24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Kısım. Zikir manevi gıda olup, yemek yemek gibidir. Bir salik zarfının vüs'ati nispetinde zikretmelidir, Fazla zikreder, kalbinde fazla ateş olursa mahzûrdan salim olamaz. Her ne kadar çok lezzetini duyar ve bir takım zuhuratı da olur ise bunlara iltifat etmemelidir. Fuyuzatın mihengi yalnız şeriattır. Şeriatı sevenler ve icra edenler, tarikattan feyz almışlar, demektir. Değilse, hayır. Hazret-i Allah muinimiz olsun, amin. Hak Teala Hazretleri: ''Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir. Ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. Halbuki ben hakikaten görüyordum, diyecektir. Allah da şöyle buyuracak: ''Öyledir, sana ayetlerimi geldi de, sen onları unuttun. işte bugün de öylece unutuluyorsun.'' buyurmaktadır. (Kuran/Tahâ, 124-126) Ayet-i kerimeyi biraz daha açıklamak icap ederse; bir kimse benim zikrimden i'râz ederse, onun için iki türlü ceza vardır. Birisi dünyevidir ki, hiç rahat yüzü görmez. Dâimâ kasâvetli olup, gözü hiç doymaz. İnsanların en fakiri gibi kendini ihtiyaç içinde görür. Çünkü haristir. Diğeri de; onun ahirette kör olarak haşredilmesidir. O vakit der ki, Yâ Rabbi! Burada beni niçin kör haşrettin? Ben dünyada kör değildim. Allah Teâlâ Hazretleri: ''Ben sana Kur'an'da emirlerimi bildirmiştim. iki şey emretmiştim. Biri şeriat, diğeri tarikat. Sen bunları yapmadın, dinlemedin. Benim emirlerimi görmedin. Binâenaleyh görür gözlerini kör hükmünde eyledin. Ben de seni bugünkü günde böyle yaparım. İnayetimden mahrum eder, kör olarak haşrederim. Ben size aza ve organlar veriyorum, unutmuyorum. Siz ise beni niçin unuttunuz? Dünyada bir veliyy-i nimetin yaptığı iyiliği unutmuyordunuz. Ben ise size her daim veliyy-i nimetlik ediyordum da, beni niçin unutuyordunuz? buyurur. ''Bütün mahlukat ve mevcudattan a'lâ olan Rabbin Teâlâ'nın ismini noksanlıklardan tenzih ve takdis et. Rabbin Teâlâ O zattır ki, cümle mahlûkatı yarattı ve azalarını müsavi kıldı, O Rabbin Teâlâ yarattığı mahlûkatın cümlesinin cinsi ve nevini ve efradını muayyen bir miktar üzerine tayin etti. Kendilerine layık olacak ef'âl'e tevcih etti. Ve onlara maksatlarına ulaştıracak yolları gösterdi, O Rabbin Teâlâ taze otları toprağın altından yeryüzüne çıkardı,'' buyuruyor. (Kuran/el-A'lâ, 1-4) Hak Teâlâ Hazretleri: Hiç bir şey hariç değil, hepsi O'nu hamdiyle tesbih eder. Fakat siz, onların tesbihini anlamazsınız? buyuruyor. (Kuran/el-İsrâ, 44.) Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, mevcudatı Hakk'ı tesbih cihetinden dört kısma ayırmıştır. 1 - Cemadat, 2 - Nebatat, 3 - Hayvanat, 4 - İnsanlar. Bu dört kısım içinde en ziyade cemâdât Hakkı zikrediyor. Zira hiçbir şeye ihtiyaç ve arzuları yoktur. Nebatat ise neşvu nemaya, anasır-ı erbaaya ihtiyacı olduğundan, cemadata nispetle daha az zikr ve tesbih ediyorlar. Hayvanatın ise yemek-içmek ve sair ihtiyâcâta arzuları olduğundan nebatata nispetle daha az Cenab-ı Hakk'ı, zikrederler. insanlar ise daha ziyade ihtiyaç ve arzuya tabi' olup hubb-i dünya sebebiyle ekseriyetle gaflet etmekte olduklarından hayvanat, nebatat ve cemadata nispetle daha az olarak Cenab-ı Hakkı zikrediyorlar. ''Siz müşkilat-ı diniyyenizi ehl-i zikirden sual ediniz.'' (Kuran/ el-A'lâ 9) Ehl-i zikirden murad evliyaullah hazeratıdır. Ayet-i kerimesi, takvası olanlara Cenab-i Hakk'ın, ilmi ihsan edeceğini gösterir. Buradaki ilimden Murad, ilm-i Ledünni'dir. Medresede tahsil edenlere bildirir, demek değildir. İbadet ve taattan mahram olduğu halde teessüf ve teessür etmeyen kimsenin kalbi Ölmüştür. Tarik’a dahil olan bir kimse, ilmini, amelini, ahlaki halini bidayette ve vasatta tashih ve ta’dil etmeğe muvaffak olamazsa tarikattan istifade edemez ve edememiştir. Tarikata intisap eden her şahıs mutlaka bir sıcaklık hissetmelidir. Çünkü Hamam'a giren kimse sıcaklık hissetmezse hamamın evinden ne farkı olabilir? Bir insan yapmış olduğu günah ne kadar büyük olursa olsun, ümidini kesmeyerek tövbe etmelidir, Çünkü Cenab-ı Hakk'ın merhameti her şeyden büyüktür. Günahı büyültmek, Cenab-ı Hakk'ın lütfundan ümidini kesmek, demektir. Bu da yeis hâlidir. Yeis ise küfre müncer olur. Bununla beraber amel ve ibadet gereklidir. Fakat İbadetine de itimat etmemelidir. Ricâlüllahtan bir zât, üç şeyi çok severim: ''maraz, fakr, mevt'' buyurmuş. Necmüddîn Kübrâ Hazretleri, ''tevazuu köpekten öğrendim'' buyurmuştur. - Ashabım, yıldızlar gibidir... buyurulmuştur. Evliyaullah da manen sahâbilere vâristirler. - Allah'a giden yollar, mahlûkatın nefesleri sayısıncadır. Ancak tarikatlar arasında tasfiye-i ruha en uygun ve Hakk'a vuslata en yakın olan tarik, tarik-i zikirdir. Zira: - Zikrin hayırlısı hafi olanı, rızkın hayırlısı da miktarı kâfi olanıdır, buyurulmuştur. (Keşfü'l-hafâ) Zikr-i hafi de ikidir: 1 - Lisânen ihfa ile zikir, 2- Kalben zikir. ''Rabbini içinden yalvararak ve ondan korkarak, yüksek olmayan bir sesle zikret.'' (Kuran/el-A'raf, 205.) Kalben zikir, lisan ile hafi zikirden efdaldir, Zira ayet-i kerimede: ''Allah'ın zikri en büyüktür.'' buyurulmuştur. (Kuran/el-Ankebût, 45.) Allah Teâlâ'nın zikrin büyüklüğü ile hükmetmesi, zikrin Allah nezdinde amellerin en efdali olduğunu gösterir. - Zikr-i hafi hafaza meleklerinin işitmemesi sebebiyle zikr-i cehriden yetmiş kat efdaldir. Hadis-i kudside Cenab-ı Hakk: ''Ben, Beni zikredenle beraberim,'' buyurmuştur. (Kesfu'l-hafa, 1/232) Zakir, zikr ile Allah Teala'ya öyle kemâli kurbiyyet ve tamamı ünsiyyet tahsil eder ki, o kurbiyyet ve ünsiyetin gereği olan cülûs, Hak Teâlâ'nın şanına muhal olduğu halde Hak Teala onu zatına izafe etmiştir. Talib-i rızaullah ve ragıb-ı likaullah olan kimse zikre devam etmeli ki, rızaullah'a nail ve likaullah’a vasıl olabilsin. İş hususunda onlarla müşavere.et. Bir kere de azmettin mi, artık Allah'a güvenip dayan. (Kuran/A-i imran, 159) İnsan gücünün yettiği şeyi önce müşavere etmeli ve ondan sonra yapmalıdır. Bir insan gücünün dahilinde olmayan şeyi Cenab-ı Hakk'a tefviz etmelidir ki, bu tevekkül demektir. Kul ekip biçiyor ve kendi yapması icap eden nadası yapıyor. Fakat yağmur yağdırmaya kudreti olmadığı için Cenab-ı Hak'tan istiyor, Esbab'a tevessül tevekküle mani' değildir.
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2.Kısım. Aile sahibi olan ve misafiri gelip giden kimsenin bir senelik erzakı depo etmesi tevekküle mâni' değildir. Bugün rızkını yiyerek yarını düşünmesen o da tevekküldür. Cenab-ı Hak, isa aleyhi's-selâm'a şöyle vahyetti: ''Ya İsa güneş gibi şefkatli ol! Arz gibi mütevazi ol! Gece gibi ayıpları setredici ol! Sular gibi sehâvetli ol! Zikir emri vücub içindir. Cenab-ı Hak celle ve alâ Hazretleri, ''Beni çok zikir ediniz'', (Kuran/el-Ahzâb, 41.) buyurmuştur. Cenab-ı Hakk'ı zikretmek vaciptir. Vacibi terk eden azaba müstahak olur. Azaptan kurtulmak için zikretmek lazımdır. Bu da tarikat-i aliyye'ye suluk ile olur. Tarikat-ı aliyyeden uzak olan bir kimse hakkında şöyle bir misal verebiliriz: Meselâ acemi askerler önceleri elbisesiz olarak bir kışlaya verilir. Henüz askerlikle alakadar olmadıkları için korkudan kötü kötü düşünürler. Vaktâ ki elbiseyi giyerler, ünsiyet peyda ederler, eski hâlleri zail olur. ''İnsan, dünyadaki sayinin semeresini ahirette görür,'' (Kuran/en-Necm, 40) buyurulmuştur. Bir adam hem işret eder, hem hırsızlık eder ve hem de yalan söylermiş. Bunların hepsini terk etmesini tavsiye etmişler. Hepsini birden terk edemem. Yalnız bir tanesini yani yalan söylemeyi terk edeyim, demiş. Yalanı terk etmiş. Sonra meyhaneden ve yahut hırsızlıktan geliyorum demeye hicap etmiş, hepsini terk etmiş. Cenab-ı Hakk'ın en büyük sıfatı ''ilim'' dir, Onun için ilim tahsil etmek lâzımdır. Çünkü ferâiz-i diniyye'yi insan ilimle ifa eder, öğrenir. Yalnız ilim fayda vermez, amel ve ibadet de şarttır. Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem den sonra peygamber gelmediği için ulema vâristir. Seyyid Şerif Cürcâni, Ya'kub-i Çerhi Hazretlerine intisap etmiş, Bil'âhâra Ya'kûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'i kendi şeyhi olan Alâu'd-din Attâr Hazretlerine götürmüş, görüşmüşler. Farsça bir beyitte Seyyid Şerif Hazretleri: - Yakûb-i Çerhi'ye intisap etmeden Rafızi imişim. Alâûddin Hazretlerine mülâki olduktan sonra Allah'ımı bildim, demiştir. Şu halde böyle bir âlim zatın kusurunu itiraf etmesi Tarikatın büyüklüğüne delâlet eder. Yakûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'e teveccühte göğsünde bir hışırtı hissetmiş. Hafif bir de cezbe gelerek sarığı düşmüştü. Seyyid şerif, daha sonra bunun sebebini sormuş, o da: ''Derûnundan ilminin paslarını kazıdığını'' söylemiştir. Nitekim ayette buyurulmuştur. ''Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, biz onlara elbette yollarımızı gösteririz.'' (Kuran/ el-Ankebut, 69) Burada iki mana vardır: Biri, şerr-i şeytan ve nefs ile mücâhede edecekseniz bizden hidayet bulursunuz Diğeri, mücâhede eden, çalışan herhalde emeline nail olur, mahrum kalmaz. Cennet üçtür: 1- Avâm cenneti: Burada yeme, içme ve cima ile cemalüllah'a bir kaç defa nail olmak vardır, 2- Havâss cenneti: Bunlar da haftada bir defa cemâlullah'ı müşahede ederler. 3- Ahass cenneti: Bunlar, mukarrabindirler. Padişahın mabeyincisi gibi daima Cemalullah ile müşerret olurlar. Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere cehennemden en sonra Çıkacak ''Hennâd'' isminde biriymiş. Hasan-ı Basri rahmetullahi aley- ağlayarak ''Keşke ben de onun gibi olaydım,'' demiş. Bunun sebebini sormuşlar, cevaben demiş ki: - Ona Cehennemden çıkacağı tebşir olunmuş, senet almış, demektir. Bizim elimizde böyle bir hüccet yok, demiştir: Abdülkadir Giylânî kuddise sirruh buyurmuşlardır ki: ''Ne kadar alıcı iseniz, o kadar satıcıyım.'' Bir satıcının başında bir çok insanlar bulunur. Hepsi seyircidir. Müşteri olarak bir ve yahut iki kişidir.
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2.Kısım. Aile sahibi olan ve misafiri gelip giden kimsenin bir senelik erzakı depo etmesi tevekküle mâni' değildir. Bugün rızkını yiyerek yarını düşünmesen o da tevekküldür. Cenab-ı Hak, isa aleyhi's-selâm'a şöyle vahyetti: ''Ya İsa güneş gibi şefkatli ol! Arz gibi mütevazi ol! Gece gibi ayıpları setredici ol! Sular gibi sehâvetli ol! Zikir emri vücub içindir. Cenab-ı Hak celle ve alâ Hazretleri, ''Beni çok zikir ediniz'', (Kuran/el-Ahzâb, 41.) buyurmuştur. Cenab-ı Hakk'ı zikretmek vaciptir. Vacibi terk eden azaba müstahak olur. Azaptan kurtulmak için zikretmek lazımdır. Bu da tarikat-i aliyye'ye suluk ile olur. Tarikat-ı aliyyeden uzak olan bir kimse hakkında şöyle bir misal verebiliriz: Meselâ acemi askerler önceleri elbisesiz olarak bir kışlaya verilir. Henüz askerlikle alakadar olmadıkları için korkudan kötü kötü düşünürler. Vaktâ ki elbiseyi giyerler, ünsiyet peyda ederler, eski hâlleri zail olur. ''İnsan, dünyadaki sayinin semeresini ahirette görür,'' (Kuran/en-Necm, 40) buyurulmuştur. Bir adam hem işret eder, hem hırsızlık eder ve hem de yalan söylermiş. Bunların hepsini terk etmesini tavsiye etmişler. Hepsini birden terk edemem. Yalnız bir tanesini yani yalan söylemeyi terk edeyim, demiş. Yalanı terk etmiş. Sonra meyhaneden ve yahut hırsızlıktan geliyorum demeye hicap etmiş, hepsini terk etmiş. Cenab-ı Hakk'ın en büyük sıfatı ''ilim'' dir, Onun için ilim tahsil etmek lâzımdır. Çünkü ferâiz-i diniyye'yi insan ilimle ifa eder, öğrenir. Yalnız ilim fayda vermez, amel ve ibadet de şarttır. Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem den sonra peygamber gelmediği için ulema vâristir. Seyyid Şerif Cürcâni, Ya'kub-i Çerhi Hazretlerine intisap etmiş, Bil'âhâra Ya'kûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'i kendi şeyhi olan Alâu'd-din Attâr Hazretlerine götürmüş, görüşmüşler. Farsça bir beyitte Seyyid Şerif Hazretleri: - Yakûb-i Çerhi'ye intisap etmeden Rafızi imişim. Alâûddin Hazretlerine mülâki olduktan sonra Allah'ımı bildim, demiştir. Şu halde böyle bir âlim zatın kusurunu itiraf etmesi Tarikatın büyüklüğüne delâlet eder. Yakûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'e teveccühte göğsünde bir hışırtı hissetmiş. Hafif bir de cezbe gelerek sarığı düşmüştü. Seyyid şerif, daha sonra bunun sebebini sormuş, o da: ''Derûnundan ilminin paslarını kazıdığını'' söylemiştir. Nitekim ayette buyurulmuştur. ''Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, biz onlara elbette yollarımızı gösteririz.'' (Kuran/ el-Ankebut, 69) Burada iki mana vardır: Biri, şerr-i şeytan ve nefs ile mücâhede edecekseniz bizden hidayet bulursunuz Diğeri, mücâhede eden, çalışan herhalde emeline nail olur, mahrum kalmaz. Cennet üçtür: 1- Avâm cenneti: Burada yeme, içme ve cima ile cemalüllah'a bir kaç defa nail olmak vardır, 2- Havâss cenneti: Bunlar da haftada bir defa cemâlullah'ı müşahede ederler. 3- Ahass cenneti: Bunlar, mukarrabindirler. Padişahın mabeyincisi gibi daima Cemalullah ile müşerret olurlar. Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere cehennemden en sonra Çıkacak ''Hennâd'' isminde biriymiş. Hasan-ı Basri rahmetullahi aley- ağlayarak ''Keşke ben de onun gibi olaydım,'' demiş. Bunun sebebini sormuşlar, cevaben demiş ki: - Ona Cehennemden çıkacağı tebşir olunmuş, senet almış, demektir. Bizim elimizde böyle bir hüccet yok, demiştir: Abdülkadir Giylânî kuddise sirruh buyurmuşlardır ki: ''Ne kadar alıcı iseniz, o kadar satıcıyım.'' Bir satıcının başında bir çok insanlar bulunur. Hepsi seyircidir. Müşteri olarak bir ve yahut iki kişidir.
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Kısım. Zikir manevi gıda olup, yemek yemek gibidir. Bir salik zarfının vüs'ati nispetinde zikretmelidir, Fazla zikreder, kalbinde fazla ateş olursa mahzûrdan salim olamaz. Her ne kadar çok lezzetini duyar ve bir takım zuhuratı da olur ise bunlara iltifat etmemelidir. Fuyuzatın mihengi yalnız şeriattır. Şeriatı sevenler ve icra edenler, tarikattan feyz almışlar, demektir. Değilse, hayır. Hazret-i Allah muinimiz olsun, amin. Hak Teala Hazretleri: ''Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir. Ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. Artık o zaman o, Rabbim beni niçin kör haşrettin, Halbuki ben hakikaten görüyordum, diyecektir.. Allah da şöyle buyuracak: ''Öyledir, sana ayetlerimi geldi de, sen onları unuttun. işte bugün de öylece unutuluyorsun.'' buyurmaktadır. (Kuran/Tahâ, 124-126) Ayet-i kerimeyi biraz daha açıklamak icap ederse; bir kimse benim zikrimden i'râz ederse, onun için iki türlü ceza vardır. Birisi dünyevidir ki, hiç rahat yüzü görmez. Dâimâ kasâvetli olup, gözü hiç doymaz. İnsanların en fakiri gibi kendini ihtiyaç içinde görür. Çünkü haristir. Diğeri de; onun ahirette kör olarak haşredilmesidir. O vakit der ki, Yâ Rabbi! Burada beni niçin kör haşrettin? Ben dünyada kör değildim. Allah Teâlâ Hazretleri: ''Ben sana Kur'an'da emirlerimi bildirmiştim. iki şey emretmiştim. Biri şeriat, diğeri tarikat. Sen bunları yapmadın, dinlemedin. Benim emirlerimi görmedin. Binâenaleyh görür gözlerini kör hükmünde eyledin. Ben de seni bugünkü günde böyle yaparım. İnayetimden mahrum eder, kör olarak haşrederim. Ben size aza ve organlar veriyorum, unutmuyorum. Siz ise beni niçin unuttunuz? Dünyada bir veliyy-i nimetin yaptığı iyiliği unutmuyordunuz. Ben ise size her daim veliyy-i nimetlik ediyordum da, beni niçin unutuyordunuz? buyurur. ''Bütün mahlukat ve mevcudattan a'lâ olan Rabbin Teâlâ'nın ismini noksanlıklardan tenzih ve takdis et. Rabbin Teâlâ O zattır ki, cümle mahlûkatı yarattı ve azalarını müsavi kıldı, O Rabbin Teâlâ yarattığı mahlûkatın cümlesinin cinsi ve nevini ve efradını muayyen bir miktar üzerine tayin etti. Kendilerine layık olacak ef'âl'e tevcih etti. Ve onlara maksatlarına ulaştıracak yolları gösterdi, O Rabbin Teâlâ taze otları toprağın altından yeryüzüne çıkardı,'' buyuruyor. (Kuran/el-A'lâ, 1-4) Hak Teâlâ Hazretleri: Hiç bir şey hariç değil, hepsi O'nu hamdiyle tesbih eder. Fakat siz, onların tesbihini anlamazsınız? buyuruyor. (Kuran/el-İsrâ, 44.) Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, mevcudatı Hakk'ı tesbih cihetinden dört kısma ayırmıştır. 1 - Cemadat, 2 - Nebatat, 3 - Hayvanat, 4 - İnsanlar. Bu dört kısım içinde en ziyade cemâdât Hakkı zikrediyor. Zira hiçbir şeye ihtiyaç ve arzuları yoktur. Nebatat ise neşvu nemaya, anasır-ı erbaaya ihtiyacı olduğundan, cemadata nispetle daha az zikr ve tesbih ediyorlar. Hayvanatın ise yemek-içmek ve sair ihtiyâcâta arzuları olduğundan nebatata nispetle daha az Cenab-ı Hakk'ı, zikrederler. insanlar ise daha ziyade ihtiyaç ve arzuya tabi' olup hubb-i dünya sebebiyle ekseriyetle gaflet etmekte olduklarından hayvanat, nebatat ve cemadata nispetle daha az olarak Cenab-ı Hakkı zikrediyorlar. ''Siz müşkilat-ı diniyyenizi ehl-i zikirden sual ediniz.'' (Kuran/ el-A'lâ 9) Ehl-i zikirden murad evliyaullah hazeratıdır. Ayet-i kerimesi, takvası olanlara Cenab-i Hakk'ın, ilmi ihsan edeceğini gösterir. Buradaki ilimden Murad, ilm-i Ledünni'dir. Medresede tahsil edenlere bildirir, demek değildir. İbadet ve taattan mahram olduğu halde teessüf ve teessür etmeyen kimsenin kalbi Ölmüştür. Tarik’a dahil olan bir kimse, ilmini, amelini, ahlaki halini bidayette ve vasatta tashih ve ta’dil etmeğe muvaffak olamazsa tarikattan istifade edemez ve edememiştir. Tarikata intisap eden her şahıs mutlaka bir sıcaklık hissetmelidir. Çünkü Hamam'a giren kimse sıcaklık hissetmezse hamamın evinden ne farkı olabilir? Bir insan yapmış olduğu günah ne kadar büyük olursa olsun, ümidini kesmeyerek tövbe etmelidir, Çünkü Cenab-ı Hakk'ın merhameti her şeyden büyüktür. Günahı büyültmek, Cenab-ı Hakk'ın lütfundan ümidini kesmek, demektir. Bu da yeis hâlidir. Yeis ise küfre müncer olur. Bununla beraber amel ve ibadet gereklidir. Fakat İbadetine de itimat etmemelidir. Ricâlüllahtan bir zât, üç şeyi çok severim: ''maraz, fakr, mevt'' buyurmuş. Necmüddîn Kübrâ Hazretleri, ''tevazuu köpekten öğrendim'' buyurmuştur. - Ashabım, yıldızlar gibidir... buyurulmuştur. Evliyaullah da manen sahâbilere vâristirler. - Allah'a giden yollar, mahlûkatın nefesleri sayısıncadır. Ancak tarikatlar arasında tasfiye-i ruha en uygun ve Hakk'a vuslata en yakın olan tarik, tarik-i zikirdir. Zira: - Zikrin hayırlısı hafi olanı, rızkın hayırlısı da miktarı kâfi olanıdır, buyurulmuştur. (Keşfü'l-hafâ) Zikr-i hafi de ikidir: 1 - Lisânen ihfa ile zikir, 2- Kalben zikir. ''Rabbini içinden yalvararak ve ondan korkarak, yüksek olmayan bir sesle zikret.'' (Kuran/el-A'raf, 205.) Kalben zikir, lisan ile hafi zikirden efdaldir, Zira ayet-i kerimede: ''Allah'ın zikri en büyüktür.'' buyurulmuştur. (Kuran/el-Ankebût, 45.) Allah Teâlâ'nın zikrin büyüklüğü ile hükmetmesi, zikrin Allah nezdinde amellerin en efdali olduğunu gösterir. - Zikr-i hafi hafaza meleklerinin işitmemesi sebebiyle zikr-i cehriden yetmiş kat efdaldir. Hadis-i kudside Cenab-ı Hakk: ''Ben, Beni zikredenle beraberim,'' buyurmuştur. (Kesfu'l-hafa, 1/232) Zakir, zikr ile Allah Teala'ya öyle kemâli kurbiyyet ve tamamı ünsiyyet tahsil eder ki, o kurbiyyet ve ünsiyetin gereği olan cülûs, Hak Teâlâ'nın şanına muhal olduğu halde Hak Teala onu zatına izafe etmiştir. Talib-i rızaullah ve ragıb-ı likaullah olan kimse zikre devam etmeli ki, rızaullah'a nail ve likaullah’a vasıl olabilsin. İş hususunda onlarla müşavere.et. Bir kere de azmettin mi, artık Allah'a güvenip dayan. (Kuran/A-i imran, 159) İnsan gücünün yettiği şeyi önce müşavere etmeli ve ondan sonra yapmalıdır. Bir insan gücünün dahilinde olmayan şeyi Cenab-ı Hakk'a tefviz etmelidir ki, bu tevekkül demektir. Kul ekip biçiyor ve kendi yapması icap eden nadası yapıyor. Fakat yağmur yağdırmaya kudreti olmadığı için Cenab-ı Hak'tan istiyor, Esbab'a tevessül tevekküle mani' değildir.
TÜM SOHBETLER th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JsklOQUJ68GR1lNGBwGj_1.html
Dualar ve Zikirler KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K5uZsgWk6UvnuP4KRvmz88.html
MUSÂHABE 1 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lfo65AsXEzWDnw9yJrXkhV.html
MUSÂHABE 2 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KRvDcohUJ-KP4vAzmSplY8.html
MUSÂHABE 3 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KjKoWyhcHUPT9RV5EPLouP.html
MUSÂHABE 4 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0I1r4qcoSuY-ZxC77EiZ7PM.html
MUSÂHABE 5 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lvy37SSLJNV92Cywx-ehbu.html
MUSÂHABE 6 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0ImYbhzxn5K4s5sYtsXyo10.html
HZ. YÛSUF KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Iz1FfNnIBYrSTxvjx4TtYd.html
BEDİR GAZVESİ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Juz2ZBlMPy1V19tvlV18TB.html
HZ. EBÛBEKİR KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-AWhPD6yiYsNYFazfdywR.html
HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JjRJSNu9qbJXMJHNt6Gs3N.html
HÂLİD BİN VELİD KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0LUjTc_TBxUyz611lUHtR_X.html
OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KcKzzC8CzS8G8Jm5j099kb.html
HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JIKasFPoFSTCh1uKGERAQj.html
ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-nOyI6Aid_ZrNL5K2ri41.html
ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K9V39oqDPS7HyGOrkYWgc5.html
UHUD GAZVESİ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KA4PJ9_Sbtaa2uRorlYSCq.html
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Kısım.
Zikir manevi gıda olup, yemek yemek gibidir. Bir salik zarfının vüs'ati nispetinde zikretmelidir, Fazla zikreder, kalbinde fazla ateş olursa mahzûrdan salim olamaz. Her ne kadar çok lezzetini duyar ve bir takım zuhuratı da olur ise bunlara iltifat etmemelidir.
Fuyuzatın mihengi yalnız şeriattır. Şeriatı sevenler ve icra edenler, tarikattan feyz almışlar, demektir. Değilse, hayır. Hazret-i Allah muinimiz olsun, amin.
Hak Teala Hazretleri:
''Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir. Ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. Halbuki ben hakikaten görüyordum, diyecektir. Allah da şöyle buyuracak: ''Öyledir, sana ayetlerimi geldi de, sen onları unuttun. işte bugün de öylece unutuluyorsun.'' buyurmaktadır. (Kuran/Tahâ, 124-126)
Ayet-i kerimeyi biraz daha açıklamak icap ederse; bir kimse benim zikrimden i'râz ederse, onun için iki türlü ceza vardır. Birisi dünyevidir ki, hiç rahat yüzü görmez. Dâimâ kasâvetli olup, gözü hiç doymaz. İnsanların en fakiri gibi kendini ihtiyaç içinde görür. Çünkü haristir. Diğeri de; onun ahirette kör olarak haşredilmesidir. O vakit der ki, Yâ Rabbi! Burada beni niçin kör haşrettin? Ben dünyada kör değildim.
Allah Teâlâ Hazretleri: ''Ben sana Kur'an'da emirlerimi bildirmiştim. iki şey emretmiştim. Biri şeriat, diğeri tarikat. Sen bunları yapmadın, dinlemedin. Benim emirlerimi görmedin. Binâenaleyh görür gözlerini kör hükmünde eyledin. Ben de seni bugünkü günde böyle yaparım. İnayetimden mahrum eder, kör olarak haşrederim.
Ben size aza ve organlar veriyorum, unutmuyorum. Siz ise beni niçin unuttunuz? Dünyada bir veliyy-i nimetin yaptığı iyiliği unutmuyordunuz. Ben ise size her daim veliyy-i nimetlik ediyordum da, beni niçin unutuyordunuz? buyurur.
''Bütün mahlukat ve mevcudattan a'lâ olan Rabbin Teâlâ'nın ismini noksanlıklardan tenzih ve takdis et. Rabbin Teâlâ O zattır ki, cümle mahlûkatı yarattı ve azalarını müsavi kıldı, O Rabbin Teâlâ yarattığı mahlûkatın cümlesinin cinsi ve nevini ve efradını muayyen bir miktar üzerine tayin etti. Kendilerine layık olacak ef'âl'e tevcih etti. Ve onlara maksatlarına ulaştıracak yolları gösterdi, O Rabbin Teâlâ taze otları toprağın altından yeryüzüne çıkardı,'' buyuruyor. (Kuran/el-A'lâ, 1-4)
Hak Teâlâ Hazretleri:
Hiç bir şey hariç değil, hepsi O'nu hamdiyle tesbih eder. Fakat siz, onların tesbihini anlamazsınız? buyuruyor. (Kuran/el-İsrâ, 44.)
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, mevcudatı Hakk'ı tesbih cihetinden dört kısma ayırmıştır.
1 - Cemadat,
2 - Nebatat,
3 - Hayvanat,
4 - İnsanlar.
Bu dört kısım içinde en ziyade cemâdât Hakkı zikrediyor. Zira hiçbir şeye ihtiyaç ve arzuları yoktur. Nebatat ise neşvu nemaya, anasır-ı erbaaya ihtiyacı olduğundan, cemadata nispetle daha az zikr ve tesbih ediyorlar. Hayvanatın ise yemek-içmek ve sair ihtiyâcâta arzuları olduğundan nebatata nispetle daha az Cenab-ı Hakk'ı, zikrederler. insanlar ise daha ziyade ihtiyaç ve arzuya tabi' olup hubb-i dünya sebebiyle ekseriyetle gaflet etmekte olduklarından hayvanat, nebatat ve cemadata nispetle daha az olarak Cenab-ı Hakkı zikrediyorlar.
''Siz müşkilat-ı diniyyenizi ehl-i zikirden sual ediniz.'' (Kuran/ el-A'lâ 9) Ehl-i zikirden murad evliyaullah hazeratıdır.
Ayet-i kerimesi, takvası olanlara Cenab-i Hakk'ın, ilmi ihsan edeceğini gösterir. Buradaki ilimden Murad, ilm-i Ledünni'dir. Medresede tahsil edenlere bildirir, demek değildir.
İbadet ve taattan mahram olduğu halde teessüf ve teessür etmeyen kimsenin kalbi Ölmüştür.
Tarik’a dahil olan bir kimse, ilmini, amelini, ahlaki halini bidayette ve vasatta tashih ve ta’dil etmeğe muvaffak olamazsa tarikattan istifade edemez ve edememiştir.
Tarikata intisap eden her şahıs mutlaka bir sıcaklık hissetmelidir. Çünkü Hamam'a giren kimse sıcaklık hissetmezse hamamın evinden ne farkı olabilir?
Bir insan yapmış olduğu günah ne kadar büyük olursa olsun, ümidini kesmeyerek tövbe etmelidir, Çünkü Cenab-ı Hakk'ın merhameti her şeyden büyüktür. Günahı büyültmek, Cenab-ı Hakk'ın lütfundan ümidini kesmek, demektir. Bu da yeis hâlidir. Yeis ise küfre müncer olur. Bununla beraber amel ve ibadet gereklidir. Fakat İbadetine de itimat etmemelidir.
Ricâlüllahtan bir zât, üç şeyi çok severim: ''maraz, fakr, mevt'' buyurmuş.
Necmüddîn Kübrâ Hazretleri, ''tevazuu köpekten öğrendim'' buyurmuştur.
- Ashabım, yıldızlar gibidir... buyurulmuştur. Evliyaullah da manen sahâbilere vâristirler.
- Allah'a giden yollar, mahlûkatın nefesleri sayısıncadır. Ancak tarikatlar arasında tasfiye-i ruha en uygun ve Hakk'a vuslata en yakın olan tarik, tarik-i zikirdir.
Zira:
- Zikrin hayırlısı hafi olanı, rızkın hayırlısı da miktarı kâfi olanıdır, buyurulmuştur. (Keşfü'l-hafâ) Zikr-i hafi de ikidir:
1 - Lisânen ihfa ile zikir,
2- Kalben zikir.
''Rabbini içinden yalvararak ve ondan korkarak, yüksek olmayan bir sesle zikret.'' (Kuran/el-A'raf, 205.)
Kalben zikir, lisan ile hafi zikirden efdaldir, Zira ayet-i kerimede: ''Allah'ın zikri en büyüktür.'' buyurulmuştur. (Kuran/el-Ankebût, 45.) Allah Teâlâ'nın zikrin büyüklüğü ile hükmetmesi, zikrin Allah nezdinde amellerin en efdali olduğunu gösterir.
- Zikr-i hafi hafaza meleklerinin işitmemesi sebebiyle zikr-i cehriden yetmiş kat efdaldir.
Hadis-i kudside Cenab-ı Hakk:
''Ben, Beni zikredenle beraberim,'' buyurmuştur. (Kesfu'l-hafa, 1/232)
Zakir, zikr ile Allah Teala'ya öyle kemâli kurbiyyet ve tamamı ünsiyyet tahsil eder ki, o kurbiyyet ve ünsiyetin gereği olan cülûs, Hak Teâlâ'nın şanına muhal olduğu halde Hak Teala onu zatına izafe etmiştir. Talib-i rızaullah ve ragıb-ı likaullah olan kimse zikre devam etmeli ki, rızaullah'a nail ve likaullah’a vasıl olabilsin.
İş hususunda onlarla müşavere.et. Bir kere de azmettin mi, artık Allah'a güvenip dayan. (Kuran/A-i imran, 159)
İnsan gücünün yettiği şeyi önce müşavere etmeli ve ondan sonra yapmalıdır. Bir insan gücünün dahilinde olmayan şeyi Cenab-ı Hakk'a tefviz etmelidir ki, bu tevekkül demektir.
Kul ekip biçiyor ve kendi yapması icap eden nadası yapıyor. Fakat yağmur yağdırmaya kudreti olmadığı için Cenab-ı Hak'tan istiyor, Esbab'a tevessül tevekküle mani' değildir.
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2.Kısım.
Aile sahibi olan ve misafiri gelip giden kimsenin bir senelik erzakı depo etmesi tevekküle mâni' değildir. Bugün rızkını yiyerek yarını düşünmesen o da tevekküldür.
Cenab-ı Hak, isa aleyhi's-selâm'a şöyle vahyetti:
''Ya İsa güneş gibi şefkatli ol! Arz gibi mütevazi ol! Gece gibi ayıpları setredici ol! Sular gibi sehâvetli ol!
Zikir emri vücub içindir. Cenab-ı Hak celle ve alâ Hazretleri, ''Beni çok zikir ediniz'', (Kuran/el-Ahzâb, 41.) buyurmuştur. Cenab-ı Hakk'ı zikretmek vaciptir. Vacibi terk eden azaba müstahak olur. Azaptan kurtulmak için zikretmek lazımdır. Bu da tarikat-i aliyye'ye suluk ile olur.
Tarikat-ı aliyyeden uzak olan bir kimse hakkında şöyle bir misal verebiliriz:
Meselâ acemi askerler önceleri elbisesiz olarak bir kışlaya verilir. Henüz askerlikle alakadar olmadıkları için korkudan kötü kötü düşünürler. Vaktâ ki elbiseyi giyerler, ünsiyet peyda ederler, eski hâlleri zail olur.
''İnsan, dünyadaki sayinin semeresini ahirette görür,'' (Kuran/en-Necm, 40) buyurulmuştur.
Bir adam hem işret eder, hem hırsızlık eder ve hem de yalan söylermiş. Bunların hepsini terk etmesini tavsiye etmişler. Hepsini birden terk edemem. Yalnız bir tanesini yani yalan söylemeyi terk edeyim, demiş. Yalanı terk etmiş. Sonra meyhaneden ve yahut hırsızlıktan geliyorum demeye hicap etmiş, hepsini terk etmiş.
Cenab-ı Hakk'ın en büyük sıfatı ''ilim'' dir, Onun için ilim tahsil etmek lâzımdır. Çünkü ferâiz-i diniyye'yi insan ilimle ifa eder, öğrenir. Yalnız ilim fayda vermez, amel ve ibadet de şarttır.
Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem den sonra peygamber gelmediği için ulema vâristir.
Seyyid Şerif Cürcâni, Ya'kub-i Çerhi Hazretlerine intisap etmiş, Bil'âhâra Ya'kûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'i kendi şeyhi olan Alâu'd-din Attâr Hazretlerine götürmüş, görüşmüşler.
Farsça bir beyitte Seyyid Şerif Hazretleri:
- Yakûb-i Çerhi'ye intisap etmeden Rafızi imişim. Alâûddin Hazretlerine mülâki olduktan sonra Allah'ımı bildim, demiştir.
Şu halde böyle bir âlim zatın kusurunu itiraf etmesi Tarikatın büyüklüğüne delâlet eder.
Yakûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'e teveccühte göğsünde bir hışırtı hissetmiş. Hafif bir de cezbe gelerek sarığı düşmüştü. Seyyid şerif, daha sonra bunun sebebini sormuş, o da: ''Derûnundan ilminin paslarını kazıdığını'' söylemiştir. Nitekim ayette buyurulmuştur.
''Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, biz onlara elbette yollarımızı gösteririz.'' (Kuran/ el-Ankebut, 69)
Burada iki mana vardır:
Biri, şerr-i şeytan ve nefs ile mücâhede edecekseniz bizden hidayet bulursunuz
Diğeri, mücâhede eden, çalışan herhalde emeline nail olur, mahrum kalmaz.
Cennet üçtür:
1- Avâm cenneti: Burada yeme, içme ve cima ile cemalüllah'a bir kaç defa nail olmak vardır,
2- Havâss cenneti: Bunlar da haftada bir defa cemâlullah'ı müşahede ederler.
3- Ahass cenneti: Bunlar, mukarrabindirler. Padişahın mabeyincisi gibi daima Cemalullah ile müşerret olurlar.
Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere cehennemden en sonra Çıkacak ''Hennâd'' isminde biriymiş. Hasan-ı Basri rahmetullahi aley- ağlayarak ''Keşke ben de onun gibi olaydım,'' demiş. Bunun sebebini sormuşlar, cevaben demiş ki:
- Ona Cehennemden çıkacağı tebşir olunmuş, senet almış, demektir. Bizim elimizde böyle bir hüccet yok, demiştir:
Abdülkadir Giylânî kuddise sirruh buyurmuşlardır ki:
''Ne kadar alıcı iseniz, o kadar satıcıyım.'' Bir satıcının başında bir çok insanlar bulunur. Hepsi seyircidir. Müşteri olarak bir ve yahut iki kişidir.
💚💚💚🌷🌷🌷
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2.Kısım.
Aile sahibi olan ve misafiri gelip giden kimsenin bir senelik erzakı depo etmesi tevekküle mâni' değildir. Bugün rızkını yiyerek yarını düşünmesen o da tevekküldür.
Cenab-ı Hak, isa aleyhi's-selâm'a şöyle vahyetti:
''Ya İsa güneş gibi şefkatli ol! Arz gibi mütevazi ol! Gece gibi ayıpları setredici ol! Sular gibi sehâvetli ol!
Zikir emri vücub içindir. Cenab-ı Hak celle ve alâ Hazretleri, ''Beni çok zikir ediniz'', (Kuran/el-Ahzâb, 41.) buyurmuştur. Cenab-ı Hakk'ı zikretmek vaciptir. Vacibi terk eden azaba müstahak olur. Azaptan kurtulmak için zikretmek lazımdır. Bu da tarikat-i aliyye'ye suluk ile olur.
Tarikat-ı aliyyeden uzak olan bir kimse hakkında şöyle bir misal verebiliriz:
Meselâ acemi askerler önceleri elbisesiz olarak bir kışlaya verilir. Henüz askerlikle alakadar olmadıkları için korkudan kötü kötü düşünürler. Vaktâ ki elbiseyi giyerler, ünsiyet peyda ederler, eski hâlleri zail olur.
''İnsan, dünyadaki sayinin semeresini ahirette görür,'' (Kuran/en-Necm, 40) buyurulmuştur.
Bir adam hem işret eder, hem hırsızlık eder ve hem de yalan söylermiş. Bunların hepsini terk etmesini tavsiye etmişler. Hepsini birden terk edemem. Yalnız bir tanesini yani yalan söylemeyi terk edeyim, demiş. Yalanı terk etmiş. Sonra meyhaneden ve yahut hırsızlıktan geliyorum demeye hicap etmiş, hepsini terk etmiş.
Cenab-ı Hakk'ın en büyük sıfatı ''ilim'' dir, Onun için ilim tahsil etmek lâzımdır. Çünkü ferâiz-i diniyye'yi insan ilimle ifa eder, öğrenir. Yalnız ilim fayda vermez, amel ve ibadet de şarttır.
Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem den sonra peygamber gelmediği için ulema vâristir.
Seyyid Şerif Cürcâni, Ya'kub-i Çerhi Hazretlerine intisap etmiş, Bil'âhâra Ya'kûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'i kendi şeyhi olan Alâu'd-din Attâr Hazretlerine götürmüş, görüşmüşler.
Farsça bir beyitte Seyyid Şerif Hazretleri:
- Yakûb-i Çerhi'ye intisap etmeden Rafızi imişim. Alâûddin Hazretlerine mülâki olduktan sonra Allah'ımı bildim, demiştir.
Şu halde böyle bir âlim zatın kusurunu itiraf etmesi Tarikatın büyüklüğüne delâlet eder.
Yakûb-i Çerhi Hazretleri, Seyyid Şerif'e teveccühte göğsünde bir hışırtı hissetmiş. Hafif bir de cezbe gelerek sarığı düşmüştü. Seyyid şerif, daha sonra bunun sebebini sormuş, o da: ''Derûnundan ilminin paslarını kazıdığını'' söylemiştir. Nitekim ayette buyurulmuştur.
''Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, biz onlara elbette yollarımızı gösteririz.'' (Kuran/ el-Ankebut, 69)
Burada iki mana vardır:
Biri, şerr-i şeytan ve nefs ile mücâhede edecekseniz bizden hidayet bulursunuz
Diğeri, mücâhede eden, çalışan herhalde emeline nail olur, mahrum kalmaz.
Cennet üçtür:
1- Avâm cenneti: Burada yeme, içme ve cima ile cemalüllah'a bir kaç defa nail olmak vardır,
2- Havâss cenneti: Bunlar da haftada bir defa cemâlullah'ı müşahede ederler.
3- Ahass cenneti: Bunlar, mukarrabindirler. Padişahın mabeyincisi gibi daima Cemalullah ile müşerret olurlar.
Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere cehennemden en sonra Çıkacak ''Hennâd'' isminde biriymiş. Hasan-ı Basri rahmetullahi aley- ağlayarak ''Keşke ben de onun gibi olaydım,'' demiş. Bunun sebebini sormuşlar, cevaben demiş ki:
- Ona Cehennemden çıkacağı tebşir olunmuş, senet almış, demektir. Bizim elimizde böyle bir hüccet yok, demiştir:
Abdülkadir Giylânî kuddise sirruh buyurmuşlardır ki:
''Ne kadar alıcı iseniz, o kadar satıcıyım.'' Bir satıcının başında bir çok insanlar bulunur. Hepsi seyircidir. Müşteri olarak bir ve yahut iki kişidir.
24- ZİKRİN LÜZUMU - (Musahabe 6 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Kısım.
Zikir manevi gıda olup, yemek yemek gibidir. Bir salik zarfının vüs'ati nispetinde zikretmelidir, Fazla zikreder, kalbinde fazla ateş olursa mahzûrdan salim olamaz. Her ne kadar çok lezzetini duyar ve bir takım zuhuratı da olur ise bunlara iltifat etmemelidir.
Fuyuzatın mihengi yalnız şeriattır. Şeriatı sevenler ve icra edenler, tarikattan feyz almışlar, demektir. Değilse, hayır. Hazret-i Allah muinimiz olsun, amin.
Hak Teala Hazretleri:
''Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun hakkı da dar bir geçimdir. Ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. Artık o zaman o, Rabbim beni niçin kör haşrettin, Halbuki ben hakikaten görüyordum, diyecektir.. Allah da şöyle buyuracak: ''Öyledir, sana ayetlerimi geldi de, sen onları unuttun. işte bugün de öylece unutuluyorsun.'' buyurmaktadır. (Kuran/Tahâ, 124-126)
Ayet-i kerimeyi biraz daha açıklamak icap ederse; bir kimse benim zikrimden i'râz ederse, onun için iki türlü ceza vardır. Birisi dünyevidir ki, hiç rahat yüzü görmez. Dâimâ kasâvetli olup, gözü hiç doymaz. İnsanların en fakiri gibi kendini ihtiyaç içinde görür. Çünkü haristir. Diğeri de; onun ahirette kör olarak haşredilmesidir. O vakit der ki, Yâ Rabbi! Burada beni niçin kör haşrettin? Ben dünyada kör değildim.
Allah Teâlâ Hazretleri: ''Ben sana Kur'an'da emirlerimi bildirmiştim. iki şey emretmiştim. Biri şeriat, diğeri tarikat. Sen bunları yapmadın, dinlemedin. Benim emirlerimi görmedin. Binâenaleyh görür gözlerini kör hükmünde eyledin. Ben de seni bugünkü günde böyle yaparım. İnayetimden mahrum eder, kör olarak haşrederim.
Ben size aza ve organlar veriyorum, unutmuyorum. Siz ise beni niçin unuttunuz? Dünyada bir veliyy-i nimetin yaptığı iyiliği unutmuyordunuz. Ben ise size her daim veliyy-i nimetlik ediyordum da, beni niçin unutuyordunuz? buyurur.
''Bütün mahlukat ve mevcudattan a'lâ olan Rabbin Teâlâ'nın ismini noksanlıklardan tenzih ve takdis et. Rabbin Teâlâ O zattır ki, cümle mahlûkatı yarattı ve azalarını müsavi kıldı, O Rabbin Teâlâ yarattığı mahlûkatın cümlesinin cinsi ve nevini ve efradını muayyen bir miktar üzerine tayin etti. Kendilerine layık olacak ef'âl'e tevcih etti. Ve onlara maksatlarına ulaştıracak yolları gösterdi, O Rabbin Teâlâ taze otları toprağın altından yeryüzüne çıkardı,'' buyuruyor. (Kuran/el-A'lâ, 1-4)
Hak Teâlâ Hazretleri:
Hiç bir şey hariç değil, hepsi O'nu hamdiyle tesbih eder. Fakat siz, onların tesbihini anlamazsınız? buyuruyor. (Kuran/el-İsrâ, 44.)
Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, mevcudatı Hakk'ı tesbih cihetinden dört kısma ayırmıştır.
1 - Cemadat,
2 - Nebatat,
3 - Hayvanat,
4 - İnsanlar.
Bu dört kısım içinde en ziyade cemâdât Hakkı zikrediyor. Zira hiçbir şeye ihtiyaç ve arzuları yoktur. Nebatat ise neşvu nemaya, anasır-ı erbaaya ihtiyacı olduğundan, cemadata nispetle daha az zikr ve tesbih ediyorlar. Hayvanatın ise yemek-içmek ve sair ihtiyâcâta arzuları olduğundan nebatata nispetle daha az Cenab-ı Hakk'ı, zikrederler. insanlar ise daha ziyade ihtiyaç ve arzuya tabi' olup hubb-i dünya sebebiyle ekseriyetle gaflet etmekte olduklarından hayvanat, nebatat ve cemadata nispetle daha az olarak Cenab-ı Hakkı zikrediyorlar.
''Siz müşkilat-ı diniyyenizi ehl-i zikirden sual ediniz.'' (Kuran/ el-A'lâ 9) Ehl-i zikirden murad evliyaullah hazeratıdır.
Ayet-i kerimesi, takvası olanlara Cenab-i Hakk'ın, ilmi ihsan edeceğini gösterir. Buradaki ilimden Murad, ilm-i Ledünni'dir. Medresede tahsil edenlere bildirir, demek değildir.
İbadet ve taattan mahram olduğu halde teessüf ve teessür etmeyen kimsenin kalbi Ölmüştür.
Tarik’a dahil olan bir kimse, ilmini, amelini, ahlaki halini bidayette ve vasatta tashih ve ta’dil etmeğe muvaffak olamazsa tarikattan istifade edemez ve edememiştir.
Tarikata intisap eden her şahıs mutlaka bir sıcaklık hissetmelidir. Çünkü Hamam'a giren kimse sıcaklık hissetmezse hamamın evinden ne farkı olabilir?
Bir insan yapmış olduğu günah ne kadar büyük olursa olsun, ümidini kesmeyerek tövbe etmelidir, Çünkü Cenab-ı Hakk'ın merhameti her şeyden büyüktür. Günahı büyültmek, Cenab-ı Hakk'ın lütfundan ümidini kesmek, demektir. Bu da yeis hâlidir. Yeis ise küfre müncer olur. Bununla beraber amel ve ibadet gereklidir. Fakat İbadetine de itimat etmemelidir.
Ricâlüllahtan bir zât, üç şeyi çok severim: ''maraz, fakr, mevt'' buyurmuş.
Necmüddîn Kübrâ Hazretleri, ''tevazuu köpekten öğrendim'' buyurmuştur.
- Ashabım, yıldızlar gibidir... buyurulmuştur. Evliyaullah da manen sahâbilere vâristirler.
- Allah'a giden yollar, mahlûkatın nefesleri sayısıncadır. Ancak tarikatlar arasında tasfiye-i ruha en uygun ve Hakk'a vuslata en yakın olan tarik, tarik-i zikirdir.
Zira:
- Zikrin hayırlısı hafi olanı, rızkın hayırlısı da miktarı kâfi olanıdır, buyurulmuştur. (Keşfü'l-hafâ) Zikr-i hafi de ikidir:
1 - Lisânen ihfa ile zikir,
2- Kalben zikir.
''Rabbini içinden yalvararak ve ondan korkarak, yüksek olmayan bir sesle zikret.'' (Kuran/el-A'raf, 205.)
Kalben zikir, lisan ile hafi zikirden efdaldir, Zira ayet-i kerimede: ''Allah'ın zikri en büyüktür.'' buyurulmuştur. (Kuran/el-Ankebût, 45.) Allah Teâlâ'nın zikrin büyüklüğü ile hükmetmesi, zikrin Allah nezdinde amellerin en efdali olduğunu gösterir.
- Zikr-i hafi hafaza meleklerinin işitmemesi sebebiyle zikr-i cehriden yetmiş kat efdaldir.
Hadis-i kudside Cenab-ı Hakk:
''Ben, Beni zikredenle beraberim,'' buyurmuştur. (Kesfu'l-hafa, 1/232)
Zakir, zikr ile Allah Teala'ya öyle kemâli kurbiyyet ve tamamı ünsiyyet tahsil eder ki, o kurbiyyet ve ünsiyetin gereği olan cülûs, Hak Teâlâ'nın şanına muhal olduğu halde Hak Teala onu zatına izafe etmiştir. Talib-i rızaullah ve ragıb-ı likaullah olan kimse zikre devam etmeli ki, rızaullah'a nail ve likaullah’a vasıl olabilsin.
İş hususunda onlarla müşavere.et. Bir kere de azmettin mi, artık Allah'a güvenip dayan. (Kuran/A-i imran, 159)
İnsan gücünün yettiği şeyi önce müşavere etmeli ve ondan sonra yapmalıdır. Bir insan gücünün dahilinde olmayan şeyi Cenab-ı Hakk'a tefviz etmelidir ki, bu tevekkül demektir.
Kul ekip biçiyor ve kendi yapması icap eden nadası yapıyor. Fakat yağmur yağdırmaya kudreti olmadığı için Cenab-ı Hak'tan istiyor, Esbab'a tevessül tevekküle mani' değildir.