One of the greatest scenes in the history of cinema! At the beginning of the conversation, the use of a sound effect resembling a passing vehicle at a distance makes up so well for the deliberate omission of a background score. Acting is world-class! The chemistry between the two is stunning! From a fellow filmmaker, it is a dream to write and choreograph such a scene. Anatolia is my favorite film of the 21st century. Love from India, Nuri!
1:30 Bu saniyede Savcımız her zaman bildiği ama daima kaçtığı gerçeği başka birisi tarafından acımasızca yüzüne bir tokat gibi vurulunca afallıyor. Film boyunca disiplinli, mesafeli, soğuk ve katı bir imaj çizen savcımız yelkenlerini indiriyor. Adeta bir çocuğa dönüyor gözümüzün önünde, suçunu bilen ve artık onu kabullenen bir çocuk. Artık bu gerçekten kaçmasının imkansız olduğunun farkına varıyor. 1:33 Ama o suçlu çocuğa kendi içinde hemen bir tokat atıp her zaman üstünde taşıması gerektiği Savcı benliğini ve kimliğini kendisini koruduğunu düşündüğü o mecazi çelik yeliğini hemen giyiyor. Bakışlarından anlıyoruz bunu. Sert, katı ve disiplinli ne yaptığını ve yapacağını bilen kendinden emin bir yüz ifadesi. Sadece 3 saniyede tamamen birbirine zıt iki duyguyu bize yansıtan Taner Birsel'in oyunculuğuna şapka çıkartılması gerek.
Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor doktor ya.. Valla.. Çok.. Efsane sahne! Gerçeği biliş, ama gerçekten kaçış, sonrasında gerçekle yüzleşme.. Ve çekilen acı..
Oha "karım" kısmını anlayamamışım çok bölük pörçüktü. Kendisinden bir arkadaş gibi söz ettiğini yine de imaen anlamıştım ama orada doktora neden açık etti ki "karım" diyerek? Bunu filmden sonra görüyorum.
Savcının doktora sorduğu soru ve aniden hiç beklemediği ama çok mantıklı gelen cevabı ve sarkastik bir tavırla gülüşü muazzam detay olmuş. Odadan çıktıktan sonra tekrar geri gelmesi de aslında soru sorduğu sahnede aldığı cevap karşısında kalakalıp birşey diyememesini tamamlamak için dönüyor gibi olması ama yine de basitçe bir söylemde bulunup odadan çıkması… bakmakla görmek arasında bir fark vardır her zaman ve nuri hoca görenlerden diye düşünüyorum. Kendi penceresini de apaçık bir şekilde değil sinemasıyla bizlere kendimizin görebileceği ama herkesin de farklı birden çok şey çıkarabilmesini isteyen bir yönetmen… selam olsun🎈
Orda savcının Karım demesi ve sonra susması,insan acısının tıpkı turşu küpünün fermantasyon yapması gibi, durdurulamayan köpürmesi.Bu sahnede savcı sanki içinden taşan korkuyu kabullenip bir parca bezle sildi.
Karısının intiharından sorumlu olan ama bunu gizleyen bir Savcı. Yüzündeki acı gülümseme ve yanağındaki yara muhtemelen o büyük acıdan kalma fiziksel izler ama her şeyden önemlisi, Savcı (Taner Birsel) gözlerdeki o acı kusursuz. Nuri Bilge Ceylan'dan insan karakterini merkeze alan bu tarz filmleri daha çok bekliyoruz. Zaten bunu ustaca yapıyor.
Bir Zamanlar Anadolu'da filmini ilk kez 6-7 sene önce izlemiştim, dün de ikinci kez izledim; gerçekten çok şeyi fark edememişim ilk izlememde... Mesela, filmin en önemli olaylarından biri olan, (İZLEMEYENLER İÇİN SPOİLER OLABİLİR) savcının karısının, fevkalâde bir şekilde ölmesini kabullenip intihar etmiş olma ihtimalini hiç hesaba almaması ve hattâ intihar etmiş olabileceği korkusundan karısına, ölümünden sonra, otopsi dahi yaptırtmaması; doktorun, savcının kaçtığı bu hakikati fırsatını buldukça savcının ağzından laf almaya çalışarak ve sebepler silsilesini idrâk ettirerek, belki farkında olmadan, ona kabullendirmesi dikkatten kaçmaması gereken bir şeymiş... Savcı, karısının intiharını tam manasıyla bu → 0:01 sahnenin, bundan önceki repliklerinde, doktorun, fazla dozu kalp krizine sebep olabilecek ilacın ismini söyleyince kabul ediyor. Önceki sahnelerde savcının zihninde, karısının ölümünün intihar olma ihtimali için, hep bir, "Acaba!" "Zannetmiyorum!" şeklinde şüpheler var; bu, oyuncunun mimiklerinden, ses tonundan vs. anlaşılıyor. Bu sahnede ise o mahzûn bakışı görüyoruz. Ayrıca savcı, karısından, buraya → 1:53 kadar, doktorun, karısından bahsettiğini bilmesini istemediği için, hep, "Arkadaşımın eşi." diye bahsediyor. Burada ilk kez gayr-ı ihtiyârî "Karım!" diyor, sonra "Kadınlar..." diye devam ediyor... Bu olay ve konuşma örgüsü çok hoşuma gitti... Teşekkürler, Nuri Bilge Ceylan...
İlginçtir, doktorun "... Başka birini cezalandırmak..." cümlesini dedikten sonra, ekranda artık bir savcı değil, laf dinlememekte ısrar edip de ancak tokatı yedikten sonra gerçeğin ne kadar acı olduğunu anlayan bir çocuk var! "dimi.. Bravo.. Ben de öyle düşündüm"! Tabi, ama tokatı yedikten sonra!
Savcı karısı hamile iken aldatıyor Karısı çocuğunu doğurunca intihar ediyor. Doğum sonrası kadınların psikolojisinin bozuk olduğu bir dönem var postpartum psikoz, postpartum depresyon gibi. Savcıda suçluluk psikolojisi var. Travmatik stres bozukluğu var. Derdini kimseye açamıyor. Doktoru kendine yakın buluyor. Zaten derdimizi anlatmak İçin doktora gitmiyormuyuz dimi doğru bravo
2:00 In my humble opinion, the film could have ended here. Doctor closes the door and the camera lingers in the room, perhaps rotating to film the window for a good 30 seconds, in silence and then cutting to black. Everything that happens after this scene mildly drags and the only good reason for the film to continue is the revelation that the victim was buried alive. It's not a bad way to end it but I would have slightly preferred it to end right here, right after a devastating revelation about the story that we we're waiting to hear since the film's beginning. It'd have been brilliant.
Şu yorumlara bakar mısın ya? 7 - 8 yaşındaki çocuklar gibi sidik yarıştırıp Nbc filmi yorumluyorlar ahahahahah. Aslanım, koçum falan... Bağcılar enteli bunlar 😜
1:39 *afallamadım, ben iyiyim, toparladım hadi sen de hareketlen, canlan* vuruşu. Aslında yaşadığı çöküntüyü belli etmeme, ört pas etme üzerine bir dürtü.
Katılmıyorum. Orada kontrolü kaybetmiş aslında, bilinçsizce hareket ediyor. Iki saniye sonra kendine geliyor ve aslında olması gerektiği gibi, yani zavallı bir hâlde devam ediyor.
1:31'de olayı düşünüp daha sonra ani bir hareketle bu durumdan sıyrılmak, konuyu daha da fazla deşmemek istiyor. Her şeyi kafadan silmiş gibi, rahat bir havayla _gidelim_ diyip hızlıca odadan dışarı yöneliyor. Az evvelki ortamın soğuk havasını dağıtmak adına da gülümseyerek doktora dokunuyor (aslında bi nevi onu da harekete geçirmek, dışarıya yönlendirmek için). Bu korkunç farkına varmayı yaşadığı olay yerini bir an önce terk etmeyi istiyor çünkü. Her ne kadar böyle bir istekle hareket etmek istese de düşünceler hâlâ kafasını kurcalamaya devam ediyor tabi. Kendini kandırmayı bırakıp kapıdan geri dönüyor ve kararsız bir şekilde lafa giriyor. Çok büyük bir vicdan azabı, kolay sindiremiyor, bu da hâliyle davranışlarını etkiliyor. Olay yerinden kaçmaya çalışırken de aslında orada bıraktığı(öyle umarak dışarıya hareketlenmişti) düşüncelerden kaçmaya çalışıyor ve bu süreçte sanki yakalanma korkusuyla ne yapacağını bilemeden düşüncesizce hareket eden bir suçlu gibi çaresiz. Ben bu şekilde yorumlamıştım.
2:33 koridorda yürürken savcının çocuğun yanından geçmesi ve arkasından gelen doktordun başını okşaması. Savcının soğuk ve güçlü duruşu, doktorun ise daha sıcakkanlı ve insani olması. Filmin her sahnesi hayat.
Filmdeki en sevdiğim sahnedir. Küçük bir eleştiri yapmak istiyorum sadece. Burada savcının, kapıdan çıktıktan sonra tekrar içeri girip "karım" demek yerine hiç bir şey demeden saniyelerce durması ya da ağzından yarım yamalak bir "ka..." deyip susması daha vurucu olabilirdi diye düşünüyorum.
@@baggalgazi Hahahah. Evet haklısınız. Öyle düşünmemiştim. Gerçi şu da var: savcı, soğuk burjuvaziden kolay kolay sıyrılacak bir karakter değil. Kılı kırk yararak konuşmak zorunda olan biri. Bu sınırı "karım" diyecek kadar dahi olsa aşabilir mi emin değilim. Ya bir de, doktorun "zaten intiharların çoğu bir başkasını cezalandırmak için yapılmıyor mu savcı bey" gibi (bence) zorlama bir cümle sarf ettiği bu diyalogda, savcının "karım" diye hemen açıklamaya girmeye çalışması biraz zorlama mesaj kaygısı gibi geldi bana açıkçası. O an, savcının (konumunu, makamını düşünmeyecek kadar itiraflarda bulunduracak) pişmanlığının son evresi olabilir tabiki ama NBC filmlerinde "verilmek istenen ama verilmeyen mesaj"a aykırı bir hava sezinledim ben burada. Neyse ya guzel film cidden. Cok da kasmamak lazim :)
1:50 keşke burada karısından bahsetmeseydi. Bazı nüktelerin belli edilmesi gizemini açığa çıkarıyor.
8 ปีที่แล้ว +39
Türk sinemasının en iyi sahnelerinden birisidir, Nuri Bilge sizle elbet bir gün tanışacağız... Belki sokakta yürürken belki de bir film yarışmasında...
Karakter derinliği açısından ilgili fakültelerin bölümlerinde ders olarak gösterilmesi gereken bir film. Savcının yüzündeki yara izleri bu sahneyle beraber anlam kazanıyor. Eşinin intiharının farkında ve fiziksel olarak yüzünü tırnaklamış ve bu gerçekle yüzleşmiş aslında. Film boyunca savcının yüzündeki izler bu gerçeği kabul etmeyi reddettiğinin en önemli göstergesi. Sırf bu anektod bile filmi nerelere taşıyor. İnanılmaz gerçekten.
O izleri ben karısı yapmış olarak izlemiştim.. Savcının önemsiz bir şeymiş dediği aldatma olayı aslında çok gürültülü geçmiş tartışma esnasında oluşmuş olabilir.
Yok oyunculuk kötü yok savcının makyajı diksiyonu kötü şeklinde yorum yapan arkadaşlar sizdeki özgüvene hayran kaldım cannes film festivalimden jüri büyük ödülğ almış bir film ve yönetmen...acılarının altında ezilmiş insandan diksiyon oyunculuğu ya da makyajla güzelleşen bir yüz beklemek hangi kafa yapısı...
Ara Güler fotoğraflarının ve portrelerinin renkli, hareketli ve sesli hali.. Bilge ve Bilge'nin bulaştığı oyuncular Zamana Çentik Atmışlar, izlemesi hatırlaması bize kalmış.
Filmi yeni izledim ve şunu anladım sahnelerindeki samimiyet var olan hayatın gercek yüzünü anlatıyor aslında samimiyet degil o gerçeklik zira bu senaryoylada ilintili izleyin filmi dedigimi anlayacaksınız dostlar
Hele ki en son eşini aldattığını itiraf ettiği sahnede çok kötü oldum. Hem sinirlendim hem duygulandım. Muhteşem bir film. Film listemin en başına geçti bu film.
@Ercan Özkan bu film turkiyeyi asti entellektuel camiada en çok begenilen film oldu ve sen filmde becerememisler diyorsun aslinda film'i filim yazmandan anlasiliyor abi seni asiyor bu film bosver
@@enesdemir1485 ben öyle zannediyorum 'entelektüel' birikim olmasa dahi Anadolunun küçük bir şehrinde kısa bir dönem geçiren azcık eli kalem tutmuş biri dahi filmi anlayabilir.
Filmin başından beri doktor ve savcı arasındaki çatışma bi nevi savcının doktorun bu göreceli teorisine bir türlü katlanamayıp kadın intiharı olayını doktor ile paylaşması
İzlediğim ilk Nuri Bilge Ceylan filmidir. Çok doğal, sıradan, içten ve bir o kadar da güzel. Ama gerçek bir sabır ve disiplin istiyor izlemesi. Sinema sektöründe çekilen onca heyecan ve aksiyon dolu filmden sonra hepimizin iyi bildiği hatta yaşadığı bu birçok diyalog ve sahne çok ağır ve kasfetli geliyor açıkçası. Ama tabii değiyor...
Hata :) Doktoru oynayan oyuncunun deneyimsizliği. Bir yönetmen sette herşeye yetişemez gözünden kaçan nice detay olur. Burada görev yönetmeni bu tip hatalar için uyaracak reji ekibine ve görüntü yönetmenine düşüyor. Ama onlar da çoğu zaman yönetmenin façasını bozmamak için söyleyemiyorlar :)
Savcı düşüncelere dalmıştır. Doktorun "gidelim mi" uyarısıyla düşüncelerinin bulutlanması ve kaybolmasını temsil eder o netlikteki kaymalar. Sabah uyanırken yaşadığımıza benzer.
Videodan bağımsız olarak, Kadınlar bazen değil çoğu zaman çok acımasızca davranıyor, özellikle günümüzdeki erkeklerin açlığı kadınlara talep çokluğu doğuruyor ve sosyal medya çöplüğü yüzünden bütün kadınlarda gereksiz aşırı özgüven ve ego var.
anlattığı kadının karısı olduğunu bu sahneden önce anlamam kendimi zeki hissetmeme sebep oldu. bu sahnede bile izleyicinin gözüne gözüne sokulmasına rağmen anlamayanlar olmuş.
There is a scene in this film, a background scene, that completely encapsulates the film for me. It is a scene of two shopkeepers judiciously sweeping the bits of sidewalk and road immediately in front of their place of business. In between the two sweepers lies a huge mound of sand. No matter how many times they sweep, within minutes any trace of their work will have disappeared. It will have made no difference. They keep sweeping. Nuri Bilge Ceylan takes a microscopic look at the mundane in the form of a crime. A murder has been committed. A man is dead. All those involved in the business of crime, from the criminal to the prosecutor to the police to the doctor to the man tasked with bringing a body bag to the scene come to life while doing their job. It is the same job they always do. The murder is as incomprehensible as the other murders. All will fulfill their duties. All will feed the justice system which will output a decision. In the meantime there will be more crimes and the process will begin anew. Within this cycle there are moments of hope in the form of a beautiful young girl serving them tea, a schoolyard filled with children playing and shouting, a business man sweeping the sidewalk in spite of the mound of sand. But it is merely a glimmer. The beautiful young woman will waste away in a forgotten village. The schoolchildren will all end up on the pathologist's table and the sweeper will never be able to keep his piece of sidewalk clean. It may look like a dark and depressing place that Nuri Bilge Ceylan portrays in Once Upon a Time in Anatolia. But even if it is, even if we can't find large scale meaning or purpose, even if we do engage in work and play that will have no permanent effect on the world, we get up every morning and set out to perform the details as best we can. No amount of meaninglessness can take away pride in the details. If one is inclined to think that meaning and purpose are only to be found in the details, then perhaps Once Upon a Time in Anatolia is not a dark and depressing place after all.
@@mehmet0761 Bu bir alt metin okuma yöntemi. Asla uzun uzun anlatılmaz ama arasıra kısaca bahsedilip geçilir ve oyuncuların davranış ve tepkilerinden o anda bir maske gibi neleri gizledikleri gerçekten ne düşündüklerini çözebilirsiniz. Bu durumda savcının doktor ile intihar eden kadın hakkındaki tüm konuşmalarını bulup izlerseniz anlayabilirsiniz. Bu video o konuşma serisinin son noktası.
karim sozcugunu cok kisik sesle ve belirsiz bir tonda soyletmis olsada ceylan burada maalesef turk seyircisine guvenememis.turk i insani yaratilislari ve kavruldugu cografya itibariyle bu tip ince noktalari anlamakta zorlanabilir endisesi yonetmene ister istemez bu sozcugu soyletmis...halbuki nuri bilgenin bilmesi gereken bu filmi zaten herkezin anlayamayacagi ve anlayaninsa coktan bunu anlamis olduguydu.ama olsun cok guzel bir kadinin yuzundeki kucuk ben onu guzelligine halel getirmez...bilge buyuk bir adam,buyuk bir kazanim bu ulke icin.saniyorum kahir ekseriyetin onu anlayacagi zaman yasamiyor olucak.
Cem Gumus haklısın cok ince bir yere dokundun. Her ne kadar ben anlamis olsamda ( bu benim zekamdan degil sahne ve oyunculuk haykiriyor zaten) anlamayan ve manasiz bulan sirf sahne doldurmak icin laf kalabaligi yapmışlar diyen cok çıkardı. Karım kelimesi olmasaydi daha guzel olurdu ama soylenip anlasilir yapilmasi mesaji aliciya kesin bir dille iletip daha da iyi bir sahne olmasini saglamis. Saygilar
Millet salak mı anlamayacak sürekli intihar olayından bahsettiği için bariz bir şekilde belli oluyor zaten bir tek akıllı siz misiniz ? Oradaki "karım" demesi savcının yaşanan olayı anlayabildiği en son nokta olarak sunulmuş
hayret. bazen insan kendini tutamaz. bazen kaçırıverir. bence gayet doğal bir sahne ve bunda anlamayacak ne var affedersiniz? gene kendini entel sanan kibirli film pirleri doluşmuş NBC filmlerinin altına. ilginç bir ucubelik
Ben tam tersini düşünüyorum savcının belli belirsiz karım demesi ve susmasi karakterden beklenen bir davranış. bir anlığına yakın hissettiği kendisini anlayabileceğini düşündüğü ve bildiği doktora içindeki elemi anlatmak isteği diğer yandan taviz vermemesi gereken zayıf görünmenin kabul edilemeyeceği mesleği. Bu film seyirciye oynamıyor seyirci anlasın kaygısı yok. zaten akıp giden bir hayat var da biz de kenarda durup olan bitene şahit oluyormuşuz gibi
İntiharlar zaten baska birini cezalandırmak icin yapılmıyor mu ? - Çok düşündüm bir mektup yazıp intiharımın sebebinin o olduğu ile ilgili birşeyler yazıp herşeye son vermeyi. Fakat sonra düşündüm ki , bir insana böyle bir yüklemek onu öldürmekten beter. Çok acımasızca. Neyse ki psikoloğum sağolsun kurtardı beni o düşüncelerden. Intihar vazgeçmişlik herşeyden o kadar güçlü bir his ki , bu hissi yaşarken bile aslında bir ölüden farkınız kalmıyor o süreç içinde. Bos bakıyorsunuz etrafa. Yemek yemek gezmek hersey anlamsız geliyor. Insanların nasıl mutlu olabildiği ya da bunu nasıl başardıklarını düşünüyorsunuz. Birisi birsey soruyor yüzüne bakıyorsunuz anlamsız ve bomboş bir şekilde. Zaman sizin için sadece geçip giden surekli fakat yavaş biçimde ilerleyen bir sayı oluyor sadece...Atlatamayalar için ise son bilinen bir durum.
İntahar etme düşüncesine kapılmamış olanımız varmışmıdır vardır şüphesiz kendi hayatına son vererek yaşarken bizi anlamayanlara bir mesaj bir ders vermek çok merak ediyorum ailemiz babamız annemiz bizi sevdiklerini tüm niyetlerinin bizim iyi olmamız olduğunu söyleyen çevremiz bir ders alırlarmı vicdan azabı ben sebep oldum düşüncesi biz yaşarken haklılıklarını yüzümüze haksız oldukları halde vurmaları yok oluşumuzla yine haklıymış gibi haykırışları ne kadar ahlaksızca ve riyakar ve Tanrı’dan af dilemek peki Tanrı neder bu işe ölüşümüz bile kibirli insanlara günlerce günah çıkarmak için malzeme olucak
yahu herşey çok güzel, masterpiece vs vs de, kaç yıldır gözüme batıyor şu 1:02 deki doktorun "e zaten intiharların çoğu" dedikten sonraki bir saniyelik es ve akabinde "başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu savcı bey" deyişindeki es'in yapaylığı. o es olmamış.. nasılını bilmiyorum ama daha farklı olmalıydı.. bence muhammet uzuner'in de içine sinmedi orası ama nuri bilge hoca olur'u vermiş sonuç olarak. o da kesin kafasında bir kalıba oturtup okey demiştir. vardır bi bildiği. bunun dışında /bana göre/ bu film benim hayatımdan daha gerçek
Zaten bir cümleye "bir arkadaşım " diye başlanarak olay anlatılıyorsa emin olun o kendisini anlatıyordur. Doktorda gerizekalı bir adam değildir ki anlamıştır. Hepimiz başından beri anlamıştık.
1 sene olmuş ama yazayım,doktor odaya ilk girdiğinde bir şeyi aradığını belli eden bir davranış sergiliyor benzer bir davranışı savcı odadan çiktiktan sonra da yapıyor
Burada eleştiri getirilmesi gereken nokta. Savcının kapıdan çıkıp tekrar içeri girdiği sahnede var bence. Orada kapıdan direk ilk girdiği anda karım demesi ve daha sonra bir boşluk olması ve daha sonra kadınlar bazen acımasız olabilyior demesi gerekirdi. Orada şoku yaşadıktan belki on saniye sonra karım diyo gerçekte bub öyle olmaz diye düşünüyorum.
İntihar edenler hayatı ve canını en çok sevenlerdir. Bakmayın geride kalanlara ceza, meza dediklerine, sanki herkes çok mutlu.İntihar eden insan daha iyisini ve daha güzelini hakettiğini kafasına yerleştirir ve ben bunlara sahip olamıyorsam, çevrem beni anlamıyor, görmezden geliyorsa ve sevilmiyorsam neden yaşayayım ki diye düşünüyor. Halbuki hayata gelirken kimse size gül bahçesi vaat etmedi. İntihar saçmalıktan ibarettir.
Böyle aniden, yalandan gülümsemesi ürpertici. Gerçekten Taner Birsel çok iyi oynamış.
Ayni seyleri düsünmüşüz gardaşım
Kamera arkasını izlerseniz, o çekim 20 kere falan yapıldı. NBC kare kare oynattı neredeyse oyuncuları.
Bitirdi beni o sahne. Hala ara ara aklıma geldiğinde bir garip hissederim
Nuri BIlge her şeyin kontrolunde burda. Sahne arkasını izlerseniz, gülmesinin saniyesine bile Nuri Bilge karar veriyor
One of the greatest scenes in the history of cinema! At the beginning of the conversation, the use of a sound effect resembling a passing vehicle at a distance makes up so well for the deliberate omission of a background score. Acting is world-class! The chemistry between the two is stunning! From a fellow filmmaker, it is a dream to write and choreograph such a scene. Anatolia is my favorite film of the 21st century. Love from India, Nuri!
I share the same feelings with you. 👏👏
Hello. Where from India are you?
1:30 Bu saniyede Savcımız her zaman bildiği ama daima kaçtığı gerçeği başka birisi tarafından acımasızca yüzüne bir tokat gibi vurulunca afallıyor. Film boyunca disiplinli, mesafeli, soğuk ve katı bir imaj çizen savcımız yelkenlerini indiriyor. Adeta bir çocuğa dönüyor gözümüzün önünde, suçunu bilen ve artık onu kabullenen bir çocuk. Artık bu gerçekten kaçmasının imkansız olduğunun farkına varıyor.
1:33 Ama o suçlu çocuğa kendi içinde hemen bir tokat atıp her zaman üstünde taşıması gerektiği Savcı benliğini ve kimliğini kendisini koruduğunu düşündüğü o mecazi çelik yeliğini hemen giyiyor. Bakışlarından anlıyoruz bunu. Sert, katı ve disiplinli ne yaptığını ve yapacağını bilen kendinden emin bir yüz ifadesi.
Sadece 3 saniyede tamamen birbirine zıt iki duyguyu bize yansıtan Taner Birsel'in oyunculuğuna şapka çıkartılması gerek.
Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor doktor ya.. Valla.. Çok..
Efsane sahne! Gerçeği biliş, ama gerçekten kaçış, sonrasında gerçekle yüzleşme.. Ve çekilen acı..
@@adacik. karım diyor apaçık duymuyorsan sende bi sorun var
@Halil İbrahim Demirkol İngilizce alt yazılı izlerseniz zaten my wife yazıyor, çok kasmasaydınız :)
Oha "karım" kısmını anlayamamışım çok bölük pörçüktü. Kendisinden bir arkadaş gibi söz ettiğini yine de imaen anlamıştım ama orada doktora neden açık etti ki "karım" diyerek? Bunu filmden sonra görüyorum.
Karım kelimesini kaçıncı saniye söylüyor? Ben duyamıyorum
@@muzaffermahoni6828 kaçıncı saniye
Savcının doktora sorduğu soru ve aniden hiç beklemediği ama çok mantıklı gelen cevabı ve sarkastik bir tavırla gülüşü muazzam detay olmuş. Odadan çıktıktan sonra tekrar geri gelmesi de aslında soru sorduğu sahnede aldığı cevap karşısında kalakalıp birşey diyememesini tamamlamak için dönüyor gibi olması ama yine de basitçe bir söylemde bulunup odadan çıkması… bakmakla görmek arasında bir fark vardır her zaman ve nuri hoca görenlerden diye düşünüyorum. Kendi penceresini de apaçık bir şekilde değil sinemasıyla bizlere kendimizin görebileceği ama herkesin de farklı birden çok şey çıkarabilmesini isteyen bir yönetmen… selam olsun🎈
Orda savcının Karım demesi ve sonra susması,insan acısının tıpkı turşu küpünün fermantasyon yapması gibi, durdurulamayan köpürmesi.Bu sahnede savcı sanki içinden taşan korkuyu kabullenip bir parca bezle sildi.
''intihar geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır''
İsmet Özel
40 yaşına kadar intihar etmeyi düşündüm, 40 yaşından sonra intiharın geride kalanlara yönelik ....
di sanırım değil mi?
@@yserhatt evet öyleydi. bunu dedikten sonra bu mesajı verecek tıynette insan olmadığı için intihar etmekten vazgeçtiğini söylüyordu.
@@sorrow7695 ben bunu bilmiyordum asıl anlam burdaymış zaten eyw. Nerdendi bu peki bu röportajdan falan mı?
@@yserhatt evet bir röportajında geçiyor bu konuşma.
@@sorrow7695 teşekkürler
Karısının intiharından sorumlu olan ama bunu gizleyen bir Savcı. Yüzündeki acı gülümseme ve yanağındaki yara muhtemelen o büyük acıdan kalma fiziksel izler ama her şeyden önemlisi, Savcı (Taner Birsel) gözlerdeki o acı kusursuz. Nuri Bilge Ceylan'dan insan karakterini merkeze alan bu tarz filmleri daha çok bekliyoruz. Zaten bunu ustaca yapıyor.
Bir Zamanlar Anadolu'da filmini ilk kez 6-7 sene önce izlemiştim, dün de ikinci kez izledim; gerçekten çok şeyi fark edememişim ilk izlememde... Mesela, filmin en önemli olaylarından biri olan, (İZLEMEYENLER İÇİN SPOİLER OLABİLİR) savcının karısının, fevkalâde bir şekilde ölmesini kabullenip intihar etmiş olma ihtimalini hiç hesaba almaması ve hattâ intihar etmiş olabileceği korkusundan karısına, ölümünden sonra, otopsi dahi yaptırtmaması; doktorun, savcının kaçtığı bu hakikati fırsatını buldukça savcının ağzından laf almaya çalışarak ve sebepler silsilesini idrâk ettirerek, belki farkında olmadan, ona kabullendirmesi dikkatten kaçmaması gereken bir şeymiş... Savcı, karısının intiharını tam manasıyla bu → 0:01 sahnenin, bundan önceki repliklerinde, doktorun, fazla dozu kalp krizine sebep olabilecek ilacın ismini söyleyince kabul ediyor. Önceki sahnelerde savcının zihninde, karısının ölümünün intihar olma ihtimali için, hep bir, "Acaba!" "Zannetmiyorum!" şeklinde şüpheler var; bu, oyuncunun mimiklerinden, ses tonundan vs. anlaşılıyor. Bu sahnede ise o mahzûn bakışı görüyoruz. Ayrıca savcı, karısından, buraya → 1:53 kadar, doktorun, karısından bahsettiğini bilmesini istemediği için, hep, "Arkadaşımın eşi." diye bahsediyor. Burada ilk kez gayr-ı ihtiyârî "Karım!" diyor, sonra "Kadınlar..." diye devam ediyor... Bu olay ve konuşma örgüsü çok hoşuma gitti... Teşekkürler, Nuri Bilge Ceylan...
Karım dediğini kaç kez izlememe rağmen bunu okuyunca feel edebildim. O kadar güzel ve ağır bir film ki her seferinde başka bir detay keşfediyorum.
İlginçtir, doktorun "... Başka birini cezalandırmak..." cümlesini dedikten sonra, ekranda artık bir savcı değil, laf dinlememekte ısrar edip de ancak tokatı yedikten sonra gerçeğin ne kadar acı olduğunu anlayan bir çocuk var! "dimi.. Bravo.. Ben de öyle düşündüm"! Tabi, ama tokatı yedikten sonra!
Muhteşem bir yorum ..
Yönetmen bile böyle düşünmemiştir
Savcı karısı hamile iken aldatıyor Karısı çocuğunu doğurunca intihar ediyor. Doğum sonrası kadınların psikolojisinin bozuk olduğu bir dönem var postpartum psikoz, postpartum depresyon gibi. Savcıda suçluluk psikolojisi var. Travmatik stres bozukluğu var. Derdini kimseye açamıyor. Doktoru kendine yakın buluyor. Zaten derdimizi anlatmak İçin doktora gitmiyormuyuz dimi doğru bravo
bu kadar entel olmayın be kardeşim ne tokadı ne çocuğu ne diyosun sen kardeş ne saçmalıyosun dellendirmeyin lan beni
2:00 In my humble opinion, the film could have ended here. Doctor closes the door and the camera lingers in the room, perhaps rotating to film the window for a good 30 seconds, in silence and then cutting to black.
Everything that happens after this scene mildly drags and the only good reason for the film to continue is the revelation that the victim was buried alive. It's not a bad way to end it but I would have slightly preferred it to end right here, right after a devastating revelation about the story that we we're waiting to hear since the film's beginning. It'd have been brilliant.
Taner birselin bakışları karakteri yaşadığının kanıtıdır büyük usta 🙏🙏🙏
Karım.... Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor doktor ya,valla.
Filmin en en en müthiş en anlamlı sahnesi ...
“Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor.”
Sen birde kadının kırılmış kalbini gör sayın savcım…
Şu yorumlara bakar mısın ya? 7 - 8 yaşındaki çocuklar gibi sidik yarıştırıp Nbc filmi yorumluyorlar ahahahahah. Aslanım, koçum falan... Bağcılar enteli bunlar 😜
@@korayklc8891 Bağcılardan entel çıkmıyor mu?
@Ercan Özkan yav ne boş yaptın bende bir şey dicen diye yorumları okuyorum polis niye kendini zehirliyo
1:39 *afallamadım, ben iyiyim, toparladım hadi sen de hareketlen, canlan* vuruşu. Aslında yaşadığı çöküntüyü belli etmeme, ört pas etme üzerine bir dürtü.
Katılmıyorum. Orada kontrolü kaybetmiş aslında, bilinçsizce hareket ediyor. Iki saniye sonra kendine geliyor ve aslında olması gerektiği gibi, yani zavallı bir hâlde devam ediyor.
1:31'de olayı düşünüp daha sonra ani bir hareketle bu durumdan sıyrılmak, konuyu daha da fazla deşmemek istiyor. Her şeyi kafadan silmiş gibi, rahat bir havayla _gidelim_ diyip hızlıca odadan dışarı yöneliyor. Az evvelki ortamın soğuk havasını dağıtmak adına da gülümseyerek doktora dokunuyor (aslında bi nevi onu da harekete geçirmek, dışarıya yönlendirmek için). Bu korkunç farkına varmayı yaşadığı olay yerini bir an önce terk etmeyi istiyor çünkü. Her ne kadar böyle bir istekle hareket etmek istese de düşünceler hâlâ kafasını kurcalamaya devam ediyor tabi. Kendini kandırmayı bırakıp kapıdan geri dönüyor ve kararsız bir şekilde lafa giriyor. Çok büyük bir vicdan azabı, kolay sindiremiyor, bu da hâliyle davranışlarını etkiliyor. Olay yerinden kaçmaya çalışırken de aslında orada bıraktığı(öyle umarak dışarıya hareketlenmişti) düşüncelerden kaçmaya çalışıyor ve bu süreçte sanki yakalanma korkusuyla ne yapacağını bilemeden düşüncesizce hareket eden bir suçlu gibi çaresiz. Ben bu şekilde yorumlamıştım.
1:36'daki silkinme bu olayın başlangıcı gibi. Kendini kandırmaya, bu durumdan sıyrılmaya çalışmasının
Yonetmenlikden hic bir anlayisim olmasa bile,cok cekici geliyor bana NBC filmleri.Cok guzel bir aurasi var sahnelerin
Sahnenin, oyunculuğun, senaryonun güzelliğine bak!
2:33 koridorda yürürken savcının çocuğun yanından geçmesi ve arkasından gelen doktordun başını okşaması. Savcının soğuk ve güçlü duruşu, doktorun ise daha sıcakkanlı ve insani olması. Filmin her sahnesi hayat.
"Bir insan bir başkasını cezalandırmak için hakketten intihar eder mi? "
Ne kadar ince bir soru.
0:32 şu saniyeden itibaren aktör mimikleriyle adeta döktürmüş,mükemmel gerçekten
Bu sahne tüyleri arşa çıkaran sahneydi
taner birselin her mimiği ayrı bir anlam içeriyor
Filmdeki en sevdiğim sahnedir.
Küçük bir eleştiri yapmak istiyorum sadece. Burada savcının, kapıdan çıktıktan sonra tekrar içeri girip "karım" demek yerine hiç bir şey demeden saniyelerce durması ya da ağzından yarım yamalak bir "ka..." deyip susması daha vurucu olabilirdi diye düşünüyorum.
@@baggalgazi Hahahah. Evet haklısınız. Öyle düşünmemiştim.
Gerçi şu da var: savcı, soğuk burjuvaziden kolay kolay sıyrılacak bir karakter değil. Kılı kırk yararak konuşmak zorunda olan biri. Bu sınırı "karım" diyecek kadar dahi olsa aşabilir mi emin değilim.
Ya bir de, doktorun "zaten intiharların çoğu bir başkasını cezalandırmak için yapılmıyor mu savcı bey" gibi (bence) zorlama bir cümle sarf ettiği bu diyalogda, savcının "karım" diye hemen açıklamaya girmeye çalışması biraz zorlama mesaj kaygısı gibi geldi bana açıkçası. O an, savcının (konumunu, makamını düşünmeyecek kadar itiraflarda bulunduracak) pişmanlığının son evresi olabilir tabiki ama NBC filmlerinde "verilmek istenen ama verilmeyen mesaj"a aykırı bir hava sezinledim ben burada.
Neyse ya guzel film cidden. Cok da kasmamak lazim :)
Katılıyorum dostum ben orada "karım" dediğini film esnasında anlamamıştım bile... Ama ona rağmen kendi karısından söz ettiğini ima ile anlamıştım.
Sürekli değil ama bazen böyle sesi inceldiğinde Taner Birsel'in Öyle Bir Geçer Zamanki dizisinde Osman olarak konuşmaları kulağımda çınlıyor 😊
Savcının doktorun koluna dokunması ve yol boyu bir adım önden yürümesi.Küçük ama hiyerarşiyi her koşulda göz önüne seren detaylar
Efsane oyunculuk ya! Kelimeler kifayetsiz... Iyi ki varsiniz!
Burda iki intihar dört ölü var
Savcının karısının tam anlamıyla kendisi için intihar ettiğini kabullendiği an
1:50 keşke burada karısından bahsetmeseydi. Bazı nüktelerin belli edilmesi gizemini açığa çıkarıyor.
Türk sinemasının en iyi sahnelerinden birisidir, Nuri Bilge sizle elbet bir gün tanışacağız... Belki sokakta yürürken belki de bir film yarışmasında...
Nasıl bir filmdir. Nasıl bir oyunculuk ? Hele o savcı bey 👏🏻👏🏻👏🏻
Mr. Nuri Bilge Ceylan. I absolutely devour your movies. Might be your biggest fan in Pakistan.
Karakter derinliği açısından ilgili fakültelerin bölümlerinde ders olarak gösterilmesi gereken bir film. Savcının yüzündeki yara izleri bu sahneyle beraber anlam kazanıyor. Eşinin intiharının farkında ve fiziksel olarak yüzünü tırnaklamış ve bu gerçekle yüzleşmiş aslında. Film boyunca savcının yüzündeki izler bu gerçeği kabul etmeyi reddettiğinin en önemli göstergesi. Sırf bu anektod bile filmi nerelere taşıyor. İnanılmaz gerçekten.
O izleri ben karısı yapmış olarak izlemiştim.. Savcının önemsiz bir şeymiş dediği aldatma olayı aslında çok gürültülü geçmiş tartışma esnasında oluşmuş olabilir.
Yok oyunculuk kötü yok savcının makyajı diksiyonu kötü şeklinde yorum yapan arkadaşlar sizdeki özgüvene hayran kaldım cannes film festivalimden jüri büyük ödülğ almış bir film ve yönetmen...acılarının altında ezilmiş insandan diksiyon oyunculuğu ya da makyajla güzelleşen bir yüz beklemek hangi kafa yapısı...
Ara Güler fotoğraflarının ve portrelerinin renkli, hareketli ve sesli hali.. Bilge ve Bilge'nin bulaştığı oyuncular Zamana Çentik Atmışlar, izlemesi hatırlaması bize kalmış.
Filmi yeni izledim ve şunu anladım sahnelerindeki samimiyet var olan hayatın gercek yüzünü anlatıyor aslında samimiyet degil o gerçeklik zira bu senaryoylada ilintili izleyin filmi dedigimi anlayacaksınız dostlar
Kanka hangi film o dediğin
Filmi izlerken farketmemişim bu sahne güzel diye açıp izlediğimde anladım ki başından beri bahsedilen kadın savcının karısıymış
Hele ki en son eşini aldattığını itiraf ettiği sahnede çok kötü oldum. Hem sinirlendim hem duygulandım. Muhteşem bir film. Film listemin en başına geçti bu film.
O ana kadar kadere isyan ederken ve karısına üzülüyorken bundan sonra onu suçlayarak vicdanını rahatlatmaya çalışacak
Şu Taner Bİrsel açık ve net Türkiyenin en iyi 3 oyuncusu arasına girer.
0:34. Elli defa değil bin defa daha denesem bu yüzü asla edinemem..
1:24 de Savcının saç baş biraz dağınık, hafif ter vesaire yorgun bitkin bir görüntü, 1:30 da saç taranmış :) gözden kaçmış galiba
Brova iyi gözlem ben farketmemistim
o arada cebinden tarak çıkarıp tarıyor
Bu filmde en hayran kaldığım şey Taner Birsel'in mimikleri
2:01 gunaydin savcim.
nuri sikigüzel ne amk:DDDDDDDD
@@gubarhead Karantinada degistirme karari verdim.
@@pieceofaslan1110 topluma hayırlı olsun
@Borat Sagdiyev Belli olmaz. Hayat...
Bu filmde herkes mutsuz.tek mutlu olan ,kola var mı diyen
İzlediğim en iyi türk filmiydi
Bu filimə tam versiyasını necə baxa bilərəm hanım efendi ?
@Ercan Özkan senin gibi duz adamlar anlamaz biraz entellektüel birikimin olmasi lazim
@Ercan Özkan bu film turkiyeyi asti entellektuel camiada en çok begenilen film oldu ve sen filmde becerememisler diyorsun aslinda film'i filim yazmandan anlasiliyor abi seni asiyor bu film bosver
@@enesdemir1485 ben öyle zannediyorum 'entelektüel' birikim olmasa dahi Anadolunun küçük bir şehrinde kısa bir dönem geçiren azcık eli kalem tutmuş biri dahi filmi anlayabilir.
Bir kaç damla mürekkep yutmak kafi şayet entelektüel olmak gerekiyor olsaydı bu filmi anlamak için 10 kişinin anladığı filmin ödül alması imkansızdı
nasıl yazdın be adam bu filmi. diyecek hiçbir şey yok.
müthiş sahne
Filmin başından beri doktor ve savcı arasındaki çatışma bi nevi savcının doktorun bu göreceli teorisine bir türlü katlanamayıp kadın intiharı olayını doktor ile paylaşması
Doktorun savcı bey demesi ama savcının doktor demesi...
İntiharların çoğu başka birinı cezalandırmaktan için yapılmıyor mu...tek kelime ile muhteşem
Kelime değil o cümle
türk sinemasında böyle başka sahne yok. olamaz.
Nuri Bilge de yann tiersen havası yok mu yahu ben çok benzetiyorum
Hikaye daha güzel anlatılamazdı
Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor Doktor...
-Savcı
İzlediğim ilk Nuri Bilge Ceylan filmidir. Çok doğal, sıradan, içten ve bir o kadar da güzel. Ama gerçek bir sabır ve disiplin istiyor izlemesi. Sinema sektöründe çekilen onca heyecan ve aksiyon dolu filmden sonra hepimizin iyi bildiği hatta yaşadığı bu birçok diyalog ve sahne çok ağır ve kasfetli geliyor açıkçası. Ama tabii değiyor...
Bravo
Savcı yüzünü dönünce, kendini öne doğru veriyor ve netlik bozulup geri geliyor.. Bilerek mi yapılmış çok merak ediyorum.
mehmet yılmaz NBC kesin bilerek yapmistir :)
Hata :) Doktoru oynayan oyuncunun deneyimsizliği. Bir yönetmen sette herşeye yetişemez gözünden kaçan nice detay olur. Burada görev yönetmeni bu tip hatalar için uyaracak reji ekibine ve görüntü yönetmenine düşüyor. Ama onlar da çoğu zaman yönetmenin façasını bozmamak için söyleyemiyorlar :)
Muhtarin kizinin cay dagitma sahnesinin kamera arkasini izleyiniz. Benim de aklima takilmisti. Onu izleyince yuzde yuz bilincli yapildigina/eklendigine kanaat getirdim.
fazla kasmayın yok bilinçli falan… Ahlat Ağacı'nda çok fazla hata vardı
Savcı düşüncelere dalmıştır. Doktorun "gidelim mi" uyarısıyla düşüncelerinin bulutlanması ve kaybolmasını temsil eder o netlikteki kaymalar. Sabah uyanırken yaşadığımıza benzer.
Savcının yaşadığı şeyleri daha iyi anlamak için portal’ın “kadının öfkesi bir başkadır” videosunu izleyin.
Bu filmi yeni izlemiş olmak da benim ayıbım olsun.
Doktor, odasinin kapısını acik bırakıp gitmez. Kapatir, hatta kilitler
Bu filmin ikincisi çıkmalı.. cevap alınamayan bir sürü konu var..
İntihar en büyük intikam şeklidir.
Videodan bağımsız olarak, Kadınlar bazen değil çoğu zaman çok acımasızca davranıyor, özellikle günümüzdeki erkeklerin açlığı kadınlara talep çokluğu doğuruyor ve sosyal medya çöplüğü yüzünden bütün kadınlarda gereksiz aşırı özgüven ve ego var.
Ya kadınlar tam tersi olsa aldatılıyor varsın öyle olsunlar
gidelim doktor...
anlattığı kadının karısı olduğunu bu sahneden önce anlamam kendimi zeki hissetmeme sebep oldu. bu sahnede bile izleyicinin gözüne gözüne sokulmasına rağmen anlamayanlar olmuş.
Kadınlar bazen çok acımasız olabiliyor repliğinden önce belli belirsiz “karım” demesi…
There is a scene in this film, a background scene, that completely encapsulates the film for me.
It is a scene of two shopkeepers judiciously sweeping the bits of sidewalk and road immediately in front of their place of business. In between the two sweepers lies a huge mound of sand.
No matter how many times they sweep, within minutes any trace of their work will have disappeared.
It will have made no difference.
They keep sweeping.
Nuri Bilge Ceylan takes a microscopic look at the mundane in the form of a crime. A murder has been committed. A man is dead. All those involved in the business of crime, from the criminal to the prosecutor to the police to the doctor to the man tasked with bringing a body bag to the scene come to life while doing their job. It is the same job they always do. The murder is as incomprehensible as the other murders. All will fulfill their duties. All will feed the justice system which will output a decision. In the meantime there will be more crimes and the process will begin anew.
Within this cycle there are moments of hope in the form of a beautiful young girl serving them tea, a schoolyard filled with children playing and shouting, a business man sweeping the sidewalk in spite of the mound of sand. But it is merely a glimmer. The beautiful young woman will waste away in a forgotten village. The schoolchildren will all end up on the pathologist's table and the sweeper will never be able to keep his piece of sidewalk clean.
It may look like a dark and depressing place that Nuri Bilge Ceylan portrays in Once Upon a Time in Anatolia. But even if it is, even if we can't find large scale meaning or purpose, even if we do engage in work and play that will have no permanent effect on the world, we get up every morning and set out to perform the details as best we can. No amount of meaninglessness can take away pride in the details. If one is inclined to think that meaning and purpose are only to be found in the details, then perhaps Once Upon a Time in Anatolia is not a dark and depressing place after all.
video var mı?
sadece savcının değil doktorun eşide intihar etmiş olabilir.konuyu sürekli açan,sorular soran savcı değil doktor.
Filmin en güzel sahnesiydi.
güzel olan her şeni seviyoruz kardeşim o kadar.
Çok ilginç,. Meğer ki hikaye sadece kasabadaki herhangi bir sıradan bir cinayeti değil, savcının karsının intiharını da anlatıyormuş.
Onu nerde soyluyor ki herkes öyle yorum yapmis ama oyle birsey goremedim ben 2. Girisini diyorsan orda hemm diyor karim demiyor
@@mehmet0761 Söylemiyor.
@@wogen nerden cikti o zaman karısı mevzusu
@@mehmet0761 Bu bir alt metin okuma yöntemi. Asla uzun uzun anlatılmaz ama arasıra kısaca bahsedilip geçilir ve oyuncuların davranış ve tepkilerinden o anda bir maske gibi neleri gizledikleri gerçekten ne düşündüklerini çözebilirsiniz. Bu durumda savcının doktor ile intihar eden kadın hakkındaki tüm konuşmalarını bulup izlerseniz anlayabilirsiniz. Bu video o konuşma serisinin son noktası.
karim sozcugunu cok kisik sesle ve belirsiz bir tonda soyletmis olsada ceylan burada maalesef turk seyircisine guvenememis.turk i insani yaratilislari ve kavruldugu cografya itibariyle bu tip ince noktalari anlamakta zorlanabilir endisesi yonetmene ister istemez bu sozcugu soyletmis...halbuki nuri bilgenin bilmesi gereken bu filmi zaten herkezin anlayamayacagi ve anlayaninsa coktan bunu anlamis olduguydu.ama olsun cok guzel bir kadinin yuzundeki kucuk ben onu guzelligine halel getirmez...bilge buyuk bir adam,buyuk bir kazanim bu ulke icin.saniyorum kahir ekseriyetin onu anlayacagi zaman yasamiyor olucak.
Cem Gumus haklısın cok ince bir yere dokundun. Her ne kadar ben anlamis olsamda ( bu benim zekamdan degil sahne ve oyunculuk haykiriyor zaten) anlamayan ve manasiz bulan sirf sahne doldurmak icin laf kalabaligi yapmışlar diyen cok çıkardı. Karım kelimesi olmasaydi daha guzel olurdu ama soylenip anlasilir yapilmasi mesaji aliciya kesin bir dille iletip daha da iyi bir sahne olmasini saglamis. Saygilar
Millet salak mı anlamayacak sürekli intihar olayından bahsettiği için bariz bir şekilde belli oluyor zaten bir tek akıllı siz misiniz ? Oradaki "karım" demesi savcının yaşanan olayı anlayabildiği en son nokta olarak sunulmuş
hayret. bazen insan kendini tutamaz. bazen kaçırıverir. bence gayet doğal bir sahne ve bunda anlamayacak ne var affedersiniz? gene kendini entel sanan kibirli film pirleri doluşmuş NBC filmlerinin altına. ilginç bir ucubelik
Ben tam tersini düşünüyorum savcının belli belirsiz karım demesi ve susmasi karakterden beklenen bir davranış. bir anlığına yakın hissettiği kendisini anlayabileceğini düşündüğü ve bildiği doktora içindeki elemi anlatmak isteği diğer yandan taviz vermemesi gereken zayıf görünmenin kabul edilemeyeceği mesleği. Bu film seyirciye oynamıyor seyirci anlasın kaygısı yok. zaten akıp giden bir hayat var da biz de kenarda durup olan bitene şahit oluyormuşuz gibi
Nee karımı lan davarlar adam hem diyor
savcının kendi söküğünü dikememesi..
Güzeldi
Yüzündeki yaraları da karısı yakaladığında yapmıştır tırnalkarıyla...
O değil de savcı morgun yolunu nerden biliyor doktorun önden gidip yol göstermesi gerekmez mi
doktor burada yada son sahnede işi uyanıyor mu sizce ?
Kesinlikle.
Savcını kendisinin katil olduğunu bildiği sahne
Albert Camus...The Fall
İntiharlar zaten baska birini cezalandırmak icin yapılmıyor mu ?
- Çok düşündüm bir mektup yazıp intiharımın sebebinin o olduğu ile ilgili birşeyler yazıp herşeye son vermeyi. Fakat sonra düşündüm ki , bir insana böyle bir yüklemek onu öldürmekten beter. Çok acımasızca. Neyse ki psikoloğum sağolsun kurtardı beni o düşüncelerden. Intihar vazgeçmişlik herşeyden o kadar güçlü bir his ki , bu hissi yaşarken bile aslında bir ölüden farkınız kalmıyor o süreç içinde. Bos bakıyorsunuz etrafa. Yemek yemek gezmek hersey anlamsız geliyor. Insanların nasıl mutlu olabildiği ya da bunu nasıl başardıklarını düşünüyorsunuz. Birisi birsey soruyor yüzüne bakıyorsunuz anlamsız ve bomboş bir şekilde. Zaman sizin için sadece geçip giden surekli fakat yavaş biçimde ilerleyen bir sayı oluyor sadece...Atlatamayalar için ise son bilinen bir durum.
İntahar etme düşüncesine kapılmamış olanımız varmışmıdır vardır şüphesiz kendi hayatına son vererek yaşarken bizi anlamayanlara bir mesaj bir ders vermek çok merak ediyorum ailemiz babamız annemiz bizi sevdiklerini tüm niyetlerinin bizim iyi olmamız olduğunu söyleyen çevremiz bir ders alırlarmı vicdan azabı ben sebep oldum düşüncesi biz yaşarken haklılıklarını yüzümüze haksız oldukları halde vurmaları yok oluşumuzla yine haklıymış gibi haykırışları ne kadar ahlaksızca ve riyakar ve Tanrı’dan af dilemek peki Tanrı neder bu işe ölüşümüz bile kibirli insanlara günlerce günah çıkarmak için malzeme olucak
Sahne çok iyi Oyunculuk üst düzey
Eleştirilemez
Savcının kapıdan çıkıp gittikten sonra geri gelmesi
2.Dialog
Çok Amerikan vari.
Benzeri çok
Savcı beyde tam Joker tipi var
yahu herşey çok güzel, masterpiece vs vs de, kaç yıldır gözüme batıyor şu 1:02 deki doktorun "e zaten intiharların çoğu" dedikten sonraki bir saniyelik es ve akabinde "başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu savcı bey" deyişindeki es'in yapaylığı. o es olmamış.. nasılını bilmiyorum ama daha farklı olmalıydı.. bence muhammet uzuner'in de içine sinmedi orası ama nuri bilge hoca olur'u vermiş sonuç olarak. o da kesin kafasında bir kalıba oturtup okey demiştir. vardır bi bildiği. bunun dışında /bana göre/ bu film benim hayatımdan daha gerçek
Normal konuşmuyorlar ya. Gerçekçi diyorlar hep, ama var bir sürü böyle şey.
Zaten bir cümleye "bir arkadaşım " diye başlanarak olay anlatılıyorsa emin olun o kendisini anlatıyordur. Doktorda gerizekalı bir adam değildir ki anlamıştır. Hepimiz başından beri anlamıştık.
İntiharın özü bu zaten
Doktor tam odadan çıkacakken neden dönüp elini ceketinin cebine atıyor ?
Savcının geri dönüp tradını yapabilmesi için..
@@BARMAVI Nuri Bilge filmlerinde o işler öyle olmuyor genelde pek, bir sebebi vardır.
1 sene olmuş ama yazayım,doktor odaya ilk girdiğinde bir şeyi aradığını belli eden bir davranış sergiliyor benzer bir davranışı savcı odadan çiktiktan sonra da yapıyor
0:45
Savcı da bir yerde katil durumunda.
Burada eleştiri getirilmesi gereken nokta. Savcının kapıdan çıkıp tekrar içeri girdiği sahnede var bence. Orada kapıdan direk ilk girdiği anda karım demesi ve daha sonra bir boşluk olması ve daha sonra kadınlar bazen acımasız olabilyior demesi gerekirdi. Orada şoku yaşadıktan belki on saniye sonra karım diyo gerçekte bub öyle olmaz diye düşünüyorum.
Filmin adi ?
Erdi Keser kibrit kutusunda ki ceset
recep ivedik 5
Erdi Keser maskeli beşler kırıkkale
Lolita
avatar ağacı
Karımın bir kadın olduğunu biliyorum.
Bunu anlamak için...
birpalto
Savcının otopsi odasında ne işi var abi
Mecburen kabullenme...
İntihar edenler hayatı ve canını en çok sevenlerdir. Bakmayın geride kalanlara ceza, meza dediklerine, sanki herkes çok mutlu.İntihar eden insan daha iyisini ve daha güzelini hakettiğini kafasına yerleştirir ve ben bunlara sahip olamıyorsam, çevrem beni anlamıyor, görmezden geliyorsa ve sevilmiyorsam neden yaşayayım ki diye düşünüyor. Halbuki hayata gelirken kimse size gül bahçesi vaat etmedi. İntihar saçmalıktan ibarettir.
hayata gelmeyi kendileri seçmediler. zorla fırlatıldıkları bir yerde tabii ki daha güzelini hak edecekler.
@@oinotropwick1144 Doğru diyorsunuz herkes daha güzelini hak eder ancak maalesef bu dünyada hakkı kimse size vermez, hak alınır.
@@leylekbabus852 sizin dediğiniz yaşamın gerçeği, ben olması gerekeni söyledim sadece.
savcı niye 5 posta otuzbir atmış gibi terli ya
hep derler gercekler acidir
.
Bir ben gerizekalıyım sanırım anlamamıştım anlattığı kadının karısı olduğunu 😪😪
gercekten muazzam ya. ama ben saf olarak izledim. Bir kadin derken kendi karisindan bahsettigini film boyunca anlamamistim :/
odaya tekrar girince ilk karım diyor sonra toparlıyor
@@Sinan_Sefaorda karim demiyor hem diyor nerden çıkardın onu
1.53 te karım diyor gibi geldi
@@Sinan_Sefadiyor gibi geldi ne la öyle birsey demiyor orda zaten
@@mehmet0761 Nasıl demiyor ya karımı dedikten sonra daha da üstünü açmadan genele bağlıyor