Hikâye bana aittir ve hayal ürünüdür. İzinsiz almayın lütfen. Keyifli okumalar.. -------------- Gecenin ağır siyah örtüsü, yıldızlarla parlayan gökyüzünün üzerine serilmişti. Şehrin en ihtişamlı salonu, yılın en büyük maskeli balosuna ev sahipliği yapıyordu. İnsanlar maskelerinin ardına sakladıkları sırlarını, ışıltılı kıyafetleriyle dans pistinde dönerken gizliyorlardı. Bu gizemli kalabalığın içinde kalbim hızla çarpıyorken heyecanımı gizlemek için birkaç kadeh içip rahatlamaya çalışıyordum. Işıl ışıl olan elbisem ortamdaki varlığımı hemen belli ederken gözlerimi örten gümüş maskem beni tanınmaz kılıyordu. Yalnız başıma yürüdüğüm hayat yolculuğumdaki başarılarımdan dolayı şirketim tarafından bu baloya davet edilmek büyük bir onurdu, ama buradaki her şey fazlasıyla ihtişamlı ve gerçek dışıydı. Ortamın tadını çıkarırken kalabalığın içindeki bir çift derin ve karanlık gözün beni izlediğini fark etmiştim. Uzun boyu, kaslı bedeni ve esrarengiz maskesiyle adeta gecenin gizemini yansıtan bir gölge gibi karşımda duruyordu. Gözlerimi ondan alamazken bana doğru adım attığında kalbim neredeyse duracak gibi olmuştu. Bir elini beline koyup diğerini bir prens edasıyla bana uzattığında içtiğim kadehlerin etkisiyle sersemlemiştim. ?- Bu güzel hanımefendi kendisiyle dans etme şerefine nail olmama izin verir mi acaba? Adamın derin sesi, yumuşak bir tınıyla son derece kibar bir teklif sunduğunda yüzümün kızardığına emin olsam da elini tutmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Avucunun içindeki elimi kavramış ve başparmağıyla hafifçe okşamıştı. Piste doğru yürürken dans eden ve eğlenen kalabalığın arasında kaybolacağımızı bilmek biraz olsun içimdeki utancı bastırmamı sağlıyordu. Dans etmeye başladığımızda tüm dünya kaybolmuş gibiydi. Adamın kollarında dönüp dururken içkilerin, parfümlerin ve gizemli atmosferin etkisi aklımı bulandırıyordu. İkimiz de maskelerinin ardına gizlenmiş, kimliklerimizden sıyrılmış iki yabancı gibiydik. Ama bir yandan da birbirimize karşı olan acımasız çekimi hissediyorduk. Gecenin büyüsü karşı konulamaz bir cazibeyle etrafımızı sarıyordu. Yakınlığımız her geçen saniye artıyorken gözlerine hayranlıkla bakıyordum. Yorulduğumda başımı göğsüne yaslamış ve gözlerimi kapatmıştım. ?- Yoruldunuz mu? Sadece başımı sallayıp onaylamakla yetinmiştim. ?- Size odanıza kadar eşlik edebilir miyim? Başımı tekrar sallayıp onayladığımda ne söylediğini anladığımdan bile artık emin değildim. Beni kucakladığında engel olmamış, sadece uyumak istiyordum. Odaya geldiğimizde beni yatağa bırakmıştı. Dudaklarıma çarpan nefesi hissettiğimde gözlerimi aralamıştım. Bana son derece yakın olan yüzünü gördüğümde yorgunlukla kaldırdığım elimi yüzündeki maskeye götürmüştüm. Çıkarmak istediğimi fark etmiş ama engel olmamıştı. Son derece yakışıklı olan yüzünü gördüğümde gülümsemiş ve hayranlıkla ona bakmıştım. Gülümsemeyle verdiği karşılık beni baştan çıkarırken o da benim maskemi çıkarmıştı. Dudaklarımızı tutkuyla birleştirdiğinde gerçek kimliklerimizden bihaber, geceyi birlikte geçirmiştik. ----------------------- Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi açmıştım. Başımda hissettiğim muhteşem ağrıyla kendime gelmeye çalışırken yatakta çıplak yattığımı yeni yeni fark ediyordum. Gözlerim kocaman açılmış şekilde ne olduğunu anlamak için sağa sola bakınırken dün gece bir şeylerin yaşandığına yatakta gördüğüm kırmızı lekelerle emindim. Lanet olsun! Hiçbir şey hatırlamıyordum. Kafam karışmış şekilde duruyorken kimsenin olmamasına şükredip hemen üzerimi giyinmiş ve hızla ordan ayrılmıştım. Dün gece her ne yaşandıysa değiştiremezdim. Bu yüzden olmamış gibi devam etmek en doğrusu olacaktı. ----------------------- Balonun üzerinden yaklaşık beş hafta geçmişti. İşe gidip gelmeye devam ediyorken rahatsız olmaya başlamıştım. Mide bulantıları, baş dönmeleri... Evet, düşüncesi bile korkunç? Ama olabilir miydi? Gerçekten o gece hamile kalmış olabilir miydim? Sürekli baloyu, dans ettiğim esrarengiz adamı düşünüp duruyordum. Onun dışında biriyle bir şey yaşamış olabilir miydim? Hiçbir şey hatırlamıyordum. Ne yapacaktım şimdi? Hastaneye gitmeye asla cesaretim yoktu. Eğer şüphelerimde haklıysam bunu duymaya hazır değildim. ----------------------- Birkaç gün sonra devam eden baş dönmeleri ve özellikle mide bulantıları beni çok zorlamaya başlamıştı. Sanırım artık kaçma şansım yoktu. Doktora gitmem gerekiyordu. Ofisten izin alıp hızla çıkmış ve arabama binip hastaneye doğru sürmeye başlamıştım. On dakika kadar süren kısa yolculuğun ardından hastanenin önünde durmuştum. İnip inmemek konusunda tereddüt ederken aklıma eczanedeki testler gelmişti. Ama hayır... Emin olmalıydım ve doktora görünmek en doğrusu olacaktı. Tüm cesaretimi toplamış ve arabadan inmiştim. Vazgeçmemek için düşüncelerimi bir kenara bırakmış ve hızla hastaneye girmiştim. Kısa süre içerisinde doktorla görüşüp testleri yaptırmıştım. Sonuçları beklerken saatler resmen geçmek bilmiyordu. Oturduğum yerde içim içimi yerken kahvemden son yudumumu alıp tekrar doktorun odasına gitmiştim. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde beni tebessümle karşılamıştı. D- Merhaba Bayan Sun. Sun- Merhaba, demiştim zoraki bir gülümseme ile. D- Ben de şimdi sonuçlarınıza bakıyordum. Tebrik ederim, hamilesiniz. Sesi kulaklarımda yankılanırken donup kalmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyorken sinirden kendimi kaybetmek üzereydim. Ama burda olmazdı. Sun- Teşekkür ederim. Ağzımdan çıkarmak için çırpındığım iki kelimeden sonra hastaneden koşar adımlarla çıkmıştım. Arabama bindiğim an gözyaşlarım ardı ardına akmaya başlamıştı. Nasıl olurdu? Yüzünü bile hatırlamadığım bir adamla yaşadığım tek gecelik bir ilişki, nasıl olurdu da tüm ömrüme mâl olacak bir hataya neden olabilirdi? Üstelik o adamın şu an bundan haberi bile yoktu. Haksızlık... Büyük haksızlık... Ne pahasına olursa olsun onu bulmalıydım. Bu durumu tek başıma üstlenmem mümkün değildi. Gözyaşlarımı kararlılıkla silmiş ve hızla eve doğru sürmüştüm. ----------------------- Günlerdir hissettiğim huzursuzluk hissiyle sokaklarda dolaşıyordum. Maskeli baloda yaşanan gecenin hatırası zihnimde canlanırken kimliği belirsiz o adamı bulmak için her yolu denemiştim. Ama tüm çabalarım boşa çıkıyor, kendimi her gün daha da çaresiz hissediyordum. Elimdeki davetiyeyi sıkıca tutuyordum. Onun balodan kalan tek ipucu olduğunun farkındayken kalbimdeki belirsizlik ve korku, beni yeniden bu gizemli adamın peşine düşmeye zorluyordu. Uzun sürecekti ama başarmak zorundaydım. Eve geldiğimde kapıyı açmaya yeltendiğim an, arkamdan bir çift güçlü el beni hızla tuttu. Ne olduğunu anlamadan karanlığa çekiliyordum. Gözlerim bağlanmış, hareket etmeme izin verilmeden bir araca bindirilmiştim. Panik içinde bağırmak istesem de sesimi duyuracak kimse yoktu. Yol boyunca, kim ya da ne için alındığımı anlamaya çalışırken korkuyla titriyordum. Bir süre sonra araç durmuş ve biri beni indirip taşımaya başlamıştı. Gözlerimdeki bağ açıldığında kendimi hiç tanımadığı lüks bir evin geniş salonunda bulmuştum. Duvarlarda pahalı tablolar, mermer zemin ve göz alıcı dekorasyon... Gördüklerim buranın kimin evi olduğunu sorgulamama yetiyordu. Kalbim deli gibi atarken gözlerim yavaşça açılan kapıya kitlenmişti. İçeri giren son derece yakışıklı ve yapılı adamla şok olmuştum. Bu da kimdi böyle? Yüzündeki soğuk ifade, içimde beliren korkuyu daha da artırıyordu. Ayağa kalkıp ellerimi sinirden yumruk yaparak gerilemiştim. Sun- Beni neden buraya getirdiniz? Sesim biraz titrese de gür çıktığında bir an duraksamıştı. Yeniden bana yaklaşmaya başladığında iyice gerilmiştim. Sun- Yaklaşma! ?- Sakin ol. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. Sun- Niçin burdayım o zaman? Sorduğum soruya cevap verip vermemek konusunda kararsız kalmış gibiydi. Derin bir nefes almıştı. ?- Çok soru soruyorsun. ?- Bir de sakın kaçmayı deneme. Burdan asla çıkamazsın. Cümlesini bitirmiş ve konuşmama izin vermeden dönüp gitmişti. Şaşkınlıkla arkasından bakakalmıştım. Neden getirmişti beni buraya? Kimdi bu adam? Bu sırada giyiminden dolayı koruma olduğuna nerdeyse emin olduğum bir adam yanıma geldi. A- Bayan Sun size odanızı göstereyim. Sun- Odam mı? A- Evet Bay Jungkook sizin için hazırlattı. Jungkook... Daha önce ismini bile duymadığım bu adam benim için oda bile hazırlatmıştı demek. Ne istiyordu benden? Korumayı takip edip odaya geldikten sonra etrafı biraz incelemiş ve yatağa uzanmıştım. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda yoğun geçmiş bir günün ardından dinlenmem gerekiyordu. -----------------------
Sabah uyandığımda Jungkook’un sessizce odanın kapısının önünde durduğunu fark ettim. Gözleri yorgundu ama o güçlü duruşunu koruyordu. Sun- Neden buradasın?, diye sormuştum içimdeki şaşkınlığı gizlemeye çalışarak. Jungkook içeri girdiğinde gözleriyle her hareketimi izliyordu. Jk- Bilmiyorum. Soğuk sesinin ardındaki kararsızlığını gerçekten hissetmiştim. Birkaç adımdan sonra yanıma gelmiş ve yüzüme yaklaşıp konuşmuştu. Jk- Sana zarar vermek istemiyorum ama seni koruyamamaktan da korkuyorum. Ben ne demek istediğine anlam veremiyorken elini yanağıma koymuştu. Dokunuşu öylesine çelişkiliydi ki hem beni kendine çekmek istiyor, hem de uzak tutmak istiyor gibiydi. İçinde süren savaşa tanık olurken hareketlerindeki tereddüt ve kararsızlığı hissedebiliyordum. Yanağımdaki elini ittirdiğimde birkaç saniye duraksamış, sonra hızla kalkıp odadan çıkmıştı. ----------------------- Günler geçmişti ve Sun bu gizemli evde alıkonulmaya devam ediyordu. Hizmetçiler Sun’un ihtiyaçlarını karşılıyorken Jungkook neredeyse bir gölge gibi ortalarda dolaşıyordu. Sun, sinirden çıldırmak üzereydi. Onu kaçıran adamın ilgisizliği ve bu esir gibi hissetme durumu içindeki öfkeyi iyice büyütüyordu. Jungkook'un ise genç kızdan uzak kalmasının bir sebebi vardı. Sun’un hamile olduğunu öğrendiğinde, içindeki karmaşa onu esir almıştı. O geceyi hatırlıyordu ama çocuğun gerçekten kendisinin olduğundan emin olmak zorundaydı. Gizlice yaptırdığı testin sonuçlarını beklerken, her geçen gün içindeki belirsizlikle savaşıyordu. Sonunda, test sonuçları eline ulaştığında karnındaki bebeğin kendisine ait olduğunu görmüştü. Nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Sevinmişti ama garip bir sahiplenme duygusuyla doluyordu. Ya onları koruyamazsa? Gerçi bunu düşünmek için çok geçti öyle değil mi? Sun'un karnındaki bebek çoktan büyümeye başlamıştı. Jungkook Sun'a gerçeği söyleyip söylememek konusunda emin olmamakla birlikte bir süre daha saklamaya karar vermişti. ----------------------- Bu yabancı evde kapalı kalmanın verdiği öfke ve çaresizlikle duvarları adeta delip geçmek istiyordum. Ama her seferinde Jungkook’un varlığı beni bir labirente düşmüş gibi hissettiriyordu. O, bu lüks ve tehlikeli dünyanın egemeniydi. Sert, soğuk ve her hareketi bir tehdit gibiydi. Ama artık dayanamıyordum. Uğraşmam gereken daha önemli bir şey vardı ve burda daha fazla zaman kaybetmek istemiyordum. Sinirle evin geniş mutfağına girmiş, kapıdaki korumalara aldırmadan elime bir bıçak almıştım. Jungkook'un beni kaçırdıktan sonra yokmuşum gibi davranmasına izin vermeyecektim. Bu evde hapis kalmayacağımı hissettiren bir öfkeyle hizmetlilere dönmüştüm. Herkes korku dolu bakışlarla beni izlerken bakışlarım mutfağa giren Jungkook'u bulmuştu. Elimdeki bıçağı görünce sert adımlarla bana yaklaşmıştı. Gözleri alev alevdi ama sesinde tehditten çok endişe kendini ele veriyordu. Jk- Ne yapıyorsun! Sun- Beni burda zorla tutmana izin vermeyeceğim, demiştim bıçağı hâlâ sımsıkı tutuyorken. Sesim kararlılıkla çıktığında Jungkook bana iyice yaklaşmıştı. Gözlerimin içine bakarken elimi aniden tuttu ve bıçağı yavaşça elimden aldı. Kimseye zarar vermek gibi bir niyetim olmadığı için engel olmamıştım. Sadece beni görmezden gelmesine izin vermek istemiyordum. Jk- Beni tehdit etmeye çalışıyorsan işe yaramaz. Aramızdaki mesafe yok olduğunda, bana o kadar yakındı ki nefesini yüzümde hissediyordum. Jk- Ama cesaretini sevdim, diye fısıldamıştı kışkırtıcı bir sesle. Geri çekilmek istediğimde üzerime doğru büyük bir adım atıp izin vermemişti. Eliyle içerdekilere çıkmalarını işaret ettiği an daha da gerilmiştim. Beni tezgâhla arasına almak için belimi kavrayıp hamle yapmak istediğinde, onu hızla ittirmiş ve koşarak mutfaktan çıkmıştım. Vücudum hâlâ titriyorken nefes nefese odaya varmıştım. ----------------------- Tek başıma geçirdiğim birkaç saatten sonra ortalık çok sessizdi. Odadan yavaşça çıkmış ve koridorda ilerlemeye başlamıştım. Kapısı aralık başka bir odanın önünden geçerken Jungkook'un içerde çalıştığını fark etmiştim. Çatık kaşlarıyla odaklanmış hâlde belgeleri inceliyordu. Merakla bir adım daha attığımda sandalyesinin bana doğru döndüğünü görünce olduğum yerde donmuştum. Onu böyle dikizlerken yakalanmanın utancını yaşıyordum. Jk- Bir şey mi arıyorsun?, demişti alaycı ve ukalâ bir tavırla. Sun- Sadece... Ne yaptığını merak ettim. Sesim biraz titremiş olsa da tek nefeste söylemiştim. Heyecanlandığımı fark edince sandalyesinden kalkmış, yavaş ama kendinden emin adımlarla yanıma gelmişti. Geri adım atmak istesem de kendimi tutmuştum. Dibime girip beni köşeye sıkıştırır gibi önümde durmuştu. Jk- Merak... İç gıdıklayıcı sesiyle fısıldayıp devam etmişti. Jk- Tehlikeli bir şeydir. Özellikle benim dünyamda. Sun- Senin dünyandan neden bu kadar korkmam gerektiğini söylemiyorsun. Aniden çenemi tutup yüzümü hafifçe kaldırmış ve gözlerimin içine bakmıştı. Jk- Bilmek istemezsin. Sesi öylesine derin ve tutkulu çıkmıştı ki içimin titrediğini hissetmiştim. Kalbim hızla çarparken aramızdaki çekimi inkâr edemiyordum. Odasının önünden öylece geçip gitmediğim için pişmanlık duymaya başlamıştım. Yüksek sesli yutkunduğumda dudaklarına yine ukalâ bir gülümseme yerleşmişti. Hemen geri çekilmiş ve odasından çıkmıştım. ----------------------- Koridorda dolaşmaya devam ederken evin devasa, toprak tonlarında dekore edilmiş kütüphanesini keşfetmiştim. Sevinçle içeri girdiğimde raflarda dizili kitaplar arasında kaybolmak istiyordum. Rafları uzun uzun incelemiş ve seçtiğim bir kitapla pencere kenarındaki köşeye çekilmiştim. Dışarıdaki yağmur damlaları camlara vururken, içerideki sessizliği yalnızca sayfalarının hışırtısı bozuyordu. Okuduğum kitaba odaklanmak istiyordum ama aklımda sürekli Jungkook vardı. Aramızdaki belli belirsiz çekim beni alt üst ediyordu. Bu sırada arkamdan gelen ağır adım sesleri kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Jungkook'un varlığını hissedebiliyordum. Yavaşça yanıma yaklaştığında umursamamaya çalışıyordum. Elimdeki kitabı parmaklarımın arasından çekip aldığında irkilmiştim. Bu pervasız tavırları beni sinirlendirirken oturduğum yerden kalkıp karşısına dikilmiştim. Sun- Ne yaptığını sanıyorsun? Jungkook kitabı yavaşça kapatıp elindeki kahveyle birlikte masanın üzerine bırakmış ve üzerime doğru bir adım atmıştı. Geri çekilmek istediğimde beni aniden kütüphanenin kalın kadife perdesine yaslamıştı. Bakışları dudaklarıma kayarken kalp atışlarımın sesini duyabileceğinden endişe ediyordum. Jk- Benden neden kaçıyorsun?, diye fısıldadığında sesi tedirgin edici bir tutkuyla doluydu. Soğuk ve ulaşılamaz gibi görünen davranışları bana karşı tamamen değişiyordu. Bunu hissetmek beni onun için özel olduğuma inandırıyordu. Jk- Seninle kitaplardan daha ilginç bir şey paylaşmak istiyorum. Nefes almayı unuttuğumda zor da olsa kısık bir sesle cevap verebilmiştim. Sun- Ben seninle bir şey paylaşmak istemiyorum. Başımı çevirmeye çalışsam da buna izin vermemişti. Jk- Ama ben seni baştan çıkarmak için yapıyorum. Bana olan yakınlığı ve bakışları sanki dilimin tutulmasına neden olmuştu. Tek kelime edemeden son derece yakışıklı olan yüzünü inceliyordum. Jk- Başardığımın farkındasın değil mi? Söylediği cümleyle hemen kendime gelmiş ve inkâr etmiştim. Sun- Hayır tabii ki! Parmaklarını saçlarıma dolamış, burnunu hafifçe burnuma sürtmüştü. Jk- Peki, sana bu kadar yakınken neden beni uzaklaştırmaya çalışmıyorsun? Harika! Ne diyecektim ben şimdi? Utançla başımı eğdiğimde üzerime çok geldiğini fark etmiş, gülümseyerek geri çekilmişti. Jk- Kitap okuduğunu görünce sana kahve getirdim. Afiyet olsun. Sun- Teşekkür ederim, demiş ve göz teması kurmadan oturup kitabı açmıştım. Jk- Rica ederim güzelim. Kitap yalnızca bahaneyken bir an önce gitmesini diliyordum. Sonunda kapıya yöneldiğinde, arkasından bakmış ve derin bir nefes almıştım. Kendimi bu adama fena kaptırmaya başlıyordum. ----------------------- 💜 Beğendiyseniz belirtmeyi unutmayın lütfen.
Hikâye bana aittir ve hayal ürünüdür. İzinsiz almayın lütfen.
Keyifli okumalar..
--------------
Gecenin ağır siyah örtüsü, yıldızlarla parlayan gökyüzünün üzerine serilmişti. Şehrin en ihtişamlı salonu, yılın en büyük maskeli balosuna ev sahipliği yapıyordu. İnsanlar maskelerinin ardına sakladıkları sırlarını, ışıltılı kıyafetleriyle dans pistinde dönerken gizliyorlardı. Bu gizemli kalabalığın içinde kalbim hızla çarpıyorken heyecanımı gizlemek için birkaç kadeh içip rahatlamaya çalışıyordum. Işıl ışıl olan elbisem ortamdaki varlığımı hemen belli ederken gözlerimi örten gümüş maskem beni tanınmaz kılıyordu.
Yalnız başıma yürüdüğüm hayat yolculuğumdaki başarılarımdan dolayı şirketim tarafından bu baloya davet edilmek büyük bir onurdu, ama buradaki her şey fazlasıyla ihtişamlı ve gerçek dışıydı.
Ortamın tadını çıkarırken kalabalığın içindeki bir çift derin ve karanlık gözün beni izlediğini fark etmiştim. Uzun boyu, kaslı bedeni ve esrarengiz maskesiyle adeta gecenin gizemini yansıtan bir gölge gibi karşımda duruyordu. Gözlerimi ondan alamazken bana doğru adım attığında kalbim neredeyse duracak gibi olmuştu. Bir elini beline koyup diğerini bir prens edasıyla bana uzattığında içtiğim kadehlerin etkisiyle sersemlemiştim.
?- Bu güzel hanımefendi kendisiyle dans etme şerefine nail olmama izin verir mi acaba?
Adamın derin sesi, yumuşak bir tınıyla son derece kibar bir teklif sunduğunda yüzümün kızardığına emin olsam da elini tutmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Avucunun içindeki elimi kavramış ve başparmağıyla hafifçe okşamıştı. Piste doğru yürürken dans eden ve eğlenen kalabalığın arasında kaybolacağımızı bilmek biraz olsun içimdeki utancı bastırmamı sağlıyordu.
Dans etmeye başladığımızda tüm dünya kaybolmuş gibiydi. Adamın kollarında dönüp dururken içkilerin, parfümlerin ve gizemli atmosferin etkisi aklımı bulandırıyordu. İkimiz de maskelerinin ardına gizlenmiş, kimliklerimizden sıyrılmış iki yabancı gibiydik. Ama bir yandan da birbirimize karşı olan acımasız çekimi hissediyorduk. Gecenin büyüsü karşı konulamaz bir cazibeyle etrafımızı sarıyordu.
Yakınlığımız her geçen saniye artıyorken gözlerine hayranlıkla bakıyordum. Yorulduğumda başımı göğsüne yaslamış ve gözlerimi kapatmıştım.
?- Yoruldunuz mu?
Sadece başımı sallayıp onaylamakla yetinmiştim.
?- Size odanıza kadar eşlik edebilir miyim?
Başımı tekrar sallayıp onayladığımda ne söylediğini anladığımdan bile artık emin değildim. Beni kucakladığında engel olmamış, sadece uyumak istiyordum.
Odaya geldiğimizde beni yatağa bırakmıştı. Dudaklarıma çarpan nefesi hissettiğimde gözlerimi aralamıştım. Bana son derece yakın olan yüzünü gördüğümde yorgunlukla kaldırdığım elimi yüzündeki maskeye götürmüştüm. Çıkarmak istediğimi fark etmiş ama engel olmamıştı. Son derece yakışıklı olan yüzünü gördüğümde gülümsemiş ve hayranlıkla ona bakmıştım. Gülümsemeyle verdiği karşılık beni baştan çıkarırken o da benim maskemi çıkarmıştı. Dudaklarımızı tutkuyla birleştirdiğinde gerçek kimliklerimizden bihaber, geceyi birlikte geçirmiştik.
-----------------------
Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi açmıştım. Başımda hissettiğim muhteşem ağrıyla kendime gelmeye çalışırken yatakta çıplak yattığımı yeni yeni fark ediyordum. Gözlerim kocaman açılmış şekilde ne olduğunu anlamak için sağa sola bakınırken dün gece bir şeylerin yaşandığına yatakta gördüğüm kırmızı lekelerle emindim. Lanet olsun! Hiçbir şey hatırlamıyordum.
Kafam karışmış şekilde duruyorken kimsenin olmamasına şükredip hemen üzerimi giyinmiş ve hızla ordan ayrılmıştım. Dün gece her ne yaşandıysa değiştiremezdim. Bu yüzden olmamış gibi devam etmek en doğrusu olacaktı.
-----------------------
Balonun üzerinden yaklaşık beş hafta geçmişti. İşe gidip gelmeye devam ediyorken rahatsız olmaya başlamıştım. Mide bulantıları, baş dönmeleri... Evet, düşüncesi bile korkunç? Ama olabilir miydi? Gerçekten o gece hamile kalmış olabilir miydim?
Sürekli baloyu, dans ettiğim esrarengiz adamı düşünüp duruyordum. Onun dışında biriyle bir şey yaşamış olabilir miydim? Hiçbir şey hatırlamıyordum. Ne yapacaktım şimdi? Hastaneye gitmeye asla cesaretim yoktu. Eğer şüphelerimde haklıysam bunu duymaya hazır değildim.
-----------------------
Birkaç gün sonra devam eden baş dönmeleri ve özellikle mide bulantıları beni çok zorlamaya başlamıştı. Sanırım artık kaçma şansım yoktu. Doktora gitmem gerekiyordu. Ofisten izin alıp hızla çıkmış ve arabama binip hastaneye doğru sürmeye başlamıştım.
On dakika kadar süren kısa yolculuğun ardından hastanenin önünde durmuştum. İnip inmemek konusunda tereddüt ederken aklıma eczanedeki testler gelmişti. Ama hayır... Emin olmalıydım ve doktora görünmek en doğrusu olacaktı.
Tüm cesaretimi toplamış ve arabadan inmiştim. Vazgeçmemek için düşüncelerimi bir kenara bırakmış ve hızla hastaneye girmiştim. Kısa süre içerisinde doktorla görüşüp testleri yaptırmıştım.
Sonuçları beklerken saatler resmen geçmek bilmiyordu. Oturduğum yerde içim içimi yerken kahvemden son yudumumu alıp tekrar doktorun odasına gitmiştim. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde beni tebessümle karşılamıştı.
D- Merhaba Bayan Sun.
Sun- Merhaba, demiştim zoraki bir gülümseme ile.
D- Ben de şimdi sonuçlarınıza bakıyordum. Tebrik ederim, hamilesiniz.
Sesi kulaklarımda yankılanırken donup kalmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyorken sinirden kendimi kaybetmek üzereydim. Ama burda olmazdı.
Sun- Teşekkür ederim.
Ağzımdan çıkarmak için çırpındığım iki kelimeden sonra hastaneden koşar adımlarla çıkmıştım. Arabama bindiğim an gözyaşlarım ardı ardına akmaya başlamıştı. Nasıl olurdu? Yüzünü bile hatırlamadığım bir adamla yaşadığım tek gecelik bir ilişki, nasıl olurdu da tüm ömrüme mâl olacak bir hataya neden olabilirdi? Üstelik o adamın şu an bundan haberi bile yoktu. Haksızlık... Büyük haksızlık...
Ne pahasına olursa olsun onu bulmalıydım. Bu durumu tek başıma üstlenmem mümkün değildi. Gözyaşlarımı kararlılıkla silmiş ve hızla eve doğru sürmüştüm.
-----------------------
Günlerdir hissettiğim huzursuzluk hissiyle sokaklarda dolaşıyordum. Maskeli baloda yaşanan gecenin hatırası zihnimde canlanırken kimliği belirsiz o adamı bulmak için her yolu denemiştim. Ama tüm çabalarım boşa çıkıyor, kendimi her gün daha da çaresiz hissediyordum. Elimdeki davetiyeyi sıkıca tutuyordum. Onun balodan kalan tek ipucu olduğunun farkındayken kalbimdeki belirsizlik ve korku, beni yeniden bu gizemli adamın peşine düşmeye zorluyordu. Uzun sürecekti ama başarmak zorundaydım.
Eve geldiğimde kapıyı açmaya yeltendiğim an, arkamdan bir çift güçlü el beni hızla tuttu. Ne olduğunu anlamadan karanlığa çekiliyordum. Gözlerim bağlanmış, hareket etmeme izin verilmeden bir araca bindirilmiştim. Panik içinde bağırmak istesem de sesimi duyuracak kimse yoktu. Yol boyunca, kim ya da ne için alındığımı anlamaya çalışırken korkuyla titriyordum.
Bir süre sonra araç durmuş ve biri beni indirip taşımaya başlamıştı. Gözlerimdeki bağ açıldığında kendimi hiç tanımadığı lüks bir evin geniş salonunda bulmuştum. Duvarlarda pahalı tablolar, mermer zemin ve göz alıcı dekorasyon... Gördüklerim buranın kimin evi olduğunu sorgulamama yetiyordu. Kalbim deli gibi atarken gözlerim yavaşça açılan kapıya kitlenmişti. İçeri giren son derece yakışıklı ve yapılı adamla şok olmuştum. Bu da kimdi böyle?
Yüzündeki soğuk ifade, içimde beliren korkuyu daha da artırıyordu. Ayağa kalkıp ellerimi sinirden yumruk yaparak gerilemiştim.
Sun- Beni neden buraya getirdiniz?
Sesim biraz titrese de gür çıktığında bir an duraksamıştı. Yeniden bana yaklaşmaya başladığında iyice gerilmiştim.
Sun- Yaklaşma!
?- Sakin ol. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok.
Sun- Niçin burdayım o zaman?
Sorduğum soruya cevap verip vermemek konusunda kararsız kalmış gibiydi. Derin bir nefes almıştı.
?- Çok soru soruyorsun.
?- Bir de sakın kaçmayı deneme. Burdan asla çıkamazsın.
Cümlesini bitirmiş ve konuşmama izin vermeden dönüp gitmişti. Şaşkınlıkla arkasından bakakalmıştım. Neden getirmişti beni buraya? Kimdi bu adam?
Bu sırada giyiminden dolayı koruma olduğuna nerdeyse emin olduğum bir adam yanıma geldi.
A- Bayan Sun size odanızı göstereyim.
Sun- Odam mı?
A- Evet Bay Jungkook sizin için hazırlattı.
Jungkook... Daha önce ismini bile duymadığım bu adam benim için oda bile hazırlatmıştı demek. Ne istiyordu benden?
Korumayı takip edip odaya geldikten sonra etrafı biraz incelemiş ve yatağa uzanmıştım. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda yoğun geçmiş bir günün ardından dinlenmem gerekiyordu.
-----------------------
Sabah uyandığımda Jungkook’un sessizce odanın kapısının önünde durduğunu fark ettim. Gözleri yorgundu ama o güçlü duruşunu koruyordu.
Sun- Neden buradasın?, diye sormuştum içimdeki şaşkınlığı gizlemeye çalışarak. Jungkook içeri girdiğinde gözleriyle her hareketimi izliyordu.
Jk- Bilmiyorum.
Soğuk sesinin ardındaki kararsızlığını gerçekten hissetmiştim. Birkaç adımdan sonra yanıma gelmiş ve yüzüme yaklaşıp konuşmuştu.
Jk- Sana zarar vermek istemiyorum ama seni koruyamamaktan da korkuyorum.
Ben ne demek istediğine anlam veremiyorken elini yanağıma koymuştu. Dokunuşu öylesine çelişkiliydi ki hem beni kendine çekmek istiyor, hem de uzak tutmak istiyor gibiydi. İçinde süren savaşa tanık olurken hareketlerindeki tereddüt ve kararsızlığı hissedebiliyordum.
Yanağımdaki elini ittirdiğimde birkaç saniye duraksamış, sonra hızla kalkıp odadan çıkmıştı.
-----------------------
Günler geçmişti ve Sun bu gizemli evde alıkonulmaya devam ediyordu. Hizmetçiler Sun’un ihtiyaçlarını karşılıyorken Jungkook neredeyse bir gölge gibi ortalarda dolaşıyordu. Sun, sinirden çıldırmak üzereydi. Onu kaçıran adamın ilgisizliği ve bu esir gibi hissetme durumu içindeki öfkeyi iyice büyütüyordu.
Jungkook'un ise genç kızdan uzak kalmasının bir sebebi vardı. Sun’un hamile olduğunu öğrendiğinde, içindeki karmaşa onu esir almıştı. O geceyi hatırlıyordu ama çocuğun gerçekten kendisinin olduğundan emin olmak zorundaydı. Gizlice yaptırdığı testin sonuçlarını beklerken, her geçen gün içindeki belirsizlikle savaşıyordu.
Sonunda, test sonuçları eline ulaştığında karnındaki bebeğin kendisine ait olduğunu görmüştü. Nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Sevinmişti ama garip bir sahiplenme duygusuyla doluyordu. Ya onları koruyamazsa? Gerçi bunu düşünmek için çok geçti öyle değil mi? Sun'un karnındaki bebek çoktan büyümeye başlamıştı.
Jungkook Sun'a gerçeği söyleyip söylememek konusunda emin olmamakla birlikte bir süre daha saklamaya karar vermişti.
-----------------------
Bu yabancı evde kapalı kalmanın verdiği öfke ve çaresizlikle duvarları adeta delip geçmek istiyordum. Ama her seferinde Jungkook’un varlığı beni bir labirente düşmüş gibi hissettiriyordu. O, bu lüks ve tehlikeli dünyanın egemeniydi. Sert, soğuk ve her hareketi bir tehdit gibiydi.
Ama artık dayanamıyordum. Uğraşmam gereken daha önemli bir şey vardı ve burda daha fazla zaman kaybetmek istemiyordum. Sinirle evin geniş mutfağına girmiş, kapıdaki korumalara aldırmadan elime bir bıçak almıştım. Jungkook'un beni kaçırdıktan sonra yokmuşum gibi davranmasına izin vermeyecektim. Bu evde hapis kalmayacağımı hissettiren bir öfkeyle hizmetlilere dönmüştüm. Herkes korku dolu bakışlarla beni izlerken bakışlarım mutfağa giren Jungkook'u bulmuştu.
Elimdeki bıçağı görünce sert adımlarla bana yaklaşmıştı. Gözleri alev alevdi ama sesinde tehditten çok endişe kendini ele veriyordu.
Jk- Ne yapıyorsun!
Sun- Beni burda zorla tutmana izin vermeyeceğim, demiştim bıçağı hâlâ sımsıkı tutuyorken. Sesim kararlılıkla çıktığında Jungkook bana iyice yaklaşmıştı.
Gözlerimin içine bakarken elimi aniden tuttu ve bıçağı yavaşça elimden aldı. Kimseye zarar vermek gibi bir niyetim olmadığı için engel olmamıştım. Sadece beni görmezden gelmesine izin vermek istemiyordum.
Jk- Beni tehdit etmeye çalışıyorsan işe yaramaz.
Aramızdaki mesafe yok olduğunda, bana o kadar yakındı ki nefesini yüzümde hissediyordum.
Jk- Ama cesaretini sevdim, diye fısıldamıştı kışkırtıcı bir sesle. Geri çekilmek istediğimde üzerime doğru büyük bir adım atıp izin vermemişti. Eliyle içerdekilere çıkmalarını işaret ettiği an daha da gerilmiştim. Beni tezgâhla arasına almak için belimi kavrayıp hamle yapmak istediğinde, onu hızla ittirmiş ve koşarak mutfaktan çıkmıştım. Vücudum hâlâ titriyorken nefes nefese odaya varmıştım.
-----------------------
Tek başıma geçirdiğim birkaç saatten sonra ortalık çok sessizdi. Odadan yavaşça çıkmış ve koridorda ilerlemeye başlamıştım. Kapısı aralık başka bir odanın önünden geçerken Jungkook'un içerde çalıştığını fark etmiştim. Çatık kaşlarıyla odaklanmış hâlde belgeleri inceliyordu. Merakla bir adım daha attığımda sandalyesinin bana doğru döndüğünü görünce olduğum yerde donmuştum. Onu böyle dikizlerken yakalanmanın utancını yaşıyordum.
Jk- Bir şey mi arıyorsun?, demişti alaycı ve ukalâ bir tavırla.
Sun- Sadece... Ne yaptığını merak ettim.
Sesim biraz titremiş olsa da tek nefeste söylemiştim. Heyecanlandığımı fark edince sandalyesinden kalkmış, yavaş ama kendinden emin adımlarla yanıma gelmişti. Geri adım atmak istesem de kendimi tutmuştum. Dibime girip beni köşeye sıkıştırır gibi önümde durmuştu.
Jk- Merak...
İç gıdıklayıcı sesiyle fısıldayıp devam etmişti.
Jk- Tehlikeli bir şeydir. Özellikle benim dünyamda.
Sun- Senin dünyandan neden bu kadar korkmam gerektiğini söylemiyorsun.
Aniden çenemi tutup yüzümü hafifçe kaldırmış ve gözlerimin içine bakmıştı.
Jk- Bilmek istemezsin.
Sesi öylesine derin ve tutkulu çıkmıştı ki içimin titrediğini hissetmiştim. Kalbim hızla çarparken aramızdaki çekimi inkâr edemiyordum. Odasının önünden öylece geçip gitmediğim için pişmanlık duymaya başlamıştım. Yüksek sesli yutkunduğumda dudaklarına yine ukalâ bir gülümseme yerleşmişti. Hemen geri çekilmiş ve odasından çıkmıştım.
-----------------------
Koridorda dolaşmaya devam ederken evin devasa, toprak tonlarında dekore edilmiş kütüphanesini keşfetmiştim. Sevinçle içeri girdiğimde raflarda dizili kitaplar arasında kaybolmak istiyordum.
Rafları uzun uzun incelemiş ve seçtiğim bir kitapla pencere kenarındaki köşeye çekilmiştim. Dışarıdaki yağmur damlaları camlara vururken, içerideki sessizliği yalnızca sayfalarının hışırtısı bozuyordu.
Okuduğum kitaba odaklanmak istiyordum ama aklımda sürekli Jungkook vardı. Aramızdaki belli belirsiz çekim beni alt üst ediyordu.
Bu sırada arkamdan gelen ağır adım sesleri kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Jungkook'un varlığını hissedebiliyordum. Yavaşça yanıma yaklaştığında umursamamaya çalışıyordum. Elimdeki kitabı parmaklarımın arasından çekip aldığında irkilmiştim. Bu pervasız tavırları beni sinirlendirirken oturduğum yerden kalkıp karşısına dikilmiştim.
Sun- Ne yaptığını sanıyorsun?
Jungkook kitabı yavaşça kapatıp elindeki kahveyle birlikte masanın üzerine bırakmış ve üzerime doğru bir adım atmıştı. Geri çekilmek istediğimde beni aniden kütüphanenin kalın kadife perdesine yaslamıştı. Bakışları dudaklarıma kayarken kalp atışlarımın sesini duyabileceğinden endişe ediyordum.
Jk- Benden neden kaçıyorsun?, diye fısıldadığında sesi tedirgin edici bir tutkuyla doluydu. Soğuk ve ulaşılamaz gibi görünen davranışları bana karşı tamamen değişiyordu. Bunu hissetmek beni onun için özel olduğuma inandırıyordu.
Jk- Seninle kitaplardan daha ilginç bir şey paylaşmak istiyorum.
Nefes almayı unuttuğumda zor da olsa kısık bir sesle cevap verebilmiştim.
Sun- Ben seninle bir şey paylaşmak istemiyorum.
Başımı çevirmeye çalışsam da buna izin vermemişti.
Jk- Ama ben seni baştan çıkarmak için yapıyorum.
Bana olan yakınlığı ve bakışları sanki dilimin tutulmasına neden olmuştu. Tek kelime edemeden son derece yakışıklı olan yüzünü inceliyordum.
Jk- Başardığımın farkındasın değil mi?
Söylediği cümleyle hemen kendime gelmiş ve inkâr etmiştim.
Sun- Hayır tabii ki!
Parmaklarını saçlarıma dolamış, burnunu hafifçe burnuma sürtmüştü.
Jk- Peki, sana bu kadar yakınken neden beni uzaklaştırmaya çalışmıyorsun?
Harika! Ne diyecektim ben şimdi? Utançla başımı eğdiğimde üzerime çok geldiğini fark etmiş, gülümseyerek geri çekilmişti.
Jk- Kitap okuduğunu görünce sana kahve getirdim. Afiyet olsun.
Sun- Teşekkür ederim, demiş ve göz teması kurmadan oturup kitabı açmıştım.
Jk- Rica ederim güzelim.
Kitap yalnızca bahaneyken bir an önce gitmesini diliyordum. Sonunda kapıya yöneldiğinde, arkasından bakmış ve derin bir nefes almıştım. Kendimi bu adama fena kaptırmaya başlıyordum.
-----------------------
💜
Beğendiyseniz belirtmeyi unutmayın lütfen.
@@Jungkookstoryy hemenn ikinci bölüm atıyorsun!
22222222222222 part 22222222222222 nerde niye yok ben çatlıyımmı şimdi nolulll csbuk gelsin part 2 🥺🥺🥺🥺@@Jungkookstoryy
Mükemmel olmuş lütfen devami gelsin ❤❤❤❤
çok güzel..part 2 lutfen
Çooooooooooooooooooook güzel olmuş ellerine sağlık ♥️
@@Coolnight-h9s çok teşekkür ederimmm☺️💕🌸
Yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum
@@Coolnight-h9s bugün atacağım 😊
Bu konuda çok iyisin 🫶🏻
@@Gürel-g8s çok teşekkür ederim ☺️💕
Tek kelime müthiş❤❤❤❤🎉❤🎉❤🎉❤🎉❤
@@HappyYoongi-w6o teşekkür ederimmm☺️💕🌸
Yeni bölümm!!!!!!!❤❤❤❤❤❤❤
@@yoongi.manyağı.7 bugün gelecekkk💕🌸