Yaşımız küçüktü köyde yaşıyorduk, bir an o günlere gittim ne günler geçmiş, o buğday tarlası içinden anneme koştuğum günler, dağdan gelen keçilerimizi eve getirirken o bağırışlar, kışın yağan metreler boyu kar, ben ise hep garip, hep üzgün , hep yalnız uzaklar canlanırdı hep, ne günlermiş şimdi bakınca 20 yıl geçmiş aradan ne çok kişi çıkmış hayatımızdan ne çok yakınımız değişmiş dünyasını şimdi bakınca uzak bir şehirde yine yapayalnız bir durumda kalmışım, işte bu şiir o günleri tekrar getirdi önüme ve çok ağlattı beni..
Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi. Çeşme var, kurnası murdar yazgım kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi. Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da gözyaşı,çiğ tanesi, gizli dert veya verem ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim. Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık! Yola madem çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar yola devam ederdim. Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın onunla ben hep sevişecek gibi baktık birbirimize. bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık. Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık gönendi dünya bundan istifade dünya bayındırladı: Bir yakış, bir yanış tasarımı beride öte yakada bir benî adem her gün küsülü kaldık. Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan artık bu yaşa erdirdin beni, anladım gençken almadın canımı, bilmedim demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış insanın insana raptolduğu cevher. Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi taşınacak suyu göster, kırılacak odunu kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin tütmesi gereken ocak nerde? İsmet Özel
Yaşamak çok zor. Elinden gelen herşeyi yapıyorsun, uykularından feragat ediyorsun, bir sürü emek. Sonunda birisi bir engel koyuyor ve sonunda herşeye kırılıyorsun. Hem kendin çok üzülüyorsun hem de yakınlarının üzülmesine üzülüyorsun. Allah’ım, “Taşıncak suyu göster, kırılacak odunu”
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rabbi , taşınacak suyu göster kırılacak odunu. Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde. Bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbelalenin, tütmesi gereken ocak nerde.....
''Gençtim ya,ne fark eder deyip geçerdim nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim.'' Yüreğine sağlık....
Rabbaniyeyi cilve buydu evet . Adem as. olgun kâmil değildi, tek bir tane sınavı vardı onu veremedi. Yeryüzüne indi 40 yıl ağladı sadece pişmanlık duydu, Bu ağlayışla yandı pişti . Sonra Rabbil Alemin onu affetti ve peygamberi yaptı.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim, nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem. Ne fark eder demişim, bilmeden farkı istemişim..
Yazgım kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi....şair anlamını buluyor ismet özel de.ne yazık tanıyan yok doğru düzgün.gerci taniyacak tarzda insanlar taniyor
İsmet Özel dinleyen yoldaşı olmalı insanın!
''Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu'' diyor ya boğazım düğüm düğüm oluyor.
Şair İsmet Özel 80 yaşında iyi ki var var olsun, bu gücenik macera bitmesin..
Yaşımız küçüktü köyde yaşıyorduk, bir an o günlere gittim ne günler geçmiş, o buğday tarlası içinden anneme koştuğum günler, dağdan gelen keçilerimizi eve getirirken o bağırışlar, kışın yağan metreler boyu kar, ben ise hep garip, hep üzgün , hep yalnız uzaklar canlanırdı hep, ne günlermiş şimdi bakınca 20 yıl geçmiş aradan ne çok kişi çıkmış hayatımızdan ne çok yakınımız değişmiş dünyasını şimdi bakınca uzak bir şehirde yine yapayalnız bir durumda kalmışım, işte bu şiir o günleri tekrar getirdi önüme ve çok ağlattı beni..
Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
Hata yapmak
fırsatını Adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
Çeşme var, kurnası murdar
yazgım kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel
Yaşamak çok zor. Elinden gelen herşeyi yapıyorsun, uykularından feragat ediyorsun, bir sürü emek. Sonunda birisi bir engel koyuyor ve sonunda herşeye kırılıyorsun. Hem kendin çok üzülüyorsun hem de yakınlarının üzülmesine üzülüyorsun. Allah’ım, “Taşıncak suyu göster, kırılacak odunu”
"bileyim hangi suyun sakasıyım yarabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerede?"
“Şimdi, tekrar ‘Ne yapsam?’ dedirtme bana Ya Rabbi!”
Şairin münacaat demesi bile başlı başına bir şiir..
Yoksulluk başkasının elindekine özenmekten başka bir şey değildir.
| İsmet ÖZEL
Halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
Demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
Vay ki gençtim
Ölümle paslanmış buldum sesimi.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rabbi , taşınacak suyu göster kırılacak odunu. Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde. Bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbelalenin, tütmesi gereken ocak nerde.....
''Gençtim ya,ne fark eder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.'' Yüreğine sağlık....
"hata yapma fırsatını Adem'e veren sendin."
Ne dize ama...
Rabbaniyeyi cilve buydu evet . Adem as. olgun kâmil değildi, tek bir tane sınavı vardı onu veremedi. Yeryüzüne indi 40 yıl ağladı sadece pişmanlık duydu, Bu ağlayışla yandı pişti . Sonra Rabbil Alemin onu affetti ve peygamberi yaptı.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
gençtim ya, ne fark eder deyip geçerdim...
"bileyim hangi suyun sakasıyım ya Rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?"
Hayatımın şiiri, kıymetlim
Rabbimin şifasına nail olun inşe-ALLAH
Ah güzel insan keşke her şey göründüğü gibi olsa.S.
Mükemmel iyi ki aynı yüzyılda yaşıyoruz
Gençtim Almadın almadın kalbimi; almadin canımı ..
Ağzına sağlık büyüleyici bir ses..
Gençtimya ne olursa olsun der geçerdim
Allah seni başımızdan eksik etmesin.Aşkı es geçen bizlere rağmen senin aşkınla dönsün bu dünya.
Allahım şifa İsmet hocamıza.
Amiiiin, amiiiin binlerce amin
Ulan dağıldık yine gece gece :(
Gençtim ya ne farkeder deyip geçerdim..
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim,
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem.
Ne fark eder demişim,
bilmeden farkı istemişim..
Dinlediğim ilk şiir ve dinleyeceğim son şiir olacak herhalde...
harika fon çok uyumlu
dünyanın en büyük şairi
Harbiden öyle
Erkan Oğur - Tutam Yar Elinden
Gençtim…
Muhteşem.
süper
Kaldi bu silinmez yasamak sucu uzerimde
Ustada yazılan yorumları okumak dahi çok farkli
Sen ve şu türkünün bestekarı insan
ise diğerleri ne ...
Malabadi köprüsü etipuf fatoşum meleğim istanbulda uzaklarda
Kelimelerle kama sutra yapmış anlayacağınız.
..
Yazgım kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi....şair anlamını buluyor ismet özel de.ne yazık tanıyan yok doğru düzgün.gerci taniyacak tarzda insanlar taniyor
anneme...
müziğin sesi fazla emeğe sağlık
Offf off
Müziği kıssaydın keşke biraz...
Fon müziğinin adını bilen var mı?
th-cam.com/video/qfdLIN0NQpo/w-d-xo.html
Halil Sevinç/ Erkan Oğur, başka bir büyüğümüz.
Nabıyon dayı yarım kalan aklımızımı almayamı uğraşıyon ?
v a y k i g e n ç t i m
Herşey iyi güzel de Şairin sesi müziğin içinde kayboluyor.
th-cam.com/video/ysf0cklmw3A/w-d-xo.html
Abdulhadi Öztürk 2002 yılında bir derste şiirin müziğe muhtacı yoktur mealinde bir sözü kulaklarım işitti. Yemin edebilirim.
8 b öğrencileri buradamı
keske senin öğretmenin kadar değerli bir öğretmenimiz olsaydida bizi ismet özelle tanıştırsaydı.onun kiymetini bilin
müzik olmamış.