37:35 , Hayatin anlami yoktur diyen bir insan sana zerre miktar bir sey katmaz, buna emin olabilirsin... Hayata anlam katan tek varlik insandir, hayati anlamsiz zanneden varliklar toplulugunun tumu ise hayvanlardir. (Hayvanlari kucuk gorme gibi bir derdim yok, lakin aklin varligini da inkar edecek kadar akilsiz degilim...) Program sunucusunun ve konugun tek derdi, Nihilizm felsefesini savunmak..
@@mehmetgullu4514 ne alaka be ? genel geçer bir anlam olmadığını söylüyor hiçkimse hiçbir anlam çıkaramaz hiçbir şey yok gibi bir laf edildiğini hatırlamıyorum
Üzerine konuşmayı ve okumayı en sevdiğim iki başlığın , çok değerli iki insanın ağzından; çok değerli isimlerin fikirleri ile birlikte dinlemek büyük bir zihinsel hazdı, teşekkür ederim.
videonun ilk bölümü ilgili tartışmalarla ilgili: "Ben zeki doğmuştum beni eğitim mahvetti." - Mark TWAIN “Eğitimime, okul yüzünden uzunca bir süre ara vermek zorunda kaldım.”-Bernard Shaw yeni bir tartışma değil ve başarılı bulduğumuz insanlar da aynı eğitim sisteminin içinden çıktı.
kızların tavlanması için antik yunanca bilmeleri gerekmiyo antik yunanca biliyor olmak kızların tavlanması için yeterli alper hocam biraz yungcu olmuş istemeden
Harikasınız çok seviyorum sizi. Sadece minik bir düzeltme: 11.13 şair Metin Altınok dediniz, soyadı “Altıok”. Sivas’ta Madımak’ta yitirdiğimiz değerli şairimiz... Sevgiler
Harika bir söyleşi olmuş. Bir psikoloji öğrencisi olarak çok şey öğrendim, not tuta tuta 2 saatte izledim nerdeyse. Aytuğ Bey'i de yeni tanımış oldum, tüm kitaplarını sipariş edip okuyacağım. Alper Hocam nerde konuşursa dinlemeye hazırız. Emeği geçenlere çok ama çok teşekkür ederim.
Orhan Pamuk sevenlerin arasında Kara kitabın yeri ayrıdır. Bi çok kişiye okuması zor ve uzun gelen cümleler, betimlemeler ve hikayelerin içinde kaybolmak şahanedir, hele Celal Saliğin köşe yazıları hiç bitmesin istersiniz... Aytuğ bey, bir Orhan Pamuk bölümü mü yapsanız...
Müthiş keyifli bir muhabbet. Çevremizde böyle sohbetleri ne yapabiliyoruz ne de şahit olabiliyoruz. İyiki böyle bölümler var ki biz de kendimizi yalnız hissetmiyoruz bu boş ama bizimle anlam kazanan dünyada. (Alper Hasanoğlu'yla Psikoloji bölümleri gelmesi ümidiyle)
Şenay Gürler ne güzel okudu şiiri. Şiirde ne kadar anlamlıydı...Konuğunuza, şiire hayat verene, program akışına, içeriğe, konuya yani tümüyle herşeye bayıldım. Gerçekten paha biçilemez bir kanal bir eğitim yuvası benim için Flu Tv. Bize bu imkanları veren herkese sonsuz teşekkürler.
Aytuğ Bey'in konuklarını ne kadar güzel ağırladığını ve sorularıyla yönlendirdiğini görmüş olduk. Valla cahilliğimden muhtemelen ama Alper Bey'in dediklerine bayıldım. Samimi, derin ve entelektüel bakış açılarının bu armonisi etkileyiciydi.
Aytuğ Akdoğan’ı FluTv sayesinde tanıdım. Burada yaptığı her programı giderek daha çok seviyorum🙏 Orhan Pamuk ile ilgili, programda sözü geçen, Tahsin Yücel’in eleştiri yazısını da okudum. Tahsin Yücel’in “bozuk Türkçe örnekleri” olarak sunduğu tüm Orhan Pamuk cümlelerini (ummadığım kadar...) sevdim! Beğenip, beğenmemek tamamen okurun takdiri ve “hakkı” olarak tabii ki her zaman saklı kalmak şartıyla: Orhan Pamuk hakkında yapılan tüm bu “bozuk Türkçe” eleştirilerinin edebi değil “ideolojik” olduğunu daha çok düşünüyorum artık. İdeolojik eleştiri de yapılabilir tabii ki ama bunun “Dili bozuk” diye, dil konunda oldukça kişisel ve “belirsiz” bakış açılarıyla yapılması bizi: 1-Bugün Dünya’nın egemen küresel dili olan İngilizce’nin özünde Almanca ve Latincenin enkaz altında kalıp “bozulmuş” bir hali olduğu somut gerçeğine 2- ve yine bu güzel programda ele alınan bir başka önemli hususa getiriyor: “Tahsil cehaleti alır, aptallık baki kalır.” Maalesef giderek daha çok gözlemlediğim bir olgu, tahsile yani eğitime rağmen “aptallığın” sadece baki kalmadığı, yetmezmiş gibi, bilgiyle donanmış olarak daha güçlü bir hale de gelebildiğidir! Sözüm kesinlikle meclisten dışarı olmak kaydıyla; Nazizmi yaratanlar ve büyütenler dahi ezici bir çoğunlukla son derece eğitimli ve “bilgili” insanlardı! Onlar da ari, bozulmamış bir ırkın dilinin tabii ki “bozulmamış???” olmasını istiyorlardı. Her cepheden muhafazakarın pek sevdiği bu “bozulmama tribi”ne “hayat” da takılıp kalsaydı, tek hücreli olmanın ötesine geçemeyeceği gibi evrenin kaçınılmaz ve mutlak bir parçası olan değişime de bu “bozulmama tribi” yüzünden uyum sağlayamayacağı için tek hücreli seviyesinde bile varlığını sürdüremeyip yokolur giderdi! VİCDAN ve akıl ile süzemediğimiz sürece, sadece sınırsız hayatta kalma ve üreme duygularımızın hizmetine giren (tabii ki sınırlı) zeka ve bilgimizle bugüne kadar gösterdiğimiz TEK “başarı” ise, bilebildiğimiz kadarıyla, bu gezegende hüküm süren en korkunç canavarlar olabilmemizdir! Bu noktada, “Hayatın anlamı tartışılırken vicdan ne olabilir ki?” sorusu akla gelecektir; Hayatta kalabilmek ve üreyebilmek, yani varlığımızın en temel güdülerini yerine getirebilmek için birbirimize (katlanarak artan oranlarda) daha fazla muhtacız artık. Ben bu yazıyı yazabiliyorsam, okuyanlar da lütfedip okuyabiliyorlarsa, bunu en az yüzlerce milyon insanın daha az kötü koşullarda daha etkili işbirliği yapabilmelerine borçluyuz! Birbirimize gereksiz acılar çektirmeden, bir hayatı birlikte, olabildiğince adil ve daha iyi yaşamak, hayatın EN TEMEL emirlerini (yaşamak ve üremek) yerine getirebilmemizin EN ETKİLİ ve TEK YOLU artık! Eğer vicdansızlık yani aslında akılSIZlığın kaçınılmaz bir sonucu olan şiddet en ufak bir işe yarayabilmiş olsaydı, tahminim, Cengiz Han’dan itibaren yeryüzünde “cennet”i yaşıyor olmamız gerekirdi! Bugüne kadar, her birimizin cenneti neredeyse hep bir diğerimizin cehennemi olduğu halde bile, Cengiz Han’ın çok az sayıda kalmış (yakın) torunları epeydir ıssız çoraklarda keçi otlatıyorlar ki, bu da onlar için bir cennet ise, bunun için de o kadar cehenneme HİÇ gerek yoktu! Özetle: Akıl ve vicdan olmadan, sadece zeka ve bilgiyle cehennemden başka bir şey yaratamıyoruz. Dostoyesvki ve çağdaşlarına gelene kadar “faniler”in edebiyatın konusu dahi olamamaları tam da “sadece zeka ve bilgi”siyle hayatta kalmaya çalışan “akılsız donanımlılar”a yakışan bir sonuçtur. Kendi yeterince “donanımlı” (yani sakatlayıcı/engelleyici bir fakirlik çekmemiş, bilgiye erişimi olmuş anlamında) hayatımda beni en çok hayal kırıklığına uğratanlar da maalesef yine “en donanımlı!” insanlar olmuşlardır! Hayatıma, lütfederek, en fazla katkıda bulunmuş insanların içinde ise pek çok “donanımsız” dostum da vardır... Bu programa emek verenlere teşekkür ederek, “tepsiyi boş geri göndermemek” adına Alper Hasanoğlu’na, eğer okumamış ise, Borges’in “Ölümsüz” adlı hikayesini öneririm (içinde Homeros var ; )
Aytuğ Akdoğan'ı hatta birçok yazar ve edebiyatçıyı okumuş, süzmüş ve damıtmış bir insan izlenimi aldım sizden..Yürekten tebrikler 👏👏Bu metninizi adres göstererek durumlarımda paylaşmak isterim.Çünkü İlknur bunu beğendi :)
Hocam o kadar harika bir bölüm olmuş ki oturdum koltukta soluksuz izledim.Lütfen yeni yapacağınız bölümlerde aynı uzunlukta(+35) olsun tam konsantre olmaya başladığımızda bölüm bitiyordu bu bölüm çok yerinde olmuş.Malum konu derin olduğu için konsantre olmak,konunun içerisine girmek zorlaşıyor.Birde bu şekilde konuk alma işine bayıldım umarım böylesine dolu dolu konuşabilen başka konuklarda görebiliriz programda.Her bölümünü izledim programın fakat ilk defa böyle hayran kaldım.Gerçekten tebrik ederim.Kendinizi inanılmaz geliştiriyorsunuz.
Alper hocam sesinizi bile özlemişim, heyecanlandım isminizi görünce. Normalin Sınırları’ndan tanıdım sizi ( içim sıkıldıkça dinlerim hala mükemmel bir podcast serisi) iyi ki varsınız. Umarım daha çok dinleme/ izleme fırsatımız olur sizi. Aytuğ bey’e de/ flu tv’ye de teşekkürler, konu için en doğru isim seçilmiş cidden. Sevgiler 🌸
Baştan sona mükemmel bir bölümdü. Alper Hasanoğlu'nun verdiği bilgilere ve Şenay Gürler'in Birhan Keskin'in şiirini böylesine içten okuyuşuna hayran kaldım. Umarım bundan sonraki bütün bölümleriniz bu uzunlukta ve bu tatta olur. Bize bu keyfi sunduğunuz için canı gönülden teşekkürler.
Hocam saygılar. Liseye kadar kitap okumayı hiç sevmeyen bir insandım. Hocam en az on kitap tavsiyesi vermişti. Bunlardan satın aldıklarım: montaigne-denemeler(anlamadım, okuyamadım), moliere-cimri(moliere'in hayranı oldum diğer oyunlarını da okudum), gogol-ölü canlar(çok sevmiştim), bir de bu kitapları almaya Aslıhan pasajına gittiğimde bulduğum sven hassel(hala tekrar tekrar okurum seriyi). Demem o ki kitap okumayı sevdirebilirsiniz çocuklara. Çünkü dediğiniz gibi müfredat rezil durumda. Bu konuda en sevindirici gözlemim bu kitapları okuduktan sonra "cimri", "savaş", ölü canlarda geçen tüm karakter tipleri ve pek çok kelimenin, kavramın zihin dünyamda daha önce olmadığı şekilde anlam derinliği kazanmış olmasıydı. Darısı öğrencilerinizin başına...
@@alperkutalmsciftci1504 Öğrencilere neden ilk okuma önerisi olarak klasikleri önerirler hiç anlamam. Olgun okuyucular için bile zaman zaman sıkıcı olabiliyor. Denemeler felsefi içeriklidir, okunması o kadar kolay bir kitap değildir. Başlangıç için Şeker Portakalı, Simyacı, Küçük Ağacın Eğitimi önerilebilir. Roman yerine öykü önerilebilir. Ayrıca iyi okuyucu olmak , salt kurgu kitaplar okumak değildir. Yani bilgilendirici kitaplar da okuyabilirsiniz. Şiir sevebilirsiniz belki. Pek çok çeşit var, kendinizi roman okumak zorunda hissetmeyin 🌸 ( sizin gibi düşünen , hisseden herkes için yazdım )
Eskiye dönūk programlarınızı izleyerek "Burada ne anlatılmak istenmiş?" ūzerinden gidiyorum... 《Almanca konuşulan ūlkelerde, hangi ūniversiteyi okursan oku, ilk iki sene FELSEFE okuyorsun.》 Teşekkūrler.Saygı duygumla beraber. ⚘🍃.
Edebiyatı maalesef lisede korkulacak bir ders olarak aldığımdan, ancak 20 sene sonra 38 yaşında Aytuğ sayesinde sevmeye başladım. Meğer ben ne kadar az kitap okumuşum, ne kadar az şiir okumuşum. Çok güzel bir bölümdü ve özellikle sondaki şiir içime dokundu, durduk yere beni hüzünlendirdi. İnternet ve hızlı tüketim çağında bizi unuttuğumuz ya da hiç tanışmadığımız yerli yabancı büyük üstatların hayatlarına götürdüğün için teşekkürler.
içlerindeki boşluğu parayla veya eşyalarla dolduran insanlar, deyimini bu yılbaşında 15 yaşındaki oğlumdan duydum ve kendisini o kalabalıktan sıyırma çabasıyla, farkındalığıyla gurur duydum.
21:17 "Şairlerin öylesine uğradığı her yere ben büyük zorluklarla ancak ulaşabilmiştim" veya başka kaynaklara göre:"Nereye gittiysem bir şairin benden önce oraya uğramış olduğunu gördüm" -Freud Bazen sabaha kadar uyuyamadığım zamanlar ya da zihnimi çok berrak hissettiğim zamanlar "bir daha uyanmayacağım bir uykuya dalsam ve bir daha hiç var olmasam nasıl olurdu acaba"diye düşünüyorum.Ne mükemmel, acısız, sessiz ve huzurlu-ben bu şekilde hayal ediyorum- bir şekilde ölürdüm.Hiçbir derdim olmazdı, değiştirmeyeceğim şeylere karşı üzülmezdim- savaşlar, ölümler,onurlu bir hayat yaşamaya çalışan insanların çırpınışları,yetim çocuklar,sevgisiz büyümüş büyük çocuklar, öldürülen kadınlar ,kendi ayakları üzerinde duramayan insanlar,göçmenler,evlerinden koparılanlar,metalaşmış insanlar,kâfi sözünü bilmeyenler, anlayacağınız çözümsüz tonla keder tonla acı...- ve umutsuzlukla daha fazla boğuşmazdım. Ben böyle düşünürken bu sabah Ümid Gurbanov'un çevirdiği ''Alan Watts:Var Olmamak Üzerine" adlı kesitte Alan Watts'ın da bu konu hakkında düşünmüş olduğunu gördüm. Freud ne güzel açıklamış.
Teşekkür ederim... sadece teşekkür ederim aytuğ Akdoğan. 30 yaşındayım ve hiç bir zaman sosyal medya merakımda hesabımda olmadı youtubede gezinirken sizin videolarınızı keşfettim ve sanırım hemen hemen hepsini izledim arkadaşlarıma yolladım son günlerde hep sizin videolarınızdan yorumlarınızdan bahsederken buldum kendimi. Böyle insanların olduğunu bilmek mutlu ediyo beni lütfen hep böyle olun🙏 teşekkür ederim
Olmaz öyle saçma psikoloji olsun ancak Alper beyle beraber olsun... Ben hocanın derinliği, konuşmasını, isine bağlılığını çok net gördüm. Ondan çok istifade edebiliriz
Alper Hasanoğlu ve Aytuğ Akdoğan'la beraber daha fazla içerik olması harika olurdu. Son derece kaliteli ve içi dolu bir içerik. İlker Canikligil "Kanalı henüz çok başarılı bulmuyorum daha fazla izlenme olmasını isterdim." demişti. Bence TH-cam gibi bir çorbada başarı direkt olarak izlenme sayısı değil, böyle kaliteli insanların güzel bir konseptle bizlerle buluşturulabilmesidir. Flu TV sayesinde daha önce tanımadığıma pişman olduğum çok değerli insanlar ve fikirlerle karşılaştım. Bu bağlamda çok başarılı olduğunuzu düşünüyorum. Emeğinize sağlık :)
Açıkçası öğrenci öğretmen gibi olsun diyerek bir öneride bulunmuştum psikoloji bölümü için lakin bu cidden çok daha iyi olmuş. Edebiyat ve psikoloji hep bana çok iniltili bölümler gibi gelmiştir. Mükemmel 👌.
Edebiyatı zaten severdim ama sizin yayınlarınız daha çok sevmemi sağladı, çok akıcı anlatıyorsunuz,ayrıca mutevazi olmanız bence sizin en güzel yönünüz 👍
giristeki ilker ortayligil sohbetini her videoda isteruuuuk! bu arada oos psikoloji programi icin aranan kan bulunmus sanirim
4 ปีที่แล้ว +1
Gündüz izleyecektim aslında, ama kafamdaki sesler susmadı bir türlü. Minik bir tespit, hazır konu psikolojiyken. "Nasılsın?" gibi basit ama görece samimi bir soruya cevap vermen ve yalnızlığı tarif etme tarzın bir isyanın yansıması. Freud'da candır.
En beğendiğim ve istifade ettiğim bölümdü Aytuğ Bey. Teşekkürler. Flu Tv ekibine tavsiyem ve onlardan ricam mümkünse Alper Bey'le ya da herhangi bir psikoterapistle psikoloji serisi yapmaları. Bence çok tutulacak.
Çok iyisiniz. Yani anlamak çok kolay, dinlemek keyifli. Sayenizde şiir, benim için anlamlı hale geliyor. Çok teşekkür ederim. Flu tv'nin yayınları %90 çok doyurucu ve besleyici İlker Bey ilk olarak size çok teşekkür ederim, sonra da diğer çalışma arkadaşlarınıza. Sayenizde, Türkiye'de, daha çok insan olmuş insan görüyorum öptüm hepinizi 😊😊 bide sarıldım, bide yanaklarınızı mıncırdım ehhee
Nerde okumuştum hatırlamıyorum ama şöyle bir şey vardı. Eşyalar zamanla kişinin kimliğinin parçası haline gelirler. Yeni bir eşya, yeni bir kıyafet almak aynada başka birini görme arzusundan başka bir şey değildir gibi bir cümle geçiyordu bir kitapta. Çok güzel bir tespitti. Saatleri Ayarlama Enstitüsü olabilir, emin değilim.
"İkimizde de öfke, degersizlik, vb etmenler var bu yuzden nazigiz," var, Ana bacınız hasta olsa Jung'a emanet edemesiniz ki sorgulaması, sonra hayatın anlamının havuç kadar olduğu, gerçekten samimi ve enteresan bir diyalog olmuş, Önce kendime yazıyorum, dileyen faydalansın... Bana göre hayatın anlamı, sizin hayata verdiğiniz anlam kadardır. Bir şeyin anlamını belirleyen şeyler ise sizin bakış açınız, niyetiniz, o şeyin görünürdeki kıymeti ve o şeyin mutlak kıymeti kadardır. Önce kendimi tanımam lazım ki hayatın anlamı hakkında bir fikrim olabilsin, 'kendini tanımak' sadece psikoloji, edebiyat veya felsefe alanlarına sıkıştırılamayacak kadar müthiş bir fenomendir. Bunun için biraz anatomi biraz fizyoloji, biraz tıbbi biyoloji okumak lazım dahası insanın doğa ile uyumunu anlama konusunda da çevre biyolojisi ve çevre ekolojisi okunmalı. Çünkü insan sadece soyut düşünceden ibaret değil. Bu soyut bilimcilerin hayatın anlamı konusunda ki yetersizlikleri birazda bundan geliyor. Bilmediğini de bilmemekten. Soyut düşüncenin şehvetine kapılıp maddenin arkasındaki asıl manayı ıskalamak... İnsan yapısının mükemmelliğini ve onun çevre ve uzay ile yani hem mikro hem de makro planda mükemmel uyumunu görmeye başladığınızda hayatın anlamı hakkındaki tartışmalar yerini hayatın ne kadar değerli olduğu, insanın potansiyel bir değer ile dünyaya geldiğini, bu bedavadan-doğuştan gelen değerin karşılığını verme konusundaki acizliğimize kendini bırakır. Peki neden hayatın bir değeri yokmuş gibi düşünürüz? Psikiyatrik hastalıkların yanı sıra, bu mükemmel-uzay çağında bile yapılamayan hayat fenomenine bedavadan sahip olmamız, yani çaba harcamaksızın sahip olmamızdan...Biz değer algımızdan biliyoruz ki bir çaba sonucu ulaşılan şeyler bize daha değerli geliyor. Ama hayatımız için bir şey ödemedik. Bu yanılsamadan sıyrıldığımızda veya bu rüyadan uyandığımızda gerçek uyanma hepimizi kuşatacaktır. Başka bir yerden geldik ve başka bir yere gideceğiz, ne müthiş bir final. Annemizin rahminde bir kordondan beslenerek karanlık ve havasız bir ortamda, su dolu bir kese içinde iki hücreden bir bebek haline geldik, ve anne karnında bizim için orada lazım gibi gözükmeyen şeylere (akciğer, el, ağız, göz, burun,) zaten sahiptik. Ama anne karnındaki rüya 9 ayda bitti ve yeni bir rüyaya uyandık, bu yeni rüyada en fazla 100 yıl sürüyor, sonraki aşamayı herkes yaşayarak şahit olacak... 'pişmanlık' ve 'daha da çok pişmanlıkla'
Bu ikili devam etsin lütfen. İnsanı anlamaya en çok yardımcı olan iki alandan kişinin konuşması aşırı verim veriyor.
37:35 , Hayatin anlami yoktur diyen bir insan sana zerre miktar bir sey katmaz, buna emin olabilirsin... Hayata anlam katan tek varlik insandir, hayati anlamsiz zanneden varliklar toplulugunun tumu ise hayvanlardir. (Hayvanlari kucuk gorme gibi bir derdim yok, lakin aklin varligini da inkar edecek kadar akilsiz degilim...) Program sunucusunun ve konugun tek derdi, Nihilizm felsefesini savunmak..
@@mehmetgullu4514 ne alaka be ? genel geçer bir anlam olmadığını söylüyor
hiçkimse hiçbir anlam çıkaramaz hiçbir şey yok gibi bir laf edildiğini hatırlamıyorum
@@vahsibatljohnny6682 dinsel bir serzenişte bulunmuş kendileri. Oraya çomak sokmuş bizimkiler :)) Ondan dertli zat-ı muhterem.
9i🎉😢@@mehmetgullu4514
Kalitesinden şüphe etmediğimiz bir içeriğin sonunda +30 dakikalık bir bölüm olarak yayınlanması.
Teşekkürler Flutv
Teşekkürler Aytuğ Akdoğan.
Alper Hasanoğlu'nu mümkünse daha çok dinlemeyi isteriz
Keşki zamanı olabilse de yapsa...
Alper Hoca kesinlikle müthiş biri 🙏 daha çok görebilsek çok güzel olurdu🌸
hayırlı olsun
Aytuğ bey daha sık yapın lütfen şu programı :)
Bu program fovorilerimden.
Her gün bir bölüm iyi olurdu :D
Nasil guzel icerikler bunlar!
Kalite zaman alır arkadaşlar
izlimiyor ki millet, babasının hayrına yapıyor adamcağız
Programda “Psikoloji alanının istimarı” adlı konuya yer vermeniz cidden çok değerliydi. Çok teşekkürler bu keyifli program için.
Üzerine konuşmayı ve okumayı en sevdiğim iki başlığın , çok değerli iki insanın ağzından; çok değerli isimlerin fikirleri ile birlikte dinlemek büyük bir zihinsel hazdı, teşekkür ederim.
İlker hocam Alper Hasanoğlu flutv'ye içerik üretmesini saglarsaniz mükemmel olur
videonun ilk bölümü ilgili tartışmalarla ilgili:
"Ben zeki doğmuştum beni eğitim mahvetti." - Mark TWAIN
“Eğitimime, okul yüzünden uzunca bir süre ara vermek zorunda kaldım.”-Bernard Shaw
yeni bir tartışma değil ve başarılı bulduğumuz insanlar da aynı eğitim sisteminin içinden çıktı.
Video esnasında arkadan geçen, arada durup düşünüyor gibi gözüken kedi çok iyi...
"Eski yunanca konuşarak tavlayabileceğim bir kız da yok, yoklar artık çünkü"
kızların tavlanması için antik yunanca bilmeleri gerekmiyo antik yunanca biliyor olmak kızların tavlanması için yeterli alper hocam biraz yungcu olmuş istemeden
Alper Hasanoğlu'yla bu programda tanıştım. Lütfen daha fazla konuk olsun bu programa. Çok güzel bir bölümdü.
"İnsan döndüğü yere aittir" çok iyi 👏
40:25 nasıl güzel bir şiir...
arkada çalan fonun ismini biliyor musunuz ?
@@taceddincakmak9539 Esther Abrami | No.7 Alone With My Thoughts
@@berkniyaziaydin teşekkür ederim
Alper Hasanoğlu nu dinlemekte ekstra tat kattı . Öyle güzel bir bölüm olmuş . Her hafta yapsanız bölümleri 😔
Şenay Gürler'i loopa aldım çıkamıyorum. Teşekkürler @Şenay
Harikasınız çok seviyorum sizi. Sadece minik bir düzeltme: 11.13 şair Metin Altınok dediniz, soyadı “Altıok”. Sivas’ta Madımak’ta yitirdiğimiz değerli şairimiz... Sevgiler
Harika bir söyleşi olmuş. Bir psikoloji öğrencisi olarak çok şey öğrendim, not tuta tuta 2 saatte izledim nerdeyse. Aytuğ Bey'i de yeni tanımış oldum, tüm kitaplarını sipariş edip okuyacağım. Alper Hocam nerde konuşursa dinlemeye hazırız. Emeği geçenlere çok ama çok teşekkür ederim.
Alper Bey programda sabit olmalı bence, çok keyifliydi.
Orhan Pamuk sevenlerin arasında Kara kitabın yeri ayrıdır. Bi çok kişiye okuması zor ve uzun gelen cümleler, betimlemeler ve hikayelerin içinde kaybolmak şahanedir, hele Celal Saliğin köşe yazıları hiç bitmesin istersiniz... Aytuğ bey, bir Orhan Pamuk bölümü mü yapsanız...
Müthiş keyifli bir muhabbet. Çevremizde böyle sohbetleri ne yapabiliyoruz ne de şahit olabiliyoruz. İyiki böyle bölümler var ki biz de kendimizi yalnız hissetmiyoruz bu boş ama bizimle anlam kazanan dünyada. (Alper Hasanoğlu'yla Psikoloji bölümleri gelmesi ümidiyle)
Psikiyatr dr.Ağah Aydın ve Psikiyatr.dr.Alper Hasanoğlu en sıkı takip ettiğim iki değer..👍👍
Ne kadar şanslıyız değil mi? 🤗
5:00 - 5:27 minimalizm
5:43 - 5:57 yalnızlık
31:24 - 31:53 "Karşı tarafı memnun etmenin verdiği memnuniyet için yaparız."
37:45
İki hafta çok uzun Aytuğ Bey, bu biiir...
İki, açılış sohbeti güzeldi, tekrarını dileriz.
Aytuğ ve İlker.. Niye bu kadar güzel Flu TV?
Şenay Gürler ne güzel okudu şiiri. Şiirde ne kadar anlamlıydı...Konuğunuza, şiire hayat verene, program akışına, içeriğe, konuya yani tümüyle herşeye bayıldım. Gerçekten paha biçilemez bir kanal bir eğitim yuvası benim için Flu Tv. Bize bu imkanları veren herkese sonsuz teşekkürler.
Ooooo o profil resmiiii
Şiirin arkasındaki müzik nedir acaba var mı link
@@betuldemir9342 bilmiyorum maalesef:(
Kalite çok yüksek bayıldım, çok doyucuydu.
En sevdiğim bölümdü, keşke sabahlara kadar sohbet etseniz de izlesem.
Alper Hasanoğlu çok etkileyici sözler sarfetti. Benim açımdan
Hem yaşantısı hem de kalemi göze elındığında Türk Edebiyatı için değerli gördüğüm Cemil Meriç'i de bir gün içerikleriniz arasında görmek isterim
Aytuğ Bey'in konuklarını ne kadar güzel ağırladığını ve sorularıyla yönlendirdiğini görmüş olduk. Valla cahilliğimden muhtemelen ama Alper Bey'in dediklerine bayıldım. Samimi, derin ve entelektüel bakış açılarının bu armonisi etkileyiciydi.
Diğer programlarda daa melankolik dili bırakıp böyle tatlı tatlı anlatsan keşke.
ilk başını kast ediyorum daha çok
Aytuğ Akdoğan’ı FluTv sayesinde tanıdım. Burada yaptığı her programı giderek daha çok seviyorum🙏
Orhan Pamuk ile ilgili, programda sözü geçen, Tahsin Yücel’in eleştiri yazısını da okudum.
Tahsin Yücel’in “bozuk Türkçe örnekleri” olarak sunduğu tüm Orhan Pamuk cümlelerini (ummadığım kadar...) sevdim!
Beğenip, beğenmemek tamamen okurun takdiri ve “hakkı” olarak tabii ki her zaman saklı kalmak şartıyla:
Orhan Pamuk hakkında yapılan tüm bu “bozuk Türkçe” eleştirilerinin edebi değil “ideolojik” olduğunu daha çok düşünüyorum artık.
İdeolojik eleştiri de yapılabilir tabii ki ama bunun “Dili bozuk” diye, dil konunda oldukça kişisel ve “belirsiz” bakış açılarıyla yapılması bizi:
1-Bugün Dünya’nın egemen küresel dili olan İngilizce’nin özünde Almanca ve Latincenin enkaz altında kalıp “bozulmuş” bir hali olduğu somut gerçeğine
2- ve yine bu güzel programda ele alınan bir başka önemli hususa getiriyor:
“Tahsil cehaleti alır, aptallık baki kalır.”
Maalesef giderek daha çok gözlemlediğim bir olgu,
tahsile yani eğitime rağmen “aptallığın” sadece baki kalmadığı, yetmezmiş gibi,
bilgiyle donanmış olarak daha güçlü bir hale de gelebildiğidir!
Sözüm kesinlikle meclisten dışarı olmak kaydıyla;
Nazizmi yaratanlar ve büyütenler dahi ezici bir çoğunlukla son derece eğitimli ve “bilgili” insanlardı!
Onlar da ari, bozulmamış bir ırkın dilinin tabii ki “bozulmamış???” olmasını istiyorlardı.
Her cepheden muhafazakarın pek sevdiği bu “bozulmama tribi”ne “hayat” da takılıp kalsaydı,
tek hücreli olmanın ötesine geçemeyeceği gibi
evrenin kaçınılmaz ve mutlak bir parçası olan değişime de bu “bozulmama tribi” yüzünden uyum sağlayamayacağı için tek hücreli seviyesinde bile varlığını sürdüremeyip yokolur giderdi!
VİCDAN ve akıl ile süzemediğimiz sürece, sadece sınırsız hayatta kalma ve üreme duygularımızın hizmetine giren (tabii ki sınırlı) zeka ve bilgimizle bugüne kadar gösterdiğimiz TEK “başarı” ise,
bilebildiğimiz kadarıyla, bu gezegende hüküm süren en korkunç canavarlar olabilmemizdir!
Bu noktada, “Hayatın anlamı tartışılırken vicdan ne olabilir ki?” sorusu akla gelecektir;
Hayatta kalabilmek ve üreyebilmek, yani varlığımızın en temel güdülerini yerine getirebilmek için birbirimize (katlanarak artan oranlarda) daha fazla muhtacız artık.
Ben bu yazıyı yazabiliyorsam,
okuyanlar da lütfedip okuyabiliyorlarsa,
bunu en az yüzlerce milyon insanın daha az kötü koşullarda daha etkili işbirliği yapabilmelerine borçluyuz!
Birbirimize gereksiz acılar çektirmeden, bir hayatı birlikte, olabildiğince adil ve daha iyi yaşamak,
hayatın EN TEMEL emirlerini (yaşamak ve üremek) yerine getirebilmemizin EN ETKİLİ ve TEK YOLU artık!
Eğer vicdansızlık yani aslında akılSIZlığın kaçınılmaz bir sonucu olan şiddet en ufak bir işe yarayabilmiş olsaydı,
tahminim,
Cengiz Han’dan itibaren yeryüzünde “cennet”i yaşıyor olmamız gerekirdi!
Bugüne kadar, her birimizin cenneti neredeyse hep bir diğerimizin cehennemi olduğu halde bile,
Cengiz Han’ın çok az sayıda kalmış (yakın) torunları epeydir ıssız çoraklarda keçi otlatıyorlar ki, bu da onlar için bir cennet ise, bunun için de o kadar cehenneme HİÇ gerek yoktu!
Özetle:
Akıl ve vicdan olmadan, sadece zeka ve bilgiyle cehennemden başka bir şey yaratamıyoruz.
Dostoyesvki ve çağdaşlarına gelene kadar “faniler”in edebiyatın konusu dahi olamamaları tam da “sadece zeka ve bilgi”siyle hayatta kalmaya çalışan “akılsız donanımlılar”a yakışan bir sonuçtur.
Kendi yeterince “donanımlı” (yani sakatlayıcı/engelleyici bir fakirlik çekmemiş, bilgiye erişimi olmuş anlamında) hayatımda beni en çok hayal kırıklığına uğratanlar da maalesef yine “en donanımlı!” insanlar olmuşlardır!
Hayatıma, lütfederek, en fazla katkıda bulunmuş insanların içinde ise pek çok “donanımsız” dostum da vardır...
Bu programa emek verenlere teşekkür ederek, “tepsiyi boş geri göndermemek” adına Alper Hasanoğlu’na, eğer okumamış ise, Borges’in “Ölümsüz” adlı hikayesini öneririm (içinde Homeros var ; )
çok güzel teşekkürler
Herhangi bir blog da falan yazı yazıyor musunuz? Yazmıyorsanız yazmalısınız...
Özellikle sizin yorumunuzu bulup okumak için bütün yorumları tarıyorum,yaklaşımınız olağanüstü farklı ve ben bunu çok seviyorum
Aytuğ Akdoğan'ı hatta birçok yazar ve edebiyatçıyı okumuş, süzmüş ve damıtmış bir insan izlenimi aldım sizden..Yürekten tebrikler 👏👏Bu metninizi adres göstererek durumlarımda paylaşmak isterim.Çünkü İlknur bunu beğendi :)
Hocam o kadar harika bir bölüm olmuş ki oturdum koltukta soluksuz izledim.Lütfen yeni yapacağınız bölümlerde aynı uzunlukta(+35) olsun tam konsantre olmaya başladığımızda bölüm bitiyordu bu bölüm çok yerinde olmuş.Malum konu derin olduğu için konsantre olmak,konunun içerisine girmek zorlaşıyor.Birde bu şekilde konuk alma işine bayıldım umarım böylesine dolu dolu konuşabilen başka konuklarda görebiliriz programda.Her bölümünü izledim programın fakat ilk defa böyle hayran kaldım.Gerçekten tebrik ederim.Kendinizi inanılmaz geliştiriyorsunuz.
Okan Bayülgen ile olanı da güzeldi.
@@sayysomething o da güzeldi ama bilmiyorum belki alanım olduğu için(PDR okuyorum) daha hoşuma gitmiştir bu bilemiyorum.
@@farukcetin9236 aynen olabilir.
Alper Hasanoğlu ilaç gibi geldi, Aytuğ hocam program çok iyi 👍
Şimdiye kadarki bölümler içerisinde en çok hoşuma gideni kesinlikle bu bölüm oldu. Ayrıca Alper beye bayıldım, davet ettiğiniz için teşekkür ederim.
Alper hocam sesinizi bile özlemişim, heyecanlandım isminizi görünce. Normalin Sınırları’ndan tanıdım sizi ( içim sıkıldıkça dinlerim hala mükemmel bir podcast serisi) iyi ki varsınız. Umarım daha çok dinleme/ izleme fırsatımız olur sizi. Aytuğ bey’e de/ flu tv’ye de teşekkürler, konu için en doğru isim seçilmiş cidden. Sevgiler 🌸
28:55 Oturmuş dedikodu yapıyorsunuz sanki. :))
Hocam gerçekten mükemmel bir program olmuş sizlere çok çok teşekkür ederim. Saygılar.
Enfes bir yayın olmuş. Elinize sağlık.
Olmaz Öyle Saçma Psikoloji için bir ışık yakmış program. İlker bey, duyun bunları.
Şiir çok güzeldi. Şenay Gürler hanımefendi çok güzel okumuş ağzına sağlık.
Hayran oldum resmen Alper Hasanoğlu'nu bugune kadar bilmemiş olmaktan çok hayıflandım
Alper Hasanoğlu ile ayrı bir videolar zinciri talep ediyorum sayın İlker Canikligil
Baştan sona mükemmel bir bölümdü. Alper Hasanoğlu'nun verdiği bilgilere ve Şenay Gürler'in Birhan Keskin'in şiirini böylesine içten okuyuşuna hayran kaldım. Umarım bundan sonraki bütün bölümleriniz bu uzunlukta ve bu tatta olur. Bize bu keyfi sunduğunuz için canı gönülden teşekkürler.
Müfredat hala berbat. Bir edebiyat öğretmeni olarak söylüyorum. Ezbere dayalı.
Hocam saygılar. Liseye kadar kitap okumayı hiç sevmeyen bir insandım. Hocam en az on kitap tavsiyesi vermişti. Bunlardan satın aldıklarım: montaigne-denemeler(anlamadım, okuyamadım), moliere-cimri(moliere'in hayranı oldum diğer oyunlarını da okudum), gogol-ölü canlar(çok sevmiştim), bir de bu kitapları almaya Aslıhan pasajına gittiğimde bulduğum sven hassel(hala tekrar tekrar okurum seriyi). Demem o ki kitap okumayı sevdirebilirsiniz çocuklara. Çünkü dediğiniz gibi müfredat rezil durumda. Bu konuda en sevindirici gözlemim bu kitapları okuduktan sonra "cimri", "savaş", ölü canlarda geçen tüm karakter tipleri ve pek çok kelimenin, kavramın zihin dünyamda daha önce olmadığı şekilde anlam derinliği kazanmış olmasıydı. Darısı öğrencilerinizin başına...
@@alperkutalmsciftci1504 Öğrencilere neden ilk okuma önerisi olarak klasikleri önerirler hiç anlamam. Olgun okuyucular için bile zaman zaman sıkıcı olabiliyor. Denemeler felsefi içeriklidir, okunması o kadar kolay bir kitap değildir. Başlangıç için Şeker Portakalı, Simyacı, Küçük Ağacın Eğitimi önerilebilir. Roman yerine öykü önerilebilir. Ayrıca iyi okuyucu olmak , salt kurgu kitaplar okumak değildir. Yani bilgilendirici kitaplar da okuyabilirsiniz. Şiir sevebilirsiniz belki.
Pek çok çeşit var, kendinizi roman okumak zorunda hissetmeyin 🌸
( sizin gibi düşünen , hisseden herkes için yazdım )
Bu programı en başından beri takip ediyorum. İlk defa beğen butonuna bastım. Anlamlı ve eğitici olmuş.
İyi akşamlar,
Harika 42 dakikalık bir video, teşekkür ederim.
İki insanın birbirini kabul etmesi ve sevmesi sohbetin kalitesini yükseltmiş.👍🏻
Harika bir program seyretmekten ZEVK alıyorum.
Eskiye dönūk programlarınızı izleyerek
"Burada ne anlatılmak istenmiş?" ūzerinden gidiyorum...
《Almanca konuşulan ūlkelerde, hangi ūniversiteyi okursan oku, ilk iki sene FELSEFE okuyorsun.》
Teşekkūrler.Saygı duygumla beraber.
⚘🍃.
Çok takdir ediyorum bu programı İlker Bey. Teşekkür ederim. Gerçekten.
Evet ölü bir dil öğrenmeye çalıştığınız , ama yaşarken görüp, düşündüklerini yakalama uğraşı. Teşekkürler bu prizmatik sohbet için. Ufuk açıcı.
Edebiyatı maalesef lisede korkulacak bir ders olarak aldığımdan, ancak 20 sene sonra 38 yaşında Aytuğ sayesinde sevmeye başladım. Meğer ben ne kadar az kitap okumuşum, ne kadar az şiir okumuşum. Çok güzel bir bölümdü ve özellikle sondaki şiir içime dokundu, durduk yere beni hüzünlendirdi. İnternet ve hızlı tüketim çağında bizi unuttuğumuz ya da hiç tanışmadığımız yerli yabancı büyük üstatların hayatlarına götürdüğün için teşekkürler.
Şahane bölümlerden biriydi. Bu konseptin en beğendiğim şiir kısmı, Şenay Hanım'ın okuduğu bu şiir oldu
içlerindeki boşluğu parayla veya eşyalarla dolduran insanlar, deyimini bu yılbaşında 15 yaşındaki oğlumdan duydum ve kendisini o kalabalıktan sıyırma çabasıyla, farkındalığıyla gurur duydum.
Alper beyin de ayrı bölümleri olsa olmaz mı ilker bey.
Flu Tv; sıcak bir yaz akşamüstü, etrafı buğulanmış büyükçe bir bardaktan içilen bira gibidir.
öfff be nasıl bi bölümdür bu eridim... şampiyonalar ligi olmuş resmen:) sondaki şiir, okuyanın sempatikliği... harikasınız🤗
Sizi bulduğum için o kadar mutluyum ki... K dergisi okurdum eskiden. Çok ömürlü olsun programınız.👏👏
21:17 "Şairlerin öylesine uğradığı her yere ben büyük zorluklarla ancak ulaşabilmiştim"
veya başka kaynaklara göre:"Nereye gittiysem bir şairin benden önce oraya uğramış olduğunu gördüm" -Freud
Bazen sabaha kadar uyuyamadığım zamanlar ya da zihnimi çok berrak hissettiğim zamanlar "bir daha uyanmayacağım bir uykuya dalsam ve bir daha hiç var olmasam nasıl olurdu acaba"diye düşünüyorum.Ne mükemmel, acısız, sessiz ve huzurlu-ben bu şekilde hayal ediyorum- bir şekilde ölürdüm.Hiçbir derdim olmazdı, değiştirmeyeceğim şeylere karşı üzülmezdim- savaşlar, ölümler,onurlu bir hayat yaşamaya çalışan insanların çırpınışları,yetim çocuklar,sevgisiz büyümüş büyük çocuklar, öldürülen kadınlar ,kendi ayakları üzerinde duramayan insanlar,göçmenler,evlerinden koparılanlar,metalaşmış insanlar,kâfi sözünü bilmeyenler, anlayacağınız çözümsüz tonla keder tonla acı...- ve umutsuzlukla daha fazla boğuşmazdım.
Ben böyle düşünürken bu sabah Ümid Gurbanov'un çevirdiği ''Alan Watts:Var Olmamak Üzerine" adlı kesitte Alan Watts'ın da bu konu hakkında düşünmüş olduğunu gördüm.
Freud ne güzel açıklamış.
Psikoloji bölümü için keşke Alper Hasanoğlu ile yayın yapılsa 🙏
Teşekkür ederim... sadece teşekkür ederim aytuğ Akdoğan. 30 yaşındayım ve hiç bir zaman sosyal medya merakımda hesabımda olmadı youtubede gezinirken sizin videolarınızı keşfettim ve sanırım hemen hemen hepsini izledim arkadaşlarıma yolladım son günlerde hep sizin videolarınızdan yorumlarınızdan bahsederken buldum kendimi. Böyle insanların olduğunu bilmek mutlu ediyo beni lütfen hep böyle olun🙏 teşekkür ederim
Konuk ve konusulan konuyu cok sevdim bu programin daha uzununu istiyorum
Edebiyat öğrencisi olarak seviyorum bu programı
Aytuğ beyi biraz daha tanıma fırsatı bulduğumuz güzel bir bölüm olmuş.
Tebrikler.
Şenay Gürler hanımefendinin güzel sesi ve şiir...Nutkum tutuldu. Muhteşem...
Olmaz öyle saçma psikoloji olsun ancak Alper beyle beraber olsun...
Ben hocanın derinliği, konuşmasını, isine bağlılığını çok net gördüm. Ondan çok istifade edebiliriz
Sondaki şiir bitirdi beni. Donup kaldım, bir süre gözlerimi bile kırpmadan öylece durdum.
Alper Hasanoğlu ve Aytuğ Akdoğan'la beraber daha fazla içerik olması harika olurdu. Son derece kaliteli ve içi dolu bir içerik.
İlker Canikligil "Kanalı henüz çok başarılı bulmuyorum daha fazla izlenme olmasını isterdim." demişti.
Bence TH-cam gibi bir çorbada başarı direkt olarak izlenme sayısı değil, böyle kaliteli insanların güzel bir konseptle bizlerle buluşturulabilmesidir.
Flu TV sayesinde daha önce tanımadığıma pişman olduğum çok değerli insanlar ve fikirlerle karşılaştım.
Bu bağlamda çok başarılı olduğunuzu düşünüyorum. Emeğinize sağlık :)
Çok hoş bir muhabbetti. Alper beyi tanıma şansımız oldu, teşekkürler 🙏🏼 umarım devamı gelir 🧿
Ağızınıza sağlık. Şenay hanım şiiri çok güzel okudu..
İlker canilkligil duy sesimizi alper beyi daha fazla görmek isteriz flu tvde kendisine hayran kaldık 🤩
Açıkçası öğrenci öğretmen gibi olsun diyerek bir öneride bulunmuştum psikoloji bölümü için lakin bu cidden çok daha iyi olmuş. Edebiyat ve psikoloji hep bana çok iniltili bölümler gibi gelmiştir. Mükemmel 👌.
Bu güzel sohbet paylaşımı için teşekkürler
ne kadar güzel bi sohbetti çok keyif aldım çok teşekkür ederim
çeçil ve tulum peyniri dedi
bu adam karslı veya en fazla erzurumlu.
hemşeri yani
En güzel programlardan birisi oldu. Düşündüğüm pek çok şeye karşılık buldum. Çok teşekkür ederim
Edebiyatı zaten severdim ama sizin yayınlarınız daha çok sevmemi sağladı, çok akıcı anlatıyorsunuz,ayrıca mutevazi olmanız bence sizin en güzel yönünüz 👍
Yaklaşık 2 yıl önce Aytuğ'u keşfetmem ile edebiyatı sevdim:))
Alıntılar azaldığı için daha akıcı olmuş. Teşekkürler.
giristeki ilker ortayligil sohbetini her videoda isteruuuuk! bu arada oos psikoloji programi icin aranan kan bulunmus sanirim
Gündüz izleyecektim aslında, ama kafamdaki sesler susmadı bir türlü. Minik bir tespit, hazır konu psikolojiyken. "Nasılsın?" gibi basit ama görece samimi bir soruya cevap vermen ve yalnızlığı tarif etme tarzın bir isyanın yansıması. Freud'da candır.
İlkerciğim bu Edebiyat serisini izlemezdim, Alper Hasanoğlu'nu çıkardınız buraya bu izledğim 2. bölüm. Hoş, bravo 👌
En beğendiğim ve istifade ettiğim bölümdü Aytuğ Bey. Teşekkürler. Flu Tv ekibine tavsiyem ve onlardan ricam mümkünse Alper Bey'le ya da herhangi bir psikoterapistle psikoloji serisi yapmaları. Bence çok tutulacak.
Flutv de en çok sevdiğim serinin bu olduğunu daha yeni anladım.
sonunda kelimelerin arka arkaya gelmediği ve ilgimi çeken bir konu buldum teşekkürler orhan pamuk'u da çok severek okuyorum
Sohbetin her kısmı çok güzeldi keşke daha uzun olsaydı
Bir merakla beklediğim video...♥️
Alper Bey'in katılımıyla çok keyifli olmuş.
En başarılı ve doyurucu bölümlerden biri
Nasıl güzel bir konuk almışsınız.
Bu sefer sondaki şiirin şairini ve seslendiren sanatçıyı yazmamışsınız ama :( şiir de Şenay Gürler de bir harika 💐
Harıka söyleşiydi. ZEVKLE İZLEDİM
Bayıldım çok güzeldi👌🏻
Çok iyisiniz. Yani anlamak çok kolay, dinlemek keyifli. Sayenizde şiir, benim için anlamlı hale geliyor. Çok teşekkür ederim. Flu tv'nin yayınları %90 çok doyurucu ve besleyici İlker Bey ilk olarak size çok teşekkür ederim, sonra da diğer çalışma arkadaşlarınıza. Sayenizde, Türkiye'de, daha çok insan olmuş insan görüyorum öptüm hepinizi 😊😊 bide sarıldım, bide yanaklarınızı mıncırdım ehhee
bu gunde katila bastigim icin mutlu oldum. aytug hocayi daha cok gormek isterim
Çok teşekkürler... Lütfen bu bölüm hep devam etsin, saygılarımla.
Nerde okumuştum hatırlamıyorum ama şöyle bir şey vardı. Eşyalar zamanla kişinin kimliğinin parçası haline gelirler. Yeni bir eşya, yeni bir kıyafet almak aynada başka birini görme arzusundan başka bir şey değildir gibi bir cümle geçiyordu bir kitapta. Çok güzel bir tespitti. Saatleri Ayarlama Enstitüsü olabilir, emin değilim.
Kimi insanların beynine sarılmak istiyorum. Ne güzel ki, varlar.
İyi geceler.
"İkimizde de öfke, degersizlik, vb etmenler var bu yuzden nazigiz," var, Ana bacınız hasta olsa Jung'a emanet edemesiniz ki sorgulaması, sonra hayatın anlamının havuç kadar olduğu, gerçekten samimi ve enteresan bir diyalog olmuş,
Önce kendime yazıyorum, dileyen faydalansın...
Bana göre hayatın anlamı, sizin hayata verdiğiniz anlam kadardır. Bir şeyin anlamını belirleyen şeyler ise sizin bakış açınız, niyetiniz, o şeyin görünürdeki kıymeti ve o şeyin mutlak kıymeti kadardır.
Önce kendimi tanımam lazım ki hayatın anlamı hakkında bir fikrim olabilsin, 'kendini tanımak' sadece psikoloji, edebiyat veya felsefe alanlarına sıkıştırılamayacak kadar müthiş bir fenomendir. Bunun için biraz anatomi biraz fizyoloji, biraz tıbbi biyoloji okumak lazım dahası insanın doğa ile uyumunu anlama konusunda da çevre biyolojisi ve çevre ekolojisi okunmalı. Çünkü insan sadece soyut düşünceden ibaret değil. Bu soyut bilimcilerin hayatın anlamı konusunda ki yetersizlikleri birazda bundan geliyor. Bilmediğini de bilmemekten. Soyut düşüncenin şehvetine kapılıp maddenin arkasındaki asıl manayı ıskalamak...
İnsan yapısının mükemmelliğini ve onun çevre ve uzay ile yani hem mikro hem de makro planda mükemmel uyumunu görmeye başladığınızda hayatın anlamı hakkındaki tartışmalar yerini hayatın ne kadar değerli olduğu, insanın potansiyel bir değer ile dünyaya geldiğini, bu bedavadan-doğuştan gelen değerin karşılığını verme konusundaki acizliğimize kendini bırakır.
Peki neden hayatın bir değeri yokmuş gibi düşünürüz?
Psikiyatrik hastalıkların yanı sıra, bu mükemmel-uzay çağında bile yapılamayan hayat fenomenine bedavadan sahip olmamız, yani çaba harcamaksızın sahip olmamızdan...Biz değer algımızdan biliyoruz ki bir çaba sonucu ulaşılan şeyler bize daha değerli geliyor. Ama hayatımız için bir şey ödemedik.
Bu yanılsamadan sıyrıldığımızda veya bu rüyadan uyandığımızda gerçek uyanma hepimizi kuşatacaktır.
Başka bir yerden geldik ve başka bir yere gideceğiz, ne müthiş bir final.
Annemizin rahminde bir kordondan beslenerek karanlık ve havasız bir ortamda, su dolu bir kese içinde iki hücreden bir bebek haline geldik, ve anne karnında bizim için orada lazım gibi gözükmeyen şeylere (akciğer, el, ağız, göz, burun,) zaten sahiptik. Ama anne karnındaki rüya 9 ayda bitti ve yeni bir rüyaya uyandık, bu yeni rüyada en fazla 100 yıl sürüyor, sonraki aşamayı herkes yaşayarak şahit olacak... 'pişmanlık' ve 'daha da çok pişmanlıkla'
Ağzına sağlık hocam, yine mükemmel bir sohbet olmuş. Teşekkürler
başındaki doğal sohbetiniz çok güzeldi