20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Bölüm 414. Kişinin her işittiğini söyleyivermesi: Kişinin her işittiğini söylemesi yalandan (mütehassıl) günah (kazanma) bakımından kendisine yeter. (Yani ona yalancılık günahı yazılır) Kişinin ''bütün hakkımı, ondan bir şey bırakmamak suretiyle alacağım'' demesi tam cimriliğinden ve nakesliginden ileri geldiğine hükmedilmesine yeter. (Hâkim) 415. Dostunu ihtiyatlı sev: Dostunu bir dereceye kadar ihtiyatlı sev olur ki, bir gün o sana bugzeden (düşmanlık eden bir) adam oluverir. (Buhari, Tirmizi) 416. Birbirine söven iki adam: Birbirine söven iki adam, yekdiğerinin şeref ve haysiyetini kıran birbirine olmadık yalanlar söyleyen (isnatlarda bulunan) iki şeytandır. (Buhari) 417. Kalpten gecen kötü düşünce islenmedikçe affolunur. Nefislerinin (kendi kendine) söylediği şeyleri onu (ya dilleriyle) söylemedikçe yahut onunla amel etmedikçe, ümmetim için Allah şüphesiz ki, geçiverdi (bağışladı). (Buhari, Müslim) 418. Dinini dünyasına alet edenler: ''Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun sürüye yaptığı bozgunluk, kişinin mal ve şerefe olan ihtirası ile dinine yaptığı zarar kadar olmaz.'' (Ahmed b. hanbel) 419. Açıktan islenen suçun zararı: ''Hata gizlenir (gizli islenir)se sahibinden başkasına zarar vermez, açıklanır, tağyir (ve ıslah) da edilmezse ammeye zarar verir.'' (Deylemi) 420. Hata, nisyan ve ikrah: ''Hatayı, nisyanı (yani bilmeyerek ve unutarak işlenen kusurları) bir de kendilerine zorla yaptırılan şeyleri Allah, ümmetimden benim için (atfetti, bunlardan) geçiverdi.'' (İbn-i Mace, Taberânî) 421. Kolaylaştın, zorlaştırmayın! ''(Doğru yolu) kolaylıkla gösterin. Güçlükle göstermeyin. (Allah'ın rahmetini) müjdeleyin, (sadece azabıyla) korkutmayın, nefret vermeyin!'' (Buhari, Müslim) 422. Rıfk ve mülayemet: ''Şüphesiz ki, Allah refiktir. Kullarına karşı lütufkârdır. Onlara takatleri üstünde bir şey teklif etmeyendir. Rıfkı (sözde, işte nazikliği ve yumuşak huyluluğu) sever, Unf, şiddete ve sertliğe Karşı vermediği hata ondan başkalarına da vermediği şeyleri naziklere ve yumuşak huylulara verir.'' (Buhari, Müslim, Ebû Davud) 423. insanları hidayete delalet: ''Allah'ın senin iki elinin üzerinde (yani senin himmet ve cehdin ile, senin vasıtan ile) bir adamı doğru yola getirmesi senin için, üstüne güneşin doğduğu ve battığı şeylerden (yani bütün onlara malik olmaktan) hayırlıdır.'' (Taberani, Tirmizi) 424. Müsamaha ve sertlik: Müsamaha (hoşgörürlük) bir kazançtır. Çetinlik ve sertlik ise bir ugursuzluktur.'' (Kuzai) Nitekim Fussilet Suresi'nin on beş ve on altıncı ayetlerinde: ''Ad kavmi haksız olarak yeryüzünde büyüklük taslamış ''Bizden daha kuvvetli kim vardır?'' demişti. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı. Rezillik azabını onlara dünya hayatında tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise daha çok alçaltıcıdır ve onlar da görmezler'' buyuruluyor. O günlerin uğursuzluğu şiddetli fırtınaların O günlerde ardı arası kesilmeden devam etmiş olmasından ve bu yüzden o kavmin helâkine uğramasındandır. Yoksa eski müneccimlerin güya bu ayete istinaden iddia ettikleri gibi bazı günlerde, günlerin kendilerinde ''Sa'd'' uğurluluk veya ''nahs'' uğursuzluk yoktur. Zamanların eczası hadd-i zatında müsavidir. Aralarında fark yoktur. Var olan şey onlarda vukua gelen tââttır, masiyetlerdir. Nahs'ın aslı ufkun kararıp bakır gibi dumansız yalın gibi bir renk bağlamasıdır. Bu hâl uğursuzluğa bir mesel olmuştur. Haddizatında uğursuzluk yoktur. Bazı hadislerde de bu tasrih edilmiştir. Bu hadis-i şerifteki şuum yâni uğursuzluktan murad, herhalde çetinlik ve sertliğin intaç edeceği aksi tesir veya muvaffakiyetsizliktir. 425. Pehlivan öfkesini yenendir: ''Kuvvetli ve cesur (adam hasmını yenip yere çarpan) pehlivan değildir. Ancak çetin (ve kahraman adam öfkelendiği zaman nefsine ve hiddetine malik ve hâkim olandır.'' (Buhari, Müslim) 426. Hür adam öfkesinden dönendir: ''Ümmetimin en hayırlısı (nefislerine esir olmayan) hür kimselerdir ki, onlar öfkelendikleri zaman öfkelerinden dönerler (vaz geçerler) (Taberani) 427. ''Öfkelenme!'' (Buhari) Abdullah bin Ömer, Harise bin Kudâme, Süfyan bin Abdullah radıyallahu anhum'dan biri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e - ''Bana bir tavsiyede bulun!'' Yâni dünyada da ahirette de bana fayda verecek ve beni Cenâb-ı Hakk'a yaklaştıracak bir sebep ile irşat buyur, demiş ve bu istirhamını birkaç kere tekrar etmişti. Resul- Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem her defasında: - ''Öfkelenme!'' buyurmuştu. imam Ahmed bin Hanbel ve ibn Hıbban diyorlar ki: O adam Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in bu ısrarlı cevabını düşündükten sonra hükmetti ki, ''gadab'' şerrin bütün nevilerini toplayan kötü bir hâldir. ''Öfkelenme!'' demek, seni öfkeye sevk edecek şeyleri ve sebepleri yapma! Öfkenin hâkimiyetine karşı nefsinle mücadele et! Ona meydan ve imkân verme, demektir. 428. Büyüğe hürmet, küçüğe şefkat: ''Kim bizim küçüğümüze acımaz (şefkat göstermez), yasça yahut ilimce büyüğümüzün hakkını tanımazsa bizden (bizim yolumuzdan) değildir.'' (Buhari)
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 4. Bölüm 469. Ev sahibinden izin: ''Sizden biriniz (bir yere girmek için) üç (defa) izin isteyip de kendisine izin verilmezse geri dönüp gitsin.'' (Buhari, Müslim) Bu mevzu ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim'de Nur Suresi 27-29. ayetlerinde şöyle buyurulur: ''Ey iman edenler! Kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evler ve) odalara sahipleriyle alışkanlık peyda etmeden (izin istemeden) ve selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Olur ki ince düşünür (hikmetini idrak eder)siniz. Eğer orada bir kimse bulamazsanız size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Şayet size ''geri dönün'' denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temizdir. (Kapının önünde oturmanızdan daha hayırlıdır.) Allah ne yaparsanız hakkıyla bilendir. Meskun olmayan, içerisinde sizin için menfaat (ve alaka) bulunan ev ve odalara girmenizde size bir vebal yoktur. Açıklayacağınızı da gizleyeceğinizi de Allah bilir.'' Bu ayette meskûn olmayan ev ve odalardan maksat, han, kervansaray, dükkân, otel vesaire dir. 470. Kardeşine yer vermek: ''Sizden biriniz (bir meclise) gelip de (din) kardeşi ona (yer) genişlettiği zaman (biliniz ki) bu Allah'ın o sebeple kendisine ikram (ve ilham) ettiği bir (lütfu) ve keremidir.'' (Buhari) 471. Caiz olmayan kıyam: ''Birbirini tazim eden acemlerin kalktığı gibi siz de ayağa kalkmayın!'' (Ebu Davud, Tirmizi) Ravî diyor ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem asasına dayanarak üzerimize çıkageldi, derhal ayağa kalktık. Bunun üzerine bu hadis-i şerifi irat buyurdu. imam Gazzali şöyle der: ''Bu nehy tazim kastıyla olan kıyam hakkındadır, ikram kastıyla olan kıyam memnu değildir. Acem, lügatte arabın gayri her kavim için söylenir. 472. Girerken de çıkarken de selam: ''Sizden biriniz bir meclise gittiğiniz zaman evvela selam versin. Eğer kendisinin de oturması gerekiyorsa otursun. Sonra kalktığı zaman da yine selam versin. Birinci selam sonrakinden daha evla değil. (ikisi de haktır sünnettir) (Beyhaki) Yani meclise girerken de, oradan ayılırken de selam vermek sünnet ve fazilette müsavidir. Fakat o selamlan almak vaciptir. 473. İlk selam veren kibirden kurtulur: ''Selama ilk önce başlayan (yani rastladığı din kardeşinden evvel ona selam veren kimse) kibirden kurtulmuştur.'' (İbn-i Ady) 474. Musafaha kini giderir: ''Musâfaha ediniz ki, o kalplerinizden kini giderir.'' (Beyhaki) Bazı hadislere ve nakillere nazaran, din kardeşiyle musafaha ve elini bu suretle tahrik edenlerin günahları dökülür. Musafaha sevgiyi artırır. Musafaha ederken yüz yüze gelmeli, avucu avucun içine almalı, çünkü baş parmakta sevgi damarları vardır. Kim, bir Müslümanla Musafaha ederken salavat-ı şerife getirirse günahlarından bir şey kalmaz. İbn Esir diyor ki, sadece parmakları tutmak rafizilere mahsustur. İslam'da ilk Musafaha içlerinde Ebû Musâ el-Eş'arĩ'nin de bulunduğu Eş'ari Kafilesinin Medine-i Münevvere'ye ayak basmasıyla başlamıştır. O kafile Medine'ye yaklaştıkları zaman ''Yarın dostlarla Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e ve O'nun ashabına kavuşacağız.'' reczini söylemişler. Medine-i Münevvere'ye geldikleri zaman kime ulaştılarsa Musafaha ettiler, nihayet bu âdeti Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beğendi, bu suretle Musafaha sünnet-i seniyye oldu. 475. Din kardeşini taziye: ''(Din) kardeşini (uğradığı) bir musibetten dolayı taziye eden hiçbir mümin müstesna değildir ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde ona keramet (ve şeref) kaftanları giydirmiş olmasın.'' (Taberani) Taziye, musibete uğrayan kimsenin kalbini yatıştıracak tasasını giderecek güzel sözler söylemek, onun sabır ve tahammül ile kazanacağı sevapları bildirmek, müjdelemek onunla Musafaha etmektir. 476. istişarede isabet: ''Kim herhangi bir işi yapmak diler de onun hakkında bir Müslüman adamla müşavere ederse Allah onu işlerinin en isabetlisine muvaffak buyurur.'' (Buhari, Müslim) 477. İstişare edilen amin olmalı: ''Kendisiyle istişare edilen (reyine müracaat olunan) kimse emin (mutemet ve her türlü tesirden ve tehlikeden azade ve salim) olmalıdır.'' (İbni Mace) 478. istişare edilen fikrini açıkça söylesin: ''Sizden biriniz (din) kardeşiyle istişare etmek(onun rey ve fikrinden faydalanmak) isterse ona kanaatini söylesin, hayırhahlıktan ayrılmasın).'' (Müslim) Şûrâ, meşveret de işaretten gelen isimlerdir. Bu kelimelerden bazlarının tanışmak, rey ve kanaatlerinden faydalanmak gibi hala dilimizde de yasayan kullanılış manaları şer'i ıtlaktan gelmiştir. imam Bunan, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ebu Hüreyre radiyallahu anh'ten su mealde bir hadis-i şerif rivayet etmişlerdir. Hazret-i Ali radiyallahu anh mealen şöyle buyurmuştur: ''Sizden birinizle istişare edildiği zaman nefsi kendisi hakkında vicdanen ne yapacaksa, ne yapmasını hayırlı görüyorsa onu arayıp bulmakta en son gayretini ve içtihadını sarf etsin. 479. Azimkar ve sağlam mümin: ''Allah'a (göre) kuvvetli mümin, zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Sana gerçek menfaat verecek şeyler üzerinde hırs ile çalış. Allah'tan yardım iste! Acze düşme eğer sana bir şey, bir musibet gelir çatarsa ''Ben şöyle şöyle yapaydım, bu böyle olurdu'' deme! Fakat, ''Allan böyle takdir etmiş, o dilediğini yaptı de! Zira faydasız yere ''şöyle yapaydım böyle olurdu'' demek şeytanın amelini açar. (Onun tesvilatına meydan verir).'' (Buhari, Müslim) 480. Gönülden gecen iyiliğin işlenmese de ecri vardır: Allan Teala şöyle buyurdu: ''Kulum bir iyilik kasteder de onu yapmazsa kendisi için bir sevap yazarım. Eğer onu yaparsa on sevaptan yedi yüz katına kadar (ecir) yazarım. Bir kötülük kasteder de onu yapmazsa aleyhine (günah) yazmam. Fakat onu yaparsa bunu bir günah olarak yazarım. 481. Aksırırken ağzı kapamalı: ''Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdığı zaman ya elini, yahut mendilini ağzının üzerine koyar aksırışı da kısardı.'' (Buhari) 482. Aksırmak hoş, esnemek nahoştur: ''Şüphesiz ki, Allah aksırmayı sever, esnemeyi sevmez.'' (Beyhaki, Ebû Davud) Rivayete göre hiç bir peygamber esnememiştir. Esneme sırasında bunu hatırlayanların esnemeden kurtulacakları bildirilmektedir. 483. Aksırırken ve genirirken sesi alçaltmak: ''Sizden biriniz genirecegi zaman, yahut aksıracağı zaman ikisinde de sesini yükseltmesin.'' (Buhari, Müslim) Gerek aile arasında, gerek diğer insanlar içinde ve hatta tek başına bulunulduğu zaman ağzı açık esnemek hayvan böğürtüsü gibi genirmek ve salya saçarcasına ''hapşu'' diyerek aksırmak içtimaı ve milli terbiyemize ve muaşeret adabımıza da aykırıdır. Bunlardan kat'i surette sakınmalıdır. 484. Esnerken ağzı elle kapatmak: ''Sizden biriniz esnerse elini ağzına koysun (ağzını kapasın) Çünkü şeytan esnemekle beraber içeri girer (vesvese sokar)'' (Buhari) Namaz halinde de vaziyet budur. Peygamberler esnemezlermiş; esnemek gelirken bu hatırlanırsa insan kurtulur. Esnemek, oburluğun, tembelliğin ve gafletin belirtisidir. 485. Esnemeyi defetmeye çalışmak: ''Sizden biriniz esneyeceği zaman gücünün yettiği kadar onu gidermeye gayret etsin. Çünkü, herhangi biriniz esnerken ses çıkararak ''hââ...'' derse buna şeytan güler.''
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 3. Bölüm 448. Kötülüğünün kişiye çirkin görünmesi kemalindendir: ''Kimin kötülüğü kendisine çirkin gelir, iyiliği onu sevindirirse o (kamil) mümindir.'' (Taberani) 449. Uysallık: ''Sizin Allah'a (göre) en sevgiliniz ahlakı en güzel olanınız, hem kendisi hoş geçinen, hem kendisiyle hoş geçinilen uysal ve yumuşak tabiatlı olanlarınızdır. Allah'a göre (O'nun indinde) en çok bugz edileniniz ise birbirine laf götürüp getirmeğe koşanlar, onların sürçmelerini (kusurlarını) arayanlar (din) kardeşlerinin arasına tefrika sokanlardır.'' 450. Sevişen ve sevişmeyen ruhlar: ''Ruhlar (sınıf sınıf ve zümre zümre) toplanmış cemaatlerdir. Bundan ötürü içlerinden birbiriyle (hak yolunda) tanışanlar (akideleri, ahlaklar birbirlerine uyanlar dünyada) sevişip anlaşmıştır. Aralarında (hak hususunda birbiriyle bilişmeyenler (yahut) zıtlaşanlar (yabancı, kalanlar) ise (dünyada) ahlaka düşmandır; (anlaşmamıştır).'' (Müslim) A'raf Suresinde soyle buyuruluyor: ''O, bir topluluğu doğru yola ileti, bir topluluğa da sapıklık müstahak oldu. Çünkü onlar, şeytanları Allah'tan başka dostlar edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.'' (Araf Suresi 30) Sizden bir fırka iradesini imana sarf ile hidayette oldu. Ve imana muvaffak olmakla doğru yolu buldu. Diğer bir fırka iradesini küfre sarf ile onun üzerine dalalet vacip oldu. Zira fırka-i dalle, şeytanları Allah'ın dışında dost ittihaz edinmiş kendilerini de ihtida etmiş ve doğru yolu bulmuş zannederler. 451. Neler sadakadır? ''İnsanlardan cüz olan her oynak kemiği basma yani her birinin temin ettiği nimete karsı içinde güneşin doğmakta devam ettiği her gün bir sadaka-i şükür borcu vardır. iki kimse arasında adaleti tatbik etmen bir sadakadır. Kişiye hayvanının üzerine yükünü yüklemek hususunda yardımcı olmak, yahut onun metaını yukarı kaldırıvermek bir sadakadır. Namaza (giderken) yürüdüğün her adim (yahut her adim atsın bir sadakadır. Yol göstermek bir sadakadır.) Eza verecek eşyayı yoldan uzaklaştırmak (veya atmak) da bir sadakadır. (A'raf Suresi, 30) 452. Yoldan eza vereni kaldırmak: ''Müslümanların (geçecekleri) yoldan eza (verecekleri şeyleri) uzaklaştırıp kaldır.'' (Buhari, Müslim) 453. Abid kim? Zahid kim? ''Haramlardan sakın ki, insanların en abidi olasın. Allah'ın sana kısmet ettiğine razı ol ki, insanların en zengini olasın. Komşuna iyilikte bulun ki, (gerçek) mümin olasın) Diğer insanlar hakkında da ancak kendinin sevdiği şeyleri arzu et ki, (hakiki) Müslüman olasın. çok gülme, zira gülmenin çokluğu kalbi öldürür.'' (Ahmed b. hanbel) 454. insanlara faydalı olmak: ''İnsanların hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır.'' (Kuzâî) 455. İnsanlardan uzak yerlerde oturma! ''(insanlara) uzak yerlerde (mamur olmayan ova ve köylerde) oturma! Çünkü öyle Issız yerlerde kalan, kabirlerde sakin olan gibidir.'' (Buhari) İşte insanlar medeni ve içtimaı hayata topluluğa götürecek pek güzel bir tavsiye!. 457. Yemeğin başında besmele: ''Sizden biriniz herhangi bir yemeği yiyeceği zaman Allan'ın adını ansın. (Besmele çeksin). Eğer başlangıçta Allah'ın ismini (besmele)yi unutursa ''başlangıcında da sonucunda da Bismillahi'r-Rahmani'r-Rahim'' desin.'' (Tirmizi) 458. Sağ elle yemek ve içmek: ''Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman sağ (eliyle) yesin. Su (veya başka bir şey) içeceği zaman da sağ (eliyle) içsin. Zira şeytan sol (eliyle) yer, sol (eliyle) içer.'' (Müslim) 459. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak! ''Yemeğin bereketi yemekten evvel de yedikten sonra da elleri yıkamak iledir.'' 460. Eller yağ kokulu iken yatılmaz: ''Kim elinde et ve yağ kokusu olduğu halde geceleyip de kendisine bir şey (zarar) isabet ederse sakın kabahati nefsinden başkasına yüklemesin.'' (Buhari) 461. Suyu yudum yudum içmek: ''Biriniz (su ve benzerlerini) içtiği zaman emer gibi içsin. Soluk almadan içmesin. Zira suyu birdenbire içmekten ciğer ağrısı gelir.'' (Ebu Nuaym) 462. Seyahatte sıhhat vardır: (Seyr-u) sefer edin, sıhhat bulursunuz.'' (Ahmed b. Hanbel) 463. Misafirin edebi: ''Sizden biriniz din kardeşinin evine girdiği zaman o yanından çıkıncaya kadar bunun (o girenin) üzerinde emir (ve sahiptir.) Ev sahibinin izni olmadan o misafir ne imam olup namaz kıldırabilir ne de bir tasarrufta bulunabilir. 464. Yolculukta usül: ''Üç kişi bir sefere çıkarsa içlerinden birini kendilerine emir (reis) edinsinler.'' (İbni Mace) 465. Misafire ikram: ''Size ziyaretçi geldiği zaman ona ikram edin.'' (İbni Mace) 466. Kerîme ikram: . ''Bir kavmin ulusu (yani muteber adam) size geldiği zaman ona ikram edin (yani hürmette kusur etmeyin)! (İbni Mace) 467. Sefere giderken vedalaşmak: ''Sizden biriniz sefere gitmek isterse ihvanına selam versin, (vedalaşsın) Çünkü, (ihvan) kendilerine edecekleri duaya, onlara dua etmeyi de (bu vesileyle) ilave etmiş olurlar.'' 468. Misafir ikram edileni yemelidir: ''Sizden biriniz Müslüman kardeşinin yanına girip de o kendisine taamından yedirmek isterse, yesin, Onu nerede ve ne suretle kazandığını sormasın. Eğer o mübah olan içeceğinden bir şey içirirse içsin, onu da sormasın'' (Taberani, Beyhaki) Yenilen ve içilen şeyler hakkında ziyafet sahibine sorguda bulunmak âdeta ayıptır. Bu kabil sualler boğazına düşkün veya riyakar adamların kârıdır. Eğer kendisine yiyecek ve içecek ikram edilen kimse bir nafile oruç içindeyse ve bu, taam sahibince hoş görülmüyorsa orucunu kaza etmek üzere bozabilir.
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2. Bölüm 429. Merhamet: “Kim acımazsa (ona) acınmaz.'' (Buhari, Müslim) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem- muhterem torunu Hasan radiyallahu anh'ı çocuk iken öpmüş ve bunu Akra bin Habis radiyallahu anh da görmüştü. Akra dedi ki, ''Benim evladım var, hiçbirini öpmedim. Bunun üzerine Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi irad buyurmuştur. 430. Birbirimizi sevelim: ''Birbirinizi sevinceye kadar (hakikati veçhile) asla iman etmiş olmazsınız. Hangi şey üzerine sevişeceğinizi size göstereyim mi? Aranızda selam yayın (birbirinizi selamlayın) Ruhum (kudreti) elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, birbirinize merhamet (ve şefkat) edinceye kadar (yani merhamet ve şefkat etmedikçe) cennete giremezsiniz. Ashap dediler: - Ya Rasûlullah! Biz hepimiz merhametiyiz! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: - ''(Benim dediğim) o (merhamet) herhangi biriniz hususi merhameti değildir. Fakat ammeye olan merhamettir, (yani içtimaı yardımlaşmadır.) (Taberani) 131. Hevadan içtinap, Kur'an ve sünnete imtisal ''Hiçbirinizin heva (ve hevesi, nefsani temayülü) benim getirdiğim (tebliğ ettiğim) şeylere (Kuran'a ve sünnete) tabi oluncaya kadar (hakiki bir imanla) iman etmiş olmaz..'' 432. Gerçek mücahit? ''(Gerçek) mücahit kendi nefsi (nin kotu temayülleri) ile mücahede eden (savaşan) adamdır.'' (Tirmizi) 433. Gerçek hicret: ''Hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri terk etmendir.'' (Ahmed b, Hanbel) 434. Münafıklık alametleri: ''Münafığın alameti üçtür: 1- Söylediği zaman yalan söyler 2- Vadedince onu yerine getirmez 3- Kendisine (bir şey) emanet edildiği vakit de hainlik eder.'' (Buhari, Müslim) 435. iki yüzlülük: ''İki yüzlü, iki dilli (yani riyakar), münafık (ve dalkavuk) olan (kimse) ateşte (cehennemde)dir.'' (Ebu Davud) 436. Bozguncu kimdir? ''Birisinden ''Artık dünyada adam kalmadı; hepsi helak oldu'' diye işittiniz mi? (Biliniz ki,) o adam insanların en bozguncusudur.'' (Buhari, Muslim) 437. En şerir insan iki yüzlü olandır: ''Onlara bir yüzü ile, şunlara diğer yüzüyle gelen iki yüzlü (adam) muhakkak ki, insanların en şerir nevindendir.'' (Müslim) 438. Mümin hoş geçinen ve hoş geçinilendir: ''Mümin olan hem başkalarıyla hoş geçinir, hem kendisiyle hoş geçinilir. Hoş geçinmeyen hoş geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.'' (Ahmed b. Hanbel) 439. Müslüman kim? Mümin kim? ''Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette kaldığı kimsedir. Mümin de kanlarına (hayatlarına) ve mallarına karşı insanların kendinden emin olduğu adamdır. Her Müslümanın malı, ırzı (şerefi ve namusu) kanı diğer müslümanın üzerine haramdır. Bir kimsenin din kardeşine hakaret etmesi, şer namına onun kötü adam olduğuna (hükmedilmesine) yeter.'' (Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud) 440. Buğzdan kaçınıp ülfet ve muhabbet etmek: ''Birbiriniz buğzetmeyin (münasebetlerinizi) kesmeyin, birbirinize arka dönmeyin, hasetleşmeyin. Aranızda eşya fiyatlarında suni artışlar (hilekârlıklar) yapmayın. Ey Allah'ın kulları Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun. Bir Müslümanın (din) kardeşine üç günden fazla dargın durması helal olmaz.'' (Taberani) Bazılarna göre ''birbirinize buğzetmeyin'' demekten maksat, doğru yola aykırı, heva ve bid'atlara sapıp da ihtilafa düşmeyin, aranızda birliği bozmayın, demektir. ''Allah'ın size emrettiği gibi Beyan'ıyla mealen şu ayetlere işaret buyurulmuştur:
''Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın, Allah'ın üzerindeki bunca nimetini düşünün. Hani siz birbirinizin düşmanları idiniz de o kalplerinizi İslam'a ısındırıp birleşmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşleri din sayesinde din kardeşleri olmuştunuz. Ve yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte O Allah size ayetlerini böylece apaçık bildiriyor, ta ki, doğru yola eresiniz." (Al-i imran: 103) ''Eğer sana hilekarlık yapacakları tutarsa, bunu dilerlerse muhakkak ki, sana Allah yetişir, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyen ve onların gönüllerine sevgi verip birleştiren odur. Yeryüzünde olan her şeyi toptan harcamış olarak yine onların gönüllerini böyle birleştiremezdik. Fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü o muhakkak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi: 62) Evs ve Hazrec kabileleri arasında sonu gelmeyen müthiş bir kin devam ediyordu. Kanlı vakalar olmuş ve o vakalarda ki taraftan nice eşraf ölmüştü. Cenab-ı Hakk, onlara bunu unutturdu, onlar Müslümanlıkla birleştirdi. Musafahalar ettiler, birbirleriyle kardeş oldular. ''Biz cennette onların göğüslerindeki kini söküp attık (atacağız). Hepsi kardeşler hadlinde karşı karşıya tahtlar üzerine dayanarak oturuculardır. (Hicr Suresi. 47) ''Cennette birbiriyle karşılıklı tahtlar üzerindedirler" Müminler ancak kardeşlerdir. O halde iki kardeşinizin arasını bulup kaynaştırın. Allah'tan korkun ta ki, esirgenesiniz.'' (Saffat Suresi: 44, Hucurat Suresi: 10) 441. Müslümanlara sevinç vermek: ''Farz olan (ibadet ve taatlardan sonra amellerin Allah Teala'ya (göre) en sevgilisi Müslümanın içine sevinç vermektir.'' (Taberani) 442. Hayırlı kim? Şerli kim? ''Sizin hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan adamdır. Şerli olanınız ise hayır ümit edilmeyen şerrinden de emin olunmayan kimsedir.'' (Ebu Yâ'lâ) 443. Bahtiyar fitneden kaçınandır. Hakiki bahtiyar o kimsedir ki, fitne (ve fesatlar)dan kaçınır ve bir belaya uğrayınca da sabır (ve tahammül) eder.'' (Ebu Davud) 444. insanları sevmek: ''Allah'a imandan sonra amellerin en faziletlisi (üstünü) insanları sevmektir.'' (Taberani) 445. Yaptığın iyilik seni sevindirmeli: ''Yaptığın iyilik seni sevindirir, işlediğin kötülük de sana fena görünürse sen (o zaman kamil) müminsindir.'' (Ahmed b. Hanbel) 446. Vicdanına hoş gelmeyeni bırak: ''Bir şey senin nefsini (vicdanını) tırmaladığı zaman onu hemen bırak (vazgeç)! (Ahmed b. Hanbel) 447. Bencillikten sakınmak: ''Kendin için sevdiğini, insanlar için de sev (arzu et)!'' (Buhari)
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 5. Bölüm DUA HAKKINDA 486. Duaya amin demek: ''Sizden biriniz dua edince kendisinin duasına ''amin'' desin.'' (İbni Ady) 487. Müminlerin birbirine duası: ''Gaib gaib'e (yani mecliste hazır olmayanlar birbirine) dua ettiği zaman ona (o duaya müvekkil olan) melek; ''senin içinde bunun tıpkısı vardır.'' der. (İbni Ady) 488. Duada eller nasıl olmalı: ''Allah dua ettiğin zaman iki elinin içiyle (yani ellerinin içini yüzüne, arkasını yere karşı yönelterek dua et! Sırtlarıyla dua etme! (Duayı) bitirince de (iki elini) yüzüne sür.'' (İbni Mace) Bu suretle dua sünnettir. Şu kadar ki, bir belanın, kıtlık, kuraklık gibi çetin afetlerin izalesi için yapılan dualarda ellerin sırtı göğe; içi yere yöneltilmelidir. Yağmur dualarında da böyle yapılır. Enbiya Suresi'nin 90. ayet-i kerimesindeki 'yedunefâ rağben ve ragabâ'' daki ''ragabe'' kelimesini bazı ulema ellerin arkası yere yöneltilerek açılması 'rahabe'' de arkalarını göğe yöneltilmesi diye tefsir etmişlerdir. 489. Duada afv talebi: ''Duanın en faziletlisi Rabbinden afv, dünya ve ahirette afiyet (yani dertlerden, belalardan selamet) istemendir. Zira sana dünyada bu iki nimet verilip de sonra ahirette de verilirse muhakkak kurtuluşa ermiş olursun. 490. Duada ısrar: ''Sizden biriniz (Allah'tan) ne dilerse çok istesin. Çünkü o ancak Rabbinden istiyor. (O'nun hazinesi) tükenmez.'' (Taberani) 491. Duada ilim ve takva talebi: ''Ya Allah! Bana ilim zenginliği ver. Beni yavaş ve nazik huy ile süslendir. Beni takva (Allah korkusu) ile şereflendir. Beni (dünyada ve ahirette) afiyet (ve selamet) ile tezyin et!.'' (İbnu'n-Neccar) 492. Reddolunmayan iki dua: ''iki dua vardır ki redd olunmaz: 1- Ezan okunurken yapılan dua, 2- Birbirinin etini yercesine savaş yaptığınız zaman edilen dua ve niyazlar.'' (Ebu Davud, ibni Kibban, Hakim) 493. Mazlumun bedduası: ''Zulme uğrayanın kafir bile olsa bedduasından sakının. Çünkü, (o duanın) önünde (kabulüne engel) hiçbir perde yoktur.'' (Ahmed b. hanbel) 494. Resulüllah'ın duası: ''Ya Allah! Senin bizzat senin rahmetini isterim. (Öyle bir rahmet ki) sen onunla kalbimi doğrultursun. Onunla işime intizam ve) cemiyyet verirsin. Onunla perişan halimi derleyip toparlarsın (çeker, çevirirsin). Onunla işimi düzeltir, onunla dışımı yükseltirsin Onunla amel ve hareketimi temizler onunla rüştümü (isabeti ve akıllı gidişimi) bana ilham edersin. O sayede ibadetle ülfetimi (saadet erbabıyla ülfetimi) lütfedersin. Yine onunla beni her turlu fenalıktan korursun. Ey Allah! Ben kaza (ve takdiri)ndeki belalardan necat ve selamet vermeni) şehitlere has olan ziyafetini, Saidlerin hayatını ve düşmanlara karşı nefretini isterim.'' İmam Gazzali diyor ki: ''Bazı zevat, Cüneyd Bağdadi'yi vefatından sonra rüyada görmüş, kendisine ya Eba'l-Kasım! Ne haber var diye sormuş, Cüneyd Bağdadi kuddise sirruh şu cevabı vermiş; - Zahir ilimleri zayi oldu, batıni ilimler fena buldu. Bize gecenin loşluğunda kıldığımız birkaç rekat namazdan başka bir şey fayda vermedi. 495. Yatağa yatınca okunacak dua: Bera bin Azib radiyallahu anh'ten: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Yatağa geldiğin zaman namaz abdesti gibi abdest al. Sonra sağ yanına yatıp de. Eğer o gece ölürsen İslam fıtratı (dini) üzere ölmüş olursun. Bunları (bu sözleri) söyleyeceğin (dünya) kelamının en sonuncusu yap.'' (Buhari) Bera radiyallahu anh dedi ki: Bunları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurundan tekrar ettiğimde ''allahumme amentu bikitâbikellezi enzelte'' ye varınca ''rasulike'' demiştim. Buyurdu ki, ''hayır u ''venebiyyikellezi erselte'' diyeceksin.'' Bu duanın meali: Ya Allah! kendimi sana teslim ettim. işimi sana bıraktım. Arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de sanadır, korkum da sendendir. Senden başka sığınacak ve necat bulunacak yer senden başkası değildir. Ya Allah! indirdiğin kitabına da gönderdiğin peygamberine de iman ettim.'' 496. Nazar, göz değmesi: ''Sizden biriniz gerek kendisinden, gerek malından gerek kendisinden, gerek (din) kardeşinden hoşuna gideceği bir şey görürse onun bereketine dua etsin. Zira göz değmesi bir gerçektir.'' (İbni Adiy, Taberani) Hoşa giden şahıslara, hayvanlara ve eşyaya Karşı ''maşaallah barekallah'' demek mesnundur. 497. Müslümanın rüyası: ''Zaman yaklaşınca (Müslüman olan) kişinin rüyası hemen hemen yalan çıkmaz. Rüyası en doğru olanlar, en doğru söz söyleyenlerdir.'' (Buhari, Müslim) Alkami'ye göre yaklaşan zamandan Murad gece ile gündüzün müsavi olduğu zamandır. 498. Rüyayı hayra yormak: ''Sizden biriniz güzel rüya görürse onu hayra yorsun. Onu dostuna Yahut irfan sahibi birine de söylesin. Çirkin rüya görürse hem onu yormasın, hem de başkasına söylemesin.'' (Tirmizi, İbni Mace) 499. Hoşa giden rüya Allah'tandır: ''Sizden biriniz hoşuna gideceği bir rüya görürse (bilin ki,) o muhakkak Allah'tandır. Binaenaleyh bundan dolayı Allah'a hamt etsin. Ve onu dostuna veya irfan sahibi olana da söylesin. (Rüyanın) hoşuna gitmeyeceği başka türlüsünü görünce hiç şüphesiz o şeytandandır. O halde Allah'a sığınsın, onu bir kimseye söylemesin. (Bu suretle o rüya kendisine zarar vermez). (Anmed b. Hanbel, Buhari, Tirmizi) 500. Kulun isyanına rağmen Hakk'ın ikramı artarsa dikkat! ''Kulun masiyetlerinde devam ve Israr etmesine rağmen Allah Teâlâ'nın ona dünyada ne isterse vermekte olduğunu görürsen bil ki bu, ona Allah'ın bir istidracıdır.'' (Anmed b, Hanbel, Taberani) Nitekim A'raf Suresi'nin 182-183. ayetlerinde şöyle buyurulmuştur. ''Ayetlerimizi yalan sayanlar biz, bilmeyecekleri noktalarda derece derece, yavaş yavaş helake yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veririm. Onların iplerini uzatıveririm. Benim lütuf yüzünden kahrım tahammül edilmeyecek kadar çetindir. Birbiri ardınca nimetler gelir, onları haklarında Allah'ın daimi lütfu sanırlar da şımarırlar. iste o zaman üzerlerine Allah'ın azabı hak olur.'' Dahhak diyor ki: ''Bunun manası onlar masiyeti yani günahı tazeledikçe biz de nimetimizi yenileriz,'' demektir. Rivayete göre Hazret-i Ömerü'l-Faruk radiyallahu anh Kisra'nın hazineleri kendisine getirilince ''Ya Rabbi, bir istidraca uğramış olmaktan sana sığınırım'' demiş ve şu ayet-i kerimeyi okumuştu. ''Ya Ekreme'r-rusül! Onlar senin davetine icabetten temerrüt eder ve uzak olunca seni ve Kur'an'ı tekzip edenlerle halimize terk et! zira biz Azimü'ş-şan muhakkak onlara bilmedikleri cihetten derece derece azap inzal ederiz. Ben Kuran'ı tekzib edenlere mühlet veririm. Zira benim hileden ibaret olan ihsanım gayet kuvvetidir.
TÜM SOHBETLER th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JsklOQUJ68GR1lNGBwGj_1.html
Dualar ve Zikirler KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K5uZsgWk6UvnuP4KRvmz88.html
MUSÂHABE 1 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lfo65AsXEzWDnw9yJrXkhV.html
MUSÂHABE 2 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KRvDcohUJ-KP4vAzmSplY8.html
MUSÂHABE 3 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KjKoWyhcHUPT9RV5EPLouP.html
MUSÂHABE 4 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0I1r4qcoSuY-ZxC77EiZ7PM.html
MUSÂHABE 5 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lvy37SSLJNV92Cywx-ehbu.html
MUSÂHABE 6 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0ImYbhzxn5K4s5sYtsXyo10.html
HZ. YÛSUF KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Iz1FfNnIBYrSTxvjx4TtYd.html
BEDİR GAZVESİ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Juz2ZBlMPy1V19tvlV18TB.html
HZ. EBÛBEKİR KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-AWhPD6yiYsNYFazfdywR.html
HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JjRJSNu9qbJXMJHNt6Gs3N.html
HÂLİD BİN VELİD KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0LUjTc_TBxUyz611lUHtR_X.html
OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KcKzzC8CzS8G8Jm5j099kb.html
HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JIKasFPoFSTCh1uKGERAQj.html
ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L-nOyI6Aid_ZrNL5K2ri41.html
ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K9V39oqDPS7HyGOrkYWgc5.html
UHUD GAZVESİ KİTABI th-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KA4PJ9_Sbtaa2uRorlYSCq.html
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 1. Bölüm
414. Kişinin her işittiğini söyleyivermesi:
Kişinin her işittiğini söylemesi yalandan (mütehassıl) günah (kazanma) bakımından kendisine yeter. (Yani ona yalancılık günahı yazılır) Kişinin ''bütün hakkımı, ondan bir şey bırakmamak suretiyle alacağım'' demesi tam cimriliğinden ve nakesliginden ileri geldiğine hükmedilmesine yeter. (Hâkim)
415. Dostunu ihtiyatlı sev:
Dostunu bir dereceye kadar ihtiyatlı sev olur ki, bir gün o sana bugzeden (düşmanlık eden bir) adam oluverir. (Buhari, Tirmizi)
416. Birbirine söven iki adam:
Birbirine söven iki adam, yekdiğerinin şeref ve haysiyetini kıran birbirine olmadık yalanlar söyleyen (isnatlarda bulunan) iki şeytandır. (Buhari)
417. Kalpten gecen kötü düşünce islenmedikçe affolunur.
Nefislerinin (kendi kendine) söylediği şeyleri onu (ya dilleriyle) söylemedikçe yahut onunla amel etmedikçe, ümmetim için Allah şüphesiz ki, geçiverdi (bağışladı). (Buhari, Müslim)
418. Dinini dünyasına alet edenler:
''Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun sürüye yaptığı bozgunluk, kişinin mal ve şerefe olan ihtirası ile dinine yaptığı zarar kadar olmaz.'' (Ahmed b. hanbel)
419. Açıktan islenen suçun zararı:
''Hata gizlenir (gizli islenir)se sahibinden başkasına zarar vermez, açıklanır, tağyir (ve ıslah) da edilmezse ammeye zarar verir.'' (Deylemi)
420. Hata, nisyan ve ikrah:
''Hatayı, nisyanı (yani bilmeyerek ve unutarak işlenen kusurları) bir de kendilerine zorla yaptırılan şeyleri Allah, ümmetimden benim için (atfetti, bunlardan) geçiverdi.'' (İbn-i Mace, Taberânî)
421. Kolaylaştın, zorlaştırmayın!
''(Doğru yolu) kolaylıkla gösterin. Güçlükle göstermeyin. (Allah'ın rahmetini) müjdeleyin, (sadece azabıyla) korkutmayın, nefret vermeyin!'' (Buhari, Müslim)
422. Rıfk ve mülayemet:
''Şüphesiz ki, Allah refiktir. Kullarına karşı lütufkârdır. Onlara takatleri üstünde bir şey teklif etmeyendir. Rıfkı (sözde, işte nazikliği ve yumuşak huyluluğu) sever, Unf, şiddete ve sertliğe Karşı vermediği hata ondan başkalarına da vermediği şeyleri naziklere ve yumuşak huylulara verir.'' (Buhari, Müslim, Ebû Davud)
423. insanları hidayete delalet:
''Allah'ın senin iki elinin üzerinde (yani senin himmet ve cehdin ile, senin vasıtan ile) bir adamı doğru yola getirmesi senin için, üstüne güneşin doğduğu ve battığı şeylerden (yani
bütün onlara malik olmaktan) hayırlıdır.'' (Taberani, Tirmizi)
424. Müsamaha ve sertlik:
Müsamaha (hoşgörürlük) bir kazançtır. Çetinlik ve sertlik ise bir ugursuzluktur.'' (Kuzai)
Nitekim Fussilet Suresi'nin on beş ve on altıncı ayetlerinde:
''Ad kavmi haksız olarak yeryüzünde büyüklük taslamış ''Bizden daha kuvvetli kim vardır?'' demişti. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlardı değil mi? Ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı. Rezillik azabını onlara dünya hayatında tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise daha çok alçaltıcıdır ve onlar da görmezler'' buyuruluyor.
O günlerin uğursuzluğu şiddetli fırtınaların O günlerde ardı arası kesilmeden devam etmiş olmasından ve bu yüzden o kavmin helâkine uğramasındandır. Yoksa eski müneccimlerin güya bu ayete istinaden iddia ettikleri gibi bazı günlerde, günlerin kendilerinde ''Sa'd'' uğurluluk veya ''nahs'' uğursuzluk yoktur. Zamanların eczası hadd-i zatında müsavidir. Aralarında fark yoktur. Var olan şey onlarda vukua gelen tââttır, masiyetlerdir.
Nahs'ın aslı ufkun kararıp bakır gibi dumansız yalın gibi bir renk bağlamasıdır. Bu hâl uğursuzluğa bir mesel olmuştur. Haddizatında uğursuzluk yoktur. Bazı hadislerde de bu tasrih
edilmiştir. Bu hadis-i şerifteki şuum yâni uğursuzluktan murad, herhalde çetinlik ve sertliğin intaç edeceği aksi tesir veya muvaffakiyetsizliktir.
425. Pehlivan öfkesini yenendir:
''Kuvvetli ve cesur (adam hasmını yenip yere çarpan) pehlivan değildir. Ancak çetin (ve kahraman adam öfkelendiği zaman nefsine ve hiddetine malik ve hâkim olandır.'' (Buhari, Müslim)
426. Hür adam öfkesinden dönendir:
''Ümmetimin en hayırlısı (nefislerine esir olmayan) hür kimselerdir ki, onlar öfkelendikleri zaman öfkelerinden dönerler (vaz geçerler) (Taberani)
427.
''Öfkelenme!'' (Buhari)
Abdullah bin Ömer, Harise bin Kudâme, Süfyan bin Abdullah radıyallahu anhum'dan biri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e
- ''Bana bir tavsiyede bulun!''
Yâni dünyada da ahirette de bana fayda verecek ve beni Cenâb-ı Hakk'a yaklaştıracak bir sebep ile irşat buyur, demiş ve bu istirhamını birkaç kere tekrar etmişti.
Resul- Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem her defasında:
- ''Öfkelenme!'' buyurmuştu.
imam Ahmed bin Hanbel ve ibn Hıbban diyorlar ki:
O adam Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in bu ısrarlı cevabını düşündükten sonra hükmetti ki, ''gadab'' şerrin bütün nevilerini toplayan kötü bir hâldir.
''Öfkelenme!'' demek, seni öfkeye sevk edecek şeyleri ve sebepleri yapma! Öfkenin hâkimiyetine karşı nefsinle mücadele et! Ona meydan ve imkân verme, demektir.
428. Büyüğe hürmet, küçüğe şefkat:
''Kim bizim küçüğümüze acımaz (şefkat göstermez), yasça yahut ilimce büyüğümüzün hakkını tanımazsa bizden (bizim yolumuzdan) değildir.'' (Buhari)
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 4. Bölüm
469. Ev sahibinden izin:
''Sizden biriniz (bir yere girmek için) üç (defa) izin isteyip de kendisine izin verilmezse geri dönüp gitsin.'' (Buhari, Müslim)
Bu mevzu ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim'de Nur Suresi 27-29. ayetlerinde şöyle buyurulur:
''Ey iman edenler! Kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evler ve) odalara sahipleriyle alışkanlık peyda etmeden (izin istemeden) ve selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Olur ki ince düşünür (hikmetini idrak eder)siniz. Eğer orada bir kimse bulamazsanız size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Şayet size ''geri dönün'' denilirse dönüp gidin. Bu sizin için daha temizdir. (Kapının önünde oturmanızdan daha hayırlıdır.) Allah ne yaparsanız hakkıyla bilendir. Meskun olmayan, içerisinde sizin için menfaat (ve alaka) bulunan ev ve odalara girmenizde size bir vebal yoktur. Açıklayacağınızı da gizleyeceğinizi de Allah bilir.''
Bu ayette meskûn olmayan ev ve odalardan maksat, han, kervansaray, dükkân, otel vesaire dir.
470. Kardeşine yer vermek:
''Sizden biriniz (bir meclise) gelip de (din) kardeşi ona (yer) genişlettiği zaman (biliniz ki) bu Allah'ın o sebeple kendisine ikram (ve ilham) ettiği bir (lütfu) ve keremidir.'' (Buhari)
471. Caiz olmayan kıyam:
''Birbirini tazim eden acemlerin kalktığı gibi siz de ayağa kalkmayın!'' (Ebu Davud, Tirmizi)
Ravî diyor ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem asasına dayanarak üzerimize çıkageldi, derhal ayağa kalktık. Bunun üzerine bu hadis-i şerifi irat buyurdu. imam Gazzali
şöyle der: ''Bu nehy tazim kastıyla olan kıyam hakkındadır, ikram kastıyla olan kıyam memnu değildir. Acem, lügatte arabın gayri her kavim için söylenir.
472. Girerken de çıkarken de selam:
''Sizden biriniz bir meclise gittiğiniz zaman evvela selam versin. Eğer kendisinin de oturması gerekiyorsa otursun. Sonra kalktığı zaman da yine selam versin. Birinci selam sonrakinden daha evla değil. (ikisi de haktır sünnettir) (Beyhaki)
Yani meclise girerken de, oradan ayılırken de selam vermek sünnet ve fazilette müsavidir. Fakat o selamlan almak vaciptir.
473. İlk selam veren kibirden kurtulur:
''Selama ilk önce başlayan (yani rastladığı din kardeşinden evvel ona selam veren kimse) kibirden kurtulmuştur.'' (İbn-i Ady)
474. Musafaha kini giderir:
''Musâfaha ediniz ki, o kalplerinizden kini giderir.'' (Beyhaki)
Bazı hadislere ve nakillere nazaran, din kardeşiyle musafaha ve elini bu suretle tahrik edenlerin günahları dökülür. Musafaha sevgiyi artırır.
Musafaha ederken yüz yüze gelmeli, avucu avucun içine almalı, çünkü baş parmakta sevgi damarları vardır. Kim, bir Müslümanla Musafaha ederken salavat-ı şerife getirirse günahlarından bir şey kalmaz.
İbn Esir diyor ki, sadece parmakları tutmak rafizilere mahsustur. İslam'da ilk Musafaha içlerinde Ebû Musâ el-Eş'arĩ'nin de bulunduğu Eş'ari Kafilesinin Medine-i Münevvere'ye ayak basmasıyla başlamıştır. O kafile Medine'ye yaklaştıkları zaman ''Yarın dostlarla Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e ve O'nun ashabına kavuşacağız.'' reczini söylemişler.
Medine-i Münevvere'ye geldikleri zaman kime ulaştılarsa Musafaha ettiler, nihayet bu âdeti Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beğendi, bu suretle Musafaha sünnet-i seniyye oldu.
475. Din kardeşini taziye:
''(Din) kardeşini (uğradığı) bir musibetten dolayı taziye eden hiçbir mümin müstesna değildir ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde ona keramet (ve şeref) kaftanları giydirmiş olmasın.'' (Taberani)
Taziye, musibete uğrayan kimsenin kalbini yatıştıracak tasasını giderecek güzel sözler söylemek, onun sabır ve tahammül ile kazanacağı sevapları bildirmek, müjdelemek onunla Musafaha etmektir.
476. istişarede isabet:
''Kim herhangi bir işi yapmak diler de onun hakkında bir Müslüman adamla müşavere ederse Allah onu işlerinin en isabetlisine muvaffak buyurur.'' (Buhari, Müslim)
477. İstişare edilen amin olmalı:
''Kendisiyle istişare edilen (reyine müracaat olunan) kimse emin (mutemet ve her türlü tesirden ve tehlikeden azade ve salim) olmalıdır.'' (İbni Mace)
478. istişare edilen fikrini açıkça söylesin:
''Sizden biriniz (din) kardeşiyle istişare etmek(onun rey ve fikrinden faydalanmak) isterse ona kanaatini söylesin, hayırhahlıktan ayrılmasın).'' (Müslim)
Şûrâ, meşveret de işaretten gelen isimlerdir. Bu kelimelerden bazlarının tanışmak, rey ve kanaatlerinden faydalanmak gibi hala dilimizde de yasayan kullanılış manaları şer'i ıtlaktan gelmiştir.
imam Bunan, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ebu Hüreyre radiyallahu anh'ten su mealde bir hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.
Hazret-i Ali radiyallahu anh mealen şöyle buyurmuştur:
''Sizden birinizle istişare edildiği zaman nefsi kendisi hakkında vicdanen ne yapacaksa, ne yapmasını hayırlı görüyorsa onu arayıp bulmakta en son gayretini ve içtihadını sarf etsin.
479. Azimkar ve sağlam mümin:
''Allah'a (göre) kuvvetli mümin, zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Sana gerçek menfaat verecek şeyler üzerinde hırs ile çalış. Allah'tan yardım iste! Acze düşme eğer sana bir şey, bir musibet gelir çatarsa ''Ben şöyle şöyle yapaydım, bu böyle olurdu'' deme! Fakat, ''Allan böyle takdir etmiş, o dilediğini yaptı de! Zira faydasız yere ''şöyle yapaydım böyle olurdu'' demek şeytanın amelini açar. (Onun tesvilatına meydan verir).'' (Buhari, Müslim)
480. Gönülden gecen iyiliğin işlenmese de ecri vardır:
Allan Teala şöyle buyurdu:
''Kulum bir iyilik kasteder de onu yapmazsa kendisi için bir sevap yazarım. Eğer onu yaparsa on sevaptan yedi yüz katına kadar (ecir) yazarım. Bir kötülük kasteder de onu yapmazsa aleyhine (günah) yazmam. Fakat onu yaparsa bunu bir günah olarak yazarım.
481. Aksırırken ağzı kapamalı:
''Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdığı zaman ya elini, yahut mendilini ağzının üzerine koyar aksırışı da kısardı.'' (Buhari)
482. Aksırmak hoş, esnemek nahoştur:
''Şüphesiz ki, Allah aksırmayı sever, esnemeyi sevmez.'' (Beyhaki, Ebû Davud)
Rivayete göre hiç bir peygamber esnememiştir. Esneme sırasında bunu hatırlayanların esnemeden kurtulacakları bildirilmektedir.
483. Aksırırken ve genirirken sesi alçaltmak:
''Sizden biriniz genirecegi zaman, yahut aksıracağı zaman ikisinde de sesini yükseltmesin.'' (Buhari, Müslim)
Gerek aile arasında, gerek diğer insanlar içinde ve hatta tek başına bulunulduğu zaman ağzı açık esnemek hayvan böğürtüsü gibi genirmek ve salya saçarcasına ''hapşu'' diyerek aksırmak içtimaı ve milli terbiyemize ve muaşeret adabımıza da aykırıdır. Bunlardan kat'i surette sakınmalıdır.
484. Esnerken ağzı elle kapatmak:
''Sizden biriniz esnerse elini ağzına koysun (ağzını kapasın) Çünkü şeytan esnemekle beraber içeri girer (vesvese sokar)'' (Buhari)
Namaz halinde de vaziyet budur. Peygamberler esnemezlermiş; esnemek gelirken bu hatırlanırsa insan kurtulur. Esnemek, oburluğun, tembelliğin ve gafletin belirtisidir.
485. Esnemeyi defetmeye çalışmak:
''Sizden biriniz esneyeceği zaman gücünün yettiği kadar onu gidermeye gayret etsin. Çünkü, herhangi biriniz esnerken ses çıkararak ''hââ...'' derse buna şeytan güler.''
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 3. Bölüm
448. Kötülüğünün kişiye çirkin görünmesi kemalindendir:
''Kimin kötülüğü kendisine çirkin gelir, iyiliği onu sevindirirse o (kamil) mümindir.'' (Taberani)
449. Uysallık:
''Sizin Allah'a (göre) en sevgiliniz ahlakı en güzel olanınız, hem kendisi hoş geçinen, hem kendisiyle hoş geçinilen uysal ve yumuşak tabiatlı olanlarınızdır. Allah'a göre (O'nun indinde) en çok bugz edileniniz ise birbirine laf götürüp getirmeğe koşanlar, onların sürçmelerini (kusurlarını) arayanlar (din) kardeşlerinin arasına tefrika sokanlardır.''
450. Sevişen ve sevişmeyen ruhlar:
''Ruhlar (sınıf sınıf ve zümre zümre) toplanmış cemaatlerdir. Bundan ötürü içlerinden birbiriyle (hak yolunda) tanışanlar (akideleri, ahlaklar birbirlerine uyanlar dünyada) sevişip anlaşmıştır. Aralarında (hak hususunda birbiriyle bilişmeyenler (yahut) zıtlaşanlar (yabancı, kalanlar) ise (dünyada) ahlaka düşmandır; (anlaşmamıştır).'' (Müslim)
A'raf Suresinde soyle buyuruluyor: ''O, bir topluluğu doğru yola ileti, bir topluluğa da sapıklık müstahak oldu. Çünkü onlar, şeytanları Allah'tan başka dostlar edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.'' (Araf Suresi 30)
Sizden bir fırka iradesini imana sarf ile hidayette oldu. Ve imana muvaffak olmakla doğru yolu buldu. Diğer bir fırka iradesini küfre sarf ile onun üzerine dalalet vacip oldu. Zira fırka-i dalle, şeytanları Allah'ın dışında dost ittihaz edinmiş kendilerini de ihtida etmiş ve doğru yolu bulmuş zannederler.
451. Neler sadakadır?
''İnsanlardan cüz olan her oynak kemiği basma yani her birinin temin ettiği nimete karsı içinde güneşin doğmakta devam ettiği her gün bir sadaka-i şükür borcu vardır. iki kimse arasında adaleti tatbik etmen bir sadakadır. Kişiye hayvanının üzerine yükünü yüklemek hususunda yardımcı olmak, yahut onun metaını yukarı kaldırıvermek bir sadakadır. Namaza
(giderken) yürüdüğün her adim (yahut her adim atsın bir sadakadır. Yol göstermek bir sadakadır.) Eza verecek eşyayı yoldan uzaklaştırmak (veya atmak) da bir sadakadır. (A'raf Suresi, 30)
452. Yoldan eza vereni kaldırmak:
''Müslümanların (geçecekleri) yoldan eza (verecekleri şeyleri) uzaklaştırıp kaldır.'' (Buhari, Müslim)
453. Abid kim? Zahid kim?
''Haramlardan sakın ki, insanların en abidi olasın. Allah'ın sana kısmet ettiğine razı ol ki, insanların en zengini olasın. Komşuna iyilikte bulun ki, (gerçek) mümin olasın)
Diğer insanlar hakkında da ancak kendinin sevdiği şeyleri arzu et ki, (hakiki) Müslüman olasın. çok gülme, zira gülmenin çokluğu kalbi öldürür.'' (Ahmed b. hanbel)
454. insanlara faydalı olmak:
''İnsanların hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır.'' (Kuzâî)
455. İnsanlardan uzak yerlerde oturma!
''(insanlara) uzak yerlerde (mamur olmayan ova ve köylerde) oturma! Çünkü öyle Issız yerlerde kalan, kabirlerde sakin olan gibidir.'' (Buhari)
İşte insanlar medeni ve içtimaı hayata topluluğa götürecek pek güzel bir tavsiye!.
457. Yemeğin başında besmele:
''Sizden biriniz herhangi bir yemeği yiyeceği zaman Allan'ın adını ansın. (Besmele çeksin). Eğer başlangıçta Allah'ın ismini (besmele)yi unutursa ''başlangıcında da sonucunda da Bismillahi'r-Rahmani'r-Rahim'' desin.'' (Tirmizi)
458. Sağ elle yemek ve içmek:
''Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman sağ (eliyle) yesin. Su (veya başka bir şey) içeceği zaman da sağ (eliyle) içsin. Zira şeytan sol (eliyle) yer, sol (eliyle) içer.'' (Müslim)
459. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak!
''Yemeğin bereketi yemekten evvel de yedikten sonra da elleri yıkamak iledir.''
460. Eller yağ kokulu iken yatılmaz:
''Kim elinde et ve yağ kokusu olduğu halde geceleyip de kendisine bir şey (zarar) isabet ederse sakın kabahati nefsinden başkasına yüklemesin.'' (Buhari)
461. Suyu yudum yudum içmek:
''Biriniz (su ve benzerlerini) içtiği zaman emer gibi içsin. Soluk almadan içmesin. Zira suyu birdenbire içmekten ciğer ağrısı gelir.'' (Ebu Nuaym)
462. Seyahatte sıhhat vardır:
(Seyr-u) sefer edin, sıhhat bulursunuz.'' (Ahmed b. Hanbel)
463. Misafirin edebi:
''Sizden biriniz din kardeşinin evine girdiği zaman o yanından çıkıncaya kadar bunun (o girenin) üzerinde emir (ve sahiptir.)
Ev sahibinin izni olmadan o misafir ne imam olup namaz kıldırabilir ne de bir tasarrufta bulunabilir.
464. Yolculukta usül:
''Üç kişi bir sefere çıkarsa içlerinden birini kendilerine emir (reis) edinsinler.'' (İbni Mace)
465. Misafire ikram:
''Size ziyaretçi geldiği zaman ona ikram edin.'' (İbni Mace)
466. Kerîme ikram: .
''Bir kavmin ulusu (yani muteber adam) size geldiği zaman ona ikram edin (yani hürmette kusur etmeyin)! (İbni Mace)
467. Sefere giderken vedalaşmak:
''Sizden biriniz sefere gitmek isterse ihvanına selam versin, (vedalaşsın) Çünkü, (ihvan) kendilerine edecekleri duaya, onlara dua etmeyi de (bu vesileyle) ilave etmiş olurlar.''
468. Misafir ikram edileni yemelidir:
''Sizden biriniz Müslüman kardeşinin yanına girip de o kendisine taamından yedirmek isterse, yesin, Onu nerede ve ne suretle kazandığını sormasın. Eğer o mübah olan içeceğinden bir şey içirirse içsin, onu da sormasın'' (Taberani, Beyhaki)
Yenilen ve içilen şeyler hakkında ziyafet sahibine sorguda bulunmak âdeta ayıptır. Bu kabil sualler boğazına düşkün veya riyakar adamların kârıdır. Eğer kendisine yiyecek ve
içecek ikram edilen kimse bir nafile oruç içindeyse ve bu, taam sahibince hoş görülmüyorsa orucunu kaza etmek üzere bozabilir.
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 2. Bölüm
429. Merhamet:
“Kim acımazsa (ona) acınmaz.'' (Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem- muhterem torunu Hasan radiyallahu anh'ı çocuk iken öpmüş ve bunu Akra bin Habis radiyallahu anh da görmüştü. Akra dedi ki, ''Benim evladım var, hiçbirini öpmedim. Bunun üzerine Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi irad buyurmuştur.
430. Birbirimizi sevelim:
''Birbirinizi sevinceye kadar (hakikati veçhile) asla iman etmiş olmazsınız. Hangi şey üzerine sevişeceğinizi size göstereyim mi? Aranızda selam yayın (birbirinizi selamlayın) Ruhum (kudreti) elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, birbirinize merhamet (ve şefkat) edinceye kadar (yani merhamet ve şefkat etmedikçe) cennete giremezsiniz.
Ashap dediler:
- Ya Rasûlullah! Biz hepimiz merhametiyiz!
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
- ''(Benim dediğim) o (merhamet) herhangi biriniz hususi merhameti değildir. Fakat ammeye olan merhamettir, (yani içtimaı yardımlaşmadır.) (Taberani)
131. Hevadan içtinap, Kur'an ve sünnete imtisal
''Hiçbirinizin heva (ve hevesi, nefsani temayülü) benim getirdiğim (tebliğ ettiğim) şeylere (Kuran'a ve sünnete) tabi oluncaya kadar (hakiki bir imanla) iman etmiş olmaz..''
432. Gerçek mücahit?
''(Gerçek) mücahit kendi nefsi (nin kotu temayülleri) ile mücahede eden (savaşan) adamdır.'' (Tirmizi)
433. Gerçek hicret:
''Hicretin en faziletlisi Allah'ın sevmediği şeyleri terk etmendir.'' (Ahmed b, Hanbel)
434. Münafıklık alametleri:
''Münafığın alameti üçtür:
1- Söylediği zaman yalan söyler
2- Vadedince onu yerine getirmez
3- Kendisine (bir şey) emanet edildiği vakit de hainlik eder.'' (Buhari, Müslim)
435. iki yüzlülük:
''İki yüzlü, iki dilli (yani riyakar), münafık (ve dalkavuk) olan (kimse) ateşte (cehennemde)dir.'' (Ebu Davud)
436. Bozguncu kimdir?
''Birisinden ''Artık dünyada adam kalmadı; hepsi helak oldu'' diye işittiniz mi? (Biliniz ki,) o adam insanların en bozguncusudur.'' (Buhari, Muslim)
437. En şerir insan iki yüzlü olandır:
''Onlara bir yüzü ile, şunlara diğer yüzüyle gelen iki yüzlü (adam) muhakkak ki, insanların en şerir nevindendir.'' (Müslim)
438. Mümin hoş geçinen ve hoş geçinilendir:
''Mümin olan hem başkalarıyla hoş geçinir, hem kendisiyle hoş geçinilir. Hoş geçinmeyen hoş geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.'' (Ahmed b. Hanbel)
439. Müslüman kim? Mümin kim?
''Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette kaldığı kimsedir. Mümin de kanlarına (hayatlarına) ve mallarına karşı insanların kendinden emin olduğu adamdır. Her Müslümanın malı, ırzı (şerefi ve namusu) kanı diğer müslümanın üzerine haramdır. Bir kimsenin din kardeşine hakaret etmesi, şer namına onun kötü adam olduğuna (hükmedilmesine) yeter.'' (Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud)
440. Buğzdan kaçınıp ülfet ve muhabbet etmek:
''Birbiriniz buğzetmeyin (münasebetlerinizi) kesmeyin, birbirinize arka dönmeyin, hasetleşmeyin. Aranızda eşya fiyatlarında suni artışlar (hilekârlıklar) yapmayın. Ey Allah'ın kulları Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun. Bir Müslümanın (din) kardeşine üç günden fazla dargın durması helal olmaz.'' (Taberani)
Bazılarna göre ''birbirinize buğzetmeyin'' demekten maksat, doğru yola aykırı, heva ve bid'atlara sapıp da ihtilafa düşmeyin, aranızda birliği bozmayın, demektir.
''Allah'ın size emrettiği gibi Beyan'ıyla mealen şu ayetlere işaret buyurulmuştur:
''Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın, Allah'ın üzerindeki bunca nimetini düşünün. Hani siz birbirinizin düşmanları idiniz de o kalplerinizi İslam'a ısındırıp birleşmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşleri din sayesinde din kardeşleri olmuştunuz. Ve yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte O Allah size ayetlerini böylece apaçık bildiriyor, ta ki, doğru yola eresiniz." (Al-i imran: 103)
''Eğer sana hilekarlık yapacakları tutarsa, bunu dilerlerse muhakkak ki, sana Allah yetişir, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyen ve onların gönüllerine sevgi verip birleştiren odur. Yeryüzünde olan her şeyi toptan harcamış olarak yine onların gönüllerini böyle birleştiremezdik. Fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü o muhakkak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi: 62)
Evs ve Hazrec kabileleri arasında sonu gelmeyen müthiş bir kin devam ediyordu. Kanlı vakalar olmuş ve o vakalarda ki taraftan nice eşraf ölmüştü. Cenab-ı Hakk, onlara bunu unutturdu, onlar Müslümanlıkla birleştirdi. Musafahalar ettiler, birbirleriyle kardeş oldular.
''Biz cennette onların göğüslerindeki kini söküp attık (atacağız). Hepsi kardeşler hadlinde karşı karşıya tahtlar üzerine dayanarak oturuculardır. (Hicr Suresi. 47)
''Cennette birbiriyle karşılıklı tahtlar üzerindedirler" Müminler ancak kardeşlerdir. O halde iki kardeşinizin arasını bulup kaynaştırın. Allah'tan korkun ta ki, esirgenesiniz.'' (Saffat Suresi: 44, Hucurat Suresi: 10)
441. Müslümanlara sevinç vermek:
''Farz olan (ibadet ve taatlardan sonra amellerin Allah Teala'ya (göre) en sevgilisi Müslümanın içine sevinç vermektir.'' (Taberani)
442. Hayırlı kim? Şerli kim?
''Sizin hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan adamdır. Şerli olanınız ise hayır ümit edilmeyen şerrinden de emin olunmayan kimsedir.'' (Ebu Yâ'lâ)
443. Bahtiyar fitneden kaçınandır.
Hakiki bahtiyar o kimsedir ki, fitne (ve fesatlar)dan kaçınır ve bir belaya uğrayınca da sabır (ve tahammül) eder.'' (Ebu Davud)
444. insanları sevmek:
''Allah'a imandan sonra amellerin en faziletlisi (üstünü) insanları sevmektir.'' (Taberani)
445. Yaptığın iyilik seni sevindirmeli:
''Yaptığın iyilik seni sevindirir, işlediğin kötülük de sana fena görünürse sen (o zaman kamil) müminsindir.'' (Ahmed b. Hanbel)
446. Vicdanına hoş gelmeyeni bırak:
''Bir şey senin nefsini (vicdanını) tırmaladığı zaman onu hemen bırak (vazgeç)! (Ahmed b. Hanbel)
447. Bencillikten sakınmak:
''Kendin için sevdiğini, insanlar için de sev (arzu et)!'' (Buhari)
20- AHLAK, DUA (Musahabe 5 Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) 5. Bölüm
DUA HAKKINDA
486. Duaya amin demek:
''Sizden biriniz dua edince kendisinin duasına ''amin'' desin.'' (İbni Ady)
487. Müminlerin birbirine duası:
''Gaib gaib'e (yani mecliste hazır olmayanlar birbirine) dua ettiği zaman ona (o duaya müvekkil olan) melek; ''senin içinde bunun tıpkısı vardır.'' der. (İbni Ady)
488. Duada eller nasıl olmalı:
''Allah dua ettiğin zaman iki elinin içiyle (yani ellerinin içini yüzüne, arkasını yere karşı yönelterek dua et! Sırtlarıyla dua etme! (Duayı) bitirince de (iki elini) yüzüne sür.'' (İbni Mace)
Bu suretle dua sünnettir. Şu kadar ki, bir belanın, kıtlık, kuraklık gibi çetin afetlerin izalesi için yapılan dualarda ellerin sırtı göğe; içi yere yöneltilmelidir. Yağmur dualarında da böyle yapılır.
Enbiya Suresi'nin 90. ayet-i kerimesindeki 'yedunefâ rağben ve ragabâ'' daki ''ragabe'' kelimesini bazı ulema ellerin arkası yere yöneltilerek açılması 'rahabe'' de arkalarını göğe yöneltilmesi diye tefsir etmişlerdir.
489. Duada afv talebi:
''Duanın en faziletlisi Rabbinden afv, dünya ve ahirette afiyet (yani dertlerden, belalardan selamet) istemendir. Zira sana dünyada bu iki nimet verilip de sonra ahirette de verilirse
muhakkak kurtuluşa ermiş olursun.
490. Duada ısrar:
''Sizden biriniz (Allah'tan) ne dilerse çok istesin. Çünkü o ancak Rabbinden istiyor. (O'nun hazinesi) tükenmez.'' (Taberani)
491. Duada ilim ve takva talebi:
''Ya Allah! Bana ilim zenginliği ver. Beni yavaş ve nazik huy ile süslendir. Beni takva (Allah korkusu) ile şereflendir. Beni (dünyada ve ahirette) afiyet (ve selamet) ile tezyin et!.'' (İbnu'n-Neccar)
492. Reddolunmayan iki dua:
''iki dua vardır ki redd olunmaz:
1- Ezan okunurken yapılan dua,
2- Birbirinin etini yercesine savaş yaptığınız zaman edilen dua ve niyazlar.'' (Ebu Davud, ibni Kibban, Hakim)
493. Mazlumun bedduası:
''Zulme uğrayanın kafir bile olsa bedduasından sakının. Çünkü, (o duanın) önünde (kabulüne engel) hiçbir perde yoktur.'' (Ahmed b. hanbel)
494. Resulüllah'ın duası:
''Ya Allah! Senin bizzat senin rahmetini isterim. (Öyle bir rahmet ki) sen onunla kalbimi doğrultursun. Onunla işime intizam ve) cemiyyet verirsin. Onunla perişan halimi derleyip toparlarsın (çeker, çevirirsin). Onunla işimi düzeltir, onunla dışımı yükseltirsin Onunla amel ve hareketimi temizler onunla rüştümü (isabeti ve akıllı gidişimi) bana ilham edersin. O sayede ibadetle ülfetimi (saadet erbabıyla ülfetimi) lütfedersin. Yine onunla beni her turlu fenalıktan korursun. Ey Allah! Ben kaza (ve takdiri)ndeki belalardan necat ve selamet
vermeni) şehitlere has olan ziyafetini, Saidlerin hayatını ve düşmanlara karşı nefretini isterim.''
İmam Gazzali diyor ki:
''Bazı zevat, Cüneyd Bağdadi'yi vefatından sonra rüyada görmüş, kendisine ya Eba'l-Kasım! Ne haber var diye sormuş, Cüneyd Bağdadi kuddise sirruh şu cevabı vermiş;
- Zahir ilimleri zayi oldu, batıni ilimler fena buldu. Bize gecenin loşluğunda kıldığımız birkaç rekat namazdan başka bir şey fayda vermedi.
495. Yatağa yatınca okunacak dua:
Bera bin Azib radiyallahu anh'ten:
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Yatağa geldiğin zaman namaz abdesti gibi abdest al. Sonra sağ yanına yatıp
de.
Eğer o gece ölürsen İslam fıtratı (dini) üzere ölmüş olursun. Bunları (bu sözleri) söyleyeceğin (dünya) kelamının en sonuncusu yap.'' (Buhari)
Bera radiyallahu anh dedi ki:
Bunları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurundan tekrar ettiğimde ''allahumme amentu bikitâbikellezi enzelte'' ye varınca ''rasulike'' demiştim. Buyurdu ki, ''hayır u ''venebiyyikellezi erselte'' diyeceksin.''
Bu duanın meali:
Ya Allah! kendimi sana teslim ettim. işimi sana bıraktım. Arkamı sana dayadım. Çünkü ümidim de sanadır, korkum da sendendir. Senden başka sığınacak ve necat bulunacak yer
senden başkası değildir. Ya Allah! indirdiğin kitabına da gönderdiğin peygamberine de iman ettim.''
496. Nazar, göz değmesi:
''Sizden biriniz gerek kendisinden, gerek malından gerek kendisinden, gerek (din) kardeşinden hoşuna gideceği bir şey görürse onun bereketine dua etsin. Zira göz değmesi bir gerçektir.'' (İbni Adiy, Taberani)
Hoşa giden şahıslara, hayvanlara ve eşyaya Karşı ''maşaallah barekallah'' demek mesnundur.
497. Müslümanın rüyası:
''Zaman yaklaşınca (Müslüman olan) kişinin rüyası hemen hemen yalan çıkmaz. Rüyası en doğru olanlar, en doğru söz söyleyenlerdir.'' (Buhari, Müslim)
Alkami'ye göre yaklaşan zamandan Murad gece ile gündüzün müsavi olduğu zamandır.
498. Rüyayı hayra yormak:
''Sizden biriniz güzel rüya görürse onu hayra yorsun. Onu dostuna Yahut irfan sahibi birine de söylesin. Çirkin rüya görürse hem onu yormasın, hem de başkasına söylemesin.'' (Tirmizi, İbni Mace)
499. Hoşa giden rüya Allah'tandır:
''Sizden biriniz hoşuna gideceği bir rüya görürse (bilin ki,) o muhakkak Allah'tandır. Binaenaleyh bundan dolayı Allah'a hamt etsin. Ve onu dostuna veya irfan sahibi olana da söylesin. (Rüyanın) hoşuna gitmeyeceği başka türlüsünü görünce hiç şüphesiz o şeytandandır. O halde Allah'a sığınsın, onu bir kimseye söylemesin. (Bu suretle o rüya kendisine zarar vermez). (Anmed b. Hanbel, Buhari, Tirmizi)
500. Kulun isyanına rağmen Hakk'ın ikramı artarsa dikkat!
''Kulun masiyetlerinde devam ve Israr etmesine rağmen Allah Teâlâ'nın ona dünyada ne isterse vermekte olduğunu görürsen bil ki bu, ona Allah'ın bir istidracıdır.'' (Anmed b, Hanbel, Taberani)
Nitekim A'raf Suresi'nin 182-183. ayetlerinde şöyle buyurulmuştur.
''Ayetlerimizi yalan sayanlar biz, bilmeyecekleri noktalarda derece derece, yavaş yavaş helake yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veririm. Onların iplerini uzatıveririm. Benim lütuf yüzünden kahrım tahammül edilmeyecek kadar çetindir.
Birbiri ardınca nimetler gelir, onları haklarında Allah'ın daimi lütfu sanırlar da şımarırlar. iste o zaman üzerlerine Allah'ın azabı hak olur.''
Dahhak diyor ki: ''Bunun manası onlar masiyeti yani günahı tazeledikçe biz de nimetimizi yenileriz,'' demektir.
Rivayete göre Hazret-i Ömerü'l-Faruk radiyallahu anh Kisra'nın hazineleri kendisine getirilince ''Ya Rabbi, bir istidraca uğramış olmaktan sana sığınırım'' demiş ve şu ayet-i kerimeyi okumuştu.
''Ya Ekreme'r-rusül! Onlar senin davetine icabetten temerrüt eder ve uzak olunca seni ve Kur'an'ı tekzip edenlerle halimize terk et! zira biz Azimü'ş-şan muhakkak onlara bilmedikleri cihetten derece derece azap inzal ederiz. Ben Kuran'ı tekzib edenlere mühlet veririm. Zira benim hileden ibaret olan ihsanım gayet kuvvetidir.
ALLAH'IM RAZİ OLSUN HİZMETLERİNİZ KABÜL OLSUN