วีดีโอ

Saygilarimi sunuyorum hocam, oncelikle tesekkur ederim dersleriniz icin. Sanatci zaten yapitiyla bir anilmiyor mu bir Picasso gordum ya da Van Gogh satin aldim gibi orneklersek yapitla ustasi ozdeslesmiyor mu?

Bunu atlamışım; çok özür diler ve çok teşekkür ederim 🚀🚀🚀

🚀🚀🚀

Çok ama çok üzücü şeyler oluyor ülkemizde bence, eğitim sıfıra yakın durumda bence

Uludağ ü dersleriniz unutulmazdı, şimdi o kurumda sanat tarihçisi bile yok, dersleri sanat eğitimcisi uygulamacılar veriyor… acı. Sizin dönemde iyi asistanlar vardı, bunları kaçırdı okul

Ülke suskun, galiba sadece hayvansal ihtiyaçlarını gideriyor diye düşünüyorum

Düşünsel insanları anlamadan ülke sanatı bir adım ilerlemez sadece sanatta değil, her alanda diye düşünüyorum

Sayın hocam hegel videolarınızı izledim, bu kadar indirgenebilir dedim kendime, öncelikle teşekkür etmek istedin. Toplum çok getiride kim anlar bunları merak ermedim değil…

Emeğinize sağlık, anlatımınız gayet peşinden sürükleyen akıcılıkta. Resim sanatı ile doğrudan bir ilgim olmamasına karşın, aktardıklarınız çok çabuk kavranıyor. Teşekkürler tüm bilgi ve yorumlar için.

🌞🌞🌞

Emeğinize sağlık.

Gerek akademik, gerek burjuva olamamış burjuva görüntülü çevreler, gerekse eksik eğitimden geçirilmiş beşer kılıklı kimseleri bağlayabileceğini düşünmediğim bir konuşma olmuş sayın hocam, kıymetli tespitlerinizin gerçek anlamda araştırmak isteyenlerce çalışılmasında büyük yarar olacaktır, eğer görebilirlerse……

Sayın hocam güzel eşzamanlı bir entelektüel yansıtmada bulunmuş sunuz. Çok teşekkürler

Herkese merhaba. Gösterimde sizlerle beraberim, herkese sevgi ve selam…

Başarılarınızın devamını dilerim kardeşim ❤

Ülkemizdeki Plastik sanatının tarihsel süreçteki hali, zincirin kopukluğunu net gösteriyor gerçekten. Bence de köklere bağlı kalarak yeni yaratım yapamadığımız için bu haldeyiz. Zincir kopuk. Teşekkür ederim harika bir sohbetti.

Merakla bekliyorum Sayın hocam, önemli bir konu, bunu aydinlatabilirseniz siz yaparsınız hocam. Aklımdayken söylemeden geçmemek isterim, sizin gibi ikinci bir kişi daha olsa ne iyi olurdu…selamlar olsun, yolunuz açık olsun…

Dikkatli dinleyince çok şey anlıyorsun

Haluk Tatar sandım😅😅😮😊

Tufek ıcat olunca mertlık bozuldu dense de kavgalar baska boyutlarda devam etmıstır, "elbette"... ancak insana ait duygu, ruh ve enerjinin eserden kopmasıni ve sunileşmesini gorebiliriz.

Çok teşekkürler hocam

Yapay zeka benim doğal zekama eşlik ettiği sürece sorun yok!

teşekkürler

Bu yazı çok değerli sayın hocam Meyer Schapiro’nun sözünü ettiğiniz yazısı…

Sayın hocam tam kürsü konuşmaları dizisi bunlar; Sorbonne üniversitesi tarzı, sağolun varolun, sevgiler

Olumsuz yonleri siralarken sayin hocam sanki 'ogrencilik donemi icin' soylemek gerekirse, geleneksel tarzda bir temelden biraz uzak kalmis diyebilir miyiz?

Sayın hocam konuşmanızı sonuna kadar izledim, bu şekilde biçimsel kritik artık dünyada bile ne yazik yok, o nedenle sizi kutlarım. Herkez hikaye anlatıyor genellikle…devamını bekleriz

Sevgili hocam bu güzel hayırlı işlerinizi anlayanlar kuşkusuz var, sizin gayretinize hayranım, önünüzde saygıyla eğiliyorum

Teşekkür ederim hocam.

Teşekkür ederim. Çok önemli bir konu ve faydali bir içerik olmuş🍁🌄

Özlediğimiz sohbetler, yaygınlaşması dileğimle ..

fakiriz de ondan Baki bütün dünyayı sömürdüğünden.

gösterdiğin ev Türkiye de değil gibine geliyor.

Pasta küçük, öğretmen de sanat yaparsa ,elestrilmezse, öğrenci ne yapar, bu gün elit bir tabakada olan sanatçılar elestirilemez,sanat erisilmesi zor bir meslek değil, ülkelerinde sanatla geçinmek zor,sanat simsarlari degerini belirler diye algıladım, o zaman eleştirmenler ne is yapar ,sanatta yetenek ne zaman ön planda olur ve neye gore ölçüsü var,.insanlarından Anadolu yakasına geçmemiş sanattan bahsediyoruz. Dinledim tek kelime ile harika kutluyorum.cok büyük tartışması olması gerekir,4 sene okumakla sanat yapılmaz saygılarımla.

Bu sohbetin devamı mutlaka gelmeli. Çok keyif aldım.

Bu konuğunuzun kafası, başkalarının diktesiyle, eklektik, aşırı esinlenilmiş, toplama kavramsal çerçeve oluşturmuş “sanatçılara” vd. göre daha net:) Bilmek kadar, bildiğini insanlara açık ve özlü bir şekilde aktarabilmek de çok önemli. ‘Yapay zekayla’ yazar/sanat yazarı oldu alanda bazı kifayetsizler! Öyle ki bilmediğini de bilmiyor! Her şekilde para kazanacak çünkü kandırabildiklerinden “sanat camiasında”! Yakında “eleştirmen” olup, yoldan geçeni alan “AICA”ya da üye olurlar! “Cahil cesareti” olanları daha çok kapıyor akademi ve piyasa! Zaten insanların özellikle kültür-sanat alanında kafaları çok fazla karışık. Enkazın üzerini kapatmak için bu gerekiyor belki de! Son olarak, TH-cam için videolar daha kısa olursa çok daha fazla kişi izler kanısındayım. Şahsen zaman azlığından, uzun olanları hızlandırarak izliyorum ki çok da verimli olmuyor bu. Umarım daha sık konuk olur Genco Bey. Kutluyorum. Esen kalın…

1:14:57 Berat beyin burada söylediği zaten Türk halkının genlerine işlemiş tipik bir özelliği.

şimdiye kadar sizden dinlediğim en güzel konuşmaydı hocam...varolun

yüksek alem de ne van gogh’un absent içerek yakaladığı kafa mı

👌.🪷

çok güzel teşekkür ederim böyle değerli bir video sunduğunuz için

Sanata ve doğaya aşık, pozitif bir insan .

Kimya eğer çocukların korkunç ve mübarek naifliğini, kendi parıltılı, neşeli karakteriyle harmanlamış bu şirin hanımefendinin ellerindeyse, tuvale yansıması da işte böyle oluyor!.. Hastalarını muayenehanesinden bu tabloyla uğurlaması da aslında Kubilay Bey için iftihar vesilesi olmalı. Bir senaryo olarak; Henüz birinci evrede kanserle tanışmış bir hasta olsa, içinden şunu geçirirdi: 1) Ben önceki nesil uydulara göre 32 kat istenmeyen elektromanyetik radyasyon yayan bir şua ile kansere yakalandım. Gökyüzünde gördüğüm, hiç de masum olmayan ak yansımalar tam da bu. 2) Ama şu sağa sola saçılan dokular gibi etimden et kopsa da, tanı ve tedavim sonrası "mutlu bir beden" ile yüzeceğim berrak akarsu, şifasıyla bana huzur vermekte...

Türkiye doğu ve batı ülkeleri ile stabil bir pozisyon alabilir. Yurtta barış ve dünyada barış felsefesine hayır diyecek tek bir parti yoktur. Hayır diyenler olursa orda büyük bir kaos vardır ve o kaosa direnirse halk ki halk kaosları yürekten sindiren en cesur güç zaten. Bugün Türkiye halkı yerel seçimlerle dünyaya barış istediğini zaten haykırdı. Bütün dünya bunu zaten ciddiye aldı. Şimdi asıl soru, yurtta sulh cihanda sulh felsefesini nasıl gün yüzüne çıkarabilmek? Azınlık sorunu yoktur aslında, azınlık kültürlerin zenginliğini dünyaya opera, tiyatro, edebiyat ve sanat ile vizyon kazanmak bir ütopi değildir. Kıta felsefesinde ki sorunlar tek başına etnik ve kimliksel değildir aynı zamanda etik ve ilkeseldir bu yüzden ilkeler sorunları çözümlemede oldukça önemlidir. Eğer amaç çağdaş ve uygar bir dünyayı yapısallaştırmaksa bu yüzden idela edilen düşünceyi, eylem ve etkinlikler ile birlikte yeşertmek.

Amman hocam devamını bekliyoruz

bok anlat, ilginç anlat=sanat

Hocam sizden allah razı olsun,50 yaşında sanat tarihi okumak istedim.Üniversitede okumak için sizin kaynaklarınızla hazırlık yapıyorum,öğrenciler için nefes oldunuz,hakkınızı helal edin.Türk halkı için değerlisiniz.Sizi seviyoruz,seviyoruz.

Bahse konu olan yazı şu linktedir: facebook.com/share/p/zrGHUx2xX6fnwTBX/?mibextid=qi2Omg (çevrimiçi 4 Temmuz 2024)

5 Üç yıldır eleştirmenmiş. Sanata ilişkin anlattıklarındaki tutarsızlıklar, uyduruk kavramlara dayanarak “Derin Duyumsama“ diyerek sanata varmaya çalışmak anlayışı önce kendini eleştirmeyi gerektirir. Derin duyumsama denilen şey çok sevdiği biri için döktüğü göz yaşlarıdır. Gerçek anlamdaki derinlik bunun ötesindeki açıklaması olanaksız olan duygulardır. Duyguların ötesindeki somutluktan arınmışlıktır. Bu noktada sizi arkasından sürükleyecek olan bir kıvılcımdır. Somuttan soyuta; soyuttan somuta gitmelerle açıklanamıyor. Hele,hele sanatta soyuttan somuta gittikçe sanattan uzaklaşma olduğunu bilmek gerek. Soyutla somutu harmanlamanın sanatla ilgisi yoktur. Bu anlayışın eleştiride yeri yoktur. Şurası bir gerçek ki Özkan Eroğlu Türkiye'de meydanı boş bulmuş; gerçekten de boş; köpeksiz köyde deynekle dolaşır gibi dolaşıyor. Özellikle ben onun “Kavramsal Sanat“ konusundaki çok yetersiz olduğunu da saptadım. Öğrenmesi gereken öyle çok şey var ki; Almanca'da bunun içinde... Ucuz sanat sözünü Almanca'ya çevirerek Almanca bilgiçlik taslaması buna en iyi örnek. Almanlar ucuz sanat(billige Kunst) sözünü kullanmazlar. Kunst(sanat) denilince Kunsttur. Sanatın ucuz pahalısı olmaz. Sanat en üst değerdir. Alman sanat değeri olmayana “ucuz iş, ucuz çalışma“ der. “Geist“ sözcüğü onun bildiği gibi çok anlamları olan bir sözcük değil. En yalın biçimi “ruh, tin“ demek. Eroğlu ruh sözcüğüyle “tin“ sözcüğüne de ayrı, ayrı anlamlar yüklüyor. Ruh demek tin demektir. Kafasına göre derin hislenmeler(duyumsama)... Kolay anlaşılma varken neden zorlaştırılıyor ki? Ne denli yalınlaşma o denli sanatsal öze yakınlaşmadır. Yalınlaşmayı anlatsın bakalım; anlatabilir mi? Çarpıtma kafasıyla her şey daha da karmaşıklığa doğru gider. Sanatın derin hislenmeyle ilgisi olsaydı bundan tımarhaneler kazançlı çıkardı. Kandisky' nın klang(tınlama) dediğine ben kıvılcım diyorum. Anlaşılması ve anlatılması gereken budur. Transa girmek değildir. Tony Cragg'ın Düsseldorf'da 26 Mayıs'a dek süren sergisindeki söyleşide söylediği de şuydu: Yontularıma dokunabilirsiniz. Ben doğaya bakarak, onların yapısındaki özellikleri anlamaya çalışıp dokunarak bugünlere geldim, diyor. Benim de bu anlamda söylediğim de şu: Her nesnenin özelliğini anlamaya çalışırken onunla senin aranda bir dil oluşmalıdır. Bu dil seninle nesne arasında oluşmuş bir soyutluğa vardığında sanatsal bir anlatıma dönüşür. Derin hislenme bunun yanında basit kalır. Korkarım darmadağın olup çarpılacaksınız... Herkese kolay gelsin... SABAHATTİN ŞEN

4 Ben Türkiye'de sanat eğitimcilerinin en üst noktasında bulunan ve benim de öğretmenim olan Selahattin Taran'ı görmekteyim. Neden mi? Almanya'daki sanat eğitiminde onun öğrettiği temel bilgilerin öğretildiğine tanık oldum. Onun sanatta kendini arayanlara gösterdiği yol şuydu: Etkilendiğiniz sanatçıyı inceleyin ve araştırın. O yıllardaki Türkiye'nin olanakları buna zayıf kalıyordu. Kaynak sorunu gerçekten çok büyüktü. Jawlensky Bernardt Schultze'nin kaynağı burnunun dibindeydi. Bir ara Günther Uecker'le bir konuda görüşmek istemiştim. Sekreteri 15 dakikalık boş bir zaman bulduğunu söyleyerek görüşme zamanı verdi. Gittim ve görüşmeye başladım ama nasıl olduysa konuşmalar uzadı ve üç buçuk saat sürdü. Ben arada bir zamanını aldığımı söylediğimde şunu söyledi: Ben sizi bir konu için görüşmek isteyen kişilerden biri olduğunuzu sanmıştım. “Konuştukça durum değişti ve sanat görüşlerinizin çok üst düzeyde olduğunu anlayınca zamanımı sanatın dışında harcamadığımızı anladım. Sanat olunca zamanın önemi yok.“ dedi. Almanya'da Özkan Eroğlu'nun bu wideoda anlattıklarının bir noktasını bile ne sanatçılarla ne de sanat çevresinde konuşulmaz. Ben bir ara Köln'de bir sanat ortamında “Bir kişi hiçbir yapıtı olmadan da sanatçı olabilir.“ dedim. Bir süre sonra birinin bunu alıp kullandığına tanık oldum. Ben kullanamazdım çünkü, benim yığınlarca çalışmam vardı. Durum şu: Avrupa'da herkes birbirinin sanat konusunda ne dediğine çok dikkat ediyor. Kimse sizi „Sanat Bilimi“ diye olmayan bir saçmalığa itelemiyor. Sanat için uyarıcı kıvılcımların peşinde... Çünkü o kıvılcım gerçek bir uyarıcıdır. Özkan Eoğlu'nun yazdığı “Sanatta derin hislenmenin Felsefesi“ adlı kitabında yazdıklarıyla hiç bir ilgisi yok. Derin hislenmenin felsefesi ne ki? Yok böyle bir sanat duygusu. Sanat, kavramlar üstü; duyguların ötesindedir. Ona kalsa sanatın derin hislanmesini bulmak için transa geçmemiz gerekecek. Oradan da tımarhane yolu açılır.