İnternet Çağında Dergicilik: Roket, Neon Nexus ve Orm Fantastik Buluşması

แชร์
ฝัง
  • เผยแพร่เมื่อ 9 ก.ค. 2024
  • Antares, X- Bilinmeyen, Atılgan, Nostromo, Davetsiz Misafir… Türkiye, zamanında pek çok bilimkurgu dergiciliği girişimine sahne oldu. Ancak bu topraklarda bilimkurgu dergiciliği, bir nevi rüzgâra karşı koşmak demekti.
    Kimi birkaç adım atıp pes etti, kimi ise gücünün son damlasına kadar direndi. İnternetin hayatlarımıza girişiyle birlikte dergiciliğin bittiğini söyleyen de var, çok masraflı ve zahmetli bir iş olduğu için pek cesaret edenin çıkmadığını ileri süren de…Şartlar ne olursa olsun, bu uğurda çabalayanlar hep vardı, bundan sonra da var olmaya devam edecek.
    Kütüphanemizin 18 Mayıs tarihli söyleşisinde, spekülatif edebiyatımıza renk katan üç basılı derginin arkasındaki isimler bir araya geldi.
    Roket’ten Ruhşen Doğan Nar, Neon Nexus’tan Taylan Onur ve Orm Fantastik’ten Emre Bozkuş, üretim sürecinde yaşadıklarını, yayın politikalarını ve yazın dünyamızda üstlendikleri işlevi siz değerli katılımcılarımızla paylaştı. Moderatörlüğünü İsmail Yamanol’un üstlendiği ve internet çağında dergicilik faaliyetlerinin masaya yatırıldığı söyleşiye katılım ücretsizdir.
  • ภาพยนตร์และแอนิเมชัน

ความคิดเห็น • 7

  • @Caldionfrey
    @Caldionfrey 19 วันที่ผ่านมา +1

    Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi'ne böyle bir etkinliği gerçekleştirdiği için çok teşekkürler. Bilimkurgu çeşit çeşit ve çok renkli. Umarım bu alanda dergilerin daha da artarak ilerlediğini görürüz.

  • @Meto-1965
    @Meto-1965 19 วันที่ผ่านมา +1

    Öykülerin değerlendirilmesinin nasıl yapıldığı ile ilgili kısım bayağı heyecanlıydı...😊

  • @Phoenixzs1012
    @Phoenixzs1012 17 วันที่ผ่านมา +1

    Güzel bir söyleşi olmuş. Değişik fikirleri duymak da güzel oldu.Keşke gelebilseydim 😊.
    Eleştiri/Geri bildirim konusunda biraz katı bir bakış açısı olduğunu görüyorum. Herkes tabi ki istediğini yazsın ama yazarların kalemlerinin gelişmesi için birilerinin onlarla fikirlerini paylaşması lazım.Herkes dünyanın en iyi yazarı olmadığını ,olsa bile her yazdığının en iyi şey olmadığını bilir dolayısıyla her geri bildirimde şevki kırılmaması lazım.
    Çocuklar için bilim kurgu(Benim aklıma Gülten Dayıoğlu geliyor) güzel fakat çocuklar örnek alarak büyürler. Kendi açımdan ben Türkçe bir öykü karalamaya heves ediyorsam “Kaşağı” “Diyet” “Karanfiller ve Domatessuyu” “Eskici” gibi yüksek kalite öyküler okuduğum içindir. Kendi ödevimizi yani iyi hikaye yazmayı becermeliyiz. Onlara yapabileceğimiz en iyi iyilik ilk aşamada bu.
    Çocukların özgürce yazmasına karşı değilim. Fakat eğitimde sınır kadar sınırsızlık da bir sorundur. Çocuk neyi iyi neyi kötü yaptığını bilmezse ilerleyemez, kendini aşamaz, hatta hayalkırıklığı yaşar yaptıklarından zevk almaz, soğurlar. İyi hedefler, onların yetenek seviyesinde geri bildirimler onlara yarar sağlar. Çocukların hayal güçleri birileri onlara geri bildirim verdi ,kısıtladı diye günümüzde daralmıyor,sıkıcı yetişkinlere bu şekilde dönüşmüyorlar. Aksine yazdıklarına değer verilmediği, geri bildirim almadıkları onların elinden tutan olmadığı için “büyüyorlar”. Kaç çocuk matematikte hiç bir eğitim ve yönlendirme almadan ilerliyor? Edebiyat da böyle. Denenmiş şeyler, akımlar , ve pratikler var. Insanlara ne yazacaklarını dikte ettirmedikten sonra “karakterlerin biraz cılız” demek bizi bu hikayede kötü karakter yapmaz. Yine de bir dergide basılı hikayesini görmesi çocuğun faydasına. Umarım gelecekte yeni yazarlar, yeni “kaşağı”lar okuruz.
    Son not: Derginin editörü olarak konuşuyorum İTÜ bilimkurgu dergisi sadece online olarak üretilmedi basıldı da ayrıca 😊.Ama isminin anılması bile çok hoştu. Çok teşekkürler!

  • @Meto-1965
    @Meto-1965 19 วันที่ผ่านมา +1

    Sanatçılar arası etkileşim şahane bir deneyimdir!

  • @keremaydin99
    @keremaydin99 19 วันที่ผ่านมา +1

    selamlar, peace

  • @Meto-1965
    @Meto-1965 19 วันที่ผ่านมา +2

    Basılı ve dijital ortamda okumada belirleyici özellik bence okuyucunun samimiyeti, ilgisi. Eğer okunan şeye karşı bir ilgi söz konusu ise dijital ortamda da okuma çok zevkli olabiliyor. Kendimden biliyorum. Dijital ortamın bana itici gelen en büyük özelliği her şeyin çok hacimli bir şekilde size seçenekler sunması. İlk bakışta harika gibi gözükse de her şeye sahip olabilme duygusu bir süre sonra ilginizin dağılmasına neden oluyor. Bir konu üzerine yoğunlaşamıyorsunuz. Meselâ müzik. Eskiden bir albüm çıkacağı zaman müthiş heyecanlanırdık, albümdeki eserleri ezbere bilirdik. Nasıl desem o eserler ruhumuza işlerdi. Şimdi öyle değil. Her esere her an ulaşabiliyorsunuz. O çok sevdiğiniz eserleri bile dinleme isteği doğmuyor artık. Basılı eserlerde de aynı durum söz konusu. Elinizde tuttuğunuz kitabın iyi bakmazsanız ya da kaybederseniz bir kayıp olacağını bilirsiniz. Kitaplarınızı uygun koşullarda mümkün olduğu kadar uzun yaşatmak istersiniz. Bu uygarlığımızın çok derinlere işlemiş bir kültürel özelliği. Yerine başkasını koymak uzun zaman söz konusu olmayacak gibi geliyor bana.