Atatürk'ün Son Anını Makbule Hanım Anlattı "Onu Artık Tutamıyorduk..."

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 12 ก.ย. 2024
  • 1938 yılının Ekim’i yavaş yavaş sona eriyor, mevsim kışa dönerken Kasım ayı, Türk tarihinin en büyük isimlerinden birini yaşamdan koparmak için dört nala geliyordu. Dolmabahçe Sarayı’nda her gün hareketli anlar yaşanıyor, doktorlar, bürokratlar, eşler dostlar hiç eksik olmuyordu.
    Kardeşi Makbule ise durumdan çok rahatsızdı. Ata’ya iyi bakılmadığını, göz göre göre ölüme terk edildiğini düşünüyor, hatta bazı doktorlar ve siyasilerin bu konuda işbirlikçi olduğunu görüyordu. Anneleri Zübeyde Hanım için büyük bir ihtimam gösterilirken, memleketin kurucusu için yeterince ilgi ve alaka gösterilmiyordu.
    Uzun uykulardan uyandığı bir gün Makbule’nin bu düşüncelerde olduğunu öğrenmiş ve yanına çağırmıştı. “Kardeşim üzülme, bana iyi bakıyorlar, üzülme sen” dedi. Makbule “Abicim tahammül edemiyorum, hakikaten annemize daha iyi baktılar” diyince, “Sen üzülme, bana iyi bakıyorlar, bana da bakarlar” dedi ve önüne gelen yemeğini yemeye başladı.
    Tepside nohutlu yahni, pirinç pilavı ve makarna vardı. Böylesine ağır bir yemeği sağlıklı bir insanın midesi bile zor hazmederdi. Kardeşi itiraz etse de doktorun verdiği yemeğin bu olduğunu söyleyen paşa yemeye devam etti. Artık üzüm rejimine girecekti. Her gün üzüm suyu içecek, bu sayede daha hızlı iyileşecekti. Yemekten sonra bir küfe üzüm getirildi.
    Suyu sıkıldı, paşaya verildi. “Verin içeyim” dedi, verdiler, içti. “Yatırın, yatayım” dedi. Yatırdılar, yattı. Artık vücudu çok ağırlaşmış ve belirli yerlerde yoğun su toplanmaları başlamıştı. Kendi başına hareket edemiyor, sürekli yardımcılara ihtiyaç duyuyordu. Yardımcılar ise asker kökenli olup, hasta bakıcı olmadıkları için halinden anlamıyor, farkında olmasalar da sert hareket ettikleri için paşanın canını yakıyorlardı.
    Vücudundan daha önce bir kere toplanan su alınmış, günlerce komada kalmıştı. İkinci su alma zamanı gelmiş ama doktorlar bu alımdan sonra uyanmayacağına, öleceğine çok emindi. Aldılar, ölmedi. Hem sağlam bünyesi, hem de kalbi onu yine hayatta tutmuştu. Ancak takati de kalmamıştı.

ความคิดเห็น • 246