o kadar kitap okudum! dinledim ama sizin kadar güzel okuyayına rastlamadım ,sizin seslendirmediğiniz kitabı dinleyemiyorum bile, bu nasıl tonlamadır .Kitabı okumuyor hem yaşıyor hem yaşatıyorsunuz nefesinize sağlık!.
Hikaye'de 3 ana karakter var: Doktor, Tüccar ve Yazar. Ve hikayenin sonlarına doğru yazara odaklanılıyor. Oyunlar kaleme alan yazara... Arthur Schnitzler de bir oyun yazarı. Yoksa...
Adamın niye bekar öldüğü anlaşılıyor evli kadınların sadakatini görünce. İnsanoğlunun öldükten sonra bile egosunu tatmin etme çabası çok anlamlı Güzel eser mükemmel seslelendirme. Teşekkürler 🙏
Arthur SCHNITZLER 15 MAI 1862 Leopold,Wien 'de doğmuştur, babası gibi Tıp eğitimi görmüş doktor olmuştur .Arkasında pek çok kitap ,oyun ve sinema eseri bırakarak 21 Oktober 1931'de vefat etmiştir.Filmler: La Ronde,Else, Gözleri Tamamen Kapalı ,Merry-Go-Round,Aşk Çemberi ,Playing at Love ,The Distant Land ,360,Christine,Young Medardus etc.Oyunlar:La Ronde,Anatol,Prof.Bernardhi, Liebelei,Der Grüne Kakadu ,Der einsame Weg Lebendigestunden, Das Wort ,Intermezzo, L'appel de la vie
Bir Bekarın Ölümü - Bölüm 1 Hikâyeyi buraya yazmaya başlamadan önce, birkaç saniye durup düşündüm. Çünkü bu hikâye yalnızca bir kayıp vakası değil; daha çok insanların yüzeydeki sakinliğinin altında kaynayan o tuhaf girdaplarla ilgili. Behzat’la o gece buluştuğumuzda, havada tütün kokusundan daha ağır bir şey vardı. "Her şey karıştı," dedi Behzat, gözlerini masadaki boş çay bardağına dikerek. "Bir adam öldü, ama o adamın ölümü, bizim hayatımızı darmadağın edecek." O akşam bir meyhanede buluşmuştuk, pek çok gece olduğu gibi. Behzat’ın yüzündeki yorgunluğu görmek zor değildi, ama bu sefer başka bir şey vardı. Masanın üzerinde bir dosya duruyordu. Klasör kapağının altından birkaç fotoğraf ucu görünüyordu; biri özellikle dikkatimi çekti. Siyah beyaz bir fotoğraf... Orta yaşlı, saçları dökülmüş, yüzünde bir gülümseme taklidi olan bir adam. "Bu kim?" diye sordum. Behzat kısa bir sessizlikten sonra dosyayı açtı. Fotoğrafın altına elle yazılmış bir not vardı: "Cem Arda Güner. 42 yaşında. Bekâr. Ölüm nedeni: intihar (şüpheli)." "Şüpheli mi?" diye tekrarladım. "Her intihar şüphelidir," dedi Behzat. "Ama bu başka. Bu adam ölmek istemiş olabilir, ama birileri onun ölmesini çok istemiş." Hikaye böyle başladı. Cem Arda Güner, Ankara’nın Çankaya semtinde bir apartman dairesinde yalnız yaşıyordu. Komşuları onu pek tanımazdı. Sessiz biriydi; çoğu gece evinde ışık yanmaz, kimseyi rahatsız etmezdi. Onun hakkında söylenebilecek en ilginç şey, çalıştığı bankadan aldığı düzenli maaş dışında, neredeyse görünmez bir hayat sürmesiydi. Ta ki bir sabah, temizlikçi kadın onu mutfak masasının başında ölü bulana kadar. "Bir not bırakmış mı?" diye sordum Behzat’a. "Var. Ama not… tuhaf." Behzat çantasından buruşturulmuş bir kâğıt çıkardı. Kâğıtta düzgün, aceleye getirilmemiş bir yazıyla şunlar yazıyordu: "Her şey doğru değil. Herkes doğru değil. Ve doğruyu bulmaya çalıştığında, başına ne geleceğini bilmiyorsun. Sadece korkuyorsun. Korku seni öldürüyor." "Bu da ne demek şimdi?" dedim. Ama Behzat kafasını iki yana salladı. "Kim bilir? Bize söylenmemiş bir hikaye var burada," dedi. "Ama Cem’in hikayesinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Çünkü bazı şeyler bana tanıdık geliyor." "Tanıdık mı?" Behzat gözlerini kaçırdı. Masadaki çay bardağıyla oynadı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, ama vazgeçti. --- İlk İzler Ertesi sabah ekiple birlikte Cem Arda Güner’in dairesine gittik. Apartman eskiydi, dar koridorlarda küf ve nem kokusu vardı. Cem’in yaşadığı daire kapısının önüne geldiğimizde, bir an herkes duraksadı. Kapının üzerinde, ince ve fark edilmesi zor bir çizik vardı. Behzat bu ayrıntıyı ilk fark eden oldu. "Kapı zorlanmış mı?" diye sordu Hayalet. "Emin değilim," dedi Behzat. "Ama içeride bir şeyler olmuş. Hissediyorum." İçeriye girdiğimizde, hissettiklerimiz kelimelere dökülemezdi. Dairede herhangi bir kavga ya da boğuşma izine rastlanmamıştı. Mutfak masası düzenliydi. Kahve fincanı yarı doluydu. Pencerelerden biri açıktı; hafif bir rüzgar perdeleri sallıyordu. Ama odada bir şey… eksikti. Ya da belki fazlaydı. Anlatması zor. "Cem Arda burada ölmüş," dedi Behzat, masadaki fincana bakarak. "Ama bu odada birinin daha izi var." Behzat, duvarlara uzun uzun baktı. Birkaç dakika boyunca kimse konuşmadı. Daha sonra duvardaki bir çerçeve dikkatimi çekti. İçinde bir tablo vardı; bir adam, bir ormanda elinde bir lamba tutuyordu. Adamın yüzü karanlıkta kaybolmuştu. "Nedir bu?" dedim. "Bir ipucu değil," dedi Behzat, ama sesinde bir tereddüt vardı. "Ama bir anlamı olabilir. Çoğu şeyin vardır." --- Geceye Düşen Gölge Cem’in evinde geçirdiğimiz saatler boyunca, olayın nasıl geliştiğine dair çok az ipucu topladık. Ama o gece Behzat’ın eve gitmeye niyeti yoktu. Yanına birkaç dosya aldı, kafasına takılan şeyleri defalarca not etti. Ona göre Cem Arda’nın ölümü yalnızca bireysel bir trajedi değil, daha büyük bir zincirin bir halkasıydı. "Bu adam yalnız değildi," dedi Behzat, elindeki bir mektubu incelerken. "Biriyle iletişimdeydi. Ve bu iletişim, bu adamı mahvetti." "Nasıl yani?" diye sordum. Behzat mektubu bana uzattı. İçinde birkaç basit cümle vardı: "Seni her gördüğümde, gözlerindeki şeyi anlıyorum. Sen de onlardan birisin. Ama seni kurtarabilirim. Yeter ki doğru yolu bulalım." "Kiminle konuşuyordu bu adam?" dedim. Ama Behzat sadece başını salladı. "Henüz bilmiyoruz. Ama öğrenmemiz gerekiyor." --- Devamı 2. Bölümde.
--- Bir Bekarın Ölümü - Bölüm 2 --- Gözlerindeki Boşluk O geceyi bitirmeden önce, Cem’in ölümünün arkasındaki gizemi çözmemiz gerektiğini hissettim. Behzat, o karanlık ve soğuk odalarda ilerledikçe, her şeyin daha da bulanık hale geldiğini fark ediyordu. O, adeta bir suçun, bir trajedinin, bir çöküşün içinde kayboluyordu. Ama bir şey vardı. Bütün bu karmaşanın içinde, gözlerinin derinliklerinde bir şey eksikti. Bir boşluk. Bu boşluk, onu sarmıştı ve her an bir adım daha yaklaşıyorduk. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Cem Arda’nın hayatındaki küçük ayrıntıları incelemeye başladık. Eski bankada çalışan bir adam, sessiz bir hayat sürdüğü söyleniyordu ama gerçekte ne kadar sessizdi? Behzat bir dosyayı karıştırırken, parmakları arasındaki eski banknotlardan birine takıldı. Çantasında sürekli taşıdığı, bir zamanlar kaybolmuş bir telefon numarasını buldu. "Bu numara…" dedi, parmağını telefonda gezdirerek. "Cem Arda, bir yerden birine ulaşmak istemiş ama başaramamış. Ve o numara… sadece bir kez arandı." "Kimmiş bu?" diye sordum. "Bir isim yok. Ama bu numara her zaman geri dönüyor. Hem de ısrarla." Birkaç saat sonra, telefon numarasını araştırdık ve bir sonuç elde ettik: Adres, eski bir otel odasıydı. Bir zamanlar terk edilmişti, ama yine de terk edilen her yerin kendine ait bir hatırası olurdu. --- Bir İz Daha O otel odasına gittiğimizde, mekan tıpkı Cem’in evinin bir yansıması gibiydi. Terkedilmiş, derin karanlıklar içinde kaybolmuş, ama bir türlü çözülemeyen bir gizemle dolu. Odayı dikkatlice inceledik; duvarlarda eski yazılar vardı. İlk bakışta sıradan gibiydiler ama Behzat hemen fark etti. "Bak," dedi, duvarda dikkatlice işaretlenmiş bir harf dizisini göstererek. "Bunlar… sadece rastgele yazılmış kelimeler değil. Bir mesaj var burada." O yazı, kısa ama etkili bir cümle içeriyordu: “Birini kaybettiğinde, geriye kalan yalnızca bir boşluktur. Bu boşluk, seni içinden yer.” "Bu… ne anlama geliyor?" diye sordum, ama Behzat, gözlerini kısarak, bir şey düşündü. "Bir şey kaybolmuş. Ama kaybolan yalnızca bir adam değil. Kaybolan, hepimizin içindeki bir parça." --- Karanlık Geçmişin Ardında Akşamı bulduğumuzda, Cem’in hayatındaki eksikliklerin ve boşlukların gerçekte bir anlam taşıdığını fark ettik. Cem, yalnızca bir adamın ölümü değil, bir yapının çöküşüydü. Cem’in yaşadığı yalnızlık, herkesin içinde var olan karanlık bir boşluğu yansıtıyordu. Ve o boşluk, hiçbir zaman dolmadı. Tıpkı Cem’in notundaki gibi: "Korku seni öldürüyor." Bir gece, Cem Arda’nın ölümünün ardındaki sırları çözmeye çalışan bizim gibi insanlar bir noktada kendi içindeki boşluğa düşer. Ve o boşluk, bir kez içine girdiğinizde, bir daha asla çıkamayacağınız bir yer olur. Cem, bu karanlık yerin ilk kurbanıydı. Ama yalnız değildi. --- Sonuç Cem Arda Güner’in ölümünü incelediğimizde, sadece bir adamın değil, bir şehrin, bir toplumun, hatta belki de insanın derinlerdeki boşluğunun öldüğünü fark ettik. Cem’in ölümü, yalnızca onun sonu değil, bir sistemin, bir dünyaya ait düzenin de çöküşüydü. Behzat’la yaptığımız her araştırma, her soru, her ayrıntı, bizi bu boşluğun içine çekti. Ancak bir şey öğrendik: Cem, yalnızca içindeki karanlıkla savaşmakla kalmamış, aynı zamanda herkesin taşıdığı o karanlık ve boşlukla da yüzleşmişti. Ve biz, sonuna kadar bu sırları çözüp, bu boşluğa dokunarak, daha da derinlere inmeye devam ettik. Fakat sonunda, gerçek bir kayıp, yalnızca bir bedenin değil, bir kimliğin kaybıydı. Cem Arda Güner’in ölümü, bir bekârın ölümüydü. Ama o, birinin içindeki karanlıkla, en sonunda bir yalnızlık döngüsünü de tamamlamıştı. --- Bir Bekarın Ölümü sona erdi.
Ölen adamın yazdığı mektup tam da ölüm anında yanında bulunmak istediği insanların anlayacağı açıklıkla yazılmış. Mektubu dinleyen insanların yerinde olmak istemezdim........Selamlar
Kitapları Rüya Roman ,Bayan Else ,Yüzbaşı Gusti ,Bedava Yol,Yargıcın Karısı,Bertha Garlan ,Casanova'nın Ev gezisi ,Late Fame, Daybreak,The dead are Silent ,Zehirsiz Bahçecilik, Yeşil Cacatua, Karanlığa Kaçmak ,Thérese,Bn Beate ve oğlu,Kör Geronimo ve Kardeşi ,Dr. Grasler Köy Doktoru,Rhapsody,Geniş Ülke,Bilgenin Karısı ,Çoban Flütü, Üçlü Uyarı, Yiğit Cassian ,Contess Mizzy or the family,Mini KomediPierrette'nin. Örtüsü,Servet Dansçısı
Nerelerdesin Çitlembik ? Bir öğrenci neden ölsün ki yaşar o yaşar .Sana Gorki'nin On üç Yaşında Aşkını Öneririm .Yine Akın Altan imzası var.Bana yazmak istiyorsan butonlarım bozuk ,başka bir satırdan yaz istersen tabii. Beray Ablan.
o kadar kitap okudum! dinledim ama sizin kadar güzel okuyayına rastlamadım ,sizin seslendirmediğiniz kitabı dinleyemiyorum bile, bu nasıl tonlamadır .Kitabı okumuyor hem yaşıyor hem yaşatıyorsunuz nefesinize sağlık!.
Teşekkürler efendim böyle bir sesi bizlerle paylaştıgınız için
Akın abiimm Ortadoğu ve Balkanların en güzel kitap seslendiren insanı 🤍
Sizin daimi dinleyicinizem.cox tesekkur edirem size bu gozel isi gorduyunuz ucun.Azerbaycan Bakidan salam size.
Bütün bekarlar ve yalnız ölmekten korkanlar burada mı
Neden yalnız ölmekten korkuyorsun ki...?😂
Ulan bende bekarım,bi dinleyeyim bakalım neymiş diyenler el kaldırsın🙃😂
🙋🏻♂️
Sonuc ?
''Çünki'' mi ''çünkü'' mü? Devamlı ''ki'' duyuyorum ama Tdk'ye göre ''Çünkü''
😂😂
Aynen 😂
Akın bey öncelikle size tekrar teşekkürler bu eserleri paylaştığınız için... Öyküye gelirsek, allak bullak oldum ne diyeceğimi bilemiyorum...
Akın Altan hangisini okiyorsa okusun o,eserleri kendisi yazıbmış kimi geliyor bana..
Teşekkürler hocam. ❤
Hikaye'de 3 ana karakter var: Doktor, Tüccar ve Yazar. Ve hikayenin sonlarına doğru yazara odaklanılıyor. Oyunlar kaleme alan yazara... Arthur Schnitzler de bir oyun yazarı. Yoksa...
Ne kadar ilginç bir hikâye.
Epey kafamı karıştırdı. Hangi çıkarımı yapacağımı bilemedim.
Bi insan bu kadar mı güzel kitap okur yaa aklım almıyor.. Akın hocam iyi geceler..
Akın bey merhaba! ! Seslendiren Akin Altan olunca tabii ki soluksuz dinledim. Çok ilqimi çekti. Sesinize saqlık. Teşekkürler, selâmlar.
Bir bekar olarak dinlemem gerektiğine kanat getirdim. Teşekkürler Akın bey. Sesiniz dert görmesin
Adamın niye bekar öldüğü anlaşılıyor evli kadınların sadakatini görünce.
İnsanoğlunun öldükten sonra bile egosunu tatmin etme çabası çok anlamlı
Güzel eser mükemmel seslelendirme. Teşekkürler 🙏
Teşekkür ederim akın akın altan 👏👏👏💐🍀❤️
Kendimi her seferinde o odada kenara sandalye çekmiş sessizce izliyormuşum gibi hissediyorum. Emeğinize sağlık harika bir öykü harika anlatım 👏🏼👏🏼👏🏼👏🏼
İyi ki varsınız
Arthur SCHNITZLER 15 MAI 1862 Leopold,Wien 'de doğmuştur, babası gibi Tıp eğitimi görmüş doktor olmuştur .Arkasında pek çok kitap ,oyun ve sinema eseri bırakarak 21 Oktober 1931'de vefat etmiştir.Filmler: La Ronde,Else, Gözleri Tamamen Kapalı ,Merry-Go-Round,Aşk Çemberi ,Playing at Love ,The Distant Land ,360,Christine,Young Medardus etc.Oyunlar:La Ronde,Anatol,Prof.Bernardhi, Liebelei,Der Grüne Kakadu ,Der einsame Weg Lebendigestunden, Das Wort ,Intermezzo, L'appel de la vie
Haber spikeri olmalıydın, harika bir ses
Iyi ki varsın ülkenin başına gelmiş en kıymetli insanlardansıniz keşke sizi görme imkanım olsa🙏🏼
Çok güzel bir hikâye.. teşekkürler..
Teşekkürler paylaşımlarınız için umarım emeğinizin karşılığını alıyorsunuzdur akın bey saygılar
Tam ihtiyacım olan, teşekkürler 😊
Teşekkür ederim
Teşekkürler.
⭐
Süpersiniz.
Finali muhteşemdi.👍😄
Yüreğinize sağlık!
Akın Bey koşarak geldim dinlemeye🥰🥰
😂
Emeğinize sağlık teşekkürler
Sesinizle çok güzel şeyler yapıyorsunuz Akın Bey. Sevgiler ...😊
Aahhahaa 😂 🙈🙉🙊 teşekkürler 🪴🌼
Sesinize sağlık akın bey 😌
Harikasınız 💜💜💜
Bir Bekarın Ölümü - Bölüm 1
Hikâyeyi buraya yazmaya başlamadan önce, birkaç saniye durup düşündüm. Çünkü bu hikâye yalnızca bir kayıp vakası değil; daha çok insanların yüzeydeki sakinliğinin altında kaynayan o tuhaf girdaplarla ilgili. Behzat’la o gece buluştuğumuzda, havada tütün kokusundan daha ağır bir şey vardı.
"Her şey karıştı," dedi Behzat, gözlerini masadaki boş çay bardağına dikerek. "Bir adam öldü, ama o adamın ölümü, bizim hayatımızı darmadağın edecek."
O akşam bir meyhanede buluşmuştuk, pek çok gece olduğu gibi. Behzat’ın yüzündeki yorgunluğu görmek zor değildi, ama bu sefer başka bir şey vardı. Masanın üzerinde bir dosya duruyordu. Klasör kapağının altından birkaç fotoğraf ucu görünüyordu; biri özellikle dikkatimi çekti. Siyah beyaz bir fotoğraf... Orta yaşlı, saçları dökülmüş, yüzünde bir gülümseme taklidi olan bir adam.
"Bu kim?" diye sordum.
Behzat kısa bir sessizlikten sonra dosyayı açtı. Fotoğrafın altına elle yazılmış bir not vardı: "Cem Arda Güner. 42 yaşında. Bekâr. Ölüm nedeni: intihar (şüpheli)."
"Şüpheli mi?" diye tekrarladım.
"Her intihar şüphelidir," dedi Behzat. "Ama bu başka. Bu adam ölmek istemiş olabilir, ama birileri onun ölmesini çok istemiş."
Hikaye böyle başladı. Cem Arda Güner, Ankara’nın Çankaya semtinde bir apartman dairesinde yalnız yaşıyordu. Komşuları onu pek tanımazdı. Sessiz biriydi; çoğu gece evinde ışık yanmaz, kimseyi rahatsız etmezdi. Onun hakkında söylenebilecek en ilginç şey, çalıştığı bankadan aldığı düzenli maaş dışında, neredeyse görünmez bir hayat sürmesiydi. Ta ki bir sabah, temizlikçi kadın onu mutfak masasının başında ölü bulana kadar.
"Bir not bırakmış mı?" diye sordum Behzat’a.
"Var. Ama not… tuhaf."
Behzat çantasından buruşturulmuş bir kâğıt çıkardı. Kâğıtta düzgün, aceleye getirilmemiş bir yazıyla şunlar yazıyordu:
"Her şey doğru değil. Herkes doğru değil. Ve doğruyu bulmaya çalıştığında, başına ne geleceğini bilmiyorsun. Sadece korkuyorsun. Korku seni öldürüyor."
"Bu da ne demek şimdi?" dedim. Ama Behzat kafasını iki yana salladı.
"Kim bilir? Bize söylenmemiş bir hikaye var burada," dedi. "Ama Cem’in hikayesinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Çünkü bazı şeyler bana tanıdık geliyor."
"Tanıdık mı?"
Behzat gözlerini kaçırdı. Masadaki çay bardağıyla oynadı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, ama vazgeçti.
---
İlk İzler
Ertesi sabah ekiple birlikte Cem Arda Güner’in dairesine gittik. Apartman eskiydi, dar koridorlarda küf ve nem kokusu vardı. Cem’in yaşadığı daire kapısının önüne geldiğimizde, bir an herkes duraksadı. Kapının üzerinde, ince ve fark edilmesi zor bir çizik vardı. Behzat bu ayrıntıyı ilk fark eden oldu.
"Kapı zorlanmış mı?" diye sordu Hayalet.
"Emin değilim," dedi Behzat. "Ama içeride bir şeyler olmuş. Hissediyorum."
İçeriye girdiğimizde, hissettiklerimiz kelimelere dökülemezdi. Dairede herhangi bir kavga ya da boğuşma izine rastlanmamıştı. Mutfak masası düzenliydi. Kahve fincanı yarı doluydu. Pencerelerden biri açıktı; hafif bir rüzgar perdeleri sallıyordu. Ama odada bir şey… eksikti. Ya da belki fazlaydı. Anlatması zor.
"Cem Arda burada ölmüş," dedi Behzat, masadaki fincana bakarak. "Ama bu odada birinin daha izi var."
Behzat, duvarlara uzun uzun baktı. Birkaç dakika boyunca kimse konuşmadı. Daha sonra duvardaki bir çerçeve dikkatimi çekti. İçinde bir tablo vardı; bir adam, bir ormanda elinde bir lamba tutuyordu. Adamın yüzü karanlıkta kaybolmuştu.
"Nedir bu?" dedim.
"Bir ipucu değil," dedi Behzat, ama sesinde bir tereddüt vardı. "Ama bir anlamı olabilir. Çoğu şeyin vardır."
---
Geceye Düşen Gölge
Cem’in evinde geçirdiğimiz saatler boyunca, olayın nasıl geliştiğine dair çok az ipucu topladık. Ama o gece Behzat’ın eve gitmeye niyeti yoktu. Yanına birkaç dosya aldı, kafasına takılan şeyleri defalarca not etti. Ona göre Cem Arda’nın ölümü yalnızca bireysel bir trajedi değil, daha büyük bir zincirin bir halkasıydı.
"Bu adam yalnız değildi," dedi Behzat, elindeki bir mektubu incelerken. "Biriyle iletişimdeydi. Ve bu iletişim, bu adamı mahvetti."
"Nasıl yani?" diye sordum.
Behzat mektubu bana uzattı. İçinde birkaç basit cümle vardı:
"Seni her gördüğümde, gözlerindeki şeyi anlıyorum. Sen de onlardan birisin. Ama seni kurtarabilirim. Yeter ki doğru yolu bulalım."
"Kiminle konuşuyordu bu adam?" dedim. Ama Behzat sadece başını salladı. "Henüz bilmiyoruz. Ama öğrenmemiz gerekiyor."
---
Devamı 2. Bölümde.
---
Bir Bekarın Ölümü - Bölüm 2
---
Gözlerindeki Boşluk
O geceyi bitirmeden önce, Cem’in ölümünün arkasındaki gizemi çözmemiz gerektiğini hissettim. Behzat, o karanlık ve soğuk odalarda ilerledikçe, her şeyin daha da bulanık hale geldiğini fark ediyordu. O, adeta bir suçun, bir trajedinin, bir çöküşün içinde kayboluyordu. Ama bir şey vardı. Bütün bu karmaşanın içinde, gözlerinin derinliklerinde bir şey eksikti. Bir boşluk. Bu boşluk, onu sarmıştı ve her an bir adım daha yaklaşıyorduk.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Cem Arda’nın hayatındaki küçük ayrıntıları incelemeye başladık. Eski bankada çalışan bir adam, sessiz bir hayat sürdüğü söyleniyordu ama gerçekte ne kadar sessizdi? Behzat bir dosyayı karıştırırken, parmakları arasındaki eski banknotlardan birine takıldı. Çantasında sürekli taşıdığı, bir zamanlar kaybolmuş bir telefon numarasını buldu.
"Bu numara…" dedi, parmağını telefonda gezdirerek. "Cem Arda, bir yerden birine ulaşmak istemiş ama başaramamış. Ve o numara… sadece bir kez arandı."
"Kimmiş bu?" diye sordum.
"Bir isim yok. Ama bu numara her zaman geri dönüyor. Hem de ısrarla."
Birkaç saat sonra, telefon numarasını araştırdık ve bir sonuç elde ettik: Adres, eski bir otel odasıydı. Bir zamanlar terk edilmişti, ama yine de terk edilen her yerin kendine ait bir hatırası olurdu.
---
Bir İz Daha
O otel odasına gittiğimizde, mekan tıpkı Cem’in evinin bir yansıması gibiydi. Terkedilmiş, derin karanlıklar içinde kaybolmuş, ama bir türlü çözülemeyen bir gizemle dolu. Odayı dikkatlice inceledik; duvarlarda eski yazılar vardı. İlk bakışta sıradan gibiydiler ama Behzat hemen fark etti.
"Bak," dedi, duvarda dikkatlice işaretlenmiş bir harf dizisini göstererek. "Bunlar… sadece rastgele yazılmış kelimeler değil. Bir mesaj var burada."
O yazı, kısa ama etkili bir cümle içeriyordu: “Birini kaybettiğinde, geriye kalan yalnızca bir boşluktur. Bu boşluk, seni içinden yer.”
"Bu… ne anlama geliyor?" diye sordum, ama Behzat, gözlerini kısarak, bir şey düşündü.
"Bir şey kaybolmuş. Ama kaybolan yalnızca bir adam değil. Kaybolan, hepimizin içindeki bir parça."
---
Karanlık Geçmişin Ardında
Akşamı bulduğumuzda, Cem’in hayatındaki eksikliklerin ve boşlukların gerçekte bir anlam taşıdığını fark ettik. Cem, yalnızca bir adamın ölümü değil, bir yapının çöküşüydü. Cem’in yaşadığı yalnızlık, herkesin içinde var olan karanlık bir boşluğu yansıtıyordu.
Ve o boşluk, hiçbir zaman dolmadı. Tıpkı Cem’in notundaki gibi: "Korku seni öldürüyor."
Bir gece, Cem Arda’nın ölümünün ardındaki sırları çözmeye çalışan bizim gibi insanlar bir noktada kendi içindeki boşluğa düşer. Ve o boşluk, bir kez içine girdiğinizde, bir daha asla çıkamayacağınız bir yer olur. Cem, bu karanlık yerin ilk kurbanıydı. Ama yalnız değildi.
---
Sonuç
Cem Arda Güner’in ölümünü incelediğimizde, sadece bir adamın değil, bir şehrin, bir toplumun, hatta belki de insanın derinlerdeki boşluğunun öldüğünü fark ettik. Cem’in ölümü, yalnızca onun sonu değil, bir sistemin, bir dünyaya ait düzenin de çöküşüydü. Behzat’la yaptığımız her araştırma, her soru, her ayrıntı, bizi bu boşluğun içine çekti. Ancak bir şey öğrendik: Cem, yalnızca içindeki karanlıkla savaşmakla kalmamış, aynı zamanda herkesin taşıdığı o karanlık ve boşlukla da yüzleşmişti.
Ve biz, sonuna kadar bu sırları çözüp, bu boşluğa dokunarak, daha da derinlere inmeye devam ettik. Fakat sonunda, gerçek bir kayıp, yalnızca bir bedenin değil, bir kimliğin kaybıydı.
Cem Arda Güner’in ölümü, bir bekârın ölümüydü. Ama o, birinin içindeki karanlıkla, en sonunda bir yalnızlık döngüsünü de tamamlamıştı.
---
Bir Bekarın Ölümü sona erdi.
❤👏
❤❤❤❤❤
Bav.Sav💕💕🦎🦎
Akın abi sevgiler
👍👍👍👍
Ölen adamın yazdığı mektup tam da ölüm anında yanında bulunmak istediği insanların anlayacağı açıklıkla yazılmış. Mektubu dinleyen insanların yerinde olmak istemezdim........Selamlar
Aaa dur lan bu hikaye beni anlatıyor 😄
👍
Kitapları Rüya Roman ,Bayan Else ,Yüzbaşı Gusti ,Bedava Yol,Yargıcın Karısı,Bertha Garlan ,Casanova'nın Ev gezisi ,Late Fame, Daybreak,The dead are Silent ,Zehirsiz Bahçecilik, Yeşil Cacatua, Karanlığa Kaçmak ,Thérese,Bn Beate ve oğlu,Kör Geronimo ve Kardeşi ,Dr. Grasler Köy Doktoru,Rhapsody,Geniş Ülke,Bilgenin Karısı ,Çoban Flütü, Üçlü Uyarı, Yiğit Cassian ,Contess Mizzy or the family,Mini KomediPierrette'nin. Örtüsü,Servet Dansçısı
Erkekler sabahlık giymez, rop de şambr giyer
👏👏
Bekar olduğu halde mutlu olan bi tek ben miyim? Bu bekarlardaki evlenme çabası nedir hiç anlamıyorum.
🙏🥰🤗👏
abe ne olur bu kaliteyi devam edin 👍
Abe olur be.. Arasın bir 20 lik :)
@@dragonfly119 gerçekten adam mükemmel 👌
❣🙋🏻♂️❣
Fena yazılmış çok beğendim
Hocam teşekkürler keşke spotyfiye yükleseniz hepsini
Hikayenin başında adam dostlarına miras bırakacak sandım meğer adam dost kazığı bırakmış 😄
Merhaba...
Sanırım bekar ölmeğe karar verdim kazık yemektense kazık atarım.
bir insanın yerini kim alabilir diye bir öykü seslendirmiştiniz, sildinizmi tekrar yüklermisiniz
👍🇹🇷🇦🇿👍
Devamı var mı bu hikayenin,yoksa tek part mı?
💋🔥💋
Bir öğrencinin ölümü de varsa onuda memnuniyetle dinlerim 😂
İlahi çitlembik 😂😂
Nerelerdesin Çitlembik ? Bir öğrenci neden ölsün ki yaşar o yaşar .Sana Gorki'nin On üç Yaşında Aşkını Öneririm .Yine Akın Altan imzası var.Bana yazmak istiyorsan butonlarım bozuk ,başka bir satırdan yaz istersen tabii. Beray Ablan.
Yani şimdi ben ölmeyecek miyim
Yok dünyaya kazık cakacaksin 😁
34akinaltan/instagram
''Çünki'' mi ''çünkü'' mü? Devamlı ''ki'' duyuyorum ama Tdk'ye göre ''Çünkü''
İkisi de olur demişti hocalarım. Ki daha eski, kü daha yeni uyarlama
👍
Bir bekar, bir bekara, bekar bekar, ölürmüş, bekarlar ölmesin, evlenmeden, amin 😊😊
.
Bekar birgün evli hergün ölür 🤭
Arka fona ufacik piyano falan koyarsaniz seviniriz. Muhteşem seslendirme🙏
Gerek yok. Ben istemiyorum. İsteyen istediği müziği kendi koysun.
Dedim şimdi olaylar nekrofiliye doğru gidiyor...😃😃😃
Burun ve genizden okuyor olmanız işi bozuyor maalesef !
Teşekkür ederim
❤❤❤❤
👏👏👏
👍👍👍