Yalın Alpay’ın muhakeme, eleştiri ve sorgulama biçiminin kendi aklımı ve bilgimi eğiterek olmaya çalıştığım halin bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Dinlemekten harikulade keyif alıyorum. Adeta sorgulamak için seçtiğim yolun sonunu görüyormuşum gibi hissediyorum. Çoğu yanlış okumanın bayağılaşmaya oldukça alıştığı ve pek çok olasılığın ,bazen acımasızca bazense farkında bile olamadan, yok edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla yanlışların ürettiği doğru sanılan yanılsamaların üzerine kurulmuş bir dünyada aslında pek çok şeyin daha da ilerlenerek en derin köklerinden sorgulanması gerektiğini ve kendisinin bunu oldukça iyi yaptığını düşünüyorum. Kendimi dünyayı algılama, yorumlama ve yaşama şekliyle pek çok noktada aykırı olarak tanımlamayı seven birisiyim. Bu sebeple görünenin altındakilerin oldukça derinlere uzandığını ve üzerine düşünülmesi gerektiğini savunurum. Kendisine paylaşımları için çok teşekkür ediyorum.
O kadar çok izliyorum ki sizi, tartıştığımız zaman erkek arkadaşım haklı ya da haksız olsun farketmeksizin üste çıkmak için bir argüman bulamaz oldu artık ve şey dedi, sana Yalın Alpay videosu izlemeyi yasaklıyorum :)))))
Bu tip konuşmaları dinlerken(anlayabildigim ölçüde)anlatılanları kendi yaşadığım gecmisteki günlük somut olaylara adapte ediyorum.Hem kendimle yuzlesmeme ve kendimi gelistirmeme yardımcı oluyor,hem de anlatilana uygunsa,aklima başka bir önerme gelirse onu paylaşıyorum.Beni tekrar düşünmeye sevk ediyor ,başka açılardan bakmami sağlıyor...Bu platformda konuşmalarını dinlemeyi sevdiğim bir kaç kişiden birisisiniz.Tesekkurler.
"Aldanmak yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin, her sabah parlak işler tasarlar gün boyu budalalık ederim." Voltaire in bu sözü aklıma geldi...
“Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indirgeyen zihinlere ihtiyacımız var.” Belki de en çok kaçırılan ve doğru anlaşılamayan meselelerden birisine değinmişsiniz.
''İnsan geçmişinden kaçamaz'' olarak kullandığımız cümledeki kastın, geçmişte yaptıklarından kaçamayacağın kadar, geçmişte yapmadıklarından da kaçamazsının harika bir açıklaması olmuş. Dahada bütünsel olanı, bizim zannımız kadar olabildiğini zannetsekte, olasılıkarın sınırı zannımıza sığmayacak kadar fazla :)
Cümleleriniz düşünce dünyamda kıyısından geçerken bakış attığım haliyle bana "tanıdık" gelen konuları ele alıyor.Anlatılarınız beni tamamen yabancı olduğum biriyle tanıştırmaktan ziyade bana her zaman tanıdığımı zannettiğim yan komşumun yeni özelliklerini keşfettiriyor. Beynimin içindeki saf düşünceden bile daha berrak bir anlatımınız var,siz beyninizdekileri dile dökerken sanki hiç çözünürlük fedası yapmıyorsunuz.Ben ise 1080p düşündüğüm şeyi anlattığımda 144p'ye düşüyor.
Siz şu yazınız ile 144p iseniz ben kendi halimi düşünemiyorum. Böyle veciz bir şekilde ifade edemezdim açıkçası. 1080p potansiyeliniz var umarım bunun farkındasınız veya farkında olursunuz...
@Google R o kısmı anladık zaten ama sonuçtan bahsediyoruz sıkışmışlık ve belirsizlik yaratıyo bende de bana sırtı dönük iki karanlık insan görüntüsü iyi his değil
Düşündüklerimi ifade edecek kelime bulamıyorum mükemmeldi. Özellikle videonun ortasındaki anlam ile ilgili kısım şuan okuduğum Kant ve Schopenhauer ın söylediklerini sentezlememde yardımcı oldu Yalın bey çok büyük bir düşünürsünüz teşekkür ediyorum emeğinize sağlık.
16:24 Platon "sanat insanı gerçekten 3 adım uzaklaştırır" derken sanki bunu demek istemiş 1. Veriyi çekerken_ veri zaten kirli (fenomenler dunyası) 2. Anlamı inşa ederken_ kirli veri inşa sürecinde yeniden kirlenir. (Mağaradaki gölgeler 3. Hem de bu anlamı başkasıyla paylaşırken_ sanat eseri olarak yansıtırken zaten yeni bir form kazanan yanlış veriler pekişmiş olur. Gerçekten (idealar dünyasından) 3 kere uzaklasmis olduk. Perde benzetmesi de mağara alegorisini hatırlattı.
Yalın hoca, her oluşun ya da okumanın zaman ve mekan açısından kişiye sonsuz olanaklar sunduğunu söylüyor. Elbette ki kişi bu olanaklarla etkileşim halinde kendini sürekli olarak değiştirip dönüştürerek yeniden inşa edecektir. Nihai tek doğru yoktur, zaman ve mekana bağlı olarak geçerli olan vardır. Aslında Yalın hoca geçerli! olanla mutlak doğru! olarak algılanan arasındaki farka çok somut ve anlaşılır vurgular yapıyor. Bence tüm anlatılarında -bunu amaçlamasa da- beslediği şey nihilizm değil, SORGULAMA’dır. Ben öyle anlıyorum.
Eskiden hissetiğim/düşündüğüm bir duygu ve düşünceyi hissettirdi/düşündürttü her şeyi yanlış okuyorsak ki doğrudur. Bu yanlış okumada yanlış dolayısıyla içinde pardoksa dönüşüyor.
NOTLAR: • Dışarıda gördüğümüz, tanınmadık, bilinmedik bir simgeler evreni vardır. Biz gözlem yaptığımızda bu simgelerden yola çıkarak, görünen şeyi belli kalıplara oturturuz. İşte o an, zaten "okuma" yapmaya başlamışızdır. • Görünen şeyler kendindeyken anlamsızdır, herhangi bir şey ifade etmez, kendine dair bir şey açık etmez. Sadece görünüşlerdir onlar, imajlar/simgelerdir. Bunlara baktığımda yavaş yavaş buradaki şifreleri çözmeye başladığımı düşünürüm. • Zaman ve mekâna bağlı olan şeyler, arı uslamlama olmayan şeylerdir. Arı uslamlama dediğimiz şeyde soyut bir kavramlar havuzu vardır. • Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indergeyen bir zihnin varlığına ihtiyaç vardır. Zihin ham verinin tümünü işleyemediği için onu sürekli olarak kısar, her tarafından budar. Önemsiz gördüğü her yeri ayıklamaya çalışır. Fakat önemsiz görünen her şey, her zaman çok önemlidir. • Gerçekleşen, kendini açığa çıkaran, var olan her şey, bir "olanaklar manzumesi" olarak vardır. • Geçmişte kalan hiçbir şey geçmişte kalmaz. Şimdiki zaman ve bizim gelecek tahayyülümüz, geçmişte gerçekleşen bir olayın hangi olanaklarının ortaya çıkacağını tekrar tekrar belirler. Bu yüzden geçmişi de doğru okuyamayız. Çünkü geçmiş, olanaklarını sonuna kadar kapatmış bir alan olmaktan aşırı derecede uzaktır. Geçmiş, olabildiğince amorftur, hiç beklenmedik olanaklara çok sayıda ray dizmiş ve trenini bekleyen bir yolcu gibidir. Çok farklı yönlere gidebilir. • Bir sanat eserinin kalitesini, yorumlanabilme olanağının sonsuz olmasından anlarız. Gerçek hayattaki gibi olanakları sadece birkaç tane yoruma sıkışmayan, tarihsel bir alana sıkışmayan eserlere sanat diyebiliriz. • -------------------------------------- • Zamanı ve mekânı dışlayacak şekilde olan, arı uslamlamaya yaklaşan şeyler, olanaklarını sonsuzda tutmayı hâlâ başaran şeylerdir. • Bir şey zamana direniyorsa, onu doğru okumak daha zordur. • Her okuma, zorunlu olarak yanlış okumadır. Eğer doğru bir okuma söz konusuysa, orada yeni bir bilgi yoktur. • -------------------------------------- • Anlam dışarıda olan bir şey değildir. Zihinsel olarak bir inşa yoksa, kesinlikle bir anlam yoktur. • Kişi, hem veriyi çekerken, hem anlamı inşa ederken, hem de bu anlamı başkasıyla paylaşırken hep kirlenmek zorundadır: (1) Dışarıdan aldığı veriyi yanlış deşifre eder. (2) Yanlış deşifre ettiği şeyi, toplumsal mutabakat çerçevesinde yanlış kıstaslarla değerlendirir. (3) Kendi iç dünyasına yönlendirirken, iç dünyasında yer alan unsurlarla birleştirir. • Böylesi karmaşık bir hayatta, birbiriyle ilintisiz görünen bir sürü şeyi gördüğünüzde bir anlam olmadığını düşünürsünüz. Anlam olduğunu iddia etmek için örüntüler kurmak zorundasınızdır. Bu örüntüleri çok farklı şekilde kurabilirsiniz (burçlara göre, dine göre, belli bir felsefî görüşe göre vs.) ve bu anlamlardan hiçbirinin doğruluğu garanti değildir. Aksine, hepsinin yanlış olduğu garantidir. • -------------------------------------- • Geleceğe giden yolların tümü, geçmişte kalan olasılıklar tarafından çizilmektedir. • Abartarak söylemek gerekirse "zaman yoktur" da diyebiliriz. Çünkü geçmişteki zamanın normal algımızdaki zaman bağlamında geçmişte kalması gerekirdi. Ama öyle olmuyor, bütün olanakları devam ediyor. • Sansürün olumsuz anlamı, olanakları yok etmesinden kaynaklanır. • Okumalar yanlış da olsa nitelik yönünden birbirine üstünlük sağlayabilir. Bu yüzden "her okuma yanlış okumadır" cümlesinden her okuma aynı niteliktedir anlamı çıkarılmamalıdır. • İnsan yaşamı, en önemli sanat yapıtlarından bir tanesidir. Çünkü olanakları sonsuzdur. • -------------------------------------- • Şayet varsa, doğrunun peşinden mi gitmeliyiz? Doğru olan bize ne sağlar? Mutluluk mu, huzur mu, anlam mı? Belki de karşılaştığımız en "doğru" şey, bizim için en öldürücü olan şeydir. Tek bir doğruya sarıldığımız an ölmüş oluruz. • İnsan yaşayabilmek için yanılmak zorundadır. Çünkü yanılma şansın yoksa hareket etme şansın da yoktur. Doğruluk yaşamla denk düşmez. • --------------------------------------
"Madem kaçınılmaz olarak her şeyi yanlış okuyoruz, o hâlde neden doğruyu arayalım ki?" ve "Doğrunun peşinden mi gitmek gerekir?" soruları üzerine ayrıca bir bölüm çeker misiniz? Bu sorular çok heyecanlandırdı ama verilen yanıtlar pek tatmin etmedi sanki. Uzun uzun anlatsanız çok güzel olur.
Doğru nedir? Her zaman-mekan ın yani her çağın veya her paradigmanın doğrusu farklı olabilir. Bu günün doğrusu evrensel hemen bütün toplumların ortak kabulüne dayanan önermeler, ortak düşünceler vs. Olabilir. Mesela öldürmek yanlıştır gibi. Bir de işçi işveren örneğindeki gibi bulunduğumuz mekana yani yere pozisyona göre doğrular vardır. İşçi maaşının az olduğunu söyler bu onun için doğrudur. Patron çok veriyorum der bu da onun doğrusudur. Bu iki sınıfın çatışmasına da demokrasi diyoruz bu da bu çağda herkesin kabul ettiği bir doğru paradigmasıdır. Düşüncelerimi paylaşmak istedim. Saygılar.
“Doğrunun peşinden mi gitmek gerekir?” sorusuyla beraber açının anlık olarak değişmesi de güzel bir ayrıntıydı. Aslında konuşmanın özünü o küçük ayrıntıda görebiliyorum. Yanlış okumalara devam :) 28:00
süper program yanlızca sorgulamayı devam ettirmek açısından y.a.: doğrunun peşinden mi gitmek gerekir diğer arkadaş: hayır burada hayır deme eylemini gerçekleştirirken doğrunun peşinden gitmiş oluyorsun. sorun zaten burada buna hayır diyebilmek imkansızdır, "hayır"ı düşünen cevap veremez "evet" diyen cevap verebilecektir yalnızca. bu noktada da doğrunun peşinden gitmekten başka eylem oluşamaz dersin (tabi ki insanı süreçsel yani eylemlerinin anlamını zamanının sürekliliğiyle bağdaştırma açısından) (yanlış anlaşılmasın doğruların peşinden gitmek gerekir demiyorum yalnızca benlik olma ve günlük yaşam pratiği üzerinden değerlendirmek istedim)
Ömer ve Beril size benim kadar fazla saygı duyuyorlar ve bölmekten çekiniyorlar. Birinin aptalı oynaması gerekiyor anlatabiliyor muyum? Bu hem neşe katar hem de seviyeyi düşürdüğünden daha anlaşılır kılar. Bence tabi:)
Merhaba Yalın bey bu videoyu çoktan izlemiştim ancak Şule Gürbüz'ü keşfettikten sonra buraya yeniden geldim videoda geçmişin geleceğe yönelik olasılıklarından bahsederken ' zaman ve mekanın içinde zamanda hiç kopmayan bir bağlantı vardır ' diyorsunuz. Şule Gürbüz de bir söyleşi de zamanın aslında sabit olduğunu bizlerin zamanın içinde akıp gittiğini söylüyor. Zaman aslında var olan bir şey bizler onun içinde gidip geliyoruz. Ve insanın ademoğlu ile akran olduğunu söylüyor. Sizin bu sözünüz ile onun düşünceleri uyuşuyor. Sizin sözünüzü tasdik ediyor, sizinle paylaşmak istedim teşekkürler. emeğinize sağlık
Emeğinize sağlık. Şahane. Fakat "okuma yapmak" diye bir fiil yoktur. uydurulmuş, olduğundan daha derin bir şey yapıyormuş çabası taşıyan bir söz. Yerine başka bir şey desek keşke, nacizhane. Sevgiler 🌸
Sizin bir öneriniz var mı bu konuda? Şayet daha yeni, daha iyi bir öneriniz yoksa, seçilmiş ve şu ana kadar kullanılması tercih edilmiş olan bu ifadenin kullanılmasında bir sakınca görmüyor olmanız gerekir.
Normalde paylaşımları izlerken, özellikle Yalın Alpay’ın anlatış biçimini görsel olarak takip etmek hoşuma giderdi ama bu seride kameranın açısı gereği yalnızca dinlemeyi tercih ediyorum.Üçüncü dinleyici hissiyatı yerine daralmışlık hissediyorum.
Yalın hocam yaptığınız çoğu işi izlemiş biri olarak nacizane fikrim videolarınız kurgu ve diğer kişiler ne kadar sade ve doğal olursa o kadar iyi oluyor.
09:17 Zihin veriyi işleyebilmek için, veriyi kısıyor, onu ayıklıyor... Eskiden hafızamın kötü olması ile zekamın üretkenliği arasında bağ kuramamıştım. Meğer bu bağlantıları yarım yamalak hatırlayarak kuruyormuş...
Bu açı sıkıcı ve yorucu. Siz her ikisine konuşurken gözünüz bir birine, bir digerine geçiş yapıyor ve bu da izleyeni yoruyor. Üstelik bu açı sorgu odasına benzemiş. Sizi severek takip ediyorum. Sevgiler 😊
Yalın Hocam kavramlar soyut olunca insanın uzun süreli dikkatini koruyabilmesi zor oluyor bir de süre 30 dakika olunca. Yeni kanalda bu ne derece mümkün olur bilmiyorum ama anlattığınız kavramlarla ilgili çizimler, resimler, yazılar girip çıksa videolar sanki daha akıcı olabilir. Başarılar dilerim...
Hocam bir Wittgenstein okumasi gelir mi sonraki programa ? Sizin nitelikli okumanizin cogumuzun fark edemedigi olanaklari gosterebilecegi bir program olurdu ...
Gençlerin karanlık silüetinin yanından bakarak dinlemek beni bir değişik hissettirdi. Yalın Alpay'ın tek başına çıkıp ekrana bakarak bir şeyler anlatması garip olurdu bunu kabul ediyorum. Diğer taraftan şu anki kurulum da garip, biraz samimiyetsiz, hatta bu kadar "modern - post-modern" muhabbeti dinledikten sonra "modern" diyeyim. Fazla kurmaca, ya bu gençleri görelim tanıyalım, anlayalım, ya da başka bir şey bulalım. Mesela her program 2-3 gerçek dinleyici olsun, her programda farklı olsun belki. İlla biriyle kendimizi özleştireceksek onlarla olsun.
Doğru diye birşey olsaydı ona sarmalanmamız gerekmez miydi ve bu durum bütün olanakları kapatmasıyla ölmeye eşdeğer yorumunuz çok hoşuma gitti. Nitelikli yanlış konusunu daha fazla işleyebilir misiniz aslında bizler doğru varsaydığımız yanlış okumalar yapıyorsak nitelikli olup olmadığını da kavramanın mümkün olduğundan emin olabilir miyiz yeni olasılıklar açmak dedik ama zaman içerisinde nitelik de değişmez mi bu kısma biraz daha yoğunlaşırsanız bir sonraki videoda çok sevinirim. Emeğiniz için teşekkürler.Siz sakin sakin, tane tane konuşurken sizi dinlemek ve beyin jimnastiği yapmak keyifli baya.
İşte mesele bu, insan dünyada hiç olmamış gibidir çünkü sadece yorumlamacıdır. Bu yorumlar da zaten sadece yorum olduğu için hep yanlışlanabilirlik üzerine kurulu ise demek ki pür gerçekliği de bilemeyiz. Ama yine de yaratırız.. Yanılsama herkesin kendi ürettiği anlamdır.
Yalın Alpay kendisinin de dedigi gibi spontan olarak çok daha iyi.. Daha önce Tv programlarında söylediği şeyleri en iyi formatıyla sunuyor gibi oluyor bu kanalda yaptığı videolar... Kendisinin de eğlendiği içerikler çok daha vay be dedirtiyordu bana
"Sanat Eseri "Değil " Hayat Ağacı" Konuşalım Yalın Alpay İnsanın " özü" vardır ama Yorumlayıcılar kendi anlamlarını yüklüyor herşeye.. You Tube daki en iyi içerikler Nasıl Denk Geldim Harika Post Modernistler bunlara kıymet vermeyecek😑
merhbalar hocam çok güzel içerikler üretiyorsunuz bunula beraber kullandığınız nitelikli dil nedeni ile içeriğin fayda sağlayacağı insanlara ulaşamayacağınızı düşünüyorum kullandığınız dili anlayan insanlar zaten bu yetkinliğe sahip olduğundan sadece bir tastik hissinin yanında ufak tefek bilgi boşluklarını tamamlamakta bir nevi yalızlık hissinini giderildiği içerik olmanın ötesine geçememekte
Ders Notları : -Her okuma bir yanlış okumadır.O halde yanlış ya da doğru değil, nitelikli okuma nasıl olur? -Okuma derken kastettiğimiz bir deşifre değil. Genel ,bütün şifreyi çözme mekanizması. -Bir varlık , bir olgu ,kendindeyken , sadece “o” iken kendisini bize bir sürü şifreyle gösterir. Hiçbir şeyi apaçık bir şekilde görmeyiz. -Genelde dünya bizim gözümüze apaçık görünür gibi yapar ama çoğunlukla hiç görünmez. -Olayları gözlemlerken ,ani gözlemde (trafik kazası) daha şifreleme aşamasına gelemeden ne gördüğümüzün bile farkına varamayız. O yüzden aslında bir şeyleri görmek, zihinde o şeylerle ilgili bir ‘yeniden inşa faaliyeti’nden başka bir şey değildir. -Dışarıdaki tanımadık, bilinmedik evreni, onun simgelerinden yola çıkarak belli kalıplara oturturuz (indirgeriz).İşte o an okuma yapaya başlamışızdır. -Gördüğüm şeyler kendindeyken anlamsızdır. Kendine dair bir şey açık etmez.Sadece imajlar ve simgelerden ibarettir. -İlk gördüğüm şeyden sadece sınırlı bir şekilde veri çekerim. -Bulunduğumuz pozisyonlara göre aynı şeyden çektiğimiz veriler ve gözlemleyebildiğimiz simgeleri deşifrelerimiz zorunlu olarak farklı. -Deşifre ettiğimiz şeyleri , olguları , kendi pozisyonlarımızdan doğan gözlem imkanlarına, kendi geçmişimize, kendi zihnimizin sınırlarına bağlı olarak ,zihnimizde bir metin olarak yeniden inşa ederiz. -Zaman ve mekana bağlı şeyler arı uslamlama ( soyut kavramlar havuzundan çıkarımlar/matematik-mantık) olmayan şeylerdir. -“Arı uslamlama” zamana ve mekana bağlı yerde kusursuz çalışmıyor. - Kusurlu veri + kusurlu işletim sistemi + kusurlu yeniden inşa -Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indirgeyebilen (kusurlu) zihinlere (süreçlere) ihtiyacımız var. -Yanlışlığın olmadığı okumalarda hareket alanı olmaz. Her şey birbirinden farklılaşır ve ilintisizleşir. -Zihin çektiği verinin önemsiz gördüğü her tarafını kısar , ayıklar. Fakat önemsiz görünen her şey , her zaman çok önemlidir. Çünkü geçmişte kalan her şey (her veri) bir olanaklar manzumesi olduğu için indirgemek bu olanakları kapatmak demektir. Oysa geçmiş böyle değildir. -Sanat yapıtları doğada bulunmayan , bizim sonradan icat ettiğimiz yapıntılardır. -Sanat eserinin kalitesi yorumlanabilirlik olanağının sonsuzluğuyla ölçülür. -Arı uslamlamaya yaklaşan şeyler olanaklarını hala sonsuzda tutmayı başaran şeylerdir. (zaman-mekan / tarih, coğrafyadan bağımsızlık) -Bir şey zamana direniyorsa onu okumak ,bizim tek bir şeye odaklanabilen zihinlerimiz için daha da zordur. - Her okuma zorunlu olarak yanlış bir okumadır. Eğer doğru bir okuma söz konusu ise orada yeni bir bilgi yoktur ya da aşırı dar ve önemsiz bir şeydir. - Zihnimiz tembelliğe alışkın , sürekli olan bir tutarlılık (anlam) arayışında. - Anlam bitmiş ve nihai bir ürün değil. Sürekli olarak kendi zamanı içinde ona atfettiğimiz şeyle dönüşen ve zihinde olan bir şey . Zihinsel olarak inşa yoksa kesinlikle bir anlam yok. - Sinema perdesi + Makinist (makine) + Işık + Hareketli görüntüler (kurgucu) = Hikaye ( film, anlam) - Işık her seferinde perdeye başka şekillerde düşeceğinden anlam sabitlenemez. - Veri çekimi + Anlam inşası + Anlamı başkasıyla paylaşım - Zorunlu yanlış deşifre + Toplumsal mutabakat kıstasında yanlış değerlendirme + kendi iç dünyasının subjektif yapısıyla birleştirme = anlam - Anlamı örüntülere göre kurarız . Burçlar / Din / Freud( her şey 0-6 yaş) / Sartre - Heidegger ( her şey gelecekte paketlenir) - Bu anlamlardan hiçbirinin doğruluğu garanti değildir. Aksine yanlış olduğu garantidir. - İnsandan başkası anlam üretme kapasitesine sahip değil. - İnsan zaman ve mekanın içinde bir pozisyon almıştır. Koruduğumuz pozisyon değişince birdenbire diğer pozisyonu anlıyor hale geliriz. ( işveren - işçi ) - İnsan kendi pozisyonunu değiştiremez.( Bir pozisyonda olma zorunda olmak zaafı.) -İnsan ‘kendi kendine yeni olanaklar açan bir başkası’ olarak , bu saçılmış olanakların hangi dallanmalarından gideceğini , her gün yeniden tayin eder. ( Geçmişin üzerinde sörf yaparız.) -Geleceğe atılırken gittiğimiz yolların tümü geçmişte kalan olasılıkların çizdiği yollardır. Bu yüzden bence zamanda hiç kapanmayan bir bağlantı vardır. Belki de zaman yoktur. - Geçmişteki zamanın , normal zaman algımız bağlamında ‘geçmişte’ kalması gerekirdi ama öyle olmuyor. Bütün olanakları devam ediyor. - Yanlışlıkla (yanlış okuma) mücadele konusuna , onun kendi bağlamından ziyade niteliklilik ve niteliksizlik ekseninden yaklaşmakta fayda var. (Yeni bağlamlar,estetik,yarar, toplumla ilişkiler,olanakların korunması) - Sansür , düşünce özgürlüğünün kısıtlanması , bedensel hapis , çilecilik olanakların kaybı açısından kötüdür. - “Madem her şey yanlış okunmak zorundadır o halde hiçbir şeyi doğru okumaya gerek yoktur” çıkarımı çok büyük bir risk. - Buna benzer ikililikler dışında düşünememek tüm olanakları kapatır. -Bir paradigma olanaklarını kapattığı zaman geçerliliğini yitirir. ( Modernite - yapısalcılık) - Hareket etmeyen (olanağı olmayan) şey ölür. - İnsan yaşam olarak en değerli sanat yapıtlarından biridir. Kişi bir yanlış okumaya takılı kalırsa kendisini bir cellata öldürtmüş olur. - Doğru varsa tek bir doğru olması ve bizim ona kapanmamız gerekir. Bu bizim olanaklarımızı yok edeceği için bizi öldürür. - İnsan yaşayabilmek için yanılmaz zorundadır . ( Hareket edebilme imkanı) - Yanlış, ahlaki açıdan ,toplumsal mutabakatın dışında kalmış ama tarihsel olarak tekrar tekrar yenilenen bir sözleşmedir. - Bilimsel olan yanlışlanabilendir . (Popper) Bir konu dogmatikse ve değişmiyorsa bilimsel değildir. - Vitalitenin peşinden giderken , olanakları arttırırken nitelikten de bir kayıp yaşamak istemiyoruz. - Nitelikli olanakları arttırabilecek yanlış okumalar. ( Serinin ismine gönderme)
Zaman üzerine video çekmiştiniz ama sadece geçmiş üzerine de mi ayrıca konuşsanız acaba? Geçmişin geleceğe etkisi, olasılıklar derken oldukça karıştı benim kafam.
sıraladığınız nedenlerden ötürü hiç bir okumanın doğru olamayacağını kabul edersem o zaman otomatik olarak sizin söylediklerinizinde doğru olmadığını kabul etmek zorunda kalırım şu an söyledikleriniz yaptığınız çıkarımların hiç biri de doğru olamaz. çok teşekkürler video için.
Hakikatten söz edilemeyecekse dahi, arayışın kendisi bizi hareketli ve olanaklara daha açık, yani gerçek anlamda yaşıyor kılmaz mı? Moderniteyi 550 yıllık ele almak ile 5000 yıllık bir moderniteden söz etmek olanakları da arttırır kanımca...
Peki hocam muhafazakar düşünce/birey olanaklarını kaçınılmaz olarak azaltır ve bu olanakları azalan birey bir sanat yapıtı olmaktan uzaklaşır,zamanla da hareketsizlesmeye ve yok olmaya mahkum olur diyebilir miyiz?
Bu bakış açısı ile post modern açmazını bunun ötesinde de post- truth kavramını olumlamış olmaz mıyız? Bu mantıkla dünya "düzdür" diyen adam ile dünya "geoit" şeklinde diyen adam arasında fark kalmıyor? Bu farkı yaratan nedir bu düşünce mantığı içinde?
Yalın Alpay; Türkiye'de, okur kitlesini başka bir seviyeye yükselten ve fikirlerine en çok ihtiyaç duyulan bir avuç insandan biri kuşkusuz.
Yalın Alpay’ın muhakeme, eleştiri ve sorgulama biçiminin kendi aklımı ve bilgimi eğiterek olmaya çalıştığım halin bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Dinlemekten harikulade keyif alıyorum. Adeta sorgulamak için seçtiğim yolun sonunu görüyormuşum gibi hissediyorum. Çoğu yanlış okumanın bayağılaşmaya oldukça alıştığı ve pek çok olasılığın ,bazen acımasızca bazense farkında bile olamadan, yok edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla yanlışların ürettiği doğru sanılan yanılsamaların üzerine kurulmuş bir dünyada aslında pek çok şeyin daha da ilerlenerek en derin köklerinden sorgulanması gerektiğini ve kendisinin bunu oldukça iyi yaptığını düşünüyorum. Kendimi dünyayı algılama, yorumlama ve yaşama şekliyle pek çok noktada aykırı olarak tanımlamayı seven birisiyim. Bu sebeple görünenin altındakilerin oldukça derinlere uzandığını ve üzerine düşünülmesi gerektiğini savunurum. Kendisine paylaşımları için çok teşekkür ediyorum.
O kadar çok izliyorum ki sizi, tartıştığımız zaman erkek arkadaşım haklı ya da haksız olsun farketmeksizin üste çıkmak için bir argüman bulamaz oldu artık ve şey dedi, sana Yalın Alpay videosu izlemeyi yasaklıyorum :)))))
Bu tip konuşmaları dinlerken(anlayabildigim ölçüde)anlatılanları kendi yaşadığım gecmisteki günlük somut olaylara adapte ediyorum.Hem kendimle yuzlesmeme ve kendimi gelistirmeme yardımcı oluyor,hem de anlatilana uygunsa,aklima başka bir önerme gelirse onu paylaşıyorum.Beni tekrar düşünmeye sevk ediyor ,başka açılardan bakmami sağlıyor...Bu platformda konuşmalarını dinlemeyi sevdiğim bir kaç kişiden birisisiniz.Tesekkurler.
Yalın hocam iyi ki varsınız. Başka yorum yapmama gerek yok, bu ülkenin yaşayan en büyük kişisisiniz belki de.
"Aldanmak yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin, her sabah parlak işler tasarlar gün boyu budalalık ederim." Voltaire in bu sözü aklıma geldi...
“Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indirgeyen zihinlere ihtiyacımız var.” Belki de en çok kaçırılan ve doğru anlaşılamayan meselelerden birisine değinmişsiniz.
''İnsan geçmişinden kaçamaz'' olarak kullandığımız cümledeki kastın, geçmişte yaptıklarından kaçamayacağın kadar, geçmişte yapmadıklarından da kaçamazsının harika bir açıklaması olmuş. Dahada bütünsel olanı, bizim zannımız kadar olabildiğini zannetsekte, olasılıkarın sınırı zannımıza sığmayacak kadar fazla :)
Tek kelimeyle muhteşem! Bunun gibi bir sürü program yapmanız dileğim. Ağzınıza sağlık!
Cümleleriniz düşünce dünyamda kıyısından geçerken bakış attığım haliyle bana "tanıdık" gelen konuları ele alıyor.Anlatılarınız beni tamamen yabancı olduğum biriyle tanıştırmaktan ziyade bana her zaman tanıdığımı zannettiğim yan komşumun yeni özelliklerini keşfettiriyor.
Beynimin içindeki saf düşünceden bile daha berrak bir anlatımınız var,siz beyninizdekileri dile dökerken sanki hiç çözünürlük fedası yapmıyorsunuz.Ben ise 1080p düşündüğüm şeyi anlattığımda 144p'ye düşüyor.
Siz şu yazınız ile 144p iseniz ben kendi halimi düşünemiyorum. Böyle veciz bir şekilde ifade edemezdim açıkçası. 1080p potansiyeliniz var umarım bunun farkındasınız veya farkında olursunuz...
sendemi burdaydın reyizzzzzzzzzzz
Bu nasıl yorum anlamaya çalışırken beynim yandı😂😂
Kadrajın iki yanının da dolu olması sıkışmışlık hissi yaratıyor.
katılıyorum lütfen dikkate alınsın
@Google R o kısmı anladık zaten ama sonuçtan bahsediyoruz sıkışmışlık ve belirsizlik yaratıyo bende de bana sırtı dönük iki karanlık insan görüntüsü iyi his değil
ben seviyorum bu şekli ortamdaymışım gibi hissediyorum
bari 360 kamera yapsınlar
Düşündüklerimi ifade edecek kelime bulamıyorum mükemmeldi. Özellikle videonun ortasındaki anlam ile ilgili kısım şuan okuduğum Kant ve Schopenhauer ın söylediklerini sentezlememde yardımcı oldu Yalın bey çok büyük bir düşünürsünüz teşekkür ediyorum emeğinize sağlık.
Bu vieoduu izleyeli veri herseye bakis acim degisti. Yine cok guzel, yine cok "yalin", su gibi duru bir icerik!!!!
Kafamızı karıştırdığınız için teşekkür ederiz :)
16:24
Platon "sanat insanı gerçekten 3 adım uzaklaştırır" derken sanki bunu demek istemiş
1. Veriyi çekerken_ veri zaten kirli (fenomenler dunyası)
2. Anlamı inşa ederken_ kirli veri inşa sürecinde yeniden kirlenir. (Mağaradaki gölgeler
3. Hem de bu anlamı başkasıyla paylaşırken_ sanat eseri olarak yansıtırken zaten yeni bir form kazanan yanlış veriler pekişmiş olur.
Gerçekten (idealar dünyasından) 3 kere uzaklasmis olduk.
Perde benzetmesi de mağara alegorisini hatırlattı.
Yalın hoca, her oluşun ya da okumanın zaman ve mekan açısından kişiye sonsuz olanaklar sunduğunu söylüyor. Elbette ki kişi bu olanaklarla etkileşim halinde kendini sürekli olarak değiştirip dönüştürerek yeniden inşa edecektir. Nihai tek doğru yoktur, zaman ve mekana bağlı olarak geçerli olan vardır. Aslında Yalın hoca geçerli! olanla mutlak doğru! olarak algılanan arasındaki farka çok somut ve anlaşılır vurgular yapıyor. Bence tüm anlatılarında -bunu amaçlamasa da- beslediği şey nihilizm değil, SORGULAMA’dır. Ben öyle anlıyorum.
"Şu an görebildiğimiz dünya geçmiş bilgilerimizin bir fonksiyonudur."
Muhteşem leziz bir bölüm olmuş yine. Bir ay beklemeye değiyor.
Kesin İnançlılar’ı bir daha okuyasım var üstüne.
Yeni perspektifler yaratan bir sohbetti, teşekürler.
Bu programı, konseptini ve Yalın hocayı çok ama çok seviyorum. Teşekkürler beynimizi açtığınız için!
Eskiden hissetiğim/düşündüğüm bir duygu ve düşünceyi hissettirdi/düşündürttü her şeyi yanlış okuyorsak ki doğrudur. Bu yanlış okumada yanlış dolayısıyla içinde pardoksa dönüşüyor.
Hocam açı hariç her şey çok güzel 👏takipteyiz..
Yine, beynimde öforik uçuşlar... Bin bir kapı açılıyor, her dinlediğimde..
NOTLAR:
• Dışarıda gördüğümüz, tanınmadık, bilinmedik bir simgeler evreni vardır. Biz gözlem yaptığımızda bu simgelerden yola çıkarak, görünen şeyi belli kalıplara oturturuz. İşte o an, zaten "okuma" yapmaya başlamışızdır.
• Görünen şeyler kendindeyken anlamsızdır, herhangi bir şey ifade etmez, kendine dair bir şey açık etmez. Sadece görünüşlerdir onlar, imajlar/simgelerdir. Bunlara baktığımda yavaş yavaş buradaki şifreleri çözmeye başladığımı düşünürüm.
• Zaman ve mekâna bağlı olan şeyler, arı uslamlama olmayan şeylerdir. Arı uslamlama dediğimiz şeyde soyut bir kavramlar havuzu vardır.
• Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indergeyen bir zihnin varlığına ihtiyaç vardır. Zihin ham verinin tümünü işleyemediği için onu sürekli olarak kısar, her tarafından budar. Önemsiz gördüğü her yeri ayıklamaya çalışır. Fakat önemsiz görünen her şey, her zaman çok önemlidir.
• Gerçekleşen, kendini açığa çıkaran, var olan her şey, bir "olanaklar manzumesi" olarak vardır.
• Geçmişte kalan hiçbir şey geçmişte kalmaz. Şimdiki zaman ve bizim gelecek tahayyülümüz, geçmişte gerçekleşen bir olayın hangi olanaklarının ortaya çıkacağını tekrar tekrar belirler. Bu yüzden geçmişi de doğru okuyamayız. Çünkü geçmiş, olanaklarını sonuna kadar kapatmış bir alan olmaktan aşırı derecede uzaktır. Geçmiş, olabildiğince amorftur, hiç beklenmedik olanaklara çok sayıda ray dizmiş ve trenini bekleyen bir yolcu gibidir. Çok farklı yönlere gidebilir.
• Bir sanat eserinin kalitesini, yorumlanabilme olanağının sonsuz olmasından anlarız. Gerçek hayattaki gibi olanakları sadece birkaç tane yoruma sıkışmayan, tarihsel bir alana sıkışmayan eserlere sanat diyebiliriz.
• --------------------------------------
• Zamanı ve mekânı dışlayacak şekilde olan, arı uslamlamaya yaklaşan şeyler, olanaklarını sonsuzda tutmayı hâlâ başaran şeylerdir.
• Bir şey zamana direniyorsa, onu doğru okumak daha zordur.
• Her okuma, zorunlu olarak yanlış okumadır. Eğer doğru bir okuma söz konusuysa, orada yeni bir bilgi yoktur.
• --------------------------------------
• Anlam dışarıda olan bir şey değildir. Zihinsel olarak bir inşa yoksa, kesinlikle bir anlam yoktur.
• Kişi, hem veriyi çekerken, hem anlamı inşa ederken, hem de bu anlamı başkasıyla paylaşırken hep kirlenmek zorundadır: (1) Dışarıdan aldığı veriyi yanlış deşifre eder. (2) Yanlış deşifre ettiği şeyi, toplumsal mutabakat çerçevesinde yanlış kıstaslarla değerlendirir. (3) Kendi iç dünyasına yönlendirirken, iç dünyasında yer alan unsurlarla birleştirir.
• Böylesi karmaşık bir hayatta, birbiriyle ilintisiz görünen bir sürü şeyi gördüğünüzde bir anlam olmadığını düşünürsünüz. Anlam olduğunu iddia etmek için örüntüler kurmak zorundasınızdır. Bu örüntüleri çok farklı şekilde kurabilirsiniz (burçlara göre, dine göre, belli bir felsefî görüşe göre vs.) ve bu anlamlardan hiçbirinin doğruluğu garanti değildir. Aksine, hepsinin yanlış olduğu garantidir.
• --------------------------------------
• Geleceğe giden yolların tümü, geçmişte kalan olasılıklar tarafından çizilmektedir.
• Abartarak söylemek gerekirse "zaman yoktur" da diyebiliriz. Çünkü geçmişteki zamanın normal algımızdaki zaman bağlamında geçmişte kalması gerekirdi. Ama öyle olmuyor, bütün olanakları devam ediyor.
• Sansürün olumsuz anlamı, olanakları yok etmesinden kaynaklanır.
• Okumalar yanlış da olsa nitelik yönünden birbirine üstünlük sağlayabilir. Bu yüzden "her okuma yanlış okumadır" cümlesinden her okuma aynı niteliktedir anlamı çıkarılmamalıdır.
• İnsan yaşamı, en önemli sanat yapıtlarından bir tanesidir. Çünkü olanakları sonsuzdur.
• --------------------------------------
• Şayet varsa, doğrunun peşinden mi gitmeliyiz? Doğru olan bize ne sağlar? Mutluluk mu, huzur mu, anlam mı? Belki de karşılaştığımız en "doğru" şey, bizim için en öldürücü olan şeydir. Tek bir doğruya sarıldığımız an ölmüş oluruz.
• İnsan yaşayabilmek için yanılmak zorundadır. Çünkü yanılma şansın yoksa hareket etme şansın da yoktur. Doğruluk yaşamla denk düşmez.
• --------------------------------------
yazma bi daha buraya
@@ddewwer23 Neden?
Kafa şişirmiş gene.
Tüm arkadaşlarıma haber saldım bu videoyu seyretsin diye🤗Emeğinize sağlık teşekkürler.Yanlış okuduğumuz yerlerden yeşereceğiz👍
Çuk tatlı birisiniz ve söylediğiniz şeyler psikolojime çok iyi geliyor 🥹 iyi ki varsınız ❤️
👍👍👍Teşekkürler Herkese
"Madem kaçınılmaz olarak her şeyi yanlış okuyoruz, o hâlde neden doğruyu arayalım ki?" ve "Doğrunun peşinden mi gitmek gerekir?" soruları üzerine ayrıca bir bölüm çeker misiniz? Bu sorular çok heyecanlandırdı ama verilen yanıtlar pek tatmin etmedi sanki. Uzun uzun anlatsanız çok güzel olur.
Doğru nedir? Her zaman-mekan ın yani her çağın veya her paradigmanın doğrusu farklı olabilir. Bu günün doğrusu evrensel hemen bütün toplumların ortak kabulüne dayanan önermeler, ortak düşünceler vs. Olabilir. Mesela öldürmek yanlıştır gibi. Bir de işçi işveren örneğindeki gibi bulunduğumuz mekana yani yere pozisyona göre doğrular vardır. İşçi maaşının az olduğunu söyler bu onun için doğrudur. Patron çok veriyorum der bu da onun doğrusudur. Bu iki sınıfın çatışmasına da demokrasi diyoruz bu da bu çağda herkesin kabul ettiği bir doğru paradigmasıdır. Düşüncelerimi paylaşmak istedim. Saygılar.
Müthiş bence ya devam etsin kesinlikle
“Doğrunun peşinden mi gitmek gerekir?” sorusuyla beraber açının anlık olarak değişmesi de güzel bir ayrıntıydı. Aslında konuşmanın özünü o küçük ayrıntıda görebiliyorum. Yanlış okumalara devam :)
28:00
süper program yanlızca sorgulamayı devam ettirmek açısından
y.a.: doğrunun peşinden mi gitmek gerekir
diğer arkadaş: hayır
burada hayır deme eylemini gerçekleştirirken doğrunun peşinden gitmiş oluyorsun. sorun zaten burada buna hayır diyebilmek imkansızdır, "hayır"ı düşünen cevap veremez "evet" diyen cevap verebilecektir yalnızca. bu noktada da doğrunun peşinden gitmekten başka eylem oluşamaz dersin (tabi ki insanı süreçsel yani eylemlerinin anlamını zamanının sürekliliğiyle bağdaştırma açısından) (yanlış anlaşılmasın doğruların peşinden gitmek gerekir demiyorum yalnızca benlik olma ve günlük yaşam pratiği üzerinden değerlendirmek istedim)
Ömer ve Beril size benim kadar fazla saygı duyuyorlar ve bölmekten çekiniyorlar. Birinin aptalı oynaması gerekiyor anlatabiliyor muyum? Bu hem neşe katar hem de seviyeyi düşürdüğünden daha anlaşılır kılar. Bence tabi:)
Merhaba Yalın bey bu videoyu çoktan izlemiştim ancak Şule Gürbüz'ü keşfettikten sonra buraya yeniden geldim videoda geçmişin geleceğe yönelik olasılıklarından bahsederken ' zaman ve mekanın içinde zamanda hiç kopmayan bir bağlantı vardır ' diyorsunuz. Şule Gürbüz de bir söyleşi de zamanın aslında sabit olduğunu bizlerin zamanın içinde akıp gittiğini söylüyor. Zaman aslında var olan bir şey bizler onun içinde gidip geliyoruz. Ve insanın ademoğlu ile akran olduğunu söylüyor. Sizin bu sözünüz ile onun düşünceleri uyuşuyor. Sizin sözünüzü tasdik ediyor, sizinle paylaşmak istedim teşekkürler. emeğinize sağlık
“İnsan yaşamak için yanılmak zorundadır.” Çok yanıl Yalın hocam
Hocam izlemeden diyorum yine çok harikasınız
Bir modacı şöyle demişti; moda ve tarz insanın kartvizitidir.
Emeğinize sağlık. Şahane. Fakat "okuma yapmak" diye bir fiil yoktur. uydurulmuş, olduğundan daha derin bir şey yapıyormuş çabası taşıyan bir söz. Yerine başka bir şey desek keşke, nacizhane. Sevgiler 🌸
Sizin bir öneriniz var mı bu konuda? Şayet daha yeni, daha iyi bir öneriniz yoksa, seçilmiş ve şu ana kadar kullanılması tercih edilmiş olan bu ifadenin kullanılmasında bir sakınca görmüyor olmanız gerekir.
Normalde paylaşımları izlerken, özellikle Yalın Alpay’ın anlatış biçimini görsel olarak takip etmek hoşuma giderdi ama bu seride kameranın açısı gereği yalnızca dinlemeyi tercih ediyorum.Üçüncü dinleyici hissiyatı yerine daralmışlık hissediyorum.
Yalın hocam yaptığınız çoğu işi izlemiş biri olarak nacizane fikrim videolarınız kurgu ve diğer kişiler ne kadar sade ve doğal olursa o kadar iyi oluyor.
Oldukça güzel bir bölümdü, diğer yanlış okumalar arasındaki en az yanlış olan okumaydı bana kalırsa :)
09:17
Zihin veriyi işleyebilmek için, veriyi kısıyor, onu ayıklıyor...
Eskiden hafızamın kötü olması ile zekamın üretkenliği arasında bağ kuramamıştım.
Meğer bu bağlantıları yarım yamalak hatırlayarak kuruyormuş...
Çok güzeldi emeğinize sağlık.
Adam insanı öyle tanımladı ki kendimden igrendim
Bu açı sıkıcı ve yorucu. Siz her ikisine konuşurken gözünüz bir birine, bir digerine geçiş yapıyor ve bu da izleyeni yoruyor. Üstelik bu açı sorgu odasına benzemiş.
Sizi severek takip ediyorum. Sevgiler 😊
Yalın Hocam kavramlar soyut olunca insanın uzun süreli dikkatini koruyabilmesi zor oluyor bir de süre 30 dakika olunca. Yeni kanalda bu ne derece mümkün olur bilmiyorum ama anlattığınız kavramlarla ilgili çizimler, resimler, yazılar girip çıksa videolar sanki daha akıcı olabilir. Başarılar dilerim...
Hocam bir Wittgenstein okumasi gelir mi sonraki programa ? Sizin nitelikli okumanizin cogumuzun fark edemedigi olanaklari gosterebilecegi bir program olurdu ...
Yalın bey ne güzel cahil cahil yaşıyorduk. Şimdi işin yoksa düşün dur :)
Sevgili hocam, yaşadığımı hissettirdiğin için teşekkür ederim.☘
Hocam sohbet arkadaşlarınızla buradaki muhabbet çok daha güzel cici dost mustafa hoca çok gereksiz lafa girip konuşmanın olanaklarını daraltıyordu :)
Değişim bile miktarı , şiddeti ve etkisiyle değişebilir, birşeyin değişmeyeceğini düşünmek değişime direnmek ve yenilmekir. EK
Söylenenleri muhtemelen yanlış okudum ama zevkliydi:)
Gençlerin karanlık silüetinin yanından bakarak dinlemek beni bir değişik hissettirdi. Yalın Alpay'ın tek başına çıkıp ekrana bakarak bir şeyler anlatması garip olurdu bunu kabul ediyorum. Diğer taraftan şu anki kurulum da garip, biraz samimiyetsiz, hatta bu kadar "modern - post-modern" muhabbeti dinledikten sonra "modern" diyeyim. Fazla kurmaca, ya bu gençleri görelim tanıyalım, anlayalım, ya da başka bir şey bulalım. Mesela her program 2-3 gerçek dinleyici olsun, her programda farklı olsun belki. İlla biriyle kendimizi özleştireceksek onlarla olsun.
Şimdi yorumları okudum da herkes aynı haldeymiş :)
Tesekkurler hocam
Lacan her anlama bir yanlış anlamadır.
Bir şeyi anlamak; anlamın şematik oluşumunun öznel ama istatistiksel bir örüntü içeren bir tablosudur.
mutlak gerçeğin taraflı yorumu : Ani gelen her ölüm erken ölümdür sanki her an bekliyormuşuz gibi.
Maalesef çekim açısı çok rahatsız edici olmuş. :/
Doğru diye birşey olsaydı ona sarmalanmamız gerekmez miydi ve bu durum bütün olanakları kapatmasıyla ölmeye eşdeğer yorumunuz çok hoşuma gitti. Nitelikli yanlış konusunu daha fazla işleyebilir misiniz aslında bizler doğru varsaydığımız yanlış okumalar yapıyorsak nitelikli olup olmadığını da kavramanın mümkün olduğundan emin olabilir miyiz yeni olasılıklar açmak dedik ama zaman içerisinde nitelik de değişmez mi bu kısma biraz daha yoğunlaşırsanız bir sonraki videoda çok sevinirim. Emeğiniz için teşekkürler.Siz sakin sakin, tane tane konuşurken sizi dinlemek ve beyin jimnastiği yapmak keyifli baya.
bu video bana Ken Wilber'ın "no one is smart enough to be wrong all the time" sözünü hatırlatıyor. Yalın Alpay'ın anlattığıyla çelişiyor.
Düşünülesi.
Yalın abi saçlar muhteşem olmuş👏👏
Anlatı ve paylaşımlarınız çok güzel ;ancak program yaptığınız arkadaşların yüzü bize dönük olsa daha güzel olur Yalın hocam.
Peki yanlış okuma tanımının yapıldığı bu anlatı da yanlış okuma mıdır? :)
hocam size bayılıyorum bununla birlikte gözüm ilker hocayı çok arıyor
Aşırı postmodern bir video olmuş. Umarım insanlık bu postmodern saçmalıktan bir an önce kurtulur belirsizlik haddinden fazlasıyla yorucu....
Geçmişte kalan hiçbir şey geçmişte kalmaya devam etmez.
harikasın lütfen devamı gelsin
HARİKASIN HOCAM YİNE HARİKASIN
Mükemmeldi...
Başlık "Göstergebilim'e giriş" gibi bir şey olmalıydı:)
İşte mesele bu, insan dünyada hiç olmamış gibidir çünkü sadece yorumlamacıdır. Bu yorumlar da zaten sadece yorum olduğu için hep yanlışlanabilirlik üzerine kurulu ise demek ki pür gerçekliği de bilemeyiz. Ama yine de yaratırız.. Yanılsama herkesin kendi ürettiği anlamdır.
Harika bir video fevkalade
Yalın Alpay kendisinin de dedigi gibi spontan olarak çok daha iyi.. Daha önce Tv programlarında söylediği şeyleri en iyi formatıyla sunuyor gibi oluyor bu kanalda yaptığı videolar... Kendisinin de eğlendiği içerikler çok daha vay be dedirtiyordu bana
"Sanat Eseri "Değil " Hayat Ağacı" Konuşalım Yalın Alpay İnsanın " özü" vardır ama Yorumlayıcılar kendi anlamlarını yüklüyor herşeye.. You Tube daki en iyi içerikler Nasıl Denk Geldim Harika Post Modernistler bunlara kıymet vermeyecek😑
Teşekkür ederim
Yalın Bey, Aklın Yönetimi İçin Kurallar ı tekrar okumanızı tavsiye ederim. Özellikle 12.kural
Arı uslamlandım.
26:05 Öyleyse, Tanrı'nın kaderi yaratması hepimizin ölü olduğu anlamına gelir.
emeğinize sağlık
Ben bu sohbetten evliliğin insan fizyolojisine aykırı olduğu sonucunu çıkardım 😃 olanakları sıfırlıyor çünkü.. İntihar eylemi 🙀
merhbalar hocam çok güzel içerikler üretiyorsunuz bunula beraber kullandığınız nitelikli dil nedeni ile içeriğin fayda sağlayacağı insanlara ulaşamayacağınızı düşünüyorum
kullandığınız dili anlayan insanlar zaten bu yetkinliğe sahip olduğundan sadece bir tastik hissinin yanında ufak tefek bilgi boşluklarını tamamlamakta bir nevi yalızlık hissinini giderildiği içerik olmanın ötesine geçememekte
Kayıt altına alınan paradigmalar tek doğruya ulaşıp kendi içine kapanır. Yazı öncesinde kendi içine kapanmadan bahsedemeyiz.
Her cümlenin sonunda bir örnek bekliyorum, aksi halde ANLAMLANDIRMAK çok zor.
teşekkürler
Daha derinlemesine işlenemezdi.
Yine çok şey anladım ama hiç bir şey anlamadım :D
Agah aydın:her anlama bir yanlış anlamadır, diğer taraftan nesnel gerçekliği tanımlama ihtiyacımız devam
Zaman hakkındaki görüşünüze "kartopu etkisi" benzetmesi yapabilir miyiz ?
Yalin bey soru soranlar gostermelik olacagina direkt bize anlatsaniz bari hem sizin hem bizim konsantrasyonumuz icin daha iyi olur gibi sanki
Ne renk olursa olsun kaşın gözün karşındakinin gördüğüdür rengin demiş can yücel.. ilk 20dknın özeti.
Ders Notları :
-Her okuma bir yanlış okumadır.O halde yanlış ya da doğru değil, nitelikli okuma nasıl olur?
-Okuma derken kastettiğimiz bir deşifre değil. Genel ,bütün şifreyi çözme mekanizması.
-Bir varlık , bir olgu ,kendindeyken , sadece “o” iken kendisini bize bir sürü şifreyle gösterir. Hiçbir şeyi apaçık bir şekilde görmeyiz.
-Genelde dünya bizim gözümüze apaçık görünür gibi yapar ama çoğunlukla hiç görünmez.
-Olayları gözlemlerken ,ani gözlemde (trafik kazası) daha şifreleme aşamasına gelemeden ne gördüğümüzün bile farkına varamayız. O yüzden aslında bir şeyleri görmek, zihinde o şeylerle ilgili bir ‘yeniden inşa faaliyeti’nden başka bir şey değildir.
-Dışarıdaki tanımadık, bilinmedik evreni, onun simgelerinden yola çıkarak belli kalıplara oturturuz (indirgeriz).İşte o an okuma yapaya başlamışızdır.
-Gördüğüm şeyler kendindeyken anlamsızdır. Kendine dair bir şey açık etmez.Sadece imajlar ve simgelerden ibarettir.
-İlk gördüğüm şeyden sadece sınırlı bir şekilde veri çekerim.
-Bulunduğumuz pozisyonlara göre aynı şeyden çektiğimiz veriler ve gözlemleyebildiğimiz simgeleri deşifrelerimiz zorunlu olarak farklı.
-Deşifre ettiğimiz şeyleri , olguları , kendi pozisyonlarımızdan doğan gözlem imkanlarına, kendi geçmişimize, kendi zihnimizin sınırlarına bağlı olarak ,zihnimizde bir metin olarak yeniden inşa ederiz.
-Zaman ve mekana bağlı şeyler arı uslamlama ( soyut kavramlar havuzundan çıkarımlar/matematik-mantık) olmayan şeylerdir.
-“Arı uslamlama” zamana ve mekana bağlı yerde kusursuz çalışmıyor.
- Kusurlu veri + kusurlu işletim sistemi + kusurlu yeniden inşa
-Bir bağlantılar silsilesi üretebilmek için indirgeyebilen (kusurlu) zihinlere (süreçlere) ihtiyacımız var.
-Yanlışlığın olmadığı okumalarda hareket alanı olmaz. Her şey birbirinden farklılaşır ve ilintisizleşir.
-Zihin çektiği verinin önemsiz gördüğü her tarafını kısar , ayıklar. Fakat önemsiz görünen her şey , her zaman çok önemlidir. Çünkü geçmişte kalan her şey (her veri) bir olanaklar manzumesi olduğu için indirgemek bu olanakları kapatmak demektir. Oysa geçmiş böyle değildir.
-Sanat yapıtları doğada bulunmayan , bizim sonradan icat ettiğimiz yapıntılardır.
-Sanat eserinin kalitesi yorumlanabilirlik olanağının sonsuzluğuyla ölçülür.
-Arı uslamlamaya yaklaşan şeyler olanaklarını hala sonsuzda tutmayı başaran şeylerdir.
(zaman-mekan / tarih, coğrafyadan bağımsızlık)
-Bir şey zamana direniyorsa onu okumak ,bizim tek bir şeye odaklanabilen zihinlerimiz için daha da zordur.
- Her okuma zorunlu olarak yanlış bir okumadır. Eğer doğru bir okuma söz konusu ise orada yeni bir bilgi yoktur ya da aşırı dar ve önemsiz bir şeydir.
- Zihnimiz tembelliğe alışkın , sürekli olan bir tutarlılık (anlam) arayışında.
- Anlam bitmiş ve nihai bir ürün değil. Sürekli olarak kendi zamanı içinde ona atfettiğimiz şeyle dönüşen ve zihinde olan bir şey . Zihinsel olarak inşa yoksa kesinlikle bir anlam yok.
- Sinema perdesi + Makinist (makine) + Işık + Hareketli görüntüler (kurgucu) = Hikaye ( film, anlam)
- Işık her seferinde perdeye başka şekillerde düşeceğinden anlam sabitlenemez.
- Veri çekimi + Anlam inşası + Anlamı başkasıyla paylaşım
- Zorunlu yanlış deşifre + Toplumsal mutabakat kıstasında yanlış değerlendirme + kendi iç dünyasının subjektif yapısıyla birleştirme = anlam
- Anlamı örüntülere göre kurarız . Burçlar / Din / Freud( her şey 0-6 yaş) / Sartre - Heidegger ( her şey gelecekte paketlenir)
- Bu anlamlardan hiçbirinin doğruluğu garanti değildir. Aksine yanlış olduğu garantidir.
- İnsandan başkası anlam üretme kapasitesine sahip değil.
- İnsan zaman ve mekanın içinde bir pozisyon almıştır. Koruduğumuz pozisyon değişince birdenbire diğer pozisyonu anlıyor hale geliriz. ( işveren - işçi )
- İnsan kendi pozisyonunu değiştiremez.( Bir pozisyonda olma zorunda olmak zaafı.)
-İnsan ‘kendi kendine yeni olanaklar açan bir başkası’ olarak , bu saçılmış olanakların hangi dallanmalarından gideceğini , her gün yeniden tayin eder. ( Geçmişin üzerinde sörf yaparız.)
-Geleceğe atılırken gittiğimiz yolların tümü geçmişte kalan olasılıkların çizdiği yollardır. Bu yüzden bence zamanda hiç kapanmayan bir bağlantı vardır. Belki de zaman yoktur.
- Geçmişteki zamanın , normal zaman algımız bağlamında ‘geçmişte’ kalması gerekirdi ama öyle olmuyor. Bütün olanakları devam ediyor.
- Yanlışlıkla (yanlış okuma) mücadele konusuna , onun kendi bağlamından ziyade niteliklilik ve niteliksizlik ekseninden yaklaşmakta fayda var. (Yeni bağlamlar,estetik,yarar, toplumla ilişkiler,olanakların korunması)
- Sansür , düşünce özgürlüğünün kısıtlanması , bedensel hapis , çilecilik olanakların kaybı açısından kötüdür.
- “Madem her şey yanlış okunmak zorundadır o halde hiçbir şeyi doğru okumaya gerek yoktur” çıkarımı çok büyük bir risk.
- Buna benzer ikililikler dışında düşünememek tüm olanakları kapatır.
-Bir paradigma olanaklarını kapattığı zaman geçerliliğini yitirir. ( Modernite - yapısalcılık)
- Hareket etmeyen (olanağı olmayan) şey ölür.
- İnsan yaşam olarak en değerli sanat yapıtlarından biridir. Kişi bir yanlış okumaya takılı kalırsa kendisini bir cellata öldürtmüş olur.
- Doğru varsa tek bir doğru olması ve bizim ona kapanmamız gerekir. Bu bizim olanaklarımızı yok edeceği için bizi öldürür.
- İnsan yaşayabilmek için yanılmaz zorundadır . ( Hareket edebilme imkanı)
- Yanlış, ahlaki açıdan ,toplumsal mutabakatın dışında kalmış ama tarihsel olarak tekrar tekrar yenilenen bir sözleşmedir.
- Bilimsel olan yanlışlanabilendir . (Popper) Bir konu dogmatikse ve değişmiyorsa bilimsel değildir.
- Vitalitenin peşinden giderken , olanakları arttırırken nitelikten de bir kayıp yaşamak istemiyoruz.
- Nitelikli olanakları arttırabilecek yanlış okumalar. ( Serinin ismine gönderme)
Yalın hocam parti kur, oy verelim.
Zaman üzerine video çekmiştiniz ama sadece geçmiş üzerine de mi ayrıca konuşsanız acaba? Geçmişin geleceğe etkisi, olasılıklar derken oldukça karıştı benim kafam.
sıraladığınız nedenlerden ötürü hiç bir okumanın doğru olamayacağını kabul edersem o zaman otomatik olarak sizin söylediklerinizinde doğru olmadığını kabul etmek zorunda kalırım şu an söyledikleriniz yaptığınız çıkarımların hiç biri de doğru olamaz. çok teşekkürler video için.
Hakikatten söz edilemeyecekse dahi, arayışın kendisi bizi hareketli ve olanaklara daha açık, yani gerçek anlamda yaşıyor kılmaz mı? Moderniteyi 550 yıllık ele almak ile 5000 yıllık bir moderniteden söz etmek olanakları da arttırır kanımca...
Hocam ufkumuzu açıyorsunuz.
Hocam 28. dakikada doğrunun peşinden gitmemiz gerekmez diyorsunuz. Peki hocam "ne yapalım?" :))
Keşfetten gelenler burda mı
Peki bu videodaki yanlış okuma önerisi, bizim tarafımızdan doğru okunabilir mi?Okunabilirse her şey nasıl yanlış okuma olabilir?
Peki hocam muhafazakar düşünce/birey olanaklarını kaçınılmaz olarak azaltır ve bu olanakları azalan birey bir sanat yapıtı olmaktan uzaklaşır,zamanla da hareketsizlesmeye ve yok olmaya mahkum olur diyebilir miyiz?
Bu bakış açısı ile post modern açmazını bunun ötesinde de post- truth kavramını olumlamış olmaz mıyız? Bu mantıkla dünya "düzdür" diyen adam ile dünya "geoit" şeklinde diyen adam arasında fark kalmıyor? Bu farkı yaratan nedir bu düşünce mantığı içinde?
24:23 adam neler anlatıyor, benimse duyduğum yabadabaduu