Sümmâni'den "Hz. İbrahim ile Hz. İsmail'in Kurban Destanı" _Nusret Toruni_

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 12 ก.ย. 2024
  • Güvenme dünyâda malım var diye
    Hulûsun bir eyle Rabb-i Rahmâna
    Burc-ı sadârette elim var diye
    Nefsini kabardıp olma beyâna
    Nefsini kabartma gel bul kemâli
    Kemâl sahibinden hıfzeyle hâli
    Nic’oldu dünyâda Karun’un malı
    Dağılıp her biri gitti bir yana
    Ona ki kalmadı taht-ı sadâret
    Bu dünyâya gelen gider akıbet
    Hak Halil’e verdi dünyâlık devlet
    Diledi Mevlâ’dan bir evlât ihsâna
    Bir evlât ver dedi Hazreti Yezdân
    Olsun bu âlemde gönlüm şâdumân
    Senin yolunda edem onu kurbân
    N’olur bir evlât ver Yaradan bana
    Tecellî göründü dileğin dile
    Ahvâl-i esrârın âlemler bile
    Hak kabul eyledi kaldı hamile
    Bak sırr-ı sadıktan olan merdâne
    Düşüben rahmine bir nişân oldu
    İbrahim Halil gönlü şâdumân oldu
    Dokuz ay dokuz gün çün tamam oldu
    Pinhândan evlâdı geldi cihâna
    Cihâha gelüben gördü ecdâdın
    Diledi Mevlâ’dan her bir murâdın
    Hazreti İsmâil koydular adın
    Senden zuhûr eden nûru nişâne
    Aslı pâktır her bir işi âşinâ
    Kerem tâcı kondu ezel başına
    O zât erdi üç beş altı yaşına
    Unuttu kurbânı geldi rüyâna
    Rüyâsına geldi bu gâni midir
    Acaba gösteren Subhâni midir
    Bilmenem Rahmâni şeytani midir
    Deyip daldı gaflet ile pinhâna
    Pinhâna dalıben eyledi ayân
    Bir daha gösterdi Hazreti Yezdân
    Sevgili oğlunu etsene kurbân
    Yâ niçin va’dinden çıktın bu yana
    Emir senin dedi Cenâb-ı Kudret
    Sana kurbân olsun oğul mal devlet
    Varıp validesinden alam rûhsat
    Getirem İsmâil’i sana kurbâna
    Varıp validesinden diledi rûhsat
    Bezetip oğlumu vereyim ziynet
    Sana teslim eden Hakk’a emânet
    Götür getir yine teslim et bana
    Böyle karar verip diktiler nişân
    Bir nûr doğdu oldu âlem ürüşân
    Bezetip kuşatıp kıldı zernişân
    Baba oğul yola oldu revâna
    Anlar revân oldu esrârı nihân
    Gör ne dilemişti Hazreti Yezdân
    İğva için geldi o mel’ûn şeytân
    Hacer’in gönlünü saldı hicrâna
    Sen niçin oğlunu eyledin ırak
    Oğlun için olsun âh ile firâk
    Babası kıyıben çalacak bıçak
    Gömleğin bezete al kızıl kana
    Hacer der ki senin işin şerdir
    Oğlumun terleri misk-i anberdir
    Babası Mevlâ’ya hak peygamberdir
    Neylerse eylesin çıkmam divâna
    Şeytân me’lûl mahsûn oldu iğvâya
    Âlemi anlatmak bu fiiline
    Dedi gitme gel geri dön evine
    Geri dön validen düştü figâna
    Anan ağlar adûların güldürür
    Bilmeyene senin dostun bildirir
    Pederin götürür seni öldürür
    Yazık değil mi senin gibi bir câna
    İsmâil der geç başımdan ey kişi
    Sensin iğvâ verip eden bu işi
    Darıluben attı bir fiske taşı
    Kör etti şeytanı bak bu sultâna
    Kör etti şeytânı döndü sağına
    Erdi erenlerin pîr otağına
    Erişmeden ol Arafat Dağına
    Dedi baba azmin gider bu yana
    Dedi oğul duyup etme merâğı
    Vechin izhâr eder türlü nevrâğı
    Sana kıyıp çalacağım bıçağı
    Dağları bezetem al kızıl kana
    Dedi câhil adam irfân olur mu
    Zâhir muhabbetler pinhân olur mu
    Baba da evlâda düşmân olur mu
    Gel öldürme baba yazıktır bana
    Dedi ne yapayım bu emr-i kudret
    Tâ ezelden seni etmişim niyet
    Hakk’a kurban ettim hesapsız devlet
    Hak seni diledi gösterdi bana
    Dedi baba yeni bildim erkânın
    Bu husûsta aksın al kızıl kanım
    Kudretin yoluna fedâdır cânım
    Dedim düştüm belki başka isyâna
    Ezel bu ciheti bileydim baba
    Tevhid ile kalbim sileydim baba
    Anamdan helallık alaydım baba
    Hasret ile kalmayaydım figâna
    Anam benim için durma ağla sen
    Hasret ile ciğerini dağla sen
    Baba gel öp kollarımı bağla sen
    Cân tatlıdır zahmet veririm sana
    Babası ol demde kolun bağladı
    İsmâil altında yattı inledi
    Semâda melekler seyrân eyledi
    Dedi aç kolların dönem divâna
    Açtı kollarını çün verdi rûhsat
    Dedi ki razıyım bu emr-i kudret
    Bıçağın bilevle al kolan kuvvet
    Sana zahmet beni salma isyâna
    Yanma baba yanma hasret közüme
    Bu havf-ı Rabbâni düştü özüme
    Ciğer acısıdır bakma yüzüme
    Kesemezsem âsilik var Gufrâna
    İbrahim der sensin sinemin bağı
    İsmâil der baba etme merağı
    Hak aşkına o dem çekti bıçağı
    Zerrece kesmedi var bir nişâne
    Dedi cânım baba etme efkârı
    Yâ nic’oldu baba kolların feri
    Çünkü emreylemiş Cenâb-i Bâri
    Esirgeme kurbân eyle Subhâna
    İbrahim deyüben bölendi yaşa
    Ciğeri hûn oldu döndü âteşe
    Darılıp bıçağı çaldı bir taşa
    Taşı bölüp bıçak etti o yana
    Bıçak ta ahvâlin eyledi beyân
    Anda nutuk verdi Hazreti Yezdân
    Dedi ki İbrahim ne kıldın isyân
    Darp ile çalarsın hâcerü’l-şâna
    İbrahim der ben de kıldım ülfeti
    Emir tutmayanlar olurlar katı
    Emrettim kesmedin yumuşak eti
    Niçin taşı bölüp geçtin o yana
    Bıçak der gözüm yok dünyâda vara
    Hak emrinden asla çıkmam kenara
    Münkirler ki seni attılar nara
    Yâ niçin yanmadın çıktın cihâna
    İbrahim der Hak’tan yetişti ihsân
    Yakma diye emreyledi ol Yezdân
    Ateş oldu bana gül ü gülistân
    Zannettim ki döndü bâğ-ı Rıdvâna
    Bıçak der lutfundan kalmazam cüdâ
    Gerek Hak emrini eyleyem edâ
    Kesme diye Hak’tan erişti nidâ
    Nice kesem âsi olam Gufrâna
    Emir tutmayanın çok olur suçu
    Tanımaz âlemde bir ilen üçü
    Hak emriyle Cebrâil indirdi koçu
    Allâhu Ekber diye ulu divâna
    Okuyup âlimler yol bulmasaydı
    Cilve-yi muhabbet dem bulmasaydı
    Koç gelip ol dem kurbân olmasaydı
    Lâzım idi insandaki sübyâna
    Sümmânî bir destân kıldı yâdigâr
    Bu destânın ihvânlara bergüzâr
    O koçun derisin kime âşikâr
    Kimler sardı kimler erdi pinhâna

ความคิดเห็น • 64