วีดีโอ

Senin atayinn türklüge bakis acisindan rahatsisiz dine peygambere rahatsisiz batililar attanizi severler

Anladığım senden ben dönek biriyim onlar dindar😅😅😅😅

🤔

Sen,senin gibiler ve senin oy verdiklerin fark etmez iktidar ve ya muhalefet gibilerle uzlaşmak gibi derdimiz yok.rahat ol

Sert coğrafya ile ne kastediyorsunuz?sizler nasıl atatürk ilkesini savunmak uygulamak istiyorsunuz o da Dininin gereği olarak dini savunuyor o devletine söyle önce tecavüzçü şerefsiz insanlara baskı uygulasın ve zorluklarla yumuşatsın nasıl yapacaksa

Adaleti olduguns göre Celal ve Kahhar sıgstlarını kullanması olması getekendir.,iyiye ve kkötüye hakkinı verendir .Hakk sıfatıyla,zamanını kendi tsyin eder, çok ssbirlıdir

Ozgur irade olduğuna göre Tanrıyi kötülukle ilişkkilendirmek yanılmaktır. Kötülük insana aittit

Teşekkürler.

Allah , “EL FE’ÂLUN LİMÊ YÜRİYD (dilediğini yapan)” olan zattır, yarattığı her şey, kendi iradesiyle yaratılmış, özellikleri ve zamanları farklı olmuştur. İyilik ve kötülük, fayda ve zarar, kazanç ve kayıp (hasar) , iman ve küfür; Bütün bunlar O'nun ezeldeki hükmü, hikmeti, dilemesi ve takdiriyledir, O'nun istediği dışında hiçbir şey olmaz ve olmayacak olanı da asla istemez, dolayısıyla “itaat” , O'nun irâdesi(istemesi) ve emriyle(fiilleriyle) olur , ma’sıyet(itaatsizlik) ise emri olmaksızın yine O'nun irâdesi(istemesi) ile olur, “Şüphesiz Allâh, hayasızlığı emretmez.” [ A'râf : 28 ] , “Ve Allâh, selâmet yurduna çağırır ve dilediğini doğru yola iletir.” [ Yunus : 10 ] O , herkesi, kendilerine ulaşan ve peygamberlerin diliyle (aleyhim-üs selâm) indirilen kitaplara göre davet etti (çağırdı). Bunun üzerine ben de O'nun, emrettiği ve yasakladığı sözleriyle da’vet ettim ; O, itaat edenlere mükâfat, isyan edenlere ise ceza vaad etti ve dilediğini hidayete erdirdi. Ve dilediği kimseye, irâdesiyle (istemesiyle), dilemesiyle (meşiy’eti ile) , tahsisiyle (bir şeyi , bir kimseye veya bir yere ayırma) , kendi ihtiyarıyla (tercihiyle), şefkatiyle ve sevgisiyle hidayet etti. Böylece onlara anlayış verdi, onların ehemini mühiminden ayırdı ve onları doğru yoluna ve kendi hakikatı üzere olan topluluğunun menhecine (öğretisine) iletti. Da’vet , delilin izharı için geneldir ve hidayetine gelince , Allâh’ın muhabbet fiili ise genele değil özele hastır.

Allah , bütün fiillerinde adil (“EL ‘ĀDL”) olan zattır , çünkü mülkünde tasarruf eden O'dur ve yaptıklarından sorulmaz,sorulamaz , sorgulanamaz , dolayısıyla O'ndan gelen her nimet , O’nun bir inâyetı (yardımı) , ihsânı ve keremi yani fazlındandır. Ve O'ndan gelen her şiddetli cezalandırma ise adâlettir . Allah , “EL MUKSİT (Hakkaniyetli , Âdil)” 'dir, yani: Hükümlerinde Âdil'dir. “KIST” - kaf ‘ı kesra ile harekeli olduğunda ma’nâsı - adâlettir ve onu yapan da Muksit’tir (âdil’dir). “Şüphesiz , Allâh, adâlet sahiplerini sever.” [ Maide : 42 ] . Ve “KIST” - kaf harfi üzerine bir fetha ile olduğunda ("KAST")ma’nâsı - zulümdür (adaletsizliktir). " Zulmedenlere gelince : Onlar da cehenneme odun oldular.” [ Cinn : 15 ] . Allah, dostlarına karşı “EL VEDÛD (Kuluna karşı , yumuşaklılık ve tatlılıkla davranan ve muhabbeti , dostluğu ve şefkati çok olan)” , ”EL MUHIBB (Seven , sevgi besleyen)” olan zattır. Ve O sevgi beslediği ehli için iyilik ve yakınlığı ve seçtiği kullarına ikramda bulunmayı isteyendir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse de kendindendir.” [ Nisâ : 79 ] “Asâbeke (sana geldi)” ayetinde , etken (fâil) zamir değil , edilgen (mef’ûl) zamir ön planda olduğundan , kulun kendi isteği dışında musibete uğradığı açıkça anlaşılmaktadır ve Mu’tezile (Mehmet Okuyan , Mustafa İslamoğlu , Mustafa Öztürk , Abdülaziz Bayındır , Bayraktar Bayraklı , Mustafa Öztürk vs vs.)şöyle demektedir : “Kul, fiilinin yaratıcısıdır ve bu ayette geçen iyilik ile kastedilen , ni’met, kötülük ile kastedilen ise musibettir.” Hatta Mehmet Okuyan 78 kişinin otel yangınında ölenler için bunun bir kader olmadığını savunuyor. Kendisi , MU'tezile akidesindendir. Bu âyetin nüzul sebebi, Hz. Peygamber'in, Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun, Bedir günü, Müslümanların az, müşriklerin çok olmasına rağmen, müşriklere karşı büyük bir zafer elde etmesidir. Ordusu Uhud günü yenildi, bunun üzerine münafıklar dediler ki: Bedir günü zafer sadece Allah'ın bir lütfuydu ve Uhud günü bu yenilgi Hz. Muhammed'in planından kaynaklandı ve benzeri sözler. Sonra Yüce Allah bize onlar hakkında bilgi verdi ve şöyle dedi : “Ve eğer onlara bir iyilik gelirse, 'Bu Allah'tandır' derler." Anlamı : Bedir günündeki zafer. “Ve eğer onlara bir kötülük gelirse,” anlamı : Uhud günündeki yenilgiyi, “Bu sendendir dediler. De ki : Hepsi Allah'tandır.” [ Nisâ: 78 ], sonra da Allah , hakikatı (gerçeği) zikretti (söyledi) . Sonra sebebini zikrederek şöyle buyurdu: “Sana gelen her iyilik Allah’tandır.” Yani : Bedir günü Allah’ın sana zaferi , Allah’ın bir fazlıdır. Uhud günündeki mağlubiyetiniz ise Allah’a karşı gelmenizden dolayıdır . Zira Peygamber Efendimiz (sav), okçuları bir yere toplamış ve oraya sabitlenmelerini emretmişti. Savaş ilk başladığında , müşrikler bozguna uğradılar. Okçular ganimetleri kaçıracaklarından korktular, bu yüzden pozisyonlarını terk ettiler ve kazanma niyetiyle düşmanı takip ettiler. Müşrikler onlara geri döndüler ve onlardan bir grubu yenilgiye uğratarak öldürdüler. Sonra Allah'ın Resûlü (sav) , tek başına durarak orduyu püskürttü, günün sonunda müşrikleri yendi ve onlara karşı galip geldi . Bu durum Al-i İmrân Suresi’nde Yüce Allah’ın şu ifadesiyle açıklanmıştır: “Vaktâ ki size bir musibet isabet etti, halbuki siz onun iki katını düşmanlarınıza isabet ettirmiş idiniz. «Bu musibet nereden?» mi dediniz. De ki: «O kendi nefisleriniz tarafındandır.» ” [ Âl-i İmran : 165 ] . Ayetin anlamı şudur: Bedir günü başınıza gelen musibetin iki katı size isabet ettikten sonra, Uhud günü de başınıza bir musibet gelince: "Bu bize nasıl geldi?" dediniz. De ki: Kendinizdendir, yani: Uhud günü mevzilerinizi terk ettiğinizde , isyan etmenizden dolayı (Allah’ın resulünün tembihine uymamanızdan dolayı). Bu, O'nun şu âyetine benzer: “Ve size ne musibet isabet ederse, o, ellerinizin kazandıkları yüzündendir." [ Eş -Şura : 30 ], anlamı : Günahlarınızın kefareti olarak. Allah , MUKALLİBÜ-L KULÛB” yani kalpleri halden hale çeviren , onlar üzerinde dilediği gibi tasarruf eden, iman ve küfür, rıza ve hoşnutsuzluk, sevgi ve nefreti hatırlarına getiren her şeyin yaratanı olan Allâh’ı tesbih ve tenzih ederiz ki bunların hepsi , O'nun tasarrufuyla ve dilemesiyledir . Yavuz bey selam ve saygılarımla. Bunları sırf sünni bir sufi bakış açısı öğrenilsin diye yazıyorum. Mu'tezile , Mu'attıla , Eseriyyun (kendine selefiyim diyen çakma selefiler yada MÜCESSİME (antropormorfizm)) , Cebriyye , Kaderiyye , Haşeviyye , Kerrâmiyye, Vahdetül Vucud , Bâtıniyye (Hasan Sabbah'ın akidesi ve Nurcu ve Süleymancıların akidesidir) vs batıl fırkalar mutlaka bilinmelidir. Çünkü her tarafı İFSAD ettiler ve TROLLEDİLER. Bir de bu bâtıl fırkalara ilaveten kendini müslüman sanan fakat aslında ETİK DİNİ'nden (Küreselcilerin , Ateistlerin , Deistlerin , Masonların , L,iberallerin ve İttihat ve Terakki'nin İSLAMCI kanadının dini , şu an Sosyal medya platformlarından sürekli pompalanan din ve şu anda yeryüzüne hakim olan DİN kısaca ETİK DİNİ) olanlar ve bir de EYYAMİYYE denilen yani EYYAMCILAR da denilen paraya ve mala tapanlar mezhebi de vardır.

aslanın ceylanı yediği bir evren olmak zorunda mıydı

Ahmed Amiş efendinin söylediği o söz yani "Olan olmuştur , olacak olan da olmuştur." sözü kendisinin sufi değil vahde-i vücud akidesinde cafcaflı kelimeler kullanan birisi olduğunu ifade etmektedir. Biz kuluz , kulluk durumumuza göre hareket etmeliyiz ve terbiyemizi takınmalı ve haddimizi bilmeliyiz. Bırak Allah , ilahlığının gereğini yapsın , biz kullar veya mahluklat da kulluğumuzu yapalım. Boyumuzdan büyük laflar etmeye kalkışmayalım. وَ هُوَ الْعَلِيمُ بِـمَا كَانَ وَ مَا يَكُونُ وَ مَا لَا يَكُونُ ؛ قَالَ اللهُ تَعَالَى : ﴿ وَ هُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَليمٌ ﴾ [ اَلْبَقَرَةُ: ٢٩] . Ve O, olmuş olanı, olacak olanı ve olmayacak olanı bilendir. Yüce Allâh şöyle buyurmuştur: "O, her şeyi hakkıyla bilendir." [ Bakara : 29 ] . İşte konu bundan ibarettir Yavuz hocam. Yani Allah , kendi kâdim olan ilmi ile herşeyi bilir. Allah'ın ilminin ve bilgisinin dışında hiçbir şey olamaz. وَ قَالَ تَعَالَى : ﴿ وَ لَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا ﴾ [ اَلسَّجْدَةُ : ۱۳ ] ، وَ قَالَ تَعَالَى : ﴿ وَ لَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ﴾ [ اَلْأَنْعَامُ : ۱۱۲ ] . Ve Yüce Allah şöyle buyurdu: “Eğer dileseydik, herkese (dünyada) hidayetini verirdik” [ Secde : 13 ] ve Yüce Allah şöyle buyurdu : “Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. “ [ En’âm : 112 ] . İmân ve itaat , Allah'ın iradesi ve emriyledir; küfür ve günahlar ise Allah'ın emriyle değil, iradesiyledir. Ve Allah'ın ilmi ve irâdesi , hem itaatla ve hem de isyanla ilgilidir. Emre gelince, muhakkak ki Yüce Allah imanı ve itaati emretmiş, küfrü ve isyanı (ma’sıyeti) ise nehyetmiştir (yasaklamıştır) , “Muahakkak ki Allah, edepsizliği emretmez” [ A'râf : 28 ]. Ve O, bütün kullarına imânı emretti ve dilediği (seçtiği) kullarını da hidayete eriştirdi. Yani Allahu teala ve tekaddes hazretleri Ebu Cehil'e iman etmeyi emretti ama iman etmesini irade etmedi (istemedi , dilemedi). Allah Teâlâ'nın kulda fiilini görmek : Hakikat , ; Vâsıtaları görmek ise : Şeriat ; Gerçekte olması gereken ise , Kur’ân ve hadiste belirtildiği gibi, onları (hakikatle şeriatı) birleştirmektir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur : "Sizden kim doğru yola girmek isterse. * (Bununla beraber o doğruluğu) âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz.” [ Tekvir : 28 -29 ] , böylece Şeriat ile Hakikati birleştirdi ve Yüce Allah şöyle buyurdu : “Artık dileyen kimse ondan öğüd alır. * Bununla beraber Allah’ın dileyeceğinden başkaları o öğüdü almazlar.” [ Müddeššir : 55-56 ] ve Allah'ı tesbih ve tenzih ederiz ki bize şunu söylemeyi öğretti : “Yalnız sana ibâdet eder ve yalnız senden yardım dileriz” [ Fâtiha : 5 ] ; âyetinin anlamı : “Yalnız sana ibâdet ederiz” sözü , kulun kesbinin (kazancının) delilidir . İbâdetin âyete eklenmesi, ubûdiyyetin i’tirâfı ve rubûbiyyetin ikrârıdır. “Ve yalnız Senden yardım dileriz” ifadesinde ise işi Allah’a havale etmekte, ibâdetin O’nun yardımı ve kolaylaştırmasıyla gerçekleştiğini bildirmektedir. Yavuz bey sanırım bu açıklarım yeterli olmuştur. Hakiki bir sünni akidesi penceresinden baktığımızda konuları ayan beyan görüyoruz. Öyle değil mi? Konuyu biraz daha açarsak : “Sahih bir hadiste : “Âdem ve Mûsa tartıştılar , Âdem Musa’yı yendi.” Hz. Musa'nın, o ağaçtan yemesinden dolayı kendisini (Âdem as) azarladığını zikretti ve Âdem (as) da dedi ki: “Allah'ın beni yaratmasından evvel üzerime takdir buyurduğu bir işten dolayı mı beni kınıyorsun?” . Dedi ki: “Âdem, Musa’yı yendi.” Yani: Ona (Mûsa’ya) galip geldi . Denilirse : Âdem , Musa ile nasıl tartıştı? Zira o, hükümler hakkında tartışıyordu ve Musa da ona şeriat hakkında soru soruyordu. Bununla , müşriklerin : “ Eğer Allah dileseydi, O'na hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmazdık.” [ En'âm : 148 ] demeleri ve takdir edilen ölçüleri delil olarak göstermeleri arasındaki fark nedir ? denilirse : Cevâp şudur : Âdem(as), tövbesinden sonra , hükümlerle (takdir ve ta’yin olunmalarla) ispatladı ve kabul edildi. Müşrikler ise isyanda ısrar ettiler. Onların delilleri kabul görmedi ve onlar sadece batıl bir niyetle doğru bir söz söylemiş oldular . Yani hüküm , sebeplere, emirlere (evâmir) ve yasaklara (nehiyler / nevâhiy) riâyet etmeye dayanır o da : Şeriat , ubûdiyyet (kulluk) , Allah'ın tasarrufuna ve yarattıklarındaki hükmüne bakmak : Tevhid ve şeriat , hakikat ise şeriatın bâtınıdır (iç anlamıdır) ve zâhiri , batın ile birleştirmek gerekir, bu yüzden Şeriat, Allah'ın emir ve yasaklarıdır; hakikat ise, O'nun bunda takdir ettiği hükme uymaktır. Şeriatın askıya alınması (boşlanması) zındıklık , hakikatın inkârı ise şirktir. Doğru olan, zâhiren şeriatla hükmetmek , bâtınî olarak ta tevhide ve hakikata riâyet etmektir.

Ölümü ve hayatı yaratmış olması O'nun merhametinin ve cömertliğinin ve dolayısıyla iyiliğinin açık delilidir.

Bu ne gq ne izledim ben şimdi?

2-Bakara Suresi : Yaratılış 2:30 Rabbin, meleklere şöyle demişti: “Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim.” melekler de: “Orada bozgunculuk yapacak, kötülük yapacak (teodise) birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz“ dediler. Allah “Bilmediğinizi Ben bilirim“ dedi. Kütülük niye var sorusunun cevabı bulunmamaktadır. Eğer bir cevap isteyen olursa da Allah'ın "Bilmediğinizi Ben bilirim“ cevabıdır.

🎉

islamin hayali yahudi kılıklı tanrısını savunacak isek işimiz çok zor

🎉🎉🎉🎉🎉Teşekkürler

37-Saffat Suresi : 37:100 “Rabbim, bana erdemli birini bağışla.” 37:101 Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk bağışladık. 37:102 Onunla birlikte çalışma çağına varınca, “Oğlum“ dedi, “Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?“ “Babacığım“ dedi, “Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın.” 37:103 Böylece ikisi de teslim oldu ve onu alnı üzerine yıktı. 37:104 Kendisine, “İbrahim!“ diye seslendik, 37:105 “Sen rüyanı uyguladın.” İyileri böyle ödüllendiririz.* 37:106 Gerçekten bu apaçık bir sınavdı. 37:107 Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik. 37:108 Sonrakiler için onun tarihini koruduk. 37:109 İbrahim’e selam olsun. 37:110 Biz iyi davrananları böyle ödüllendiririz. 37:111 O, bizim gerçeği onaylayan kullarımızdandı. 37:112 Ona İshak’ı müjdeledik, erdemlilerden bir peygamber olarak. 37:113 Ona da İshak’a da lütufta bulunduk. Kuşkusuz, ikisinin de soyundan hem iyi davrananlar var, hem kendisine zulmedenler. * 37:105-107 İbrahim rüyasını Allah'ın emri sanınca tüm içtenliğiyle, canından çok sevdiği oğlunu kurban etmeye karar verdi. Bu, Allah’ın bir emri olamazdı. Nihayet Allah onu rüyasını gerçekleştirmekten kurtardı. Burada rüya ile amel edilmemesi gerektiği anlatılmaktadır. (37:106 Gerçekten bu apaçık bir sınavdı.) Açıkça belirtilmiş. Yani İbrahim Peygambere oğlunu kurban etmesini Allah bildirmiyor. İbrahim rüya görüyor. Allah müdahale ediyor ve hata yapmasını önlüyor. Allah dilemeyi de dileyendir. Tüm kontrol Allah'tadır. Allah'ın neyi nereye koyduğunu bilemeyiz. Senin istemeni de dileyen kimdir sorusunun cevabı da yine Allah’ın bizatihi kendisidir. Çünkü Allah zamanı ve tüm varlığı kuşatmıştır. İnsana düşen ise acziyetinin farkına vararak ve benlik duvarını aşarak dünyada iken Allah’a ulaşmaktır.

Kelam, bu ne ya?😮

Ömer hayyamın şiirinde geçen şu soruyu ; " Kötülüğü yaratan Tanrı değilmidir ? " Bir monoteiste , veya platoncuya sorunca kötülükler nefistendir, iyilikler Allah'tandır diye karşılık geliyor. Doğu felsefesindeki bütün inançlarda ,spritüel öğretilerde aynı cevap geliyor. Lakin dediğiniz gibi işin özünde hepsi haktansa , kötü dediğimiz şeyler (sadece) kesrette kötüdür. İşin özünde böyle değildir. Zanlar vesilesiyle kesrette İyiyide kötüyüde halife olarak insan belirler diye düşünüyorum. Bu yüzden zannımca, Kuranda hem kesret (çokluk),halka hitab eden ayetler var, hemde hakkın kendi özüne seslendiği Hakka hitap eden ayetler var. Mesela ben sana şahdamarından daha yakınım derken Hak kendi özüne sesleniyor olabilir. Bu sayede bu aldatıcı alemde, aldatanda, aldananda , sevende, sevilende, hakkın kendisi olabilir. Sistem neden aldatıcı bunuda sorguluyorum. Sonuçta insanda oyun kurmayı, oyun oynamayı seven bir varlık. Bu yüzden halife olarak tüm bu düşünceler bizim yarattığımız zanlarda olabilir. Ama içimizdeki hakikat arayışıda objektif bir hakikatin olasılığına bizi sürekli itiyor. Video için teşekkürler ❤

çok güzel videolar yapıyorsun hocam eline sağlık

Kötülük (Cehennem) Biter Sonludur : Kuran iki ölüm, iki dirilmeyi melek ve insan için açıklar. Buradaki vurgu tüm inanmayanlaradır. 40:11 Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?" 1. Tüm canlılar varolurlar (yaratılış-birinci diriliş). 2. Tüm canlılar hayattayken ölüp dirilirler (uyku-birinci ölüm). 3. Tüm canlılar ölürler (fiziki ölüm-ikinci ölüm). 4. Tüm canlılar dirilirler (ahiretteki diriliş-ikinci diriliş). 5. İnananlar bir daha ölmezler (cennet). 6. Yaşamları boyunca şahit oldukları bunca gerçeğe rağmen inanmadan ölen gerçeği örtenler (kafirler) bu dirilişten sonra tekrar ölmek (yokolmak) istemedikleri ve ahiretteki diriliş sonrası gerçeği anlayınca da bağışlanıp yaşamaya devam etmek istedikleri halde; hayatları boyunca yapmadıkları iyiliklerin ve yaptıkları kötülüklerin bir sonucu olarak Allah’ın takdir ettiği bir süre azapla yaşadıktan sonra (cehennem) ölmeyi/yokolmayı istemedikleri halde Allah onları ahirette tekrar ölümle/yokoluşla cezalandıracaktır. Bu ayetlerde; inanmayanların ahirette dirildikten sonra duydukları pişmanlık duygusuna vurgu vardır. Elbette pişmanlık ve azap esnasında bu vicdan azabının sonlanmasını isteyeceklerdir, ancak bu istek, tekrar ölümle, yok oluşla sonlanmak değil, azabın bitmesi içindir. Yoksa tabiki sürekli vicdan azabı ile yaşamaya devam etmek anlamında değildir. Ancak cehennem sonlanacağı için inanmayanlarda ahirette tekrar ölecektir/yokolacaktır. Güzellik (Cennet) Süreklidir Sonsuzdur : Kuran ölümsüzlüğü arayan melek ve insan için ölümsüzlüğün sırrını açıklar. Buradaki vurgu tüm inananlaradır… 02:28 Nasıl oluyor da Allah´ı inkar ediyorsunuz. Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O´na döndürüleceksiniz. 28:88 Her şey fani olacak, ancak Celâl ve İkram sahibi Rabbinin zatı (cennet) Bâki kalacaktır. 51:56 Melekleri ve insanları ancak, beni bilmeleri, sevmeleri, tanımaları, ibadet etmeleri ve bana ulaşmaları, beni görmeleri, benimle konuşabilmeleri, mutlu olmaları için yarattım. (Küntü Kenzen Mahfiyyen Fehalaktü'l Halka Liya'rifûnî) Ben bir gizli hazine idim, görülmek, bilinmek, sevilmek diledim, bu yüzden âlemi (evreni, kainatı, maddeyi, tüm varlığı) yarattım. 2:277 İnanıp erdemli bir hayat sürerek namazı gözetenlerin ve zekatı verenlerin ödülleri Rab'leri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. (Hüzün duymayacaklardır, üzülmeyeceklerdir). Aslolan sevgidir (şefkat). Dünyada iken Allah’a ulaşan melek ve insan böylece ölümsüz hale gelebilecektir. Melek ve insan Allah olmanın dışında her türlü güçle donatılmıştır. Bu gücün kaynağı bilinç, bilincin kaynağı da Allah’ın bizatihi kendisidir. Hakikat ancak bireysel olarak teyit edilebilir ve hakikat bilgisi bilince dönüşür. Allah ile doğrudan irtibat kurmadan bilginin bir anlamı yoktur. Dünyada Allah’a ulaşanlar için ölmeden önce ölüm gerçekleşmiş olup fiziki ölüm bir geçişten ibarettir. Dünyada Allah’a ulaşan melek ve insan ahiretteki dirilişten sonra ise bir daha ölmeyecektir… Varolmuş ve yaşamış bütün canlılardan, (melek/cin, insan, bitki, hayvan) bitki ve hayvanların tamamı ile melek ve insanların inananları, bir daha ölmemek üzere cennette, dünyadaki bedenlerinin en mükemmel hali ile yeniden diriltilerek Allah ile birlikte sonsuz yaşayacaktır…

Merhaba, konuyla ilgili videolara açıklama bölümünden ulaşabilirsiniz. İyi seyirler..

O yakinda Valizini toplayip gider Ona Medeniyet zincirini Elinde Tutanlarin Türkler oldugunu ve Türklerin Tesadüfe Anadolunun Mirascisi olmadigini Ögrettik ve yakinda Valizini Toplayip Giderler Onlari ben On Senedir Bizans Šebegi olarak Tanimliyorum banada kiziyorlardi ama hakli oldugum Šimdi yeni Anlašiliyor .

Birseyi ne kadar zor anlatirim diye mi ugrastin dayi sen ne anlatiyorsun haha

iyi bir eleştiri umarak açıp dinledim, umarım çocuk sahibi olmazsınız, var ise ilerde psikiyatrist ihtiyacı olduğunda ben hazırım. yer çekimli ortamda tırnak içerisinde ruhsal sorunu olmayan otizm olmayan tırnak içerisinde normal kimselerin gayet ortada olan ihmale istismara direnmeleri de kendi çocukluklarıdır. siz bu sorunlara hak vermek yerine çocuğa secde edelim yani diye tuhaf bir noktaya getirmişsiniz, hayır siz de çocuğunuz da bir bireysiniz, ÇOCUK DA EBEVEYNİNE SECDE ETMESİN, evet çocuk özgür olmalı, kereste fabrikasına sokularak oduna dönüştürülmemeli, kimi meşe kimi çalı kimi fidan, duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynlerin dart tahtası olmayı haketmiyor masum çocuklar.Gabor Mate Jonice Webb Lindsay Gibson bu yazarların kitaplarını okumanızı içtenlikle isterim sonra beğenmezseni eleştiri videonuzu da can kulağıyla dinleyeceğim

Hocam Peyami Safa da çok büyük bir isim hatta Ahmed hamsinin ayarında bile diyebilirim içsel çekişmeleri çok güzel yansıtır

Story tel den dinlemek yerine okumanızı tavsiye ederdim başyapıt iddiası yok kendisinin de elbet... ama tebessüme , hüzünlenmeye, okurken dinlenmeye herkesin ihtiyacı var , videonuzu gereksiz buldum.

Abim Azerbeycanlı olarak cevap yazmak istedim. Bu Mehdilikmiş Kutsallıkmış o dönemin vazgeçilmez aletidir. Örnek istermisiniz? Timur. Kendini kutsal göstermek için doğum günlerini bilmem hangi yıldızların döngüsüne göre bir kaç gün ileri geri göstermiş. Yavuz Sultan Selim. Sina çölü geçilirken "Yavuz Sultan Selim atdan inip piyade yürüyordu, askerler dayanamayıp sordular, Padişahımmm Padişahımmmmmm neden at varken yürüyorsunuz??? O da demiş ki, görmüyormusunuz önümden peygamber atsız yürüyorken ben nasıl ata binerim?" İdrisi Bitlisi daha sonra bunu uydurduğunu itiraf etmiş. Yavuz Sultan Selimde sesini çıkarmamış, işine geliyor tabi. Daha Sonra "Sin Şın'a girince Mim'in kabri bulunur" uydurması, o zaman Şamın ismi Ş ile başlamıyordu bile. Yine de örnek. Nasıl oluyor da bu padişahların hepsi kutsal kutsal rüyalar görüp millete anlatırlar? Osman Gazi rüya görmüş guya, manasını sormuş, "düvlet kuracaksın ve devlet çok büyüyecek" doğrumu doğru ama bunu her devlet kurmak isteyen etrafına insanları celb etmek için söyler. Şah Tehmasib (Şah İsmailin oğlu) Rüyasını anlatır "Gökde 3 yıldız gördüm, 1i çok büyük, biri orta boyda ve biri biraz daha çükütdü" manasını aramış, birisi de yorumlamış ki, "Büyük olan Türkmenistan, ortadaki sensin, diğeri olan da osmanlıdır" Aslında bu uydurma rüya olsa bile Safevi devletinin kendisini ne kadar TÜRK gördüyünün delillerinden birisidir. Türkler doğudan batıya gelir, bunu o denem TÜRK devletleri çok iyi biliyordu, ve batıdaki doğudakine her zaman üstün bilmeliydi. Aynı zamanda da Osmanlı müslüman olsun yeter, devşirme olsa da olsun işte" dese de, SAFEVİ devleti için TÜRK-lük her zaman daha önemli olmuşdur. Hatta bir Azerbaycanlı tarihçinin videosu var, Allah rahmet etsin, ondan duydum. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail için demiş: "Yoksa bu Kızılbaş olacak TURAN-ımı kurmak istiyor????!!!!" Şah İsmail için bu yakıştırmayı görüyormusunuz? :) Kısacası, katliam ararsanız, Şah İsmailde bulup söylediğiniz şeylerin cesaretini biraz da Osmanlı için söyleyin. 1 gecede 40-dan fazla erkek ve kız kardeşin katli olmuş. Yarısı süt emiyordu. Katliam isterseniz (Ben her ikisinin uydurma şişirilmiş olduğunu düşübüyorum) Yavuz Sultan Selim için de kaynaklarda düpe düz 40.000 alevini katl ettiyi yazılıyor. Umarım 200 yıl geçer de, Türkiye tarihçileri bu masalcı tarih anlatımlarını bırakarak artık objektif tarih anlatır.

Geçmiş Tarihl günümüze hâkim egemenler yönlendirip yazıyor menfaatlerine Retorik 🌎📺🤔

Sizin bu videonuzu dinlemeden Mustafa hocayı dinledim. Adam sanatla ilgilenmesine filan birşey demiyor ki, çifte standart üzerinden ve bugüne bambaşka bir karakter olarak tanıtılmasından dolayı öfkeli. Ayrıca güzel araştırma yapmış, Hacı Arif Bey'i hapsettirmesine kadar bir hayli malumat toplamış. Bir enkazdan böyle iş çıkmaz.

Mustafa Hoca'nın nasıl konuşacağını tahmin ettiğim için izlememiştim. Mustafa Hoca, alanının dışına çıktığında hatta bazen alanında bile oldukça radikal söylemlerde bulunabiliyor. Videonuz çok yerinde olmuş.

Mustafa Öztürk bir yorum yapmış diyorsunuz. Eğer tüm yorumları Kur!ânı Kerim'i anlamadaki gibi ise bu adamın hiçbir yorumuna itibar edilemez. Mustafa Öztürk , Kur'ân-ı , seküler bir kafa tarzı ile anlamaya çalışmış ve sonunda da devreleri yakmış bir kişidir. Yavuz Selim bey ise çok yüzeysel bir eleştiri yapıyor. Türkiyedeki İSLAMCILAR , Sultan II. Abdülhamid'i değil bilakis onun karşısındaki Mehmet Akif Ersoy , Saidi Nursi , Said Halim Paşa , Cemalüddin Afğani , Muhammed Abduh , Reşid Rıza , Maruf er-Rusafi vs zevatın peşinden giderler. Sultan II. Abdülhamid'i beğenirlermiş gibi görünseler de gerçek anlamda ona sahip çıkmazlar. Bizim İSLAMCILAR , İTTİHAD VE TERAKKİ'nin İSLAMCI kanadıdır. O kadar.

Kusura bakma ama Abdulu savunan kişi ruh hastasi olmali istersen münazara yaparim sizinle

olum akp liyim desene açıkça niye dolandırıyon lafı

Hem ilahiyatçı hem islam(cı). Hemde sanatçı. Bir cı(cı)'lığınız eksik. Maşallah Subhanallah.

Sayın hicam6 u adam için hangi kelimeleri kullansam Uygun olur diye düşünürken siyasi enkaz cuk oturmuş ağzınıza yüreğinize sağlık. Birkaç entel kelime cumle kurarak kendini nimet sanan okumuş cahiller den olduğunu düşünüyorum Mustafa'nın

Ya dinlediğini anlayamayacak kadar zihin fukarasısın ya da sözüm ona eleştirdiğin şeyin aynısını yaparak siyasi taraf oluyorsun. Senin videonu görünce bahsi geçen kişinin videosunu izledim. Yaptığın sözde eleştirilerin iftira olduğu çok net görüldü. Küçük bir örnek vereyim: Videodaki ilahiyatçı Abdülhamid'i çocuklarına resim, müzik dersi aldırdığı için eleştirmiyor. Devletin yokluk zamanında, halkı açlık çekerken; bu ecnebi resim ve müzik hocalarına servet değerinde hediyeler vermesini eleştiriyor. Bu gerçek değilse bahsi geçen ilahiyatçı da Abdülhamid'e iftira atmış olur, onu da söyleyeyim.

mustafa kemali de iyi-kötü yanlarıyla değerlendirecek biri çıkmadı,bu youtuber ve yorumcu tayfasının tamamı korkak,sol sosyal baskı yaparsa aşağılık kompleksim depreşir diye puta tapmaya devam ediyorlar,hepiniz korkaksınız,bütün hatalarına rağmen Fesli Kadir bilim diye gezen alayınızdan delikanlıydı.

Celal yunan felsefesini de bilmiyor :) sadece 1-2 özet kaynak okuyup onları anlatıyor muhtemelen o kaynaklardaki yanlışların farkında değil.

Bence kadın düşmanı da değil, kadın küçümseyicisi de değil. Sadece farkındalığı yüksek, çok akıllı, realist bir gözlemci. Negatif bir şey söyleyeni hemen düşman ilan ediyorsunuz, söylenen gerçek bile olsa. Bu da sizlerin cahilliğini ve işine göre pozisyon alan karakter yapınızı göstermektedir

Hocam Mustafa Öztürk'ü izlemedim ama sizin yorumunuzdan yola çıkarak onun niyetini şöyle tahmin ediyorum: Esasen ikinci abdülhamidin yaşam tarzını değil, yaşam tarzını topluma da uygun görmemesi olabilir. Yani ikinci abdülhamid modernitenin, gelenekten hayırlı ve daha doğru birşey olduğu biliyordu; kişisel yaşıma buna göre yaşıyordu ama modernitenin gelenekten hayırlı olduğunu bilmesine rağmen topluma yönelik politikalarını buna göre düzenlemiyordu, toplumu bu hakikatten uzak bıraktı gibi bir eleştiri olabilir mi asıl denilmek istenen? Vidyo için teşekkürler

Bence demek istediğini yanlış anlamışsınız. Hemen de kibirli diye yapıştırmışsınız

Teşekkürler

😅

Kardesim, Abdulhamit bu gun bir kisim islamcinin bayraklastirdigi Anti Atatürk haline getirdigi bir isim. Mustafa hoca da Abdulhamitin ozel yasaminda seküler ve batiya meyilli bir adam olduğunu evliyalik mertebesinde filan olmadığını ortaya koyuyor. islamciliginin ise konjuktür geregi benimsedigi bir politika olduğunu söylüyor. Abdülhamid i kotulemiyor. Ya hocayı iyi dinlememissiiniz ya da art niyetliisiniz.

Anladığım kadarı ile Mustafa hocanın söylediklerini teyit ettiniz ben reddiye yaptınız zannetmiştim izlemeden önce😅

sen enkaz bile deyilsin.

eee neresine cevap verdiniz .