NAVA Belgesel

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 11 ธ.ค. 2024
  • Belgesel, 1961 Yılından itibaren Avrupa’ya işçi olarak giden Dersimli
    göçmenlerin hikayesini, aileleriyle iletişim için kullandıkları teyp kaset
    kayıtlarından yola çıkarak aktarıyor.
    1938 Yılında yaşadıkları büyük trajedinin ardından zorla sürgün edildikleri batı
    bölgelerinde şehir yaşamını ilk kez tanıyan Dersimliler, geri dönüş izni
    aldıkları 1947 Yılından 14 Yıl sonra, bu sefer gönüllü olarak gurbet yollarına
    düştüler.
    Büyük bölümü okuma yazma bilmeyen, tamamına yakını erkek işçilerden oluşan, kent
    yaşamını hiçbir şekilde tanımayan, Avrupa kültürü ve yaşam tarzı konusunda
    hiçbir fikri olmayan ikinci büyük göçün insanları, büyük zorluklar ve
    sıkıntılarla karşılaştılar.
    Memleketlerine gelirken yerel tabirle “ Fors yaptıkları ” tüylü fötr şapka ve
    dolaşırken omuzlarına astıkları teyplerden yükselen ses ilk dönemde büyük bir
    prestij olarak kabul görse de, daha sonraki süreçlerde Avrupa’da adeta köle gibi
    zorlu koşullarda yaşadıklarının ortaya çıkması bu iki sembole farklı bir anlam
    yükledi.
    Ancak, “Alamancılar”kısa süre sonra fötr şapkadan vazgeçseler de, teypden
    (kasetçalar) uzun süre vazgeç-e-mediler. Duygu ve düşüncelerinin yazıyla
    aktarımına yabancı oldukları içi,n teyp kullanarak yani bir tuşa basarak
    memleketlerine haber göndermek yada memleketlerinden haber almak onlar için hem
    daha kolay, hemde daha “canlı” oldu.
    1938 Sürecine de Tanık olan, 1970 Yılında Almanya’ya gitmiş ve bir süre sonra
    geri dönmüş olan Musa Aslan’ın hayat hikayesini merkez alarak oluşturulan
    belgesel, yakın aile çevresinin diyaloglarıyla devam ediyor.
    1974 Yılında Aslan’ın ağabeyi Hüseyin Aslan’ın hastahane odasında yapılmış olan
    ses kaydı, 70’li yılların sonundan 1990’lı yıllara kadar oğlu Mehmet Ali’nin
    babasıyla, yeğeni Fintoz Dikme ve eşi Kamer Dikme’nin aynı zamanda Hüseyin
    Aslan’ın da oğlu olan Kazım Aslan ve eşi Yazgülü Aslan ile kurduları diyalog ve
    tanıklıklar ekseninde ilerliyor.
    Ailenin bir ferdi olan ve aynı zamanda Miman Sinan Üniversitesi’nde öğretim
    üyesi olan Sosyolog Dr. Şükrü Aslan’ın bütün sürece ilişkin analizleri ise aile
    içerisinde günlük ve sıradan bir mesele olarak yer alan diyalogların üst politik
    gelişmeler ve yaşanan sosyolojik değişimine ilişkin yansımalarını göstermesi
    bakımından önem taşıyor.
    Belgeseli özel kılan bir başka yön ise bu gün artık yok olmuş olan yerel bir
    Dersim ritüelinin de ses kaydına ilk kez yer vermesi. 1980’li yılların
    başlarında terk edilen bu gelenek, insanların hayatlarını kaybeden sevdikleri
    için, yerel şairleri çağırması onlar üzerine güzellemeler söyletmesini
    içeriyordu. Bu gün Dersim’in en çok tanınan geleneksel müzik ustalarından bir
    tanesi olan “ Sılo Qız “ ın 1979 Yılında, Almanya’da vefat eden Musa Aslan’ın
    ağabeyi Hüseyin Aslan için söylemiş olduğu ağıtlar belgeselin finalini
    oluşturuyor.
    16 ve 17.30 dakikaları arasında telif hakları bildiriminden dolayı ses kapatılmıştır.

ความคิดเห็น •