DÜZELTME 1:44'te bahsettiğim Sartre ve Beauvoir ile bir dergi çıkaracaklar diye bahsettiğim dergi Combat dergisi. Ancak bir düzeltme yapmam gerekiyor. Çok özür dileyerek, Sartre ve Beauvoir, Merleau-Ponty ile birlikte bir dergi çıkarıyorlar. Bu derginin ismi Les Temps Modernes. Albert Camus'ünün dahil olduğu Combat bir gazete ve Sartre ve Beauvoir ile bir yazarlık ortaklaşmaları bulunmamaktadır.
Alber Camus, en sevdiğim yazarlardan biridir. Videonun başlığını tesadüfen gördüm, merak edip izledim. Camus'nün romanlarında ve denemelerinde anlatmaya çalıştığı yabancı ve başkaldırma kavramları kısa ve öz bir şekilde ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. Süleyman Bey'e teşekkür ederim.
Konuyu iyi anlatmışsınız ama sadece bana mı öyle geldi bilmiyorum fakat ses ayarlarınız çok rahatsız edici. İnsanda hemen kapatma isteği uyandırıyor. Kullandığınız mikrofondan mı kaynaklanıyor ya da Ekoloayzır ayarlarından mı bilemem ama sanki bir odada değilde çok büyük bir salonda ya stadyumda konferans verir gibi çok mekanik bir ses var..
Merhaba. Bu yorumu daha önce defalarca, İngilizce videoları da dahil edersek onlarca kez yazıp sildim. Şimdi buraya yazıyorum çünkü konuya bütünlüklü olarak hakim olduğunuzu düşündüm, diğer videolarınızı da izleyince, bazı ünlenmiş kalabalık takipçili felsefecilerimizin aksine. Ve yazacaklarım asla videoya veya size eleştiri değil. İntiharı temel bir felsefi sorun olarak kabul edip bunun karşısına "haydi o zaman inadına yaşayalım"dan fazla bir şey koyamayan ve buna rağmen kitaplarca anlatan insanların tutumunu omurgasız / yavşakça buluyorum. Camus başta olmak üzere varoluşçu veya nihilist olarak anılanların hepsi böyle bence. Cioran ve benzer edebiyatçılar, Zizek ve benzer modern düşünürler de aynı benim gözümde. Bir tek Pessao ayrı tutulabilir, belki .. Kendine yabancılaşan, disosiyasyon veya depersonalizasyon yaşayan insan oturup kitap yazamaz. Bir teoriyi düşüncesinde bütünleyip onu yıllarca anlatamaz, savunamaz. Bu kadar karamsar bilmemne görünüp eser bırakanların tamamı, ya kadına düşkün ya da sanata/estetiğe. Yani, farkındalığın farkındalığının getirdiği karamsarlığı, muhtemelen kalıtsal ve doğuştan aktif olan dopamin ve epinefrin sistemlerinin (pathway diye geçiyor, transmitter nöronların bağlantıları ve yardımcı hücrelerinin oluşturduğu sistemi kastediyorum) pek çoğumuzdan daha aktif olması sayesinde bastırabilmişler. İnsan farkındalığının öyle karanlık bir boyutu var ki, hayatta kalmak, "anam üzülmesin / oğlum travma yaşamasın" bağlamından bir adım öteye gidemiyor. Böyleleri için hayata dayanabilmenin tek yolu, dopamin - epinefrin - serotonin sislemlerinin aktivasyon süresini uzatan psikiyatrik reçeteler. Bu da yalnızca o günü sağ atlatmaya yarıyor, yarın sabah tekrar "yine kıyamet kopmamış yaa yine güneş doğmuş püh..." hissiyle uyanmayı engellemiyor.
DÜZELTME
1:44'te bahsettiğim Sartre ve Beauvoir ile bir dergi çıkaracaklar diye bahsettiğim dergi Combat dergisi. Ancak bir düzeltme yapmam gerekiyor. Çok özür dileyerek, Sartre ve Beauvoir, Merleau-Ponty ile birlikte bir dergi çıkarıyorlar. Bu derginin ismi Les Temps Modernes. Albert Camus'ünün dahil olduğu Combat bir gazete ve Sartre ve Beauvoir ile bir yazarlık ortaklaşmaları bulunmamaktadır.
Alber Camus, en sevdiğim yazarlardan biridir. Videonun başlığını tesadüfen gördüm, merak edip izledim. Camus'nün romanlarında ve denemelerinde anlatmaya çalıştığı yabancı ve başkaldırma kavramları kısa ve öz bir şekilde ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. Süleyman Bey'e teşekkür ederim.
@@Gokhan-swe öncelikle hoşgeldin :) ve değerli sözlerin için de teşekkür ederim 🙏🏻
Yaşa varol Süleyman hocam 👏👏
Teşekkür ederim Halikarnaslı ✊
harika bir video olmuş, her bir videonuzu izlemek için özellikle zaman ayırıyorum, dediğiniz her şey altı çizilesi, ağzınıza sağlık teşekkürler💕
Gayet iyi bir video olmuş teşekkür ederiz. Fakat sesiniz az geliyor.
Cok güzel bir video olmuş
Teşekkürler👍
Rica ederim :) iyi seyirler
Emeğinize sağlık, yine çok güzel bir video olmuş:)
Hocam yine harikasınız severek izliyorum sizi❤
🙏🏻
sisifosu hep çilekeş ve hayal kırıklığının temsili olarak hayal etmiştim
Böyle böyle yanlışları düzelticez
Emeğinize sağlık, teşekkür ederiz
Mükemmel👏
👏👏
:)
Konuyu iyi anlatmışsınız ama sadece bana mı öyle geldi bilmiyorum fakat ses ayarlarınız çok rahatsız edici. İnsanda hemen kapatma isteği uyandırıyor. Kullandığınız mikrofondan mı kaynaklanıyor ya da Ekoloayzır ayarlarından mı bilemem ama sanki bir odada değilde çok büyük bir salonda ya stadyumda konferans verir gibi çok mekanik bir ses var..
@@feritucar yok ya ben direkt dediğin gibi konuşmuşum ben de şimdi dikkat ettim
@@suleyman_akgul hiç katılmıyorum üstteki yoruma, sesiniz çok güzel insanın daha da dinleyesi geliyor
Merhaba. Bu yorumu daha önce defalarca, İngilizce videoları da dahil edersek onlarca kez yazıp sildim. Şimdi buraya yazıyorum çünkü konuya bütünlüklü olarak hakim olduğunuzu düşündüm, diğer videolarınızı da izleyince, bazı ünlenmiş kalabalık takipçili felsefecilerimizin aksine. Ve yazacaklarım asla videoya veya size eleştiri değil.
İntiharı temel bir felsefi sorun olarak kabul edip bunun karşısına "haydi o zaman inadına yaşayalım"dan fazla bir şey koyamayan ve buna rağmen kitaplarca anlatan insanların tutumunu omurgasız / yavşakça buluyorum. Camus başta olmak üzere varoluşçu veya nihilist olarak anılanların hepsi böyle bence. Cioran ve benzer edebiyatçılar, Zizek ve benzer modern düşünürler de aynı benim gözümde. Bir tek Pessao ayrı tutulabilir, belki ..
Kendine yabancılaşan, disosiyasyon veya depersonalizasyon yaşayan insan oturup kitap yazamaz. Bir teoriyi düşüncesinde bütünleyip onu yıllarca anlatamaz, savunamaz.
Bu kadar karamsar bilmemne görünüp eser bırakanların tamamı, ya kadına düşkün ya da sanata/estetiğe. Yani, farkındalığın farkındalığının getirdiği karamsarlığı, muhtemelen kalıtsal ve doğuştan aktif olan dopamin ve epinefrin sistemlerinin (pathway diye geçiyor, transmitter nöronların bağlantıları ve yardımcı hücrelerinin oluşturduğu sistemi kastediyorum) pek çoğumuzdan daha aktif olması sayesinde bastırabilmişler.
İnsan farkındalığının öyle karanlık bir boyutu var ki, hayatta kalmak, "anam üzülmesin / oğlum travma yaşamasın" bağlamından bir adım öteye gidemiyor. Böyleleri için hayata dayanabilmenin tek yolu, dopamin - epinefrin - serotonin sislemlerinin aktivasyon süresini uzatan psikiyatrik reçeteler. Bu da yalnızca o günü sağ atlatmaya yarıyor, yarın sabah tekrar "yine kıyamet kopmamış yaa yine güneş doğmuş püh..." hissiyle uyanmayı engellemiyor.
.