60- Namaz, Amin - Mehmed Zahid Kotku (K.s.) 1.Bölüm el-Hamdülillâhi rabbi’l-âlemin ve’l-âkibetü li’l-muttakîn es-salâtu ve’s-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ’lemû eyyühe’l-ihvân enne efdale’l-kitâbi kitâbullâh ve enne efdale’l-hedyi hedyu Muhammedin sallallahu aleyhi teâlâ ve sellem ve şerre’l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid’ah ve külle bid’atin dalâleh ve külle dalâletin fi’n-nâr ve bi’s-senedili muttasili ile’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: İzâ kâle’l-abdü yâ rabbi yâ rabbi. Yâ Rabbi, yâ Rabbi. İki defa diyor. Yâ Rabbi, yâ Rabbi. Sıkışmış, bir âciz. Kâlellâhu lebbeyke ‘abdî. Şu Allah’a bak! Bizim gibi günahkar, O’nun nimetiyle perverde oluyoruz. Her nimet O’ndan. Sıkıştığımız bir zamanda yâ Rabbi diyoruz. Söyle kulum diyor, İste, Ben hazırım senin sözüne. Dileğine hazırım ben. Böyle hep söylüyoruz ya Arafat'ta. Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Senin emrine âmâdeyim yâ Rabbi. E işte o da diyor ki; kulum söyle, ne istiyorsun benden? Hazreti Allah'ın ne büyük iltifatına mazhar oluyor bu insan. Kendi kıymetimizi de bilmiyoruz yalnız. Sel tu’ta. İste bakayım, nedir derdin söyle? Bu çok büyük mühim bir şey kardeş. Allah ile aramızda mesafe yok! Allah ile aramızda mesafe yok, sesimizi duyurmak için şöyle gökleri aşacak bir kuvvete, kudrete ihtiyacımız yok. Allah daima bizimle beraber. Daima! Bak ağzımızdan çıkan söze hitap ederek iste kulum diyor. Ne istiyorsun, neye sıkıştın? Zorun ne? Kendin de artık, yâ Rabbi şu derdim var. Hele bunu gece söyleyebilirsen! Gece kalkmış abdestini almış, iki, dört, neyse bir namaz kılmışsın. O namazın arkasından elini de açmışsın böyle; Yâ Rabbi benim bu derdim var. Şu zahmetim var, şu sıkıntım var. Ben sana açtım bu derdimi, Senden istiyorum ben yâ Rabbi. Beni başkasının kapısına sevk etme. Benim bu dileğimi lütfet, ihsan et. Biraz evvelinden salavât getirirsen, biraz âhirinden salavât getirirsen, bu iki salavâtın arasında yaptığın bu duayı Cenâb-ı Hak muhakkak verecektir. Vermediyse bir hikmetie mebnidir. Kıyamet günü onun mükâfatını daha fazla verecek sana. Her şeyde acûl olmak doğru olmaz. İstedim de vermedi diye müteessir olmak da olmaz. O sana vermiştir onu fakat sen farkında değilsindir. Vermiştir yani! İzâ kâle’r-raculü li’l-münâfikı yâ seyyidî fe-kad ağdabe rabbehû. Buna çok dikkat edin ama. Münafık diyerekten, imanında [şüphe olan,] imanı sağlam olmayan, imanı dilinde olan, iman içine işlememiş olan, gösterişçi. Bu gibi, bu şimdi gösterişçi ama yine Müslümanım diyor. Müslümanım diyor ama dilinle diyor, içinde itikadı yok. Bu münafık beşeriyet iktizası, cemiyet iktizası iki de bir önündevay efendim hazretleri, Efendim hazretleri demek mecburiyetindeyiz. Onu taltif ediyoruz, tebasbus ediyoruz, müdâhane ediyoruz. Aman efendi hazretleri deyiveriyoruz. Bak buna karşı diyor ki; her kim bir münafıka yâ seyyidî, ey efendim [derse,] buna bir kıymet paye vererekten böyle bir lakab ona takarsa fe-kad ağdabe rabbehû. Rabbısını kızdırmış, gadablandırmış olur. Yani bu hitaba layık bir adam değilken sen ona nasıl öyle hitap ediyorsun? Diyeceksin ki ne yapayım, maiyetindeyim, demesem olmaz. Ama insanlar Allah'a bel bağlayamadıklarından dolayı sanki rızık buradaymış gibi [bellerini] beşere bağlamışlardır. Bu adamın uzun zaman mahiyetinde şey alacağım, [onu memnun edeceğim] diyerekten bunu diyor. Halbuki öte tarafta da Rabbısını kızdırıyor, Rabbısının gazabını mucip olacak harekette bulunuyor. Allah muhafaza etsin. İzâ kâle’l-abdü eşhedü en lâ ilâhe illallâhu kâlellahu yâ melâiketî alime abdî ennehû leyse lehû rabbün ğayrî. Üşhidüküm ennî kad ğafertü lehû. Bir şehadetin mükafatına bakınız. Akşamları diyoruz ya, yâ Rabbi son nefeste bize de kelime-i şehadet nasip et diyerekten bir şehadet kelimesi getiriveriyoruz hep birlikte. Bunun mükâfatı neymiş bak. Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu dedik. Kâlellahu yâ melâiketî. Hazreti Allah diyor ki yâ melâiketî. Ey meleklerim! Alime abdî ennehû leyse lehû rabbün ğayrî. Benim bu kulum anladı ki benden gayrı Allah yok. Biliyor bu kulum. Bildi, benden gayrı Allah olmadığından dolayı bana şehadet getiriyor. Bana şehadet getiriyor, üşhidüküm ennî kad ğafertü lehû. Siz şahit olun ey meleklerim, Ben bunu mağfiret ettim. Cenâb-ı Hak kulunu affettiğine dair meleklerini de şahit tutuyor. Allah cümlemizi mağfirun zümresine ilhak etsin. İzâ kâme ehadüküm fî salâtihî fe’l-yüskin etrâfehû ve lâ yetemeyyel kemâ tetemeyyelü’l-yahûdü fe-inne sükûne’l-etrâfi fi’s-salâti min temâmi’s-salâti. Bak ne güzel! Namaza durduğunuz vakitte iki tarafa sallanmayın diyor. İki tarafa sallanmayın, gayet huzur içerisinde edep üzerinde bulunun. Fe-inne sükûne’l-etrâfi fi’s-salâti min temâmi’s-salâti. Öyle sakin bir halde huzûru ilâhîyede durmak namazın tamamına alâmettir. İzâ kâme’l-âbdü yüsallî akbelallahu azze ve celle aleyhi bi-vechihî. Namazı durur durmaz Allah celle ve alâ diyor, ben senin karşındayım. Bir dostumuz geldiği vakitte nasıl karşılıyoruz onu? Kucaklaşıyoruz, karşılaşıyoruz. [Bizim] karşılaştığımız gibi, biz namaza durur durmaz Allahu Teâlâ akbelallahu azze ve celle aleyhi bi-vechihî. Şu Zâtıyla Cenâb-ı Hak ona karşı ikbâl ediyor. Fe-lem yasrif anhü hattâ yensarife’l-abdü. Ta namazdan çıkıncaya kadar kulundan ayrılmıyor Hazreti Allah. Allah cümlemize intibahlar nasip etsin. Güzel namazlar nasip etsin. İzâ kâme ehadüküm min menâmihî fe’l-yekul elhamdülillahillezî radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten.
60- Namaz, Amin - Mehmed Zahid Kotku (K.s.) 2. Bölüm Yattık uyuduk, olduk bir ölü. Ne sağımızdan haberimiz var, ne solumuzdan haberimiz var. Bazı uykular da ağır olur. Hiç dünyasından çekilmiş gitmiş. Sabahleyin uyandık. Ölü gibiyken sabahleyin ya müezzinin sesinden uyandık yahut uykumuzdan uyandık. Şimdi insana ilk düşen vazife elhamdülillah. O ölü hayattan beni şimdi diri hayata iade ettin. Radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten. Bir an evvel ölü gibiyken şimdi bizim ruhumuzu bize iade etti. Hayatımızı yeniledik ve taze bir hayata kavuştuk. Onun için bize ilk lazım olan şey elhamdülillah demek. Onun için uyandığımız vakitte bunu böyle beller de elhamdülillahillezî radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten demek vazifemiz oluyor. İzâ kâme ehadüküm mine’l-meclisi fe’l-yüsellim. Bak bak şu Allahu Teâlâ'nın bize olan lütuflarına, ikramlarına. Muhabbete toplandık, oturuyoruz şimdi. Ben evime gitmek istiyorum. Giderken fe’l-yüsellim. Esselâmü aleyküm. Bu selamı ver öyle git evine. Fe-innehû yüktebü lehû elfü hasenetin. Bire on var ya, burada burada bire bin. Bir selama bin tane Allahu Teâlâ sevap veriyor. Elfü hasenetin. Bin hasene. Faziletin büyüklüğüne bakınız. Kardeşlerimizin birbirlerine yaptığı duanın mükâfatı. Ve yukdâ lehû elfü hâcetin. Bu bin sevaptan başka bin hadise de gadâ olunur diyor. Bin de haceti revâ olur. Daha? Ve yahrucü min zünûbihî ke-yevme veledethü ümmühû. Anasından doğduğu günde[ki gibi] günahlardan sıyrılır. Allahu Teâlâ kitabında bize, ve izâ huyyiytüm bi-tehıyyetin fe-hayyû bi-ahseni minhâ ev ruddûhâ.[1] Allah celle ve alânın ve Resûlün lisanıyla bize bildirdiği esselâmü aleyküm, gelirken de odanıza girerken meclisten esselâmü aleyküm der girersiniz. Çıkarken de esselâmü aleyküm der öyle çıkarsınız. Bu da öğretilen sözden dolayı, söylediğimizden dolayı bin mükâfat, bin hacet görülüyor, günahlarımızdan da mağfireti ilahiyeye mazhar oluyoruz. İzâ karae inbü âdeme’s-secdete. Kur'an okuyoruz dersin arkasından ya. Bakıyoruz da Kur'an’da on dört tane secde var. Ancak üç kişi, beş kişi secdeyi ya yapıyor ya yapmıyor. Bu gelen kalan secdelerin ya okuyucuları farkına varmıyorlar bunun secde [âyeti] olduğundan. Halbuki secde denilen bir kelime var, burada secde edilecektir diyerekten yanıbaşında da bir işaret var. Tabi okuyan adam onu herhalde bilmesi lazım. Buna karşı kalkıp derhal secdesini yapması lazım. Bak derhal yaparsa mükafatı büyük olur. Okuduktan sonraya bırakırsa borcunu ödemiş olur. Bir insan secde ayetini okudu, fe-secede. Kalktı secdesini yaptı. İ’tezele’ş-şeytânü yebkî. Şeytan ağlaya ağlaya uzaklaşır. Yekûlü yâ veylehû ümira ibnü âdeme bi’s-sücûdi fe-sedece fe-lehü’l-cennetü. İnsanoğlu secdeyle emrolundu, yaptı, fe-lehü’l-cennetü. Cennete nâil oldu. Ve ümirtü bi’s-sücûdi. Ben de emir olundum ama fe-‘asaytü. Yani yapmadım o secdeyi. Fe-liye’n-nâru. Şeytan kendi kendine nedametler, pişmanlıklar gösterirmiş. Sonra da yapılır da, sonra yapılanla öndeki vaktiyle yaptığının arasında sevap yönünden fark olur. İzâ karae’l-kâriü fe-ahtae Öğrenmeye çalışıyorum Kur'ân-ı Azîmüşşanı. Fakat biz de tam manasıyla okuyamayız. Okuyamadığımızdan dolayı hele acemi olursa ekseriyetle çok yanlışı olur. Böyle hata ediyor. ev lahne. Yahut okurken lahinle okuyor, o da hatalı. Mesela Elham düüü lillâ hiiii Rabbiiii... araya harfler sokuyor. Ev kâne a’cemiyyen. Yahut bizim gibi acemi bir insan. Ketebehü’l-melekü kemâ ünzile. Melek onu inzâl olunduğu gibi yazar. Senin ağzından okuduğun yanlışlıkla yazmaz. Demek bu da bize Allah'ın bir lütfu. Biliyor ki yapamıyoruz işte. İzâ kara’tümü’l-hamdü fa’raû bismillâhirrahmânirrahîm. Elham sûresini okuyacağız. Ama elhamdülillah biz hep alışmışızdır da okuyacağımız vakitte eûzü-besmele çekeriz ondan sonra okuruz. Hani besmele çekmeden okumayın Elham’ı. Evvela, izâ kara’tümü’l-hamdü fa’raû bismillâhirrahmânirrahîm. [Sonra] Elhamdülillahi rabbil âlemîn [diye devam edersiniz]. Fe-innehâ ümmü’l-kur’âni. Fatiha bütün Kur'an'ın anası, Ümmü’l-Kur'ân. Ve ümmü’l-kitâbi. Ana kitaptır. Ve’s-seb’u’l-mesânî. Şâfiîlere göre de bismillah Elham âyetlerinin birisidir. Yedi tane eder onlar. Yedisinin birisi bismillah, altı tane de elhamdan katar yediye getirir. Bizimki ise ayrı sayılmıştır. İzâ kurribe ilâ ehadiküm ta’âmün ve hüve sâimün fe’l-yekul Bismillâhi ve’l-hamdü lillâhi. Allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike tekabbel minnî inneke ente’s-semî’u’l-alîm duasını öğretmiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Oruçlu olduğumuz vakitte, yemek yediğimiz vakitte bu duayı okumamız lazım. Gerek ramazanda gerek ramazanın gayrısında oruçlu olduğumuz halde evimiz de veya başka bir yerde böyle bir ikrama uğrarsak, Bismillâhi ve’l-hamdü lillâhi Allâhümme leke sumtü ve bi-ke âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü. Onu biz öğrenmişiz ama burada da başka türlü. Allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike. Yine burada da bir tesbih ve tahmid yapıyor. Tekabbel minnî. Benden kabul et bu orucu da. İnneke ente’s-semî’u’l-alîm . Çünkü sen duyucusun, aynı zamanda bilicisinde. Bu iki söz çok mühimdir. Biz Allahu Teâlâ'yı her harekâtımızı bilen, her harekâtımızı işiten olarak kabul ederiz. Küçükken okuduğumuz dersin şeysi. Allah celle ve alâ kara karıncanın karataşın üzerinde gezdiğini gören Allah. Onun ayağının tıkırtısını duyan Allah. Yani bizim Kur'an'da da daima ya’lemü’s-sırra ve ahfâ[2] [diye geçer]. Esrarımızı bilen Allah. Dünyaya gelmeden evvel halimizi bilen Allah. Sen öyle Allah’sın ki hem Semî’sin hem Alîm’sin. Bu itikat ne zaman bizim içimize yerleşirse işte tam Müslüman o zaman oluruz. Ama bunu biliyoruz ama yine fenalıkları yaparken unutuveriyoruz. Allah cümlemizi affetsin. Tevfikât-ı samedaniyesine mazhar etsin. Her zaman hüsn ü himayesinden bizi zerre miktar ayırmasın. Son nefeste de cümlemize hüsn ü hâtimeler nasip edip buyurun, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühû sırrına, sözünü söylemeye cümlemize nasip etsin inşallah.
ALLAHÜMME AMİN ALLAH RAZI OLSUN HOCAM SENDEN SENİ DOĞURAN ANADAN DOYURAN BABADAN OKUTAN HOCALARDAN YEDİ CEDDİNİZDEN EMEĞİ GEÇEN HERKESTEN RABBİM BİZLERE SİZLERLE KOMŞU OLMAK NASİP ETSİN
Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Oynatma Listesi► bit.ly/3bV5uHZ
Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Tezkiret-ul Evliya► bit.ly/3usljMW
Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Ummandan İnciler► bit.ly/3CXDQrS
60- Namaz, Amin - Mehmed Zahid Kotku (K.s.) 1.Bölüm
el-Hamdülillâhi rabbi’l-âlemin ve’l-âkibetü li’l-muttakîn es-salâtu ve’s-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ’lemû eyyühe’l-ihvân enne efdale’l-kitâbi kitâbullâh ve enne efdale’l-hedyi hedyu Muhammedin sallallahu aleyhi teâlâ ve sellem ve şerre’l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid’ah ve külle bid’atin dalâleh ve külle dalâletin fi’n-nâr ve bi’s-senedili muttasili ile’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:
İzâ kâle’l-abdü yâ rabbi yâ rabbi. Yâ Rabbi, yâ Rabbi. İki defa diyor. Yâ Rabbi, yâ Rabbi. Sıkışmış, bir âciz. Kâlellâhu lebbeyke ‘abdî. Şu Allah’a bak! Bizim gibi günahkar, O’nun nimetiyle perverde oluyoruz. Her nimet O’ndan. Sıkıştığımız bir zamanda yâ Rabbi diyoruz. Söyle kulum diyor, İste, Ben hazırım senin sözüne. Dileğine hazırım ben. Böyle hep söylüyoruz ya Arafat'ta. Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Senin emrine âmâdeyim yâ Rabbi.
E işte o da diyor ki; kulum söyle, ne istiyorsun benden?
Hazreti Allah'ın ne büyük iltifatına mazhar oluyor bu insan. Kendi kıymetimizi de bilmiyoruz yalnız.
Sel tu’ta. İste bakayım, nedir derdin söyle?
Bu çok büyük mühim bir şey kardeş. Allah ile aramızda mesafe yok! Allah ile aramızda mesafe yok, sesimizi duyurmak için şöyle gökleri aşacak bir kuvvete, kudrete ihtiyacımız yok. Allah daima bizimle beraber. Daima! Bak ağzımızdan çıkan söze hitap ederek iste kulum diyor. Ne istiyorsun, neye sıkıştın? Zorun ne? Kendin de artık, yâ Rabbi şu derdim var. Hele bunu gece söyleyebilirsen! Gece kalkmış abdestini almış, iki, dört, neyse bir namaz kılmışsın. O namazın arkasından elini de açmışsın böyle; Yâ Rabbi benim bu derdim var. Şu zahmetim var, şu sıkıntım var. Ben sana açtım bu derdimi, Senden istiyorum ben yâ Rabbi. Beni başkasının kapısına sevk etme. Benim bu dileğimi lütfet, ihsan et.
Biraz evvelinden salavât getirirsen, biraz âhirinden salavât getirirsen, bu iki salavâtın arasında yaptığın bu duayı Cenâb-ı Hak muhakkak verecektir. Vermediyse bir hikmetie mebnidir. Kıyamet günü onun mükâfatını daha fazla verecek sana. Her şeyde acûl olmak doğru olmaz. İstedim de vermedi diye müteessir olmak da olmaz. O sana vermiştir onu fakat sen farkında değilsindir. Vermiştir yani!
İzâ kâle’r-raculü li’l-münâfikı yâ seyyidî fe-kad ağdabe rabbehû.
Buna çok dikkat edin ama. Münafık diyerekten, imanında [şüphe olan,] imanı sağlam olmayan, imanı dilinde olan, iman içine işlememiş olan, gösterişçi. Bu gibi, bu şimdi gösterişçi ama yine Müslümanım diyor. Müslümanım diyor ama dilinle diyor, içinde itikadı yok.
Bu münafık beşeriyet iktizası, cemiyet iktizası iki de bir önündevay efendim hazretleri, Efendim hazretleri demek mecburiyetindeyiz. Onu taltif ediyoruz, tebasbus ediyoruz, müdâhane ediyoruz. Aman efendi hazretleri deyiveriyoruz.
Bak buna karşı diyor ki; her kim bir münafıka yâ seyyidî, ey efendim [derse,] buna bir kıymet paye vererekten böyle bir lakab ona takarsa fe-kad ağdabe rabbehû. Rabbısını kızdırmış, gadablandırmış olur.
Yani bu hitaba layık bir adam değilken sen ona nasıl öyle hitap ediyorsun?
Diyeceksin ki ne yapayım, maiyetindeyim, demesem olmaz. Ama insanlar Allah'a bel bağlayamadıklarından dolayı sanki rızık buradaymış gibi [bellerini] beşere bağlamışlardır. Bu adamın uzun zaman mahiyetinde şey alacağım, [onu memnun edeceğim] diyerekten bunu diyor. Halbuki öte tarafta da Rabbısını kızdırıyor, Rabbısının gazabını mucip olacak harekette bulunuyor.
Allah muhafaza etsin.
İzâ kâle’l-abdü eşhedü en lâ ilâhe illallâhu kâlellahu yâ melâiketî alime abdî ennehû leyse lehû rabbün ğayrî. Üşhidüküm ennî kad ğafertü lehû.
Bir şehadetin mükafatına bakınız. Akşamları diyoruz ya, yâ Rabbi son nefeste bize de kelime-i şehadet nasip et diyerekten bir şehadet kelimesi getiriveriyoruz hep birlikte.
Bunun mükâfatı neymiş bak. Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu dedik. Kâlellahu yâ melâiketî. Hazreti Allah diyor ki yâ melâiketî. Ey meleklerim! Alime abdî ennehû leyse lehû rabbün ğayrî. Benim bu kulum anladı ki benden gayrı Allah yok. Biliyor bu kulum. Bildi, benden gayrı Allah olmadığından dolayı bana şehadet getiriyor. Bana şehadet getiriyor, üşhidüküm ennî kad ğafertü lehû. Siz şahit olun ey meleklerim, Ben bunu mağfiret ettim.
Cenâb-ı Hak kulunu affettiğine dair meleklerini de şahit tutuyor.
Allah cümlemizi mağfirun zümresine ilhak etsin.
İzâ kâme ehadüküm fî salâtihî fe’l-yüskin etrâfehû ve lâ yetemeyyel kemâ tetemeyyelü’l-yahûdü fe-inne sükûne’l-etrâfi fi’s-salâti min temâmi’s-salâti.
Bak ne güzel! Namaza durduğunuz vakitte iki tarafa sallanmayın diyor. İki tarafa sallanmayın, gayet huzur içerisinde edep üzerinde bulunun. Fe-inne sükûne’l-etrâfi fi’s-salâti min temâmi’s-salâti. Öyle sakin bir halde huzûru ilâhîyede durmak namazın tamamına alâmettir.
İzâ kâme’l-âbdü yüsallî akbelallahu azze ve celle aleyhi bi-vechihî. Namazı durur durmaz Allah celle ve alâ diyor, ben senin karşındayım.
Bir dostumuz geldiği vakitte nasıl karşılıyoruz onu? Kucaklaşıyoruz, karşılaşıyoruz. [Bizim] karşılaştığımız gibi, biz namaza durur durmaz Allahu Teâlâ akbelallahu azze ve celle aleyhi bi-vechihî. Şu Zâtıyla Cenâb-ı Hak ona karşı ikbâl ediyor. Fe-lem yasrif anhü hattâ yensarife’l-abdü. Ta namazdan çıkıncaya kadar kulundan ayrılmıyor Hazreti Allah.
Allah cümlemize intibahlar nasip etsin. Güzel namazlar nasip etsin.
İzâ kâme ehadüküm min menâmihî fe’l-yekul elhamdülillahillezî radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten.
60- Namaz, Amin - Mehmed Zahid Kotku (K.s.) 2. Bölüm
Yattık uyuduk, olduk bir ölü. Ne sağımızdan haberimiz var, ne solumuzdan haberimiz var. Bazı uykular da ağır olur. Hiç dünyasından çekilmiş gitmiş. Sabahleyin uyandık. Ölü gibiyken sabahleyin ya müezzinin sesinden uyandık yahut uykumuzdan uyandık. Şimdi insana ilk düşen vazife elhamdülillah. O ölü hayattan beni şimdi diri hayata iade ettin. Radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten. Bir an evvel ölü gibiyken şimdi bizim ruhumuzu bize iade etti. Hayatımızı yeniledik ve taze bir hayata kavuştuk.
Onun için bize ilk lazım olan şey elhamdülillah demek. Onun için uyandığımız vakitte bunu böyle beller de elhamdülillahillezî radde fînâ ervâhanâ ba’de iz künnâ emvâten demek vazifemiz oluyor.
İzâ kâme ehadüküm mine’l-meclisi fe’l-yüsellim. Bak bak şu Allahu Teâlâ'nın bize olan lütuflarına, ikramlarına. Muhabbete toplandık, oturuyoruz şimdi. Ben evime gitmek istiyorum. Giderken fe’l-yüsellim. Esselâmü aleyküm. Bu selamı ver öyle git evine. Fe-innehû yüktebü lehû elfü hasenetin. Bire on var ya, burada burada bire bin.
Bir selama bin tane Allahu Teâlâ sevap veriyor. Elfü hasenetin. Bin hasene. Faziletin büyüklüğüne bakınız.
Kardeşlerimizin birbirlerine yaptığı duanın mükâfatı.
Ve yukdâ lehû elfü hâcetin. Bu bin sevaptan başka bin hadise de gadâ olunur diyor. Bin de haceti revâ olur.
Daha?
Ve yahrucü min zünûbihî ke-yevme veledethü ümmühû. Anasından doğduğu günde[ki gibi] günahlardan sıyrılır.
Allahu Teâlâ kitabında bize, ve izâ huyyiytüm bi-tehıyyetin fe-hayyû bi-ahseni minhâ ev ruddûhâ.[1] Allah celle ve alânın ve Resûlün lisanıyla bize bildirdiği esselâmü aleyküm, gelirken de odanıza girerken meclisten esselâmü aleyküm der girersiniz. Çıkarken de esselâmü aleyküm der öyle çıkarsınız.
Bu da öğretilen sözden dolayı, söylediğimizden dolayı bin mükâfat, bin hacet görülüyor, günahlarımızdan da mağfireti ilahiyeye mazhar oluyoruz.
İzâ karae inbü âdeme’s-secdete. Kur'an okuyoruz dersin arkasından ya. Bakıyoruz da Kur'an’da on dört tane secde var. Ancak üç kişi, beş kişi secdeyi ya yapıyor ya yapmıyor. Bu gelen kalan secdelerin ya okuyucuları farkına varmıyorlar bunun secde [âyeti] olduğundan. Halbuki secde denilen bir kelime var, burada secde edilecektir diyerekten yanıbaşında da bir işaret var. Tabi okuyan adam onu herhalde bilmesi lazım. Buna karşı kalkıp derhal secdesini yapması lazım. Bak derhal yaparsa mükafatı büyük olur. Okuduktan sonraya bırakırsa borcunu ödemiş olur.
Bir insan secde ayetini okudu, fe-secede. Kalktı secdesini yaptı. İ’tezele’ş-şeytânü yebkî. Şeytan ağlaya ağlaya uzaklaşır. Yekûlü yâ veylehû ümira ibnü âdeme bi’s-sücûdi fe-sedece fe-lehü’l-cennetü. İnsanoğlu secdeyle emrolundu, yaptı, fe-lehü’l-cennetü. Cennete nâil oldu. Ve ümirtü bi’s-sücûdi. Ben de emir olundum ama fe-‘asaytü. Yani yapmadım o secdeyi. Fe-liye’n-nâru. Şeytan kendi kendine nedametler, pişmanlıklar gösterirmiş.
Sonra da yapılır da, sonra yapılanla öndeki vaktiyle yaptığının arasında sevap yönünden fark olur.
İzâ karae’l-kâriü fe-ahtae Öğrenmeye çalışıyorum Kur'ân-ı Azîmüşşanı. Fakat biz de tam manasıyla okuyamayız. Okuyamadığımızdan dolayı hele acemi olursa ekseriyetle çok yanlışı olur. Böyle hata ediyor. ev lahne. Yahut okurken lahinle okuyor, o da hatalı.
Mesela Elham düüü lillâ hiiii Rabbiiii... araya harfler sokuyor. Ev kâne a’cemiyyen. Yahut bizim gibi acemi bir insan. Ketebehü’l-melekü kemâ ünzile. Melek onu inzâl olunduğu gibi yazar. Senin ağzından okuduğun yanlışlıkla yazmaz.
Demek bu da bize Allah'ın bir lütfu. Biliyor ki yapamıyoruz işte.
İzâ kara’tümü’l-hamdü fa’raû bismillâhirrahmânirrahîm. Elham sûresini okuyacağız. Ama elhamdülillah biz hep alışmışızdır da okuyacağımız vakitte eûzü-besmele çekeriz ondan sonra okuruz. Hani besmele çekmeden okumayın Elham’ı.
Evvela, izâ kara’tümü’l-hamdü fa’raû bismillâhirrahmânirrahîm. [Sonra] Elhamdülillahi rabbil âlemîn [diye devam edersiniz]. Fe-innehâ ümmü’l-kur’âni. Fatiha bütün Kur'an'ın anası, Ümmü’l-Kur'ân. Ve ümmü’l-kitâbi. Ana kitaptır. Ve’s-seb’u’l-mesânî. Şâfiîlere göre de bismillah Elham âyetlerinin birisidir. Yedi tane eder onlar. Yedisinin birisi bismillah, altı tane de elhamdan katar yediye getirir. Bizimki ise ayrı sayılmıştır.
İzâ kurribe ilâ ehadiküm ta’âmün ve hüve sâimün fe’l-yekul Bismillâhi ve’l-hamdü lillâhi. Allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike tekabbel minnî inneke ente’s-semî’u’l-alîm duasını öğretmiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Oruçlu olduğumuz vakitte, yemek yediğimiz vakitte bu duayı okumamız lazım.
Gerek ramazanda gerek ramazanın gayrısında oruçlu olduğumuz halde evimiz de veya başka bir yerde böyle bir ikrama uğrarsak, Bismillâhi ve’l-hamdü lillâhi Allâhümme leke sumtü ve bi-ke âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü. Onu biz öğrenmişiz ama burada da başka türlü. Allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike. Yine burada da bir tesbih ve tahmid yapıyor. Tekabbel minnî. Benden kabul et bu orucu da. İnneke ente’s-semî’u’l-alîm . Çünkü sen duyucusun, aynı zamanda bilicisinde.
Bu iki söz çok mühimdir. Biz Allahu Teâlâ'yı her harekâtımızı bilen, her harekâtımızı işiten olarak kabul ederiz. Küçükken okuduğumuz dersin şeysi. Allah celle ve alâ kara karıncanın karataşın üzerinde gezdiğini gören Allah. Onun ayağının tıkırtısını duyan Allah.
Yani bizim Kur'an'da da daima ya’lemü’s-sırra ve ahfâ[2] [diye geçer].
Esrarımızı bilen Allah. Dünyaya gelmeden evvel halimizi bilen Allah. Sen öyle Allah’sın ki hem Semî’sin hem Alîm’sin. Bu itikat ne zaman bizim içimize yerleşirse işte tam Müslüman o zaman oluruz. Ama bunu biliyoruz ama yine fenalıkları yaparken unutuveriyoruz.
Allah cümlemizi affetsin. Tevfikât-ı samedaniyesine mazhar etsin. Her zaman hüsn ü himayesinden bizi zerre miktar ayırmasın. Son nefeste de cümlemize hüsn ü hâtimeler nasip edip buyurun, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühû sırrına, sözünü söylemeye cümlemize nasip etsin inşallah.
Ne insanlar yaşamış Allah hocamdan razı olsun Peygamberimizin s.a.v. kıymetlilerinden olursunuz inşallah
Allah razı olsun
Kabrin nur makamın cennet olsun hocam
🌹🌹🌹Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed 🌹🌹🌹
Allah rahmet eylesin, Mekanı Cennet,Makamı A-li olsun Amin..
Efendim, sevgilim, ey sevgili 🌹🌹🌹
ALLAHÜMME AMİN ALLAH RAZI OLSUN HOCAM SENDEN SENİ DOĞURAN ANADAN DOYURAN BABADAN OKUTAN HOCALARDAN YEDİ CEDDİNİZDEN EMEĞİ GEÇEN HERKESTEN RABBİM BİZLERE SİZLERLE KOMŞU OLMAK NASİP ETSİN
Bizleri ancak Allah cc doyurur.
Ah neler verilmezki bu yuce zatlarin zamaninda yasamak ve tabi olmak icin canım hocalarımıza
Amin amn amin
Keşke tabii olabilsek
Yaşamışlar ve yaşadıklarını anlatmışlar
Ama yaşadık dememişler.
Rabbim ,makamını âlî kılsın
Amin Amin Amin Rabbim razı olsun hocam
Allah rahmet eylesin lnsallah mekani cennet olsun
Allah'ım razı olsun can hocam dinlemeye geldim şimdi
Allah razı olsun hocam
Allah razı olsun hocam emeğine sağlık 🤲🌹
Amin ecmain Allah razı olsun 🌸
❤❤❤
Allah razı olsun ❤
Allah razı olsun..🌹
Ah kıymetli hocam ❤
Amin amin amin
Allah razı olsun 🌹
🌹🌹🌹
🌹🌹🌹
❤❤❤❤❤❤❤