BAYÂTÎARABAN MEVLEVİ ÂYİNÎ ŞERİFÎ (ÇİNUÇEN TANRIKORUR )

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 4 ต.ค. 2024
  • 22 Aralık 2022 tarihinde, Dokuz Eylül Üni. İlâhiyat Fakültesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, ve Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi işbirliği ile düzenlenen "749. VUSLAT YILI MEVLÂNÂ HAFTASI ETKİNLİĞİ"nden.
    Yer: Dokuz Eylül Üni. Devlet Konservatuvarı Sabancı Kültür Sarayı
    "Bayâtîaraban Mevlevî Âyinî Şerifî"
    Beste:Cinuçen TANRIKORUR
    MUTRIBAN
    ----------------------------------
    Bora UYMAZ
    Ümit YAZICI
    Sami MUTLU
    Yavuz KARABULUT
    Muhammet Emin AYAZ
    Kudüm:Ekrem Uğur URŞAN
    Kanun:Ufuk AŞKIN
    Klasik Kemençe: Önay AKAN
    Tanbur:Selim ŞENEL
    Ney:Gökberk AVCI
    Ney:Halil İbrahim YILDIRIM
    ---------------------------------------------------------
    Bu âyin-i şerîf, büyük bestekârımız merhûm Cinuçen Tanrıkorur'un bestelediği dört âyin-i şerîfden biridir. Bu beste, 1979 yılında Konya Turizm Derneği’nin tertîb ettiği Mevlevî Âyini Beste Yarışması’nda birincilik ödülüne lâyık görülmüş, 1981 senesinde de Paris’de Académie Internationale de Lutèce’in tertîb ettiği XIII. Uluslararası Sanat Yarışması’nda altın madalya ile ödüllendirilmiştir...
    BİRİNCİ SELÂM
    Ey çerâğ-ı âsümân ü rahmet-i Hak ber zemîn
    Nâle-i men gûş dâr ü derd-i hâl-i men bi-bîn
    Bâz elem neşrah revan kün çâr cû der sîneem
    Cûy-i âb ü cûy-i hamr ü cûy-i şîr ü engübîn
    Ey gökyüzünün ışığı ve Hakk’ın yeryüzündeki rahmeti! Benim feryâdımı duy, dertli hâlimi gör. Yine “Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” âyetiyle gönlümde su, şarap, süt ve bal ırmaklarını akıt...
    İmrûz çi rûzest ki hurşîd dü-tâst
    İmrûz zi rûzhâ birûnest ü cüdâst
    Ez çerh be hâkiyan nisârest ü sadâst
    K’ey dil-şüdegân müjde ki in rûz-i şümâst
    Bugün nasıl bir gün ki güneş iki kat tesirli! Bugün diğer günlerden farklı, başka bir gün! Gökten, yerdekilere, “Ey âşıklar, müjde! Bugün sizin gününüz” diye nidâ geliyor, saçı saçılıyor...
    Mâ der dü cihan gayr-i Hudâ yâr ne-dârîm
    Cüz yâd-ı Hudâ hîç diger kâr ne-dârîm
    Müştâk-ı dil ü cân-i tü Şemsü’l-Hakk-ı Tebrîz
    Der âyine cüz vâye-i dîdâr ne-dârîm
    Bizim iki dünyada da Hak’tan başka yârimiz, Hakk’ı zikretmekten başka işimiz yoktur. Ey Tebrizli Hak Güneşi! Senin gönlünün ve cânının hasretini çekmekteyiz...Gönül aynasındaki yüzünden başka nasîbimiz yoktur.
    İKİNCİ SELÂM
    Sultân-ı menî sultân-ı menî
    Ender dil ü can îmân-ı menî
    Der men bi-demî men zinde şevem
    Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
    Sultânımsın, sultânımsın, cânımda ve gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın....
    ÜÇÜNCÜ SELÂM
    İlticâ-yi mâ be şâh-ı evliyâst
    Z’an ki nûreş müştak ez nûr-i Hudâst
    Ey ki dârî dîde-i rûşen bi-bin
    Cism ü câneş cism ü cân-i Mustafâst
    Biz "velîler sultânı"na sığınıyoruz çünkü onun nûru, Hakk’ın nûrundan zuhûra gelmişdir. Ey gözü aydın olan kişi! O’nun cismi ve cânı, Muhammed Mustafâ’nın cismi ve cânıdır.
    Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
    Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
    Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
    Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
    Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultândır ki ona kul-köle olanlar büyük bir hükümdâr olur. Sultan Veled’e her kim inanıp dergâhına yüz sürerse, fakîr ise bey, bey ise sultân olur...
    Ey kâfile-i kâle-i tâat kücâyîd
    Ender harem-i kıble-i hâcât biyâyîd
    Hem hâne vü hem-sâye-i dîvâr be dîvâr
    Ser geşte beyâbân şümâyîd şümâyîd
    Ey itâat malının ticâret kâfilesi, neredesiniz? İhtiyaçlar kıblesinin haremine gelin. Ev de sizsiniz, yanyana komşu da siz… Başınızın döndüğü çöl de sizsiniz, sizsiniz...
    Be hakk-ı an ki der in dil be-cüz velâ-yi tü nîst
    Veliyy-i ô ne-şevem k’û zi evliyâ-yi tü nîst
    Me-bâd cânem bî-gam eğer fedâ-yi tü nîst
    Me-bâd çeşmem rûşen eğer sakâ-yi tü nîst
    İçinde senin dostluğundan başka bir şey olmayan şu gönül hakkı için söylüyorum ki, senin dostlarından olmayanın dostu olmam. Rûhum, sana fedâ olmazsa, dertsiz kalmasın! Gözüm senin sakân olmazsa aydın olmasın!
    Ey dil bu yeter iki cihânda sana iz‘ân
    Birdir bir iki olmaya yok bilmiş ol imkân
    Hakk söyleyicek sende senin ortada nen vâr?
    Âlemde heman ben dediğindir sana noksân
    Sa‘y eyle rızâ gözle ko ıtlâk ile kaydı
    Âlemde Semâî bu yeter sâlike irfân
    Ey gönül! Şunu iyi anlarsan iki dünyâda da sana yeter : Bil ki Allah birdir. Birin iki olmasına da imkân yoktur. Senden konuşan Allah olunca senin ortada neyin kalır? “Ben yapıyorum, ediyorum” demen, senin noksânlığını gösterir. Gayret et, Hakk’ın rızâsını gözet, mâsivâ kaydından kurtul. Ey Semâî! Dervîşlere irfân olarak bu yeter...
    DÖRDÜNCÜ SELÂM
    Sultân-ı menî sultân-ı menî
    Ender dil ü can îmân-ı menî
    Der men bi-demî men zinde şevem
    Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
    Sultânımsın, sultânımsın, cânımda ve gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir! Yüz cânımsın...
    27th February 2017, Fakîr tarafından yayınlandı
    Kaynak:nagmeiask.blogs...
    ------------------------------------------------------
    Video düzenleme:Hakkı DEMİROK

ความคิดเห็น • 1