Habertürk TV TH-cam hesabına “Abone” olarak, güncel haberleri ve tarafsız yorumları takip edebilirsiniz. Bağlantıya tıklayarak abone olabilirsiniz. ⬇ hbr.tk/QNhqSs
Murat Hocam, tarihi ideolojiden ayırarak objektif ve bilimsel tarafsızlıkla değerlendirdiğiniz için çok teşekkürler. İnsanın kendi tarihiyle ve gerçekleriyle barışık olması lazım. Çok sıkıldık bu ideolojik çarpıtmalardan, iyi ki varsınız, iyi ki korkmadan gerçekleri bilim yolunda söylüyorsunuz. Umarım sizin sağduyunuz topluma hakim olur.
Kaynaktan bahsetmiyor, şu şöyle bu böyle olmuştur diye insanlara hayal ürünü Vahdettin'i anlatıyor. Eğer tarihi propaganda kaynaklarından öğrenirseniz Atatürk'e küfür edecek cesarette olmasanız da mücadelesinin zaferini mal edecek hain elbet buldururlar size. Murat Bardakçı ne kadar beğendiğim bir tarihçi olsa da bu konuda çok sığ düşünüyor ve ideolojiden yararlanıyor.
İlber hocam ne kadar tatlı dinliyor maşallah onca bilgi kültür birikimine sahip olsa da karşısındaki ve yanındaki insanları dinlemeyi biliyor hakkıyla yapıyor
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
evet milli mücadele için kurulan kuvayi milliyeye saldirmasi için cemiyet kurmuştur kendisi. yunan ordusuna saldiramadan içimizdeki hainler sayesinde şehitler verdik....kurtarmaya çaliştigi vatan ingiltere. baya baya görevini layikiyla yapti kendisi....
@@sametd.9094 Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor. Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır. Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim.. Makalenin Türkçe çevirisi: Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti. Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu. Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi. Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu. Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu: “… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu. Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım. Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
@@darbelimatkapdarbelimatkap5634 Sen programdan hic birsey anlamamissin. Devlet aklindan bahsediyor, sen de tutmus bunu iddia ediyorsun. Turk devlet aklina kufur ediyorsun.
@@darbelimatkapdarbelimatkap5634 Tam tersi, İngilizlerin en çok korktuğu şey birgün Türklerin din kisvesini üstünden atıp modernizasyonlarını tamamlamasıdır. Atatürk ülkeyi İngilizlere emanet etme niyetinde olsa Damat Ferit’in karşısında durmazdı. İngilizlerin İstanbul Hükümeti’ni desteklediğini göremiyorsan IQ problemi yaşıyorsun demektir. Dine bağlı kalmış her millet, her alanda geri kalmaya mahkûmdur. Bunun İslam ile de ilgisi yoktur. Her türlü din, toplumların çağdaşlaşma yolunda atacakları adımlara karşı ayak bağıdır. Şu anda dünya üstünde din baskısı altında çağdaş medeniyet seviyesini yakalamış tek bir toplum dahi yok. Artık devir bin sene önceki gibi insanları dini duygular altında toplayarak kılıç sallama devri değil. Bunu 100 sene önce görmeyi başarmış Atatürk’e çemkirmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz, çünkü dünyayı okuyamıyorsunuz. Bir halt bildiğiniz de yok. Şu anda İngilizlerin isteyeceği son şey Türklerin dinden kurtulmasıdır
Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor. Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır. Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim.. Makalenin Türkçe çevirisi: Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti. Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu. Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi. Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu. Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu: “… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu. Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım. Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
Bir gün gerçekler ortaya çıkacak, biz ilk okuldayken takayla kiyiya yakın gizlice Samsun a gitti diye anlattılar ve Samsun a çıkışı bayram diye kutladılar. Ortaya çıktı ki gerçekler hic te öyle değil.
İster Cumhuriyet ister İmparatorluk zamanı fark etmez, hepsi bizim tarihimiz. Her şeyin açık açık yazılıp çizilmesine var mısınız? Tamam, 5816 kaldırılsın. Peki o zaman siz de mesela Tarihin Arka Odası'nda Murat Bardakçı'nın bahsettiği Hamse-i Atai gibi Osmanlı Dönemi'ne ait bazı eserlerde resmedilmiş o döneme ait bazı(!) tercihlerin, Bahçe köşkler'de neler yaşandığının yine Murat Bardakçı'nın "Osmanlı'da Seks" kitabındaki gibi konuların konuşulmasına var mısınız? Bak bunlar da 5816 olmasa daha rahat konuşur sandığın Bardakçı'nın bir dönem gündeme getirdiği, yazdığı konular. Hani bazılarınız diyor ya Osmanlı'da şu yoktu, bu yoktu her şey Cumhuriyet ile başladı dediğiniz o konuları konuşmaya var mısınız?
8:16 pekı ıstemiş de hocam, nutukta neden ''Beni İstanbul'dan nefy ü teb'id (sürüp uzaklaştırmak) maksadiyle Anadolu'ya gönderenler'' diye bahseder İstanbuldakilerden ? Başta istemedi de sonradan dediginiz yetkileri isteyip, verilince mi kabul etti ?
Değil mi emin misin hangi tarihi bilginle konuşuyorsun acaba değilmiş mustafa kemalin yıldız sarayı yağmalamasında bile bulunduğu oradan eşya(lar) aldığı hareket ordusu mensubu olduğu ittihatçi ilk kadrosunda yer aldığı hepsi biliniyor en son adam olarak mustafa kemal gönderildi onuda ingilizler onayladığı için(?)
@@ahmedseyahatname Harekat ordusu ile hareket ettiği doğrudur ama bu ordu, parti değil. Ayrica Osmanlida ganimet almak diye bir gelenek var ve M. Kemal de bir Osmanli askeri. Ittihatcılık ordu içinde başlayan bir hareket ve sonradan partileşiyor. M. Kemal parti içinde yeralmıyor. Partide yeralmadığı için padişah yaveri oluyor. Vahdettin özellikle parti üyesi olmayan paşalar arasından ordu müfettişligi icin seçim yapıyor. Yakından tanıdığı içinde Mustafa Kemal'i tercih ediyor.
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
vahdettin kurdugu cemiyetle, milli mücadele ekibine saldirdi. biz yunan ordusuna saldiramadan şehitler verdik! vahdettin vatani degil saltanatini düşünen hainin tekiydi. başka tarihçi yokmu tonlar var. çikarsinlar bak nasil gömüyo vahdettine....
Mason dedenin torunu Murat Bardakçı'dan kıvırmalar! Vahdettin göndermemişmiş ama 9.Ordu müfettişi olarak göndermiş. Devletin başı Sultan Vahdettin değil mi? Sultan Vahdettin imza vermese Kamâl sınırsız padişah fermanı altın para silah araba asker ve subaydan oluşan 48 kişiyle ve İngiliz istihbarat subayı J.G.Bennet'in verdiği ingiliz vizesiyle gönderildiği Samsun'a asla hareket edemezdi. Ey Murat Bardakçı! İngiliz baskısıyla alınmış fetva hakkında Kamâl'ın neler söylediğini de söyle! Kamâl Samsun'dan Erzurum'dan çektiği telgraflarda güya kendisi hakkında idam ferman çıkartmış Vahdettin ve Saltanat için Cenab-ı Vâcibul Ağmal hazretlerinden niyâzım odur ki diyerek bir Alim Ulema şeriatçı gibi niye dua etsin? Kamâl Ankara'da Hacı Bayram Veli camisinden tekbirlerle salavatlarla sağına soluna hacı hocayı alarak açtığı mecliste 24 Nisan 1920 günü meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada gayelerinin din-i islâm'ı hilafeti saltanatı vatanı kurtarmak olduğunu niye söylesin? Güya vatan kurtaran Kamâl'a ve yanındakilere Samsun'daki ingiliz binbaşı Salter yüzbaşı Hurst, Erzurum'daki İngiliz Albay Rawlinson, Ankara'daki İngiliz yüzbaşı Whittall Fransız yüzbaşı Boissier emrindeki silahlı birliklerle niye müdahale etmediler? Fransızlar işgal ettikleri ilk meclis binası Kamâl Ankara'ya geldikten sonra işgali sonlandırıp binayı Kamâl'a niye verdiler? Yoksa alternatif devlet kurdurularak yüzyıllarca Hristiyan batı dünyasına kafa tutup bela olmuş islâm'ın müslümanların hamiliğini yapmış, devlet sistemini İslâmî temellere oturtmuş, üç kıtaya şan şeref nam salıp adaletle hükmetmiş bir Ecdad'dan kurtulup, laik seküler dînsiz temelllere dayalı İslâm müslüman mukaddesat düşmanı devlet sisteminin temelleri mi atılmıştır? Velhasıl Kamâl, İstanbul'dan hareket etmeden bir gün önce Vahdettin'e verdiği sözleri yeminleri unutup ingilizlerin değirmenine su taşımıştır. 1923'den sonra yani türlü entrikalara tehditlere gücü kuvveti yetkiyi ipleri eline tam olarak aldıktan sonra gerçek yüzünü göstermiştir. Osmanlının posta telgraf araba silah mühimmat subay asker vs. her türlü imkanını kullanıp da 1 Kasım 1922'de meclisteki mebusları "Muhtemel bazı kafalar kesilecektir" diyerek tehditle Saltanatı kaldırıp 623 yıllık Osmanlı'yı yıkmanın adını sen koy kardeş. Hiçbir tarih kitabında Osmanlıyı ingilizler Fransızlar İtalyanlar Ruslar vs.yıktı diye yazmaz. Hem bize vatan kurtardı diye yutturulan Kamâl, Fransızlarla İtalyanlarla Ruslarla ve 1918-23 arası 5 yıl kaldıkları İstanbul'dan bizim kandırdıkları Yunan'la dalaşmamızı seyredip istedikleri düzeni kurduktan sonra Ekim 1923'de ülkeyi törenlerle veda partileriyle terk eden İngilizlerle nerde ne zaman hangi savaşı yapmıştır da vatanı kurtarmıştır? 1914-18 arası 4 yıl boyunca yüzbinlerce kişilik ordularıyla Osmanlı üzerine yürüyen İngilizler, 1918-23 arası 5 yıl kaldıkları İstanbul'dan Ankara'ya Kamâl'ın üzerine niye yürümediler? Bu ingilizler İstanbul'a turistik gezi yapmaya mı geldiler? Bugün Akdeniz'de başımızı ağrıtan Antalya'ya 2 km, Yunanistan'a ise 580 km uzaktaki Meis adasını bile güya denize dökülen Yunan'a verenler vatan kurtarmış olabilir mi? Asla!
@@malkocoglu4770 Gerçegin ortaya çıkması gıbı bır adeti var ergeç herşey ortaya çıkacak ..benim asıl merak ettigim ... bizier bi tarafın fanatıkleri olarak gerçekleri duymaya hazırmıyız aceba ...bence sürecin böyle yavaş yavaş ilerlemesi herkes için daha hayırlı ...
Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir. Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor. Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır. Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim.. Makalenin Türkçe çevirisi: Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti. Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu. Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi. Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu. Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu: “… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu. Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım. Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
Sinan meydan gibileri izleyeceğime 2.lig maçı izlerim adam seçim yaklaşınca atam camiden çıkmazdı diyecek nerdeyse seçimden sonra tekke zaviyelere nefret kusar atam doğru yaptı diye
devlet vahdettin ile ingilizlerin sentezi olan bir yapı. ya da ingilizlerin kontrolündeki vahdettin. dünyanın her yerinde vahdettin gibi adamlar için atatürkün tanımlamaları geçerlidir. ama iş türkiyeye dönünce batıcı kafalar o kadar yaygın cüretgar ve fütürsuz ki vahdettin savunusu icra edilebiliyor. hem de dünyanın en basit 5 yaşında öğrenilen mantık kuralları dahi inkar edilerek. bunların değişik ünvanları var ama en önemli ortak özellikleri arsızlıkları.
@@amilhan Fatih İstanbul'u alırken orada mıydın? Bence Fatih'e İstanbul'u İngilizler verdi o zaman. Mustafa Kemal'e idam fermanı çıkartan adamın niyeti de bellidir yani.
Her konuda ayrışan, bölüşen, kavga eden güzel ülkemin güzel insanları, Galyalılar(!) Allah aşkına tarih hakkında bari birbirinizi yemeyin yahu. Elinizin altında internetler, telefonlar, okuyunuz efendim, okuyunuz.
size iq testi yaptırmanızı öneririm ya da mantıksal sinsileniz çökmüş. olay apaçık ortada ingilizlerle birlikte atatürkü haindir katli vaciptir fetvası veren vahiiiidettindir. vahidettin açıktan ingilizlerle birliktedir. ve ingiliz zırhlısıyla kaçmıştır. atatürk vahidettin ingilizlerle birliktedir demiştir. geriye ne kaldı? sapıkça zihin oyunları
Bizans'ın son İmparatoru Constantine XI Palaiologos 2. Mehmet'in şehri teslim et seni Mora Kralı yapayım önerisini düşünmeden reddederek elinde kılıcıyla son ana kadar kahramanca savaşmış ve savaşırken KAHRAMANCA ölmüştür. Buna karşılık son osmanlı imparatoru alçak hain vahdettin ise ülkeyi işgalcilere teslim etmek bir yana, sonunda karılarını, kızlarını yani namusunu İngiliz subaylara yani işgalcilere emanet ederek onların gemisiyle alçakça haince ve korkakça kaçmıştır. Yani Bizans İmparatoru osmanlı imparatoru vahdettinden binlerce kat daha onurlu, daha cesur ve vahdettin haininin aksine bir kahramandı. Ağzına sağlık Tunç Soyer'in az bile söylemiş dünyanın en soysuz en ahlaksız en onursuz hanedanı osmanlı ailesine...........................Ve ATATÜRK'ün bence tek hatası dünyanın en alçak ve en aşağılık ailesi olan osmanoğullarını sürgüne göndermek olmuştur. Yapılması gereken ise aynı Bolşeviklerin Romanov ailesine yaptığı gibi en yaşlısından en gencine kadar kadın, erkek, çocuk ayırt etmeden bu soysuzlardan ve alçaklardan oluşan aileyi itlaf etmek olmalıydı.
Ne kadar anlamlı bir cümle yazmışsın, çok etkilendik, çok güldük! Siz “Osmanlıcılar” bu kadar boş olmasanız, belki geçmişin hanedanı daha doğru değerlendirilir!
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
@@skmanol7062 O masada tarihçi yok boş kafa. Lise mezunu Fatih, gazeteci Bardakçı, Fethullah'a beş vakit secde eden İlber. Bu masaya düzgün adam oturmaz zaten.
🤔😀Haklisin,Ataturk bin senede bir milleten cikan baskomutan. Ben eski sovyetlerde yasarken Ataturk Anadolu insanarina sultanin esir oldugunu anatmaktan zorlaniyormus haber almistim tarihcilerdrn,.🤔 O yuzden onceki emirleri padisahin emri soyleyerek insanara kumanda veriyormus, autorite kazandiktan sonra, kendi adiyle emir vermis,yani padisah gavurlarin elinde diyormus.😢👊🇹🇷
Off yaa off nezaman cikicak bu arsivdeki sumen alti edilen yazismalar belegeler entirikalar ingiliz kazigi bel alti isler tarihin derinindeki derin dumenleri cikarin yahu cikarin
Kamâl bırak 7 düvelle savaşmayı onlardan yani ingilizlerden Fransızlardan İtalyanlardan Ruslardan vs. en büyük yardımları almıştır. Kamâl vatan kurtarmış değildir. Ancak bu aziz milletimiz savaşmadı mücadele etmedi demek değildir. Zira milletimizin bir kısmının bunların ittihatçı hainlerin devamı olduğunu anlayıp bundan dolayı Kamâl'ın kadrosuna destek vermediği aşikârdır. Destek verenlerin çoğunun da, Kamâl'ın tıpkı meclis açarken tekbirlerle sağına soluna aldığı hacı hocalarla, meclis kürsüsünden amaçlarının hedeflerinin hilafeti saltanatı kurtarmak şeklinde yaptığı takiyyelere kapıldıkları yani kandırıldıkları ortadadır. Çünkü bunların çoğu Kamâl'ın gerçek yüzünü, Kamâl'ın gücü kuvveti yetkiyi ipleri eline tam olarak aldığı 1923'den sonra görmüştür. 1.Meclisin çoğu, Kamâl'ın gerçek yüzünü göremeyerek Kamâl'ın vatanı hilafeti saltanatı kurtardığını zannetmişlerdir. Görenler de Ali Şükrü Paşa, Halit Paşa gibi vatanperverler suikastlerle ortadan kaldırılmıştır. Kazım Karabekir, Refet Bele gibi paşalar da sonradan uyanmıştır. Ancak tarih 1925'e gelmiş iş işten çoktan geçmiştir. Paşalar mebuslar bu haldeyken halkın halini sen tahmin et kardeşim. Kamâl daha henüz İngiliz vizesiyle İstanbul'dan Samsun'a gönderilip ingilizlerin işgal ettikleri yerlerden elini kolunu sallayarak geçip Ankara’ya gelmeden çok daha önce milletimiz, Kuvva-i Milliye'ler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri Redd-i İlhak Cemiyetleri kurarak çoktan vatanı kurtarmak için mücadeleye başlamıştı. Samsun'daki İngiliz binbaşı Salter yüzbaşı Hurst, Erzurum'daki İngiliz Albay Rawlinson, Ankara'daki İngiliz yüzbaşı Whittall ve Fransız yüzbaşı Boissier emrindek silahlı birliklerle Kamâl'a ve yanındakilere müdahale etmemişlerdir. Hatta Fransızlar işgal ettikleri ilk meclis binasını Kamâl Ankara'ya geldikten sonra işgali sonlandırıp binayı Kamâl'a vererek önünü açmışlardır. Bu bilgi TBMM'nin resmi İnternet sayfasında bile yazıyor. Şu hale bak! Böyle düşmana can kurban. Karadenizde'ki Doğu'daki Güneydoğu'daki illerin kurtuluş günleri Kamâl'ın vatan kurtarmadığına ispattır. Bu iller kahraman halkımız tarafından kurtulurken ortada Kamâl falan yoktur. Kamâl'ın 7 düvel diye yutturulan İngiliz kuklası Yunan'a karşı güya Kurtuluş Savaşı'yla bir kurtarıcı bir kahraman gibi ortaya çıkarılması, ilerde yapacağı dinsiz devrimlerin önünü açmak, bu milleti dinden tarihten edepten iffetten hayâdan koparıp güya yendiğimiz gàvúrlara benzetmek içindir. Nitekim Kamâl ve ekibinin halka sormadan seçim yapmadan zorla zulümle zorbalıkla jandarma dipçiğiyle tatbik ettikleri uygulamalar bu yönde olmuştur. Velhasıl bugün milletimizin çoğu çağdaşlık aydınlanma uygarlık zırvalarıyla zehirlenip güya yendiğimiz gàvúrlara benzetilmiştir. Kandırılmış aldatılmış cáhîl gâfil kamâlistlerin o olmasaydı adın Yorgo olurdu demeleri kocaman bir zırvadır. Çünkü Kamâlistler Yorgo'dan beter gavurlaşmış durumdadırlar. 1909'daki hain 31 Mart Vakası'nda Yáhudi yuvası Selanik'den gelen ittihatçı hainlerin, Bulgar Makedon Yúnan Érmeni çetecilerden hatta 700 kişilik musevi taburundan oluşan çapulcu Hareket Ordusu'nun Abdülhamit'i darbeyle tahttan indirmesiyle, bunlar Osmanlı idaresini ele geçirmişlerdir. Bundan sonraki mesele müslüman Türkler'den kurtulmak, müslümanları Anadolu'dan kovmak tarzında icra edilmeye başlanmıştır. Balkan ve 1.Cihan Harpleri, Cumhuriyetten sonra Kamâl'ın ve érmeni İnönü'nün uygulamaları bunun izleri ile doludur. 1.Cihan Harbi'ndeki komutanların göğsünde tapınakçı haçı vardır. Çanakkale'de Irak'ta Filistin'de Kut'ûl Amâre'de, Yemen çöllerinde savaşanlar bu milletin müslüman evlatlarıydı. Onlar ezanlar dinmesin, islam sancağı inmesin, mabedlerimiz çiğnenmesin, vatan işgal edilmesin diye şehid oldular. Ancak başlarındaki komutanların çoğunun bu milletin evlatları olmadığı aşikârdır. Osmanlının başındaki Alman komutanlarının da Yáhudi oldukları bilinmektedir. Nitekim 1.Cihan Harbi'ni özü itibariyle müslüman Türk Milletinin velhasıl müslümanların soykırıma uğratıldığı bir operasyon olarak değerlendirmek hayalcilik olmasa gerek. Birçok cephedeki büyük kayıplar bunu işaret etmektedir. Bunu Balkan Harbi'nde savaşmadan teslim edilen birçok Balkan şehirlerinde görmek de mümkündür. Hatta Kazım Karabekir milli mücadelede ordusuyla birlikte Kafkaslara gönderilmek istenip ordusu kırdırılmak yok edilmek istenmiştir. Ancak o bu oyuna gelmemiştir. Daha sonraki tatbikat geride kalan müslümanlardan kurtulma, müslümanları fakir ırgat yetkisiz güçsüz yapma şeklindedir. Ülkenin en verimli topraklarının, binlerce dönümlük verimli arazilerinin, bürokrasiden eğitime tüm köşebaşlarının din tarih millet düşmanı soyisimleri şifreli Sebatayist mason sàhte Türkler'e sàhte Kürtlere, Érmeni Yáhudi vs. kriptolara verilmesi bu millete operasyon yapıldığının ispatıdır. İşte bugün gelinen nokta ortadadır.
Tarikat ehli..istihareye yatıyor..kendisi bazı şeyleri biliyor...ne kadar bilimsel bir bakış sayın Murat bardakci..vahdettinin kaç tane eşi oldugunu ve kaç yaşında olduklarinida bilimsel olarak açıklarsanız çok isabetli olur
Vahideddin'in ilk evliliği Nazikeda hanımladır ve başka kadınla evlenmemek üzere söz vererek almıştır bu hanımını. Nazikeda hanımdan üç kızı olmuştur. Daha sonra yine hanımının izin vermesiyle başka hanımla evlenmiştir. Bence sizin en büyük yanılgınız, tarihte olanları o zaman içinde ele alıp değerlendirememenizden kaynaklanıyor. Bütün bunlar olurken, unutmayalım ki Avrupa "Kadın insan mıdır değil midir? kadın İncil'e el sürebilir mi süremez mi" bunu tartışıyordu. Artık bırakalım ecdadımıza düşmanlığı. Unutmayalım ki Kurtuluş savaşını yapan ve Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı'nın yetiştirdiği paşalardır.
Koskoca 3 kıtaya hükmetmiş bir hanedanın üyesi bir kişinin meşru dairedeki evliliklerini sen kimsin eleştiriyon? Sen kimsin aciz ? Sana mi düştü insanın özel hayatı utanmaz arlanmaz ? Sana mi sorması gerekiyordu?
@@mutevessim Vahdettin 3 kıta'ya değil kendi payitahtına hükmedememiş ve sonunda İngiliz zırhlısına binip kaçmış. Halk savaş verirken düğün yapmış. Özel hayatı yerin dibine batsın, sizler de o zaman yenilenlerin soyusunuz bu kadar kuyruk acısı var.
@@ilbertunga853 üç kıtayı yöneten bir hanedanın üyesi yazdım istersen doğru anlamayı dene öncelikle, Ayrıca kimin bu toprakların öz sahibi kimin yunan sevdalısı olduğu gayet açık o yüzden dalavereye gerek yok.Atalarini ve tarihini sevenler değil de gavurun benzemediği bir şeyini bırakamayacak kadar ahlakta fikirde kültürde gavurlasanlar vatanda hak sahibi öyle mi buna essekler bile güler
@@mutevessim Kim soyu olursa olsun İngiliz gemisine binip kaçmış. Yunanlar bizimle dalga geçiyor, son Bizans imparatoru Konstantin savaşıp öldü kaybetmesine rağmen, sizin korkak padişah kaçtı diye. Madem adamdı düşman gemisiyle kaçacağına şerefiyle ölürdü şehrini savunurken. Ahlakta fikirde kültürde Araplaşanlar kız çocuklarıyla evleniyor, karısını dövüyor, kadını erkeğin yarısı sayıyor, dinden çıkanın kafasını kesiyor. Eşşek olduğun için gülebilirsin.
Ya kardeşim hahaha 😂😂😂😂 ne komiksiniz!! Vahdettin İngilizlerin isteği üzerine üç tane genel kurmay askerine gidin Anadolu'da silahları toplayın ve İngiliz Yunan ordusuna isyan edenleri bertaraf edip tutuklayın diye müfettiş subay gönderiyor, şu subaylar dan biri Mustafa Kemal Atatürk tür üç müfettiş subay ve diğer kurmay subylar ülkeyi kurtarmak için akıl birliği yapıyorlar ve Mustafa Kemal Atatürk daha Zeki akıllı olduğu için diğer subaylar onu dinleyip ona tabi oluyorlar,ve Anadolu da ilk Samsun'a gidiliyor toplantılar filan başlıyor,olay budur
Neye göre bunu diyorsun Atatürk Allah mi tek başına Anadolu ya gidecek her gelen yüksek rütbeli paşalar dahil ona tabi olacak anadoluda önde gelen aşiret Türkmen aşiretleri ona tabi olacak bütün organizasyon ona baglacak beyninizi kullanmayı bilin sosyal medya yok Mustafa Kemal i tanıyan eden yok ki bugün biri Anadoluya inse bunu denese yine yapamaz ama operasyonu devlet yapıyorsa giden sıradan bir paşa olan Mustafa Kemal in elinde bulunun izin ve selahiyet yetki belgesi onu orada öne çıkardi yoksa kimse tabi olmaz ve ayrıca ustama Kemal Anadolu ya geldiğin de anadoluda kurtuluş hareketi başlamisti sarayın verdiği yetki olmasa ona biat eden olmazdı sanıyorsunuz ki halk Atatürk e hayrandı Atatürk yaşarken kurulan ikinci partiye seçim kaybetti kendi partisi iktidar olamadı buna kızan Mustafa Kemal rakip partiyi kapattı bu da gösteriyor ki çok aşık değil halk ona ayrıca oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğuna secilmeden gelmiş oturmustur bu kadar dar beyin zarar sana bebeğim
ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN MAKAMI ALİ OLSUN OSMANLININ EN SIKINTILI DÖNEMİNİN PADİŞAHI DEVLET SANKİ BİR İNSAN GİBİ DOĞUŞU ZİRVESİ GERİYE GİDİŞİ 624 YILLIK İMPAROTOLUK SELÇUKLUNUN OSMANLININ VE MİRASCISI TŪRKİYE 1000 YILDIR BURDAYIZ ELHAMDÜLİLLAH
Habertürk TV TH-cam hesabına “Abone” olarak, güncel haberleri ve tarafsız yorumları takip edebilirsiniz. Bağlantıya tıklayarak abone olabilirsiniz.
⬇
hbr.tk/QNhqSs
ü0
Murat Hocam, tarihi ideolojiden ayırarak objektif ve bilimsel tarafsızlıkla değerlendirdiğiniz için çok teşekkürler. İnsanın kendi tarihiyle ve gerçekleriyle barışık olması lazım. Çok sıkıldık bu ideolojik çarpıtmalardan, iyi ki varsınız, iyi ki korkmadan gerçekleri bilim yolunda söylüyorsunuz. Umarım sizin sağduyunuz topluma hakim olur.
Kaynaktan bahsetmiyor, şu şöyle bu böyle olmuştur diye insanlara hayal ürünü Vahdettin'i anlatıyor. Eğer tarihi propaganda kaynaklarından öğrenirseniz Atatürk'e küfür edecek cesarette olmasanız da mücadelesinin zaferini mal edecek hain elbet buldururlar size. Murat Bardakçı ne kadar beğendiğim bir tarihçi olsa da bu konuda çok sığ düşünüyor ve ideolojiden yararlanıyor.
Akp kuklasi
İlber hocam ne kadar tatlı dinliyor maşallah onca bilgi kültür birikimine sahip olsa da karşısındaki ve yanındaki insanları dinlemeyi biliyor hakkıyla yapıyor
Murat bardakçı beyefendi,
adam vallahi, hep açık ve doğru bilgi vermeye çalışıyor. Fatih bey arada bulandırmaya çalışsada kendisi hemen düzeltiyor.
İşgalci Haçlılar Vahidettin' den çok memnundular... Kendi öz evlatları gibiydi..
Çok doğru tespit tebrik ederim aynen beni de sinir etti kardeşim
5:13 Bu isi en iyi yapicak olan..... güme gitti :)
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
evet milli mücadele için kurulan kuvayi milliyeye saldirmasi için cemiyet kurmuştur kendisi. yunan ordusuna saldiramadan içimizdeki hainler sayesinde şehitler verdik....kurtarmaya çaliştigi vatan ingiltere. baya baya görevini layikiyla yapti kendisi....
@@sametd.9094 celladına aşık olmuşsa bir millet,
ister ezan ister çan dinlet.
itiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
müstehaktır ona her türlü zillet.
@@sametd.9094 Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir.
Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor.
Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır.
Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim..
Makalenin Türkçe çevirisi:
Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.
Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.
Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.
Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu:
“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.
Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.
Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
@@darbelimatkapdarbelimatkap5634 Sen programdan hic birsey anlamamissin. Devlet aklindan bahsediyor, sen de tutmus bunu iddia ediyorsun. Turk devlet aklina kufur ediyorsun.
@@darbelimatkapdarbelimatkap5634
Tam tersi, İngilizlerin en çok korktuğu şey birgün Türklerin din kisvesini üstünden atıp modernizasyonlarını tamamlamasıdır. Atatürk ülkeyi İngilizlere emanet etme niyetinde olsa Damat Ferit’in karşısında durmazdı. İngilizlerin İstanbul Hükümeti’ni desteklediğini göremiyorsan IQ problemi yaşıyorsun demektir. Dine bağlı kalmış her millet, her alanda geri kalmaya mahkûmdur. Bunun İslam ile de ilgisi yoktur. Her türlü din, toplumların çağdaşlaşma yolunda atacakları adımlara karşı ayak bağıdır. Şu anda dünya üstünde din baskısı altında çağdaş medeniyet seviyesini yakalamış tek bir toplum dahi yok. Artık devir bin sene önceki gibi insanları dini duygular altında toplayarak kılıç sallama devri değil. Bunu 100 sene önce görmeyi başarmış Atatürk’e çemkirmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz, çünkü dünyayı okuyamıyorsunuz. Bir halt bildiğiniz de yok. Şu anda İngilizlerin isteyeceği son şey Türklerin dinden kurtulmasıdır
tarihi bırakalım hocam . hasata geldik sanırım . proğramınız güzeldi🤲
tarihin arka odası tekrar yayına girmeli murat hocamın işi yoğun olmasa tekrar başlasa süper olur
@Siyah Sancak gerçekleri😅😆 ulkeye kat kat daha fazla multeci alinmasini savunuyodu kimlerin agzindan konustugu ortada
Yok ya paşa bir karanlık gecede
gizlice gemiye binip Samsun'a gitmedi mi 😁
hayır bunlar palavra
fatih altaylinin gercekler hosuna gitmiyor ikide birde boluyor
bayılıyorum böyle tarafsız insanlara. mükemmelsiniz
Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir.
Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor.
Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır.
Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim..
Makalenin Türkçe çevirisi:
Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.
Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.
Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.
Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu:
“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.
Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.
Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
Bir gün gerçekler ortaya çıkacak, biz ilk okuldayken takayla kiyiya yakın gizlice Samsun a gitti diye anlattılar ve Samsun a çıkışı bayram diye kutladılar. Ortaya çıktı ki gerçekler hic te öyle değil.
Murat Bardakçı 5816 olmasa çok daha rahat konuşur, hanedana çok yakın olması sebebiyle elinde çok belge varmış
5816nin ne islevi oldugu gayet biliyosunuz ama boyle konusmak isinize geliyo
S. Pz. Venk
İster Cumhuriyet ister İmparatorluk zamanı fark etmez, hepsi bizim tarihimiz. Her şeyin açık açık yazılıp çizilmesine var mısınız? Tamam, 5816 kaldırılsın. Peki o zaman siz de mesela Tarihin Arka Odası'nda Murat Bardakçı'nın bahsettiği Hamse-i Atai gibi Osmanlı Dönemi'ne ait bazı eserlerde resmedilmiş o döneme ait bazı(!) tercihlerin, Bahçe köşkler'de neler yaşandığının yine Murat Bardakçı'nın "Osmanlı'da Seks" kitabındaki gibi konuların konuşulmasına var mısınız? Bak bunlar da 5816 olmasa daha rahat konuşur sandığın Bardakçı'nın bir dönem gündeme getirdiği, yazdığı konular. Hani bazılarınız diyor ya Osmanlı'da şu yoktu, bu yoktu her şey Cumhuriyet ile başladı dediğiniz o konuları konuşmaya var mısınız?
Murat bardakcinin 5816 hakkinda konusmasini dinleyin cagiller
@@Sam-hq1to Onlar da biliyorlar neyin ne olduğunu da işlerine gelmiyor.
Valla bizzat olayları yaşayan Atatürk söylüyor biz söylemiyoruz.
Ne söylüyor
3:51 İlber hoca bea 😛
sonunda 6 lisan biliyordu nerden çıkıyor bunlar... devamı var mı?
8:16 pekı ıstemiş de hocam, nutukta neden ''Beni İstanbul'dan nefy ü teb'id (sürüp uzaklaştırmak) maksadiyle Anadolu'ya gönderenler'' diye bahseder İstanbuldakilerden ? Başta istemedi de sonradan dediginiz yetkileri isteyip, verilince mi kabul etti ?
İlber oltaylı ne kadar sevimsiz dinliyor nedense kendisini bir sevemedim😅
Bunu bölücülüğü ve agir konusmalari başlatan kim onu da soyleyiverseniz...
O zaman İttihat ve Terakki üyesi olmayan sadece 4 paşa var. Biri de M. Kemal olduğu için ve padişah yaveri olduğu için müfettiş olarak tercih edilmiş.
Değil mi emin misin hangi tarihi bilginle konuşuyorsun acaba değilmiş mustafa kemalin yıldız sarayı yağmalamasında bile bulunduğu oradan eşya(lar) aldığı hareket ordusu mensubu olduğu ittihatçi ilk kadrosunda yer aldığı hepsi biliniyor en son adam olarak mustafa kemal gönderildi onuda ingilizler onayladığı için(?)
@@ahmedseyahatname Harekat ordusu ile hareket ettiği doğrudur ama bu ordu, parti değil. Ayrica Osmanlida ganimet almak diye bir gelenek var ve M. Kemal de bir Osmanli askeri. Ittihatcılık ordu içinde başlayan bir hareket ve sonradan partileşiyor. M. Kemal parti içinde yeralmıyor. Partide yeralmadığı için padişah yaveri oluyor. Vahdettin özellikle parti üyesi olmayan paşalar arasından ordu müfettişligi icin seçim yapıyor. Yakından tanıdığı içinde Mustafa Kemal'i tercih ediyor.
Nutuk.
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
Başarısız da olsa güzel bir pr çalışması olmuş fatih hocam
Burda dinlemek için bile çok bilmek gerekiyor aslında çok da değil sadece biz çok az biliyoz
En doğru yorum
Lütfen fatih bey farklı yüzler farklı şahıslar tarihçileri görmek istiyoruz
YOK
onlarin istedigi çarpik tarihi soyleyecegine söz verenleri çikarirlar oraya ....
YOK
Doğru
Ve gördükki Hain dedikleri hain degilmiş !,
Kahraman dedikleri kahraman degilmiş 🧐
Harbi mi😂İngiliz sevdalısı Vahdettin çok vatanseverdi hatta İstanbul un anahtarini kendi elleri ile İngilizlere vermişliği de vardır.
Anladığın şey bu mu yani😂 kitap oku biraz
vahdettin kurdugu cemiyetle, milli mücadele ekibine saldirdi. biz yunan ordusuna saldiramadan şehitler verdik! vahdettin vatani degil saltanatini düşünen hainin tekiydi. başka tarihçi yokmu tonlar var. çikarsinlar bak nasil gömüyo vahdettine....
Mason dedenin torunu Murat Bardakçı'dan kıvırmalar! Vahdettin göndermemişmiş ama 9.Ordu müfettişi olarak göndermiş. Devletin başı Sultan Vahdettin değil mi? Sultan Vahdettin imza vermese Kamâl sınırsız padişah fermanı altın para silah araba asker ve subaydan oluşan 48 kişiyle ve İngiliz istihbarat subayı J.G.Bennet'in verdiği ingiliz vizesiyle gönderildiği Samsun'a asla hareket edemezdi.
Ey Murat Bardakçı! İngiliz baskısıyla alınmış fetva hakkında Kamâl'ın neler söylediğini de söyle! Kamâl Samsun'dan Erzurum'dan çektiği telgraflarda güya kendisi hakkında idam ferman çıkartmış Vahdettin ve Saltanat için Cenab-ı Vâcibul Ağmal hazretlerinden niyâzım odur ki diyerek bir Alim Ulema şeriatçı gibi niye dua etsin?
Kamâl Ankara'da Hacı Bayram Veli camisinden tekbirlerle salavatlarla sağına soluna hacı hocayı alarak açtığı mecliste 24 Nisan 1920 günü meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada gayelerinin din-i islâm'ı hilafeti saltanatı vatanı kurtarmak olduğunu niye söylesin?
Güya vatan kurtaran Kamâl'a ve yanındakilere Samsun'daki ingiliz binbaşı Salter yüzbaşı Hurst, Erzurum'daki İngiliz Albay Rawlinson, Ankara'daki İngiliz yüzbaşı Whittall Fransız yüzbaşı Boissier emrindeki silahlı birliklerle niye müdahale etmediler? Fransızlar işgal ettikleri ilk meclis binası Kamâl Ankara'ya geldikten sonra işgali sonlandırıp binayı Kamâl'a niye verdiler? Yoksa alternatif devlet kurdurularak yüzyıllarca Hristiyan batı dünyasına kafa tutup bela olmuş islâm'ın müslümanların hamiliğini yapmış, devlet sistemini İslâmî temellere oturtmuş, üç kıtaya şan şeref nam salıp adaletle hükmetmiş bir Ecdad'dan kurtulup, laik seküler dînsiz temelllere dayalı İslâm müslüman mukaddesat düşmanı devlet sisteminin temelleri mi atılmıştır?
Velhasıl Kamâl, İstanbul'dan hareket etmeden bir gün önce Vahdettin'e verdiği sözleri yeminleri unutup ingilizlerin değirmenine su taşımıştır. 1923'den sonra yani türlü entrikalara tehditlere gücü kuvveti yetkiyi ipleri eline tam olarak aldıktan sonra gerçek yüzünü göstermiştir. Osmanlının posta telgraf araba silah mühimmat subay asker vs. her türlü imkanını kullanıp da 1 Kasım 1922'de meclisteki mebusları "Muhtemel bazı kafalar kesilecektir" diyerek tehditle Saltanatı kaldırıp 623 yıllık Osmanlı'yı yıkmanın adını sen koy kardeş. Hiçbir tarih kitabında Osmanlıyı ingilizler Fransızlar İtalyanlar Ruslar vs.yıktı diye yazmaz.
Hem bize vatan kurtardı diye yutturulan Kamâl, Fransızlarla İtalyanlarla Ruslarla ve 1918-23 arası 5 yıl kaldıkları İstanbul'dan bizim kandırdıkları Yunan'la dalaşmamızı seyredip istedikleri düzeni kurduktan sonra Ekim 1923'de ülkeyi törenlerle veda partileriyle terk eden İngilizlerle nerde ne zaman hangi savaşı yapmıştır da vatanı kurtarmıştır? 1914-18 arası 4 yıl boyunca yüzbinlerce kişilik ordularıyla Osmanlı üzerine yürüyen İngilizler, 1918-23 arası 5 yıl kaldıkları İstanbul'dan Ankara'ya Kamâl'ın üzerine niye yürümediler? Bu ingilizler İstanbul'a turistik gezi yapmaya mı geldiler?
Bugün Akdeniz'de başımızı ağrıtan Antalya'ya 2 km, Yunanistan'a ise 580 km uzaktaki Meis adasını bile güya denize dökülen Yunan'a verenler vatan kurtarmış olabilir mi? Asla!
@@malkocoglu4770
Gerçegin ortaya çıkması gıbı bır adeti var ergeç herşey ortaya çıkacak ..benim asıl merak ettigim ... bizier bi tarafın fanatıkleri olarak gerçekleri duymaya hazırmıyız aceba ...bence sürecin böyle yavaş yavaş ilerlemesi herkes için daha hayırlı ...
Birbirinden kıymetsiz fikirlerinizi sosyal medya çöplüğüne yaymamdan önce okuyun.
Sinan meydanı çıkarsanız, cengiz özakıncıyı da çıkarsınızz
Okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkce tercemesidir.
Resimde gösterilen metinde 11 Şubat 1968 tarihli The Sundays Times da yayınlanmış Martin Gilbert imzalı makalede bir telgraf metni açıklanıyor.
Atatürk ölüm döşeğinde kendinde sonra ülkeyi emanet edecek birini çevresinde göremediğinden olsa gerek İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine yanına çığırarak başbaşa görüştüklerini ve ölümünden sonra kendisinin başa geçmesini istediğini yazmaktadır.
Sir Percy teklifi kabul etmemiş durumu İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a anlatmıştır.Peki Neden bu teklifi kabul etmediler yabancı bir tarihçiden okuduğum kadarıyla İngiltere teklifi kabul etse planın deşifre olacağından korkmuştu o plan lozanda uygulanmıştı.''madem Türkleri Müslümanlıktan dönderemiyoruz kendimize benzetiriz!...'' buyrun gazeteyi ve tercümesini görelim..
Makalenin Türkçe çevirisi:
Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir.O,15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi,halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı.O,sarık ve çarşafı men etmiş,İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış,hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.
Atatürk’ün vefat döşeğinde,üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.
Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı.İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı.Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine,vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.
Bu vesikada Loraine,Lord Halifax’a şunları yazıyordu:
“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm.Ben girdiğimde,Reis (Mustafa Kemal),hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra,ekselansları benimle yavaş yavaş,fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi.Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini,“Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi.Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.
Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.Fakat bu,son mulâkatım olabilirdi.O,uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti.Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi,benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.Onun bir reis olarak vefatından evvel,kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı.Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.
Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor,aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu.Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum.Ekselansları ise,şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.
Sinan meydan gibileri izleyeceğime 2.lig maçı izlerim adam seçim yaklaşınca atam camiden çıkmazdı diyecek nerdeyse seçimden sonra tekke zaviyelere nefret kusar atam doğru yaptı diye
Padişah olduğu için Mehmet zihni efendinin ismini kullanmıştır kitabında
Kilif mufettisleri gondermek..
Mustafa Kemal'i vahidettin değil devlet göndermiştir diyorsunuz peki devlet kim?
vahdettin olmadığı kesin
devlet vahdettin ile ingilizlerin sentezi olan bir yapı. ya da ingilizlerin kontrolündeki vahdettin. dünyanın her yerinde vahdettin gibi adamlar için atatürkün tanımlamaları geçerlidir. ama iş türkiyeye dönünce batıcı kafalar o kadar yaygın cüretgar ve fütürsuz ki vahdettin savunusu icra edilebiliyor. hem de dünyanın en basit 5 yaşında öğrenilen mantık kuralları dahi inkar edilerek. bunların değişik ünvanları var ama en önemli ortak özellikleri arsızlıkları.
@@Tenaciouss666 Tarihi bir hadise için "kesin" lafını kullanmak konusunda tarih bilgin nedir? Orada mıydın.
@@amilhan Fatih İstanbul'u alırken orada mıydın? Bence Fatih'e İstanbul'u İngilizler verdi o zaman. Mustafa Kemal'e idam fermanı çıkartan adamın niyeti de bellidir yani.
Harbiye Nazırı Şakir Paşa ve Erkan-ı Harbiye-i umumiye reisi (genelkurmay başkanı) Fevzi Paşa.
Her konuda ayrışan, bölüşen, kavga eden güzel ülkemin güzel insanları, Galyalılar(!)
Allah aşkına tarih hakkında bari birbirinizi yemeyin yahu.
Elinizin altında internetler, telefonlar, okuyunuz efendim, okuyunuz.
Bardakci Murat bey slm ola
5:23 😂😂😂😂😂 lan sen ne kadar bilgisiz birisin Murat Bardakci gibi bir üstad seninle niye arkadaş hic anlamam😂😂😂
Vahdeddin Hanın ilmihal yazdığı ve riyadan uzak olmak için tevazusu sebebiyle başkasına yayınlattığını duymuştum
Kadir mısırdan duymussundur devlet adamı olmak başka din adamı olmak başkadır Vahdettin din adamı gibi hareket etmiştir
Ilber Hocanin surekli sozunu kesmis ortadaki kukla ne rahatsiz edici bi yayindi adamin konusmasina izin vermiyolar
Kapat
Deli oluyorum, o kelimeyi aptal aptal kullanana.
Muhacirler Türkiye tarihi hakkında fikir beyan etmeleri çok komik.
Üfürükçü bu adam tarihci değil...
size de adam beğendiremiyoruz bunlar da üfürüçüksüyse kim kaldı
.......
Insan müfettiş gönderdim diye iftihar edermi ,belliki vatanı kurtarsın diye göndermiş ama gayri resmi göndermiş.
Resmî olarak gönderse zaten ingilizler uyanıp engel olacak
Onda o kafa yoktur
@@mutevessim Vahdettinde o kadar kafa varmıdır bilemem
size iq testi yaptırmanızı öneririm ya da mantıksal sinsileniz çökmüş. olay apaçık ortada ingilizlerle birlikte atatürkü haindir katli vaciptir fetvası veren vahiiiidettindir. vahidettin açıktan ingilizlerle birliktedir. ve ingiliz zırhlısıyla kaçmıştır. atatürk vahidettin ingilizlerle birliktedir demiştir. geriye ne kaldı? sapıkça zihin oyunları
İdam kararını da İngilizler uyanmasın diye mi çıkardı
İngiliz gemisiyle giden Vahdettin neyin kafasıyla gidiyor nasıl yönetici bu imparatorluğa bah İngiltere nere Vahdettin nere
Lütfen yetersiz eğitiminizi belli etmeyin bu konu sizi aşar bir mührü Mustafa Kemal e kapı açtı anadoluda yok kimse şeyine talmaz Di
@@reisusta3986 bırak hikaye
@@sedatgunes5743 he hikaye sen tarih bilmiyorsan sana hikaye
Malumat furus bardakci nin babasi ilhan bardakci imis bakiniz arsivlere kimmis😆
Bize ne babasından kimse kim
Bize ne babasından
senin baban katil olsa sana katil gözüyle mi bakacağız
İlber hoca niye çekemiyor ki Vahdettin’in Atatürk’ü göndermesini göndermiş işte niye kabul edemiyor
Murat bardakçı çok beğeniyorum
KIVIRMAYIN KURTULUŞU TEK BAŞINA ATATÜRK KAZANMIŞTIR.TABİİ Kİ ÇEVRESİNİ SEVK VE İDARE EDEREK
Ingilizlerin rolünü bilen var mi?
Size ne anlatsak boş
Koskoca nimeti islam kitabının yazarıdırlar. Bu gerçeklerinde söyleyin bir fakihtir.
Fatih deden kemal hem kürek çekiyor, hem gözetleme yapıyor, hem kaptan, hem mürettebat samsuna koca gemiyi kendi çıkarıp halkı organize ediyor 😂😂😂
kitap oku biraz
hadi abisi yıkılmış imparatorluğu savunmaya devam et
Son of courtesan.
Bizans'ın son İmparatoru Constantine XI Palaiologos 2. Mehmet'in şehri teslim et seni Mora Kralı yapayım önerisini düşünmeden reddederek elinde kılıcıyla son ana kadar kahramanca savaşmış ve savaşırken KAHRAMANCA ölmüştür. Buna karşılık son osmanlı imparatoru alçak hain vahdettin ise ülkeyi işgalcilere teslim etmek bir yana, sonunda karılarını, kızlarını yani namusunu İngiliz subaylara yani işgalcilere emanet ederek onların gemisiyle alçakça haince ve korkakça kaçmıştır. Yani Bizans İmparatoru osmanlı imparatoru vahdettinden binlerce kat daha onurlu, daha cesur ve vahdettin haininin aksine bir kahramandı. Ağzına sağlık Tunç Soyer'in az bile söylemiş dünyanın en soysuz en ahlaksız en onursuz hanedanı osmanlı ailesine...........................Ve ATATÜRK'ün bence tek hatası dünyanın en alçak ve en aşağılık ailesi olan osmanoğullarını sürgüne göndermek olmuştur. Yapılması gereken ise aynı Bolşeviklerin Romanov ailesine yaptığı gibi en yaşlısından en gencine kadar kadın, erkek, çocuk ayırt etmeden bu soysuzlardan ve alçaklardan oluşan aileyi itlaf etmek olmalıydı.
Ne kadar anlamlı bir cümle yazmışsın, çok etkilendik, çok güldük! Siz “Osmanlıcılar” bu kadar boş olmasanız, belki geçmişin hanedanı daha doğru değerlendirilir!
.
Murat ne yapsa yıkanamaz. Yaptıklarını unutmuyoruz. Adalat istiyoruz.
@Halil Noldu dayı anlat da aydınlanalım
He tamam. Kesin işinize gelmeyen doğruları söylemiştir.
Bu adamin bilgileri ifadeleri bayagi acitmis
Aynen, dünü ekonomist, bugünü yalana tarihçilik.
Sultan Vahdettin: "...Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." (Murat Bardakçı, Şahbaba, İnkılâp Kitabevi, 5. Basım)
Yahu bu Bey efendi hükümet hayrani degilmi? Sözde Atatürk hayramiymis. Hadi, cocuk mu kandiriyorsunuz
Bu masaya Cengiz Özakıncı katılsaydı
bos herif
@@skmanol7062 O masada tarihçi yok boş kafa. Lise mezunu Fatih, gazeteci Bardakçı, Fethullah'a beş vakit secde eden İlber. Bu masaya düzgün adam oturmaz zaten.
Abi atatürk bizi atalarımızdanmı kurtardı yoksa gâvurlardamnı😎şu tarihi yeniden yazsak deyom😁
🤔😀Haklisin,Ataturk bin senede bir milleten cikan baskomutan.
Ben eski sovyetlerde yasarken Ataturk Anadolu insanarina sultanin esir oldugunu anatmaktan zorlaniyormus haber almistim tarihcilerdrn,.🤔
O yuzden onceki emirleri padisahin emri soyleyerek insanara kumanda veriyormus, autorite kazandiktan sonra,
kendi adiyle emir vermis,yani padisah gavurlarin elinde diyormus.😢👊🇹🇷
@@ayvazmauletov8974 yani zalimlerden kurtulma mücadelesi şu andaki muhalefet onların bebesi' muhakkak.
@@hayrullahakdogan2663 🤣
hepsinden kurtardı
@@fsm739 hâlâ kurtulmaya çalışıyoruz🤗
🤔💬
Off yaa off nezaman cikicak bu arsivdeki sumen alti edilen yazismalar belegeler entirikalar ingiliz kazigi bel alti isler tarihin derinindeki derin dumenleri cikarin yahu cikarin
icine gireni cikar sen
tabi ingiliz ülkeyi savaşsız teslim aldığında oyun yoktu ne zaman Kurtuluş savaşı başlayınca ingiliz oyunu oldu! Tipik kitlenizin zekası'
ne sacmalıyon?
@@nitroall sizin zihniyettekiler coktan aldi o dedigini
Kamâl bırak 7 düvelle savaşmayı onlardan yani ingilizlerden Fransızlardan İtalyanlardan Ruslardan vs. en büyük yardımları almıştır.
Kamâl vatan kurtarmış değildir. Ancak bu aziz milletimiz savaşmadı mücadele etmedi demek değildir. Zira milletimizin bir kısmının bunların ittihatçı hainlerin devamı olduğunu anlayıp bundan dolayı Kamâl'ın kadrosuna destek vermediği aşikârdır. Destek verenlerin çoğunun da, Kamâl'ın tıpkı meclis açarken tekbirlerle sağına soluna aldığı hacı hocalarla, meclis kürsüsünden amaçlarının hedeflerinin hilafeti saltanatı kurtarmak şeklinde yaptığı takiyyelere kapıldıkları yani kandırıldıkları ortadadır. Çünkü bunların çoğu Kamâl'ın gerçek yüzünü, Kamâl'ın gücü kuvveti yetkiyi ipleri eline tam olarak aldığı 1923'den sonra görmüştür.
1.Meclisin çoğu, Kamâl'ın gerçek yüzünü göremeyerek Kamâl'ın vatanı hilafeti saltanatı kurtardığını zannetmişlerdir. Görenler de Ali Şükrü Paşa, Halit Paşa gibi vatanperverler suikastlerle ortadan kaldırılmıştır. Kazım Karabekir, Refet Bele gibi paşalar da sonradan uyanmıştır. Ancak tarih 1925'e gelmiş iş işten çoktan geçmiştir. Paşalar mebuslar bu haldeyken halkın halini sen tahmin et kardeşim.
Kamâl daha henüz İngiliz vizesiyle İstanbul'dan Samsun'a gönderilip ingilizlerin işgal ettikleri yerlerden elini kolunu sallayarak geçip Ankara’ya gelmeden çok daha önce milletimiz, Kuvva-i Milliye'ler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri Redd-i İlhak Cemiyetleri kurarak çoktan vatanı kurtarmak için mücadeleye başlamıştı. Samsun'daki İngiliz binbaşı Salter yüzbaşı Hurst, Erzurum'daki İngiliz Albay Rawlinson, Ankara'daki İngiliz yüzbaşı Whittall ve Fransız yüzbaşı Boissier emrindek silahlı birliklerle Kamâl'a ve yanındakilere müdahale etmemişlerdir. Hatta Fransızlar işgal ettikleri ilk meclis binasını Kamâl Ankara'ya geldikten sonra işgali sonlandırıp binayı Kamâl'a vererek önünü açmışlardır. Bu bilgi TBMM'nin resmi İnternet sayfasında bile yazıyor. Şu hale bak! Böyle düşmana can kurban.
Karadenizde'ki Doğu'daki Güneydoğu'daki illerin kurtuluş günleri Kamâl'ın vatan kurtarmadığına ispattır. Bu iller kahraman halkımız tarafından kurtulurken ortada Kamâl falan yoktur.
Kamâl'ın 7 düvel diye yutturulan İngiliz kuklası Yunan'a karşı güya Kurtuluş Savaşı'yla bir kurtarıcı bir kahraman gibi ortaya çıkarılması, ilerde yapacağı dinsiz devrimlerin önünü açmak, bu milleti dinden tarihten edepten iffetten hayâdan koparıp güya yendiğimiz gàvúrlara benzetmek içindir. Nitekim Kamâl ve ekibinin halka sormadan seçim yapmadan zorla zulümle zorbalıkla jandarma dipçiğiyle tatbik ettikleri uygulamalar bu yönde olmuştur. Velhasıl bugün milletimizin çoğu çağdaşlık aydınlanma uygarlık zırvalarıyla zehirlenip güya yendiğimiz gàvúrlara benzetilmiştir. Kandırılmış aldatılmış cáhîl gâfil kamâlistlerin o olmasaydı adın Yorgo olurdu demeleri kocaman bir zırvadır. Çünkü Kamâlistler Yorgo'dan beter gavurlaşmış durumdadırlar.
1909'daki hain 31 Mart Vakası'nda Yáhudi yuvası Selanik'den gelen ittihatçı hainlerin, Bulgar Makedon Yúnan Érmeni çetecilerden hatta 700 kişilik musevi taburundan oluşan çapulcu Hareket Ordusu'nun Abdülhamit'i darbeyle tahttan indirmesiyle, bunlar Osmanlı idaresini ele geçirmişlerdir. Bundan sonraki mesele müslüman Türkler'den kurtulmak, müslümanları Anadolu'dan kovmak tarzında icra edilmeye başlanmıştır. Balkan ve 1.Cihan Harpleri, Cumhuriyetten sonra Kamâl'ın ve érmeni İnönü'nün uygulamaları bunun izleri ile doludur. 1.Cihan Harbi'ndeki komutanların göğsünde tapınakçı haçı vardır. Çanakkale'de Irak'ta Filistin'de Kut'ûl Amâre'de, Yemen çöllerinde savaşanlar bu milletin müslüman evlatlarıydı. Onlar ezanlar dinmesin, islam sancağı inmesin, mabedlerimiz çiğnenmesin, vatan işgal edilmesin diye şehid oldular. Ancak başlarındaki komutanların çoğunun bu milletin evlatları olmadığı aşikârdır. Osmanlının başındaki Alman komutanlarının da Yáhudi oldukları bilinmektedir.
Nitekim 1.Cihan Harbi'ni özü itibariyle müslüman Türk Milletinin velhasıl müslümanların soykırıma uğratıldığı bir operasyon olarak değerlendirmek hayalcilik olmasa gerek. Birçok cephedeki büyük kayıplar bunu işaret etmektedir.
Bunu Balkan Harbi'nde savaşmadan teslim edilen birçok Balkan şehirlerinde görmek de mümkündür.
Hatta Kazım Karabekir milli mücadelede ordusuyla birlikte Kafkaslara gönderilmek istenip ordusu kırdırılmak yok edilmek istenmiştir. Ancak o bu oyuna gelmemiştir.
Daha sonraki tatbikat geride kalan müslümanlardan kurtulma, müslümanları fakir ırgat yetkisiz güçsüz yapma şeklindedir. Ülkenin en verimli topraklarının, binlerce dönümlük verimli arazilerinin, bürokrasiden eğitime tüm köşebaşlarının din tarih millet düşmanı soyisimleri şifreli Sebatayist mason sàhte Türkler'e sàhte Kürtlere, Érmeni Yáhudi vs. kriptolara verilmesi bu millete operasyon yapıldığının ispatıdır. İşte bugün gelinen nokta ortadadır.
Tarikat ehli..istihareye yatıyor..kendisi bazı şeyleri biliyor...ne kadar bilimsel bir bakış sayın Murat bardakci..vahdettinin kaç tane eşi oldugunu ve kaç yaşında olduklarinida bilimsel olarak açıklarsanız çok isabetli olur
Vahideddin'in ilk evliliği Nazikeda hanımladır ve başka kadınla evlenmemek üzere söz vererek almıştır bu hanımını. Nazikeda hanımdan üç kızı olmuştur. Daha sonra yine hanımının izin vermesiyle başka hanımla evlenmiştir.
Bence sizin en büyük yanılgınız, tarihte olanları o zaman içinde ele alıp değerlendirememenizden kaynaklanıyor. Bütün bunlar olurken, unutmayalım ki Avrupa "Kadın insan mıdır değil midir? kadın İncil'e el sürebilir mi süremez mi" bunu tartışıyordu.
Artık bırakalım ecdadımıza düşmanlığı. Unutmayalım ki Kurtuluş savaşını yapan ve Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı'nın yetiştirdiği paşalardır.
Koskoca 3 kıtaya hükmetmiş bir hanedanın üyesi bir kişinin meşru dairedeki evliliklerini sen kimsin eleştiriyon? Sen kimsin aciz ? Sana mi düştü insanın özel hayatı utanmaz arlanmaz ? Sana mi sorması gerekiyordu?
@@mutevessim Vahdettin 3 kıta'ya değil kendi payitahtına hükmedememiş ve sonunda İngiliz zırhlısına binip kaçmış. Halk savaş verirken düğün yapmış. Özel hayatı yerin dibine batsın, sizler de o zaman yenilenlerin soyusunuz bu kadar kuyruk acısı var.
@@ilbertunga853 üç kıtayı yöneten bir hanedanın üyesi yazdım istersen doğru anlamayı dene öncelikle, Ayrıca kimin bu toprakların öz sahibi kimin yunan sevdalısı olduğu gayet açık o yüzden dalavereye gerek yok.Atalarini ve tarihini sevenler değil de gavurun benzemediği bir şeyini bırakamayacak kadar ahlakta fikirde kültürde gavurlasanlar vatanda hak sahibi öyle mi buna essekler bile güler
@@mutevessim Kim soyu olursa olsun İngiliz gemisine binip kaçmış. Yunanlar bizimle dalga geçiyor, son Bizans imparatoru Konstantin savaşıp öldü kaybetmesine rağmen, sizin korkak padişah kaçtı diye. Madem adamdı düşman gemisiyle kaçacağına şerefiyle ölürdü şehrini savunurken. Ahlakta fikirde kültürde Araplaşanlar kız çocuklarıyla evleniyor, karısını dövüyor, kadını erkeğin yarısı sayıyor, dinden çıkanın kafasını kesiyor. Eşşek olduğun için gülebilirsin.
Hangi padişahın İslami tarafı yok ki hepsi İslam ile bir bütündü zaten
Cc
Bardakçı var ise, kötüye gidiyoruz demektir.
Tek güzelligi atatürkün samsuna gönderilmesine imza atması
Ya kardeşim hahaha 😂😂😂😂 ne komiksiniz!! Vahdettin İngilizlerin isteği üzerine üç tane genel kurmay askerine gidin Anadolu'da silahları toplayın ve İngiliz Yunan ordusuna isyan edenleri bertaraf edip tutuklayın diye müfettiş subay gönderiyor, şu subaylar dan biri Mustafa Kemal Atatürk tür üç müfettiş subay ve diğer kurmay subylar ülkeyi kurtarmak için akıl birliği yapıyorlar ve Mustafa Kemal Atatürk daha Zeki akıllı olduğu için diğer subaylar onu dinleyip ona tabi oluyorlar,ve Anadolu da ilk Samsun'a gidiliyor toplantılar filan başlıyor,olay budur
Onu da Türk isyanlarını bastırsın diye yolluyor. Atatürk de isyanları bastırmak yerine arkasına topluyor.
Tarihin en büyük hatasını yaptı o putu oraya göndererek
Murat Bardakçı toplumda gittikçe güven yitiriyor.
Hain dese güven tazelerdi evet.
Hoşunuza gitmedimi güven yitirir zaten
@@ilbertunga853 vahdettini nerede övmüş? Ben kitabını da okudum görmedim.
@@ilbertunga853 Osmanlıyı hazmedemiyorsan direkt Yunan kırmasısın
@@mehmetsadkckmk9955 Osmanlı'nın atının boku olamayacak Arap kırması teba konuştu.
Fatih Altaylı fiyatın kaç para.. ileride hükümeti degiserse tarifen düşer mi?
Ne sacmaliyon
Murat Bardakçı 👎
üzüldüğüm tek konu, prf.'ler para ile satın alınabiliyor, acaba çok param olsa hristiyanlığı da savunurlar mıydı ??
Kimi satın almışlar mesela
Neye göre bunu diyorsun Atatürk Allah mi tek başına Anadolu ya gidecek her gelen yüksek rütbeli paşalar dahil ona tabi olacak anadoluda önde gelen aşiret Türkmen aşiretleri ona tabi olacak bütün organizasyon ona baglacak beyninizi kullanmayı bilin sosyal medya yok Mustafa Kemal i tanıyan eden yok ki bugün biri Anadoluya inse bunu denese yine yapamaz ama operasyonu devlet yapıyorsa giden sıradan bir paşa olan Mustafa Kemal in elinde bulunun izin ve selahiyet yetki belgesi onu orada öne çıkardi yoksa kimse tabi olmaz ve ayrıca ustama Kemal Anadolu ya geldiğin de anadoluda kurtuluş hareketi başlamisti sarayın verdiği yetki olmasa ona biat eden olmazdı sanıyorsunuz ki halk Atatürk e hayrandı Atatürk yaşarken kurulan ikinci partiye seçim kaybetti kendi partisi iktidar olamadı buna kızan Mustafa Kemal rakip partiyi kapattı bu da gösteriyor ki çok aşık değil halk ona ayrıca oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğuna secilmeden gelmiş oturmustur bu kadar dar beyin zarar sana bebeğim
ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN MAKAMI ALİ OLSUN OSMANLININ EN SIKINTILI DÖNEMİNİN PADİŞAHI DEVLET SANKİ BİR İNSAN GİBİ DOĞUŞU ZİRVESİ GERİYE GİDİŞİ 624 YILLIK İMPAROTOLUK SELÇUKLUNUN OSMANLININ VE MİRASCISI TŪRKİYE 1000 YILDIR BURDAYIZ ELHAMDÜLİLLAH
Nutuk.
Ne olmuş nutuk a sonuçta yazan bir insan devrim yapmış kendini oce en rakibi yerecek bu olağan bisey