilk yarısı ve ikinci yarısını ayırıyorum.
Ölçünün esası, 13. yüzyıl.
Ve bence insanlık tarihinin en önemli yüzyıllarından biridir.
En çok ihmal edilmiş ve üzerine pek çalışılmamış.
İslam dünyası zaten yetim bırakıldığı için ve Batılılar da çok fazla emek vermemiştir.
Ve 13. yüzyıl, çok karmaşık fakat insanlık tarihini değiştiren, hem bilimsel açıdan hem siyasal açıdan büyük devrimlerin bütün nüvesi,
hiç abartmadan söylüyorum 13. yüzyıldır, 13. yüzyılının ilk yarısıdır.
İlk yarısında gerçekleşen olaylara, ikinci yarısında ve 14. yüzyılda Papalığın verdiği cevaplarla şekillenmiştir bu öykü.
Temeli nedir?
Bir; dinle bilimin ciddi bir şekilde ayrılması.
İki; devletle dinin ayrılmasıdır.
Yani laik din temellerinin atıldığı yüzyıl, tarihte, insanlık tarihinde 13. yüzyıldır.
Bu nedense hiç vurgulanmaz.
Bu konuda ilk kitabı yazdığı düşünülen kişi Padovalı Marsilius, bir İbn Rüşdcüdür.
Biraz o bağlamda, Marsilius bağlamında söz edilir.
Ama esas itibariyle İbn Rüşd’ün hangi görüşlerinin Batıda bu tür bir seküler, laik bir tutumu ortaya çıkarttığı gösterilemez.
Şimdi o yüzden tarihsel arka plan, ilk bölümde, meselenin arka planı ile ilgileneceğiz.
Mümkün mertebe kısa geçmeye çalışacağım.
Yani bunlar temel yorumlarımı yaptıktan sonra arzu edenler tarafından araştırılabilecek konulardır.
Genel kültürle araştırılabilir.
Ama benim temel yorumları ortaya koymam lazım.
[Söyleşinin Metni 10:19-14:50]
İlk, 13. yüzyılın ilk yarısı dedim.
Neden?
Alman tarihinde iki tane II. Friedrich vardır:
Bir tanesi; Sicilya Kralı bilinir - Almanya Kralı - zaten 1212’de Almanya Kralı olmuştur. Ama asıl, Kutsal Cermen Roma İmparatorluğunun - Roma Cermen İmparatorluğunun - imparatoru olan II. Friedrich.*
Bu zat altı dil bilir.
Arapça, Almanca, Fransızca ve özellikle Sicilya’nın kendi dili, bir tür Sicilya İtalyancası diyelim.
Çok ilginç bir kişiliği vardır.
Aydın bir kafadır ve insanlık tarihini değiştirebilecek büyük adımlar atmış ve Papalıkla esas itibari ile ilk çelişkiyi, siyasetle-din, bilimle-din arasındaki çelişkide, aydınlık tarafta yer almayı becermiştir.
İkinci II. Friedrich.**
Prusya İmparatoru, Kralı olarak II. Friedrich - der Große, Büyük Friedrich - olarak da bilinir.
Dolayısıyla biz birinciyle ilgileneceğiz, 13. yüzyılla sadece.
Ama ikisi de aydınlanmanın önemli siyasal figürleri, ayakları arasında sayılır, sayılmalıdır da.
Birincisi ikincisinden daha aydınlıktı yalnız, zihin olarak, bunu söyleyebilirim.
Nedir?
II. Friedrich’i bu kadar değerli kılan nedir?
Toledo Katedrali rahiplerinden Michael Scot’un Toledo’dan yanına gelmesiyle birlikte,
Sicilya’ya - orada tabii büyük bir akademi kuruyor aslında ve çok farklı görüşte farklı dinlere mensup bilim adamlarıyla rahat diyaloglar kuruyor, onlara hediyeler gönderiyor, sorular soruyor falan -
Michel Scot’a İbn Rüşd’ün bütün önemli kitaplarını tercüme ettiriyor.
Asıl tercüme hareketi Toledo’da başlar, İspanya’da.
İspanya’da, Toledo Başpiskoposu Raymond’un himayesiyle başlar, onun halefi John ile devam eder, Johannes ile yani, Başpiskopos Johannes ile ve önemli mütercimler yer alır.
Ve büyük bir çeviri hareketi başlar 12. yüzyılda.
13. yüzyıl İbn Rüşd’ün çevrildiği yüzyıldır.
Bu arada sadece şöyle bir not iletebilirim;
İbranice İbn Rüşd’ün o dönemde çevrilen yapıtı, otuz sekiz adettir.
Yani otuz sekiz tane İbn Rüşd’ün eseri İbraniceye çevrilmiştir o dönemde.
Daha sonra bu devam edecektir.
Öncesini, 12. yüzyılı belki başka bir söyleşide ele alacağız.
Ama biz 13. yüzyılda Michael Scot’un çevirileri ve İbn Rüşd’ün düşüncelerinin Batıya intikali,
kilisenin buna verdiği ağır tepki,
13. yüzyıldaki kavgayı izlemeye çalışıyoruz.
*II. Friedrich (1194-1250)
**II. Friedrich (1712-1786)
[Söyleşinin Metni 14:51-20:39]
Şimdi, özellikle II. Friedrich’in 1220’de Kutsal Roma Cermen İmparatoru olduğunu unutmayalım, birinci kısım burası.
İkincisi; bu dönemde iki Haçlı Seferi yapılmıştır.
Yani bir tanesi, üç papa, tabii üç papanın adını özellikle zikretmemiz lazım.
Yani bu 13. yüzyılın ilk yarısında, II. Friedrich figürünün çevresinde bilimsel faaliyetler dışında,
çok ağır siyasi, askeri hadiseler vardır.
Bir tanesi Haçlı Seferleri.
5., 6. Haçlı Seferleri'dir.
Şimdi, ilginç olan bu Haçlı Seferleri'nin birincisinin başarısız olması ve II. Friedrich’in Haçlı Seferleri'ne katılma konusunda direnç göstermesidir.
Bu da papaları fevkalade sinirlendirmiş, rahatsız etmiştir.
Ve özellikle üç papa demiştim.
Birincisi; Innocentius - III. Innocentius -
Bu, 1216.
Yani Friedrich esas itibariyle imparator olmadan önce Almanya Kralı iken çok sıkıştırmıştır.
Daha önceki Otto’yu - Alman Otto’yu - bu Innocentius aforoz etmiştir.
Bu çok önemli, yani bir kralı aforoz edip onu Deccal olarak, Antichrist olarak suçluyorlar.
Bu çok önemli, Antichrist tabirinin ortaya çıkışı, bir tür gavur, kafir, gavur tabiri gibi düşünülebilir.
Ama aslında Antichrist; mülhit, mürtet gibi bir ağır hukuki ve siyasal sonuçları olan bir adlandırmadır.
Daha sonra yani Antichrist dendiğinde birine, deccal olarak çeviriyorlar bunu.
Antichrist dendiğinde; Hristiyanlığın bütünüyle düşmanı olan, Hristiyanlıktan dönmüş olabilir.
O yüzden mürtet ve mülhit, zındık - bir anlamda belki Türkçeye çok şey yapmayalım - zındık, İslam dünyasındaki zındık ve mülhit anlamında kullanıldığını söyleyelim.
Bunu krallara uygulamışlardır ve II. Friedrich, iki defa aforoz edilmiştir.
Ve özellikle III. Honorius.
Bu III. Honorius, Innocentius’un halefidir.
On yıla yakın, on-on bir yıl yani 1227’ye kadar Papalıkta kalmıştır.
O dönemde çok büyük çatışmalar olmuştur, büyük bir gerilim vardır.
Haçlı Seferleri devam eder.
Ama Alman İmparatoru - Kutsal Cermen Roma İmparatoru - katkı sağlamamaktadır.
Fakat IX. Gregorius, Papalığa seçildiğinde,
II. Friedrich, ordusunu Suriye’ye gönderir biraz isteksizce.
Fakat savaşmamaya fevkalade itina ederek, dikkat göstererek.
Ve bir anlamda Kudüs’ü de - Hristiyanlığın olduğu bölgelerde falan, biraz imtiyazlarla birlikte - bir anlamda Kudüs’ü almış gibi görünür.
Ancak burada, siyasi iradeyle - Alman İmparatorunun siyasi iradesiyle - Papalığın dinî iradesi, birbirlerinin hem bilimsel kararlarını hem siyasal kararlarını çok derinden etkiledi.
Ve ilk ayrışma böyle ortaya çıktı.
Siyasal ve tarihsel ayrışma;
5., 6. Haçlı Seferleri'nde, Papalık ile II. Friedrich arasındaki çatışmadır.
Bu arada II. Friedrich, Sicilya’da bilimsel çeviri faaliyetlerine devam etmekte,
Aristoteles’ten ve İbn Rüşd’den büyük sayıda yapıtı Latinceye tercüme edilme işini himaye ve teşvik etmektedir.
Yani 12. yüzyıldaki Toledo’daki çeviri hareketi,
Sicilya’ya kaymıştır, bu da önemli.
Şimdi, tarihleri iyi hatırlamak lazım.
Yani bir kronolojiyi zihinde tutmadıkça bu hadiselerin mantığını çözmek zor olur demiyorum imkansız olur.
“"Şimdi söyle bana," diyordu William, "niçin? Bu kitabı niçin ötekilerden daha çok korumak istedin? Kara büyüye ilişkin kitapları, içinde belki de Tanrı'nın adına sövülen sayfaları neden uğrunda cinayeti göze almaksızın sakladın da, bu sayfalar için hem kardeşlerini, hem de kendini lanetledin? Güldürüden söz eden birçok başka kitap var; gülmeyi öven birçok kitap da. Niçin bu kitap içini öylesine korkuyla dolduruyordu?"
"Çünkü onu Filozof yazmıştı. O adamın yazdığı her kitap Hıristiyanlığın yüzlerce yıllık bilgi birikiminin bir bölümünü yok etti. Saygıdeğer pederler, Tanrı Sözü'nün gücüne ilişkin olarak bilinmesi gereken her şeyi söylediler; ama sonra Boethius'un Filozofu yorumlaması, Söz'ün tanrısal gizinin kategorilerden ve tasımdan oluşan bir insan parodisine dönüşmesine yetti. Yaratılış kitabı, evrenin oluşumu konusunda bilinmesi gereken her şeyi söylüyor; ama Filozofun fizik kitaplarının yeniden keşfedilmesi, evrenin donuk ve yapışkan bir maddeden yapıldığının tasarlanmasına, Arap İbni Rüşt'ün, dünyanın sonsuzluğuna neredeyse herkesi inandırmasına yetti. Kutsal adlara ilişkin her şeyi biliyorduk; ama Abbone'nin gömdüğü -Filozofun baştan çıkardığı- Dominiken,(Dipnot : Ermiş Aquino'lu Tommaso) doğal usun kendini beğenmiş yollarını izleyerek onları yeniden adlandırdı. Böylece, Areopagus(Dipnot: Eski Atina yüksek meclisi) üyesi için, örnek oluşturan ilk nedenin aydınlık çağlayanına nasıl bakılacağını bilenlere, kendini açıklayan evren, dünyasal kanıtların barınağı oldu; bu kanıtlardan yola çıkılarak soyut bir etkenliğe ulaşılıyor. Eskiden, maddenin çamuruna çatık kaşlı bir bakış atmaya gönül indirerek, gökyüzüne bakardık; şimdi yeryüzüne bakıyoruz; gökyüzüneyse dünyasal kanıttan ötürü inanıyoruz. Filozofun, artık ermişlerle peygamberlerin bile ant içerken kullandıkları her sözü, dünyanın imgesini altüst etti. Ama Tanrı' nın imgesini altüst etmeyi başaramadı. Eğer bu kitap yoruma açık bir duruma gelecek olursa... gelmiş olsaydı, son sınıfı da aşmış olurduk."”
“UMBERTO ECO-GÜLÜN ADI” adlı kitaptan alıntıdır.
Çok teşekkürler Dücane hocam. süper bir konu...
Sonunda videonun başında çalan parçayı buldum.' Valentines Diner- epoisses' diye bir videoda buldum ama orjinal adı tam bu mu bilmiyorum.
Yeni bulmuştum bende. Yazmak için buralara geldim, siz benden önce davranmışsınız. Var olun🙏
Bomba gibi bir giriş ...
Hocam lütfen açıklama kısmına başlangıçtaki müziğin linkini koyabilir misiniz ?
Yanılmıyorsam Wagner parcifal operası
@@unaldik4360 çok yardımcı oldun eyvallah üstad.
Hocam kayıt yaparken mikrofon kullanabilir misiniz. Çünkü ses farklı geliyor sesin net olması odaklanma açısından önemli diye düşünüyorum. Saygılar.
💐🙏
hocam kaliteli bir mikrofon kullansanız dinleyiciye daha çok geçer.
@@furkanylmaz5041 bunu dramatize edip, partizanlık yapmaya gerek yok. sadece şartları iyileştirmek için bir öneri sundum.
Bence mikrofon çok da kötü değil hocam 🤔
Olvido bəyin təklifinə qoşuluram. Yaxşı bir mikrofona ehtiyac var
@@olvid.o hoca sürekli murid biatci zihniyeti eleştirirken birilerinin de gelip burada partizanlık yapması çok trajikomik
Programlar var gürültü engelleyici
Çok istifade ediyorum çok teşekürederim👍👍
Slmlar Dücane bey..eşimle sizi sürekli takip etmekteyiz ve büyük bir zevkle izkemekteyiz..bir ricamiz vardi..bu wideonuz(son çiğlik) da ki fragman müziğinizin kime ait oldugunu yazarsaniz cok mutlu oluruz..simdiden tesekkür ederiz ve basarilarinizin devamini dileriz
Dostlar, kulaklıkla dinlerseniz, ses sorunu çözülüyor😇
Sanballı təklifdir, əhsən!
Şu videoların kıymeti bilinmedi. Buna üzülüyorum.
Tesekkurler
👍🏻👏🏻👏🏻👏🏻💐
Harika
Hemen gelirim
Teşekkürler hocam
biri giriş müziğinin adını yazabilir mi ?
Bunu bir dinle...Wagner...
th-cam.com/video/JeJ0zqMyGNA/w-d-xo.html
Yok bahsettiğiniz müzik değil.
teşekkürler hocam
👏👏👏
Eski milli görüşçü olarak içimden geçenleri söylüyorsunuz ne kadar safmışım o zamanlar ...
Yanıla yanıla;Gerçeği arıyoruz;Tabi ki gerçek (gerçekten) varsa...
Ernest Renan, lbn-i Rüşd ve İbn-i Rüşdcülük üzerine yazdığı güzel kitabında, Yahudiler dışında kimsenin İbn-i Rüşd'ü ciddiye almadığını söylemiştir. Bu tümüyle yanlıştır. İbn-i Rüşdcülük Ortaçağ ile Yenidendoğuşta(Ronesans) çok önemli bir rol oynamıştır.
Yeniçağ Biliminin Doğuşu/Alexandre Koyré
ses mikrofon gerektiriyor.
GÜZEL BİR MÜZİK... ARADIM, BULAMADIM... BULAN VAR MI?
Giristeki müzik haendal sarabende
Teşekkürler Semih ç.
@@semihtunahancelebioglu592 Händel Sarabande değil bu eser. Ben bulamadım bulan söylerse hayır işlemiş olur.
Mikrofonun yok, onca videoya yazık etmişsin.
X 1.5 alin aksin video. Yada x 1.25
X 9.5 a alırsanız video iki dakikadan daha kısa sürede hatim oluyor. Maksadiniz hızlı hatimse diye söylüyorum. 🙃
Hocam konuşma hızını biraz artır. 1.5 hızda dinliyorum ancak normal bir konuşma oluyor.
Tamam o zaman Problemi kendin icin cözmüssün
Kayihan Temur o konuşurken düşünüyor. Sende dinlerken düşünürsen yavaş gelmez
Buradan Serdar Kuzuloğlunun zihnimizin kıvrımları serisindeki tehamülsüzlüğe ilişkin videosunu izleyebilirsiniz :)
@@bedreddinsani6718 Duygulara tercuman olmak. Şu adamın video çektiğine şükredeceğimize video kalitesi vs eleştirir olduk. Nasıl bir milletiz biz ya??
Yakında Dücane Hoca'dan kışkırtma videosu isteyecekler.
Kötü tarafı hemen bitti.
Harika