O kitabın yazarı hep güçlü kadın temasında, çok fazla karekter olması da sıkıcı. Emma'da bir süre sıkıcıydı sonlara doğru beyninin olduğu aklına geldi :/
@Tears-ex . Unutmayalım ki Emma'nın gücü tam da gelişiminde yatıyor. Herkes doğrudan mükemmel olsaydı, hikayelerimiz nasıl bize ayna tutardı? Emma, insan olmanın ve hatalarla büyümenin incelikli bir temsilcisi. Kurgusal karakterlerin fazla olduğunu söylüyorsunuz ama belki de romanın zengin dokusunu kaçırıyorsunuz. Bazen bir kitabın bize sunduğu karakter çeşitliliği, yaşamın karmaşıklığını ve insanlar arası ilişkilerin çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olur. Her şey olması gerektiği gibi gelişir, sabırla sonunu beklemek gerekir.
@@sahinucansoy1881 Hocam size katılıyorum. Katılmadığım bir nokta var ki yazar dostoyevski değil. Karekter analizi düşük ve sıkıcı yapan da budur.' Budala' kitabında prens bir trende gider ve 20 sayfalık karekter analizi çıkar. Alanım edebiyat değil (yorum yapmak bana düşmez) bastırılmış realizimin, postmoderni uzaklaştırdığını gördüm. Ahlaki normların kültürle inşasını görüyoruz da yine ahlaki görecililik kazanmıyor mu.
@@Tears-ex Sevgili Tears-ex, Dostoyevski'nin karakter derinliği konusunda söylediklerine hak veriyorum, Budala gibi eserler, insan ruhunun en derinlerine inen ve uzun uzun çözümlemeler yapan nadide örneklerden. Ancak Emma'nın dünyası farklı bir bağlam sunuyor. Her yazar, kendi döneminin ve tarzının bir ürünü olarak ele alınmalı. Austen, realizmden çok sosyal komediye ve insan ilişkilerinin daha günlük, yüzeydeki dinamiklerine odaklanıyor. Karakterler bu yüzden belki daha basit gelebilir, ama toplumun aynası olarak çok şey söylerler. Ahlaki görecililik meselesine gelirsek, bu da ilginç bir bakış açısı. Evet, kültürler ahlaki normları inşa eder ve bu çeşitlilik, bireysel deneyimleri şekillendirir. Ancak Austen'in dünyasında ahlak, toplumun kurallarını takip etmekten ibaret değil; karakterlerin kişisel yolculuklarında hatalarını fark etmeleri ve gelişmeleri önemlidir. Bu da ahlaki bir evrenselliğe işaret eder. Postmodernizm ise bu anlatıyı dağıtıp daha parçalı hale getiriyor, dediğin gibi. Ancak her dönemin kendine özgü bir anlatı biçimi var ve hepsi bize farklı dersler sunar.
ihtimallerin heyecanına üzülüyorum
Bizi ihtimallerin heyecani bitirdi 🥺
belki de nevşehirli olsak her şey çok daha güzel olabilirdi
Video çok hoş zaten de senin bu güzelliğin nedir ya 💕💕
@@serinasmaz teşekkür ederim 💐🤍
Bu video nereden çıktı karşıma aklım ermedi. umarım güzel bir hayatın olur.
seninde.
çok hoş
❤❤❤
O kitabın yazarı hep güçlü kadın temasında, çok fazla karekter olması da sıkıcı. Emma'da bir süre sıkıcıydı sonlara doğru beyninin olduğu aklına geldi :/
@@Tears-ex bende kitabın yarısına kadar sıkılarak okudum henüz bitirmedim devam edicem inşallah 😂
@Tears-ex . Unutmayalım ki Emma'nın gücü tam da gelişiminde yatıyor. Herkes doğrudan mükemmel olsaydı, hikayelerimiz nasıl bize ayna tutardı? Emma, insan olmanın ve hatalarla büyümenin incelikli bir temsilcisi. Kurgusal karakterlerin fazla olduğunu söylüyorsunuz ama belki de romanın zengin dokusunu kaçırıyorsunuz. Bazen bir kitabın bize sunduğu karakter çeşitliliği, yaşamın karmaşıklığını ve insanlar arası ilişkilerin çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olur. Her şey olması gerektiği gibi gelişir, sabırla sonunu beklemek gerekir.
@@sahinucansoy1881 Hocam size katılıyorum. Katılmadığım bir nokta var ki yazar dostoyevski değil. Karekter analizi düşük ve sıkıcı yapan da budur.' Budala' kitabında prens bir trende gider ve 20 sayfalık karekter analizi çıkar. Alanım edebiyat değil (yorum yapmak bana düşmez) bastırılmış realizimin, postmoderni uzaklaştırdığını gördüm. Ahlaki normların kültürle inşasını görüyoruz da yine ahlaki görecililik kazanmıyor mu.
@@Tears-ex Sevgili Tears-ex, Dostoyevski'nin karakter derinliği konusunda söylediklerine hak veriyorum, Budala gibi eserler, insan ruhunun en derinlerine inen ve uzun uzun çözümlemeler yapan nadide örneklerden. Ancak Emma'nın dünyası farklı bir bağlam sunuyor. Her yazar, kendi döneminin ve tarzının bir ürünü olarak ele alınmalı. Austen, realizmden çok sosyal komediye ve insan ilişkilerinin daha günlük, yüzeydeki dinamiklerine odaklanıyor. Karakterler bu yüzden belki daha basit gelebilir, ama toplumun aynası olarak çok şey söylerler.
Ahlaki görecililik meselesine gelirsek, bu da ilginç bir bakış açısı. Evet, kültürler ahlaki normları inşa eder ve bu çeşitlilik, bireysel deneyimleri şekillendirir. Ancak Austen'in dünyasında ahlak, toplumun kurallarını takip etmekten ibaret değil; karakterlerin kişisel yolculuklarında hatalarını fark etmeleri ve gelişmeleri önemlidir. Bu da ahlaki bir evrenselliğe işaret eder. Postmodernizm ise bu anlatıyı dağıtıp daha parçalı hale getiriyor, dediğin gibi. Ancak her dönemin kendine özgü bir anlatı biçimi var ve hepsi bize farklı dersler sunar.
Anladım hocam, mesajınızı çok geç gördüm . Açıklamanız için teşekkür ederim.